
"Gördün mü Aslan beni görünce nasıl da kaldı." Karşımda ki ikili bu duruma kahkahalar ile gülerken, ben onları tepkisizce izliyordum. Aslan abi Furkan'ı gördüğün de büyük afallamıştı.
İmge ve Furkan'ın geldiğini gören mahalle sakinleri çok şaşırmışlardı.
Furkan ve İmge daha önce de evime gelmişlerdi fakat onları kimse görmemişti.
Şimdi ise onları gören dedikoducu teyzeler eminim ki Furkan ve İmge için çoktan birilerini ayarlama derdine düşmüşlerdi.
Furkan'ın bana uzattığı kehribar rengindeki sıvıya bakakaldım. "Hadi Gece bacım iç şunu."
"Ayy bu anları kameraya almam lazım."
Furkan bana elinde ki içkiyi içirmeye çalışırken, imge de bu anları kameraya almaya çalışıyordu.
"İyi ver içiyorum." Elime aldığım bardağı dudaklarıma götürürken, alacağım tattan biraz korktum.
Damağıma yayılan tuhaf tat beni de tuhaf yapmıştı. Bu duruma yine kahkahalar ile gülen Furkan ve İmgenin sesi eminim ki dışarıya kadar gitmişti.
İmge elinde ki kamerayı kapatınca ciddi bir hale büründü. "Bugün hepimizin bir derdi var bunu anladık. Şimdi Gece hanım... Yıllardır önce hatırlarsan ki bize Aslan denen bı abimizden bahsetmiştin."
İmge ve Furkan ile tanışmam 13 yaşında lise tercihlerinde olmuştu. O zamanlar Aslan abiyi unutmaya çalışıyordum ve onlarla da samimi olmaya başlayınca anlatmıştım. Fakat büyüdükçe hislerim küçülmüş ve sonunda yok olmuştu. Böylece Aslan konusu da sonsuza dek kapanmıştı. Neredeyse 5 yıldır asla konusu açılmıyordu.
Furkan'ın sesiyle ona döndüm. "Gece bu adam bana hiç sakin bakmadı. Senden hoşlanıyor olmasın?"
Az önce içtiğim garip şeyden bir yudum daha aldım.
"Hatırlarsanız ki ben çok küçükken bir şeyler hissediyordum. Fakat sonrasında hislerim kayboldu gitti. Geçen günde bana ilgisini fark ettim işte."
"Karma is for youuu"
" İmge yaa" Belki de İmge haklıydı. Karma yaşanıyordu...
" Neyse bu konuyu en sona saklayalım." Furkan'a döndüm. " Geçen gün Nisayı takipten çıkmışsın."
Nisa Furkan'ın 1,5 yıllık sevgilisiydi. Onun için Ankara da okumaya gitmiş, İzmirdeki ailesini bile arkasında bırakmıştı.
İmge ile pür dikkat onu izlerken o önünde ki bardağı bir anda kafasına dikti.
Onun bu haline şaşırırken ciddi şeyler döndüğünü anlamıştım. "Furki korkutma bizi ya ne oldu?"
İmge sabırsızca konuşurken Furkan hala deli gibi içiyordu. Dakikalarca onun içinde ki Savaşı'nın dinmesini bekledik.
Sonunda bitince bizi dumura uğratacak o kelimeyi söyledi. " Aldattı."
"NE"
"NE"
İki en yakın arkadaşım ve abim aldatılmıştı.
Neden çevremde ki herkes mutluyken bir anda mutsuz olmuştu?
İmge bu aldatmayı atlatmış gibiydi fakat tamamen kendi içinde bitirememişti. Bunu dile getirmiyor olsa bile ben anlamıştım.
Şimdi ise bu durumu Furkan yaşıyordu. O da aldatılmıştı.
Hemde uğruna sevdiği herkesi arkasında bırakan kişi tarafından...
Konuşmadık. Üçümüz de sanki bir iç savaşta gibi sözlenmişçesine hiç konuşmadan önümüzdeki içkileri yudumladık.
Aslan abi düştü zihnime. Küçükken ona fazlasıyla hayrandım. Hissettiğim şeyler bir hayranlıkmıydı yoksa başka bir şey miydi hiç bilmiyordum fakat bildiğim bir şey vardı.
Küçükken hiç acımadan kırdığı bu küçük kalbim, onu o gün bitirmişti. Hayranlığını mı yoksa başka bir şeyi mi bilmiyordum fakat bir şeyler bitmişti işte.
Lise de benden hoşlanan çok kişi olmuştu.
Fakat ben hiç kimseye yüz vermiyor, kimseye karşı bir şey hissedemiyordum. Küçükken yaşanılan şeyler bende travma olarak kalmıştı.
Belki de bu yüzden kimseye karşı bir şey hissedememiştim.
Kendimi küçük bir sevgiye bile laik görmediğim için...
Aradan 1,5 saat geçti. Hava çoktan kararmaya başlarken eve hala kimse gelmemişti. Abim bizi yalnız bırakmak için dışarıda kalmıştı.
Sarhoş olduğumu hissediyordum. Elimin üstüne düşen ve irkilmemi sağlayan bir damla göz yaşını görene kadar ağladığımı bile fark etmemiştim.
Şuan Regl olmam dolayı ağrıyan karnım, şu sıralar ailem ile olan uzaklığım ve başlamak üzere olan sınavlarım beni bitirmişti.
Fark etmeden psikolojik çöküntüye girmiştim.
Bir anda Furkan'ın sesi ile yerimden sıçradım. Eline aldığı Nisa ile olan fotoğrafı bir anda yırttı.
Cebinden çıkardığı başka bir fotoğraf ile nereden çıktığını bilmediğim çakmakla olduğum yerde gülmeye başladım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da gülüyordum.
Furkan da gülmeye başlayınca İmge konuştu. " Tertemiz delirdik"
Furkan elindeki çakmağın ateşini açınca hiç beklemeden elindeki fotoğrafı yakmaya başladı.
"Benim neyim eksikti be Nisa..."
Ateş bir anda perdeme sıçrarken olduğum yerde korkuyla doğruldum. "Sanırım birazdan yanacağız..."
Furkan'ın eline gelen ateş ile yerinden sıçrayıp yanıma gelince üçümüzü büyük bir korku sardı. Dışarıdan yüksek sesle gelen bir kız sesi tahminimce Bahara aitti.
" YANGIN VAR!"
Ne olduğunu hiç anlamadan birden dış kapı hızlıca açıldı ve içeriye Aslan abi ile ayı abim girdi. Aslan abi bizi dışarı çıkartırken abim yanan perdeyi söndürmeye çalışıyordu.
Ne olduğunu anlamadan bir anda kendimizi kaldırımda otururken bulduk. Sarhoşluk hala bedenimde geziniyordu.
Bir yanımda imge diğer yanımda Furkan otururken üçümüz de az önce ne olduğunu anlayamıyorduk.
Aslan abinin sesi ile yeniden sıçradım.
" SİZ DELİRDİNİZ Mİ?! YA BİR ŞEY OLSAYDI YA BİZ FARK ETMESEYDİK. ALLAH'IM ÇILDIRACAĞIM..."
Az önce ağlamamın da verdiği sebepten ötürü gözlerim acıyordu.
Ona dönüp bakamıyordum bile. "Bırak Aslan ya bunların kafalar gitmiş. Baksana evi yakacak kadar aşık olmuş"
Bakışlarım az önce konuşan Bahar'a kaydı.
Yine salak salak konuşmuştu. Bugün bilmem kaçıncı kez yerimden sıçradım.
"KES SESİNİ BAHAR!"
Aslan abinin bağırışından sonra yine gözlerim Bahara döndü. Yine o günkü gibiydi gözleri.
Acı, umutsuzluk, hayal kırıklığı...
Bu sefer elime bir şişe su veren abim bağırmaya başladı. O da az önce evdeki ateşi söndürmüş, sonra da bize su almaya gitmişti.
" Ya sizin dertleriniz ne Allah aşkına. Neyiniz eksik sizin? Ne gibi bir derdiniz olabilir de böyle depresyonlara girip sarhoş olana kadar içiyorsunuz?"
Abim babamla aramızdaki soğukluğu bilmiyordu. Kaç gündür onu evde bile zor görüyordum.
Daha doğrusu ben odamdan hiç çıkmıyordum.
"Gece, abim hadi bu ikisi hep içerler bişey değil de sen neden içiyorsun bu zıkkımı?
Geçen gün seni marka çantalara bakarken görmüştüm alamıyorsun diye mi bu kadar içtin?"
Abimin sözlerine dolu gözlerimle histerik bir şekilde güldüm.
Cidden sorunun bir çanta olduğunu mu düşünüyordu?
"Aslan, sen Geceyi size götür. Bende bunları evine götüreyim, annemlere de derim bu gece teyzemlerde kalsınlar. Baksana bu kokuda uyuyamayız."
Evin içinden gelen biraz koku vardı. "Tamam kardeşim"
Abim yarı uykulu olan imge ve Furkan'ı alırken bana da yandan bir bakış atmıştı.
Gözlerimde ki doluluğu ve kızarıklığı görmüş olacak ki kaşlarını çatmıştı.
Aslan abi de gelip, kollarımdan tutup kaldırınca yürüyecek mecalimin kalmadığını o ana kadar hiç anlamamıştım.
Birde regl sancılarım...
"Ah be kızım ne kadar çok korkuttun beni?"
Bayık bir bakış attım yeşil gözlerine. Saf bir endişe vardı oralarda. Bakışlarımı fark etmiş olacak ki adımları durdu.
Yerimden silkelendim ve kollarının arasından çıkıp karşımda ki kapıya tıkladım.
Fakat hiç kimse kapıyı açmadı. BEN NİYE HEP BÖYLE KAPIDA KALIYORUM??
" Evde kimse yok ama annem 20 dakikaya gelir." Cebinden çıkardığı anahtarı ile kapıyı açtı. Ayakkabılarımı çıkartmak için eğilmiştim ki ayaklarımda ayakkabı yerine tavşanlı terliklerimi gördüm.
En sevdiğim ev terliklerimdi...
"Bir dakika ya bunun için ağlamayacaksın değil mi?"
Tuhaf tuhaf bakarken sonunda konuştum.
"En sevdiğim terliğimdi."
Güldü.
Bunun gülüşü hep bu kadar güzel miydi?
Küçükken gülüşüne hayranlıkla bakardın diyen iç sesimi hemen susturdum.
"Yenisini alırız." Ona göz devirdim.
Ve belki de ilk kez içimden söylediğim şeyi yüzüne söyledim. "Benim senin kadar param yok. Öyle kafama göre beğendiğim her şeyi alamıyorum."
Terliklerimi çıkarıp çıplak ayakla salona adımladım ama o peşimden gelmedi. Sonrasında kulağıma gelen adım seslerinden mutfağa gittiğini anladım.
Önümde ki rahat koltuğa deyim yerindeyse atladım. Bu sarhoşluk gerçekten böyle bir şey miydi?
Bir daha asla içmeyecektim.
Dakikalar sonra önüme konan türk kahvesi ile en sevdiğim lokum olan fıstıklı lokum ile gözlerim yeşillerine kaydı.
Bu ne der gibi baktığımı görünce konuştu.
"Seni biraz ayıltır."
"Teşekkür ederim. Senide böyle meşgul ettim." Gözlerim üstüne kaydı.
Üzerinde siyah bi sweatshirt altında da onun renginde pahalı olduğu her halinden belli olan kot pantolonu vardı.
"Meşgul falan etmedin. Hadi iç bak soğuyacak."
Kafamı sallayıp önümde ki kahveyi içmeye başladım. Fakat bir yudum alır almaz bı öksürük tuttu.
" Lan bu niye bu kadar sert?" Aniden kahkaha atmaya başladı. "Senin ağzını bu kadar bozuk muydu?"
"Yoo"
"Lokumu da içemezsin diye koydum zaten onunla birlikte iç." Önüne de iki tane koymuştu cimri.
Fakat bunu asla içimde tutmadım. "Cimri misin hacı? iki tane koymuşsun önüme."
Hayretle baktı. "Bu seferde hacı mı olduk? Bekle getiriyorum." Yerinden kalkıp mutfağa gitti. İnşallah yanında başka şeyler de getirirdi. Zira şuan acayip canım tatlı çekiyordu...
Önüme konan bir kase dolusu lokum ve alamadığım için ağladığım -evet cidden ağladığım- İtalyan çikolatası ile resmen kıtlıktan çıkmışçasına yemeğe başladım.
Aslında gerçekten de kıtlıktan çıkmıştım çünkü en son dün akşam babamın bana zehir ettiği yemeği yemiştim. "Dur kızım boğulacaksın."
"Bişi dicem sen bu çikolataya ne kadar para verdin? Bende alacaktım ama çok pahalıydı ayrıca Türkiye de yok."
Dudaklarında bugün bilmem kaçıncı kez gördüğüm o gülüş belirdi. "Ara sıra işler için İtalyaya gidiyorum. Orada almıştım."
Anladım dercesine kafamı salladım.
Kahveyi de çikolatalar ve lokumlar ile bitirdiğim de kendimi aç gözlü gibi hissetmiştim. Amaaan banane o da önüme bu kadar çok koymasaymış.
Sanki ben istedim hıh.
"Yedik içtik şimdide anlat bakalım." Bu sefer de neyi dercesine kafamı salladım.
"Abinin dediği gibi bı çanta alamadın diye mi depresyona girdin?"
Yaw ne çantası kardeşim?
Evet internette gördüğüm pahalı çantaları istiyordum fakat almam gereken çok daha önemli şeyler vardı. Yani bi çanta içinde üzülmezdim.
"Hayır."
Kısa ve net.
"Niye?" Seslice ofladım. "Sen ne kadar çok soru soruyorsun ya."
Aysun teyze niye hala gelmemişti?
"Merak ediyorum çünkü."
"Sınavlarım yaklaşıyor. Sanırım hala ergenim bu yüzden bazı anlarda sosyal pilim düşük olabiliyor."
Birde regl vardı. Kızlar bilir ki bu dönemde en çok ihtiyacımız olan şey sevgiydi. Tamda bu dönemde babamla aramdaki soğukluk beni iyice kötü hissettirmişti.
Elini arka cebine atıp cüzdanını çıkardı. Cüzdanın içini açınca en baş kısımda bir kaç fotoğraf olduğunu gördüm. Biraz dikkatli bakmak istedim fakat hemen geri çekilmesi ile bakamadım.
İç kısmından bir kaç Euro çıkartıp bana uzattı. Kaşlarım havalanmıştı.
"Al bu parayı Gece. Biliyorum ki babanla aran bozuk ve sen her zaman abinden isteyemeyecek kadar da çekingen birisin."
"Abimden isteyemeyeceğim olan parayı senden de alamam. Lütfen cüzdanına geri koy."
Cıkladı.
"Gözünün hiç bir şeyde kalmasını istemiyorum. Ayrıca ben senin abin değilim o yüzden al."
Ailemden alamadığım parayı ondan hiç almazdım. Elinde tuttuğu para tam 4 tane 500 Euroydu.
"Lütfen zorlama. Çok sıkışırsam isterim."
Yalan. Hayatta istemezdim. Muhtemelen kenara atıp atıp biriktirdiğim parayla yaptığım çeyrek altını bozdururdum ama ondan istemezdim.
"Almıyor musun şimdi."
" Almıyorum."
Sen akıllanmazsın bakışı attı ve parayı cüzdanına geri koydu. Tam kapatacağı sıra eğilip fotoğraflara bakmaya çalıştım.
"Cüzdanımı çok mu beğendin?" Alayla söylediği sözlere hiç düşünmeden cevap verdim.
"Hayır ondan değil sadece içinde ki fotoğrafları merak ettim."
"Neden?" Bu ne kadar çok sorguluyordu ya herşeyi
"Uff iyi be bakmıyorum."
O gülerek önüne dönerken bende arkama yasladım. Kendimi açılmış hissediyordum.
Birazda özgür...
Uyku bastırmıştı beni. Ama uyumayıp, başlayan sınavlarıma çalışmak istiyordum.
"Benim odama gidip yatabilirsin." Kahve gözlerim onun yeşillerini buldu. "Yok eve gideyim koku da çıkmıştır."
" Saçmalama kızım! O eve gitme."
Sesli bir şekilde nefesini verdi. "Odama git ve orada yat Gece. Hem benim yatağım da rahattır dün akşam pek bı rahattın"
İmalı konuşması beni kızartmaya yetti.
Madem bana böyle bir teklif yapmıştı seve seve kabul ederdim. Ayağa kalkıp onun odasına adımladım. Bu ayı abim nerelere gitmişti hiç bir fikrim de yoktu.
Odaya girdiğim de hiç beklemeden kendimi yatağa attım. Kusura bakma Aslan kardeşim fakat bugün yatağını ele geçireceğim...
🌜🌜
Yavaş yavaş gözlerimi açarken görüş acıma önce tavan girdi. Yattığım yatakta kendi yatağımdan çok daha rahattı. Doğrulup kafamı etrafta gezdirdiğimde küçük oturma grubuna oturmuş, ellerinde ki kağıtlarla çalışan Aslan abiyi görmüştüm.
O da benim uyandığımı görünce, önce yüz ifadesini çok merak etmiştim. Zira şu zifiri karanlıkta saatin bile kaç olduğunu bilmiyordum.
Uyumadan öncesini hatırladığım da yine onun yatağını ele geçirdiğimi de atlamadım.
"Gunaydin." Alayla konuşması beni sinirlendirdi. Buraya gelmeden önce saat 5 miydi neydi?
" Saat kaç?" Telefonunun ekranını açınca gelen ışıktan onun da yüzünü görebilmiştim.
Yüzü biraz kızarık duruyordu. Saçları dağınık, gözleri ise azıcık kızarık olduğu dikkatimden kaçmamıştı.
"Saat gece 1.30."
Kaç saat uyumuştum lan ben?
"Uykunu aldın mı?" Bu soruyu sorma nedeninin yatağını ele geçirmem olduğunu tabi ki fark etmiştim. "Merak etme odana el koymayacağım"
Sonrasında beni şoka uğratacak o sözleri söyledi. "O ne demek Gece? Ömür boyu burada kalsan gıkım çıkmaz. Çıkarsa şerefsizim."
Tutulmuş dilimle ne diyeceğimi bilemedim...
"Neyse sen aç mısın? Tabi açsındır. Dur bekle sana bişeyler getireyim..." Sonra odasının içinde ki başka bir kapıyı gösterdi.
" Sende orada ki banyo da elini yüzünü yıka."
Hiç itiraz edemezdim. Zira açlıktan bahsedince aç olduğumu hatırladım...
O ayağa kalkınca bende ayağa kalktım. Fakat dengemi koruyamamıştım. Tam yere kapaklanacakken belimden tutmuştu.
"Dikkat etsene kızım!"
Kafamı sallayıp banyosuna doğur yürümeye başladım. Allah bilir altın kaplamalı falandır.
Seslenmesi ile durmak zorunda kaldım.
"Gece bekle." Ona doğru döndüğümde dolabına doğru ilerledi. Eline siyah bir sweatshirt ile aynı renkte kareli pijama alıp, elime tutuşturdu.
Bune gibisinden bakış attım. "İstersen sen bı duş al."
Niye la çok mu kötü kokuyorum?
Tam nedenini soracakken yanımda ki aynaya takıldı bakışlarım. Yüzüm gözüm dağınıktı ama ben her zaman uyandığımda böyle olurdum. Aşağıya baktığımda gözlerim yuvarlağından çıkacak gibi oldu.
Regl olduğumdan dolayı biraz kan pijamama sızmıştı. Hatta biraz değil çok fazla...
"Siktir!" Gözlerini pörtleterek bana baktı.
"Aa senin ağzın harbi bozukmuş!"
Dediği şeyle hızla ona döndüm. "Ne oldu beğenemedin mi?"
"Y-yok çok beğendim... Yani yanımda kendin gibi olman hoşuma gitti." Sonra kırdığı potu fark ederek aceleyle konuştu. "Şey rahat hissetmen anlamında dedim yani evimde birinin rahat hissetmesi güzel"
Gülmemi bastırarak konuştum. "Aşağıda ki banyoda ihtiyacım olan şeyler olacaktı. Benim onları almam lazım."
Gidecekken durdurdu beni. "Ben alayım."
"Hayır hayır ben alırım..." Utana sıkıla konuştum. "Zaten kendimi çok mahçup hissediyorum."
Ellerini kaldırıp yüzümü avuçladı. "Gece nolur benden utanma. Bana karşı kendini mahçup hissetme yalvarırım sana."
İlk kez yeşilleri bu kadar yoğun bakmıştı bana. İlk kez de bu şekilde konuşuyordu.
Kafamı salladım. O hemen aşağıda ki banyodan ihtiyacım olan şeyleri getirince bende hiç vakit kaybetmeden banyoya girdim. Bir tek onun şampuanı vardı.
Kısa sürede duş alıp, kenarda bulduğum havlu ile kurulandım. Kıyafetleri giydigimde kendime aynadan baktım. Kıyafetleri bir hayli bol olmuştu.
İçeriye geçtiğimde onu küçük koltukta otururken gördüm. Sesi duyunca o da bana doğru döndü. "Bunları yemen için getirdim."
Karşısında ki koltuğa oturduğumda, tepside ki yemeklere baktım. Karnıyarık, pilav ve mercimek çorbası vardı.
Ve birde küçük bir İtalyan çikolatası...
Geçen gün beni okula bıraktığı gün aklıma geldi. Yine gözlerim dolmuştu. "Teşekkür ederim"
Ona doğru döndüm. Tebessümle izleyen yeşilleri kahvelerimi bulduğunda gülümsemesi daha da büyüdü.
Ensesini kaşırken konuştu. "Seni okula bıraktığım günde aynen böyle bakmıştın... Böyle bu ses tonuyla teşekkür etmiştin."
Ne diyeceğimi bilemez şekilde dururken, önümde ki yemeği yemeğe başladım.
Arada hemen abimi sordum " Abim nerde?"
"Sınav kağıtlarını okumak için başka bir öğretmen arkadaşının evine gitti. Orada sabahlayacaklarmış."
"Hmm"
Ben yemeğime devam ederken o da dosyalarını inceliyordu. "Neye bakıyorsun?"
Sorumla ban döndü. "Şirketle alakalı şeyler işte."
Şimdi bunun ne kadar çok evi vardır hee..
"Evet biraz fazla evim var." Gözlerim irice açıldı. " Ben onu sesli mi söyledim yaa."
"Öyle oldu." Utançla kafamı eğdim.
"Telefonum nerede?"
"Sizin evde ama canın sıkılıyorsa benimkini alabilirsin." Telefonu da son modeldi. Ben olsam o telefonu hayatta kimseye vermezdim..
Sessiz halimi görünce tekrar konuştu.
"Sosyal medyaya falan girmek istersin diye dedim." Aslında 2 gündür girmiyordum. Baksam fena olmazdı he.
"Olur" telefonunu eline alıp, ekranını açtığında görüş açıma çok tanıdık bir fotoğraf girdi. "Bı bakabilir miyim?"
Önce tereddüte düştü. Sonra da elime verdi.
İkimizin küçükken çekildiği ilk ve tek fotoğraftı. O zamanlar ben 7 o ise 12 yaşındaydı.
"Güzel çıkmışız bende ekran fotoğrafı yaptım."
" O günü hatırlıyor musun?" Kafasını ağırca iki yana salladı. " Keşke hatırlasaydım.."
Derin bir nefes aldım. "O gün parkta oyun oynayacak arkadaş arıyordun kendine. Bende seni öyle görünce oynamak istedim. Sende benden pek haz etmezdin ama oynayacak kişi olmadığı için el mecbur kabul etmiştin. O gün hayatımın en güzel günü olduğu için bakkal Hasan amcadan fotoğrafımızı çekmesini istemiştim."
Ona döndüğüm de hayretle bana bakıyordu.
"Sen nasıl hatırlıyorsun ki?" Küçükken seninle olan her şeyi hatırlıyorum diyemedim...
"Fotoğrafı çektikten 10 dakika sonra kafama topla vurmuştun, bende küçücük bişeyim tabi hemen yere düştüm." Kolumun arkasında ki izi kalmış olan ve sadece dikkatli bir şekilde bakarsak belli olacak olan yarayı açıp gösterdim.
"Bu yara da tam o sırada oldu. Belki o gün canım çok acıdığı için aklımda kalmıştır."
Yutkundu.
Konuşamadı. Önce kafasını yere eğdi ve dakikalarca yüzünü bana dönmedi. Sonra kafasını kaldırdı.
Gözlerinde gördüğüm kızarıklık içimi burkmuştu. İçine kaçmış sesini zar zor duydum. "Yani canını acıttım."
Elimi önemli değil dercesine salladım.
Telefonunu ona geri verdiğim de konuştum.
"Al telefonunu."
O da ikiletmeden aldı ama yüzünün düşüşü gözümden kaçmadı. "Sende benim yüzümden bu saate kadar uyanık kaldın."
Hızla konuştu. "Hayır senlik bir durum yok. Ben genelde de bu saate kadar uyuyamam."
"Neden, çok mu çalışıyorsun?"
"Yok nedensizce uyuyamıyorum."
Onunla belki de ilk defa bu kadar fazla konuşmuştum ve günlerdir fark ettiklerimin yanına bir yenisini daha eklemiştim.
Aslan abi o küçükken olan zalim ve zorba adam değildi. Büyümüştü.
"Bende bu saatlere kadar uyuyamam." Histerik bir gülüş kaçtı dudaklarından.
"Yalan atma küçük hanım. Senin odanın ışıkları gece 10dan sonra kapanır." Dedikleri ile hızla ona döndüm. "Sen benim odamı mı gözetliyorsun?"
Aceleyle konuşmaya başladı. " Y-yok bizim odalarımız karşılıklı ya hani ondan. Balkona çıkınca ister istemez gözüme çarpıyor."
Öyle olsun bakalım. "Neden uyuyamıyorsun Gece?"
Bilmem dercesine omuz silktim.
"Nedeni yok. Bazı günler şanslıyım uyuyabiliyorum ama bazı günler sadece 2 saat anca uyuyabiliyorum.
Bu durum benim asla anlamadığım bir durumdu. Cidden bazı günler çok fazla uyurken bazı günler asla uyuyamıyordum.
"Uyuyamadığın günlerde ışıkların açık olsun. En azından tek olmadığımı hatırlayayım."
Sesini duyan kulaklarım ile ilk defa kalbimin sesini dinledim ve bir karar verdim.
Sanırım bu mahalleden birine karşı duvarlarımı yıkma vakti gelmişti...
***
Yorum ve Beğenilerinizi unutmayınn :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |