
Gecenin bir yarısı telefonumdan gelen bildirim sesi, uykumun en güzel anında beni uyandırmıştı. Normalde kolay kolay uyuyabilen biri değildim.
Bu yüzden bu duruma bir hayli sinirlenmiştim. Kafamı kaldırıp telefonumu açtığım da abimden mesaj geldiğini görmüştüm.
Ayı abim; Gece
Ayı abim; Kapıda kaldım yardım et.
Ayı abim; Gece uyan kızım
Nasıl ya abim eve hala gelmemişmiydi?
Yatağımdan kalkıp, balkona geçtim. Aşağıya baktığım da soğuktan ellerini cebine sokmuş, gariban gariban bekleyen abim ile karşılaştım.
" Abi"
Sesimi duyar duymaz kafasını kaldırdı. "Gece"
" Abi senin bu saatte dışarı da ne işin var?"
Gözlerini kapatıp açtı. " Sen kapıyı aç anlatacağım."
" Tamam" hemen hareketlenip sessiz adımlarla kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açar açmaz havanın soğukluğu ile titretmiştim.
Abim de hemen içeri girince yönü ile mutfak olmuştu. Bende onun peşinden gittiğim de buz dolabını açıp, eline aldığı mercimek çorbası dolu tencereyi çıkarıp, ocağın üstüne koydu.
" Abi otursana ya" beni dinlemeyip biraz da poşetin içinde ki ekmeklerden alıp yemeğe başladı. Çorba ısındığın da alıp hiç beklemeden yemeğe başladı.
Sanırım bir hayli acıkmıştı...
En sonunda yemek masasına oturduğunda yüzüme baktı. Sonra tekrar yemeğe saldırdı.
Önünde su yoktu. Bu yüzden gidip ona su doldurdum. " Abi bu suyu iç bak boğulacaksın."
Suyu elimden alıp içtiğinde konuştu. " Gizem çağırdı beni."
Gizem kimdi ya?
Anlamadığımı anlayınca Gizemin kim olduğunu açıklama zahmetine girişti. " Beni aldatan şahıs."
Gözlerimi devirdim. " Ne diye çağırmış?" Omuzlarını silkti. " Pişman olduğunu söylemek için çağırmış. "
Histerik bir gülüş kaçtı dudaklarından. Acı bir gülüş... " Sanki hiç kötü bir şey yapamamış gibi bide utanmadan beni affet diyip durdu."
" Yüzsüz"
" Aynen öyle."
Aslında bir yandan da abimin bu akşam ki yemekte olmaması işime gelmişti. Eğer olsaydı eminim ki bir şeyler döndüğünü anlardı. " Okulda ki öğrencilere beni anlatıp duruyor. Çocuklar da bizi yakıştırmaya başladı."
" Önceden olsa hoşuna giderdi değil mi?"
" Giderdi tabi. Ama şimdi bu durumdan nefret ediyorum. " Derin bir nefes aldım.
" Maalesef hayat istediğimiz şeyleri biz vazgeçtikten sonra önümüze sunuyor."
" Maalesef"
🌜🌜
Sabaha gözlerimi,Ramiz dayının " Uyan yeğen alarm çalıyor." Sesi ile açtım.
Sabahın saat 8 inde kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Dolabımı açtığımda elime gelen siyah, bedenimi saran triko bir elbise aldım.
Üstüne de kırmızı kabanımı ve kırmızı beremi taktım. Mutfağa girdiğim de beni annem karşıladı. " Gece hanım ne kadar şık olmuşsunuz böyle."
Beni beğeniyle süzdü. Normalde dün geceden kalma bir kırgınlığım vardı fakat buna pek aldırmamaya çalışıyordum.
" Teşekkürler anne." Arkamı dönmüş, çıkıyordum ki sesi ile durmak zorunda kaldım. " Kahvaltı yapmayacak mısın?"
Bir ona birde masada ki yeni yapılmış kreplere baktım. Canım acayip çekmişti ama yemicektim.
" Yok okulda atıştırırım bir şeyler." Yine arkamı dönmüş çıkıyordum ki bu sefer de babam la karşılaştım.
" Otur yemeğini ye!" Bu niye bu kadar sertti?
Sanırım gece iyi uyuyamamıştı.
" Geç kalıyorum."
" Yoksa birileriyle kahvaltıya mı gideceksin?"
İmalı imalı konuşması beni düşündürdü.
Derken aklıma annemin dün gece söyledikleri geldi...
" Hayır."
Arkamı dönüp dış kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda beni yoğun bir rüzgar karşıladı. Ben bu rüzgarda nasıl gidecektim?
Ben düşünürken karşı daireden de Aslan abi çıktı. Onu görmemiş gibi yapıp tam gidecekken adımı seslenmesi ile durdum.
" Gece" Ona doğru döndüm. " Efendim?"
" Günaydın."
" Günaydın."
" Daha iyi misin?"
" Çok şükür." Gülümsedi. " Okula mı gidiyorsun?"
" Evet." Olabildiğince kısa cevaplar vermeye çalışıyordum. Beni lafa tutarsa harbiden geç kalacaktım. " Hava biraz soğuk istersen seni bırakayım."
Anında itiraz ettim. " Yok abi teşekkür ederim."
Israr etmeye devam etti. " Hadi Gece inat etme yoksa ikimizde burada buza dönüşeceğiz."
Söylediği şey ile gülmem gelmişti ama tuttum kendimi. " Zahmet olmasın sana"
" Olmaz olmaz." Önce havaya baktım. Sonra da dün bana olan bakışlarından çıkarımlar yaptığım adama baktım.
Normalde dün uzak durmaya karar vermiştim ama şimdi içimden bir ses onunla gitmemi söylüyordu. Ayrıca hava da çok soğuktu. " Peki."
Gülümsemesi genişledi. Hemen arabanın ön kapısını açtı. Ona teşekkür edip bindim.
O da binip arabayı çalıştırınca kafamı cama yaslayıp yolu izlemeye koyuldum. Bir kaç dakika sonra bu sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki ilk konuyu o açtı. " Okul nasıl gidiyor?"
" Çok şükür iyi."
" Hep iyi gitsin." Konuşma burada bitmişti.
Aradan biraz zaman geçince göz ucuyla bana bakınca bende ona sorma ihtiyacı hissettim. " Senin işler nasıl gidiyor?"
Aslan abi bir şirketin büyük hissedarlarından biriydi. Üniversiteyi birincilikle tamamlamış, onda ki başarıyı fark eden şirketler hemen onunla iş birliği yapmak istemişti.
İlk başta bunun için Fransa'ya gitmiş, orada büyük başarılar elde edince firmanın Türkiye de ki işinin başına geçmişti.
Yani parayı türk lirası olarak değil, Euro olarak alıyordu. Ne kadar doğru olduğu bilinmez ama 6 dil bildiğini duymuştum.
" Çok şükür bu aralar daha bı güzel gidiyor. Hatta çok önemli bir ödül de alacağız."
Yani daha fazla para...
" Ne güzel." Tekrardan kafamı cama yasladım. Bir fırının orada durduğumuzda alması gereken bir şeylerin olduğunu söyleyip gitti. 5 dakika sonra tekrar arabaya bindiğinde ondan tarafa bakmamıştım.
Kucağıma bırakılan paket ile yerimden sıçradım. Ben pakete Bon Bon bakarken konuştu. "Sabahın erken saatlerinde evden çıkınca kahvaltı yapmadığını anladım. Biraz bir şeyler ye yoksa girdiğin dersten hiç bir şey anlamadan geri çıkarsın." Ardından elinde ki kahveyi de uzattı.
" Al iç bunu kendine gelirsin." Donup kalmıştım...
Zorda olsa elinde ki kahveyi aldım. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Kucağımda ki paketi açtığım da içinde 2 adet kuruvasan ve tam 7 tane çikolata vardı.
Gözlerimin doluşuna engel olamadım. Genelde sabahları pek halim olmazdı ama bunu ne annem fark ederdi ne de babam.
Ama o fark etmişti. Gülümsedim.
" Teşekkür ederim"
Normal, geçiştirilmiş bir teşekkür değildi. İçten ve duygulu bir teşekkürdü. O da bunu fark etmiş olacak ki bakışları değişmişti...
Dönüp elimde ki kahveyi ve kuruvasanı yemeğe başladım.
🌜🌜
Çok şükür dersim bitmişti ama ben de bitmiştim...
" Hadi kızlar ya akşam çok güzel geçecek."
Furkan a olabildiğince kötü bakışlar attım.
Şuan imge, ben ve furkan sahile yakın bir kafe de oturmuş sohbet ediyorduk daha doğrusu Furkan, ben ve imge'yi akşam konsere davet ediyordu. Furkan da bizim liseden arkadaşımızdı fakat Furkan, Ankara da hukuk kazanınca oraya gitmişti.
Yani yılda sadece bir kaç kez buluşabiliyorduk.
" Ya Furkan görmüyor musun halimizi?"
İmge'ye bende hak verdim. Furkan enerjisini toplayıp buraya gelmişti fakat biz o kadar enerjik değildik.
" Furkan gördüğün gibi halimiz ortada."
" Aman iyi be bende İrfanlarla giderim."
Üzgün halini görünce bende üzüldüm.
"Söz sen gitmeden bir şeyler yaparız."
" Söz mü?"
" Söz"
Biraz daha sohbet ettikten sonra kafeden çıkıp ayrıldık. Bu sefer mahalleye yürüyerek gitmek gibi bir hata yapmayıp otobüse binmiştim.
Mahalleye vardığımda yine Salih amcanın dükkanın da oturan üçlüyü gördüm.
Gereksizler...
Onların kötü bakışlarına aldırmadan eve doğru yürüdüm. Normalde anahtarım ile kapıyı açardım fakat çantamdan bir türlü anahtarımı bulamamıştım.
Zile defalarca kez basmama rağmen kapıyı da açan kimse olmamıştı.
Sanırım evde kimse yoktu...
Çantamdan telefonumu çıkarıp annemin numarasını bulmaya çalışırken karşı evden Aynur Teyzenin sesi ile o tarafa döndüm.
" Gece kızım"
" Aynur Teyzecim." Heyecanla konuştu.
" Gel kızım annen burada."
Hemen vakit kaybetmeden oraya doğru yürüdüm. Annemden anahtarı alıp doğru eve girip uyuyacaktım.
Sabah erken de kalkmış olmamın verdiği uykusuzluk ile kemiklerim bile ağrımıştı...
Bana kapıyı açan Aynur teyze ile gülümsedim. " Hoşgeldin Gece'm"
Bu kadını seviyordum yaa..
" Hoşbuldum Aynur Teyzecim."
İçeriye geçmem için kenara çekilince hiç vakit kaybetmeden içeri geçtim. Salona girdiğim de elinde kahve ile oturmuş, günlük dizi izleyen annem ile karşılaştım.
" Anne neden haber vermedin bana kapıda kaldım."
Tekli koltuklardan birine oturdum. " Senin anahtarın var diye biliyordum ondan demedim."
" Galiba evde unutmuşum." Cık cıklayıp konuştu. " Bu aralar aklınız bir karış havada Gece hanım."
Anneme göz devirdim. "Kankacım karışma Kıza gençtir o."
Aynur Teyzem benim...
Vallahi bu aile beni kendi ailemden bile çok seviyordur. "Anne anahtarı verir misin?"
"Aaa olmaz akşam yemeğinde bizdesiniz."
Ulan hayaaaaatt
" Kalmayı çok isterdim fakat biraz yorgunum. Eve gidince de hemen uyuyacağım."
Kaşlarını çattı. " Olmaz öyle şey hem sen açsındır."
Biraz düşündü. "İstersen git Aslan' ın odasına geç hem onun yatağı da baya rahat güzel güzel uyur, dinlenirsin. Yemek hazır olunca seni uyandırırız."
Ben ve Aslan abinin odasına girmek...
ASLA!
"Yok Aynur Teyzem ya şimdi ben hiç girmiyim başkasının odasına ben eve gideyim"
" Aaa Aslan başkası mı Gece?"
Valla başkası bile bana ondan samimi gelirdi de neyse..
Biz bunları konuşurken annem de uzaktan uzaktan bizi dinliyordu. "Hadi sen geç Aslan nın odasına uyu."
El mecbur kalktım. Hem yatağı da rahatmış o gelmeden de uyanırsam haberi de olmaz.
Bugün hep Aslan abiden geçinmiştim.
Sabah ki yol parası ve kahvaltı parası da
cebimde kalmıştı ehehe.
Merdivenlerden çıkıp, Aslan abinin odasına girdiğim an kokusu burnuma dolmuştu. Kim bilir bu parfüme ne kadar para vermişti...
Kendimi yatağa attığım da sırtımın rahatlaması ile kendimi bulutların üstünde hissetmiştim...
O kadar rahattı yani...
Zaten çok beklemeden de gözlerim kapandı.
🌜🌜
Uzaktan biri adımı sesleniyordu fakat ben gözlerimi açamıyordum.
Üstelik saçımda hissettiğim dokunuşlar beni daha da mayıştırıyor, uykumdan uyanmayı istemiyordum.
Galiba annemdi. " Anne 5 dakika daha bak sonra valla kalkıp okula gideceğim"
Gülme sesi kulaklarıma doldu. Ardından kalın, fakat yumuşak tonlu bir ses duydum.
" Gece hadi kalk akşam yemeği yiyeceğiz."
Akşam yemeği mi? Sabah sabah!!
Bir şey yüzüme yaklaşıyormuş gibi hissediyordum. Zorlukla gözlerimi açtığımda karşımda ki Aslan abi, görmeyi beklediğim en son kişiydi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |