

Bade insanlara inanmayı uzun süredir bırakmıştı. Ayaz'ı bir arkadaş olarak hayatına almıştı evet, ancak şirkette ortak olmalarına rağmen arasında bir mesafe vardı.
Yine de ona karşı minnettar hissediyordu. Kendi arkadaşına sırt çevirip neden kendine yardım ettiğine dair elbette teorileri vardı, ancak defalarca artık bir erkek olarak kimseyi istemediğini söylemişti.
Ve neden böyle bir yalan söylediğini anlamak istiyordu.
"Senden cevap bekliyorum?" diyerek ısrarlı gözlerle Ayaz'a bakan Bade sabırsızdı.
Aklı biraz önce yanından ayrıldığı adamda kalırken ona bir şekilde haksızlık ettiğini düşünüyordu. Buraya geldiğinden beri peşini bırakmayan Boran, vazgeçmemişti hiç ondan. Bade ne laflar ederse etsin geri adım atmamıştı.
Şimdi ondan ve bebeğimden çaldıkları için büyük bir pişmanlık duyuyordu.
Ayaz şaşkınlığını ustaca gizleyerek "Ben gerçekten araştırdım ve öyle duydun etraftan Bade." dediğinde Bade afalladı.
Hayret dolu ifadesiyle "Bu kadar basit mi yani?" diye sordu.
"Benim bebeğim baba kelimesini bilmiyor Ayaz. Elbette kendi yaptığım davranışların hesabını sana kesemem ama beni yanlış yönlendirdiğini kabul de etmiyorsun."
Ayaz endişeyle Bade'ye uzanacakken genç kadının geri çekildiğini görünce hayal kırıklığıyla doldu.
"Bu zamana kadar ben vardım senin yanında Bade." dediğinde genç kadın camda olan gözlerini karşısındaki adama çevirdi.
Daha ne kadar saçmalayacağını düşünürken Ayaz oldukça paniklediği için aklındakileri söylemeye başladı.
"O şerefsiz yüzümü ne hale getirdi!Seni terk edip giden adam yüzünden senin yanında olan insana hesap mı soruyorsun?"
Bade dişlerinin arasından "Ne saçmalıyorsun sen? Bana yalan söylediysen elbet hesabını soracağım!" dediğinde Ayaz da sinirle gözlerini yumdu.
Cevap veremiyordu çünkü her şeyi bir bir söylese Badeyle bir daha eskisi gibi olmayacaktı.
Bade sakinleşmek için derin bir nefes alırken gözlerini yumdu.
Gözlerini yavaşça araladığında Ayaz'a döndü ve "Bak Ayaz... Yaptığın her şey için minnettarım. Çok kötü bir ruh halindeyken destek oldun bana. Buradan gitmemi sağladın, kimliğimi senin sayende gizledim yaptıklarını hiç sorgulamadım. Kendime iş kuracağım sırada bana destek olmak istediğini söyleyerek yanımda olmak istedin, yine itiraz etmedim." dediğinde karşısında daha da panikleyen bir adam vardı.
"Her şey için gerçekten teşekkür ederim. Ama şimdi benim çok hassas olduğum bir konu hakkında, bebeğimin geleceğini ilgilendiren bir konuda bana yalan söylediğini öğreniyorum. Bu benim yutabileceğim bir şey değil. Sadece benimle ilgili değil, anladın mı?"
Gözlerini ondan çekerek karşıya baktı ve aralarında hiç bir zaman açılmayan konuya değinmeye karar verdi.
"Benimle her zaman arkadaş kalmak istediğini düşünmek istiyorum. Burada olduğum süreç boyunca Mavi'ye odaklanacağım ben... İşle ilgili bir şey olduğunda görüşebiliriz, ancak bu süreçte biraz görüşmeye ara vermeliyiz sanırı-"
Ayaz bir hışımla "Ne diyorsun sen Bade?! Ne bu, vedalaşma konuşması mı? Yaptıklarımı böyle basite indiremezsin! Arkadaşmış!" dedi sinirle kahkaha atarak.
Bade kafasını çevirerek nefesini sıkıntıyla dışarı verdiğinde Ayaz öfkeyle "Ne arkadaşı kızım? Hangi adam arkadaş olarak gördüğü birisi için yıllardır arkadaşlık ettiği adamı satar?" deyince genç kadın hızla gözlerini ona çevirdi.
Ayaz, dişlerinin arasından "Ben ondan önce tanıdım seni! Bizim mekana geldiğinizde seni görünce şok oldum çünkü sosyal medyadan uzun zamandır takip ediyordum. Ondan önce tanıyordum seni anladın mı?!" diyerek döktü içindekileri.
Ancak duydukları karşısında Bade'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı.
Omuzları düşerken elleri yumruk olan Ayaz "Ben arkadaşımla düşman olacak kadar seviyorum kızım seni..." dedi üzgün ses tonuyla.
Bade kaskatı kesilirken eli şaşkınlıkla ağzına kapandı. Bir süre düşüncelere daldığında arabada bir sessizlik hakimdi.
"Ayaz... Ben bunları duymadım tamam mı?"
Ayaz hızla duygu değişimi yaşayarak karşısında sinir küpü olurken "Şimdi de hislerimi yok mu sayıyorsun?!" diye çıkıştı.
Bade daha fazla konuşmak istemiyordu. Bu yüzden arabanın kilidini açtı ve "Sonra konuşalım, iyi değilsin şu an. İn lütfen." dedi ona bakmadan.
"Bade-"
"İn." dedi ısrarla.
"Kalbini kırmak istemiyorum Ayaz, sana minnet borcum var. İn arabadan..."
Ayaz elini arabanın torpidosuna vurarak bir hışımla açtı kapıyı ve hızlıca çarparak indi arabadan.
Bade hiç beklemeden arabayı çalıştırdığı zaman dahi aşkınlığını atlatamamıştı.
Boran'dan duydukları zaten onu dehşete düşürürken bir de Ayaz vardı. Ancak onun için şu an en önemli konu kızıydı.
"Ne yapacağım ben Allahım?" dedi çaresiz bir sesle.
Gözleri dolarken "Şimdi nasıl kalkıp da, senden çocuğum var diyeceğim." dediğinde sesi titriyordu.
Bir insana bu nasıl söylenirdi? Empati yapmanın sırası değildi ancak bir nebze de olsa söylemek isteyip söyleyememenin ne demek olduğunu anlamıştı.
Hızla konağa geldiğinde arabayı park etti ve hiç beklemeden kapıya koşturdu.
Kapı Emir tarafından açılır açılmaz içeri koştururken "Mavi nerede Emir?" diye sordu nefes nefese.
Emir şaşkınca ablasına bakarak kafasını kaşıdı ve "Yukarda terasta abla. İyisin?" diye sordu ancak Bade çoktan merdivenlere yönelmişti.
Terasın girişine yaklaştıkça kulağına dolan kahkaha sesleri bir anlığına aklındakileri unutturdu.
Kapıda durduğunda herkesi Mavi'nin etrafında görmesi beklemiyordu. Aram, elinde Mavi'nin su biberonunu tutarken Berzan'da mama tabağında küçük küçük dilimlenmiş muzu yediriyordu Mavi'ye.
Ferzan annesine yaklaşırken düşünceli sesiyle "Biraz daha mı küçük bölseydik anne? Ya boğazına kaçarsa?" diye sorunca hoşuna giden Şimal hanım gülümseyerek "Gayet güzel yiyor oğluşum baksana." dedi mutlulukla.
Sadece iki gün olmuştu ancak Mavi su içse alkışlayacak bir vaziyete gelmişti hepsi. Bawer bey bu sevgiyi dile getiremiyordu. Her zaman önce Aram'ın çocuğunu göreceğini düşünse de yanılmıştı.
Evlat başkaydı evet, ama torun bambaşkaydı.
Bade elini kapıya yaslayarak nefeslendiğinde Bawer bey'in hikaye kitabı okurken parmağıylada kitaptaki resimleri Mavi'ye gösterdiğini görünce afalladı.
Ağzı kulaklarındayken "Benim adım Sevimli Köpek. Kırlarda koşmayı, topları yakalamayı çok severim. Bak gördün mü dedem?" dedi kitabı göstererek yaşlı adam.
"Bu kahverengi olan köpektir. Hav hav diye ses çıkartır bilirsin? O değil de bu köpeğin cinsi kangaldır belli ki, baksanıza kocaman."
Adar dayanamayıp kahkaha attığında "Baba karıştırmasana şimdi kangalı falan. Bu nasıl hikaye anlatmak allah aşkına?" diyerek gülünce Bawer bey sinirle ona döndü.
"Sanane ulan gayet güzel anlatıyorum ben! Bak torunum ne de güzel gülüyor, bir tanem benim."
Bade, elini hızla atan kalbine götürerek onları izlerken Emir arkasından şaşkınca ablasına yaklaştı.
Şaşkınca "Neden içeri girmiyorsun abla?" deyince bütün gözler onlara dönmüştü.
Bade'nin suratını bembeyaz gören ailenin kaşları anında çatıldığında Bawer bey hemen "Kızım?" diye seslendi.
Bade cevap vermeden elini yaslandığı kapıdan çekti ve hızlı adımlarla yere oturup kızını kendine çekti.
"Anniii!" diye heyecanla bağıran Mavi'yle gözleri kapanırken "Annem..." dedi saçlarını ard arda koklayıp öperken.
"Her şeyim benim, çok özledim seni."
Berzan şaşkın bakışlarını Aram'a çevirince abisinin kaşlarının çatıldığını gördü. Her zaman mı böyleydi, yoksa bir şeyler mi olmuştu emin olamadılar. Ancak bir tuhaflık vardı besbelli.
Bawer bey "Bitanem iyisin değil? Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda Bade gözlerini açmadan kafasını salladı sakince.
Göğsünde olan kızını kendine daha da bastırırken "İyiyim... Şimdi iyiyim." dedi.
Belki bilmiyorlardı ama Bade tüm acılarını kızına sarıldığında unutuyordu. O her anne dediğinde kendine tekrar tekrar güçlü olmayı hatırlatıyordu.
Şimdi hem Mavi'ye hem de Boran'a haksızlık etmiş gibi hissediyordu kalbinde. Dipsiz bir kuyunun içine girmiş ve boğuluyor gibi hissederken aklında sadece nasıl bir yol izleyeceği vardı.
Geri çekildiğinde Aram kardeşinin elini tutarak "Bir şey olmuş." dedi meraklı gözlerle.
"Anlat hadi güzelim."
Bade saçlarını okşayan abisiyle surat ifadesini düzeltmeye çalışarak "Sadece Mavi'yi özledim. Pek ayrı kalmıyoruz, o yüzden." dediğinde kimse inanmasa da sesini çıkartmadılar.
Emir, heyecanla yeğeniyle ne yaptıklarını anlatırken Bade küçük bir gülümsemeyle onları dinliyordu. Biraz sonra mutfaktan gelen Hamza elindeki atıştırmalık dolu tabağı Bade'nin önüne bıraktığında gözleri hızla kardeşimi buldu.
"Açsındır sen... Ye hadi." diyerek kaçar gibi ablasından en uzağa oturan Hamza'ya herkes içten bir gülümseme sunarken Bade "Teşekkür ederim bitanem." dediğinde dudaklarına ufak bir gülümseme yerleşti.
Tabakla bakışırken Hamza'yı kırmamak için bir kaç parça sarmadan atıştırmıştı.
Berzan o sırada telefonundan bebek müzikleri yazarak kukuli'nin bir şarkısını açınca şaşkınlıkla ona baktı.
"Komşu komşu komşu komşu
Komşu komşu komşu komşu
Hadi gel gidelim pazara komşu
Alalım lahana kuralım turşu
Turşu turşu turşu turşu
Turşu turşu turşu turşu
Gel otur yanıma yiyelim turşu
Sonra da suyunu içelim komşu!"
Suratını buruşturarak Mavi duymasın diye kısık sesle "Bu ne kadar saçma bir şarkıdır ulan! Kim yazmış bunu?" diye söylenirken Ferzan gülerek "Vallahi bence başarılı, benim canım turşu çekti şahsen." dediğinde Bade burnundan nefes vererek güldü.
O an ailenin ne demek olduğunu daha iyi anladı Bade... Kızıyla ilgilenemeyecek bir durumda olduğunda endişelenmesine gerek yoktu artık.
Onun yerine bebeğiyle ilgilenen bir sürü kişi vardı.
Bade aklına gelen şey ile ufak bir tebessüm etti ve "Mavi çoktan altına yapmıştır pişik olmadan hemen bezini değiştirip geliyorum ben." diyerek ayaklanacağı sırada babası kolundan tutarak durdurdu.
Ve aklına gelecek en son şeyi söyleyerek "Ben değiştirdim." diyerek çocuk gibi gözlerini kaçırdı.
Şimal hanım kahkaha atarken Bade irice açılan gözleriyle "Ne?" dedi.
"Nasıl... Sen Mavi'nin altını mı değiştirdin?"
Bawer bey omuz silkerek "Evet." dedi omuzlarını gururla dikti.
Ne vardı canım, kaç tane çocuk büyütmüştü o...
"Şimal torunuma çorba yaparken burnum çok kötü kokular aldı. Rahatsız olmasın diye hallettim hemen kızım, bir şey yok bunda."
Aram babasına gurur duyarak bakarken, diğerleri de içten bir şekilde gülüyordu.
Berzan suratını buruşturarak "Bu minik sadece çorba içiyor ama saldığı koku zehir gibi." dediğinde ortamı kahkahalar doldurmuştu.
"Kim derdi ki koskoca Bawer ağanın boklu biz bez değiştireceğini..." diyerek mırıldandı Ferzan.
O an aile üyüleri kahkahalara boğulurken Bade'nin gözleri sulandı aniden.
Hayal ettiklerinden bile fazlaydı bu.
Çünkü o, bu haberi ailesine duyurduğunda hemen kabullenmeyeceklerini ve bir süre onlardan uzak duracaklarını düşünüyordu. Şimdi ise katı kurallarla büyüyen babasının Mavi'nin bezini değiştirdiğini öğreniyordu.
İçten bir tebessümle Bawer beyin ellerine uzanarak tuttuğunda ortamdaki sesler kesildi, sadece Mavi'nin tatlı mırıltıları vardı.
"Teşekkür ederim baba." dediğinde Bawer bey afalladı.
"Gerçekten teşekkür ederim."
Hiç cevap beklemeden babasının dizlerine uzandığında Bawer bey kafasını kaldırdı ve diğerlerine baktı.
"Bana baba dedi duydunuz?!"
Kahkaha atarak Mavi'ye döndü ve "Bana baba dedi duydun mu Mavi'm?" dedi tekrar.
Mavi ise dikkatle dedesinin konuşmalarına bakarak mırıltılar çıkartıyordu.
Dizlerine uzanarak gözlerini kapatan kızının saçlarını ellerine yerleştiren yaşlı adam "Asıl ben teşekkür ederim babam." dedi duygu yüklü bir sesle.
"Allah'a şükürler olsun ki seni bana tekrar gönderdi."
Bade dizlerini kendine çekerek olduğu yerde küçücük kaldı. Mutlu hissediyordu evet, ancak içinde gittikçe büyüyen suçluluk duygusu kalbine kök salmıştı bir kere...
Aram kardeşinden gözlerini ayırmadan "Başka bir şey var." diyerek endişeyle konuşunca yanında oturan Berzan iç çekti.
"Bize anlatmayacak sorsak bile. Hala o kadar açmadı kendini. Güzelim benim..."
Mavi daha fazla muz yememek için suratını yana çevirerek "Anniii!" derken o sırada Ferzan babasıyla konuşuyordu.
"Hasan ağayla konuştun mu baba? Şirkete gelmiş bugün."
Bade yorgun bir gülümsemeyle kızına bakarak "Efendim anneciğim?" diye sorduğunda Mavi farklı şeyler mırıldanmaya başladı.
Bawer bey kızının turuncu saçlarını okşarken ne kadar güzel bir anne olduğunu düşünüyordu bir yandan oğluyla konuşurken.
Mavi ise ilk kez buraya geldiğinde duyduğu sözcükleri aklına kaydederken "Baaa-" dedi uzatarak.
Bade heyecanla gülerek "Yeni bir kelime mi öğrendin sen anneciğim?" dedi uzandığı yerden.
Adar heyecanlanarak Mavi'ye yanaşıp "Bak mı demek istiyorsun dayım?" diye sorduğunda Mavi annesine baktı ve "Baa-ba." dedi.
Bawer bey'in elleri duraksarken Bade kaskatı kesildi bir anda. Gülen surat ifadesi anında dehşet dolu bir ifadeye bürünürken herkes endişeyle Bade'ye döndü.
Ellerini yere yaslayarak uzandığı yerden zorlukla kalkan Bade donuk bir sesle "Ne... Ne dedin sen anneciğim?" diye sordu dudaklarını ısırırken.
Mavi kıkırdayarak dedesine baktı herkes ona öyle dediği için. Bawer bey dolu gözlerini torunundan ayırmazken, Mavi'nin yeni bir şeyler söylediği için heyecanlı ifadesiyle "Ba-baa." dediğini duyunca gözlerini acıyla yumdu.
Bade dizlerinin üzerinde durarak ellerinden destek aldı ve ayağa kalktı şok olmuş bir vaziyette.
İçi içini yerken kızının karşısına geçerek dolu gözlerle ona baktı. Mavi emekleyerek annesinin kucağına yerleşip boynuna sarıldığında Bade kaskatı bir haldeydi.
Hissetmiş miydi kızı? Ona yaptığı haksızlığı hissetmiş miydi?
Aram yüzü kendine dönük olan kardeşinin donuk bakışlarına rağmen hızla gözlerinin dolduğunu görünce "Bade..." dedi endişeli bir sesle.
Bugün yaşadıklarının üzerine Mavi'den ilk kez duyduğu söz karşısıda kendini tutamayan Bade gözlerini yumduğunda bir bir akmaya başladı gözyaşları.
Kollarını kızına dolarken başını mis kokulu boynuna gömdü.
Boynunu ard arda öptüğü sırada "Özür dilerim... Özür dilerim anneciğim." diyordu ağlayarak.
Omuzları titreyerek ağlayan genç kadınla herkes ayaklanırken Emir dolu gözlerle Hamza abisine sarıldı. Hamza dudaklarını birbirine bastırarak üzgün gözlerle ablasını izlerken Şimal hanım'da kendini bırakmış ağlıyordu.
Aram yaşadığı şaşkınlıktan hızla sıyrılarak, Mavi'ye sarılıp hıçkırarak ağlamaya başlayan Bade'yi omzundan tutarak yavaşça ayırmaya çalıştı.
"Bade tamam abim yok bir şey... Tamam güzelim."
Berzan üzgün sesiyle "Bade'm o da hissedecek bak korktu Mavi..." dedi üzgünce.
Onlar müdahale etmeye çalışsa da Bade bebeğinden ayrılmıyordu.
Yıllardır içine attığı duygular bir bir gözyaşına dönüşerek akarken Bawer bey kızını kendine çekerek sarıldığında Bade'nin ellerini gevşetmesini fırsat bilen Aram hemen Mavi'yi kucağına aldı.
Ayağa kalkarak terasın manzarasını gösterirken saçma şeyler söylüyordu ancak endişeli gözleri kardeşinden ayrılmıyordu.
Bade herkesin ona bir şeyler dediğini duyuyor, ancak tepki veremiyordu. Boran'ın söylediklerinden sonra kızından duyduğu baba kelimesi yüreğini paramparça etmişti.
"Babam..." dedi Bawer bey üzgün sesiyle.
"Sana güçlü dur demeyeceğim, bizim yanımızda istediğin kadar dök içini. Ama Mavi korkacak bitanem... Bizden duyduğunu tekrarladı sadece, anlamını bile bilmiyor daha. Neden böyle yapıyorsun, korkutma beni."
Bade saçlarını okşayan babasına sığınarak sıkıca tutundu beline.
"Ben... ne yapacağım baba?" dedi hıçkırıklarının arasından.
Bawer, oğullarıyla göz göze geldiğinde Hamza'ya kaş göz yaparak Mavi'yi gösterdi. Hamza yeğenini kucağına alarak başka bir odaya geçtiğinde Emir'i de yanında götürmüştü.
Bawer bey kızının omuzlarından tutup kendinden ayırarak ıslak göz altlarını sildi titreyen eliyle. İçi gidiyordu onu böyle gördüğü için, kıyamıyordu...
"Sen bir karar verdiysen o doğrudur kızım. Çocuğun için neyin doğru olduğunu en iyi sen bilirsin. Zor olacak biliyorum ama biz her zaman arkandayız. Torunumu da kimse alamaz bizden."
Bade durumu onların bilmediği için kafasını iki yana sallarken dudaklarını birbirine bastırdı.
Abileri ona destek olacak şeyler söylerken sessizce onları dinliyordu. O sırada konağa gelen Esra arkadaşını ağlarken görünce endişeyle yanlarına koşarak "Ne oldu?!" diye sordu.
Göz göze geldiği Berzan'la ilk kez diyalog kurarken yaşananları öğrenince suratındaki şaşkın ifadeyi gizleyemedi.
Yorgun olduğu için uyumak isteyen Bade'yi kucağında odasına kadar götürdü Aram. Esra yanında kalırken diğerleri biraz yalnız kalması için yanından ayrıldı.
Arkadaşına ne söylese de cevap alamayınca saçlarını okşayarak başında beklemeye başladı Esra iç çekerken.
Bade, ağlayarak uyuya kaldığında sessizce odadan çıkınca Mavi'yi ayağında sallayan Şimal hanım'ı görünce gülümsedi.
"Esra gelsene kızım." dedi Şimal hanım buruk sesiyle.
Esra, onun hemen yanında oturan Berzan'a bakarak "Şey... Benim işlerim var daha sonra uğrarım." dediğinde "Peki madem." diye karşılık aldı.
Düşünceli adımlarla aşağı inerek kapıyı araladığında "Esra?" dedi arkasından hızla gelen Berzan.
Kafasını aniden arkaya çevirdiğinde kalbi son hızda atan genç kadın ifadesinin sarsılmasına engel olamadı.
"Efendim?"
Berzan, durgun ifadesiyle karşısındaki güzel kadına baktı uzun uzun.
Yanına yaklaştığında elini ensesine atarken "Teşekkür ederim." dedi sadece.
Esra yutkundu.
Oradan koşarak kaçmak isterken "Neden teşekkür ediyorsun ki?" dediğinde Berzan burukça gülümsedi.
"Bade'nin yanında olduğun için."
O başka şeyler duymak isterken beklediğini alamamış olmanın üzüntüsüyle kafasını salladı sadece.
"O benim arkadaşım, tabii ki yanında olacağım. Ben gideyim o zaman."
Tekrar döneceği vakit kalın sesiyle "Hala çok güzelsin..." diyen adamı duyduğunda midesine tekme yemiş gibi hissetti.
Bir süre donup kalırken heyecandan kapıyı hızla kapatarak konaktan ayrılınca Berzan arkasından yorgunlukla gülümseyerek bakıyordu.
"Ah be sarı papatya, ne yapacağım ben seninle?"
❄️
Bade gözlerini araladığında saatlerce uyuduğunu düşünüyordu ancak akşam olmak üzereydi. Bir süre bomboş bakışlarla yatağın içinde otururken Mavi aklına gelince koşturarak odadan çıktı.
Aşağı indiğinde evde bir tek evin yardımcısı vardı. Nefes nefese merdivenleri indiğinde etrafa endişeyle bakarak "Mavi nerede? Herkes nereye gitti?" dedi hızlıca.
Elini havluya kurulayarak gülümseyen kadın "Ağam ve çocuklar şirkete uğradı. Şimal hanım da kızınızı oynatmak için parka götürdü." dediğinde başından aşağı kaynar sular döküldü.
"Ne?... Park mı?"
Her şeyden habersiz kadın "Evet kızım. Bir yarım saat oldu heralde ama merak etme karnını doyurmuşlardır." dediğinde Bade endişeyle dudağını ısırdı.
Kadının'ın koluna yapışarak "Hangi park?" dediğinde yaşlı kadın şaşkınca "Ne oluyor kızım?" diye sordu.
Bade içine yerleşen korkuyla "Hangi park abla?" diye yükselince kapı yumruk yumruğa çalmaya başladı.
Kadın nereye bakacağını şaşırırken Bade'nin içi cız etmişti.
Gelen kişi Boran olabilir miydi? Çoktan öğrenmiş olabilir miydi bebeğini?
Evin yardımcısı kapıyı araladığında koşturarak Cafer girdi içeri ve "Bade!" dedi nefes nefese.
Elini hızla atan kalbine koyarak "Ananı avradını... Mavi... Mavi millet parkında." dediğinde Bade, donup kalmış vaziyette arkadaşına bakıyordu.
Cafer, yaşlı kadına baktıktan sonra arkadaşına dönerek gözlerini büyüttü anlaması için ve "Mavi dışarda diyorum... Parka gitmiş diyorum kızım!" deyince Bade kendine gelerek koşar adımlarla dışarı çıktı.
Cafer arkasından ona yetişerek yolu tarif ederken Bade'nin kalbi korkudan son hızda atıyordu.
O söylemeden kendi başına öğrenmesini istemiyordu... Ancak kader çoktan ağlarını örmüştü.
❄️
Firaz günlerdir uzaktan izlediği konağın önünde olan bitene anlam veremiyordu. Bade'nin Atmanlı'ların konağına gidişini göremese de orada kalmayı başladığını duyunca onları izlemeye başladı.
Konaktan çıkan Ferzan'ı elinde mama sandalyesiyle gördüğünde şaşırırken abisine hemen söylememeye karar vermişti. Önce neler olduğunu öğrenmeliydi. Sonra Bade'yi gördü yorgun adımlarla içeri girerken.
Ve saatler sonra telefona dalmışken kafasını kaldırınca önce evin erkeklerini gördü. Arabalarına yerleşerek evden ayrılanların ardından bıkkın bir nefes verdiğinde kapı tekrar aralandı.
Şimal hanım kapıdan çıktığında onun kucağında duran turuncu saçlı bir bebeği görünce "Hassiktir!" diye bağırdı arabanın içinde.
Emir'in gülerek annesine ve bebeğe heyecanla bir şeyler anlatmasını izlerken büyük bir şok içindeydi.
Şimal hanım kucağındaki bebeğin burnunu hafifçe sıktığında tatlı bebek gülümseyince ağzı aralanarak "Yemin olsun boku yedik..." dedi şaşkınca.
Gitmelerinden korkarak telefonunu çıkartıp titreyen elleriyle bebeğin fotoğrafını çekerken "Bu... Bade'nin aynısı." dedi dehşet dolu sesiyle.
Parmakları Boran abisiyle olan konuşmalara giderken fotoğrafları göndermeye gönlü el vermedi.
Ne olacaktı? Bir bok bilmiyordu ki göndersin...
Bade başkasıyla evlenmiş olabilir miydi?
Yürüyerek konağın önünden ayrılan Şimal ve Emir'le arabadan inerken onları uzaktan takip etmeye başladığı sırada aklına binbir türlü düşünce doldu. Bebeği uzaktan görse de Bade'yi tanıyan herkes onun bebeği olduğunu fark ederdi.
Peki asıl soru bu bebeğin babası kimdi?
Bade ve Boran arasında neler olduğunu bilmiyordu.. Ve bu olayı abisine duyurduğunda her şekilde yıkılacağını biliyordu. Eğer bebeğin babası başkasıysa, durum daha da sıkıntılıydı.
Ve bebeğin babası Boran'sa işte o zaman abisinin bunu öğrenince neler yapacağını tahmin edemiyordu.
Gizlice yürürken "Sokayım böyle işin içine!" diye söylendi peşlerinden ilerlerken.
"Ah be Bade... Ne yaptın kızım sen..."
Bade onu arkadaşı olarak görmese de Firaz onun neler dediğini unutmamıştı. Bir kere Firaz'a Boran'dan sonra ilk kez birisi ben senin yanındayım demişti.
O Firaz'ın ilk arkadaşıydı.
Kalbinde abisine söylemek ve söylememek arasında ikileme düştüğünde Şimal hanımın parka girdiğini gördü ve bir ağacın arkasına saklandı.
Parktaki aletlere merakla bakan bebeği şaşkınca izlerken "Sen nasıl bir şeysin böyle..." diye mırıldandı üzüntüyle.
Çok güzeldi, o kadar güzeldi ki kelimeleri dökemiyordu.
Şimal hanım'ın bebeği salıncağa bindirdiğini görünce iç çekti. Diğer salıncağa oturan Emir, bebeğe elini uzatarak "Hadi tut elimi dayıııcım!" diye bağırıyordu.
Gözleri daha da iri açılırken "Demek sakladığın şey buydu. Keşke böyle olmasaydı Bade... Şimdi ben ne yapayım?" dedi içi içini yerken.
Bir süre bekleyip telefonla Boran'ı aramaya karar verdi ancak söylemeyecekti, sadece sesini duymak istedi.
Üçüncü çalışta telefonu açan Boran sesli bir nefes alarak "Artık bitti." deyince Firaz duraksayarak "Ne diyorsun abi?" dedi şaşkınca.
Boran telefonun ucundan "Bade beni sevmiyor artık." dedi yıkılmış bir sesle.
Firaz yutkunarak karşısında gördüğü bebeğe bakarken gözlerinin sulandığını hissetti.
Abisinin sarhoş olduğu bir gün ona "Bade olmasaydı ben çoktan bitmiştim Firaz. O benim her şeyim..: O benim evim. O olmazsa benimde olmamın bir anlamı yok anlıyorsun?" dediği aklına düşerken titreyen sesiyle "Abi..." diyebildi.
"Ben çarşıdaki millet parkındayım."
Boran içli bir nefes çekti telefonun ucundan. Ardından anlamamış bir sesle "Ne diyorsun Firaz? Ne yapayım oradaysan, gelip seni mi eğlendireyim?" diye söylenince "Buraya gelmen lazım..." dedi endişeyle.
"Hemen buraya gel abi."
Duraksadıktan sonra "Bir şey olmuş..." dedi telefonun ucundaki kalın ses.
Firaz'ı çocukluğundan beri tanıyorsa büyük bir şey vardı.
Firaz daha fazla dayanamayarak "Buraya gel ve kendin gör abi. Allah sonumuzu hayır etsin." dedi ve telefonu yüzüne kapattı korkuyla.
Eliyle yüzünü sıvazlayarak ağaca tekme atarken kendi kendine sinirle söyleniyordu.
"Bir tarafı toparlayım derken yine diğerini yaktın Firaz..."
Aradan dakikalar geçerken Firaz gözlerini güzeller güzeli bebekten ayıramıyordu. Durumun şaşkınlığı bir yana yüzünde küçük bir gülümseme oluşmuştu.
Bebeği salıncaktan indirmek isteyen Şimal hanımla, minik kız inmek istemediği için kaşlarını çattığında Firaz gözlerini kısarken "Neden bir an Boran abim geldi gözümün önüne?" diye söylendi kendi kendine.
Parkta Şimal hanımı bir bebekle gören insanların şaşkın suratları kendinde de mevcuttu. Halen şoku atlatamamıştı ve gerçekleri deli gibi merak ediyordu.
"İnşallah Boran abimin bebeğidir yoksa boku yedik... Aynı Bade gibi çok güzel."
Öylece beklerken sokakta bir araba sesi duyarak o tarafa baktı.
İleriye park eden arabayı gördüğünde içi cız ederken yanına koşturdu endişeyle.
Henüz arabadan inmek için adım atan Boran'ın kolundan tutarak çekiştirince sinirle "Lan ne yapıyorsun?!" diye söylendi Boran.
Firaz burnundan nefes vererek "Abi uzatmada gel." dedi ve gözlerini kaçırdı.
O götürmeye çalışıyor, Boran ise küfür ederken ne olduğunu anlamıyordu.
Firaz ağacın arkasına çekmeye çalıştığı Boran'a laf anlatmaya çalışırken karşılarından koşarak gelen Bade ve Cafer sokağın sonunda göründü.
Bade sokağa girince gözlerini kaldırıp karşısında gördüğü adamla adımları duraksarken yerinde sendeledi.
Cafer arkasından koştuğu için Bade'nin sırtına çarptığında "Ne duruyorsun kızım bir an- HASSİKTİR!" dedi gördüğü kişiyle.
Arkadaşının bembeyaz olan suratına bakarak kolunu tuttuğunda o da en az Bade kadar endişe doluydu.
"Bade korkutuyorsun beni, ne olur sakin ol."
Bade, henüz kendini görmeyen ve oldukça sinirli bir şekilde Firaz ile tartışan Boran'dan bakışlarını ayırmadan "Öğrendi... Biliyor... Bebeğim, bebeğimizi öğrendi." diye sayıklıyordu kendinde olmayan bir şekilde.
Kalbi göğüs kafesini delercesine atıyor, nefesi kesiliyordu.
Cafer gözlerini onlardan ayrımadan "Bence bilmiyor." dedi hızla. Ama öğrenmesine ramak kalmıştı.
Parkta teyzesini ve Mavi'yi görünce sol tarafı göstererek "Bak mavi orada, belki görmemiştir he?" diye bir ümit sorduğunda Bade'nin endişesi büyüdü.
O an ki endişeden dolayı Boran'ın yanına koşarak dikkatini dağıtmayı düşünürken Firaz her ne dediyse Boran'ın surat ifadesinin aniden kaskatı kesildiğini gördü.
Korkuyla yutkunduğu sırada olanlar oldu...
İleri doğru bir adım atacağı sırada gözlerini kaldıran Boran'la göz göze geldiler önce.
Göz bebeklerine kadar titrerken, Boran bir kaç saniye dağılmış bakışlarla ona baktıktan sonra kafasını hızla parka çevirirken Bade'nin bacakları titredi.
"Allahım bu aksiyon benim bünyeme çok fazla!" diye isyan eden Cafer kimsenin umrunda değildi.
"Vallahi sıçtık, asıl şimdi sıçtık ya!"
Bade konuşan arkadaşını duymuyordu. Dünyadan soyutlanmış bir şekilde Boran'ın tepkilerini izlerken önce kaşlarının çatıldığını sonra ise gözlerinin şaşkınlıkla açıldığını gördü.
Elini kalbine koyarak "Bitti..." dedi.
"Her şeyi mahvettim."
Yavaş adımlarla ilerlerken Boran olduğu yerde sendelediğinde Firaz hemen kolundan tutmuştu.
Elini şaşkınca saçlarına atarken gördüğü turuncu saçlı bebeğe dehşet içinde bakan Boran'ın kalbi bir süreliğine atmayı bıraktı.
Ciğerleri işlevini yerine getiremiyordu, sanki tüm organları iflas etmişti. Elini gömleğinin yakasına atarak "Bu... Bu bebek..." dedi nefes alamazken.
Kaskatı bir ifadeyle bakışlarını kızından ayırmayan adama yaklaşmaya korkan Bade burnunu çekerken kalbi korkuyla atıyordu.
Boran dolu gözlerini bebekten ayırmadan "Bu ne demek oluyor ulan?" dedi dehşet dolu bir sesle.
Sanki bir el boğazına yapışmış sıkıyor gibi nefes alamazken güçlükle havayı soluyordu. Kalbi göğsünden dışarı fırlayacak gibi attığı sırada bakışları ok misali Bade'ye çevrildi.
Bir Bade'ye, bir de parkta Emir'in salladığı kızıl saçlı bebeğe baktığında yere yığılmamak için arabanın kaputundan destek alarak duruyordu.
Bade ateş saçan gözlerle bakan adama bakarken endişeyle "Boran..." diyebildi.
Bir rüzgar eserken Bade'nin saçları savruldu.
Delirecek gibi hisseden adam Bade'nin bakışlarındaki korkuyu gördüğünde sinirle dişlerini sıkarken hızlı adımlarla parka ilerlemeye başladı.
Cafer olduğu yerde ağıt yakarken, Firaz'da yerinden kımıldayamıyordu.
Bade zorlukla yerinden kımıldayarak hızla Boran'ın peşinden koşmaya çalışsa da Şimal hanım çoktan onları fark etmişti.
Şaşkın ifadesiyle önce Boran ağaya sonra da arkasından koşan Bade'ye baktı.
Koruma iç güdüsüyle aniden Mavi'nin önüne geçerek "Ne oluyor?" diye sinirle sorduğunda Boran dişlerinin arasından "Çekilin Şimal hanım." dedi düz bir sesle.
Şimal anlamsız bakışlarla hemen Boran'ın arkasında duran ve gözleri dopdolu bir şekilde olan Bade'ye döndüğünde ağzı şaşkınlıkla aralandı.
Anlamıştı... Ne yazık ki her şeyi anlamıştı.
Elini ağzına kapattığında Bade, gözlerini kapayınca yaşlar bir bir döküldü gözlerinden.
Şimal hanım şaşkınlık içinde "Bade... Bitanem..." dedi titreyen sesiyle.
Boran ısrarla önünde dikilirken "Hemen çekilin!" diye yükseldiğinde Bade kadının çekilmesi için kafasını salladı başını eğerek.
Şimal hanım şaşkın adımlarla Mavi'nin önünden ayrıldığında salıncakta oturarak elindeki ayıcıkla oynayan bebek görüldü.
Boran, afallamış bir şekilde bebeğe ilerlediğinde aynı annesinin ki gibi olan gözler kendine çevrilince kalbine bir ok saplandı.
Omurgasından aşağı bir ürperti inerken bir kaç saniye boyunca öylece baktı... Bade onları uzaktan izlediği sırada Mavi annesini görünce "Anniii!" diyerek kıkırdadığında Boran kalbine bir kurşun saplansa daha az acıtacağına emindi.
Bade kızına cevap veremedi çünkü konuşsa hüngür hüngür ağlayacaktı. Şimal hanım endişeyle Bade'nin omuzuna sarılarak destek olurken ne yapacağını şaşırmıştı genç kadın.
Mavi, başında dikilen uzun adama bakarak kafasını yana eğdi ve "Ayıııı." dedi uzatarak.
Bildiği bir kaç kelimeyi ard arda sıralamak en sevdiği şeydi şu sıralar.
Gömleğinin bir kaç düğmesini açtıktan sonra salıncakta oturan bebeği daha yakından görmek için ayaklarının üzerinde eğildi sarsılmış olan adam.

Mavi, arada kıkırdayarak kucağındaki ayının kulaklarına dokunuyor ve anlamsız şeyler mırıldanıyordu.
Boran dehşet içinde Mavi'nin gözlerine, minicik burnuna dudaklarına ve turuncu saçlarına baktı...
"Sen..." diyerek titrek bir sesle konuşunca Mavi dört dişini gösterip gülerek Boran'a döndü.
O an gözlerini yuman adam, başını eğerek öylece dururken Bade bu görüntü karşısında ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu.
Zorlukla bir kaç adım atıp "Boran..." diye sessizce ona seslenince yıkılmış olan adam hızla kafasını kaldırdı.
Yerinden kalkarak aniden genç kadının karşısına dikildiğinde Bade afallarken, Boran yıkılmış sesiyle "Bana bunu yapmadığını söyle Bade?" dedi.
Gözlerini kaçıran Bade çoktan sessizce ağlamaya başlamıştı. Dudaklarını birbirine bastırdığı için hıçkırıklarını yutuyor, dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Gözlerini açarak kafasını kaldırdığında Boran ona öyle bir bakıyordu ki, olduğu yerden kaçmak istedi.
Her şeyden habersiz gülerek salıncakta olan bebeğine baktığında gözyaşları hızını arttırırken Boran'a döndü ve çaresiz sesiyle "Özür dilerim." dedi..
İşte o an karşısındaki adamın paramparça olmasına şahit oldu.
Kalbini patlayacak gibi hisseden Boran, binlerce darbe almıştı ruhundan da aynı zamanda.
Elleriyle yüzünü sıvazladı, arkasına döndü tekrar. Olduğu yerde delirmiş gibi ileri geri giderken "Siktir!" dedi sarsılmış sesiyle.
Emir ne olduğunu anlamıyor "Abla niye ağlıyorsun?" diyordu sinirle. Boran'a gitmeye çalışırken annesi onu tuttuğunda "Anne bıraksana ablamı ağlatıyor!" dedi atarlanarak.
Boran kafasını iki yana sallayarak Bade'nin önünde dikilirken "Hayır, bunu yapmadım de.. Hadi güzelim, bir şey de..." derken genç kadının kendisine mahçup bakışlarını görünce sinirinden güldü.
Gözünden akan bir damla yaşı hızla koluna silerken "Sikeyim!" diyerek sesini yükseltti. Bade endişeyle hızla Boran'ın yanına gittiğinde ağlıyordu.
Eini Boranın ağzına kapatıp "Ne olur bağırma... Her şeyi anlatacağım, gidelim buradan." dedi fısıltıyla.
Boran ağzındaki eli hızla çekerken "Neyi anlatacaksın Bade? Sen bana... şimdi neyi anlatacaksın?" derken sevdiği kadının kalbini kırmamak için kendini zor tutuyordu.
Ardı ardına gözyaşı döken Bade "Nolur..." dedi burnunu çekerek.
"Zaten söyleyecektim."
Karşısında sarsılarak ağlayan kadınla gözlerini yumarken elleri yumruk oldu. İçi gidiyordu ağlamasına ama öyle sinirliydi ki kollarının arasına alıp onu teselli edemiyordu.
Öyle dolu hissediyordu ki karşısına birini getirseler döverek öldürse rahatlamazdı. Arkasını döndüğünde Bade geri çekilirken "Arabaya geç." dedi düz bir sesle.
Cafer bir adım öteden yanlarına gelip "Ne yapacaksın arkadaşıma?" diyerek ağzının içinden konuşunca Boran delirmiş gözlerini kendine çevirince Firaz'ın koluna yapıştı.
"Ananı sikim çok korktum!"
Firaz sessizce "Şşşş." dedi.
"Sesini çıkartma ve adım adım geriye git, kaçalım buradan. Abim badeye zarar vermez."
Bade bakışlarını Şimal hanıma çevirdiğinde kadının içi parçalanmıştı.
Kendi kızı gibi gördüğü Bade'nin saçlarını okşayarak "Merak etme..." derken bir şey duymasına gerek yoktu.
"Kimseye bir şey demeyeceğim kızım."
Ardından sert gözlerini Boran'a çevirdi ve "Eğer Bade ve Mavi senin yüzünden zarar görürse kimseyi tanımam Boran ağa... Bizim kızımıza ne kadar düşkün olduğumuzu bilmeyen yok bu şehirde, ona göre..." diye tehdit ettiğinde Boran sinirlendi ancak cevap vermedi.
Emir annesinin kolundan kaçıp sinirle uzun sırık adama bağırıp bacağına tekme attı aniden.
Bade onu kolundan çekerken "Ablamı bir daha ağlatırsan gözüne yumruğu yersin!" diye tehdit etmeyi de ihmal etmedi.
Bade kardeşinin boyuna eğilerek "Tamam Emir... Bugün olanları kimseye söylemek yok tamam mı ablacığım?" dediği sırada Boran çoktan arabasının yanına yürümeye başlamıştı.
"Ama abla-"
"Lütfen bitanem."
El mahkum kabul eden Emir annesiyle oradan ayrılırken Bade, mayışmış olan bebeğini salıncaktan almıştı.
Önce kendine dolu gözlerle bakan Cafer'e döndü.
"Ben her zaman yanındayım güzelim. Hiç çekinmeden anlat her şeyi..."
Bade bir şey demeden Firaz'a baktığında başını mahçupça yere eğen eski dostuna burukça tebessüm etti.
Mavi başını annesinin omzuna yorgunlukla yaslandığında Bade titrek bir nefes alarak tedirgin adımlarla arabanın yanına kadar gitti.
Oturduğu şöför koltuğunda sabırsızca onları bekleyen Boran'a baktığı sırada hayatı boyunca ilk kez böyle hissettiğine yemin edebilirdi.
Hem canının bir parçası olan bebeğine, hem de Boran'a haksızlık yapmıştı.
Ona her ne yalan söylenirse söylensin bu durum daha önemliydi ve iki kişiyi ilgilendiriyordu. Ancak o zamanlar yaptığı şeyin bir sebebi olduğunu zannediyordu.
Dudaklarını birbirine bastırarak arabaya bindiğinde Boran'ın o güzel kokusu ciğerlerine dolarken içi titredi. Dikiz aynasından Boran'a baksa da ona hiç bakmadan hızla arabayı çalıştırmasıyla gözlerini kaçırarak camdan dışarı baktı.
Yol boyunca sessizlik devam ederken Bade, kafasında ne söyleyeceğini kuruyor ancak aklı bir türlü toparlanamıyordu. Mavi'nin karnı acıkıp annesinin memesine yapıştığında Bade çantadan emzirme örtüsünü çıkartarak Mavi'yi emzirdi.
Dikiz aynasından bunu gören Boran önce şaşkınlıkla baktı. Ardından öyle bir sinirle doldu ki direksiyonu kıracak kadar sert bir şekilde avuçladı.
Mavi çoktan Bade'nin kucağında uyuya kalmıştı. Bir kaç kere Boran'ın ona döndüğünü fark etmişti ancak sonradan kendine değil kucağındaki bebeğine baktığını gördü.
Sinirle gözlerini yumuyor, direksiyonu sıktığı için ellerindeki damarlar patlamak üzereymiş gibi görünüyordu.
Nefesini bile sessizce almaya çalışırken ne açıklama yapacağını düşünen Bade, kendini çok kötü hissetmekten kendini alamıyordu.
Hem kızı için, hem de Boran için çok üzülüyordu.
Sırtına yüklenen yük inmiyordu bir türlü omuzlarından...
O, normal durumlarda böyle bir şey yapacak biri değildi asla. Kendi kendine teselli vermeye çalışıyordu içten içe, çünkü ailesizliğin, annesizliğin ne demek olduğunu ondan başka kimse bilemezdi.
Araba durana kadar geldiklerini fark etmeyen Bade yutkunurken Boran arabadan inmeden önce derin bir nefes çekti içine. O an Boran'ın neler düşündüğünü öğrenmek için her şeyini verebilirdi...
Titreyen elleriyle kapıyı aralayan adamla kızını daha sıkı tutarken birazdan yapılacak konuşma daha şimdiden yenilmiş gibi hissettiriyordu onu.
Arabanın kapısını açan adamla kalbinin hızlanmasını sağlarken gözlerini kaçırarak dışarı çıktı.
Boran genç kadına bakmadan kucağında uyuyan küçük bebeğe döndüğünde yüzünde buzdan bir ifade vardı.
Gözlerini kaldırmadan bir kaç saniye baktı ve "Ben..." dedi sadece.
Ben taşıyayım mı diye soracaktı ancak dili varmadı söylemeye.
Elleri delicesine titrerken bakmaya kıyamadığı küçük bebeği düşürebilirdi. Ayrıca o kaba eller daha önce hiç bir bebek tutmamıştı.
Bade, bakışlarını ayırmadığı adamın göz bebeklerinin dahi titrerken kızına dikkatle baktığını gördü.
Ne diyeceğini anlayarak "Sorun değil, her zaman ben taşıyorum..." diye mırıldanınca Boran aniden gözlerini ona çevirdi.
Suratı kasılırken arkasını dönerek hızla eve doğru yürüdüğünde Bade geldikleri yere bakıyordu.
Olduğu yerde kalmasına sebep olan ev, yıllar önce ailesiyle tartışarak geldiği ve sarhoş olduğu o evdi. Boran'la ilk kez aralarındaki duvarlar yıkılmıştı o gün.
Şimdi ise Boran'ın ördüğü duvarların üzerine tonlarca kat atmıştı Bade...
Kapıyı açarak onu bekleyen adamla bacaklarını hareketlendirirken çekingen adımlarla içeri girdi.
Bebeği başkasından mı sanmıştı? Eğer öyleyse ne cevap verecekti? Bilmiyordu...
Boran genç kadına kısa bir bakış atarak "Yukarı yatıralım." dedi hisleri aşınmış bir sesle.
Bade yutkunup cevap vermeden kafasını salladığında üst katın yolunu tutan adamı takip etmeye başladı.
Daha önceden kaldığı siyahların hakim olduğu odaya girdiklerinde titrek bir nefes çekerken dudakları titredi.
Elleri titrediği için Mavi'nin uyanmamasına dikkat ederek yavaşça kucağında zıplatırken, Boran yatak örtüsünü açıp Bade'ye döndüğünde gözlerini ayırmadan bakıyordu.
O an kalbi cız etti, ve kızına baktı üzgün bakışlarla. İlk kez bir baba gibi, bebeğinin babası gibi görünmüştü Boran gözüne.
Yatağın diğer tarafına ulaşarak Mavi'yi yavaşça yatağa yatırdı ve ardından üzerine ince pikeyi örttü. Yataktaki yastıkları Mavi'nin düşmemesi için kenarına koyarken dikkatle ne yaptığına bakan adamı fark etmemişti.
Geri çekildiğinde Boran'a baktı.
Ceketini hızla çıkartıp tekli koltuğun üzerine fırlatır gibi koyan adam bir kaç saniye gözlerini ayıramadı uyuyan masum bebekten.
Daha sonra inanamıyormuş gibi eliyle yüzünü sıvazladı ve odadan çıktı hızlıca.
Bade giden adamdan bakışlarını çekerek Mavi'ye döndü.
Dudağını ısırdığı sırada ağzından hıçkırık kaçmaması için ellerini ağzına kapatırken gözlerini yumdu. Kendini bekleyen adamla sakinleşmeye çalışıyordu.
Eğilerek "Özür dilerim anneciğim... Baban geldi. Baban seni öğrendi..." dedi fısıltıyla.
Artık hayatındaki en önemli olayın çözüme kavuşma vakti gelmişti.
İçinden Allah'a dua ederken bebeğinin yanağına ufak bir öpücük kondurarak kapıyı aralık bıraktı. Merdivenlerden indiği her adımda kalbi gümbür gümbür atıyordu.
Boran ya her şeyi öğrendiğinde bebeğini kendi almak isterse? O zaman ne olacaktı?
Boran'ı koltukta başını eğerek oturmuş vaziyette gördüğünde hiç seslenmeden suçlu bir vaziyette karşı koltuğa geçti. Boran'ın onu fark ettiğini biliyordu ve bir şey demesini bekliyordu.
Ancak Boran konuşmadı.
Bakışlarını yerden ayırmayan adam hızla ayağa kalktı ve camın önüne geçti. Saçlarını çekiştirerek kendi kendine düşünürken Bade endişeli gözlerle onu süzüyordu.
Sessizce "Boran..." dediğinde adamın tüm hareketleri duraksamasına rağmen ona dönmemesine içerledi.
"Boran gel konuşalım."
Dakikalar sonra ilk kez konuştu Boran, ancak öyle bir şey sordu ki badenin yüreği iflas etti.
"Bana bu şekilde mi bedel ödettin Bade?"
Bade endişeyle ayağa kalktığında elleri yumruk olurken "Böyle olsun istemedim... Ne düşündüğünün farkındayım." dedi hızlıca.
Kalbi korkudan hızla atarken Boran'ın ona dönmesiyle bütün söyleyeceklerini unuttu.
Bade'ye yaklaşan Boran "Öyle mi?" dedi hissizce. "Ne düşünüyor muşum söylesene? Çok biliyorsun ya sen benim yerime düşünmeyi, söyle hadi!"
Bade karşısındaki adam her ne derse alttan almaya karar verdi o an. Kızmayacaktı, darılmayacaktı. Kendisi de sinirliyken hiç istemediği şeyler söylemişti neticede.
Zorlukla konuşarak "Ben... Söyleyecektim sana. Evet bir çocuğum var." deyince Boran sinirle güldü.
Bir adım ötesinde duran adamla cesaretini toplayarak "Düşündüğün gibi değil Boran... Mavi başkasından-" diye devam ederken Boran sinirle arkasına döndü ve "Sus!" dedi bağırırken.
Bade korktuğu başına geldiği için daha da kötü olmuştu. Dolu olan gözlerinden etrafı bulanık görürken "Bir kere dinle." dedi yavaşça.
Arkasından yaklaşarak Boran'ın omzuna dokununca genç adam o an yutkundu...
Aklındaki tüm düşünceleri dile getirmek için tekrar sevdiği kadına döndü ve o malum soruyu sordu.
"O... O benim bebeğim değil mi?"
Bade yaşadığı şaşkınlıkla geriye doğru sendelerken son anda dengesini sağlayabilmişti.
"Sen nereden-" diye devam edecekken Boran sinirle "Anlamayacağımı mı sandın?!" dedi dişlerinin arasından.
"Anladım! Anladım ama sen kendi ağzınla söyleyeceksin! O bebek benden değil mi Bade? O benim kızım..."
Bade'nin gözünden bir damla yaş akarken hızlıca koluna sildi ve masumca kafasını salladı. Ne olacaksa olsundu artık.
Boran gözlerini yumduğunda "Söyleyecektim..." dedi titreyen sesiyle.
"Ben her şeyi bugün öğrendim Boran, gerçekten söyleyecektim."
Boran sinirle sehpaya tekme attı. Delirmiş gibi hissederken yukarıdaki bebek uyanacak diye etrafı rahatça kırıp dökememek daha da sinrilenmesine sebep oluyordu.
Ellerini sinirle açıp "Sen bana bunu nasıl yaparsın Bade?" dediğinde sesinin ağlamaklı çıkması Bade'nin bile gücüne gitmişti.
"Sen benim çocuğum olduğunu, bizim çocuğumuz olduğunu nasıl saklarsın benden?"
Bade boğazındaki yumrudan dolayı zorla konuşurken "Bilmediğin şeyler var..." dedi.
Dayanamıyordu onu böyle görmeye, içi acıdan kavruluyordu sanki.
Boran ağzının içinden küfür savurdu. Ellerini kafasına yerleştiren şaşkın adam "Benim güzeller güzeli bir kızım var." dedi sinirle gülerken.
Gülmesi kahkahaya dönüştüğü sırada "Ben baba olmuşum ulan. Sevdiğim kadın çocuğumu doğurmuş..." dedi.
Bade kendini tutamayarak sessizce ağlarken Boran'ın kahkahaları da gözyaşına dönüşerek bir bir gözünden yaş olarak akmaya başladı.
Dişlerinin arasından Sen!" dedi parmağıyla Bade' yi gösterirken.
"Beni sürekli suçlayan sen... Bir kere bile dinlemeyen sen... Ne yaptın söylesene Bade? Bir kere ulan... Bir kere dinlemek yerine neden kendi hayatını da benimkini de sikip atıyorsun?! Hep aynısını yaptın! Kafamı sikeyim, bir bok yedim! Geçmişteki olayları sana anlatmadım sende bir şekilde öğrendin! Hadi gittin dinlemeden, ona da tamam! O pezevenk... Dedem olacak adam her şeyi planlamış haklısın! Ama sonra geldin, yine beni dinlemedin!"
Bade suçlayıcı konuşmalar karşısında sesini çıkartmazken adamın sinirini dökmesini bekliyordu sessizce ağlarken.
En az Boran kadar kendi de bitmiş bir vaziyetteydi. Yukarda uyuyan meleğinin hiç bir şeyden haberdar olmayışı hıçkırıklarının şiddetini arttırıyordu.
"Aklım almıyor benim, delireceğim... Nasıl ulan? İki yıl oldu sen gideli... İki yıldır tek başına nasıl dayandın? Sen benim elimden neleri aldığının farkında mısın? Beni bitirdiğinin farkında mısın Bade?"
Bade hıçkırıklarının arasından "Boran-" dedi ancak duymuyordu o an şok geçiren adam. Beynine dolan düşünceler başını ağrıtırken eliyle duvara sertçe yumruk attığında Bade yerinde sıçradı.
Koşarak Boran'ın yanına gidip eline uzanmak istediğinde geri çekilen adamla omuzları düşmüştü.
Boran sinirden kızaran suratıyla bakarken saçlarını çekiştirdi.
"Senin yokluğunda tutunacak tek bir dalım yoktu benim! Cehennemim desen yanardım, ben sana ömrümü verirdim... Evimdin sen benim, evim. Ama sen o evi içinde benimle beraber yaktın! Kalbim parçalanıyor, nefes alamıyorum Bade..." dedi eliyle göğsünü sıkarken.
Bade hıçkırıklarını eliyle kapatırken bir adım ötesinde duruyordu. Elini uzatıyor dokunmaya çekindiği için sonra geri çekiyordu.
Boran olduğu yerde sinirle yürürken içindeki zehri kusmaya devam etti.
"Kalbim parçalanıyor... Senin amacın neydi kızım söylesene? İntikamını böyle mi aldın benden? Kimden neyin intikamını aldın sen, bebeğin babasını tanımıyor farkında mısın?! Sen bir bana mı zarar verdin sanıyorsun?!"
Bade en hassas olduğu yerden vurulduğunda eller yumruk olurken o da bağırdı.
"Bende böyle olsun istemedim tamam mı?! Benim neler yaşadığımı bilmiyorsun... Ben de istemedim. Olan her şeye rağmen bebeği öğrendiğim an sana söyleyecektim! Ama evlenecek dediler, başkası var dediler! Gelemedim..."
Boran duraksarken, Bade üzgünce bakıyordu.
Eliyle sertçe yüzünü sıvazlayan adam "Benim hayatımı sikenlerin yedi ceddini üst üste dizerek sikeceğim..." dedi.
Ayakta duramadığı için yorgunlukla koltuğa çöktüğünde bütün hisleri alınmış gibi hissediyordu. Bade, ona yukardan bakarken elini başının arasına aldığını gördü.
Gözlerini kapatıp "Bu nasıl bir his böyle?" dedi Boran sessizce.
"Benim sevdiğim kadından bir kızım varmış... Yıllardır hayalini kurduğum şey çoktan gerçek olmuş, ama ben olanlara sağırmışım."
Bade kafasını kaldırıp ona bakan gözle afallarken ıslak gözlerini silerek dudaklarını birbirine bastırdı.
Yorgunlukla Bade'den gözlerini ayırmadan "Bir tek sen acı çektin değil mi Bade?" dedi tükenmiş bir sesle.
"Ben senin için savaşırken, seni bulmayı yaşama sebebim yaparken bir sen mi acı çektin sanıyorsun? Hatalarımı kabul ediyorum ben... Sen ne dersen de siktiğim aklımı ben affetmeyeceğim... Ben senin için yıllardır çabalıyorum, peki sen? Sen ne yaptın? Bu acıyı bana yaşatmak mıydı senin amacın söylesene? Ben bir yerimi kesmedim, düşmedim, bir yerim yaralanmadı Bade... Seni bulduğum için sevindim önce ama sen defalarca beni uzaklaştırdın. Yine de vazgeçmedim, çünkü köpek gibi aşıktım! Sonra dallamanın biri çıkıp seninle birlikte... sikeyim! Bütün çıkışlarım kapandı sanıyorken şimdi bir de kızım olduğunu öğreniyorum. Senden... Senden ulan senden... Senden bir kızım varmış benim." dedi sonlarda şaşkınca gülerken.
Gerçekten delirmişti sanırım. Bütün duyguları iç içe geçmişti. Sonra aniden yüzü soldu, bakışları karardı.
"Ben ne onun doğduğu ana, ne de ilklerine şahit olabildim... İsmini bile bilmiyorum." dedi kafasını iki yana sallayarak.
Bade derin bir nefes aldıktan sonra "Mavi... Onun adı Mavi, Boran." diye fısıldadığında genç adam ağzının içinden "Mavi..." diyerek tekrar etti düşünceli sesiyle.
Elleriyle yüzünü sıvazlayarak "Benim bir kızım var..." dedi inanamıyormuş gibi.
Bacakları daha fazla dayanamadığı için koltuğa oturan Bade "Özür dilerim Boran, gerçekten." dediğinde göz göze geldiler.
"Bunun haklı bir tarafı yok, belki de seni nişanlı sanarken dahi olsa gelmeliydim. Ancak yaşadıklarımı göz önünde bulundur lütfen. Bu hayatta Mavi'yi benden çok kimse düşünemez ve ben bu kararı kolay almadım. Mektupta yazanlardan dolayı senin intikamının parçası olduğumu biliyordum. Ayrıca beni terk edip gitmiştin... Sonra bir de evleneceğini duydum. Ne yapabilirdim söylesene?"
Boran karşısındaki kadının haklılığı karşısında dişlerini kıracak gibi sıkarken "Bu bana revaydı yani öyle mi?" dedi.
"Geldiğinden beri peşinden ayrılmıyorum... Kendimi anlatabilmek için hayatımı siktir ettim ben kızım! Neden bir kere bile sormadın bana? Senin için verdiğim savaşın bir toz zerresi kadar önemi yok muydu Bade? Bunu bize neden yaptın?"
Bade gözlerini yere diktiğinde titreyen sesini toparlamaya çalışırken "Ben o kadar çok acı çektim ki, bir daha üzülmeyi göze alamadım... Bir bebeğim olmuşken, buna cesaretim yoktu." dedi ve ilk kez açıkça hislerini paylaştı Boranla.
Boran afalladığında sessizleştiler ve düşüncelere daldılar.
Aradan kaç dakika geçtiğini bilmiyorlardı...
Bade dakikalar sonra duyduğu soruyla irkilmişti, beklemiyordu.
"Yürüyor mu?"
Şaşkınlıkla "Efendim?" derken ona bakmayan adamı izliyordu.
"O... Kızım, yürüyor mu?"
Bade yutkunurken elini yumruk yapınca tırnaklarını avucuna saplandı ancak acısını hissetmiyordu.
"Daha yeni adım atmaya başladı... Bir kaç adım atıp düşüyor." dedi gözlerini kaçırarak.
Boran bakışlarını ona kaldırdığında, Bade ağladığını gördü. Görmemesini istiyormuş gibi başını yana çeviren Boran'la titrek bir nefes çekmişti içine.
Karşısındaki adam dağılmış vaziyetteydi... Hem de tekrar kendi yüzünden.
Bu konuda haksızlık ettiğinin farkında olduğu için çok suçlu hissediyordu istemsizce.
Sesini toparlamaya çalışan adam "Konuştu mu?" dedi durgunca bu sefer.
Ve ardından "Sağlığı iyi mi? Çok minik bir şey..." dedi merakla cevap beklediği sırada.
Aklındaki soruları ardı ardına sıralıyor, Bade'nin yanıtlarını beklemiyordu.
"Sen nasıldın peki? Benim ki de soru... Çok zorlanmış olmalısın."
İki yıl içinde biriktirdiği tüm gözyaşlarını bugün akıtan Bade, daha fazla tutamadı içindekileri.
Ellerini yüzüne kapatarak hıçkırarak ağlamaya başladığında Boran'ın her şeye rağmen onu düşünmesi kalbine dokunmuştu. Boran'a bir sürü kötü laf etmişti, ama yine de peşinden gelmişti.
Ondan bebeğini saklamıştı, ama şimdi bile yaşadıklarını düşünüyordu.
Boran'da yapmıştı bir sürü hata... Ama o, onun kendini ifade etmesine izin bile vermemişti.
Boran sevdiği kadını ilk kez böyle görürken gözlerini acıyla yumdu. Yumruk olan ellerini daha da sıkarken
kızıl saçlı kadının hıçkırıklara boğulmasıyla kalbi sızlıyordu.
Yerinden kalkarak Bade'nin önünde yavaşça eğildi ve çenesinden narince tutarak göz göze gelmelerini sağladı.
O da ağlıyordu, ama sessizdi gözyaşları.
Gözyaşlarına rağmen ufakça gülümseyerek "Ben seninle ne yapacağım baş belası..." dedi.
"Bana dünyanın en güzel varlığını vermişsin haberim olmasa da... İçim acıyor evet, ama bundan sonra bırakmam onu. Benimle olmak istemiyorsan... seni zorlayamam."
Çok şey yaşamışlardı ve artık Bade'nin kendini sevmediğini düşünüyordu.
Birden bir sakinlik gelmişti üzerine. Tek istediği bir an önce kızının merak ettiği kokusunu solumaktı.
Kendine dolu gözlerle bakan kadının saçlarına ellerine yerleştirip yavaşça okşayan Boran "Sen çoktan kabullenmişsin yokluğumu... bir ben yapamadım Bade'm." dedi kabüllenmişçesine.
Bir bebeği olduğunu öğrenmesinin yanı sıra, sevdiği kadının tüm bu süreçte tek başına olduğunu düşünmek binlerce bıçak darbesi almaktan daha çok acıtıyordu canını...
Bade'nin hıçkırıkları iç çekmeye döndüğünde boğazındaki yumru gitsin diye yutkundu ancak yerli yerinde duruyor, gitmiyordu.
Boran'ın avuç içine aldığı saçı koklayarak dudaklarını bastırmasıyla Bade'nin tüm bedeni titrerken kaskatı kesildi.
"Teşekkür ederim."
Afallayan genç kadın böyle bir tepki beklemediği için "Neden?" dedi şaşkınca.
"Neden teşekkür ediyorsun senden bunu saklamama rağmen? Neden bana bu kadar iyi davranıyorsun Boran?"
Boran'ın bakışları Bade'nin düz karnına düştü.
Sevdiği kadınla kendine ait bir çocuğu olduğunu düşündükçe akıl sağlığını kaybediyor gibi hissediyordu. Mutluluk, sinir, heyecan hepsi bir bütün olmuş ruhunu kuşatmıştı.
Badenin şimdi dümdüz olan o karnını şişkin ve karnı burnunda görmek için bütün servetini feda eder, gerekirse canını bile verebilirdi.
Ancak görememişti...
Yüzleri birbirine çok yakındı ancak geri çekilmedi. Gözleri birbirinden ayrılmazken "Kızımızı doğurduğun ve ona çok güzel baktığın için teşekkür ederim." diyerek ilk sorusunu yanıtlayınca Bade'nin dudakları üzüntüyle büzüldüğünde genç adam yutkundu.
"Ve sana iyi davranıyorum çünkü, seni seviyorum. Tek başıma savaştığım bu savaşı kaybetsem de aşığım sana. Bundan sonra ne yapmaya karar verirsin bilmiyorum ama kızımdan asla ayrılmam ben Bade... Onu asla bırakmam."
Bade şaşkınlığı atlatamadan güçlü kolların arasına hapsedildiğinde elleri havada kalakaldı.
Saçlarını ufak bir öpücük konduran Boran "Demek bizim bir kızımız var..." diye sayıklar gibi konuştuğunda kalbi yerinden çıkacak gibiydi.
"Ben baba olmuşum, senden bir çocuğum var benim."
Genç kadın bir anda sakinleşip çocuksu bir tavıra bürünen adama daha fazla kayıtsız kalamadı. Gözlerini yumarken ellerini Boran'ın sırtına yerleştirerek gömleğini avuçlarına hapsetti.
Bu belki bir kazanış, belki de kocaman bir yenilişti...
Artık kimin kazanıp kimin kaybettiği bu savaş önemli değilken, kendinden küçük olan kadına sımsıkı sarılan adamın dudaklarına küçük bir gülümseme yerleşti.
Dakikalarca o şekilde kaldıktan sonra Boran minik kızıyla tanışmak için can attığında üst kata çıktılar..
Odaya girdiğinde yatağın içinde küçücük kalan bebeğin yanına giderken titreyen ellerini uzatan Boran küçük ellerine dokundu.
Mavi, elinde hissettiği dokunuşlarla Boran'ın iki parmağını sıkıca kavrayarak tutunca genç adamın kalbi heyecandan atmayı bıraktı.
Bade adamın şaşkınlığını izlerken mutlulukla gülümsüyordu.
Boran şaşkınca "Gördün değil? Elimi tuttu benim. Kızım benim elimi tuttu..." dedi gözlerini minik kızından ayırmadan.
Bade gülerek kafasını sallayınca Boran yatağın kenarına oturup solumak için can attığı saçları koklayarak ufak bir öpücük kondurdu.
Kalın sesiyle "Sen benim kızımsın... Ben bugün baba oldum." dediğinde Bade, bu duyduklarıyla titrek bir iç çekmişti.
O kadar güzellerdi ki, gözlerini bile kırpmıyordu.
"Kızlar babalarına aşık olurlarmış ama bence yanlış söylemişler. Asıl ben sana görür görmez aşık oldum küçük kızım." diyen adam damarlarından akan kanın dahi hızlanmasına ve heyecanlanmasınlar sebep olurken dudaklarını ısırdı Bade.
Bu... Çok güzeldi. Çok çok güzeldi...
Kabul etmeliydi ki, Boran her seferinde onu şaşırtıyordu.
Yıllardır kafasında kurduğu o kötü adamla, geldiğinden beri onunla konuşmak için yanıp tutuşan ve kızına gözlerinden bile sevgisi belli olan adamın alakası yoktu.
Alınan bazı haberler, yaşanan kötü olayları unutturuyordu.
O gün bazı yeminler edildi bir daha sevdiği kadından ve minik kızından asla ayrılmayacağına dair.
Eğer Bade isterse ne yapacak, ne edecek ailesine de kendini kabul ettirecekti.
İnanıyordu Boran, onları üç kişilik ailesiyle güzel günler bekliyordu...
❄️
Baba olduğunu boran en fazla ne yapabilir sizce? Spoiler vermiş gibi olmayayım, ya da olayım.. Bir sonraki bölüm kurban kesiyoruz tüm Urfa'ya ajdjskskskdjdkdk
Ve Bade'nin ailesine kendini sevdirmeye çalışan bir Boran hayal edin :)) eheehheeh
Bu bölüm beni musmutlu ettii 🥹
Sizce bölüm nasıldı? Yorumlarınızı bekliyorum aşklarım ♥️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.81k Okunma |
4.17k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |