
🌺
••••••
*Dost gerçekleri,
Düşman işine geleni,
Deli ağzına geleni,
Aşık içinden geçeni söylermiş...
(Özdemir Asaf)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yazar'dan:
•••••••••••••••
Aleyna tüm benliğini sarmalayan heyecan duygusuyla yine en yakın arkadaşı Efsa'lardaydı. Tüm burukluklarına rağmen mutluydu genç kız. Her şeye, tüm eksikliklerine rağmen tüm hayatı boyunca hiç olmadığı kadar mutluydu.
Çünkü bugün kendi yuvasını kurma yolunda attığı adımlara bir yenisi daha ekleniyordu. Nişanıydı bugün genç kızın. Sevdiği adamla birliktelikleri için en önemli adımlarını atıyor, nişanlanıyorlardı.
Çok güzel bir mekan seçmiştiler nişan için, Ferit ve Aleyna ikisi birlikte. Ama Reyhan hanımın yine büyüklüğünü konuşturmasıyla Aleyna onlarda hazırlanacaktı ve Ferit onu buradan almaya gelecekti. Sonra hep birlikte mekana geçeceklerdi. Aleyna çok mutlu oluyordu. Onu da birilerinin sevdiğini, önemsediğini bilmek genç kız için yepyeni duygulardı. Birkaç ay önceye kadar kimsesizken, şimdi etrafında bir sürü insan vardı. Hepsi her şeyin onun gönlünce olması için çalışıyor, Aleyna'nın yüzü gülsün diye uğraşıyordu. Bunları ilk kez tadan Aleyna içinden iyi ki diyordu. İyi ki hayatında yepyeni bir sayfa açarak gelmeyi kabul etmişti buralara... İyi ki bu yüce gönüllü insanlarla tanışmıştı. İyi ki Ferit girmişti onun hayatına...
"Çok güzel oldun canımın içi." Dolu dolu olan mavilikleriyle kendisinin koluna sarılan arkadaşına baktı genç kadın. Yedinci ayına geçmiş bebeği, çok tatlı gösteriyordu onu...
"Gerçekten mi?" diye sorarken aynanın tam karşısına adımlamış, bir kaç saattir süren hazırlıkların sonucuna bakıyordu.
Üzerine geçirdiği mavi abiyesi askılı koldu ve hafif göğüs dekoltesi vardı. Elbisenin üzerini örten beyaz desenlerse ona çok daha hoş bir hava katıyordu. Kahve renkli olan saçlarını ise dalgalandırarak salık bıraktıktan sonra sağ tarafından bir tutam saçı ayırarak yine elbisesi renk olan çok güzel bir tokayla tutturmuştu...
Siyah göz kalemi ve rimel kullanarak yaptığı göz makyajı genç kızın boncuk boncuk bakan elalarını daha da belirginleştirmişti. Yüzüne sürdüğü hafif allık ve dudaklarında olan uçuk pembe tonlarda olan ruj ise ona tam yeni gelin utangaçlığı havası katmış, çok tatlı gözükmesine neden olmuştu. Takı olaraksa sadece küpe ve bileklik kullanmıştı. Tabii ki söz yüzüğü de parmağındaydı.
"Gerçekten tabii, melekler gibi olmuşsun. Işıl ışıl parlıyorsun" diyen arkadaşına içten bir şekilde gülümsedi genç kız.
"E sen de çok güzel olmuşsun ki" diye cevap verdiğinde Efsa gözlerini kısmıştı.
"Koca göbeğimle mi? Yok artık" diye alay eden arkadaşı kendisini de güldürmüştü.
Lila renkli kısa kollu, belden kemeri olan elbisesinin içinde belirgin olan karnı genç kadına çok güzel yakışıyordu. Hamilelik zaten Efsa'ya ayrı bir hava katmış, aşırı tatlı gözükmesini sağlamıştı.
"Ama dünyanın en güzel anne adayı olmanı sağladı o koca göbek. Onu ne yapacağız?" diyen arkadaşıyla bakışları karnını bulurken, eli de istemsizce karnına kavuşmuştu.
"Bunu iltifat olarak kabul ediyorum arkadaşım." diyerek kıkırdamıştı genç kadın da aynı arkadaşı gibi.
"Damat bey geldi hanımlar," son hazırlıklara kadar yardımcı olan Yasemin, kendisi de hazırlanmak için odasına çekilmişti. Şimdi yeniden gelin odasına dönmüş, geldiklerini haber vermişti.
"Ayy öleceğim heyecandan" diye yakınan arkadaşının omuzlarını sıvazlamıştı Efsa.
"Şhht, sakin ol canım benim, bugün senin günün ona odaklan. Ben de çıkıp bir Yaman'a bakayım" aslında amacı genç çifti baş başa bırakmaktı.
Efsa odadan çıktıktan sonra gergince ellerini birbirine sürten Aleyna'nın tek dileği bu geceyi sorunsuz atlatmaktı. Heyecanlı bekleyişin ardından kapının kulpu inmiş, hemen ardından açılan kapıdan aynı genç kadın gibi mavi, fakat koyu mavi ton olan takım elbisenin içinde olan Ferit tüm yakışıklılığıyla odaya girmişti.
Nişanlısının göz alıcı güzelliği karşısında boğazının kuruduğunu hisseden adam sertçe yutkunmuş, gözlerini karşısında duran güzellikten alamayarak ağır ağır adımlarla ona taraf adımlamıştı.
Tam karşısında durduğunda boğazına dizilen kelimeleri söylemekte zorlanıyordu. Çünkü deyim yerindeyse nutku tutulmuştu genç adamın.
"Meleğim.... çok güzel olmuşsun. Fazla güzel" beğenisini ifade edecek doğru kelimeyi bulamazken elleriyle genç kızın açıkta kalan omuzlarından kavramış, onu kendisine çekerken dudaklarını alnına bastırmıştı uzunca bir süre. İkisinin de gözleri kapanmıştı havada uçuşan duyguların yoğunluğundan dolayı.
"Teşekkür ederim canım, sen de çok yakışıklı olmuşsun" hafif utansa da, kendini toparlayan genç kadın parmak uçlarında yükselmiş, sevdiğinin yanağına tüy gibi hafif bir öpücük kondurmuştu.
"Sana layık olmaya çalışıyorum güzelim" diyerek gülümseyen genç adam, nişanlısını utandırınca gülümsemişti. Utanmak bir kadına ancak bu kadar yakışabilirdi çünkü.
"Hazır mısın bakalım? Gidelim mi?" diyerek elini nişanlısına uzattığında, hiç düşünmeden kavramıştı sevdiğinin elini genç kadın.
"Hazırım, seninle her şeye hazırım. Ama çok heyecanlıyım ben, elimi bırakma sakın" diye kelimeleri art arda sıralayan kadınına bir kez daha hayran kalmış, bu nasıl bir güzelliktir diye tekrar tekrar düşünürken bulmuştu kendini.
"Bırakmam ki senin elini, bırakamam" dedikten sonra mis gibi kokan elini dudaklarına götürmüş, derin bir öpücükle sevgisini mühürlemişti.
Aleyna'ysa tekrar tekrar sevdiği adama hayran olurken, güven veren ses tonunun heyecanını azalttığını hissediyordu.
Nişan olacak mekanda özel bir dekorasyon şirketi tarafından süslemeler yapılmış, masalar hazırlanmış, ikramlıklar sofraya dizilmişti. Genç çift için ayrılan masa kırmızı ve beyaz güllerin kombiniyle, etrafıysa beyaz ve mavi balonlarla süslenmişti. Ne çok abartılı ne de çok sade olan ortam güzel gözüküyordu.
Ev halkı, konuklar, yakın arkadaşlar, yerlerini alırken tek eksik genç çiftti.
"Kendini fazla yormak, aç kalmak yok tamam mı güzelim?" Yaman'ın yaptığı sayısını bile unuttuğu uyarılara bıkkın bir nefes koy vermekle cevap vermişti Efsa.
"Hayatım, sabahtan beri aynı uyarıları yapmaktan sıkılmadın mı?" gerçekten merak etmişti.
"Sen ve bebeğimizle ilgili herhangi bir şey beni asla sıkmaz güzelim" gözlerinin içi gülen adamın dedikleri karısını da güldürürken, karısı bir kez daha hayran kalmıştı mucizesinin koca yüreğine. Evet, Yaman onun mucizesiydi. En zor zamanında, Tanrı'dan bir mucize istediği anda yetişmişti imdadına. Her sorununda yanında olmuş, hayat arkadaşlığı görevini layığıyla yerine getirmişti.
"Ben ve bebeğimiz seni çok seviyoruz biliyorsun değil mi?" hamilelikten dolayı hafif şişmiş eliyle kocasının elini kavrayarak dedikleri genç adamın kalbinde çiçekler açmasına sebep olmuştu.
"Biliyorum, ve ben de sizi çok seviyorum" elinde varlığını koruyan eli dudaklarına götürerek avuç içine içten bir öpücük kondurmuştu genç adam.
Dakikalar birbirini kovalarken davetliler artık mekanı doldurmuştu.
Davetliler arasında bir kadın vardı ki Demir Eroğlu her ona baktığında derince iç çekiyordu. Şirketlerinde işe başlayan Ziya beyin küçük kızı Ahu genç adamın aklını başından alıyordu. Aşka, sevgiye inanmayan, böyle şeyleri hep şakaya salarak gülüp geçen Demir, şimdi yeşil gözlü, kızıl saçlı küçük bir kadından gözlerini alamıyor, ona tutulduğunu hissediyordu. Üstelik Ziya beyle hem Ferit'lerin, hem de ağabeylerinin araları çok yakın olduğu için kızı ile nişana katılmışlardı ve onların masasında oturuyorlardı baba kız. Ve bu da Demir'in işini hiç kolaylaştırmıyordu. Çünkü sürekli karşısında oturan kızıl afete bakmak isterken buluyordu kendini.
"Yengem biraz daha kızı süzersen, Ziya bey şüphelenecek." Yengesi Yasemin'in uyarısıyla sertçe yutkunan Demir, iki aydır tanıdığı bu kızla ne yapacağını kestiremiyordu bir türlü. Fakat şu anlık yengesinin uyarısını dikkate almaktan başka da bir çaresi olmadığını çok iyi biliyordu.
Tüm davetliler mekana geldiğinde son olarak romantik slov bir şarkının eşliğinde genç çift gelmişti mekana. Hafif yükselen alkış seslerini müziğin sesi bastırırken pistin ortasına gelen çift dans etmeye başlamışlardı bile.
Masmavi elbisesinin içinde ortama ışık saçan Aleyna, Ferit'e ayak uyduruyor, heyecanını bastırmaya çalışarak kendini anın güzelliğine bırakmak istiyordu.
"Benimle dans eder misiniz hanımefendi?" kendisine uzanan ele gülerek bakan Efsa, aynı zamanda ilk kez dans edecekleri fikrinin güzelliğine kapılmıştı.
"Tabii ki, beyefendi" neşeyle gülümsedikten sonra elini sevdiğinin eline bırakmış, kendisini kaldırmasına izin vermişti. Ardından onlarda dans eden çiftlerin olduğu kısma doğru ilerlemiş, kendilerine yer seçmişlerdi.
Karşı karşıya durduklarında karnının el verdiği kadarıyla beline dolanan güçlü kollara kendini bırakırken, kollarını kaldırmış, sevdiği adamın boynuna dolamıştı.
Gözleri birbirinden ayrılmazken, genç kız hayatında ilk kez biriyle dans etmenin heyecanını yaşıyordu. Ve üstelik ilk dansını sevdiğini adamla ediyordu.
"Güzelsin kadın, çok güzel" Yaman hayran bakışlarını karısından alamazken, hiç durmadan günlerce onu seyrederse dahi asla sıkılmayacağını çok iyi biliyordu. Masmavi gözleri gökyüzünü hatırlatırken, simsiyah saçları gece karasıydı. Dolgun dudakları, minik burnu, beyaz teni... tek kelimeyle gökten inmiş melek gibiydi karısı.
"Yaman, çok farklı seviyorsun biliyor musun?" aşığı olduğu ses tonu sorgular niteliğinde kulaklarına dolarken gülümsemişti genç adam.
"Nasıl yani farklı?" kelimeler ondan bağımsız dilinden dökülürken, gerçekten merak sarmıştı benliğini.
"Sanki ben çok özelmişim gibi. Her an kırılacak gibi olan ve çok nadir bulunan bir nesneymişim gibi. Ne bileyim, yer yüzünde en kıymetli şeymişim gibi. Çok farklı hissettiriyorsun işte" doğru kelimeleri bulmaya çalışırken üstün çaba sarf eden karısının değişen mimikleri genç adamı gülümsetmişti.
"Gibi değil güzelim, özelsin, kıymetlisin. Kıymetlimsin benim. Otuz yıllık hayatımın en güzel yanısın" aldığı cevap genç kadını tatmin ederken, boynunda olan kollarını indirerek bedenine sarılmış, başını ise göğsüne yaslamıştı kocasının. Ve anında içini saran huzur onu gülümsetirken, saçlarında aşinası olduğu dudakların baskısını hissetmişti.
"Çok seviyorum..." fısıldadığında kendisini çoktan müziğe ve güven vaat eden kollara bırakmıştı Efsa....
Nişan son hızla ilerlerken, Aleyna bolca eğlendiğini, güldüğünü hissetmişti. Anın keyfini doya doya çıkarırken Ferit'in geniş olan arkadaş çevresi yüzünden masada bazen yalnız kalırken, bu anlarda soluğu yanında alan Efsa, Hazal, Yasemin abla onu yalnız bırakmamış, bol bol sohbet etmişlerdi.
Yine arkadaşlarının ısrarlarıyla yöresel şarkılarla dansa çağırılmıştı Ferit, gülerek nişanlısını izlediği sırada yanında hissettiği hareketlilikle bakışlarını Ferit'in oturduğu sandalyeye çevirmişti. Fakat o sandalyeyi dolduran kişiyi gördüğünde istemsizce gerilmişti. Çünkü yanında oturan Aslı'nın nişanlısına aşık olduğunu pekala biliyordu. Üstelik kendisinden de hiç hoşlanmadığının farkındaydı.
"Tebrik ediyorum tekrar Aleyna'cığım" yüzünde oluşan gülümsemenin sahte olduğu gayet anlaşılan kadına gülümsemekle karşılık vermişti.
"Teşekkürler Aslı'cığım, İnşallah sen de gönlüne göre birisiyle bu mutluğu yaşarsın" söylediklerinde uyarı kırıntıları olsa da, tamamen içten diliyordu Aleyna. Zira hiç kimsenin mutsuz olmasını istemezdi. Çünkü mutsuzluğun, yalnızlığın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu.
"Kendime uygun birini bulurum ben illa ki de, sen kendine uygun biriyle mi çıktın bu yola?" alaylı çıkan ses tonu, alaylı sesi genç kızı dumura uğratırken ne ima ettiğini pek anlamış sayılmazdı. Fakat iyi bir şeyler olmadığı ses tonundan belliydi.
"Anlamadım, ne demek istiyorsun?" karşısında gözlerini deviren kadının amacının ne olduğunu bir türlü anlayamayan Aleyna, iyi niyet sezmediğini de çok iyi biliyordu.
"Yani diyorum ki, Ferit senin denginde mi? Davul bile dengi dengine derler hiç duymadın mı?" yaptığı imaları şimdi daha iyi anlayan genç kadın şaşırırken, bir insanın nasıl bu kadar acımasız olabileceğini sorguluyordu kendince.
"Onun kalabalık etrafına bak, bir de kendine bak. Ailesine bak, bir de kimliği bile belli olmayan ailene bak." genç kızın gözleri dolarken, yüreğini bir elin sıktığını hissediyordu. Bu kadar acımasızlık olmazdı.
"Okuman bile yok, sahi liseyi bitirebilmiş miydin hiç yoktan?" Aslı'nın dilinden dökülen zehir, genç kızı yaralarken etrafına bakınıyordu. Efsa ortalıkta yoktu. Biliyordu zaten, olsaydı onu yalnız bırakmazdı bu kızla. Diğerleriyse muhtemelen Aslı yanındaydı diye gelme gereği duymuyordu.
"Biz Ferit'le aileydi, paraydı, okuldu, işti, etraftı. Böyle şeyler için birlikte değiliz. Biz onunla gerçekten birbirimize değer verdiğimiz, birbirimizi anladığımız, en önemlisiyse sevdiğimiz için birlikteyiz" sesinin titremesinden nefret ederken, gözlerinden süzülen damlalara lanet etmişti genç kadın.
"Öyle maddi, basit şeyler için değil, daha manevi, daha değerli duygular için birlikteyiz. Öyle duygular ki senin gibi kendini beğenmiş, acımasızlar asla anlamaz" artık müziğin bitmek üzere olduğunu fark etmişti genç kadın. O yüzden kendisini toparlamaya çalışıyordu. Sevdiği adam onu üzgün görmemeliydi.
"O yüzden ucuz düşünce tarzını da al ve yanımdan uzaklaş" titreyen ellerini durdurmaya çalışırken, tüm sinirlerinin boşaldığının farkındaydı. Elinde olsa hüngür hüngür ağlardı.
Aslı'ysa aldığı cevapla şok olmuşken, hiçbir şey demeyerek masadan kalkmıştı. Verecek cevabı da yoktu zaten. Aslında hiç başkasının canını bile isteyen yakan biri olmamıştı. Fakat çocukluğundan beri tanıdığı, sevdiği tek erkeğin kendisini değil de, birkaç aydır tanıdığı bir kadını seçtiği içindi tüm hırsı, öfkesi. O yüzden kendi canının yandığı kadar, Aleyna'nın da canını yakmak istemişti. Fakat fark etmediği bir şey vardı ki, Aleyna'nın canı kendininkinden çok çok daha fazla yanmıştı zaten, bir de zehirli ok gibi olan sözleri genç kızın kabuk tutmayan yaralarını delip geçmişti.
"Çok yoruldum be, ellerinde olsa sabaha kadar oynayacaklar" masaya soluk soluğa kalmış bir şekilde oturan Ferit, kravatını boşaltırken bir yandan da söyleniyordu. Bakışlarını yanında oturan sevdiğine çevirdiğindeyse genç kadının bembeyaz olan teni, dolu dolu bakan elaları Ferit'i korkutmuş, telaşla nişanlısının ellerini kavramasına neden olmuştu.
"Güzelim, bir tanem iyi misin sen? Bir şey mi oldu?" endişeyle sorularını sıralarken ağır ağır kendisine bakan elalarda gördüğü nedenini bilmediği keder içini parçalamıştı.
"İyiyim canım, böyle alışkın değilim ya ondan oldu herhalde" gülümsemeye çalışan Aleyna, beyninde yankılanan Aslı'nın sözlerini unutmaya çalışıyordu. Çünkü Ferit ve ailesi öyle düşünmüyordu. Bunu genç kadına yeterince belli etmişlerdi. Önemli olan da bu değil miydi zaten? Gerisinin hiçbir önemi yoktu.
"Emin misin? Çok yorulduysan bitirebiliriz töreni. Bir saat geç, bir saat erken hiç fark etmez, önemli olan iyi olman" Ferit'in sözleri genç kadını gülümsetmeye, beynini istila eden kasvetten az da olsa kurtulmasına neden olmuştu.
"Gerek yok, gerçekten iyiyim. Bozmayalım nişanımızı şimdi" diye gülümsediğinde, Ferit derince iç çekmişti.
"Sen öyle diyorsan öyle olsun, ama kötü hissedersen söyle tamam mı?" dediğinde genç kız başıyla onaylamıştı genç adamı.
Aynı dakikalarda masada bunalan Efsa, dışarı çıkmak istiyordu fakat kocası arkadaşlarının yanına uğradığı için yalnız gitmek istemiyordu. Yasemin abla desen, kız tarafı olarak gece boyunca konuklarla ilgilenmişti.
"İyi misin Efsa?" karşısında oturan Ahu'nun sesini duyduğunda bakışlarını kaldırarak genç kıza bakmıştı.
"İyiyim de, çok bunaldım. Sanırım biraz hava alsam iyi olacak" diyerek etrafa bakındığında Ahu gülümsemişti.
"Gel birlikte çıkalım, ben de bunalmıştım zaten" gülümseyerek kendisine bakan yeşillikler mutlu etmişti Efsa'yı. Çünkü gerçekten içi daralmıştı kapalı mekanda oturmaktan.
"Olur, çok güzel olur hem de" diyerek onayladığında ikisi de ayağa kalkmıştı bile. Tabii hareketleri ağırlaşan Efsa, biraz daha geç kalkmıştı oturduğu masadan.
Ahu'nun kendisinin koluna girerek yardım etmesiyle gülümsemiş, içinden çok sıcak bir kız diye geçirmişti.
Yavaş yavaş mekanın terasına çıktıklarında gerçekten de ferahladıklarını hissediyorlardı. Hafif esen rüzgar ikisine de iyi gelmişti.
"E Ahu, kendinden bahsetsene biraz?" Efsa'nın sevecen sesiyle gülümseyerek bakmıştı ona.
"İşte, yirmi üç yaşındayım, hukuk okudum. Mezun olduktan sonra da sizin şirkette işe başladım. Ailemle yaşıyorum, yani annem, babam ve kardeşlerimle. Kız kardeşim Alya 14 yaşında, erkek kardeşim Arda'ysa henüz 11 yaşında" genç kızın anlattıklarını merakla dinleyen Efsa, asıl ilişki durumunu merak ediyordu. Demir için azıcık çöpçatanlık yapsa fena olmazdı diye düşünüyordu çünkü.
"Kardeşlerinin olması çok güzel, ben tek çocuktum. Hep isterdim olsun kardeşlerim" fakat olmayacağını daha minicik bebekken biliyordu Efsa. Annesi onu bile sevmezken, kardeşini de sevmeyecekti. O yüzden de olmayacaktı. Onu duygulandıran anıları zihninden kovalarken, yeniden Ahu'ya odaklandı.
"Peki var mı hayatında birileri?" gülümseyerek ve göz kırparak dedikleri Ahu'nun yanaklarını kızartmıştı.
"Aslında yok ama..." genç kızın devam etmesine izin vermeyen şey çalan telefonu olmuştu. Kimin aradığını gördüğünde kocaman gülümsemişti Ahu.
"Annem arıyor, bakmam gerek müsadenle" dediğinde Efsa başıyla onu onaylamıştı.
"Efendim Anneciğim" diyerek telefonu açan genç kız, rahat konuşmak için hafif aralanmıştı.
Onun arkasından bakan Efsa ise derince iç çekmişti. Çünkü o hiçbir zaman böyle içten anneciğim dememişti, diyemeyecekti de. Çünkü onu seven bir annesi olmamıştı, olmayacaktı da. Çünkü o annesi olmasına rağmen yetimdi, annesizdi. Öyle de büyümüştü, anne sevgisinden yoksun, anne şefkatinden uzak...
Gözleri hızla dolarken anne özleminin yaşa, konuma bakmadığını bir kez daha anlamıştı genç kadın. Yirmi ikinci yaşına az kalmış, kendisinin anne olmasına sayılı günler kalmıştı. Fakat içindeki varlığını koruyan küçük kız çocuğu annesini özlüyordu... Anne, anne diye feryat ediyordu.
"Burada mıydın güzelim, merak ettim seni" aniden duyduğu kocasının sesiyle gözyaşları da tek tek dökülmüştü yanakları boyunca. Ah şu hormonlar çok duygusal yapmıştı, zaten duygusal olan Efsa'yı.
"Ne oldu canımın içi, neden ağlıyorsun?" genç adam anında telaşa kapılırken, elleri çoktan sevdiğinin yanaklarına ulaşmış, akan her inci tanesini kuruluyordu. Akmalarını da istemiyordu.
"Yaman" diyerek kendisine sarılan küçük kadının başını göğsüne bastırırken, saçlarının arasına öpücük kondurmayı ihmal etmemişti.
"Söyle bana bebeğim, neden ağlıyorsun?" şefkatli çıkan sesi ve saçlarını okşaması genç kadına şifa gibi gelirken göz yaşları duraksamıştı.
"Bilmiyorum, duygusallaştım işte. Eskileri falan düşünerek" dediğinde Yaman inanmıştı. Çünkü birkaç kez de böyle hatırlayarak ağlarken bulduğu olmuştu Efsa'sını.
"Anladım güzelim, fakat düşünüp düşünüp yorma canınızı. Masalımızı düşün, mutluluğumuzu düşün.. olumsuz düşünerek kendini üzmeni istemiyorum." Diyerek dudaklarını karısının alnına bastırmıştı Yaman. Ardındansa sımsıkı sarıp sarmalamıştı...
Tüm olumsuzluklarını almak ister gibi... tüm kötü düşünceleri, kötülükleri ondan uzak tutmak ister gibi. Çünkü kollarının arasında olan minik kadının üzülmesini asla istemiyordu genç adam...
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
🌺
••••
Merhaba güzellerim. 22.ci bölümü de bitirdik. 09.02.2021.
Biraz geç geldi bölüm, ama sınavlarım yeni bitti. O yüzden kusura bakmayın.
Gelelim bölüme nasıldı sizce? Gelecek bölümlerde olacak olaylara hafif işaretler bıraktım;) beklemede kalın.
Seviliyorsunuz💜
Son olarak oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin🥺💚
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |