
Yazım hataları falan varsa affola dostlarım.
***
Saatlerdir yatağımda kıvranırken ne yapacağımı düşünüyordum.
Sahiden topçunun kariyerinin önünde ki en büyük engel ben miydim?
Büyük bir kulüpten teklif almıştı ama kabul etmemişti. Bana ise Inter de kalıp, orada büyük kupalar kazanmak istediğini söylemişti.
Fakat düşününce bunun bir bahane olduğunu anlamıştım. Benim oraya gelmem onu heyecanlandırmıştı.
Seviyordu beni. Aşıktı.
Bende ondan asla farksız değildim fakat ne yapacaktım?
Ayrılırsam kafasını tamamen bu spora verecek miydi?
Eve girer girmez annemin radarına yakalanmıştım ama halimi görünce beni zorlamamış, odama gitmeme izin vermişti.
Saatlerce düşündüm. Sabaha kadar uymayıp düşünmeye devam ettim. En sonunda bir şeye karar verdim.
Ona soracaktım.
Eğer gerçekten böyle bir teklif aldığını bana söylerse ondan ayrılmayacaktım. Çünkü o bana yalan söylemezdi.
Demek ki gerçekten kendi istediği için kabul etmeyip, kendi kulübünde kalacak demekti.
Ama eğer bana yalan söyleyip, teklif gelmediğini söylerse demek ki Can'ın babası doğru söylüyordu.
Ben ciddi bi sorundum. Her ne kadar o fark etmese de...
Saatler geçti. Annem kahvaltıya çağırdı ama gitmedim. Uçak kalkmadan 5 saat öncesinde buluşup güzelce vakit geçirdikten sonra gidecekti.
Buluşma vaktimizin gelmesine yakın kalkıp hazırlandım. Bugün diğer günlere göre daha rahat giyindim.
Siyah eşofmanım, siyah kazağım ve siyah montum ile yine mükemmeldik...
Aklıma dün akşamın gelmesiyle yine gözlerim dolmuştu. Can'dan ayrılmak asla ama asla düşündüğüm bir şey değildi.
Ki bu durum aklımın ucundan dahi geçmezdi...
Sonunda odamdan çıkıp mutfağa birşeyler atıştırmaya gittim. Mutfak masasında oturup, taze fasulye doğrayan annem, beni görür görmez elinde ki işi bırakıp bana karşısına oturmam için işaret yaptı.
Geçip oturdum. "Anlat bakalım Sezencim. Can oğlumun babası neden gelmiş?"
Yutkundum.
Annem birşeyler döndüğünü anlamıştı. Anneler çok mu zekiydi? Ya da onlar çocuklarının ne nasıl olduğunu hissediyorlar mıydı?
"Can'ın psikolojisi hakkında konuştu..." Paniklediğini görünce devam ettim. "Endişelenme. Hani sakatlık geçirdi ya baya zorlu süreçler bilirsin. Bunlardan dolayı biraz konuştu sadece."
İnanmayarak kafasını salladı. "Peki madem... Öyle olsun."
Kapı sesini duyduğumuz da annem hemen ayağa kalkıp kapıya doğru giderken onu durdurdum.
"Can gelmiştir. Dışarı çıkacaktıkta." Gülümsedi. "Bende yine bı merhaba diyeyim."
İkimiz de kapıya doğru yürürken, istem dışı saçlarımı kaşımaya başladım.
Hep böyle olurdu zaten. Annem heyecanlı heyecanlı kapıyı açarken, topçu görüş alanıma girdi. Yüzünde ki kocaman gülüşü ile anneme gül uzatıyordu.
"Ah Teşekkür ederim oğlum." Annem nasılda içten oğlum diyordu... Peki ya topçunun yüzünde ki daha da büyüyen gülüşü.
"Sizin kadar güzel bir çiçek bulamadım ama artık bununla idare edeceğiz." Vay vay..
Annem de utana utana gülerken araya girme ihtiyacı hissettim. "Biz artık çıkalım."
Topçunun yeşilleri benim kahvelerime değerken ne kadar mutlu olduğu her halinden belli oluyordu.
Sonunda annem bizi yolcu edip, kapıyı kapatınca topçu konuştu. "Ay Işığımmm. Çok yorgun görünüyorsun söyle bakayım yine sabaha kadar ders mi çalıştın?"
"Evet. Biliyorsun bu aralar özellikle fazla çalışıyorum." Kolunu omzuma atarken devam etti.
"Çok yükleniyorsun kendine. Merak etme gelecekte hatunumu aç bırakmam." Söylediği şeyle gülmemi tutamadım.
"Ha şöyle gül be kızım. Sabahtan beri yüzün asık. Hem günaydın mesajıma cevap vermedin."
Kaşlarımı çattım. Gerçekten de cevap vermemiş mıydım?
"Gördüm ama cevap verdiğimi sanıyordum." Kafasını iki yana salladı. "Güzelim bir dahakine kendini bu kadar uykusuz bırakma."
Kolu omzumda yürürken birlikte bir sürü şey yaptık.
Önce beraber güzel bir kahve içtik. Sonra parkta gördüğümüz çocuklar Can'ı tanıdılar ve Can, tehlikeli olmasına rağmen çocukları kırmayıp, saatlerce onlarla birlikte top oynayıp sohbet etti.
Normalde sokakta falan top oynaması yasakmış. Olası bir sakatlıktan dolayı teknik direktörleri izin vermiyormuş.
Çocukların Topçuya hayran hayran bakması içimi ısıtmıştı.
Sonunda çocuklara veda edip deniz kenarında insanlardan uzak ve kimsenin bizi göremeyeceği bir yere geçip oturduk.
Sessizdik ve ikimizde sadece denizin sesini dinliyorduk.
Sanki denizler biradan olacakları hissetmiş gibi şiddetli sesler çıkarıyordu.
Sessiz anımızı bozdum. "İtalya'ya gittiğinde ne olacak?"
Derin bir nefes aldı. "Önce gidip hazırlık maçı yapacağım. Sonra çok çalışıp, kupa için futbol oynayacağım. Tabi sezon sonu şampiyonluk o belli de benim için asıl önemli olan şey seneye." Sonra da bana bakıp göz kırptı.
"Çok mu istiyorsun gelmemi?"
"Hemde çok." Boğazımı temizledim. Denizler bile birazdan olacak olan şeyi anlamış gibiydi.
"Real Madrid yine teklif yaptı mı?" Ona dönüp baktığımda yüzü kaskatı kesilmişti. "Hayır."
Yine gözlerim doldu. Zaten en başından demişti bana. Asıl olan şey seneye demişti.
Babası haklıydı. Burada ki en büyük engel bendim.
"Sen geldiğinde bir sürü şey yapacağız. Hiç süre kaygısı hissetmeden, acele etmeden, her şeyi hissede hissede yaşayacağız."
O devam ederken kalbimin ağrıdığını hissettim. Artık dur deme vaktiydi.
"Sonra bizim bı tane ciro var seni onunla da tanıştıracağım sonr-"
"Ayrılalım."
Tuttuğum nefesimi geri verdim. Göğsümde ki ağrı beni iyice rahatsız ederken ona bakmaya cesaretim bile yoktu.
Sustu.
Hiç konuşmadan sadece sustu. Sanırım şoku atlatmaya çalışıyordu. "Selinay ben bilmeden sana bir şey mi yaptım?"
Sesinde ki endişe kendimden nefret etmemi sağlamıştı işte. Gözümden düşen bir damla gözyaşını elimin tersiyle ittim.
"Selinay biliyorum bir anda gitmem gerekti. Biliyorum bak çok az kaldım ama söz veriyorum sana yazın çok uz-"
"Can ayrılalım bitsin artık."
Bana döndü.
Ve ben ona bakmaya dahi cesaret edemeyip kafam eğik beklemeye devam ettim.
Burnunu çekene kadar ağladığını fark etmemiştim. Sonunda pes edip ona döndüm.
Gözleri kırmızı ve dolu doluydu. " Lütfen Selinay. Lütfen Ay Işığım bak ben sensiz yapamam yani olmaz... Olmaz ki o zaman Can Mavioğlu diye bir şey de kalmaz"
İki ellerini yanaklarıma koydu.
"Can bak... Sen ordasın ben burda olmuyor ayrıca ben İtalya da yapamam. Lütfen sende önüne bak ve çıkan fırsatları gençken değerlendir olur mu?"
İki yana salladı kafasını. "Sen olmazsan bana güç verecek kimse olmaz." Babası vardı ama.
"Lütfen zorlama" sesimin çatallı ve kötü çıkması onun daha çok ağlamasına sebep olmuştu.
"Çok mu istiyorsun?" Zorda olsa kafamı salladım.
"Peki istediğin gibi olsun." Ellerini bıraktı ve büyük adımlarla arkasını dönüp gitti.
Burada da her şey bitmiş oldu.
***
Yorum ve Beğenilerinizi unutmayınn :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |