
🌺
•••••
*Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bulunsa bile yıldızlara bakmak mutluluğunuz için yeterlidir...
(Antoine de Saint Exupéry)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Efsa'dan:
••••••••••••••
Başımı yasladığım göğse biraz daha sokulduğumda çok uykum geldiğini fark etmiştim. Oysa dün gece Yaman'ın güven veren kollarında kesitsiz bir uyku çekmiştim. Hoş şimdi de saat kaçtı bilmiyorum, belki de erkendir diye hâlâ uykum var.
Güzel güzel uyumaya devam ederken kulaklarımı dolduran telefon sesiyle yüzümü buruşturmuştum. Ya kim ve neden arıyor ki şimdi?
"Yamann," diyerek onu dürtüklediğimde gözlerim hâlâ kapalıydı, açılmıyordu ki zalimler bir türlü...
"Yaman yaa, " uyanmayınca daha fazla dürtüklemek zorunda kalmıştım.
"Ne oluyor güzelim?" uyku mahmuru sesi kulaklarıma dolarken, bir taraftan da ısrarla çalan telefon vardı. Kimdiyse çok ısrarcıydı.
"Şu lanet telefonunu sustur," diye homurdanmıştım sonunda. Ne susmaz telefonmuş be.
"İyi de güzelim, benim değil, senin telefonun çalıyor," dediğinde anında açılan gözlerimle sese dikkatle odaklandığımda, gerçekten de benim telefonumun çaldığını anlamıştım. Yaman'ın göğsünden kalkarak kafamı gelişigüzel kendi yastığıma bıraktığımda telefon susmuştu. Amann iyi ki de susmuştu.
Bakışlarımı göz ucuyla Yaman'a çevirdiğimde bıyık altından bana güldüğünü görmemle kaşlarım çatılmıştı.
"Ya ne gülüyorsun, uyku mahmuru senin telefonun çalıyor sandım," sitem ettiğimde o hâlâ gülüyordu. Tam ağzını açıp bir şey diyecekken benim susmaz telefonum yeniden çalmaya başlamıştı.
"Baksana benim telefon yine çalıyormuş," benimle alay ettiğinde sinirle koluna cimciklemiştim.
"Fazla konuşma kocacığım," dediğimde yüzünü buruşturarak kolunu tutmuştu.
"Kolumu kopardın karıcığım," diye homurdandığında omuz silkerek sağ tarafıma dönmüş bir türlü susmayan telefonumu elime almıştım.
Arayan Aleyna'ydı. Saatse henüz yedi buçuktu. Allah'ım eğer önemli bir şey yoksa kesin dövecektim ben bu kızı. Yedi buçuk yaa. Sekiz bile değil daha.(!)
"Eğer önemli bir şey söylemeyeceksense, bu saatte aradığın için seni parçalayabilirim," diye homurdandığımda, bir yandan da yanağımdan makas alan Yaman'ın elini itekleyerek gözlerimi deviriyordum. Ne huysuzdum ben bugün ya...
"Ferit bana evlenme teklif etti , sabahı zor ettim yaa," diyerek cırladığında ilk önce gözlerim ve ağzım yaşadığım şoktan dolayı kocaman açılmış, ardından hızla yerimden doğrularak yatakta oturur pozisyona geçmiştim.
"Neeee?" diye bağırdığımda yaşadığım fazla heyecandan dolayı nefes nefese kalmıştım.
"Kız böyle aniden söylenir mi? Daha beş ayımı bile doldurmamışken şuracıkta doğurmamı mı istiyorsun?" diye yakardığımda zaten benimle aynı anda kalkan kocamın yüzü şekilden şekle girmiş, teni beyazlamıştı.
"Nee? Doğruyor musun? Efsa sancın mı var yoksa, kalk hastaneye gidelim, ya da dur kalkma seni kucağıma alayım" bağırarak konuşurken yataktan fırlayarak giyinmeye başlayan Yaman bana ikinci şoku yaşatmıştı. Adam resmen üzerini giyinerek hastaneye götürecekti beni. Bir yandan da telefonda cırlayan Aleyna vardı. Kafam iyice çorba oldu iyi mi?
Telefonu kulağımdan uzaklaştırarak artık pantolonunu giyinen ve gömleğinin düğmelerini ilikleyen, pardon iliklemeye çalışan adama baktım. Elleri titrediği için yanlış ilikliyordu yahu.
"Yamann," diye yüksek sesle onu çağırdığımda devam etmeme izin vermemişti.
"Dayan güzelim, gidiyoruz şimdi hastaneye. Şu lanet düğmeyi yapmasam da olur," bağırmamı tabii ki yanlış anlayarak iliklemeyi yarım bırakmış, hızla yanıma gelmişti. Tam beni kucağına alacakken ellerine yapışmış, onu durdurmuştum.
"Sakin ol be adam, sancım falan yok. Lafın gelişi dedim ben onu", hızlıca konuştuğumda gözlerini kırpıştırarak bana anlamsız bakışlar atıyordu.
"Doğurmuyorsun yani?" hâlâ inanamaz tonda söylemesiyle gözlerimi devirmiştim.
"Hayır tabii ki de, daha beşinci ay unuttun mu sevgilim?" elimi yanağına yaslayarak tane tane anlattığımda derince nefes koy vererek, yatağa oturmuştu.
"Aklım çıkıyordu neredeyse, neden öyle dedin o zaman?" hâlâ tedirginliği süren adamın dedikleriyle aklıma gelen şeyle gözlerimi tekrar kocaman açmıştım. Ne sakin sabahtı değil mi? (!)
"Ay, ben Aleyna'yı unuttum," diye cırlayarak hızlıca telefonumu kulağıma götürmüştüm.
"Aleyna orda mısın canım?" diye sorduğumda Yaman hâlâ yaşadığı şoktan olsa gerek donmuş gibi bana bakıyordu. Tabii bakışları arada hafif belirgin karnımı da yokluyordu.
"Ay, ben sabah sabah sizi de delirttim galiba," utana sıkıla dedikleriyle az önce yaşanan şamatayı duyduğunu anlamam uzun sürmemişti.
"Yani inkar etmeyeceğim. Ama boş ver hadi meraktan çatladım anlat artık" az daha meraktan şuradaca doğuracağım diyecektim. Allahtan son anda lafı çevirmiştim. Maazallah Yaman yine yanlış anlar, hiç gerek yok şimdi.
"Evet ya, dün beni iş çıkışında almaya gelmişti. Beraber yemek yiyecektik," diye anlatmaya başladığında ben de onu dinlerken, bir yandan da Yaman'ın yatağın üzerinde duran elini kavramıştım. O ise gülerek elimi dudaklarına götürmüş, avuç içimi öpücüklere boğmaya başlamıştı.
"İşte, yemeklerimizi yerken, konuyu sürekli birlikteliğe, evliliğe getiriyordu. Böyle böyle derken, tatlımızı yediğimizi zaman aniden cebinden kırmızı kutuyu çıkararak kapağını açtı ve bana evlenme teklif etti," anlattıklarını büyük bir merakla dinlerken, bir yandan da Yaman'a yaklaşarak başımı göğsüne yaslamıştım. O da bunu bekliyormuş gibi, beni anında sarmalamış, burnunu saçlarımın arasına daldırmıştı.
"Eee sen ne dedin?" sabırsızca sorduğum soruyla kıkırdamıştı. Ve ben cevabı anlamıştım.
"Evet, dedim. En içten şekilde." Aleyna'yı tanıdığım süre boyunca ilk kez bu kadar mutlu olduğunu hissediyordum. Ve bu gerçekten çok güzeldi.
"Çok sevindim güzelim benim, Tebrik ediyorum. Çok mutlu olmanı diliyorum..." gülümseyerek dediklerimle o da gülümsemişti....
Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatarak yatağın üzerine bırakmış, yaslandığım göğsden kalkarak gülmemi bastırmaya çalışarak Yaman'a bakıyordum.
"Hiç mi endişelenen adam görmedin? Ne gülüyorsun acaba?" yarı alay yarı huysuz çıkan sesiyle çatılı kaşlarının altından bana bakan adamla kahkahamı serbest bırakmıştım.
"Ama çok komikti ki, dur demesen şu an hastanedeydik," diyerek tekrar kahkaha attığımda o hâlâ huysuzlanıyordu.
"Aklım çıktı benim Efsa, bir şey olacak sandım. Sen gülüyorsun." Bu kez sesi alıngan çıktığında kendimi toparlamaya çalıştım. Fakat çok zordu, o kadar komik gözüyordu ki şu an, sanki okulun ilk günü düğmesini kendi ilikleyen ana okul çocuğu vardı karşımda.
"Yaaa, çok mu korktu benim kocam," gülmemek için üstün cabalarım sonucu kendimi toparladığımda, parmağımı Yaman'ın çenesine yerleştirerek onu kendime taraf çevirmiştim. Ardından dudaklarımı çenesine bastırdığımda parmaklarımı düğmelerine indirmiştim.
"Şunları düzeltelim önce," evet kesinlikle o düğmeler kahkaha sebebimdi.
Yanlış iliklediği düğmeleri tek tek çözdüğümde Yaman'ın yoğun bakışlarını üzerimde hissediyordum ve bu durum aklımın başka diyarlara uçmasına, yanaklarımın allanmasına neden oluyordu.
Her düğme kurtulduğunda, biraz daha açılan çıplak göğsü ile parmaklarımın titremesi artıyordu.
Zar zor hepsini açtıktan sonra, derince iç çekmiş, düzgün bir şekilde kapatmaya başlamıştım.
"Bitti," ne diyeceğimi bilmez bir biçimde mırıldandığımda gözlerimi zar zor gözlerine çıkarmıştım. Fakat o kadar yoğun bakıyordu ki, eziliyordum o bakışların ağırlığı altında.
Aniden elini belime atarak beni kendine çeken adam dudaklarıma yapışarak kucağında oturmamı sağlamıştı. Hoyratça sömürdüğü dudaklarımla beraber bir eli bel oyuğumu okşarken beni kendine bastırıyordu. Aynı şekilde karşılık verdiğimde hafif aralanan dudaklarımla hiç vakit kaybetmeden dilini ağzıma sızdırmış, dillerimizin kavuşmasına neden olmuştu.
"Efsa..." nefes nefese kalmış bir şekilde dudaklarından koptuğumda inler gibi adımı söylemişti.
"Otuz yıllık hayatımda her anlamda istediğim tek kadınsın Efsa... seni o kadar çok istiyorum ki..." gözlerini kapatarak burnunu tişörtümün üzerinden tam göğüslerimin üzerine yaslayarak boğuk çıkan sesiyle dedikleri beni benden almış, şokla gözlerimin açılmasına neden olmuştu. Aman Allah'ım ben ne yapacağım? Hazır mıyım böyle bir şeye? Kesinlikle bilmiyorum...
"Şey...benim banyoya gitmem gerek," dediğim gibi onu kendimden uzaklaştırmış, uçarcasına odanın içinde olan banyoya girerek kapıyı kapatmış, nefes nefese kalmış biçimde duvara yaslanmıştım. Allahtan Yaman halimi anlayarak itiraz etmemişti. Fakat, kocaman bir sorun vardı: Ben ne yapacaktım?..
•••••
Banyoda kısa bir duş aldıktan sonra yanıma kıyafet almadığım için el mecbur havlulardan birini alarak kalçamı ve göğüslerimi zar zor kapatarak odayı dönmeyi düşünüyordum. Tek umudum Yaman'ın çıkmış olsaydı.
Kapıyı yavaşça açarak ilk önce başımı çöle çıkardığımda Yaman'ın odada olmamasını görmüş, kocaman bir nefes koy vermiştim yaşadığım rahatlamayla.
Ardından fazla oyalanmadan banyodan çıkmış, doğruca dolabın önüne geçmiştim. İlk önce dolabın çekmecesini açarak siyah külot ve siyah sütyenden oluşan takımımı almıştım. Amacım kıyafet de alarak yeniden banyoya dönmekti.
Fakat çekmeceyi hızla kapatacağım sırada kapının açılmasıyla irkilerek doğrulmuştum. Elimde duran iç çamaşırı takımıysa yeri boylamıştı. Allahtan havluyu sıkıca sarmıştım.
"Benn.." diyerek gerisini getiremeyen adam elini ensesine atarak gözlerini bedenimden ayırmıyordu. Hamilelikten dolayı artık belirgin olan karnım, dolgunlaşan kalça ve göğüslerim havluya zor sığıyordu. Resmen çıplak yakalanmıştım ve şu an yerin yarılarak beni içine almasını istiyordum.
"Benn giyiniyor olabileceğini bir an unuttum. Demir gelmiş, kardeşim... sürpriz yapmış bize. İşte onu haber vermek için çıkınca..." iki lafı bile doğru düzgün kuramıyordu çünkü gözlerini benden alamıyordu.
"Anladım, Giyinip geliyorum" devam etmesine izin vermeyerek can havliyle konuştuğumda utanç içinde havluyu sımsıkı sarıyordum. Demir gelmiş demek ki, fakat ben ona bile odaklanamıyordum ki(!)
"Çıkıyorum ben o zaman" çık artık be adam, öldürdün beni utançtan.(!)
"Tamam, çık" resmen inler gibi konuştuğumda son kez bana, ardından yerde duran iç çamaşırıma baktıktan sonra nihayet çıkmıştı.
Derince bir nefes aldığımda Yaman'ın hangi ara bu kadar istekli olduğunu düşünmeden edememiştim. Adam resmen kudurmuş yahu(!)
İki dakikada gözleriyle yedi, bitirdi beni. Hayır hamile olanda benim, onun hormonlar niye böyle yükselerek beni çıkmaza sokuyordu ki(!)...
Düşüncelerimin iyice saçmalığa doğru sürüklendiğini fark ederek başımı olumsuz anlamda iki yana sallamış, toparlanmaya çalışmıştım.
Ardından yerde duran iç çamaşırımı, ve dolaptan siyah üzerinde çiçek desenleri olan dizlerimin üzerinde biten elbisemi alarak giyinmek için banyoya geçmiştim. Maazallah yine yakalanırdım, hiç gerek yok....
Nihayet giyinmiş, saçlarımı da kurutmuş, odadan çıkmayı başarmıştım.
Merdivenleri inmeye başladığımda yüksek sesli konuşmalar, gülüşmeler kulaklarıma doluyordu.
"Ama bu yakışıklı surata kıyamazsın Reyhan Sultan..." diyerek annesinin yanağını sıkan, arkası bana dönük olan adam tıpkı Yaman ve Ömer ağabey gibi uzun boyluydu ve simsiyah saçlıydı.
"Uy deli uşağum benim, kıyamam tabii ki" gülümseyerek oğlunun yanaklarını seven Reyhan hanım içimi sıcacık etmişti.
Yavaş yavaş yaklaştığımda beni ilk fark eden tabii ki Yaman olmuştu, fakat o kadar utanıyordum ki, beni gördüğünü hissetsem de ona taraf bakamamıştım.
"Bak ikinci yengen de geldi, benim pabucum dama atılmayacaksa tanıştırayım sizi" gülerek diyen Yasemin ablanın yanağına öpücük konduran Demir'i Ömer ağabey iteklemişti.
"Senin pabucun dama atılır mı hiç yengelerin en sultanı" dediğinde gülmüştüm. Yengelerin en sultanı mı?
"Lan yalakalık yapma karıma" kaşlarını çatan Ömer ağabey Yasemin ablayı kolunun altına aldığında Yasemin abla şımarıkça gülümsemişti.
"O zaman tanışmanıza izin verdim. İşte Efsa, Yaman ağabeyinin en kıymetlisi" beni tanıtma şekli içimin erimesine sebep olurken bakışları beni bulan Demir'e gülümsemiş, tanışmak için elimi uzatmıştım.
"Bu ne güzellik böyle yengeciğim, yenge demeye dilim varmıyor," hayran bakışlar atarak elimi kavrayan Demir, dudaklarını elimin üstüne bastırarak hafif bir öpücük bırakmıştı. Fakat, hayran bakışlarına tezat sesinden şaka yaptığı anlaşılıyordu. Galiba amacı Yasemin ablayı, ve özellikle de Yaman'ı sinirlendirmekti.
"Memnun oldum Demir," diye gülümsediğimde, Yaman çoktan soluğu yanımda almıştı.
"Vallaha ben daha çok memnun oldum," deyim yerindeyse otuz iki diş sırıtan adam, çok tatlı ve enerjik birisiydi. İlk dakikadan kanım kaynamıştı.
"Galiba kaç vakittir ağabey dayağı yemiyorsun Demir," Yaman'ın uyarı dolu sesine daha geniş güldüğünde, amacına ulaşmış bir tavır takınmıştı.
Ah kesinlikle iflah olmaz tiplerdendi.
"Kusura bakma ağabey, karın çok güzel ve ben yalan konuşmam, kitabıma ters bir kere..." diyerek güldüğünde Yaman'ın sinirden kudurduğunu sıklaşan nefeslerinden anlıyordum. Ve şaşırıyordum açıkçası, kardeşini kıskanıyordu yahu...
"Güya pabucumuz dama atılmayacaktı. Dakika bir gol bir Demir efendi, Yazdım bunu bir kenara, hani laz böreği istemiştin yaa. Anladın sen konuyu," imalı konuşan Yasemin abla saçlarını savurduğunda Demir gözlerini kocaman açarak soluğu Yasemin ablanın yanında almıştı.
"Ya senin yerin farklı kraliçem, lütfen küçük ayrıntılara takılma. Olan laz böreğine olacak. Nice vakittir yemiyorum ama. Ve senin elinden çok güzel oluyor...." diyerek umutla Yasemin ablaya baktığında Yasemin abla gardını indirmişti.
"Amannn, hiçte kıyamıyorum sana," diyerek güldüğünde Demir kendinden emin bakışlarından Ömer ağabey 'e atmıştı. Ah kesinlikle canı dayak istiyordu.
"Yaman'ım al şu kardeşini de şirkete geçelim, yoksa fena kaşınıyor ve böyle giderse dayak suratına inecek," Ömer ağabey elini Yaman'ın omuzuna indirerek dedikleriyle Yaman onaylar biçimde mırıldanmıştı.
"Ne şirketi bee. Küfür gibi. Şimdi geldim ben ya. Yol yorgunuyum. Anaa oğullarını sal yakamdan.." anında isyan bayrağını çeken Demir'le güldüğümde, elimle ağzımı kapatmıştım. Kesinlikle çok enerjik biriydi.
"Ha uşak hakludur daa" diyerek oğlunu kolunun altına alan Reyhan hanımla annesinin yanağını öpmüştü Demir.
"Ağzın bal damlıyor Ana" diyerek gülen Demir, ağabeylerine hava atıyordu. Fakat Ömer ağabey durur mı? Tabii ki hayır.
"Gelince dinlersin artık. Yürü, yürü. O kadar yüksek lisans okudun, gidelim de bir hayrını görelim." Demir'in kolundan tutarak resmen sürüklediğinde
"Ben de çıkıyorum güzelim, dikkat et kendine" alnıma öpücük konduran Yaman da aceleyle söylemiş, ardından Demir'in diğer koluna girmişti.
"Gündüz gözüyle adam kaçırıyorsunuz resmen," Demir can havliyle bağırdığında Ömer ağabey ensesine bir tane geçirince sesini kesmişti.
"Geç lan, büyümüşte adam olmuş," bu tatlı atışma onlar evden çıkana kadar devam etmişti.
Bense yarı şaşkın, yarı mutlu bakışlarla arkalarından baktığımda Yasemin abla koluma girmişti.
"Ay bunlar hep böyle eltucuğum, alışırsın merak etme." Gülerek dediklerine ben de katıldıktan sonra herkes yarım kalmış kahvaltıya geri dönmüştü, ben de kendime çay doldurarak yerime geçtiğimde yemeye başlasam da, aklım hâlâ Yaman'la sabah yaşananlardaydı...
•••••
Derince iç çektiğimde mutfakta oturmuş, ne yapacağımı düşünüyordum. Az önce Ferit aramış, onunla biraz konuşmuştuk. Benden yardım istemişti fakat ben doğru düzgün bir şey bile diyememiştim.
"Efsa, bir sorun mu var kuzum?" karşımda olan sandalyeyi çekerek oturan Yasemin ablayla hafif irkilerek ona bakmıştım.
"Aslında evet," dediğimde konuya nereden gireceğimi bilmiyordum.
"Ne olmuş ki?" şefkatli çıkan sesiyle az da olsa rahatladığımda derince iç çekmiştim .
"Ferit, Aleyna'ya evlenme teklifi etmiş ve Aleyna da kabul etmiş." Diye bir çırpıda söylediğimde Yasemin abla hafif çığlık atmıştı.
"Kız bunun neresi sorun? Bak sen Ferit'e." Gülerek şoktan çıkmaya çalıştıktan sonra bakışları tekrar beni bulmuştu.
"Ee sorun ne? Ben bir şey anlamadım," dediğinde başımı istem dışı aşağı yukarı sallamıştım.
"Sorun Ferit beni aradı az önce. Aleyna'yla bazı konuları nasıl konuşması gerektiğini bilmiyor ve benden yardın istedi...." diyerek anlatmaya başlamıştım.
Ferit, istemeydi, nişandı, düğündü, bunların olup olmamasını. Nasıl olacağını Aleyna'yla en kısa zamanda konuşmak istiyordu. Fakat Aleyna'nın kimsesizliği ona engeldi. Yani Ferit diyordu ya anlatamayarak onu kırarsam, ya beni yanlış anlarsa. Sormadan da Aleyna'nın ne istediğini doğal olarak bilemiyordu.
Yasemin ablaya Aleyna'nın yaşadığı zorluklardan başlayarak anlattığımda ikimizin de gözlerimiz dolmuştu. Ah benim canım arkadaşım.
"İşte böyle abla, ben de aynı Ferit gibi, nasıl onun yaralarını deşmeden konuşacağımı bilmiyorum. Düğününe davet edecek benden başka kimsesi bile yok. İsteme falan herhalde olmaz. Kimden isteyecekler ki onu? Çok zor bir durum," dediğimde artık gözlerimin yaşı sel misali akıyordu.
"Ne demek kimden isteyecekler? E ben neyim burada?" aniden mutfağa giren Reyhan ana'nın sesiyle irkildiğimizde, bakışlarım hızla onu bulmuştu. Gözlerinin dolu dolu olmasını gördüğümde anlattıklarımı duyduğunu anlamam uzun sürmemişti.
"Nasıl yani?" şaşkın bir nidanın dudaklarımın arasından çıkmasına engel olamadığımda, oturduğum yerden ayağa kalkmıştım.
"Benden isteyecekler, düğününde de kız anası ben olacağım. Ha bu evden gelin çıkacak. Sen anlat ona uygun bir dille. Ben ne güne durayrum burada. Reyhan anayım ben. Yaprak kızımı gelin edemedim, Aleyna kızımı ederim." Sona doğru sesi kısılan kadının gözlerinden yaşlar süzüldüğünde dayanamayarak yanına yaklaşmış, ona sarılmıştım.
"İyi ki varsın ana," içten bir şekilde söylediğimde, gerçekten sevinmiştim. Az da olsa Aleyna'ya kimsesizliği hissettirmeyecektik. Bu çok anlamlıydı gerçekten. Allah'a bir kez daha beni Yamanla, mucizemle tanıştırdığı için şükürler etmiştim.
"Gel sen de buraya" diyerek Yasemin ablayı da yanımıza çağırdığında, Yasemin abla da hiç vakit kaybetmeden soluğu yanımızda almıştı...
•••••
Ondan sonra zaman nasıl geçmişti hiç anlamamıştım. Yasemin ablayla akşam yemeklerini yapmış, ortalığı toparlamıştık. Tabii ki, Demir için Laz böreği yapmayı da ihmal etmemiştik. Zaten Yasemin abla ana yemekleri de onun sevdiği şeylerden seçmişti.
Akşam yemeği Demir'in sayesinde bol bol kahkahalarla geçerken, çay faslı da ondan farksız geçmemişti. Gerçekten de Demir eve neşe getirmişti. Ayaz ve Alin de onlarla çok iyi anlaşan amcalarının gelişine çok mutluydular.
Gecenin ilerleyen saatlerine doğru muhabbet bitmiş, herkes kendi odalarına dağılmıştı. Yaman'la odaya girdiğimizde ilk banyoya o girmiş, kısa bir duş aldıktan sonra çıkmıştı. Ardından ben pijamaları alarak girmiştim. Fakat bir türlü cesaret edip odaya dönemiyordum.
Pijamamın arasına koyarak getirdiğim siyah geceliğe umutsuz bakışlar atarak, ne yapacağımı bilemiyordum.
O beni istiyordu ve bunu belli etmekten asla çekinmiyordu. Aslında bende onu istiyordum, bunu anlıyordum. Fakat hazır mıydım o karanlık günden sonra yeniden böyle bir ilişkiye bilmiyorum. Ya o gün yaşadığım acıları tekrar yaşarsam? Ya canım yine çok fazla yanardıysa?
Kafamda dönen sorular yetmezmiş gibi, bir de benim tecavüze uğradığım gerçeği vardı. Unutamadığım, unutamayacağım o acı gerçek...
Derince iç çekerek geceliği elime aldığımda aklımdan sürekli Yaman senin canını yakmaz Efsa, hele istemediğin halde asla dokunmaz.
Sen de onu istiyorsun ve istediğin takdirde olacak ne olacaksa, zorla, kaba kuvvetle değil... diye geçiriyordum.
Aklımdan kendimi sakinleştirmem, işe yaramış olacak ki gerginliğimi az da olsa hafiflemişti.
Hâlâ titremesi devam eden ellerimle geceliği üzerime geçirdiğimde, gözlerim istem dışı kapanmıştı. Ne zor ya...
Giyinerek saçlarımı taradıktan sonra vazgeçmemek için sürekli kendimi sakinleştirmiştim. Çünkü bunu şimdi yapmasam bir daha cesaretimi toparlayabilecek miydim? Hiç bilmiyordum.
Birkaç dakika daha durdurduktan sonra kararsızlığıma son vererek kapıya doğru ulaşmış, banyodan çıkarak odaya girmiştim. Yaman ışığı kapatarak lambayı açtığı için ortam epey loştu.
Ağır ağır attığım adımlarla yatak başlığına yaslanan adamın tam karşısında durduğumda beni görünce şaşırarak doğrulmuştu.
"Efsa" şaşkın bir nida dudaklarının arasından döküldüğünde derince iç çekerek, yatağa oturmuş, maviliklerimi koyu kahvelerine sabitlemiştim.
"Sen ne..." diyerek cümleye başladığında parmağımla hızla dudaklarının üzerine baskı uygulamış, konuşmasına izin vermemiştim.
"Ben senin olmak istiyorum..." Diyerek bakışlarımı kaçırdığımda, eliyle dudakları üzerinde duran parmağı alarak öpücük kondurmuş, ardından yanaklarımı kavrayarak alnıma dudaklarını bastırmıştı.
"Sen zaten benimsin güzelim, sen benim için tensel yaklaşımdan çok çok daha kıymetlisin. Tamam ben de seni istiyorum ve bunu ilk söyleyen bendim. Fakat senin kendini bir şeylere zorlamana asla izin vermem. Kıymetlimsin sen, saçının teli incinse canım yanıyor benim," dedikten sonra bir öpücük daha kondurduğunda güzel kalbine bir kez daha hayran olmuştum.
"Kendimi zorunlu hissettiğim için değil Yaman, istediğim için buradayım," dedikten sonra dudaklarımı dudaklarına bastırarak kısa bir öpücük kondurmuş, ardından geri çekilmiştim.
"Demiştin ya yaralarını sarmak istiyorum diye. İşte ben benim en büyük yaramı, sevginle, saygınla sar istiyorum. Bana acı çekmeyeceğim bir birliktelik yaşat, kendi isteğimle olan bir birliktelik yaşayayım. Kaba kuvvetsiz..." dolan gözlerime inat gülümseyerek dudaklarına bir öpücük daha kondurduğumda, içimde olan zehrin dışa akmasından dolayı rahatlamıştım ve sanırım aldığım bu karardan pişman olmayacaktım.
"Kurban olurum ben sana güzelim, çok seviyorum seni..." diyerek elini belime atmış, beni kendine taraf çekmişti.
"Çok seviyorum" dudakları dudaklarımı sarmadan önce dediğim son şeyle, kendimi tamamen onun güvenli kollarına bırakmıştım, ona ayak uydurmaya başlamıştım...
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
🌺
•••••
Baldan tatlı okurlarım, 19.cu bölümünde sonuna geldik.
10.01.2021.
Demir'i nasıl buldunuz?
Peki evlenme teklifine ne diyorsunuz? Sonra Reyhan hanımın dedikleri?
Ve en önemlisi Efsa ve Yaman artık aralarında olan en büyük engeli aştılar. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Keyifli okumalar diliyorum
Sağlıcakla kalın 🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |