
Öncelikle üzülerek şunu söylemek istiyorum. Bı kaç bölüm sonra final yapacağım...
Diğer bölümde de zaman atlaması olacak. Keyifli okumalarrrr 💚
***
Yüzü gülen ama gözleri hüzünlü Topçum...
Evde kimse yoktu. Sanki herkes benim bu anı tek başıma yaşamam için beni bırakmış gibi hissediyordum.
Karşımda ki açık olan televizyondan birazdan başlayacak olan basın toplantısını bekliyordum. Can ortada oturmuş beklerken aslında ne kadar mutsuz olduğu belli oluyordu.
Normalde 2 gün önce olacak olan toplantı bi nedenden dolayı bugüne ertelenmişti. Haliyle abim de oradaydı.
Sonunda toplantı başlarken topçu küçük bir konuşma yapmıştı.
"Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz. Beni bu özel anımda yalnız bırakmadığınız için hepinize çok teşekkür ederim. Buraya gelişim biraz ani oldu fakat size şunun sözünü verebilirim ki elimden ne geliyorsa daha fazlasını yapacağım. Size söz veriyorum."
Bunu söylerken kendine inanmıyordu. Aklıma aylar önce ki konuşmamız geldi.
O gün de bana tekrar toparlanacağını söylerken kendine asla inanmamıştı. Yine o ses tonu ile konuşuyordu.
İnanmıyordu kendine.
Bende bu gidişle sınavı kazanacak gibi değildim. Netlerim yüksekti evet ama biraz daha çalışmazsam ortada net diye bir şey de kalmayacaktı.
Aradan yaklaşık 45 dakika geçti ve basın toplantısı bitti. Elime aldığım kumanda ile televizyonu kapattım. Bitmeliydi.
Zaten en başından belliydi. O ve ben ayrı dünyaların insanıydık.
Benim eşek gibi ders çalışmam gerekirken o çoktan hayatını kurtarmıştı...
🌞🌞
O günün ardından tam 3 hafta geçmişti.
Alışıyor gibiydim artık. Ders çalışma süremde eskisi gibi olmuşken, İtalyanca kursumda bitmişti.
Artık Rusça da öğrenmek istiyordum.
Telefonu bırakmıştım. Çünkü ne zaman girsem herkes topçu hakkında birşeyler yazıyor, bana onun yeni çekilen fotoğraflarını atıyorlardı.
Bu durum benim onu unutmamı engelliyordu.
Abim, ara sıra Madrid'e gidiyordu çünkü orada bir kıza aşık olmuştu. Duyduğuma göre Teknik ekipten biriydi ve baya baya flörtleşiyorlardı.
Abim onun için İspanyolca öğrenmeye başlamıştı.
Bu akşam Topçunun maçı vardı. Topçu, aileme kendi formasını göndermişti.
Ve tabi ki onlarda maçını izleyeceklerdi.
Hiç konuşmamıştık. Zaten abimde onun hakkında hiç birşey söylemiyordu. Sanırım ailemden kimse yarama tuz basmak istemiyordu...
Bu süreçte Ateş ile iyi arkadaş olmuştuk.
İkimiz için de geçmiş, geçmişte kalmıştı. Yaptığımız ergence hareketleri bir kenara bırakıp, birbirimizden özür dilemiştik.
Ateşte zaten başkasından hoşlanmaya başlamıştı.
Ve sanırım Utku ile Can da artık iyi anlaşıyorlardı. Geçen gün abim babama anlatırken duymuştum. Utku hep Can'ı arıyor, ona her zaman destek çıkıyormuş.
Saatler geçmişti. Sonunda maçın başlama saati gelmişti. Topçu ilk 11 de yoktu ve büyük ihtimal ikinci yarı o girecekti.
Gidip izlemek ile izlememek arasında kalmışken kapı açıldı. "Annecim istersen sende gel izle."
Kafamı salladım. Salona girerken herkesin gözü de bana dönmüştü.
Kafamı eğmiş, koltuklardan birine oturmuştum. Maç başladığında kamera sanki bana inat hep Can'ı gösteriyordu.
Bu hem daha çok gerilmeme hemde daha çok özlememe sebep oluyordu.
Derken ilk yarı 0-0 bitti.
İkinci yarının başlamasına dakikalar kala odamdan telefonumun sesi yükseldi.
"Ben bı bakayım." Kalıp odama geçtim ve yatağın üstünde ki telefonumu aldım.
İtalyan Topçum arıyor.
Gözlerimi açılıp kapandı. Oydu cidden...
Tam kapanacakken açtım. Kulağıma zar zor koyduğum telefonum ile sanki onunla bu şekilde ilk kez konuştuğumuz o güne dönmüştüm.
"Selinay... Senden tek bir şey isteyeceğim sonra da kapatacağım."
Gözlerimin doluşunu engelleyemedim.
Sanki görebilecekmiş gibi kafamı sallarken o devam etti.
"Biliyorsun aylardır her maça çıkmadan önce seni bana şans dile diye ararım. Çünkü senin şans dilemediğin her maçın kötü geçeceğine dair saçma bı inancım var." Derin bir nefes aldı.
Sanki konuşmak zor gibiydi.
"Seni son kez bunun için aradım. Şans dile diye. Çünkü kariyerim boyunca attığım tüm goller ve kazandığım tüm maçları sana armağan edeceğim."
Titrek çıkan sesim ve çektiğim burnum ile konuştum. "Tüm şanslar seninle olsun Topçu..."
Karşıda ki Burun çekme sesi ile onunda benimle aynı olduğunu anlamıştım.
"Umarım kader bizi tekrar bir araya getirir Ay Işığım... Çünkü ben bir daha Kimseyi hayatıma almayacağım."
Ve kapanma sesi.
Ellerimden yere düşen telefon ile bende yere düştüm. Kaç dakika orada ağladım bilmiyorum ama artık kalkmam gerektiğini anladım. Çünkü izlemem gereken bir maç vardı.
Kendime olabildiğince çeki düzen verirken salona geçtim. Maç çoktan başlamışken eski oturduğum yere tekrar oturdum.
Kimsenin bana bakmaması işime gelirken gözümü TV den ayırmadım.
Beyaz forma ne kadar da çok yakışmıştı...
Onunda ağladığı belli olurken topla adeta dans ediyordu. Çok yetenekliydi...
Fazlasıyla yetenekli ve çok başarılı olacaktı.
Dakikalar sonra uzaktan çektiği şut ile top ağlara gitmişti. Herkes ona doğru koşarken o donmuştu.
Boğazıma bı yumru oturdu.
Gol atmıştı ama sahanın ortasında sadece durmuştu. Takım arkadaşlarının onu sarsması ile kendine geldi.
Zorda olsa gülümserken aileme baktım. Yüzleri gülüyordu ama bu zoraki bir gülümsemeydi. Çünkü hepsi neden sevinmediğini anlamıştı.
🌞🌞
5 AY SONRA
Sonunda sınav günü gelmişti.
Oturmuş kahvaltımı yaparken bir yandan da son notlarımı okuyordum.
"Kızım emin misin birimiz gelelim."
Elimle hayır işareti yaptım. "Olmaz. Ben öyle daha da çok stres yaparım."
Sen bilirsin dedikten sonra bende notlarımı okumaya devam ettim. Bugün hem benim sınavım hemde akşam Topçunun şampiyonluk maçı vardı.
Geçen aylarda topçu mükemmel işler başarmıştı. Her maç üstüne koyarak en iyisini yaparken iyice tanınmaya da başlamıştı.
Ayrıca hayali olan Milli Takımdan da davet almıştı.
Abim ise İspanya daki o kız ile olmuşlardı. Yaklaşık 3 aydır sevgililerdi fakat ben adını bile henüz duymamıştım. Bir ara öğrenmeye kalktım ama abim onu bizimle yüz yüze tanıştırmak istediğini söylediği için bırakmıştım.
Geçen şu zamanda 19 yaşına girmiştim.
Doğum günümde pasta kesilmemişti. Topçu ise abim aracılığıyla doğum günümü kutlanmıştı.
Tam doğum günümün olduğu günkü maçında 4 gol atmıştı.
Aslında o forma altında 19. Golünü tamamlamıştı...
Bana sadece ikimizin anlayacağı bir hediye göndermişti sanki.
Ateş ile sınava gireceğimiz okul aynıydı. Onunla da okul bahçesinde buluşacaktık. Bu süreçte benimle sürekli kütüphaneye geliyordu.
Aslında ders çalışma gibi bi niyetten değildi. Tamamen orada bir kızı beğenmesi üzerine geliyordu. O kızın deli gibi ders çalışması onu da etkilemişti ve o da sırf kız onu görsün diye ders çalışmaya başlamıştı.
Ama son güne kadar dikkatini çekmekte başarılı olamamıştı... Son gün cesaretini toplayıp numarasını almıştı ve anladığım kadarıyla 4 gündür de konuşuyorlardı.
Kahvaltımı bitirdikten sonra ayağa kalktım.
"Selinay kaçar!"
Ayağa kalkan ailem bana teker teker sarılırken Görkem abim kulağıma fısıldadı.
"Can sana başarılar diliyor." Gülümsedim.
Sonunda evden çıktığımda istikamet sınav olacağım okuldu...
Sonunda okula vardığımda tam kapının önünde Ateşi gördüm.
"Sonunda teşrif edebildiniz" bıkkınca konuşmasına karşın somurtttum.
"Geldim işte patlama!" Elinde tuttuğu kağıdı titrekce okurken haline güldüm.
Etrafta iyice kalabalıklaşmışken sonunda bizi içeri aldılar. Ateşle aynı sınıfa düşmüştüm. O da tabi buna karşın Üniveristede de aynı okula gideceğimizi söylüyordu.
Bı nevi dalga geçiyordu işte.
Bildiğim tüm duaları okurken sınav başladı.
Türkçe gayet iyi ilerlerken sosyalde az çalıştığım için biraz zorlanmıştım. Matematik soruları çalışana kolay fakat çalışmayana zordu. Fen kısmında lanet fizik haricî de iyi geçmişti.
Sınavdan çıktığımda kapının önünde bekleyen abim ile gülümsedim. Benden önce atılan Ateş hemen koşup abime sarıldı.
Geçen günlerde tanışmışlardı. Abim ilk başta sıcak bakmasa da zamanla o da alışmıştı.
"Dur be oğlum önce kardeşime sarılayım."
Hemen abime gidip sarıldım. "Nasıl geçti sınavınız?"
Önce Ateş cevap verdi. "Valla çok iyiydi."
Sonra bakışlar bana döndü. "Benimki de iyiydi. Sosyal zorladı ama onun dışında hepsini yaptım."
Sonra evlere dağıldık. Eve girer girmez tepemde sorular soran ailem, beni bezdirmişti.
"İyi geçti diyorum ya anne."
Gözlerini devirdi. "Tamam ama ne kadar iyi geçti? Bu sefer kazandın mı?"
"Yarın da bı aksilik çıkmazsa evet."
Sonrasında rahat bırakmışlardı. Odama girer girmez telefonumu elime aldım. Uzun zamandır sosyal medyaya girmiyordum.
Ara sıra fotoğraf falan paylaşıyordum o kadar. Topçu ile ikimizde fotoğrafları kaldırmıştık ama hala takipleşiyorduk.
Akşama kadar telefonda oyalandıktan sonra maç başlama saati gelmişti. Bende salona ailemin yanına geçtim. Saat 21:30 du.
Yarın sabah erken kalkacağım için erken uyumam lazımdı ama sorun değildi.
Topçu ilk 11 de vardı. Dakikalar sonra maç başlayınca onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Saç tıraşı biraz değişmiş gibiydi.
Eskiden daha uzunken şimdi biraz daha kısaydı. Uzayan sakallarını uzun zamandır kesmezken tahminimce bugün kesmişti.
Vücudu daha çok gelişmişti. Daha iri yapılı ve çok daha iyi bir futbolcu olmuştu.
Ben düşüncelere dalmışken biri gol attı. Golü atan kişinin asistini topçu yapmıştı.
Bu sezon takıma sonradan katılmasına rağmen başka takımın oyuncusu ile gol krallığına oynuyordu.
34 gol atmıştı.
Ve gollerin hiç birine sevinmemişti.
Derken ilk yarı bitti ve ikinci yarı başladı.
Karşı taraf gol attığında maç 1-1 devam etti. Maçın son 20 dakikasında topçu ona gelen topu kafa ile karşıladı ve top ağlara gitti.
Yine her zaman ki gibi gol sevinci yapmazken ailem hoplayıp zıplıyordu.
Maçın son dakikalarında topçunun uzaktan çektiği şut yine gol olmuştu. Ailem ona sevinç sözleri sıralarken ben sadece gülümsüyordum. O da hissetmiş gibi gülümsedi.
Ve maç bitti Real Madrid şampiyon oldu.
Bu sezon Inter de şampiyon olmuştu.
Babam ve abim çıldırmış gibi sevinirken annem ve ablam, gururlu bakışlarını ekrana gönderiyorlardı.
Herkes tebrik edildi ve kupa kaldırıldı. Topçu maçın oyuncusu seçilirken, onunla röportaj yapmak isteyen sarışın bir kadın yanına yaklaştı.
"Merhaba Nicoló nasılsın?"
Gülümsedi. "Teşekkür ederim çok iyiyim siz nasılsınız?"
Karşıda ki kadın da gülümserken bu kadının türk olduğunu anlamıştım. Çünkü Türkçe konuşuyorlardı.
"Teşekkür ederim bende iyiyim. Bu sezon gerçekten sizin için mükemmel geçti. Bunu neye borçlusunuz?"
Derin bir nefes aldı ve gözleri doldu. Benim gibi...
"Sakatlık sürecimi çok zor atlattım tabi ki en başında bu süreçte yanımda olan insanlara borçluyum. Bu şampiyonluk ve bu sezonun mükemmel geçmesinin ardında gökyüzünde ki Ay'dan daha parlak biri var. Aslında tüm herşeyi ona borçluyum."
Ay'dan daha parlak...
5 aydır düşünüyordum. Acaba doğru mu yaptım diye ama şimdi daha da emin olmuştum. Topçunun babası Erman amca'nın derdi neydi bilmiyorum ama bildiğim bir şey vardı.
Bu süreç ikimize de iyi gelmişti.
O çok daha başarılı olmuştu, ben ise derslerime daha iyi odaklanmıştım...
🌞🌞
Bugün sınav sonuçları açıklanıyordu.
Saatlerdir bilgisayarın başında beklerken sonunda sonuç ekranı açıldı.
769. Olmuştum.
Ben... Selinay Sezen Aydoğdu.... Geçen sene 1 milyona bile giremeyen ben bu sene resmen derece yapmıştım...
Çığlık çığlığa bütün evi turlarken saatin farkında bile değildim. Babamın elinde sopa ile odasından çıkması ile bende ne yaptığımın farkına vardım.
Ama umrumda değildi.
"Selinay hırsız nerede?" Yüksekçe kahkaha attım. "Ne hırsızı babalık kızın derece yapmış!"
Elinde ki sopa yavaşça düşerken gözlerinin doluşuna an be an şahit oldum.
"Kazandın mı yani?" Kafamı salladım. Koşa koşa bana sarılırken bende ona sarılmıştım. Ailenin diğer üyeleri de gelip bana sarılınca odama geri döndüm.
Elime aldığım telefondan direk Ateş efendiyi aradım. Bilmem kaçıncı çalışta açarken bağırması ile telefonu hemen kulağımdan çektim. "Ne bağırıyorsun be!"
"Ahahahaha abin 3823. Olmuş kızım ağlaaa"
"Asıl sen ağla ve 769. Olmuşum hahahhaha"
Kötü kız gülüşümü ona yollarken diğer kızları da aradım.
Ateş'te kütüphanede ki kız ile olmuşlardı. Kızın adı Vildandı.
Günler sonra tercih sonuçlarım açıklandı. Tamda tahmin ettiğim gibi İstanbul'un en iyi üniversitesinde Bilgisayar mühendisliği kazanmıştım.
Ve tabi ki Liseden beri peşimi bırakmayan Ateş efendi de benimle Aynı üniversitede Hukuk kazanmıştı.
***
Yorum ve Beğenilerinizi unutmayınn :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |