18. Bölüm
pembikhayaller / BİR KÜÇÜK SIR / Bölüm 18: Karşı Koyulamaz Duygular

Bölüm 18: Karşı Koyulamaz Duygular

pembikhayaller
pembikhayallerr

Bölüm 18: Karşı Koyulamaz Duygular

Bir kaç haftadır içimde büyüyen bir mutluluk vardı.

İstanbul'da uyandığım sabah Ömer içerdeki koltukta uzanıyordu. Uyumadığını kıpkırmızı olan gözlerinden anladığımda kahkaha atmak istemiştim ama öyle başım ağrıyordu ki suratım buruşmuştu.

Gözlerinden uyku akarken, o haline rağmen halimi fark edip hemen bana atıştırmalık bir şeyler hazırlayıp ilaç içirmişti.

O gece yaşananları hayal meyal hatırlıyordum. Elbisemin askılarını indirmeye çalıştığım aklıma geldiğinde aniden kızarınca Ömer sırıtarak "Hayırdır güzelim?" demişti şero.

Kurt gibi bakışlarından da bir şey kaçmıyordu mübarek adamın.

Urfaya geri döndüğümde evdekiler tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştım. Berzan abimin bana pasta yaptırdığını görünce saçma bir şekilde duygulanınca bana hep birlikte sarılmışlardı.

Az kalsın öküzler tarafından boğulacakken babam imdadıma koşup beni aralarından alarak bir süre yanından ayırmamıştı.

Ailesi tarafından hiç doğum günü kutlanmayan o kız çocuğunun ilk kez doğum günü kutlanıyordu. Bu yüzdendi o pastayı yerken hayatım boyunca ilk kez mutluluktan gözlerimin doluşu..

Sırayla herkesle uyumaya alışmıştım. Gece asla yalnız kalmıyordum. Şirketten geldiklerinde ilk işleri beni öpmek oluyordu. Hiç olmayacak kişiyi küçük bir prensese dönüştürme yolunda ilerliyordu bizim aşolar.

Sabah kahvaltı yaparken babamın yüzünden düşen bin parçaydı. Diğerlerine baktığımda onlarında aynı olduğunu görüp "Ne oldu?" diye aniden sorarken bütün bakışlar beni buldu.

"Burnuma kötü kokular geliyor. Benim bilmediğim bir şey mi oldu?"

Aram hafifçe gülümseyerek "Hayır güzelim, bir şey olduğu yok." dediğinde gözlerimi kısıp "Sence bende bunu yiyecek göz var mı?" dedim ağzıma peynir tıkıştırarak.

Sırıtarak "Yerim o gözleri." deyince sinirle çatalımı masaya bırakıp "Beni yine manipüle ediyor görüyorsunuz değil mi?" diye söylendim diğerlerine.

Berzan kahkaha atarken yanağımdan makas aldı ve "Çok tatlısın." dedi.

Aklıma gelenle gülerek "Birileri de senin için aynısını diyor." dediğimde kaşları çatılmıştı.

"Kim lan o bana tatlı diyen?"

Keyifle geriye yaslandım ve "Söylemem." dedim. Berzan ısrarla soracağı anda babam hafifçe öksürdüğünde ona baktım.

"Kızım.." dedi ufak bir gülümsemeyle.

"Bir kaç günlüğüne abilerinle tatile gitmek ister misin?"

Dikkatle babama bakarken "Nereden çıktı bu?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Neden sadece biz, siz neden gelmiyorsunuz?"

Şimal abla babamın eline uzanırken ufakça gülümsedi.

"Bizim burada işlerimiz var canım. Hem sen buraları da çok gezemedin. Belki Mardin'e gidersiniz." dediğinde Emir sevinçle "Oleeey ablamla tatile gideceğim!" diye bağırdı.

Ama Şimal abla ona itiraz ederek "Hamza abinle sen burada kalıyorsun bebeğim, sizin okulunuz var." deyince ikili surat asmıştı.

"Biz küçüküz diye hep dışlanıyoruz abla görüyorsun?!"

Emir'in konuşma şekliyle dişlerim kamaştığında hemen yanına gidip yanağından kıtladım.

"Oya küçüküüm benim!"

Canını acıtmadığım için sırıtırken melül melül bana bakan Hamzacığımın da yanağına öpücük kondurdum.

Gözlerimi abi kişilerine çevirdiğimde Berzan ve Aram babama bakıyordu. Ferzan ve Adar sessiz kalırken "Onların haberi yok muydu?" diye sordum.

"Niye böyle mal gibiler?"

Hamza kahkaha atarken Ferzan'da kızmayıp gülünce "İyi saatte olsunlar gelmiş buna." dedim.

Adar sakin bir sesle "Haberimiz var güzelim." diyerek gülümseyince "Tek ben bilmiyordum yani. Madem tatile gideceğiz neden bu kadar üzgünsünüz anlamadım ki.." diye söylendim.

"Bizim için de iyi olur, çalışmaktan anamız ağladı. Değil mi abi?" dedi hızlıca Ferzan.

Aram düz ifadesiyle kafasını salladığında babam da beklentiyle bana bakıyordu.

Bir süre hepsine bakarken abi kişileri gidelim diye gözümün içine hevesle bakıyordu.

Gülerek "İyi tamam." dediğimde yüzleri gülümsedi.

Berzan ayağa kalkıp "Yarın gideriz o zaman, ben Mardin'de ki arkadaşımı arayayım bize yer ayırtsın otelde." dediğinde hemen gideceğimizi beklemediğim için şaşkınca bakıyordum.

Gözlerimi kısarak "Ben anladım sizi.." diyerek geriye yaslandığımda babam Aram'a dönerek bana baktı.

"Neyi anlamışsın kızım?"

Kafamı sallayarak "O saygıdeğer anan olacak kadın gelecek, ondan gönderiyorsunuz beni siz." dedim.

"Ama sorun değil."

Babam bir şey diyecekken Şimal abla "Evet." dedi hemen.

"Göndermek değil de, senin canını sıkmasını istemiyoruz canımın içi. Sende abilerine vakit geçirmiş olursun diye düşündük."

Gülümseyerek çayımdan bir yudum alırken "Benim için sorun yok." dedim.

"Babamın anası olacak o nemrut kadınla denk gelmeyi bende istemiyorum."

Bir süre konuştuktan sonra sofradan kalkıp odama çıktığımda ilk işim Ömer'i aramak oldu. Yarın gideceğimizi söylediğimde bir süre sessiz kalmış, sonra benim için iyi olacağını söylemişti.

Aniden "Seni görmem lazım." dediğinde amacım kendimi ağırdan satmaktı ama lanet olsun ki bir anda ağzımdan "Kaçta görüşüyoruz?" cümlesi çıkmıştı.

Telefondan duyduğum o gülümseme beni her geçen gün kendisine daha da bağlıyordu..

❄️

Sol eliyle arabayı kullanırken diğeriyle elimden tutan Ömer'e "Bu ne böyle mıç mıç." diye söyleniyordum ama hoşuma gidiyordu.

Erkeksi bir kahkaha atarken başını geriye yasladığında gözüm açığa çıkan adem elmasına kayarken gözlerimi kırpıştırdım.

"Böyle söyleyip elimi sıkıca tutman büyük bir ikilem değil mi güzelim?"

Gözlerimi kısarken elimi çekmeye çalıştım.
"Bırak!"

Beni daha çok kendine çekip elimin üzerine öpücük kondurduğunda aniden yumuşarken hafifçe gülümsedim.

Kolumu koltuk kenarına yaslayıp Ömer'e yaklaştığımda kısa süreliğine bana bakarken kaşlarını kaldırdı ve "Ne oldu?" dedi o güzel gülümsemesiyle.

"Urfa'nın odunusun falan ama, yakışıklısın be Ömoş."

Aniden kaşlarını çatıp "Ömoş nedir kızım, bizi bozar öyle şeyler. Adamlarım duysa ağzına maskara olacağız." dedi homurdanarak.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp "Koskoca Ömer bey'e laf etmeye kim cüret edebilir ki?" dediğimde göğsünü kabartarak "Öyle, edemez kimse." deyince kahkaha atarak yanağından öptüm.

"Çok tatlısın."

Bakışları beni bulduğunda gözlerindeki sevgi dolu ifade erimemi sağlıyordu. Yola dönüp tekrar bana baktı ve gözleri gözlerimden ayırmadan "Sen bir de bende ki seni gör.. Nasıl dayanıyorum ben bile bilmiyorum." dedi.

Gözlerimi büyüterek geri çekildim ve "Neye dayanıyorsun? Allahım şu fesat aklımı al, sende kurtul bende kurtulayım." dedim söylenirken.

Beni hafifçe kendine çekip "Belki de fesat değilsindir, doğru olanı anlıyorsundur." dedi.

Gülümsemem hafifçe silinirken bakışlarımı ondan çekip önüme döndüm. Ömer defalarca neyim olduğunu sormuştu ama geçiştirici cevaplar vermiştim.

Sevdiğim adamla yakınlaşmak güzeldi. Onunla temas halinde olmayı, öpmeyi, sarılmayı ben de çok seviyordum.

Ama hayatım boyunca hiç bir kişiye aşık olacağımı düşünmemiştim bu yüzden korkacak bir şeyim de yoktu. Şimdi ise bazen düşünüyordum.

Şu an henüz erkendi tabii ki ama, eğer Ömer benimle yakınlaşmak isterse nasıl bir tepki vermeliydim?

Annem yüzünden.. sevdiğim adamla yakınlaşmaya korkuyordum. Ya da ben kendime mukayyet olabilir miydim?

Açıkçası bilmiyordum ama diğer her şey gibi bunu da akışına bırakmaya karar verdim.

Daha önce geldiğim evin içine bakarken gözlerimi kısarak "Biz neden hep evde buluşuyoruz? Amacın neyse söyle bak!" dediğimde arkamdan sarılmasını beklemiyordum.

"Amacım seninle doya doya vakit geçirmek." dedi saçlarımı geriye atarken. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırırken aniden boynumda nefesini hissettim. Gıdıklanıp kıkırdadığımda boynumun üzerinde kıvrılan dudaklarını hissedebiliyordum.

"Aaa ocakta yemek kalmış Ömer!" diye saçmalayıp aniden eğilerek kollarının arasından sıvıştım.

Arkamdan kahkaha sesi geldiğinde oraya bakmadan mutfağa uçtum ve koca bir bardak soğuk su içtim. Benim peşimden mutfağa geldiğinde birlikte yemek hazırlamıştık.

Arada hayranlık dolu bakışlarımı üzerinde gezdirirken farketmemesine imkan yoktu.

Ömer, hiç benim beklediğim bir insan gibi çıkmamıştı. İlk tanışmamız tam da bana araba çarpacakken hayatımı kurtarmasıyla olmuştu.

Ama sonrasında beni azarlayıp ortadan kaybolunca Allah affetsin ki arkasından iyi sövmüştüm. Dışardan görüntüsü Aram abimden bile sertti. Ulaşılmaz, asla kimseye karşı boyun eğmez gibiydi.

Öncesinde benim yanımda bile çok gülmüyordu. Kalın kaşlarının duruşu kendiliğinden çatık olduğu için bakışları daha sert görünüyordu.

Ama sonradan fark ettim.. Diğer insanlar gibi ben de gördüğüme kanmıştım. Buraya, Urfa'ya geldikten sonra hayat bana kötü gördüğümüz şeylerde bile bir iyilikle karşılaşacağımızı tekrar öğretmişti.

Bana şarkı söylerken, hiç beklemediğim anda yanağımdan öperken, ne zaman canım sıkkın olsa anlayışla yaklaşıp moralimi yükseltirken ve diğer insanlara sert olmasına rağmen bu şekilde bana yemek hazırlarken asla o ilk tanıdığım Ömer gibi değildi..

Nefesi yüzüme vururken "Ne düşünüyorsun öyle bana bakarak?" dediğinde burnumun dibine girdiğini bile fark etmemiştim. Resmen pişmiş kelle gibi sırıtarak adama bakıyordum!

"Ne düşüneceğim... Bu kadar odun olmayı nasıl başarıyorsun diye düşünüyordum." deyip gözlerimi kaçırdığımda kısa crop yüzünden açıkta olan belimde büyük ellerini hissedince tekrar ona döndüm.

Aniden beni kendine çektiğinde elimdeki biber şaşkınlıktan yere düşmüştü.

Bir nefeslik olan yüzüne bakarak "Bi..biber gitti." derken kekelediğim için kendime sinirlenerek gözlerimi yumdum.

Yüzüme vuran nefesle gözlerimi araladığımda dudağı sağa doğru kıvrılmıştı. Yüzüme daha da yaklaştığında yutkunurken burnumun ucundan öpünce gözlerimi kapattım.

"O kadar güzelsin ki..." dedikten hemen sonra dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu ama geri çekilmedi. Dudağının üzerindeki dudağım kıvrıldığında o da güldü.

Belimdeki elleri hareket ederken karnımda yaşayan aşiretler halaya tekrar başlamıştı. Kollarımı boynuna doladığımda kaşları havalanırken "Sana söyleyeceklerim var.." dediğinde gülümsemem silindi.

"Ne söyleyeceksin?"

Bir kaç saniye gözlerime bakıp alnımdan öptü. Sıkıntılı bir nefes vererek geri çekildi ve "Sen geldikten sonra söyleyeceğim." dedi.

Sinirlendiğim için kaşlarım çatılırken "Biri sana göster ama elletme mi dedi Ömer? Ben meraklı bir insanım, orta yerimden çatlarım gelene kadar." deyince kahkaha attı. Gülme işine iyi alışmıştı bu da.

Yüzünü boynuma eğdiğinde başımı sağa yatırarak ona yer açtım. Dudakları boynumda gezinirken "Yerim o sinirini." diye fısıldadağında kollarımı sıkılaştırdığım için göğsümüz birbirine yapıştı.

Aniden geri çekildiğinde gözlerindeki koyuluğu fark ettim. Kendini zor tuttuğunun farkındaydım, ama o da benim gibi direnemedi.

Dudaklarımız ortada kavuşurken benim aksime onun hareketleri sertti. Alt dudağımı kavrayarak kendine çektiğinde istemsizce hafifçe inledim. Belimdeki eli kalçamın sınırında gezinirken tırnaklarımı ensesine batırdığımın farkında değildim.

Onun alt dudağıma yaptıklarını üst dudağına yapmaya çalışıyordum. Ensesindeki elimin birini tişörtünün üzerine koyduğumda aniden bacaklarımın altından kavrayarak beni kucağına alınca kalbim yerinden çıkacak sandım.

Dudaklarımı bırakmadan ilerlerken düşmemek için sıkıca ona tutunmuştum. Sırtım hızla buzdolabına yaslandığında ona karşı koyamadan bacaklarımı beline doladım.

Alt tarafımda hissettiğim şey karnımdan aşağı doğru ılık bir sıvının akmasını sağlıyordu.

İlk kez hissettiğim bu duyguyla sanki maraton koşmuşum gibi nefes nefese kalmıştım. Dudakları önce yanağıma usul bir öpücük kondurarak boynuma yerleştiğinde ona yer açarak saçlarını tuttum.

Boynumu ard arda öpüp ardından ıslak dilini orada gezdirince bacaklarımı sıkılaştırarak saçlarını çektim.

"Ömer!"

Bacağımda duran ellerini beni hoplatarak kalçalarıma çıkarttığında nefesim kesildi. Elleri kalçamı sıkarken soluk soluğa "Söyle güzelim.." diyerek boğuk sesle konuştu.

Konuşamıyordum ki!

Tek yaptığım beceriksizce saçlarını çekiştirmekti. Dudakları boynuma sertçe emdiğinde ağzımdan kısık sesli bir inleme kaçtı. Hareketleri hırçınlaşırken dudaklarını boynumda gezdirerek aşağı indirmeye başladı. Yutkunduğum anda köprücük kemiğimden öpülmemle tırnaklarımı ensesine geçirdim.

"Ömer..."

Kısık sesle konuşurken bana cevap vermedi. Dudakları daha da aşağı kayarak göğüs boşluğuma indiğinde saçlarını çekiştirdim durması için. Dudaklarıyla göğüs aramı ıslatıp nefesini üflediğinde başım dönerken "Ömer dur!" dedim aniden.

Hareketleri aniden dururken geri çekilerek hafif bir şaşkınlıkla bana baktı.

"İstemediğin bir şey mi yaptım güzelim?"

Gözlerimi kaçırarak "Hayır.." dedim.

"Ben... daha ilerisini yapamam Ömer. Bu benim kendi doğrularımla alakalı, özür dilerim."

Kaşları çatıldığında bu tepkimi anlamsız bulduğunu sanarak istemsizce üzülmüştüm. Gerçi o da haklıydı. Bir erkek olarak sevgilisiyle yakınlaşmak istemesi en doğal hakkıydı ama.. benim içimde tarifsiz bir korku vardı.

Beni yere indirdiğinde bacaklarımın üzerinde durmaya zorlanarak kollarına tutundum. Ellerini yanaklarıma yerleştirip yere bakan yüzümü ona çevirdiğinde gülümseyince şaşırdım.

"Özür dilerim güzelim. Ben, sende istiyorsun sanmıştım. Bundan sonra bana önceden nelerden rahatsız olacağını söyle olur mu? Sen ne istiyorsan onu yaparım." dedi yanağımı okşarken.

Dişlerimi hafifçe dudağıma geçirirken kalbim sıcacık olmuştu. Gözlerimin dolduğunu görmesin diye aniden boynuna sarılarak "İyi ki varsın.." dedim.

"İyi ki çıkmışsın karşıma."

Bana gösterdiği bu anlayış oldukça etkilenmemi sağlamıştı. Kolları belime sıkıca dolandı ve saçlarımdan öperken "Asıl sen iyi ki varsın kızıl." dedi.

"Seni hak edecek ne yaptım bilmiyorum.. İyi ki geldin."

❄️

"Hadi herkesi anladım.. Biz ailecek gidiyoruz, bu gereksiz neden geliyor ya?!" diye söylenen Ferzan'la güldüğümde Cafer'de sanki küsmüş gibi kollarını bağlayarak "Alındım, gücendim." dedi.

"Alınırsan alın gevşek! Sırf Bade'yle aramıza girmek için geldin lan değil mi? Bana bak oğlum, o benim kardeşim ayağını denk al.."

Cafer gözlerini irice açarak "Bu kıskançlık bünyene fazla gelmiyor mu?" deyince Ferzan ona atılacaktı ki koluna girdim.

"Sakin olsana sen, tabii ki senin kardeşinim."

Gülümseyerek saçlarımdan öptüğünde arkama dönünce bana merakla bakan abi kişilerine "Bunun aşıları tam değil mi?" dediğimde hepsi kahkaha atarken Ferzan "Ne oluyor?" diye sordu.

"Yok bir şey yürü hadi."

Büyük bir otele yerleşmiştik. Herkes kim kiminle yatacak kavgası yaparken Aram onları umursamadan beni kolunun altına alıp yürümeye başladığında diğer kolum Berzanus tarafından tutuldu.

Ben durduğumda Aram'da arkasına bakarak göz kırptı ve "Hayırdır?" dedi Berzan'a.

"Nereye abi, asıl sana hayırdır?"

Elindeki anahtarı sallayıp sırıtırken "Ben kardeşimle kral dairesinde kalıyorum. Sizde aranızda anlaşın işte." dediğinde Berzan sinirden kaşlarını çattı.

"En büyüksün diye hep senin dediğin mi olacak?"

Bir ona bir buna bakarken dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Aram kafasını yana yatırıp "Evet." dediğinde gülmemi tutamayarak kıkırdadım.

Cafer kafasını uzatıp "Ben ikna oldum valla." dediğinde gülmelerim kahkahaya dönüştü.

Berzan sinirle "Bade!" dediğinde "Aman be!" diye söylendim.

"Bıktım sizin şu kavgalarınızdan. Ben gidiyorum valla kim gelirse gelsin."

Aram abimin elinden anahtarı kapıp odaya giderken arkamdan tartışma sesleri geliyordu. Odaya girdiğimde ağzım açık kaldı. Odanın duvarları tamemen taştan oluşurken kocaman cibinlikli bir yatak vardı. Tamamen duvarı kaplayan büyük camdan bütün mardin manzarası görünüyordu.

Diğer odaya geçtiğimde büyük bir oturma odası olduğunu gördüm. İki ayrı banyosu olan daire üç artı bir evden halliceydi. Elimdeki çantayı bırakıp ayakkabılarımı çıkardıktan sonra yatağın üzerine atlayıp zıplamaya başladım.

Kendi kendime gülerek zıplarken kapı açılınca Aram abimi gördüm.

"Yine galip geldin demek.." dedim havaya zıplarken.

"Arada onlara da fırsat vermelisin."

Elindeki valizimi ve kendine getirdiği küçük valizi kenara bırakıp gülerken yanıma gelip kol atlarımdan tutarak beni oyuncak bebek gibi aşağı indirdi.

"Konu sen olduğunda bütün fırsatları değerlendirmeliyim abim."

Ona gülümsediğimde bir kaç saniye yüzüme bakıp beni kollarının arasına aldı. Saçlarımdan öpüp "Çok seviyorum seni." dediğinde afalladım.

Sanırım.. bunu bana ilk kez söylüyordu. Kollarımı beline dolayıp kafamı göğsüne yasladığımda saçlarımı okşayınca hemen uyku moduna geçtim.

Erkeksi bir kahkaha atarken fark etmiş olacak ki "Uyumak yok, yemek yiyeceğiz." dedi.

Sonrasında abim duş alırken bende hazırlanıyordum. Bir yandan onlara tam olarak ne zaman abi diyeceğimi düşünüyordum.. İçimden sürekli abi diye geçirsem de yüzlerine karşı ciddi anlamda abi diyemiyordum. Sadece bazen şaka amaçlı, ya da bir halt işlemişken sesleniyordum. Onlar da ne zaman duysa havalara uçuyorlardı.

Hazırlanmam bittiğinde Berzan abim beş karış suratla odaya geldi. Aram abimin arkasından söylenirken odadan çıkmıştık, abim de üzerini giyinip bize katılacaktı.

Büyük bir masaya oturduğumuzda garsonlar masaya allah ne verdiyse doldurmuştu. Aram abim geldiğinde hepimiz yemeğimizi yerken Ferzan abimde gıcık olduğu Cafer'le uğraşıyordu. Yemeğimi yerken sessizdim ama yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

İçimde tarifsiz bir huzur hissediyordum. Uzun zamandır hayatım hiç olmadığı kadar güzel gidiyordu. Önceden kendi işimi yaparken mutlu oluyordum.. Şimdi aksine işim aklıma bile gelmiyordu, boşlamıştım.

Yemekten sonra Aram abim ve Adar burada olan şirketlerinin ortağı ile görüşmeye gittiler. Berzan abim bu otelin sahibi olan arkadaşını aradığında uzun bir süre hararetli bir şekilde konuştu.

Kaşları çatık bir şekilde yanımıza geldiğinde "Benim işlerim var ama sizi de yalnız bırakamam." diye söyleniyordu kendi kendine.

"Ne oldu ki?" diye sorduğumda sinirle yüzünü sıvazladı.

"Ulan tam da bizi buldu anasını satayım. Yürüyün, birlikte gidiyoruz." diye bıkkınca konuşmuştu.

Arabayla yaklaşık yarım saat yol gitmiştik. Neden bilmiyorum ama Berzan abim çok gergindi. Ferzan yol boyunca ne olduğunu sorsa da ağzını bıçak açmıyordu.

Cafer kulağıma eğilip "Çok korkuyom çok, ya bizi organ kaçakçılarına götürüyorsa?" dediğinde gözlerimi devirip "Ne alaka?" dedim.

O sırada Ferzan kafasını uzatıp "Fısır fısır konuşmayın, ayrılın bakayım biraz!" dediğinde Cafer "Kaynana gibisin yemin ediyorum." dedi.

Araba aniden fren yapınca Cafer "Ananığğğ!" derken bende ön koltuğa tutundum.

"Şimdi siz arabada duruyorsunuz. Bende birazdan geleceğim."

Kaşlarımı çatıp "Valla ben durmam arabada falan." dediğimde diğerleri de bana katıldı.

"Ulan bir kere de beni dinlesen dişimi kıracağım!"

Sırıtıp "Hatırlatırım bu dediğini." dedim.

"Yürüyün başımın belaları!"

Arabadan indiğimizde ilerde bir arabanın önünde bekleyen iki adam gördüm. Yapılı, sakallı olan adam Berzan abimi görünce hızla bize geldi ve tokalaştılar.

"İyi ki geldin kardeşim."

Berzan abim sinirle "Yediğin boklara bizi de bulaştırıyorsun. Ne demek ulan kız kaçırmak?" dediğinde kaşlarım havalandı.

Cafer koluma girip "Kız mı kaçırıyoz?" deyince "Galiba öyle." dedim heyecanla.

Adam bize bakıp tekrar abime döndü.
"Berzan seviyorum diyorum kardeşim, neden anlamıyorsun?"

"Seviyorsan git iste ulan! Size kızını vermeyecek adam mı var mardinde?" diye bağırdı.

İkisi arasında tartışırken Cafer heyecanla film izler gibiydi. Cebinden çıkarttığı bir avuç leblebiyi bana uzattığında alırken "Neden leblebi?" dedim.

Gözlerini abimlerden ayırmadan "Çünkü faydalı." dedi mal. Sanki film izlerken mısır yiyordu.

En sonunda karar vermiş olacaklar ki adam "Benim ismim Harun. Kusura kalmayasınız, benim için buralara kadar geldiniz." dedi.

Heyecanla öne atılıp "Benim için hiç sorun değil valla, kimi kaçırıyoruz?" dediğimde şaşkınlıkla abime döndü.

Abimde "Bu deli benim kardeşim olur, bahsetmiştim sana." dediğinde Harun "Memnun oldum bacım." dedi.

"Babası sevdiğim kızı başkasına verecek. Yüklü miktarda başlık parası alıp başkasına söz verdiği için bana vermiyor." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ben öyle babanın ağzına tüküreyim."

Adam deli mi bu dercesine Berzan'a bakarken kafasını salladı bıkkınca. Deli olduğumu tescillenmişti galiba.

"Eee nasıl olacak bu iş?" diye sorduğumda bir süre konuşup plan yaptık ama Berzan abim çok gönülsüzdü.

Tek katlı küçük evin önüne geldiğimizde Harun abi telefonundan kıza mesaj gönderdi. Hepimiz hafif yüksekte olan pencerenin altında beklerken Berzan "Bu nasıl kız kaçırma. Resmen cafer'in planına uyduk." diye homurdandı.

Aynı filmlerdeki gibi kız camdan aşağı atlayacaktı, bence çok heyecanlıydı.

"Niye öyle diyorsun Berzan abi, filmlerde hep böyle yapıyorlar." diyen Cafer ensesine şaplak yediğinde güldüm.

Yukardan tıkırtı sesleri geldiğinde pencereye baktım. Uzun saçlı bir kız kafasını uzattığında çekingence bize bakarak "Burası çok yüksek, nasıl ineceğim Harun?" dediğinde "İn kız aşağı." dedim.

"Ağaç olduk burada."

Ferzan beni dürterken omuz silktim. Berzan ve Harun abi pencerenin önünde duruyordu. Biz inmesini beklerken yukardan aşağı beyaz bir bohça fırlatıldı.

Koca bohça Berzan abimin kafasına düştüğünde gözlerim büyürken yere düşen abime baktım şaşkınlıkla. Hemen yanına koştuğumuzda "İyi misin?" diye sordum.

"Ben böyle işin anasını avradını! Her bok niye benim başıma geliyor ulan?!"

Üzerindeki bohçayı yere fırlatıp ayağa kalktığında gülmeye başladım. Sanırım çiğköfteyi ona isabet etmemden bahsediyordu.

"Adamın kafasını kırdın be yenge." dedi Cafer.

Kız mahçup bir şekilde bakarken Harun abi "Atla gülüm, ben seni tutacağım." deyince suratımı buruşturdum.

"Ya düşersem?"

Gözlerimi devirip "İn aşağı Mihriban." dedim.

"Romeo gibi bekliyoruz burada seni resmen."

Ferzan abim etrafı kontrol edip aynı zamanda bize bakıyordu. Kız önce ayaklarını sarkıtıp daha sonra kendini aşağı bıraktığında Harun abi hemen onu tuttu.

Cafer o arada elime leblebi tutuşturup "Vallahi kız kaçırdık." deyince "Sus." deyip ağzıma leblebi attım.

Ferzan abim hızla yanımıza gelip "Birileri geliyor." dediğinde gözlerim büyüdü. Cafer kolumdan tutup koşmaya başladığında Berzan abim "Durun lan!" diye bağırıyordu.

Koşarken nefes nefese "Lan araba var niye koşuyoruz oğlum biz!" dediğimde sokağı çoktan dönmüştük.

"Panik yaptım kızım ne bileyim!"

Biraz ilerde durup "Bekle Berzan'ı arayacağım." dedim.

Cafer kafasını sallarken sokakta araba sesi duydum.
"Lan polis geliyor!"

Telefonu cebime sokup "Sakin ol, bir bokluk olmasın." dediğimde "Merak etme o iş bende." dedi kararlılıkla.

Polis arabası tam önümüzde durduğunda iki polis aşağı indi.

"Hayırdır gençler?" diyen memura tam sakince cevap vereceğim sırada Cafer ellerini kaldırıp "Ben kız falan kaçırmadım memur beyciğim." deyince sinirle gözlerimi kapattım.

Memurlar birbiriyle bakışıp bana döndü.
"Kaçtınız mı siz?"

Kibarca gülümseyip "Kaçmadık polis bey arkadaşız biz. Hava almaya çıkmıştık." dediğimde polisin inanmadığı belliydi.

"Kesin öyledir."

O an aklıma Aram abimin taktiği geldi. Sır verecek gibi yaklaştığımda polisler merakla bana bakarken "Aşiretiz biz." dediğimde bu taktiğin işe yatacağını sanıyordum. Ama polis "Napayım?" dedi.

Cafer bana "Zort." derken "Sus sen zaten her bok senin yüzünden oldu!" diye bağırdım.

Sonrasında işler istediğimiz gibi gitmemişti. Berzan abim defalarca arasa da telefonu açamadım. Polisler bizi karakola götürdüğünde Aram abimi aramışlardı. Biz endişeyle beklerken yarım saat geçmişti ki abim geldi.

Odaya "Kimmiş ulan benim kardeşimi kaçıran?!" diye daldığında emniyet müdürü "Sakin olun beyefendi." dedi.

Ayağa kalkıp abime sarıldığımda "Karakola düşmek ne demek Bade?! Ben sizi otelde bırakmadım mı en son?" diye kızsa da kollarını bana dolamıştı.

"Hep senin yüzünden." dedim.

"Hani aşiretiz taktiği işe yarıyordu?"

Karakoldan çıktığımızda Aram yanımıza gelen Berzan'a benim bile daha önce duymadığım küfürleri etmişti.

Neyse ki biraz sakinleştikten sonra otele geçtik ve gece abime sarıldığımda yelkenleri suya indirdi.

Mardin'de geçirdiğimiz bir kaç gün her şey çok eğlenceliydi. Fırsat buldukça Ömer'le konuşuyordum ve hep beni çok özlediğini, geri döndüğümde her şeyin daha farklı olacağını söylüyordu.

Abimlerin de keyfi yerindeydi ama akıllarında bir şey vardı sanki. Ara sıra onları gizli bir şeyler konuşurken görüyordum ve ben yanlarına gittiğimde susuyorlardı.

Geçirdiğimiz dört günün sonunda iki gün daha burada kalacaktık. Ama Aram abim uzun bir telefon görüşmesi yapıp "Şirkette bir sorun çıktı bizim geri dönmemiz lazım." dedi.

Şaşkınca "Tamam.. O zaman ben eşyalarımı hazırlayayım." dediğimde "Yok güzelim." deyince kaşlarımı çattım.

"İki gün daha rezervasyonumuz var, siz Cafer'le kalın burada."

Gözlerimi irice açarken "Ne?" deyip Ferzan'a döndüm.
"Sen ne diyorsun?"

"Abime katılıyorum, planı iptal etmeyin siz."

Cafer'de benim gibi şaşırarak "Günlerdir bizi yan yana getirmemeye çalışan Ferzan mı söylüyor bunu?" diye sordu.

"Uzatma Cafer."

Bir şekilde bizimle konuşup ikna etmişlerdi. Uzun süredir evde olduğumu, biraz kafamı dinlememi söylediklerinde kabul etmiştim. Cafer'e beni emanet ederken içleri rahat değildi ama gitmeleri gerekiyordu sanırım.

Berzan abim alnımdan öpüp "Geri dönmeni sabırsızlıkla bekliyorum." dediğinde afallasam da kafamı salladım.

Ardından Aram abim bana sarıldı.
"Seni çok sevdiğimi unutma güzelim."

Geri çekilirken "Vedalaşıyor muyuz hayırdır?" diyerek güldüğümde Ferzan hemen bana sarılıp "Öyle bir şey yok lafını bile geçirme!" dedi hiddetli bir sesle.

Kıkırdayarak "Tamam pikaçu sakin ol." dedim.

Aram abim bu sırada Cafer'e bizim için araba kiraladığını söylüyordu.

Tekrar tekrar bana sarılırken onları zor göndermiştim.

"Az önce ne oldu lan?" diyen Cafer'e omuz silktim.

"Ben keyfime bakarım Cafo."

Gülerek "Haklısın." dediğinde neler yapacağımızı düşünüyorduk. Telefonuma gelen mesaja bakarken Cafer'in söylenmelerine gülüyordum.

Mesaja girdiğimde ekrana yabancı numaradan gelen bir fotoğraf düştü. Kaşlarımı çatarak mesaja girdiğimde başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Sarışın oldukça güzel bir kız oldukça lüks bir yerde masada otururken karşısında arkası dönük bir adam vardı.. Bir elini karşısında oturan adamın koluna atmıştı ve yüzünde şuh bir gülümseme vardı.

Yüzü görünmese de onu yakından tanıyacak kadar vakit geçirmiştim.

İçimi kemiren duyguyla otel lobisinde bulunan koltuğa çöktüğünde gözlerimi ekrandan alamıyordum. Dudaklarımı ısırırken bir elim yumruk olmuştu.

Fotoğrafta arkası dönük olan kişi Ömer'den başkası değildi.. Bana iş yemeği yiyeceğini söylemişti ama fotoğraftan bile kadının ona olan bakışları bunun bir iş yemeğinden daha fazlası olduğunu söylüyordu.

Cafer yanıma oturup "Ne oldu?" diye sorduğunda telefonumu ona uzattım.

Çatık kaşlarıyla ekrana bakarak "Bunlar kim?" dediğinde gözlerimi kapatarak "Ömer." dedim.

Ağzı aralanırken telefonu elinden düşürdüğünde tepki vermedim.

"Hassiktir! Hani şu senin esmer teneke mi?"

Sadece kafamı sallarken "Belki de normal bir yemektir." diyerek beni telkin etmeye çalışsa da içime kurt düşmüştü bir kere.

"Urfa'ya dönüyoruz Cafer.. Kimseye söylemeyeceksin orada olduğumuzu."

❄️

Sonrası hızlı gelişmişti. Yaklaşık iki saatle arabada giderken Ömer'in o masadan kalkmış olmasını diliyordum sadece. Telefonuma gelen mesajda bir de adres vardı ve o numarayı arasam da yanıtlanmamıştı.

Kimin bana böyle bir mesaj attığını bilmiyordum ama şu an bunu düşünecek durumda da değildim. Otelden çıkmadan önce üzerime oraya uygun mini bir elbise giymiştim. Yanıma Cafer'in siyah şapkasını alırken amacım bir süre gizlice onu izlemekti.

Yol boyunca konuşmuyordum.. Cafer her ne kadar beni neşelendirmeye çalışsa da içim öfkeyle dolmuştu. Arabayı bana gönderilen adresin önünde durdurduğunda kaşlarını çatınca "Ne oldu?" dedim.

"Bu otel Cihatlı'lara ait, bizim düşmanlarımıza."

Bir süre giriş kapısına baktım ve Cafer'e döndüm.
"Ben tek başıma giriyorum. Bugün eve gitmesen olur mu Cafer?"

Endişeyle koluma uzanarak "Bade.. Bende geleyim, tek gitme aklım sende kalır." dedi.

Kafamı iki yana sallayarak "Lütfen." dediğimde sıkıntılı bir nefes vererek "Tamam ama beni haberdar edeceksin." demişti.

Saçlarımı toplayıp başıma şapkayı geçirdiğimde üzerimde uzun bir trençkot vardı. Otelin restoranına girmek üzereyken kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi hızla atıyordu. Şapkayı yüzüme doğru çekip içeri girdiğimde beni bir garson karşılayarak "Randevunuz var mıydı efendim?" diye sordu.

O an bana olan tuhaf bakışlarından beni içeri almayacağını anladım ve "Buranın sahibi arkadaşım." dedim.

"Birazdan o da gelecek."

Adamın gözleri hafiften açılırken "Boran bey mi?" deyince kaşlarımı çatarak "Ne bokum Boranmış bu da. Yırtık çorap gibi çıkıyor her yerden." Diye ağzımın içinden söylenince garson "Anlamadım efendim?" dedi.

"Evet evet Boran bey."

Pek inanmışa benzemese de kafasını sallayıp "Öyleyse sizi şu masaya alayım." dedi.

Bakışlarımı içerde gezdirdiğimde Ömer'i gördüm. Önündeki bardaktan muhtemelen içki içerken düz suratıyla karşısındaki kadını dinliyordu. Onların önümden dolanmak yerine biraz ilerden geçerken sarışın olan kaşmer kızın yüksek sesli bir kahkaha attığını duyduğumda sinirden dişlerimi sıktım.

"Sıçtım ağzına Ömer.."

Masaya oturduğumda hemen menüyü alarak yüzümü kapattım. Ben Ömer'in yan tarafında, ilerisinde kalıyordum. Bu yüzden beni göremezdi.

Garsona birazdan sipariş vereceğimi söylediğimde yanımdan ayrıldı. Menüyü gözlerim görecek kadar indirdiğimde ikisini süzdüm. Sarışın olan kadın kocaman gülümsemeyle konuşurken arada Ömer'e doğru eğiliyordu.

O eğildikçe dekoltesinden iri göğüsleri açılırken Ömer'in gözlerini oraya hiç indirmediği görünce derin bir nefes aldım. Garsonun getirdiği içkiyi kafama dikerken zorlukla yutkundum.

Ben onları izlemeye devam ederken kadının ayağa kalkıp Ömer'in yan sandalyesine oturduğunu görünce kan beynime sıçradı. Sinirle ayağa kalkacakken "Bade?" diyen şaşkın sese döndüm.

İstanbul'da tanıştığım ve Ömer'in ortağı olan Ayaz şaşkın bir gülümseme sunduğunda "Ne işin var burada?" dediğimde sesim istemsizce sert çıkmıştı.

Hiç sormadan karşı masama oturup "Asıl ben sana sormalıyım." dedi.

Bakışlarımı ilerdeki masaya çevirdiğimde Ömer sandalyesini geriye çekerek kızdan uzaklaşmıştı. Her ne dediyse kız sinirle ayağa kalkıp eski yerine tekrar oturdu.

"Şimdi anlaşıldı..." diyen Ayaz bakışlarımı takip edip bana döndü.

"Ömer'i görmeye mi geldin? Neden saklanıyorsun?"

Gözlerimi kısarken "Bana o mesajı sen mi gönderdin?" diye sorduğumda kaşları çatılırken anlamamış gibiydi.

"Ne mesajı?"

Oflayarak "Eğer sen göndermediysen kim gönderdi? Sen burada ne yapıyorsun?" diye sorunca "İş için geldim ben. Ömer ve Burçak hanımla yemek yiyorduk." diye yanıtladı.

"Orospu Burçak." dediğimde önce gözleri büyürken sonra yüksek sesle kahkaha attı.

"Senin ses tellerine bir şey diyeceğim şimdi Ayaz!" derken yüzümü eğdim aşağı.
"Sessiz ol!"

"Sen Ömer'i Burçak hanımdan mı kıskandın?"

"Telefonuma ikisinin fotoğrafı geldi. Baksana adamın ağzının içine düşecek, ne düşünebilirim sence?" diyerek sinirle konuştuğumda gülerek masaya eğildi.

"Biraz samimi bir kadın olduğu doğru. Ama Ömer'in ona yüz vermediğine emin olabilirsin, sadece iş yemeği yiyorduk birlikte."

Omuz silkerek "Ben anlamam." dediğim sırada beni kapıda karşılayan garsonun Ömer'in yanına gittiğini gördüm. Kulağına ne dediyse Ömer'in bakışları aniden beni bulduğunda gözlerim büyürken kolumu önümdeki su dolu bardağa çarptım.

Bacaklarıma dökülen suyla "Hay ben senin!" derken aynı zamanda başımı eğmiştim. Ayaz ayaklanıp kolumdan tuttuğunda ona baktım.

"İyi misin? Çok mu ıslandın?"

"Yok canım, bütün bardak üzerime döküldü sadece."

O gülmekle gülmemek arasındayken "Gül gül çekinme." dediğimde kahkaha atarken üzerimize bir devin gölgesi düştü.

"Ne oluyor burada?"

Sert sesi duyduğumda yakalanmış olmamın utancıyla gözlerim kapanırken "Bade!" dedi hafifçe sesini yükselterek.

Ona baktığımda "Ne var be ne?!" diye bağırdım bende.

Ayaz kolumdaki elini çekerek "Sakin ol kardeşim." dediğinde sinirli gözlerini ona çevirerek "Başlarım kardeşine şimdi." dedi öküz.

Başımdaki şapkayı çıkartırken "Ne biçim konuşuyorsun sen Ayaz'la?" diye sinirle sorduğumda Ömer'in bakışları anlık saçlarıma dönüp sonra tekrar gözlerimi buldu.

Çatık kaşlarıyla "Ayazla mı?" dediğinde kafamı salladım ve "Evet Ayaz'la." dedim.

Bana doğru bir adım atıp "Bade, sabrımın son sınırlarını zorluyorsun güzelim. Ne işin var senin burada?" diye kısık sesiyle sorduğunda bende ona doğru bir adım attım.

"Sanane, istediğim yere giderim. Sahibi değilsin ya."

Ayaz ve Ömer kısa bi anlığına bakışırken sarışın kaşar kız yanımıza geldi. Gözlerimden çıkan ışınlarla ona bakarken elini Ömer'in koluna koyup Sorun ne?" diye sorunca gözlerimi sinirle yumdum.

"O eli oradan çekecek mi yoksa ben müsait bir taraflarına sokayım mı?"

Kadının gözleri büyürken tiksinerek bana bakar gibi üzerimi süzdü ve "Bu kim?" diye sordu.

Ruhumu ele geçiren Memati kimliğimle "Bu seni hiç alakadar etmez." dediğimde Ayaz gülmemek için zor duruyordu.

Ömer kadının elini çekip yanıma gelmeye kalkınca dişlerimin arasından "Sakın!" dedim.

Masaya koyduğum şapkayı alıp yanından hızla geçerken arkamdan "Bade!" diye seslendi.

Yürümeye devam ederken kolumdan tutarak "Ulan bir dursana!" dediğinde parmağımı sallayıp "Sensin ulan!" dedim.

"Ne yapıyorsun sen söylesene Ömer? Burada elin kadınlarıyla fingirdemek güzel miydi?"

Gözleri kararırken dişlerinin arasından "Laflarına dikkat et Bade." dediğinde gülerek kafamı sallarken etrafa baktım.

"Laflarıma dikkat edeyim öyle mi? Tamam.." dedim.

Yan masada oturan iki kadının masasından su dolu bardağı alıp "Pardon." dedikten sonra suyu Ömer'in suratına fırlattım aniden.

Beklemediği hamlemle gözleri kapanırken üzeri sırılsıklam olmuştu. Etraftan şaşkınlık dolu sesler yükselirken yanımıza gelen garson telaşla bir şey diyeceği sırada Ömer eşini kaldırarak adamı durdurdu. Bakışlarını benden ayırmadığında yutkundum.

Öyle sinirli görünüyordu ki, Ömer'den ilk kez korkmuştum.

Bir adım geriye gittiğimde "Bu yaptığın çizgiyi aştı.." dedikten sonra hızla üzerime gelip beni çuval taşır gibi omzuna attı.

"Aaa adam kaçırıyorlar yardım edin!"

Yeri döven adımlarla yürürken kimse bizi durdurmamıştı.

"Püüü sizin sıfatınıza!" diye bağırdığımda Ömer'in kıçına bakıyordum.

"Mal da güzelmiş."

Kalçama yediğim şaplakla feleğim şaşarken "Benim elimin altındaki daha güzel. Bu yaptığını cezasız bırakmayacağım." dediğinde çırpınıyordum.

Ne dersem diyeyim beni indirmeden asansöre bindi.

"Ömer indir beni!"

Dilini yutmuş gibi konuşmuyordu. Dolgun poposuna bakarken sinirden gözlerimi yumdum.

"Hem kadınla fingirde, hem de gel beni kaçır! Teneke diye boşa demiyorum pislik Ömer!"

Kalçamın altında, bacağımda duran eli olduğu yeri sıkarken "Birazdan göstereceğim sana tenekeyi." dediğinde sesi hâlâ sinirli olduğu için yutkundum.

"Gösterirsen göster, senden korkan senin gibi olsun!"

Ben otoparka indiğimizi sanarken kafamı kaldırınca on birinci kata geldiğimizi gördüm. Ağzım şaşkınlıkla aralandığında Ömer cebinden kart çıkartıp bir odanın kapısını açtı.

Çırpınarak "İndir beni!" dediğimde söylediğimi dinleyerek aniden beni ayaklarımın üzerine indirince sendeleyerek geri gittim.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!"

Üzerime doğru gelirken ceketini çıkartışını izledim.
"Asıl... sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi korkutucu bir sesle.

Aniden onu kravatından çekip "Senden korkan senin gibi olsun oynak Ömer!" dediğimde dişlerini sıkarak beni kucağına alınca istemsizce bacaklarımı beline doladım.

Mini elbisem kalçalarıma kadar çıkmıştı ve elleri çıplak bacaklarımdaydı.

Sert sesiyle "Benimle doğru konuş Bade.." dediğinde tırnaklarımı ensesine batırıp "Konuşmazsam ne olur?" dedim yüzüne yaklaşırken.

Tek eliyle arkamdaki masanın üzerindekileri yere devirdiğinde irkilerek gözlerimi kapattım.

Sertçe masaya oturturmamla "Yavaş ol yavaş!" dediğimde ellerini iki yandan masaya yaslayarak yüzüme eğildi.

Gözleri dudaklarıma düşerken "Şimdi.. seninle ne yapmalıyım?" diye sorduğunda "Git sen o kadınla yap ne yapıyorsan!" dedim.

Elini yanağıma yerleştirerek "Sandığın gibi bir şey olmadı güzelim. Sadece iş yemeği yedik, üstelik tek değildik." dedi.

Kafamı sallayarak "O zaman bende bundan sonra başka erkeklerin bana dokunarak ağzımın içine düşmesine izin vereyim, ne dersin?" diye tane tane konuştuğumda aramızda bir nefeslik mesafe bıraktı.

Tehlikeli bir ses tonuyla "Benim sabrımı sınama Bade.." dediğinde "Sınarsam ne olur?" dedim aynı onun gibi.

Dişlerini sıkarak bana baktıktan hemen sonra aniden dudaklarıma kapanmasıyla geriye doğru gidecekken eli belime dolandı.

Beni kendine çektiğinde bütün zerremde hissediyordum benliğini

Beni kendine çektiğinde bütün zerremde hissediyordum benliğini. Dudaklarımdan öcünü almak ister gibi sert bir şekilde öpüyordu ve ona yetişemiyordum. Aniden dudağını ısırdığımda inleyerek geri çekilirken dudağımı yalayınca kanının metalik tadını aldığımda gülümsedim.

"Başka kadınlara yakın olacaksan eğer, değil yüzümü adımı bile unuttururum sana.." dediğimde dudağı sağa doğru kıvrıldı.

"Sana boşuna kedi demiyorum.. Her ne kadar sert olsanda şu an yumuşak göğüslerinle bana yaslıyken pençelerini çıkartma."

Gülümseyerek yüzüne yaklaştım.
"Yoksa ne olur?"

"Yoksa..." derken hiç beklemediği anda onu itekleyince arkasındaki yatağa düşmek üzereyken kolumdan yakalayıp beni de kendiyle beraber yatağa çekti.

"Ah!"

Bedenlerimiz sertçe birleştiğinde kafamı omzundan kaldırınca "Beni kışkırtma, kendimi zor tutuyorum gün doğumu.." dedi.

Hafifçe üzerinde oturduğumda bilerek münasip yerlerine denk getirmiştim. Çaktırmadan dudağımı ısırırken gözlerinin simsiyah olduğunu gördüm. Alnında belirginleşen damar, adem elmasının sürekli oynamasıyla cezbeder bir hali vardı.

"Ya kışkırtmak istiyorsam?"

Ellerini kaçlarımın iki yanına koyup beni kendine bastırdığında beklemediğim için inledim.

Suratım utançla kıpkırmızı olurken "Yoksa.. seni parçalamak için hazırda bekleyen uzvumu çok yakından tanıyacaksın." dediğinde gözlerim irice açıldı.

Sanırım benimle oynuyordu. Beni kışkırtmaya çalışıyorsa eğer, başarılı olmuştu.

Hafifçe havalanıp tekrar oturduğumda dudaklarımı birbirine bastırırken erkeksi inlemesini duydum. Kafasını yatağa yaslayıp "Bade!" diye bağırdığında güldüm.

"Beni parçalaması için yeterli olduğunu nereden biliyorsun?" dediğimde kafasını aniden kaldırdı.

Gözlerindeki bakış birazdan hiç iyi şeyler yaşanmayacağını gösteriyordu. Her ne kadar korksam da içime aniden dolan bir istek vardı.

Bana öyle bir bakıyordu ki gözlerinin tek görmek istediği kişi bendim sanki. Sinirli olsa da beni sevdiğini hareketlerinden anlıyordum.

Onun beni istediği kadar bende Ömer'i istiyordum. Bu yüzden sadece bir kere de olsa yaşadığım andan başka bir şeyi düşünmek istemedim.

Bacaklarımın arasında giderek büyüten sertlik yutkunmamı sağlarken geri adım atmak yerine üzerimdeki trençkotu çıkarttım.

Ömer'in kaşları çatılırken elbisemin arkasından fermuara uzanıp indirip "Bana yeterli olduğuna inanıyorsan, göster şimdi." diyerek kafamı yana yatırdım.

Ard arda yutkunurken gözlerimi ondan ayırmıyordum.

Bu gece ok yaydan çıkmıştı. İkimizde yakıp tüketen alevler içimize işlerken hiç sönmeyecek gibiydi.

Ve telefonumu sessize aldığım için ard arda beni arayan insanlardan haberim dahi yoktu..

❄️

Ve o meşhur tanıtım bölümümüz geliyor.. Neler yaşanacak dersiniz? Ben çok heyecanlıyım 🥹

Görüşmek üzere 💐

 

Bölüm : 17.07.2025 23:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...