22. Bölüm
pembikhayaller / BİR KÜÇÜK SIR / Bölüm 22: Cüce Hayalet

Bölüm 22: Cüce Hayalet

pembikhayaller
pembikhayallerr

Bölüm 22: Cüce Hayalet

Bawer bey gözlerini açtığında henüz oksijen maskesinden dolayı nefesi düzene girmediği için konuşmamıştı. Uzaktan gördüğü ailesinin endişeli halinin yanı sıra suratlarında gördüğü heyecanı o haliyle bile fark ettiğinde garipsedi.

Ferzan aradan geçen bir saatin sonunda dayanamayarak "Baba sana bir süprizimiz var." dediğinde Adar sinirle koluna vurdu.

"Adama ikinci kalp krizi mi geçirtmek istiyorsun lan?" diye sessizce konuştuğunda Ferzan dudaklarını birbirine bastırdı.

Heyecandan yerinde duramıyor, bir an önce babası ve kız kardeşi kavuşsun istiyordu.

Aram günler, belki de yıllar sonra içten gülümseyerek "İyisin babam.." dedi.

"Daha da iyi olacaksın."

Yoğun bakımdan henüz odaya alınmadığı için yanına çok yaklaşmadan "Affet beni. Bu süreçte yanında olamadım, destek olamadım sana." dediğinde Bawer bey utançla gözlerini yumdu.

Asıl o çocuklarına destek olamamış, iki yıldır hiç bir şeyle ilgilenmemişti. Aklına düşen kızıyla gözleri dolduğunda başını yana çevirdi.

"Şimal ana yoldadır babam." dedi Berzan.
"Ben aşağı inip onları karşılayım."

Aram'la göz göze geldiklerinde abisinin başıyla onayladığını görünce yavaşça odadan ayrıldı. Ard arda asansörün düğmesine basarken heyecandan içi kıpır kıpırdı. Aşağı indiğinde bir süre etrafa bakındı ancak gelen giden yoktu.

Kantine su almak için uğradıktan sonra tekrar yukarı çıkacakken asansörün önünde duran Bade ve Cafer'i gördü. Tam yanlarına gideceği an Bade tedirgin ifadesiyle bir şeyler söyleyince Cafer asansöre tek başına bindi. Kaşları çatılan Berzan'ın bakışları kardeşinden ayrılmıyordu.

Genç kızın telefonu kulağına götürerek bir köşeye geçtiğini görünce ne olduğunu sormak için yanına giderken kalbinden çıkartamadığı diğer kadının adını duydu kardeşinin ağzından.

"Efendim Esra?"

Kalp atışı hızlanırken bir adım daha attığında tam arkasındaydı. Ancak Bade'nin arkası dönüktü ve her ne duyduysa omuzları gerilmişti.

"Ne oldu?!" diye bağıran Bade ile Esra'ya bir şey olduğunu düşündüğü için o da endişelenmişti.

Karşıdan dinlediği konuşmadan sonra endişeyle elini alnına götüren kız kardeşi "Tamam.." dedi ancak sesi çok endişeliydi. Neler olduğunu anlamıyordu.

"Sakin ol, ben şimdi geleceğim. Ateşi kaç derece Mavi'nin?"

Bade'yi çatık kaşlarıyla dinlerken kimden bahsettiğine anlam veremedi.

Mavi kimdi?

Her kimse belli ki hastaydı.

O an Bade "Mavi'nin dolabında Calpol şurup var, üzerinde bebekler için yazıyor!" dediğinde şaşkınlıkla ağzı aralanırken kardeşiyle göz göze geldi.

Duyduğu bebek kelimesiyle çıkmaza giren düşüncelerinden dolayı bedeni kasılmış, omuzları gerilmişti.

Berzan gözlerine baktığı kardeşinin şok oluşuna, ardından telaşlı hareketlerine şahit oldu. Bir adım geri giderken telefonu kulağından indiren kız kardeşinin anlamsız hareketleriyle kaygılanmıştı.

Kimdi Mavi diye bahsettiği bebek? Esra ile ilgisi neydi?

İçine dolan sıkıntılı düşüncelerin doğru çıkmaması için dua ederken "Mavi kim?" dedi ard arda.

Kardeşinin gözlerine yerleşen dehşet dolu bakış, onunda bu konuşmayı duymasını beklemediğini belli ediyordu.

İki yılda hayatında neler değişmişti? Bilmediği neler yaşamışlardı?

En kötüsü de.. Mavi diye bahsettiği, Esra'nın bebeği olabilir miydi?

Yutkunarak "Bade, lütfen cevap ver çıldıracağım." dediğinde elleri yumruk olan genç kız konuyu değiştirmek adına "Ne işin var burada?" diye sordu.

Berzan yanıt alamadığı için sabırsızca "Sana bakmaya indim." dedi.
"Soruma cevap vermedin."

Bade gergin bir ifadeyle bakarken ne söyleyeceğini düşünüyordu. Telaşlı olduğundan dolayı birden "Sorunun yanıtlanmasını hak etmiyorsun demek ki." diye ağzından çıkıverdi.

Berzan duyduklarıyla afallarken "Bu.. Bu kadar mı nefret ediyorsun, bu kadar mı sildin bizi Bade?" dediğinde genç kız gözlerini başka tarafa çevirdi.

Böyle demek istememişti, ama söylemişti işte bir kere.

"Acelem var Berzan. Babanı görmeye ilk müsait olduğum an geleceğim, şimdi gidiyorum."

Yanından hızla geçtiğinde Berzan arkasını dönmeden "Ne yapsan, ne etsen haklısın." dediğinde genç kız duraksayarak arkası dönük olan adama baktı.

"Aklımıza sıçayım ben!" diye yükseldi Berzan.

"Senden sakladığımız şey çok büyüktü haklısın! Ama amacımız asla seni kandırmak, sana yalan söylemek değildi. Bir kere-" dedi ve duraksadı gözleri kapanırken.

Bade ses tonundaki çaresizliği duyunca tırnakları avucuna saplanmıştı.

"Bir kere dinlemedin bizi. Dinlemeden etmeden çekip gitmek ne demek be kızım?!" diyerek ona döndü.

Gözleri dolu olan abisine baktığında aklında hala Mavi vardı, ancak bacakları hareket edemiyordu.. Gidemiyordu işte.

Aslında korkuyordu Bade.. Kendilerini bir şekilde haklı çıkartmalarından, onları dinleyince inanacağından korkuyordu.

"Ömrümüzden ömür gitti bizim." dedi Bade'ye bir adım atarken.

Gözünden akan bir damla yaşı elinin tersiyle silerek "Bütün ailemiz dağıldı, öldükte cenazemiz bile kılınmadı bizim. Babam yukarda açtı gözlerini.. İlk bizi gördüğünde sevindi biliyor musun? Ama sonra düşüncelerini toparladıkça yüzü düştü. Neden biliyor musun?"

Bade kafasını iki yana salladı masumca. Görmek istiyordu babasını...

"Sen bir an olsun aklından çıkmıyorsun çünkü. İki yıldır o konaktan taşınmayı teklif ediyoruz, babam sırf bu duruma gelmesin diye çabaladık. Ama gitmedi. Neden peki?"

Bade dudağını ısırarak tekrar salladı kafasını iki yana.

"Acı da verse seni hatırlatan o konaktan, senin izlerin olan o konaktan ayrılmayacağını söyledi."

Bade kısa bir süre duraksayarak başını hafifçe yere eğdi ve gözlerini yumdu. Belki kayıtsız görünüyordu, ancak içinde hissettiği acıdan bir tek o haberdardı.

Kafasını kaldırıp yutkunarak "Her şeyi anlarım Berzan.." dediğinde ilk kez sesinde bir duygu yakaladığı için şaşırırken dikkatle kardeşine bakıyordu Berzan.

"Belki kırgınlığımda geçer, öfkem de.. Ama beni kaybedeceklerini bile bile bunu bana nasıl yaparlar hissi asla geçmez. Anlıyor musun?"

Berzan kaskatı kesilirken elindeki su şişesini sıktı fark etmeden. O an acıları ortaktı. Haklıydı Bade.. Bir gün söyleyeceğiz diye diye kaybetme korkusundan ertelemiş, ancak sonunda korktukları başına gelmişti.

"Ne desen haklısın." dedi ses tonundan fark edilen pişmanlıkla.

"Ama kendini, bizi geç bulduğumuz bu duygudan mahrum etme. Seni çok özledim Bade'm."

Bade daha fazla dayanamayacaktı. Hızlıca "Acelem var. Yarın geleceğim, konuşacağız." dediğinde Berzan'ın yanıt vermesini beklemeden ayrıldı yanından.

Arkasından bir süre bakan Berzan kaç dakika geçti bilmiyordu. Omzuna dokunan elle irkilerek arkasına döndüğünde Aram, kardeşinin dolu gözlerine bakarak kaşlarını çattı.

"Ne oldu, nerede Bade?"

Berzan'ın gözünden bir damla yaş akarken "Gitti." dedi sessizce.

"Affetmeyecek bizi abi. Biz Bade'yi kaybettik."

Aram'ın suratı kasılırken iç çekerek kardeşini kafasından kendine çekti ve göğsüne bastırdı.

"Zor olacak.." dedi ağlamamak için kendini kasarken.

"Ama affettireceğiz kendimizi. Buraya, bize dönmüşken vazgeçmek yok."

❄️

Bade yol boyunca tedirgindi. Bir yanda ailesi, bir yanda hastalanan bebeğiyle düşünceleri dolup taşmıştı. Endişeyle kapıyı aralayıp içeri girdiğinde "Esra!" dedi hızlıca.

Çantasını koltuğa fırlatarak odasına girdiğinde Esra "Bade ateşi biraz düştü, sakin ol." dediğinde gözü direkt uyuyan bebeğini buldu. Üzerinde sadece zıbını olan Mavi'nin kızarmış yanaklarını görünce içi burkulurken koşar adımlarla yanına gitti.

Yatağın kenarına oturup bebeğinin alnından öperken titrek bir nefes aldı. Kenardaki ateş ölçerle baktığında 38.3 derece olduğunu görünce dudağını ısırdı.

"Hava değişiminden oldu sanırım." dedi Esra sessizce.

"İsmail abi de yok, telefona bakmadı. Delireceğim sandım Bade."

Bade arkadaşına sarılarak "Teşekkür ederim." derken sesi titredi.

"Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum Esra."

Esra geri çekildiğinde "Saçmalama!" dedi kızgınlıkla.

Arkadaşının dolu gözlerine baktığında iç çekti. Bade'nin böyle durumlarda soğukkanlı olduğunu biliyordu ve bu duruma hayrandı. O yüzden bu haline anlam veremedi.

"Teyzeyim ben, ilgileneceğim tabi. Hem sende başka haller var, dökül bakalım."

Bade bir yandan kızının saçlarını okşarken, diğer yandan da Berzan'la olan konuşmaları anlattı arkadaşına. Esra duyduğu isimle burukça gülümsedi. Belki de Berzan'la sevgili olsalar her şey beklediği kadar iyi gitmeyecek, ayrılacaklardı. Ancak yaşayamadıklarının içte kalmışlığı çok kötüydü.

İki yıl geçse de bir türlü aklından çıkartamamıştı onu. Çünkü konuştukları iki haftada kendi babası da dahil, hiç bir erkekte hissetmediği ilgiyi ve sevgiyi görmüştü.

Esra arkadaşının elini tutarken "Bak Mavi'ye turuncum." dedi.

"Ben ve İso tabii ki her zaman yanındayız. Ama ailende seninle birlikte olsaydı, sana destek olsaydı fena mı olurdu? Mavi ilk ateşlendiğinde beni ağlayarak aradığını hatırlıyor musun? Hiç unutmuyorum telefonda bana yanımda kimse olmadığı için ne yapacağımı bilmiyorum deyişini."

Bade sessizce arkadaşını dinlerken Mavi'ye bakıyordu. Esra'nın anlattıklarıyla bir anda geçmişi hatırladı.

Henüz iki aylık olan bebeğinin bir anda ateşi çıkmıştı. O gün evde tekti ve endişeden ne yapacağını bilememişti. Mavi huzursuz olup ağlamaya başladığında, elinden bir şey gelmediği için o da bebeğiyle birlikte ağlamıştı. O an öyle yalnız, öyle çaresiz hissetmişti ki asla unutamayacağı bir gündü.

İlk kez aklından o zaman geçirmişti 'O adam.. bebeğimin babası yanımda olsa nasıl olurdu?' diye. Şimdi kızı babasıyla aynı şehirde, iki farklı yabancıydı.

Ne kadar içten içe öfkesi halen yerinde dursa da Boran'ı o şekilde bıraktığında içi cız etmişti. Bir bebeği olduğunu bilse, ne yapardı?

Ona bunca zaman söylediği için elinden almaya çalışır mıydı? Belki de hiç umursamazdı bilmiyordu. Bazı zamanlar düşünüyordu..

Ne olursa olsun, Boran'a söylememesinin haksızlık olduğunu biliyordu. Terk de edilse, hayatında büyük bir yıkıma da sebep olsa ortada bir çocuk vardı ve bu Boran'dan çok bebeğine haksızlıktı belki de..

Ama, amaları vardı işte. İçini kemiren düşünceleri bir türlü atamıyordu aklından.

"Bade!" diye seslenen arkadaşıyla irkilirken "Ne dedin?" diye sordu.

"Nereye daldın kızım? Babanı görünce ne yapacaksın diyorum?"

Bade omuz silkerek burukça gülümsedi.

"Sanırım onları dinleyeceğim. Bu onlara hak vereceğim anlamına gelmez, ama ilerde pişmanlık olsun istemiyorum içimde. Zaten bir anda buraya gelme sebebim de bu."

Esra heyecanla "Belki ilerde söylersin Mavi'yi!" diye atıldı.

"Düşünsene Mavi'nin dayılarıyla geçireceği zamanı. Kalabalık bir ailenin içinde büyüse, senin her zaman istediğin gibi. Çok güzel olmaz mı?"

Bu düşünce bile Bade'nin karnında kıpırtılara sebep olmuştu. Şu an da tek bir isteği vardı, o da kızının mutlu bir hayat sürmesiydi. Kendisi gibi kimsesiz, yalnız büyüsün istemiyordu.

Ve sonuçta hayattı bu.. Yarın bir gün ne olacağını bilmiyordu. İlerde kendisine bir şey olursa, Mavi ne olacaktı?

Elbette Esra ve İsmail vardı.. Ancak kendi canından ve kanından olan akrabaları varken bilmemeleri Mavi'ye haksızlık değil miydi?

Ya büyüdüğü zaman bir şekilde öğrenip karşısına çıkarak hesap sorarsa ne yapacaktı?

"Of!" dedi elini başına götürürken.

"Düşünmekten beynim patlayacak artık Esra. Sende yoruldun canımın içi, hadi git uyu."

Esra'yı odasına gönderdikten sonra üzerini değiştirip kızının yanına kıvrıldı. Sessizce kızına her zaman söylediği ninniyi mırıldanırken deli gibi uykusu olmasına rağmen içinden halen atamadığı endişe yüzünden uyuyamadı. Tam gözleri kapancağı sırada bağırarak ağlamaya başlayan Mavi ile gözlerini açtı. Bebeğini kucağına aldığında odanın kapısı açılıp İsmail içeri girdi.

"Ne oldu Bade? İyi misiniz abim, mesajları şimdi gördüm?!"

Bade elinde hissettiği sıcaklıkla "Yanıyor!" dedi.

"Mavi'nin çok ateşi var, hemen hastaneye gidelim!"

Pijamalarıyla olmasını umursamadan kızının üzerine ince bir pike örtüp Esra ve İsmail ile hastanenin yolunu tuttu.

En yakında olan hastanenin konumuna bakan İsmail tedirgince Bade'ye döndü.

"Güzelim, en yakın hastane on beş dakika sürüyor."

Bade kucağındaki kızından endişeli gözlerini İso'ya çevirdi ve "Tamam gidelim, en yakında neresiyse oraya gidelim hemen!" dedi.

İsmail bakışlarını Esra'ya çevirdiğinde genç kızın kaşları çatıldı.

Kafasını sallayarak "Ne oldu?" diye ağzını oynatan Esra'yla İsmail iç çekti. Yapacak bir şey yoktu.

Endişeli geçen yolculuğun sonunda Bade arabadan inerken kucağındaki kızının üzerine ince bir pike örterek acile koşmaya başladı. Esra ve İsmail de peşinden ilerlerken hastanenin ismini gören genç kız "Oha!" dedi.

"Özel Cihatlı Hastanesi mi?"

İsmail "Hiç sorma." dedi sıkıntılı sesiyle.

"Umarım Bade fark etmez, başka bir şansımız yoktu."

Acil müşadeye alınan Mavi'ye kayıt açtırmaya giden İsmail ne yapacağını düşünüyordu. Yurt dışından geldiklerini ve bebeğin kimliğini unuttuklarını söylediğinde, danışmadaki kız bu şekilde kayıt alamayacağını söyleyince İsmail bir avukat olarak takır takır hasta haklarını bildirdi. Nihayet bir sürenin sonunda danışmadaki kız pes ederek kaydı Bade'nin yeni kimliğinin üzerine açtı.

Esra endişeyle hemşirenin serum takmasını izleyen arkadaşının omzuna elini koydu ve "Endişelenme.." dedi burukça.

"Mavi'miz iyi olacak."

Bade dudağını ısırarak hızla kafasını salladı. İsmail yanlarına geldiğinde hemşire odadan çıkınca üçü de halsiz bir şekilde yatan mavi ile ilgileniyordu.

O sırada başka birisi daha vardı rahatsız olan.. Bade ve Boran'ın kısa süreli yüzleşmesinden sonra Boran'ın kardeşi Nihle rahatsızlandığı için abisini defalarca aramış, ama ulaşamamıştı.

Boran, Bade'nin parmağındaki yüzüğü gördüğünde tam anlamıyla yıkılmıştı. Düşünceleri birbirine girerken, yıllardır gerçeği açıklamayı beklediği zamanın artık geldiğini düşünüyordu. Ama Bade öyle bir şey göstermişti ki, bütün lafları ağzına tıkılmıştı.

Firaz'ın yanından fırtına misali eserek geçen Boran kayıplara karışınca Nihle şansını deneyerek bu sefer Firaz'ı aradı. Firaz, yanında çekingen kalan kızı Cihatlı hastanesine götürmüştü. Boran abisine ulaşamak için telefonla konuşmaya çıktığında daha önce gördüğü tanıdık bir yüzle karşılaşmıştı.

İsmail...

Kaşları çatılırken bir köşeden ne yaptığını izliyordu. Danışmadaki kızla hararetle tartıştığını fark etti, ancak konuşmalarını duyamadı. Beş dakikanın sonunda İsmail danışmadan ayrılarak yürümeye başlayınca uzak mesafeden peşine takıldı.

İsmail'in girdiği alanı gördüğünde kaşları havalanırken "Çocuk müşahede ne alaka?" diye sordu kendi kendine.

Çatık kaşlarıyla içeri girdiğinde oda oda ayrılmış, ve kapısında perde olduğu için içerisi görünmeyen yerlere baktı bir süre. En baştaki odaya geçip perdeyi aralayınca boş olduğunu gördü. İkinci odanın perdesini yavaşça açtığında yatakta uzanan bir çocuğu ve anne babasını görünce mahçup ifadeyle "Pardon." diyerek hızlıca çekti perdeyi.

Üçüncü kapının önüne gelmişti ki içerden duyduğu tanıdık sesle eli duraksadı.

"Test sonuçları bir saate çıkacak." diyordu Bade.

Merakla ne konuştuklarını dinlerken içine tuhaf bir his girmişti.

"Güzelim artık sıkma canını, bak iyi o. Hiç bir şeyi yok bıcırığın."

İsmail kimden bahsediyordu? Ve Bade'nin sesi neden bu kadar üzgündü?

Badenin edeceği küfürleri göze alarak perdeyi aralayacağı an arkasından gelen hemşire "Beyefendi giremezsiniz!" deyince ağzının içinden küfür ederek hızlıca kapıdan ayrıldı.

Danışmada İsmail'in konuştuğu kızın yanına gidip kimin adına kayıt açıldığını sorunca danışman kız başta bilgi veremeyeceğini söyledi. Ancak hastane sahibi Boran'ın adını duyan kız endişeyle kayıtlara bakarak "Janset hanım." dedi.

"Janset Bade Yılmaz."

Ağzı şaşkınlıkla aralanan Firaz bir çocuk müşahede yazısına bir de danışmadaki kıza bakıyordu. Kafasını sallayarak oradan ayrılırken "Ne alaka lan?" diye kuşkuyla konuştu.

Boran'ı aradı defalarca ancak abisine en ulaşması gereken an da ulaşamıyordu.

Her şeyden habersiz Bade, üzgünce otururken İsmail bugün olanları düşünüyordu. Dayanamadığı için hastaneye gidip Aram ve Berzan'la konuşmuştu. Olanları Bade'ye anlatacağını söyleyen ikiliye sinirle "Adam mısınız lan siz?" demişti.

"Yıllar önce kardeşimi üzerseniz bir daha göremeyeceğinizi söylememiş miydim ben? Ne demek oğlum bir genç kızı kan davası uğruna tanımadığı bir adamla evlendirmeye kalkmak? Siz benim kardeşimi sahipsiz mi sandınız?"

İşte o an Aram'ın gözü dönmüştü. İsmail'in yakasına yapışıp "Bir bok bildiğin mi var ulan senin?!" diye kükremişti.

"Ben kardeşimi kendi kardeşlerimden kıskanıyorum, gidip düşmanım olan adama kız mı verecektim bir de! Siktiğimin evliliği falan olmayacaktı!"

İsmail şaşkınlıkla Aram'a bakarken "O zaman-" diye konuşunca "Her şey bok oldu!" dedi ellerini çeken Aram. Yorgunca koltuğa çöktüğünde Berzan, bir bir anlattı olanları İsmail'e.

Şimdi Bade'yi böyle yorgun ve düşünceli görürken içi parçalanıyordu.

"Baban.." diye konuşunca Bade hızla İsmail'e döndü.

"Görüşmeyecek miydin sen onlarla?"

Bade gözlerini bebeğine çevirip "Görüşeceğim an Mavi hastalandı." dedi yorgun sesiyle.

"Dinleyecek misin peki?"

Bade kararsızca "Bilmiyorum, ben artık ne yapacağım bilmiyorum." dedi.

"Her şey karıştı. Eskisi gibi salak yerine konmak istemiyorum."

İsmail iç çekerken Esra merakla ikiliyi dinliyordu.

İsmail boğazını temizleyerek "Onlara bir şans ver." dediğinde iki arkadaşın gözleri sonuna kadar açıldı.

"Affet demiyorum bak, sadece dinle!" dedi hızla.

Gözlerini yumarak "Sokayım böyle işe." diye söylendi ağzının içinden.

"Sen değil miydin onlarla görüşmeme mi söyleyen? Ne değişti şimdi?"

Bade'nin merakla bakan gözlerine bakarak burukça gülümsedi.

"Peşinden gidebilen, düzeltmek için çaba harcayan değer veriyordur güzelim. Yaptıklarına hak vermiyorum, belki de onlar durumun bu hale geleceğini düşünemedi." dedi.

Bade şok içinde abi bildiği adamı dinliyordu. Bir günde ne olmuştu?

"Onları özlediğinin farkındayım. Arana kalın bir duvar örsen de, her an onlar hayatında olsa nasıl olurdu diye düşündüğünü bilmiyorum mu sanıyorsun?"

Bade gözlerini kaçırırken Esra üzgünce arkadaşına bakıyordu.

"Bilmiyorum.." dedi sessizce kızına bakarken.

İsmail yanına giderek elini omzuna koydu ve "Sadece git ve onları dinle güzelim. İçinde bir pişmanlığın kalsın istemiyorum." dedi.

Bade olumlu anlamda kafasını sallayınca Esra sevinçle yerinde kıpırdandı. Mavi ilerleyen saatlerde serumdan dolayı daha huzurlu hissederek annesine şebeklik yapıyordu. Yeni çıkacak dişleri yüzünden ateşi çıktığını söyleyen doktorla hepsi rahatlarken İsmail bebek mağazasına giderek idareten bebek arabası almıştı.

Maviyi bebek arabasına yerleştirdiklerinde odadan çıkmadan önce "Şu ince örtüyü kapatalım üzerine, ne olur ne olmaz." deyince Bade hızla kafasını salladı.

"Haklısın."

Esra ve Bade kol kola odadan çıktığında hepsi yorgundu. Mavi eliyle örtüyü çekmeye çalışırken İsmail "Dur kız cimcime." diyordu gülerek.

Onların hastaneden çıkmasını izleyen Firaz kaşları çatık bir şekilde "İsmail'in bebeği mi oldu?" diye mırıldandı merakla.

"O zaman kaydı neden Bade'nin üzerine açtılar?"

Aklına dolan binbir düşünceyle içi içini kemirirken Bade ve diğerleri bu durumdan habersizdi. Yanında duran adamına "Bade ve diğerlerini uzaktan takip et. Nerede kalıyorlar, kim kim var hepsini öğren." diye tembihleyerek Nihle'nin yanına döndü.

Ertesi gün olduğunda Bade kahvaltı yaptırdığı kızını öperek "Bugün son bebeğim, anne her şeyi halledecek ve gideceğiz." dedi.

İsmail ve Esra birbiriyle bakışırken gitmelerinin bu kadar kolay olmayacağından emindi. Nedense uzun bir süre burada olacaklarını hissediyordu.

Bade akşam kızının iyi olduğuna emin olunca üzerini giyindikten sonra evden çıkarak hastanenin yolunu tuttu. İçinde bir heyecan olmasının yanı sıra gergindi. Belki de biraz sonra babası ile konuşacak, içindekileri dökecekti.

Peki buna hazır mıydı? Bilmiyordu...

Bawer bey'i normal odaya aldıkları için danışmadan yerini öğrenerek odanın önüne geldiğinde son kez üzerini düzeltti. Kapıyı tıklattığında karnına heyecandan sancı girmişti. Yavaşça kapıyı aralayınca odadaki kalabalığa bakmadan direkt olarak gözleri babasını buldu. Bawer bey eşindeki gözlerini kapıya çevirince buz kesti. Bilmiyordu, döndüğünü söylememişlerdi...

Henüz daha aklını yeni toparlarken, şimdi karşısında gördüğü hayal olabilir miydi?

Bu diğer hayalleri gibi değildi, daha gerçekçiydi. Dolan gözlerinden bir damla yaş akarken hızla yataktan sırtını kaldırmak istedi ancak hali yoktu. Şimal hanım şok olmuş ifadesini toparlamaya çalışarak "Sakin ol Bawer." dedi titreyen sesiyle.

Bade'nin ayakları mıh gibi çakılmıştı sanki. Ne bir adım atabiliyor, ne de geri gidebiliyordu. Burnunda tüten babasının ağladığını gördüğünde boğazına bir taş oturdu. Kontrolünü kaybetmek üzereydi. Onun özlem dolu bakışlarına karşılık verirken ona doğru koşup boynuna atlamak, omzuna başını yaslayıp saatlerce ağlamak istedi. Tüm yaşadıklarını anlatıp "Çok acı çektim yokluğunda baba.." demek istedi.

Bawer bey, şok olmuş ifadesiyle çocuklarına ve eşine döndüğünde onlarında Bade'ye baktığını görünce dudakları titredi.

Elini ağrıyan kalbine götürerek "Kızım.." dediğinde Bade'nin kalbi saniyelik olarak atmayı bıraktı. Yumruk olan elini elbisesine götürüp sıkarken Ferzan ve Adar ağlıyordu. Aram yıllardır beklediği buluşma gerçekleştiği için ağlamamak için kendini öyle bir kasıyordu ki alnındaki damar yerinden fırlayacak gibi atıyordu.

Berzan ise şaşkındı.. Dün ki konuşmadan sonra gelmeyecek sanmıştı. Hamza, burnunda tüten ablasından bakışlarını yere çevirdi. Gözlerine yerleşen özlem duygusunu kimse görmesin istedi. Dişlerini kırılacak kadar çok sıkarken gözlerini yumdu sinirle.

Hala olduğu gibi dikildiğini fark eden Bade yüzüne soğuk bir ifade yerleştirip başıyla selam verdi sadece. İnsanın ailesi bildiklerine yabancı olmak garip bir duyguydu.

Bir adım atarak "Geçmiş olsun." dediğinde Berzan gözlerini babasına çevirince gözlerinde kırılan cam parçalarına şahit oldu.

"Kızım.." dediğinde inanamıyordu. Dehşete düşmüş sesiyle "Bitanem." dedi tekrar.

Bade sesli bir nefes aldıktan sonra yutkundu. Gözlerini herkeste gezdirdiğinde perişan bir halde olduklarını gördü.

Böyle olmamalıydı.. Bu duruma gelmeyi o istememişti.

Ferzan hızla kenardaki sandalyeyi alarak babasının yanına çekti ve heyecanla "Otur Bade'm." dedi.

İşte o an Bawer bey anladı geldiğini. Ağlarken sevinçten gülmeye başlayıp kızına bakarak "Kızım gelmiş Şimal.. Gördün mü, kızım geldi!" diyerek sırtını hafifçe dikleştirdi. Aram endişeyle babasının yanına gidecekken Bade hızla haraket ederek sandalyeye oturdu ve "Sakin olun." dedi.

"Ani hareketler zararlı olabilir. Büyük bir hastalık atlattınız."

Bawer bey'in gülen suratı silindi. Titreyen ellerini uzatarak Bade'nin yüzüne dokunmak istedi, ancak yetişemiyordu. Ellerini geri çekecekken Bade oturduğu yerde hafifçe eğilince, gözlerinden bir bir dökülmeye devam etti damlalar.

Avuçladığı yüzü okşarken "Neden benimle yabancı biri gibi konuşuyorsun babam?" dedi acı içinde.

"Özlemedin beni?"

Bade sessiz kalarak titreyen dudaklarını birbirine bastırırken "Ben seni çok özledim bitanem." dedi.

Artık Aram ve Berzan'da ağlıyordu. Adar ağlayan annesini kendine çekip sarılırken, mutluluk ve üzüntü duyguları birbirine girmişti.

"Geldin.." dedi Bawer bey. Hala şoktaydı, inanamıyordu.

"Bir.. Bir kere sarılayım kızım? Bir kere çekeyim kokunu içine? Çok görür müsün babana?"

Canı öyle yanıyordu ki, dışardan bakan biri yüreğinden yükselen kor alevleri görebilirdi.

Bade kendine yalvaran gözlerle bakan babasına ne diyeceğini bilemedi. Sarılsa, o huzur dolu kokusunu alsa nasıl bırakıp gidecekti? Kalbinin kırılmış parçaları, sarılınca geçer miydi? Yokluğunda tek başına yaşadığı acılar silinir miydi bir çırpıda?

O an, hiç biri umurunda olmadı. Büyük bir istekle kendine bakan babasıyla, ufak bir çocuğun masum ifadesine bürünürken kafasını salladı yavaşça.

Bawer bey, ani hareket etmesini umursamadan uzanıp güzeller güzelini kollarının arasına aldı. Sımsıkı sarılırken saçlarını kokladı ve ard arda öptü. Burnundan o mis kokusu hiç gitmesin istedi..

Geri çekilip gerçekten yanında mı diye defalarca yüzüne bakıyor, sonra tekrar tekrar sarılıyordu. Berzan ağlamasına rağmen gülümseyerek elini abisinin omzuna koydu. Hamza, daha fazla bu manzaraya dayanamadığı için bir hışımla dışarı çıkmıştı.

"Neredeydin bunca zaman kızım? Neler yaptın, nasıldın? Ben.. öleceğim sandım yokluğunda babam..."

Kapının hızla kapanma sesi Bade'yi kendine getirdiğinde gerçek dünyaya döndü. Dolan gözlerini yukarı kaldırarak, ağlamamak için çabaladı bir kaç saniye. Ardından titreyen ellerini kaldırıp babasının kollarına yerleştirerek geri çekilmeye çalıştı hafifçe. Bawer bey kızının istediğini anlayarak geri çekilince Şimal hanım eşinin omzuna elini koyarak "Sakin ol Bawer, heyecanlanma." dedi ve Bade'ye döndü.

Burnunu çekerek iki yılda daha da güzelleşen kıza gülümseyerek "Nasılsın canımın içi?" diye sordu.

"Çok merak ettik seni."

Soğuk ifadesiyle başını sallayarak "İyiyim Şimal hanım." deyip Bawer bey'e döndü.

"Şimdi nasıl hissediyorsunuz kendinizi?"

Bawer bey'in yüreği parçalanırken ellerini tuttu kızının.

"Yapma ne olur babam... Böyle yabancı gibi konuşmayasın benimle."

Bade sıkıntılı bir nefes verdiğinde Aram araya girerek "Daha yeni döndü Bade baba." dedi.

"Oturup konuşacak vaktimiz olmadı. Sanada yeni uyandığın için söyleyemedik."

Bawer bey kendini açıklamak için kafasını iki yana salladı endişeyle.

Bade'nin elini sıkarken "Her şeyim üzerine yemin ederim ki seni evlendirmek gibi bir düşüncemiz olmadı kızım. Tek hatamız senden bu durumu saklamak oldu." dedi.

"Ben seni daha yeni bulmuştum babam, seni evlendireceğimi nasıl düşünürsün?"

Bade yavaşça ellerini çektiğinde Adar hüzünle babasına baktı. Nasıl da parçalanıyordu yüreği, aynı kendisi gibi...

"Beni zaten evlendiremezdiniz zorla, tek sorun bu mu sizce?"

Aram ilk kez kardeşinin konuya girmesiyle hızla sandalye alıp Bade'nin yanına oturdu.

Onu kendine çekip sarılmamak için ellerini yumruk yaparak bacaklarına yerleştirdi. Bade, gözlerinin içine derince bakan Aram'a döndüğünde suratını düz tutmak için zorlukla direniyordu.

"Bade'm, güzelim... Salaklık ettik, aptalız biz. Sen daha yeni gelmiştin." dedi hızla.

Korku dolu sesiyle konuşurken Bade merakla onu dinliyordu.

"İlk günleri hatırlıyorsun, biz sana yanlış davrandık. Sen de çok hırçındın, gideceğini söylüyordun. Eğer sana bir de bu durumu söylersek seni hiç tutamayız sandık." dedi hızla.

Berzan araya girerek "Sana İstanbulda peşinde birileri olduğunu söylemiştik, doğruydu güzelim. Amacımız sen bize alıştığında sana bu durumu sakince açıklamaktı. Ama sana alıştıkça daha da büyük bir korku kapladı içimizi. Evde olmadığımız her dakika bu durumla uğraştık. Düşman olduğumuz aşiretlerle bile bu durumu görüştük. Yemin olsun ki onlar ne derse desin ölmek, gerekirse öldürmek uğruna seni asla göndermeyecektik. Onlara dil dökme sebebimiz Urfa'da yaşamaya devam edebilmek içindi." dediğinde herkes Bade'nin ağzından çıkacak tek bir lafa bakıyordu.

Adar tireyen sesiyle "Seni kaybetmekten korkarken kendi hatamız yüzünden kaybettik." dedi.

"Bir an olsun çıkmadın aklımızdan. Köpek gibi pişmanız Bade."

Firaz hızla kardeşinin yanına gidip yere oturunca Bade şaşkınlıkla yerinden kıpırdamaya çalışarak "Ne yapıyorsun?" diye sordu.

Firaz kardeşinin elini tutup "Yalvarırım bir daha gitme!" dedi gözyaşları içinde.

"Özür dilemek bir halta yaramayacak biliyorum. Ama binlerce kez özür dileriz senden, gerekirse ayaklarına kapanırız. Gitme Bade..."

Bade onu yerden kaldırmaya çalışırken bu sefer babası araya girdi.

"Yokluğunda gözüme uyku girmedi kızım. Ne yiyorsun, ne içiyorsun, sağlıklı mısın, kim bilir ne kadar acı çekiyorsun diye düşünmekten bir gece bile huzurla uykuya dalamadım. Sen gittin, ben parçalandım babam. Daha sana doyamadım ben.. Bin yıl geçse de doyamam."

Bade gözünden akan bir damla yaşı hızla silerken Şimal hanım "Affet beni Bade." dedi.

"Biliyorum çok kırıldın, çok gücendin bana. Ne desen haklısın, ne yapsan haklısın. Ama sevgimiz konusunda asla kandırmadık seni. Bir çok kez söylemek istedik ama korkumuz engel oldu bize."

Bade hızla ayağa kalktı. Nefes alamıyordu, boğazını bir el sıkıyordu sanki. Geri geri giderken hepsi endişeyle ona bir adım attı ancak Bade'nin kötü halde olduğunu görüp durdular.

Sayıklar gibi "Ben.. Bilmiyorum." derken hızla kafasını iki yana sallıyordu Bade.

"Bilmiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum ben artık."

Aram daha fazla dayanamadı. Hızla ilerleyerek Bade'yi kollarının arasına aldı ve "Sen nasıl iyi olacaksan onu yap abim." dedi.

Kalbi parçalanırken "Eğer bizi affetmemek sana daha iyi gelecekse tamam, affetme. Ama ne olur, iyi ol sen." dedi saçlarından öperken.

Bade biraz olsun sakinleşince hızlı nefes alışları yavaşladı.

Aram'ın kollarından çıkarken "Düşüneceğim.." dedi. Kapıyı yavaşça açıp babasına bakarak "Bana zaman verin, ben- ben düşüneceğim." dedikten sonra hızla odadan ayrıldı.

Herkesi perişan halde o odada bırakırken koşarak asansöre bindi. Telefonu çalıyordu, duymuyordu. Asansör indiğinde koşmaya devam ederken biri kolundan tutarak durdurdu.

"Duymuyor musun kızım telefonunu? Ne oldu sana böyle?"

Cafer endişeyle Bade'nin omuzlarından tutarken "Gidelim.."diye zorlukla konuşan arkadaşına şaşkınca "Tamam." dedi.

Bade'nin arabasının anahtarını alarak şöför koltuğuna oturunca yanına binen genç kıza baktı. Bade arabaya biner binmez ağlamaya başlayınca endişeden ne yapacağını şaşırırken "Bade!" dedi hızla.

Arkadaşını kollarının arasına alıp "Tamam güzelim, geçti..." diyordu sadece.

Az çok neler olduğunu tahmin edebiliyordu. Eniştesiyle olan görüşmeden sonra yıkılmış olmalıydı. Dakikalar birbirini kovalarken Bade'nin ağlayışları iç çekişlere döndüğünde "Gidelim.." dedi yorgun sesiyle.

"Eve gitmeye ihtiyacım var."

Ve kızına...

Cafer üzgünce başını sallayarak yola çıktı. Çıktı ancak nereye gideceğini bilmiyordu. Bade ona güvendiği için evin yolunu tarif etti. Zaten saat geç olmuştu ve herkes uyuyor olmalıydı bu yüzden kapıya kadar bırakması sorun olmayacaktı.

Yol boyunca Cafer, arkadaşını neşelendirmeye çalışsa da Bade konuşmuyordu. Aradan geçen süreden sonra yolculukları sona erince Bade minnettar ifadesiyle "Teşekkür ederim Cafer." deyip cevap beklemeden arabadan indi.

Cafer şaşkınca "Ulan araba senin. Bıraktı gidiyor anahtarı." derken kaşları çatık bir şekilde arabadan indi.

"Valla üzüntüden aklı uçtu bu kızın. Allahım sen mukayyet ol arkadaşımın şu zeki beynine."

Bade'nin girdiği iki katlı evi dışardan incelerken arabanın kapısını kilitledi. Eve tekrar döndüğünde aralık bırakılan kapıyı görerek "Bak bir de kapıyı açık unutmuş. Yok, gitti bu kızın aklı." dedi söylenerek.

Merakla evin kapısına ulaşıp hafifçe iteklediğinde onu karanlık koridor karşıladı.

"Bu ne lan, tırstım birazcık."

Korkmamak için kendi kendine konuşarak ayakkabısını çıkardı. Amacı içeri anahtarı bırakıp çıkmaktı sadece. Uzun holü geçtiğinde dışardan vuran ışıktan görebildiği kadar etrafa baktı.

Duyduğu tıkırtı sesleriyle aniden yerinde sıçrarken "Bismillah!" diyerek elini kalbine koydu.

Gözleri karanlığa alışıp içeriyi seçtiğinde koltuğun önünde uzanan kadın bedenini gördü. Gözleri irice açılırken korku dolu bir adım attı kadına doğru. Sırtını koltuğa yaslayan kadının ayağında yastık vardı. Karanlıktan dolayı yüzünü seçemiyordu ama başı koltuğa düşmüştü.

"Hiih! Ölü mü lan bu? Yoksa Bade mafya anası mı oldu yokluğunda?!"

Rüzgar uğultusu gibi bir ses kulağına geldiğinde "Altıma sıçacağım şimdi, ben gidiyom." deyip arkasını döndü.

Ancak o anda gördüğü şeyle donuna bırakmak üzereydi. Elleri önde kendine doğru yürüyen küçük bir şey gördüğünde "Ananı sikeyim!" diye bağırdı.

 Elleri önde kendine doğru yürüyen küçük bir şey gördüğünde "Ananı sikeyim!" diye bağırdı

"Cü-cüce hayalet!"

Esra ayağında salladığı Mavi'yi uyutmaya çalışırken kendi uyuya kalmıştı. Mavi duyduğu seslerle heyecanlanıp birazcık yaramazlık yapmak istedikten sonra yerinden kalkarken üzerindeki pike kafasına dolanınca şaşkın balık gibi yürüyordu odanın ortasında.

Cafer hızla yere çökerek dizleri üzerinde geri geri sürünmeye başladı. Kendine doğru sarsak adımlarla yürüyen cüceye "Ö-öldürme beni, acı bana cüce hayalet!" dedi bağırırken.

"Ay ne oluyor ya?" diyen bir kadın sesinden sonra üst kattan hızla koşma sesleri geldi.

Tam ona uzanacak olan hayaletle büyük bir çığlık atan Cafer gözlerini korkuyla yumduğunda bir bebek ağlama sesi ve ardından Bade'nin endişe dolu "Mavi!" diye bağıran sesini duydu.

Hızla gözlerini araladığında ışığın açıldığını fark etti. Önünden rüzgar gibi esen Bade karşısındaki cüceye koşarken, cücenin kafasında barbie'li bir pike olduğunu fark etti.

"Cüce barbie mi bu?"

Şaşkınca kafasını kaşırken Esra'da uyanmıştı. Çatık kaşlarıyla eline yastık alarak Cafer'in kafasına vurdu ve "Hırsız mısın lan sen?!" dedi.

Bade ağlayan bebeğinin başından pikeyi çekerek hızla kucağına alırken Cafer "Dur bacım!" diyordu kafasına yediği darbelerden kaçmaya çalışarak. Ayağa kalktığında Cafer ve Esra göz göze geldi.

"Sen.. Cafer misin?"

Cafer de şaşkınca "Esra?" dedi.

Bade'den dolayı birbirlerini yakından tanıyorlardı. Kulak tırmalarcasına bağıran bebek sesine döndüğünde Bade'nin kucağındaki bebeği gördü.

Bade "Cafer?" diyerek şok içinde kendine bakarken bebeğini kollarının arasına saklayarak hızla arkasına döndü.

"Bade?"

Esra "Sıçtık." dedi endişeyle.

Cafer gözlerini kısarak Bade'ye yaklaşırken "Bir dakika, bir dakika..." dedi şüpheli sesiyle. Az önce gördüğü turuncu bir cüce miydi?

"Bu cüce kim ve nereden çıktı?"

Esra şaşkınca "Tövbe tövbe." derken Bade endişeden ağlamak üzereydi.

Titreyen elleriyle kızına sarılırken "Tamam bebeğim, sakin ol.." dedi mırıldanarak.

Cafer'in kaşları havalanırken zıplayarak Bade'nin önüne atladı. Yerinde sıçrayan Bade tekrar sırtını dönünce "Gördüm ki, gördüm ki!" dedi ard arda.

"Ben.. şimdi anladım ne boklar çevrildiğini."

Cafer'in şüpheli sesiyle bakışan Bade ve Esra endişeyle yutkunurken Cafer ofladı.

"Ortadan kaybolduğun iki yılda bilim insanı olup klonlamayı mı buldun?"

Kafasını yana yatırarak Bade'nin önüne geçti ve kollarının arasında dolu gözleriyle kendine bakan cüceye suratını yaklaştırdı. İşaret parmağını korkuyla klon sandığı şeye uzatırken minik eller parmağını sarınca "Ananın!" diye bir tepki verdi.

Mavi'yle ikisi bakışırken küçük bebek birden kıkır kıkır gülmeye başlayınca Cafer "Gülüyor ulan bu?" dedi şaşkınca.

Saçının bir tutamını parmaklarının arasına alıp "Aynı senin gibi turuncu..." dedi.

Parmağıyla Mavi'nin gözlerini işaret ederek "Aynı senin gibi mavi gözler." dediğinde Esra "Allahım, salakmış bu." dedi yüzünü sıvazlayarak.

Bade endişeyle "Cafer.." dediğinde Mavi ağzını oynatarak bir şeyler mırıldanır gibi yapınca Cafer gözlerini kısarak bebeği inceledi.

"Küfür mü ediyor bu bana?"

Esra dayanamayıp yanına gelerek "Saçmalamasana oğlum!" dedi sinirle.

"Bebek o bebek!"

Cafer gözlerini kendine dolu gözlerle bakan Bade'de gezdirdikten sonra tekrar bebeğe baktı.

Sonra tekrar Bade'ye, sonra da tekrar Bade'nin tıpatıp aynısı olan bebeğe baktı.

Aniden beynine dank eden gerçekle gözleri sonuna kadar açılırken "Siktir!" diyerek elini ağzına kapatınca Esra omzuna yumruk attı.

"Düzgün konuş bebeğin yanında!"

Cafer afallamış ifadesiyle "Pardon cüce." deyince Mavi tekrar kıkırdadı ve dört dişi göründü.

Bade burnunu çekerek "Cafer..." dedi.
"Açıklayabilirim."

Cafer merakla kafasını sallayarak "Açıkla." dediğinde Bade derin bir nefes alarak "Mavi benim bebeğim." dediğinde dehşetle "Ulan bu nasıl açıklama!" diye kükredi.

Esra maviyi kucağına alarak iki arkadaşı yalnız bırakmak için mutfağa geçti.

Cafer hızla Bade'yi omuzlarından sarsıp "Ne diyorsun sen kızım? Gittin yurt dışında gavurlarla binbir gece masalı mı çektin sen?" diye ağıt yaktı.

Kendini yere atıp "Vah başımıza gelenler!" dedi ellerini dizlerine vurarak.

"Arkadaşımın cücüğü olmuş ama bizim bir boktan haberimiz yok!"

Bade gözlerini devirerek sıkıntılı bir nefes aldı ve Cafer'e her şeye anlatmaya karar verdi. Yoksa kendi kafasında yazıp çizecekti salak.

Cafer dehşetle arkadaşını dinlerken arada baygınlık geçiriyor, sonra tekrar ayılıyordu. Bir ara ağladığında Bade kendi üzüntüsünü unutup onu sakinleştirmişti.

Sinirle ayağa kalkıp Bade'ye "Sen gusül abdesti alırken üç kere ağzına su almak yerine iki kere mi alıyorsun?!" dedi bağırarak.

Kendine boş gözlerle bakan Bade'ye "Başka bir açıklaması olamaz bu durumun." dedi ve saçlarını çekiştirdi.

"Ulan gökten orospu çocuğu yağsa sana düşecek! Etrafta kasıla kasıla yürüyen o Boran şerefsizini de bir bok sanıyor insanlar! Ben nasıl sikmeyim şimdi bunun belasını?!"

Bade arkadaşını sakinleştirmek istese de Cafer delirmişti bir kere.

"Ne demek ulan not bırakıp terk etmek?! Ne diye o zaman perişan halde seni izliyordu bu antilop?!"

Bade dayanamadı ve sinirden kahkaha atmaya başladı. Annesinin sesini duyan Mavi, mutfaktan paytak adımlarla düşüp tekrar kalkarak yanlarına gelirken Cafer'in gözleri doldu.

Bade, kızını kucağına alıp hafifçe gülümsedi ve "Bak kızım, bu dayın." dedi heyecanla.

Mavi ilk kez üç kişi dışında birisiyle tanışıyordu.

"Cafer dayın."

Cafer hızla Bade'ye dönerken içi bir tuhaf oldu. Titreyen elleriyle Mavi'ye uzanacakken, büyük elini kendine çekerek dört dişiyle kemirmeye çalışan bebeğe şaşkınca baktı ve "Vampir mi kız bu?" dedi.

Bade kahkaha atınca Mavi'de annesi gibi güldü. Cafer hayranlıkla birbirinin aynısı olan ikiliye bakıyordu.

"Dişleri kaşınıyor sadece."

Cafer hafifçe eğilip "Merhaba Mavi." dedikten sonra Bade'ye döndü saniyelik olarak.

"Ben senin dayınım."

Sesi titreyerek konuşan Cafer'le dudaklarını birbirine bastırdı Bade. Mavi anlaşılmayan sesler çıkartırken Cafer "Dayı de bakayım." dedi.

"Daha konuşamıyor."

Bade'ye "Sen sus, aramıza girme!" dedi.

Bade'yi umursamadan bebeği kucağına çektiğinde Mavi iri gözleriyle ona bakınca "Aynı anası gibi çaki tipli bu da." dedi bebeği incelerken.

O kadar güzeldi ki, hayranlıkla bakıyordu.

Sürekli gülen, gözlerinin içi parlayan bebek başını yorgunlukla göğsüne yaslayınca Cafer nefesini tuttu. Sırtını titreyen elleriyle hafifçe okşarken bir yandan Bade'nin tek başına neler yaşadığını düşünüyordu.

"Böyle dursam rahatsız olur mu?"

Bade sulanan gözleriyle "Olmaz." dedi.

"Ne kadar tatlısın sen Finike portakalı."

Bade şaşkınlıkla gülerken "O ne öyle Cafer?" dedi. Mutlu olmuştu bu huzur dolu görüntü karşısında.

Cafer gözlerini kucağında uyuklayan kızdan ayırmadan "Tatlı bir turuncu işte." dedi mırıldanarak.

"Ah be Bade... Neler yaşadın kızım sen?"

Ve böylece Mavi'yi öğrenmişti Cafer.

Mavi uyuduktan sonra sabaha kadar Cafer'le konuşarak yaşadıklarını özet geçti. Cafer her duyduğuyla biraz daha üzülüyordu. Ancak Mavi o kadar tatlıydı ki, ona baktıkça içi huzurla doluyordu.

Bade'nin bu durumu Atmanlılara söylemesi gerektiğini düşünse de, arkadaşına bir şey diyemedi. Neler olacak bilmiyordu, ancak Urfa'nın en güçlüsü haline gelen Boran ağa'nın bu durumu öğrenirse ortalığın ayağa kalkacağından adı kadar emindi.

❄️

Ofisindeki sandalyede oturan Boran, başını geri yaslamıştı ve gözleri kapalıydı. Tekrar tekrar gözlerinin önüne gelen görüntülerle dişlerini sıkarken hala inanamıyordu.

Bade, birisiyle beraber olabilir miydi?

Sinirli bir gülümseme ağzından kaçarken "Ne sanıyordun ki?" dedi kendi kendine.

"Senin gibi yalancı adamın birini mi bekleyecekti?"

Parmaklarını ağrıyan şakaklarına götürüp ovarken dakikalardır odanın bir köşesine sinen Firaz "Efendim abi?" dedi korkuyla.

Oflayıp puflayan, arada kendi kendine konuşan abisinin delirdiğini düşünüyordu artık ve korkudan titriyordu.

Boran duyduğu sesle hafifçe başını kaldırıp "Ne sikim söyleyeceksen söyle ve git Firaz!" dediğinde derince yutkunduğunu gördü.

Boran gözlerini kısarak kendine bakarken hafifçe yerinde dikleşti.

"Ben dün.. Nihle'yi hastaneye götürdüm ya abi?"

Boran gözlerini kapatarak boynunu kıtlatırken"Eee?" dedi kalın sesiyle.

Firaz bir anda söylemenin daha kolay olacağını sanarak hızla ayağa kalkıp koltuğun arkasına geçti ve "İşte ben orada Bade'yi gördüm! Ama yanında bir bebek, bir Esra, bir de İsmail vardı!" dedi bağırarak.

Gözleri hızla açılan Boran'ın yüzü kasılırken "Ne dedin sen?" dedi dişlerinin arasından.

"Ne sikimi saçmalıyorsun? Ne İsmail'i, ne bebeği ulan?"

Firaz korku dolu bakışlarını kaçırıp düşünceyle kafasını kaşıdı.

"Aslında bebek mi onu da bilmiyorum. Yani çocuk müşahede olduğuna göre büyük çocukta olabilir. Ama o İsmail kepçesinde bebek arabası vardı."

Firaz karşısındaki adamın sinirle gözlerini yumup ayağa kalkışını ve yavaşça kendine doğru gelmesini izlerken ard arda yutkundu.

Etrafında dönen Boran bir anda durarak dişlerinin arasından kısıkça konuştu. Ancak bağırsa bu kadar etkili olurdu.

"Firaz... Şunu en başından anlatacak mısın, yoksa belanı sikeyim mi koçum?"

Bülbül gibi öten Firaz'la merakı iyice körüklenen Boran yerinde duramıyor, odanın içinde gerginlikle dolanıyordu. Her duyduğuyla başka bir şey düşünürken çoktan kötü düşünceler içine yerleşmişti.

Firaz abisinin kara kara düşündüğünü görünce korkuyla "İsmail Bade'ye sakin ol bir şeyi yok bıcırığın falan diyordu abi." deyip başını eğdi.

Sakin bir ifadeyle kafasını sallayan Boran "Bizim hastanede Bade'nin adına kayıt açtırdılar, ama aslında bir çocuk öyle mi?" diye sorduğunda Firaz gergince başıyla onayladı.

Boran aniden masaya vurduğunda yerinde sıçrayan Firaz "Bırakacağım şimdi korkudan." diye mırıldandı.

"Takip ettir! Nerede kalıyor, o çocuk kim hepsini yarına kadar öğreniyorsun?!"

Kükreyen Boran'a sadece kafasını salladı Firaz. Boran'ın ağrıyan başı dayanılamayacak bir hal alınca dolabından doldurduğu viskiyi hızla kafasına dikti.

İçki de rahatlatmayınca bardağı duvara fırlatıp "Sikeyim!" diyerek bağırırken Firaz koltuğun kenarına sindi.

"Abi sakin ol."

Elini masaya ard arda vurup "Ne işler karıştırıyorsun Bade?" dedi masasında duran sevdiğinin fotoğrafına bakarak.

Keşke hep o fotoğrafta olduğu gibi gözlerinin içi gülerek baksaydı kendine..

Bırak gülmeyi, gözlerine bakmayı bile çok görüyordu şimdi.

"Bulacaksın Firaz!" diye bağırdı parmağını sallarken.

Koltuğa kendini bırakarak "O bebek arabasının ve çocuğun ne iş olduğunu çözeceksin! Yoksa..." dedi gömleğinin düğmelerini açarken.

Yoksa artık dayanamayacaktı, ama konuşamadı.

Firaz bir umutla "Belki İsmailin bebeği olmuştur abi?" diye sorduğunda sakalını kaşıdı düşünceli ifadesiyle.

Gözlerini yumdu ve "Neden Bade'nin yeni kimliği üzerine o zaman kayıt? Biz o soktuğumun kimlik bilgilerine neden ulaşamıyoruz?" diye sordu sinirle.

Odaya derin bir sessizlik çöktüğünde "Bu işin içinde bir şey var Firaz." dedi sessizce.

"Umarım korktuğum başıma gelmemiştir.."

O an gördüğü yüzük ve duyduğu bebek sanki bir yapbozun parçası gibi birleşmişti kafasında.

Sersemlemiş adımlarla odanın çıkışına yürürken "Öğren." dedi sadece.

Dayanamıyordu, nefes alamıyordu. Sevdiği kadınla başka birini düşünemezken bir de bebeği olduğunu öğrenirse yaşayamazdı.

Şirketten çıkarken çalışanların ona şok içinde bakmasını umursamadan dışarı attı kendini. Bir süre yürüyüp ışıklara bakmadan yolun ortasına fırladığında bir araba ona çarpmamak için son anda ani fren yaptı.

Camdan kafasını çıkartıp "Ölmek mi istiyorsun kardeşim?!" diye bağıran adamla geçmişe döndü.

Bade ile ilk karşılaşmaları da aynı bu şekilde olmuştu. Şaşkınlıkla kendine bakan kızın korktuğunu sanarken arabanın arkasından sövünce ufak bir şaşkınlık yaşasa da belli etmemişti.

Tesadüfen arabayla yoldan geçen Aram, ard arda kornaya basma sesiyle bakışlarını sağa çevirince ani bir fren yaptı.

Camdan kafasını çıkartan adam halen arabanın önünde duran Boran'a "Delirmiş bu adam! Ne gülüyorsun birader?" diyordu.

Aram'ın kaşları havalanırken yıllardır tanıdığı o sert duruşlu adamın darmadağınık halini görmesiyle "Hak ettiğini bulmuşsun şerefsiz." dedi sinirli sesiyle.

Boran'ın kendine bağıran adamı camdan oyuncak bebek gibi çıkarışını, ardından yere yatırıp ard arda yumruk atışını izlerken kafasını iki yana salladı.

Ağzının içinden "Hoş geldin, zır deli orospu çocuğu." dedi.

İşte ondan görmeye alışkın olduğu görüntü buydu.
Ne olduğunu bilmiyordu ama onu kim bu bitik hale getirdiyse ellerinden öpecekti.

Birileri o sırada bebeği uyurken sesi duyulmasın diye elini ağzına kapatıp, ıslanan yastığın tersini çevirerek sessizce ağlamaya devam etti.

Birileri içindeki öfkesini atmak için sağa sola saldırsa da aslında kendine olan öfkesi daha büyüktü. Bu yüzden karşı tarafa saldırmayı bilerek bırakınca hayatı boyunca ilk kez dayak yerken gülüyordu.

Bir baba uzandığı yatağında çokça perişan, biraz da umutluydu. Kızının kendine olan kırgın bakışları, halen uyuşuk olduğu söylenen bedeninde derin ağrılara sebep olurken gözlerine uyku girmiyordu..

Bazılarının ise içi avaz avaz ağlarken, dışı sessizce kabulleniyordu.

❄️

Evettt, geldik bir bölümün daha sonuna. Boran'ı da kaybettik arkadşlr...

Daha çok perişan edeceğiz seni Boran Ömer efendi...

Hemen barışsınlar yazısını görüyorum ancak bir şeyler apar topar olsun istemiyorum. Daha Bade döneli iki üç gün oldu ama bazı şeyleri çok uzatmayacağım bebeklerim. Artık mutlu sahneler yazmak istiyorum ben de 🥺

Ve şimdiden söyleyeyim bir sonraki bölüm Bade ailesiyle bolca vakit geçirirken Boran'la da aynı şekilde çok komik atışmaları olacak 🙊
Düşüncesi bile gülmeme sebep oluyor shdjsjkdkdkd

Görüşmek üzere, sizi seviyorum ♥️

 

Bölüm : 17.07.2025 23:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...