19. Bölüm
pembikhayaller / BİR KÜÇÜK SIR / Bölüm 19: Vedalar Acıtır

Bölüm 19: Vedalar Acıtır

pembikhayaller
pembikhayallerr

Bölüm 19: Vedalar Acıtır

Uzun zaman boyunca yoluma sadece güvendiğim iki insanla devam etmiştim. Soğuk ve yalnızdım, kimseyi almazdım hayatıma. Soğuk duruşum aslında bir maskeydi, çünkü canımı çok yakmışlardı.

Amacım insanları kendimden uzak tutmakken bir yandan hiç tanımadığım bir insana karşı hasret duyuyordum.. Babama..

Annem olacak kadın konuşmalarıyla beni erkeklerden öyle bir soğutmuştu ki kimseyi hayatıma almayacağım hakkında büyük konuşurdum hep.

Ancak şu an altımda uzanan adam her gülümsediğinde kalbimi yerinden oynatıyordu. Belki kazanmış, belki de kaybetmiştim bilmiyordum. Sadece bir kere.. bir şeyleri düşünmeden hareket etmek istemiştim.

Yüzümde dolaşan parmakları hissettiğimde aklımdaki düşüncelerden sıyrıldım.

"Emin misin güzelim? Hazır olmadığını sanıyordum?" diyerek yumuşak bir sesle konuştuğunda şefkatle yüzüme bakıyordu. Oysa fermuarını açtığım için elbisem omuzlarımdan sıyrılmıştı ve karşısında sütyenle duruyordum.

Her ne kadar sakin görünmeye çalışsa da suratının git gide kızarışından ve çenesini sıkmasından kendini zor tuttuğunun farkındaydım. Elimi gömleğinin düğmesine atarak en üsttekini açarken "Ben de öyle sanıyordum.. Ama istiyorum." dedim.

Elimin üzerine elini yerleştirerek beni durdurdu. "Yarın uyandığında pişman olacağın bir şey yapmanı istemiyorum bebeğim." dediğinde kaşlarımı havalandırdım.

"O zaman yarın uyandığımızda beni pişman etme. Çünkü bu duyguları bir tek seninle yaşamak istiyorum."

Adem elması oynarken elimin üzerindeki elini çekti ve ilk kez bakışları açıkta kalan üst bedenime döndü. Dişlerini sıkarak "Sen.." dedi.

"Neye bulaştığının farkında mısın?"

Yüzüne yaklaşarak "Henüz bulaşmadım.. Onun için uğraşıyorum." dediğimde dudağı kıvrıldı.

Hızla yerlerimizi değiştirdiğinde ağzımdan şaşkınlık dolu bir ses çıktı.

"Sen.."

Gömleğinin düğmelerini yavaşça açtığımda bakışları kararmıştı.

"Çok bile sabrettim güzelliğin karşısında." dediğinde suratımın kıpkırmızı olduğundan emindim.

Düğmelerini çözüp gömleği omuzlarından çıkarttığında kaslı bedenine bakarken konuşamıyordum. Ağzım aralıktı ve sesli nefeslerim arasında beni cezbeden vücuduna bakıyordum.

"Ulan.." diyerek elini çeneme yerleştirdiğinde dişlerini sıkıyordu. Çenemi okşayarak parmağını dudağıma çıkarttı. Alt dudağımı yavaşça okşayarak ağzımın daha da aralanmasına sebep olduğunda gözlerine baktım.

Başımı hafifçe kaldırarak dudağımdaki parmağını yaladığımda bedeni kasıldı. Dudaklarıma bakarken aniden ağzıma ittiği parmağıyla sarsılmıştım. İçim cız ederken, bedenim istekle doluyordu.

Konuşmuyorduk, daha önce böyle bir şey de yaşamamıştım ama sanki beni sessizliğiyle yönlendiriyordu.

Aynı benim gibi dudakları aralanırken dudağımı kapatarak parmağını emdim. Sesli bir şekilde yutkunarak parmağını ağzıma daha fazla ittiğinde dilimi parmağında gezdirmeye başladım. Alnından süzülen damlayı gördüğümde gülmemek için zor tuttum kendimi.

Diğer elini saçlarıma çıkartıp sert bir şekilde okşadığında ağzımı daha da araladım.

İçime daha önce tanımadığım sapık bir kız girmişti sanırım..

Dudaklarımın arasında ıslanan parmağını biraz daha ağzımın içine ittiğinde ileri geri yapmaya başladı. Sanki dünyada bir tek ikimiz kalmıştık ve gözümüz birbirimizden başkasını görmüyordu.

Parmağını aniden ağzımdan çekip dudaklarıma atıldığında hızla ona karşılık verdim. Üst bedenlerimiz birbirine yapışırım onu ilk kez böyle net hissetmenin vermiş olduğu duyguyla altında kıvranıyordum. Bir elini boğazıma koyduğunda tutuşu sert olsa da sıkmıyordu. İki dudağımı dudaklarının arasına alıp sertçe emdiğinde inlememi tutamadım.

Nefes nefese geri çekilip "Sen.. bana ne yaptın böyle kızıl?" dedi.

"Ben bu zamana kadar seni bekliyormuşum meğer.. Seni istediğimi bilmeden, senin varlığını istiyormuşum."

O an gözlerinde gördüğüm sevgi aynı bedenim gibi içimi de sıcacık etmişti. Bir nefes mesafedeki dudağına küçük bir öpücük kondurup "Seni seviyorum Ömer." dediğimde yemin ederim ilk kez bu kadar mutlu görünüyordu.

Dudaklarıma sıkı bir öpücük kondurup "Sana aşığım." dedi.

"Yarın birlikte ailenin yanına gidip konuşacağız... Her şeyi halledeceğim tamam mı?"

Hafif bir şaşkınlıkla "Ne konuşacağız?" dediğimde "Sana bir şey söyleyecektim döndüğünde hatırlıyor musun? Hem de artık bizi bilmeleri gerekiyor." dedi.

Anın verdiği büyüye kapılarak merakımı bir kenara atıp kafamı salladım. Belki de yaptığım en büyük hataydı bu, ama bilmiyordum. Gözüm gizli olanlara karşı bağlanmış, kulaklarım arkamdan söylenenleri duymaz olmuştu sanki.

Bana göre artık ailem olan insanlar sert dursa da sevdiğim insana karşı çıkacak değillerdi.

Ömer'in gözleri açıkta kalan dolgunluklarıma indiğinde dişlerini sıktı. Parmaklarının tersini göğsümün üzerinde gezdirdiğinde heyecanlı bir soluk çektim içime, karnım kasılıyordu.

"O kadar güzelsin ki.." dedikten sonra eğilip boynumu uzun uzun öpmeye başladı.

Ellerimi saçlarına yerleştirip onu kendime daha da bastırdığımda hırlar gibi bir ses çıkartıp öperek aşağı inmeye başladı. Açıkta kalan kısımda dilini gezdirip öptükten sonra altında hareketlenirken "Ömer!" dedim.

Dudaklarını ayırmadan "Bunu bir tek senin bana söylüyor olman hoşuma gidiyor." dediğinde söylediğini anlayacak seviyeyi çoktan aşmıştım.

Ömer'in sıcak dudaklarını sütyenimin sınırlarında hissettiğimde kendimi öyle bir kastım ki, neredeyse vücuduma kramp girecekti. Islattığı diliyle göğsümü yaladığında sert bir nefes verdiğini işittim.

"Ne kadar büyüleyici olduğunu biliyor musun?" diye fısıldadığında gözlerim Ömer'in gözleri ile buluştu. Gözlerindeki tutku ve şehvet dolu ifade bacaklarımı birbirine bastırma isteği doğurdu ancak elini çıplak baldırıma atarak izin vermedi.

Dudağı sağa kıvrılırken "Henüz değil.." dediğinde kafamı yatağa yaslayarak gözlerimi yumdum.

Ömer bir anda yerinde doğrularak bir elini kalçama koydu ve belimi havalandırdı. Hızla kollarımı ona doladığımda kucağına oturmuştum. Ayağa kalkarak beni kucağından indirdiğinde elbisem kendiliğinden bacaklarımdan sıyrılarak yere düştü. Karşısında siyah bir iç çamaşırı takımıyla duruyordum ve hızlı soluk alışları heyecanımı körüklüyordu.

Vakit kaybetmeden beni kucağına alarak sırtını yatak başlığına yasladığında elleri sütyenimin kopçasına giderken nefes nefese bekliyordum.

Sütyenim bollaştıktan sonra onun tarafından çıkartılırken öylece gözlerine bakıyordum. Bakışları benden ayrılıp göğüslerime düştüğünde dişlerini sıktı. İki eliyle beni kalçalarımdan havalandırıp göğsümü yüzünün hizasına getirirken vakit kaybetmeden dudaklarını göğüs uçlarıma yasladı.

"Ömer!" diye çığlık attığımda dudaklarının kıvrıldığını hissettim.

Diğer eli sağ göğsümü okşarken ağzına aldığı göğsümü diliyle yalamaya başladı. Ara sıra nefesini vererek beni daha da kıvrandırırken ellerimi saçlarına daldırıp sertçe çektim.

Hırıltılı bir nefes vererek emdiği göğüs ucumla delireceğimi sandım.. Bütün bedenim kasılmış, karnımı içime çekmiştim. Bir elimle ensesine tırnaklarımı geçirirken dakikalarca iki göğsümle de özenle ilgilendi.

Daha önce yaşamadığım bu duygular beni tüketecek gibiydi. Bedenim alev alev yanarken, tüm ruhumla onu istiyordum. Bedenim ona kavuşmak için can atıyordu. Üzerinde istemsizce kalçamı hareket ettirdiğimde, elleriyle kalçalarıma yön vererek beni sertliğinin üzerinde hareket ettirmeye başladı.

Kafamı geriye attığımda ondan duyduğum kesik sesler ve erkeksi inlemeler beni daha da beter ediyordu. Bir anda beni yatağa yatırdığında şaşkınlık dolu bir ses çıkartırken ellerini pantolonunun düğmesine attığında uzanarak elini çektim.

Yüzü kasılırkenq beklentiyle bana bakıyordu. Titreyen ellerimle düğmesini çözdüğümde hafifçe kalkarak pantolonunu bacaklarından çıkarttı. Karşımda sadece Boxer ile duran Ömer'i dikkatle izliyordum.

Boxer'ın üzerinden bile belli olan sertliği ile gözlerimi kaçırdığımda üzerime ağırlığını vermemeye çalışarak hafifçe aşağı kaydı. İki göğsümü de sertçe emerek aşağı inmeye başladığında karnımı çekebildiğim kadar aşağı çektim.

"Ömer ne yapıyors-" diyeceğim sırada kafasını kaldırıp "Şşşş." dedi.

"Seni rahatlatacağım.."

Nevresimi ellerimin arasına alıp sıkarken gözlerim kapalıydı. Dudakları göbek deliğimden aşağı indi ve çamaşırımın sınırlarında durdu. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gözlerimiz buluştu.

Gözlerini benden ayırmadan elini çamaşırımın iplerine atıp bir anda koparttığında "Oha hayvan!" diyerek eski Bade'ye dönüş yaptım.

Burnundan nefes vererek güldüğünde çamaşırı altımdan sıyırarak kenara atınca bacaklarımı kapatarak görmesini engellemek istedim ama ellerini baldırıma yerleştirip engel oldu. Başını hafifçe eğerken bacağımı daha da araladığında yerin dibine girmek istedim.

"Pembe rengi bu kadar seveceğimi tahmin dahi edemezdim.." diyen boğuk sesi duyduğumda daha ben konuşamadan dudaklarını oraya bastırdı.

"Ah, dur!"

Ben altında kıvranırken elleri bacaklarımı sımsıkı tutuyordu. Aniden bir dil darbesiyle belim havalanırken "Sakin ol bebeğim." dedi dudaklarını ayırmadan.

"Ömer!"

Küçük küçük öpmelerinin arasına dilini de karıştırıp beni tüketirken tek yapabildiğim onu saçlarından kendime bastırmak oldu. Islaklığımı hissedebiliyordum.

Bir eli göğsümü sertçe ovarken dudakları da beni öldürmeye ant içmiş gibiydi. Dakikalar sonra çığlık atmaya başladığımda durmadı. Karnımdan aşağı sıcak bir sıvı akıyordu ama umrunda değildi, aksine halimden zevk alıyordu. Kendimi yüksek bir tepeden aşağı bırakmış gibi hissederken bir anda tükenmiştim sanki, bedenim zangır zangır titriyordu.

Kafasını kaldırdığında ıslak dudaklarını yalayıp "Fazlasıyla güzeldin." dediğinde yutkundum.

"Ben..." demiştim ki "Özür dilerim, kendimi daha fazla tutamayacağım." dedi ve dizlerinin üzerinde doğruldu.

Altından çamaşırını çıkartırken ortaya çıkan sertliğiyle gözlerim büyüdü.

"O ne lan?!" diyerek şok içinde kafamı kaldırdım.

Kahkaha atarken "Böyle bir anda bu sözleri edebilecek tek kadın sensin sanırım." diyerek gülüyordu.

Geri geri gitmeye çalıştığımda bacaklarımdan beni kendine çekince sertliği en hassas noktama değince ikimizde inledik.

Başını geriye attığında hareket eden adem elmasını gördüm.

Gözlerime bakıp "Sıcaklığın beni kendine davet ediyor kızıl.. Bu son fırsatın, emin misin?" dediğinde bir kaç saniye duraksasam da kafamı salladım. Artık geri dönüşü yoktu.

Sırtımı havalandırıp ellerimi kendine çekerken dizlerimin üzerine bekleyerek ne yapacağına bakıyordum. Ellerimi sertliğine yerleştirdiğinde kendi ellerini de ellerimin üzerine bastırdı.

Ellerini aşağı yukarı hareketlendirdiğinde "Ah!" diye erkeksi bir şekilde inleyerek kafasını geriye attı.

Onu bu hale getirmek istemsizce hoşuma gittiği için onun ellerini itekleyip gösterdiği gibi oynatmaya başladım ellerimi. Başını kaldırdığında onun gözlerini hiç bu kadar koyu görmemiştim.

Alnındaki damar nabız gibi atarken aniden omuzlarımdan itekleyerek beni yatağa düşürdü. Bir elini en hassas bölgeme yerleştirerek parmağıyla ovmaya başladığında deli gibi inliyordum.

Aniden içime giren parmakla çığlık atarak yataktan kalkmak istediğimde izin vermedi.

"Alışacaksın güzelim, sakin ol." diyordu ama onu sesi uzaktan geliyordu sanki.

Delirmiş gibiydim.. Böyle bir hissi tarif etmemin imkanı yoktu.

Parmağını geri çekerken inlediğimde ellerindeki ıslaklığı sertliğine yaydığını gördüm. Aniden elleri duraksadığında bana dönerken ne olduğunu anlamadığım için kaşlarımı çattım.

"Hazırlıklı değilim, korunmak için prezarvatif yok." dediğinde hafifçe belimi havalandırıp sertliğini girişime yasladım ve "Önemli değil, hamile kalmayacağım." dedim.

Kaşlarını çatarak "Neden?" dediğinde gözlerimi kaçırdım.

"Ben.. doğum kontrol hapı kullanıyorum başka sebeplerden dolayı. Bu yüzden hamile kalmam imkansız."

Yalan söylemiştim.. Çocuğum olmayacağını ona söylemek için şu anda kendimi hazır hissetmiyordum.

Ona baktığımda söylediğim hoşuna gitmiş gibi dudakları kıvrılırken "O zaman kendimi tutmayacağım bu gece." dedi..

Girişimde olan sertliğini yavaşça içime iterken çığlık attım. Üzerime yaslanıp dudaklarımı öperken "Özür dilerim.." diyordu ard arda.

"Özür dilerim bitanem, birazdan geçecek."

Aniden kendini içime tamamen itmesiyle nefesim kesilirken gözümden bir damla yaş aktı. Dudaklarını oraya bastırdığında hareket etmeden bekliyordu. Gözlerimi aradığımda kendini beklediği için ne kadar kastığını görebiliyordum.

"Hareket et, sorun değil.." dediğimde emin olup olmadığımı görmek için yüzüme baktı. Hareket etmeye başladığında bu sefer acıdan değil zevkten inlemeye başladım.

Yavaş hareketlerinin yerini sert vuruşlar alırken kaç defa birlikte olmuştuk, kaç kez gelmişti onu bile hatırlamıyordum..

Bu şey onunla her zaman yaşamak isteyeceğim kadar güzeldi ve sadece ikimizde özeldi. Biz bir bütün olmuş, tam anlamıyla birbirimize kavuşmuştuk. Saatlerce yatakta, ayakta hatta duşta dahi birlikte olurken ben tükenmiş olsam da Ömer ilk başladığı gibi dinçti. Sanki yılların hasretini bende gideriyordu.

İşimiz bittiğinde nevresimi kendi elleriyle toparlayıp dolaptan temiz olanını serdi. Birlikte duşa girdikten sonra kendi yıkanıp çıktıktan sonra beni de abdest almam için tek başıma bıraktı. Bir bakıma suçlu hissetsem de tek yaptığım sevdiğim adamla birlikte olmaktı..

Yarın uyandığımızda her şeyin farklı olacağının farkındayım. Yanımda getirdiğim çantadan çıkarttığım pijamalarımı üzerime geçirdiğimde yürümeme izin vermeden beni kucağına alarak yatağa yatırdı.

Kollarını belime dolayıp dudağımdan öptükten sonra "Seni pişman etmeyeceğim. Aşığım sana.." dedi..

Beni hissetmek isteyerek uyumak istediğini söylediğinde ona karşı çıkmadım. Tekrar çıplak bir şekilde yatağa yerleştiğimde sımsıkı sarıldı bana..

Yüzümdeki gülümsemeyle dakikalar sonra uyuya kalmıştım. Bu gece benim için çok özeldi..

En son hatırladığım şey saçlarımın okşanarak arada alnıma kondurulan öpücüklerdi. Gözlerimi açtığımda yine bana böyle aşkla bakacaktı biliyordum..

Ben bu gece ona teslim olmuştum.

❄️

Yüzüme vuran ışıkla gülümseyerek ellerimi yan tarafıma atarken onun sıcaklığını hissetmek istiyordum. Karnım, belim ve kasıklarım öyle çok ağrıyordu ki yüzümü buruşturdum. Ellerim onun sıcaklığını beklerken tek hissettiğim nevresimin soğuk yüzeyi olduğunda gözlerimi kırpıştırarak açtım.

Yan tarafımı boş gördüğümde yüzümü sıvazlayarak ayılmaya çalışıyordum.

"Ömer, banyoda mısın?"

Duştan ses gelmiyordu ancak yine de üzerime örtüyü çekip zorlukla banyoya yürüdüm. Kapıyı tıklatıp yavaşça araladığımda karşılaştığım boşluk içime bir korku salarken "Ömer?" dedim yavaşça.

Bir süre boş odaya bakıp yatağa oturdum ve "Tamam, sakin ol Bade.. Belki de sana kahvaltılık getirmeye gitmiştir." diye kendi kendime konuştum.

Kaç dakika bekledim bilmiyorum.. Titreyen bacaklarımla telefonumu almak için ayağa kalktığımda yatağa doğru dönünce komodinin üzerindeki beyaz kağıt dikkatimi çekti. İçime ince bir sızı yerleşirken derince yutkundum.

Belki de kuruntu yapıyordum, bir yere kadar gitmişti ve bana not yazmıştı. Ayakta durmakta zorluk çekerken ürkek adımlarla yürümeye başladım. Not kağıdını ellerimin arasına alıp katlı olan kağıdı yavaşça açarken yatağa oturdum.

 

Ellerim titreyerek kağıdı araladığımda ilk satırları okuyunca göğsüme büyük bir ağrı saplanırken nefesimi tutmuştum.

"Sabah uyandığında beni göremeyeceğin için üzgünüm. Ya da değilim.."

Ellerimin arasındaki kağıdı korkuyla sıktım.

"Neyin içinde olduğunun farkında bile değilsin.. Kendini zeki zanneden aptalın biri olman işlerimi kolaylaştırdı."

Kaşlarım çatılırken aynı zamanda gözlerim dolmuştu. Korkuyordum, çok korkuyordum. Yalandı..

"Amacım seni o şerefsiz ailenden koparıp onların canını yakmakken, sen kollarıma atlayınca daha kısa yollu bir fırsat geçti elime. Ömür boyu sana katlanmak zorunda kalmayacağım. Kandırıldın Bade.. Sadece benim tarafımdan değil, ailen sandığın o insanlar tarafından da kandırılan ve kendini güçlü zanneden bir çöp parçasından başka bir şey değilsin sen.. Artık senden ve ailenden en değerlinizi aldığıma, ve her şeyi öğrendiğine göre seninle vakit kaybetmeme gerek kalmadı."

Hayır, o değildi. Vade demişti bana, kızıl dememişti ki! Ömer... bunu bana yapmazdı. Yapmazdı değil mi?

Gözümden süzülen bir damla yaş elimdeki kağıda düştüğünde beynim allak bullak olmuştu. Nefes alamıyordum.. Boğazıma yerleşen yumru, nefesimi kesiyordu.

"Sana söylediğim her şey yalandı, ilk karşılaştığımız an da dahil hepsi planımın parçasıydı. Seni hiç sevmedim."

Seni hiç sevmedim..

Göğüs kafesime inen darbeyle canımın hiç bu kadar yanmadığını fark ettim. Gözlerim kapandığında yavaşça yaşlar süzülürken kabullenmek istemiyordum. Bunları yazan adam, dün gece beni kollarının arasında şefkatle saran adam olamazdı.

"Senin bu plana dahil olmana sebep olan ailene sor nedenlerini, onların her şeyden haberi var. Ve sana kötü bir haberim var, olmaktan korktuğun kişiye dönüştün.. Sen de annenden farksız, bir otel odasında kaybettin her şeyini, kimliğini. Ben, Boran Cihatlı.. anne ve babasını öldüren Atmanlı ailesinin baş düşmanı, Boran.. Kendine iyi bak. Ne kadar iyi kalabilirsen..

Ömer Boran CİHATLI"

"Hayır." dedim kafamı iki yana sallarken.

Dehşet içinde, yazılanları tekrar tekrar okurken bütün bedenim titriyordu. Okuduğum notların içinde kaybolmuştum sanki, boğulmuştum. Beynim ruhuma hapis edilmişti. Elimi göğsüme yerleştirerek sıktığımda bedenim titriyordu. Elimin arasındaki not kağıdını buruşturduğumda yazdığı ismi tekrar ettim içimden.

"Ömer Boran Cihatlı.."

Boran.. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Gözlerimin önünde olanları göremeyecek kadar ne ara salaklaşmıştım?

Hayır, yalandı.. Başka bir şey olmalıydı. Bu doğru olamazdı.

Ayağa kalktığımda gülmeye başladım delirmiş gibi. Buruşturulmuş kapısı sinirle fırlatıp "Şaka.." dedim kahkahalarımın arasından. Gülüyordum ama gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

Elimdeki notu ani bir sinirle yere fırlatırken "Allah kahretsin seni!" diye bağırdım.

Ellerimi saçlarıma yerleştirip çekerken "Yalan söylüyor." dedim mırıldanarak.

"Aileme iftira atıyor, yalan.. Babam.. o beni çok seviyor, bana yalan söylemez. Yalancısın.."

İçime yerleşen şüpheyle gözlerimi kapatıp yere çöktüm. Başımı dizlerime yaslayıp derin bir nefes alırken, aldığım nefesler bile kemiklerimin acıyla sızlamasına sebep oluyordu.

Ellerimle ard arda yere vururken "Allah belanı versin!" diyerek bağırdım.

Dakikalarca bağırıp çağırırken tek yapabildiğim dehşet içinde durmaktı. Acılarım kadar ağlayamıyordum bile, gözyaşlarım bile küsmüştü sanki aptallığıma.

Odadaki sessizlik dahi canımı yakıyordu. Kemiklerimi parçalayacak kadar acı hissederken dehşet içindeydim. Bir ihtimal belki gelir diye yatağa uzandığını hatırlıyorum, kendimi kaybetmiştim.

Delirmiş olabilir miydim?

Ömer, nasıl o adam olurdu..

"Kabul et Bade." dedi iç sesim.

"Bütün yaşananlara gözlerini kapattın sen.. Her şey bal gibi ortadaydı."

"Hayır, sus!"

"Neden seninle hiç dışarda görüşmedi sanıyorsun? Neden seni kimseyle tanıştırmadı? Onu gören her insanın söyleyeceği şeyi neden her seferinde susturdu?"

"Sus, kes sesini!"

Hücrelerimin her santimi derin bir yasa boğulmuştu sanki. Ruhumun celladı, yakından tanıdığım bir adamdı.. İlk kez aşık olmuştum ben. İlk kez sevmiştim oysa ki.. Her şeyi kabul ederdim de, aileme attığı iftirayı kabullenemezdim.

Eğer onca söylediklerime rağmen arkamdan iş çevirdilerse.. İşte o zaman biterdim ben. Geriye Bade'den tek bir hücre dahi kalamazdı.

Ve ben yatakta öyle yatarken, gözlerimi tavana dikmiştim. Odadaki sessizlik büyüdükçe büyüdü. Bir an kulaklarımın o sessizlikten patlayacağını sandım. Aklımdakiler bir türlü susmuyordu, canım acıyordu. Canım çok acıyordu..

Dakikalarca tek yaptığım uzanarak tavana bakmak oldu. Kasıklarıma aniden vuran sancıyla elimi karnıma koyarak yavaşça yataktan kalktım.

Nasıl olmuştu? Nasıl yapabilmiştim böyle bir şeyi?

Dün sıcaklığıyla beni sönmeyecek bir yangının içine sürükleyen adam biraz önce tüm ruhumu küle çevirmişti.

Camdan dışarıyı seyrederken kendimle iç hesaplaşması yapmakla meşguldüm. Hata yapmıştım. Bu basit bir hata değildi. Ben yıllardır korktuğum şeyi yapıp o kadına dönüşmüştüm.

Deli gibi pişman olmama rağmen hâlâ ortalığı yakıp yıkmadığıma şaşırıyordum. Bu ben değildim.. Ancak o şerefsiz kendiyle beraber hislerimi de alıp götürmüştü.

Ben öyle bir hata yapmıştım ki; her zerremle nefret ettiğim annemin, eskiden her gördüğümde yüzüne vurmak istediğim şeydi bu.

Bu zamana kadar erkeklere karşı olan tavrım çok netti. Hiç kimsenin yanıma yaklaşmasına izin vermiyor, kimseyle de görüşmüyordum.

Sonra zaten yeteri kadar karışmış olan hayatımın içine pata küte insanlar doluşuverdi.

Önce öldü sandığım babam, abilerim ve kardeşlerim.. Sonra ise beni kaybetmekten deli gibi korktuğunu, ve bana aşık olduğunu sandığım o adam.

Annemin tek gecelik ilişkisinden doğan ben, aynı haltı dün gece yiyerek kendimi o çok tanıdığımı sandığım adama teslim etmiştim.

O ise sabahında beni paramparça edecek bir not bırakıp kayıplara karışmıştı.

Bugün sevdiklerim tarafından bir hediye almıştım, ömür boyu boğazımdan hiç gitmeyecek bir yumru yerleştiren. Ben, etimle kemiğimle nefret ettiğim anneme bürünmüştüm dün gece..

Yataktan destek alıp yavaşça ayağa kalkarken bacaklarım bedenimi taşımakta zorlanıyordu.

Kırgın hissediyordum.. Bana oynanan oyunu öğrendiğim için mi, yoksa gerçekten hastalıktan dolayı bir kırgınlık mıydı bu bilmiyordum.

Bakışlarımı karşımda duran boy aynasına çevirdiğimde gözüme çarpan boynumdaki morluklar dün gecenin iğrenç hatıralarını taşıyordu.

Ben bugün sadece sevdiğim adamı değil, yıllar sonra kavuştuğum ve kendilerini bana zorla kabul ettiren ailemi de kaybetmiştim. Öğrendiklerinde ne olacaktı?

Turuncu saçlarıma "Gün doğumunun kızıllığı gibi huzur veriyor." diyen adam benden geriye tek parça kalan benliğimi de almıştı.

Bitmişti.. Bu son salaklığımdı.

Aynadaki bitik görüntüme sinirlenerek yüzümdeki ıslaklığı sildim ve kendi kendime mırıldandım.

"Bana ne hissettirdiyseniz bin katını yaşayacaksınız. Affetmem için yalvaracaksınız, ama ben sizi duymayacağım bile. Pişmanlık başka, siz perişan olacaksınız."

Bazı vedalar yaşarken ölmeyi öğretiyordu, diri diri mezara gömüyordu insanı. Ben bugün sadece sevdiklerimle değil, içi iyilik dolu o Bade'yle de vedalaşmıştım..

Odadan ayrılıp asansöre bindiğimde hayatımda ilk kez nasıl olduğumu ifade edemiyordum. Aynadan bembeyaz olmuş suratıma baktığımda ilk kez o kıza acımıştım. Gözleri bitmiş, tükenmiş bir insanın gözleriydi.

Asansörden indiğimde kafam yerde yürürken aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu. Hemen gidip ailemle konuşmalıydım.

Aniden omzuma vuran bedenle düşecekken kolumdan tutuldum. Kafamı kaldırdığımda gözlerim şaşkınlıkla açıldı..

Adil denilen adam, daha önce beni köşeye sıkıştıran adam tam karşımdaydı.

Gözleriyle bedenimi süzüp yüzüme baktığında suratında keyifli bir ifade oluştu. Ona iğrenerek bakarken kolumu hızla çektim ellerinin arasından.

Konuşmadan yürüyecekken "Demek söylediğini yaptı sonunda." dediğinde adımlarım bıçak gibi kesildi. Ağlayamadığım için kızarmış gözlerimi gözlerine çevirdiğimde kafasını salladı söylediğinin doğru olduğunu kanıtlarcasına.

"İntikamının bu kadar kötü bir yol olacağını ben bile hayal edemezdim." dediğinde son kalan gücümle yakasından kavrayıp "Ne diyorsun sen?!" diye bağırdım.

"Bana değil, seni kandıran Boran'a ve ailene kızman gerekiyor. Şu an aşiret toplandı sizin konağınızda.. Neden biliyor musun? Aylar önce her şeyden habersiz olan ailenin evini basan Boran, DNA testini yüzlerine fırlatıp ailesinin öldürüldüğü gün seni onların elinden alacağını, dul bir kadın gibi düğünsüz barksız evleneceğini söyledi."

Beynimden vurulmuşa döndüğümde elim gevşerken vakit kaybetmeden geri çekildi.

"Başından beri dedem ve kuzenim Boran'ın planıydı bu.. Daha doyamadığı kızlarını, seni onlardan alıp kan davasını bitireceklerdi sözde.. Beni dinlemedin." dediğinde geriye sendeledim..

"O düğünde seni kenara çektiğimde söyleyecektim. Sizinkiler geldiğinde ona söylemediniz mi dediğimi hatırla.. Beni nasıl susturdular. Büyük bir planın parçasıydın. Onun yerine beni tercih-" dediğinde dayanamadan suratına tokat attım.

"Allah hepinizin belasını versin."

Arkama bakmadan yürürken yer ayağımın altından kayıyordu sanki. Dengesiz adımlarla otelden çıktığımda hızlıca bir taksi durdurdum.

Hava aynı benim ruhum gibi, kararmıştı. Süzülmeye hazır gözyaşlarım gibi yağmur damlaları bulutların arkasında saklanıyordu. İçime yerleşen korkuyla "Allahım ne olur yalan olsun.." dedim titrek sesimle.

Çantamdan telefonumu çıkarttığımda Cafer'den ve evdekilerden defalarca gelen aramaları gördüm. Yüzleşmeye korkuyordum.. Aşiret toplandı demişti, bizzat gidip yalan olduğunu gözlerimle görmeliydim.

Camdan dışarı baktığımda Ömer'le ilk karşılaşma anımızı hatırladım. Nasıl da öfkeli bakıyordu gözleri.. Tıpkı bir avcının bakışlarına sahip gözlere o an anlam verememiş, ama sorgulamamıştım. Eğer benden nefret ediyorsa beni neden kurtarmıştı?

O an aklıma dank edenle nefesim kesildi.

Bilerek yapmıştı, karşılaşmamız tesadüf değildi.. Bana çarpacak olan araba onun tarafından ayarlanmıştı ve tanışmamızı sağlayan kişi kendisiydi.

Defalarca "Neden?" diyordum içimden. Taksi şöförü belki de delirdiğimi düşünüyordu çünkü kafamı cama hafifçe vururken pek sağlıklı görünmüyordum.

Nereye gitsem karşıma çıkışı geldi gözlerimin önüne. Düğünde, Adil'in arabasını patlattığımda ve hatta yetimhanede bile.. Onu birisine gösterecek olduğum an da ortadan kaybolmasını açıklıyordu bu durum. Sanki boğazımı biri sıkıyordu tüm gücüyle..

Firaz ve onu bilerek denk getirdiğimde nasıl da şaşırmışlardı..

"Firaz.." dedim aniden gelen afallamayla.

Gözlerime her daim suçlu bakması, her şeyi öğrendim dediğimde paniklemesi..

Ve bana "Umarım her zaman benim hakkımda böyle düşünürsün." demesi.. Biliyordu..

Bildiği halde bir kadına yapılacak olan bu planı durdurmak için bir şey yapmamış, hatta konağa yerleşerek plana bizzat dahil olmuştu. Sırtımdan vurulmuştum..

Dizlerimin üzerine çöküp çığlık çığlığa ağlamak isterken, sessiz sakince oturmuş olanı biteni düşünüyordum. Yaşadıklarım beni inceden delirtiyordu.

Adil'in söyledikleri aklıma düştüğünde babamın beni buradan göndermek için sebepsizce ısrar edişi geldi gözlerimin önüne.. Durduk yere Mardin'den ayrılan abilerim bana veda ederken gözlerime çaresizce bakıyorlardı. Sanki sakladıkları vardı da söyleyemiyorlardı ve ben sorgulamamıştım. Sanki gözlerimin önüne bir perde inmiş, yaşananlara kör olmuştum.

Hançer darbelerini ardı ardına sırtımda hissederken kafamı iki yana salladım. Bana bunu yapamazlardı..

Yapmazlardı değil mi?

Taksinin ücretini ödeyerek indiğimde ilerde duran konağa baktım bir süre. Korkuyordum.. Adım atmaya, yüzleşmeye, onları kaybetmeye korkuyordum. Dayanamazdım.

Bunca yıl sonra bulduğum babamı kaybedersem yok olurdum ben. Ürkek adımlarla yürümeye başladığımda kapıdaki korumalar beni fark ettiğinde gözleri büyüdü aniden

Kapıyı çalacakları an "Sakın.." dediğimde kapı kendiliğinden açılıp kapandı ve Firaz göründü.

Adımlarım dururken hiç konuşmadan öylece ona baktım. Suratımda ne gördü bilmiyorum ama gözleri şok içinde açıldı. Bana doğru bir adım atıp, sanki cesaret edemiyor gibi durduğunda güldüm. Ama bu gülüş acı dolu bir gülümsemeydi.

Yutkunurken elleri yumruk oldu.
Korkuyla "Bade.." dediğinde sesi öyle çaresiz çıktı ki bir an aptal gibi oyununa kanmak istedim.

"Sen.."

Kafamı sallayarak "Ben.." dedim.

Parmağımla kendimi gösterip "Ben seni arkadaşım sanmıştım." dediğimde sanki elimdeki silahı ona doğrultmuşum gibi gözleri korkuyla açıldı.

Şok içinde "Öğrenmişsin.." dediğinde boğazıma bir yumru yerleşti ama başımı dikleştirdim.

Kafamı sallayarak "Öğrendim arkamdan çevirdiğiniz şerefsizlikleri." dediğimde bana doğru gelmek isteyince elimi uzatarak "Dur!" dedim.

"Sakın yaklaşma bana."

Gözleri sulandığında bakışlarımı konağın kapısına çevirdim.

"O adamın bana yapacaklarını bildiğin halde bu işi devam ettirdiysen o adamın köpeği olmaktan öteye gidememişsin demektir Firaz.. Olsun." deyip güldüm.

"Alışığım ben sırtımdan vurulmaya."

Hızla yürümeye başladığımda "Bade ne olur dur!" diye titrek sesiyle konuştu. Koluma uzanacağı an "Sakın!" dedim.

"Bundan sonra sakın benimle konuşma, yanıma dahi yaklaşma! Nereye aitsen defol git oraya, senin burada bir işin yok artık!"

Son sözlerimi söylediğimde yıkılmış görünüyordu. Kafamı çevirip kapıya yürürken arkamdan "Bade ne olur dur! Döv, söv ama dinle beni!" dediğinde durmadım. Tam kapıyı açacakken içerden gelen yabancı sesi duydum.

"Boran ağanın verdiği hüküm tarihi bugün dolmuştur. Birazdan Cihatlılar geldiğinde hüküm kesinleşecek, kızınız onlarla gidecek."

Yaşlı bir adama ait bu sesle dizlerimin bağı çözülürken düşmemi engelleyen beni tutan Firaz oldu.

"Dayan Bade.." diye içimden konuşurken zorlukla kapıya yaslanıp "Çek ellerini." dedim fısıltıyla.

"Bir yabancının bana dokunmasını istemiyorum."

Elerini ateşe değmiş gibi çektiğinde gözlerimi kapatırken kendimi toparlamaya çalıştım. Güçlü olmalıydım, ben bu değildim..

Ben benlikten çıkmıştım. İçerden sesler yükseldiğinde herkes bir ağızdan konuşuyordu. Endişeyle elimi yumruk yaparak kapıya vurduğumda içerdeki sesler duraksarken "Geldiler." dedi biri. Birazdan kapı açılacak, ailemi görecektim..

Bana yalan olduğunu söyleyeceklerdi, evet. Benden sakladıkları bir şey yoktu. Beni onlar bulmuştu. Kapıya yaklaşan adım sesleriyle bir adım geri çekildiğimde Firaz "Yapma Bade.." dedi titreyen sesiyle.

Ben ise omuzlarımı dikleştirirken başımı kaldırdım. Kapı tanımadığım bir adam tarafından açıldığında gözlerimi toplanmış insanlarda gezdirdim. Yirmiye yakın adam vardı evim bildiğim konağımızın girişinde.

Herkes bir köşede otururken başı yerde olan babamı gördüm.. Kafasını yavaşça kaldırıp benimle göz göze geldiğinde ağzı şokla aralandı.

"Bade..." diyen şaşkın sese döndüğümde Aram'ın beni hiç beklemeyen ifadesiyle karşılaştım. Hepsi dehşete düşmüştü.

Oturduğu yerden yalpalayarak ayağa kalktığında hemen yanında duran Berzan "Sen.. neden buradasın?" derken sesi şok içindeydi.

Ferzan'a ve Adar'a baktığımda onlarda abilerinden farksızdı. Dehşet içinde gözleri büyürken ayaklanmışlardı.

"Hani kızınız gelmeyecekti?" dedi yaşlı bir adam.

İçeri doğru bir adım atarken "Benden habersiz kim götürüyormuş beni?" diyerek alayla gülümsedim.

"İznim olmadan beni alacak adam daha anasının karnından doğmadı."

Sinirle bana bakan adam "Senin bu işlere aklın ermez küçük hanım." diye söylendiğinde ona cevap vermedim. Tam ortalarına yürürken yanıma koşan abilerimi elimi kaldırarak durdurdum.

Babamın gözlerinden ayırmıyordum bakışlarımı. Şu ana kadar inanmıyordum ama bana bakan bakışlarında gördüğüm mahçup ve endişeli ifade kaburgalarımda derin bir sızı bıraktı.

Burukça gülümseyerek daha demin konuşan adama dönerek "Birisi bana neler olduğunu anlatacak mı? Konunun muhattabı benim ya hani.." dediğimde kafasını salladı.

Ayağa kalktığında ellerini arkasında birleştirerek otoritesini göstermeye çalışıyordu.

"Cihatlı aşireti ve Atmanlı aşiretinin yıllardır süren kan davası vardır." dediğinde Aram "Kes!" diye bağırdı.

Gözlerimi ok misali ona çevirdiğim an dudaklarını birbirine bastırırken "Sen susacaksın.. Ben öğrenene kadar sen ve ailen susacaksınız." dediğimde gözlerindeki parçalanmalara şahit oldum.

Ferzan' yanındaki Adar'dan destek almak için koluna tutunduğunda dolu gözlerle bana bakıyordu. Umursamıyormuş gibi, konuşan adama çevirdim bakışlarımı.

"Senin deden Boran Atmanlı'nın anne ve babasını öldürmüştür." dediğinde sanki kalbimden darbe almış gibi geriye sendeledim. Kimseye bakacak cesaretim yoktu..

"Yıllardır süren bu davaya bir çözüm bulunmuştur. Boran ağa üç ay önce Bawer ağa'nın yanına gelip senin yaşadığını söyleyerek, ailesinin öldüğü gün seni onlardan alarak evleneceğini bildirmiştir."

Gözlerimi boşluğa diktiğimde omurgamdan aşağı bir ürperti aktı.. Bedenim buz gibi kaskatı kesilmişti.

"Ailen de kan davasını bitirmek için kabul etti." dediğinde Berzan adamın üzerine yürüyerek "Ne biliyorsun lan sen?!" diye kükredi.

"Bir daha ağzını açarsan yaşına başına bakmam çeker vururum seni!"

Birileri bağırıp çağırıyor, ben ise gözlerimi boşluktan ayırmıyordum. İçinde boğulduğum o kuyuda hapsolmuştum. Beni sırf kan davasını bitirmek için bulup, bu zamana kadar kandırmışlar mıydı?

Benden bir şeyler sakladıklarına kendimi zorla ikna etmiştim, böyle mutlu olurum sanmıştım. Yanılmışım..

Görmek istemediğim gerçeklerin boynuma bir ip gibi sarılacağından habersizdim.

Kapı arkasına vurarak açıldığında sesler kesilirken arkamı dönmedim. Sırtımdan aşağı bir ürperti aktığında "Evlilik falan yok." diyen kalın sesi duydum.

Başımı dikleştirip arkamı döndüğümde Boran denen şerefsizin dedesini gördüm.

Suratındaki sertliğe rağmen gülerek bana bakıp "Kan davası bitmiştir.. Torunum evlenmekten vazgeçti, alacağını zaten almıştır." dediğinde söyledikleri ucu sivri bir bıçak gibiydi ve o bıçağın hedefi bendim.

Tam kalbime isabet etmişti.. Hızla kanadığımı hissediyordum.

Dolmaması için uğraştırdığım gözlerimi kırpıştırarak güldüğümde ilk kez.. Bawer bey'in sesini duydum.

"Ne diyorsun ulan sen?"

"Duydunuz.." dedi keyifli ifadesiyle. Bana doğru bir adım atarak "Boran şimdi olması gereken yerde, nişanlısıyladır." dediğinde dişlerimi sıktım.

Genç bir kadının onuru, gururu hakkında nasıl böyle basitmiş gibi konuşabilirdi?

Yumruk yaptığım ellerime baktığında gülümsemesi büyürken alayla güldüm bende.

Yüzümde gördüğü gülümsemeyle afallarken ona doğru bir adım atıp "Senin gibi şerefsiz olan torununu kim ne yapsın?" dediğimde sinirden suratı kasıldı.

"Düzgün konuşa-" diye bağırırken "ASIL SEN DÜZGÜN KONUŞACAKSIN İĞRENÇ HERİF!" diye bas bas bağırdım.

"Boran ağa'ya söyle.." diyerek gülümserken kafamı yana yatırdım.

"Onunla evlenmek isteyen zaten yoktu, aldığı şey ona düğün hediyem olsun. Zaten çokta önemli değildi."

Suratı bozulurken dişlerini sıktı. Ben ise başımı daha da dikleştirdim.

Aram önüme geçip yaşlı adamın karşısına dikilerek "Ne demek oluyor bunlar?" dediğinde tekrar keyiflenmiş gibi "Kardeşine sor ne haltlar yediğini.." dedi ve arkasına bakmadan konaktan ayrıldı.

Aram, bana döndüğünde ona bakmadan sırtımı döndüm. Dün geceden kalan ağrılarıma bir de sırtımdan aldığım darbeler eklenirken ölecek gibi hissediyordum. Bir el boğazıma sarılmış, beni boğuyordu sanki.. Belli etmemek için kendimi o kadar çok kastım ki vücuduma kramp girecek gibi oldu.

Kimseyle göz göze gelmezken başım dimdik bir şekilde duruyordum..

Biraz daha dayan Bade..

En yaşlıları olan adam "Evlilik yoksa, o halde toplantı bitmiştir." dediğinde yabancı adamların hepsi ayaklandı.

İşte o sırada Bawer bey'in yıkılmış duran ifadesine baktım hissizce. Göz bebekleri dahi titreyen adam korkuyla bana bakıyordu. Gözlerimiz birbirinden ayrılmazken dış kapı kapandığında dik tuttuğum omuzlarım düştü.

Aram "Bade'm.." diyerek bana yaklaşırken kırılgan bir sesle "Neden baba?" dedim.

Ferzan titreyen sesiyle "Bade bizi bir dinle lütfen." dediğinde bir adım atarak "Neden?" dedim tekrar.

"Ben.. sana güvenmiştim. Zorla da olsa size güvenmiştim ben."

Kaskatı olan ifadesiyle "Kızım." dediğinde "Bana bir daha kızım deme." dediğimde karşımda bir anda çökmüştü. Gözlerini yumduğunda ardı ardına damlalar aktığını gördüm.

Artık bende ağlıyordum..

"Beni bu yüzden mi buldunuz? Kan davanızı bitirmek için kullandığınız aptal bir kız olarak mı gördünüz bu zamana kadar beni?"

Adar korku dolu sesiyle titreyen ellerini uzatarak kolumdan tuttu ve "Hayır bade, hayır.." diyerek sayıkladığında hızla kolumu çektim ellerinin arasından.

Ellerimi saçlarımdan geçirirken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.

"Anlamalıydım. Anlamalıydım, anlayamadım!" dedim sayıklarken.

"Beni bilerek gönderdiniz, geldiğimde evlendirecek miydiniz zorla?!"

Avaz avaz bağırırken Şimal hanım koşarak merdivenlerden indiğinde ağlıyordu.

"Bade.. bitanem bizi dinle lütfen." dediğinde parmağımı sallayarak "Sen... Sen bile!" dedim hıçkırıklarımın arasından.

"Sen bile beni göndermek için bir sürü bahane uydurdun, biliyordun!"

Aram bana yaklaşmaya kalktığında "YAKLAŞMA!" diyerek bağırdım.

Bana sarıldığında onu hızla itekleyerek çığlık atarken gözleri dolu dolu baktı

Bana sarıldığında onu hızla itekleyerek çığlık atarken gözleri dolu dolu baktı.

Göğsüme saplanan ağrıyla inlerken elimi kalbimin üzerine koyup "Allahım ben ne yapacağım.." dedim. Bitmiştim, el birliğiyle bitirmişlerdi beni.

"Boran'ın teklifini hiç bir zaman kabul etmedik kardeşim, yemin ederim." diyen Berzan ağlıyordu.

"Lütfen inan bize."

Aniden kahkaha atmaya başladığımda hepsi korkuyla bana bakıyordu. Bawer bey ayakta sendelediğinde Şimal hanım hızla kolundan tutarak "Bawer!" diye bağırdı.

"Öyle mi?" dedim zorlukla kahkahamı dindirerek.

"O zaman size teşekkür mü etmeliyim beni aptal yerine koyduğunuz için?"

"Bade, sakince konuşalım.. Seni kaybetmekten deli gibi korkuyoruz." diyen Adar'a bakarken duvardan destek alırken ona bakıyordum.

"Bana değer verseydiniz, beni kaybedecek bir durumun içine sokmazdınız kendinizi." dedim kısılan sesimle. Tükenmiş hissediyordum.

Bedenimdeki tüm güç çekilirken ruhum da tükenmişti. Sanki uykum var gibiydi, ama uyuyamıyordum. Bedenimdeki bütün gücü kaybederken ayakta duramıyordum.

Bawer bey kapısının kolundan çıkarak bana doğru yürümeye başladı zorlukla. Bir anda durduğunda sanki gerisine cesaret edemiyor gibiydi.

"Söyleyecektim.." diye zorlukla konuştuğunda kulaklarımı kapattım ellerimle.

"Yemin ederim her şeyi halledip söyleyecektim kızım." dediğinde kapalı olan kulaklarıma rağmen duyabiliyordum onu.

Bacaklarımdaki güç tükendiğinde dizlerimin üzerine düştüm.

Bu onların karşısında ikinci düşüşümdü ve sonuncuydu. Hıçkırarak ağlarken yerler gözyaşlarımla ıslanıyordu. Kollarımdan tutukları anda deli gibi bağırmaya başlarken bir şeyler diyorlardı ancak duymuyordum.

Sanırım delirmiştim. Hepsi korkudan olsa gerek geri çekildiğinde burnumu çektim.

Avuç içimle yere vurarak "Üç-üç aydır yanınızdayım." dedim kafamı kaldırmadan.

Kulağıma sadece ağlama sesleri dolarken gözlerimi direkt olarak baba bildiğim adama çevirdim.

"Yetimhanede o küçücük bedenimle soğuk ranzamın demirine yazdığım ilk kelimem neydi biliyor musun? Babaydı.." dediğimde geriye bir adım atarken elini göğsüne götürdü.

"Sen benim bütün hayallerimi, umudumu yerle bir ettin baba.. O küçük kızı öldürdün sen."

Artık bana yabancı olan adamlara bakarken yerden destek alarak zorlukla ayağa kalktım.

"Bir daha asla yüzümü göremeyeceksiniz." dediğimde Berzan koşarak yanıma geldi ağlayarak.

"Bade ne olur! Ne olur bir anlık hatayla karar verme Bade'm!"

Öfkeyle ona bakıp "Ne yapacaksın, yine zorla mı alıkoyacaksın beni?!" diye bağırdığımda dudakları titrerken başını eğdi.

Aram'a baktım ve burukça gülümserken gözlerimden yaşlar boşalıyordu. O da benim gibi ağlıyordu.. Son kez yakışıklı suratına baktım..

İçimden "Kısa süreli de olsa beni bir yalana inandırdığın için, her gece saçlarımı okşayarak beni uyuttuğun için teşekkür ederim.." dedim o buruk gülüşün arkasına sığınırken.

Ancak dudaklarımdan "Sizi hiç bir zaman affetmeyeceğim." kelimesi çıktı.

Hepsi duyduklarıyla yıkılmıştı. Benden ise geriye hiç bir şey kalmamıştı.

"Merak etmeyin, yalnız kalmam ben." dedim ağlamama rağmen başımı dikleştirerek.

"Gerektiğinde gururuma ve onuruma sarılıp uyurum.. Siz de olmayanın aksine."

Son kez gözlerimi hepsinde gezdirdiğimde Bawer bey'in suratı kıpkırmızı olmuştu. Nefes alamıyor gibi ellerini gömleğinin düğmelerine attığında yutkunarak yürümeye başladım.

Arkamı döndüğüm an hepsi bağırarak peşimden koşarken küt diye bir ses duydum.. Şimal hanımın çığlığı konağı inletirken Ferzan "Baba!" diye bağırdı.

Dudaklarımı ısırdığımda ağzımda kan tadını hissederken başımı eğerek ağlamaya devam ettim. Ayaklarım geriye dönmek isterken son parçaları kalan gururuma sığınarak konaktan ayrıldım..

Boğazım düğüm düğümdü, ne kadar ağlasam da geçmiyordu. Birileri peimöden koştur kolumdan tutup çevirmeye çalıştı ama kimseye aldırmadım. Beynim kafamın içinden alınmış gibiydi.

Başımdan aşağı dökülmeyen başlayan yağmur damlaları gözyaşlarımı gizlerken yürümeye başladım. Sol tarafım alev almıştı, kül olmuştu.

Hamza ve Emir'i bile görememiştim. Vedalaşamamıştım onlarla. Biliyorlar mıydı gerçeği? Bilseler bile yapabilecekleri bir şey yoktu.. Henüz küçüklerdi. Umarım arkamdan çok anlamazlardı. Yokluğumu hissetmezlerdi umarım.

Bazen zor da olsa gitmek gerekiyordu.. Sonunu göremediğin, o yolu yürümemek gerekiyordu. Kalbim darmadağındı. Güzel günlere olacak bütün inancımı yok etmişlerdi..

Bu kez ailem olarak kabul ettiğim ve sevdiğim adam tarafından öldürülmüştüm ben.. Annesiz olan o küçük çocuk yine yalnızdı işte.

Veda ettiğim o insanlar bütün umudumu öldürürmüştü. Beni yangının ortasında bırakmışlardı. Vedalar acıtıyordu.

Gözlerimin önüne düşen o kehribar rengi gözlere içimden lanet ederken "Beni böyle ortada bırakışını hiç bir zaman unutmayacağım.." dediğimde fısıltım esen rüzgarla havaya karıştı.

Savaşmayı bırakıyordum.. Ne kadar savaştıysam o kadar kaybetmiştim.

Yalpalayarak yürürken ıslanmayı umursamıyordum. İçimdeki süren yangını yağmur bile söndüremiyordu. İlerden koşarak bana doğru gelen bir adamı fark ettiğimde buğulu gözlerim ileriyi görmeyi engelliyordu.

Nefes nefese bir adım ötemde durduğunda tanıdım onu. Arkamdan çok gülmüşler miydi?

Boran şerefsizinin arkadaşı Ayaz tedirgince bana doğru bir adım atarken "Berbat görünüyorsun.." dediğinde "Biliyor muydun?" dedim fısıltıyla.

Gözlerime, yüzüme ve titreyen bedenime bakarak üzüntüyle kafasını salladı.

"Özür dilerim, ne kadar konuşsam da vazgeçiremedim."

Kafamı iki yana sallayarak yanından geçmeye çalışırken "Sen bana yabancısın, seni suçlamıyorum.." dediğimde yer ayağımın altından kayıyordu.

"Sana yardım edebilirim." dediğini duyduğum an gözlerim karardı.

Yaşananlara daha fazla dayanamayan bedenim kendini boşluğa bırakırken "Yalnız kaldım ben.." dedim.

Son cümlelerimdi bunlar.. Gözlerim karardı, perde kapandı ve bazı vedalar yaşandı.
Kaburgalarımı kıracak kadar acıtan..

 


❄️

ÖMER BORAN

Gözlerimi kırpmadan onu izliyordum


Gözlerimi kırpmadan onu izliyordum. Sevdiğim kadını, bakmaya doyamadığımı.
Uyuya kalalı kaç saat olmuştu, farkında bile değildim. Ona her baktığımda zaman kavramını yitiriyordum..

Saçları, gün doğumundan daha da kızıl olan o güzel saçları.. Güzel gözlerini örten geceden güzel kirpikleri.. Kusursuz sesi, kalbime dokunan güzel teni ve her daim dudaklarımı bastırmak istediğim o güzel boynu..

Deliriyordum sanırım.. Sıçtığımın aklını kaybediyordum.

Koskoca Boran ağa bir kadın uğruna deliriyordu. Eğer olurda.. bir gün bakamazsam, bakıpta o beni görmezse diye doya doya seyretmek istiyordum güzel yüzünü.

Belki de yüzünü her daim hatırlamak, asla unutmamak içindi her daim onu görmek istemem.

Oysa ne zor olmuştu onu sevdiğimi kabullenmek, kendime itiraf etmek.

Bilmiyordum, lanet olsun ki bir bok düşünemiyordum..

Ben çocukluğumda ailemle birlikte öldürülmüştüm. Belki gömüldüm, toprak bile yaptıklarımdan sonra kabul etmiyordu beni. Ama sonra o çıktı karşıma..

Bir intikamın en önemli darbesi olduğu fikri ilmek ilmek işlendi aklıma yıllarca.. Onu ilk gördüğümde on beş yaşındaydı.

Dedem yıllardır süre gelen düşmanlığını bana da işlemişti. Yaşamıyordum, bir hayatım yoktu o bana gülümseyene kadar. Kusursuz planlarını aklıma işleyen dedemle peşine takıldığımda yetiştirme yurdunda kalan kimsesiz bir kızdı gözümde. Benden farksızdı..

Ben her daim yanındaydım ama o beni görmüyordu. Gözümü nefret bürümüştü, derin bir öfkeyle doluyordum onu her gördüğümde. Ama bu öfke içime işlenenden daha büyüktü. Rahatsız ediciydi. Neden bu kadar rahatsız olduğumu kendim bile bilmiyordum.

O bana güldüğünde anladım. Onu gördüğüm an aşık olmuştum. Üzerinde beyaz kısa bir elbise vardı. Okuldan gelmiş, karşısındaki kız arkadaşı düşüp ağladığında onu yerden kaldırırken kocaman gülümseyip teselli etmişti.

Sanki her şey ağır çekime alınmış gibi, bir bir işledi ruhuma. Kabullenemedim..

Kendimi daha da öfkeyle doldurduğumda dedeme sabırsızca gittiğim her gün zamanı var diyordu. Onun aklındakileri ben bile çözemiyordum.

Her zaman ölü bir adam olarak yaşayacağımı sandım..

Sonra o geldi.
Kapattı gözlerini, yasladı başını göğsüme.

Hiç bir şeye değişmeyeceğim kokusunu soluduğum an onun tiryakisi olacağımı biliyordum. Kokusunu derince solurken sarıldım sımsıkı.. O an zaman bizim için dursun istedim..

Tüm imkansızlıkların içinden onu kaçırıp götürmek istedim. Onun canı hiç acımasın istedim..

Ama imkasızdık işte. Biliyordum ama lanet olsun ki duramıyordum. Atmanlıların evini basıp, henüz bilmediği kızlarını zamanı geldiğinde onlardan alacağımı söylediğimde delirmişlerdi. Büyük bir haz almıştım o zamanlar, inkar edemezdim.

Onların acı çekeceği için mi, yoksa yıllardır izlediğim o masum kızı kendime alacağım için mi bilmiyordum.

Şimdi ise onu böyle masum uyurken gördüğümde nefesim kendisine dar gelen ciğerlerimi parçalıyordu.. Gerçekleri yarın söyleyecektim, ve beni belki de affetmeyecekti.

Tek bildiğim, onu asla bırakmayacak olmamdı. Bu saaten sonra gitmesine, benden kopmasına asla izin veremezdim. İntikamı da yemini de aylar önce siktir etmiştim. Dedemin ve amcamın eli boş durmayacağının farkındaydım. Bu yüzden aylar önce yanlarından taşınarak onlara rest çekmiştim.

O benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyordu.. Her şeyden habersiz, masumdu.. İnkar etmiyordum. Çok hata yapmıştım şimdiye kadar.

Belki de hayatımda yaptığım tek doğru şey onu sevmekti.

Ailesinin ölümüne şahitlik eden ve sadece intikamı için yaşamını sürdüren ben, ailemin katillerini bile affetmeyi kabullendim onun için.

Her şeyi anlatmayı çok istemiştim. Dilimin ucunda söylenmeyi bekleyen bir çok kelime vardı ama nereden başlayacağımı bilmiyordum. İlk kez yolunda giden hayatımı ve onu mahvetmek istememiştim belki de.

Yatakta kıpırdanıp kollarını bana sardığında okşadığım saçlarına küçük bir öpücük kondurdum. Başkalarına göstermediğim o gülümseme karşımdaki güzelliği her gördüğünde istemsizce beliriyordu dudaklarımda.

Sıkıntılı bir soluk alırken yarın olacakları düşündüm

Sıkıntılı bir soluk alırken yarın olacakları düşündüm.. İçimdeki duyguları kontrol edememiş, o bana bütün saflığıyla gelirken kendime mukayyet olamamıştım.

Yarın o küçük ellerinden tutup, aşiretin toplanacağı yere götürecektim onu. İlk kez birini kaybetmekten korkuyordum..

"Şimdi özür dilesem, bütün otoritemi siktir edip ayaklarına kapansam, yalvarsam beni affeder misin kızıl?" diye mırıldandım.

Sanki üzüntümü hissetmiş gibi yüzünü göğsüme sürttüğünde dudaklarımda acı bir gülümseme belirdi. Bu saaten sonra onu bırakmaya niyetim yoktu. Gerekirse kapısında köpek olacaktım ama affettirecektim kendimi.

Ona zorla hiç bir şey yaptırmayacaktım. Dedemle daha dün konuşmamı yapmıştım.. Eğer o konağa gelir ve kan davasını hala sürdürmek isterse onu bir çırpıda silecektim hayatımdan. Gerekirse öz dedeme düşman olurdum bu saaten sonra, ama kollarımın arasında olan güzeller güzelimden vazgeçmezdim.

Komodinin üzerine bıraktığım telefon titrediğinde hava yeni aydınlanmaya başlamıştı. Ekrana düşen mesajda gördüğüm isimle kaşlarım havalandı. Kız kardeşim Nihle'nin neden bu saate mesaj attığına anlam veremezken hızla bildirime tıkladım.

"Abi ben çok kötüyüm hastanedeyim ne olur hemen gel." yazmıştı sadece.

Kaşlarım çatılırken arama tuşuna basarak telefonu kulağıma götürdüm. Açılmayan telefonla "Sikeyim!" diyerek kısıkça konuşurken Bade'yi uyandırmamaya dikkat ederek başını yavaşça yastığa yerleştirdim.

Saat daha sabahın beşiydi. Acil bir şey olmasa kardeşim bu saate asla bana mesaj atmazdı.

Yavaşça ayağa kalktığımda ellerimi sinirle saçlarımdan geçirdim. Bade'ye sıkıntıyla bakarken yavaşça omzuna dokunup "Güzelim." dediğimde homurdanarak bana sırtını döndü.

"Sikeyim böyle işi." diye söylenirken onu derin uykusundan uyandırmaya kıyamayacağımı fark ettim. Bu gece onu çok yormuştum, bitkin düşmüştü.

Hızlıca üzerimi giyindiğimde aklımda olan tek şey o uyanmadan hastaneye gidip gelmekti. Kardeşimin yanına gidip durumuna bakacak ve yanına güvendiğim bir adamımı bırakıp hemen geri dönecektim.

Bade'yi burada tek başına bırakmayı kendime yediremesem de o uyanana kadar gidip gelmek zorundaydım. Çekmeceyi açtığımda küçük bir not kağıdı ve kalem gördüğümde hızlıca kısa bir not yazdım her ihtimale karşı.

"Günaydın güzel sevgilim. Kardeşim rahatsızlandığı için hastaneye gidip hemen geliyorum. Eğer uyanırsan beni bekle, sana geleceğim. Sadece yat, dinlen ve beni bekle. Seni çok seviyorum."

Yazdığım notu komodine koyduktan sonra öpmeye doyamadığım saçlarına ufak bir öpücük kondurarak odadan çıktım.

Keşke daha çok öpseydim..

Her ihtimale karşı resepsiyona geleceğime dair haber verdim. Badeyi gördükleri an beni beklemesi gerektiğini söyleyeceklerdi.

Otelden ayrılıp otoparka hızlı adımlarla yürürken arkamdan gelen sesle gözlerim kısıldı. Adımlarımı yavaşlatıp arkamı döneceğim an kafama geçirilen siyah bir çuvalla "Ne oluyor lan?!" diye bağırırken kollarım birileri tarafından tutuldu.

"Sizin gelmişinizi geçmişinizi sikerim! Bırakın lan beni!"

Kollarıma ve bacaklarıma asılan bedenlerden kurtulmak için debelenirken konuşma seslerinden fazlaca sayıda olduklarını anlayınca öfkeyle soludum.

"Bırakın dedim ulan! Kimin köpeğisiniz siz?!"

Bir araba sesi geldikten sonra cüsseme rağmen bir sürü kişi tarafından yaka paça arabaya bindirildiğimde kollarıma ve bacaklarıma dolanan ipleri hissederken etrafa yumruklar savuruyordum.

"Sakin ol oğul." diyen sesi duyduğumda kaskatı kesildim.

Defalarca bedenime dolanan ipler, boynuma da dolanmış beni boğuyordu sanki. Kafamdan çuvalı çıkarttıkları an gözlerim benimkine benzer gözlerle kesişti.

"Dede."

Arkasına yaslayıp gülerek "Demek artık dede diyorsun.. Babaya ne oldu?" dediğinde dişlerimi sıkmaktan kırmak üzereydim.

"DEDE!" diye kükrediğimde gülümseyen suratı aniden silindi.

"Dede! Sen yapmaya çalışıyorsun?! Beni hemen bırakacaksın yoksa dedem falan demem çeker vururum seni!"

Bir pusuya düşürüldüğümü fark ettiğimde aklımda, gözlerimin önünde ve kalbimde olan tek kişi sıcaklığından zorlukla ayrıldığım sevdiğimdi..

Kandırılmıştım, kandırılmıştık.

Beni zorla bir depoya hapseden otuz tane adamın hemen arkasında gülen adam dedemin ta kendisiydi. Etrafa ve ona küfürler savururken bu saatten sonra artık yabancıydık, bir el olmuştuk.

Onca direnişime rağmen beni sandalyeye bağladıklarında sinirden kızarmış gözlerimi kaldırıp ona baktım ve "Neden?" dedim.

"Bu siktiğimin şeyini neden yapıyorsun bana?!"

İfadesiz suratıyla bana bakarken ellerini arkasında bağlayarak bana yaklaştı.

"Ulan ilk kez.." dediğimde sesim kısık çıkmıştı.

"Hayatımda ilk kez gerçekten gülümsedim ben."

Kafasını sallayarak "İşte bu yüzden." dedi.

"Sana bu şehirde istediğin herkesi alırım, ama o kız olmaz."

Dişlerimin arasından "Buna sen karar veremezsin! Son kez söylüyorum beni şimdi bırakmazsan, serbest kaldığımda taş üstünde taş bırakmam!" diye bağırdım öfkeyle. Gözüm döndüğünde kimseyi görmeyeceğimi çok iyi biliyordu.

Buna rağmen "Çoktan karar verdim." dedi utanmadan.

"Senin onu terk ettiğini bilecek. İntikamımı aldım, hemde en güzel şekilde." dediğinde bedenim kaskatı kesildi.

Gözlerim sinirle dolarken "Sen ne yaptın?" dedim dehşet içinde.

"Bunu yapamazsın.. Bunu bana yapamazsın dede! Ona her şeyi benim söyler ihtimalini alma elimden.."

Bir şey söylemeden arkasına döndüğünde deli gibi bağırmaya çalıştım. İlk kez yalvardım, ilk kez sesim titredi arkasından, ama durmadı.

"HEMEN ÇÖZÜN BENİ SİKTİĞİMİN ŞEREFSİZLER!" diyerek depoyu inletiyordum.

Bade..
Güzel sevgilim buna dayanamazdı. Bugün olmazdı. Yaptığım hataları bu şekilde yanlışlarla birlikte öğrenemezdi. Ve beni asla affetmezdi.

Deli gibi bağırmaya devam ederken beni karanlık depoda yalnız bıraktıklarında bedenim gibi sesimde yorgun düşmüştü.

Ortamdaki sessizlik dahi canımı deli gibi acıtırken "Uyandığında yanında olamayacağım için özür dilerim sevgilim.." dedim acı dolu çıkan sesimle.

Dedemi çok iyi tanıyordum. Her şeyi bitirmeden, beni Bade'den tamamen ayırmadan durmazdı. Neler yaptığını bilmesem de onu kırıp dökmeden, o aileyi bitirmeden durmayacaktı.

Ona bunun bedelini ödetecektim. Yaptıklarının cezasını bin katıyla çekecekti..

Gözlerimi yenilmişlikle yumarken, bir damla göz pınarlarımdan akarak yanağımdan süzüldü.

Belki annem ve babam öldükten sonra ilk kez ağlıyordum..

Ben karanlığın ortasında yapayalnızken, sevdiğim kadın da orada bir başınaydı.

Uyandığında beni göremeyince ne yapacaktı? Çok üzülür müydü? Bakmaya doyamadığım gözlerinden yaşlar akar mıydı çok?

Kıyamazdım..
Saçlarını okşarken bile ellerim titrerken ağlamasına dayanamazdım.

Benden ne kadar nefret edecekti kim bilir.. Yazdığım notu bulsa dahi ben ortalarda olmayınca yalan zannedebilirdi.

Korktuğum başıma gelmişti ve ben onu kaybetmek üzereydim. Belki de çoktan kaybetmiştim.

Islanmış kirpiklerimi araladığımda karanlığın içinde gezindi gözlerim. Hata yapmıştım.. Ve bu hata onu kaybetmeme sebep olmuştu.

Daha önce Atmanlı'lar ile tartışıp evden ayrılmak üzereyken Firaz'ın haber vermesi üzerine bulmuştum onu.

Şimdi hangi lanet yolu bulacaktım onu kaybetmemek için?

Daha doyamamıştım.. Bin yıl geçirsek de doyamazdım.

Gözlerimden ardı ardına yaşlar boşaltırken kalbim ağrıyordu.

"Sanırım bu sefer gerçekten gidiyorsun.." dediğimde sesim karanlığın içine karıştı.

Eğer o giderse kaybederdim.. Eğer o giderse ben biterdim.

Belki de çoktan kaybetmiştim.

❄️

Bütün yorumları size bırakıyorum.. Son okuduklarına rağmen, Ömer'i yargılayacak olanlar vardır. Evet başta hata yaptı ancak Bade'yle ikinci konuşmasından sonra çoktan intikamı unutmuştu. Ömer, yani boran aşık oldu arkadaşlar.

Sizce bundan sonra ne olur dersiniz? Bade ve Ömer defalarca birlikte oldu ve Bade.. herkesi terk etti.

Peki ya ailesi?

Ve o bölümde de çok şaşıracaksınız 🥹

Sizi çok seviyorum. Kendinize iyi bakın ♥️

 

Bölüm : 17.07.2025 23:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...