27. Bölüm

Bölüm 27: Baskın

pembikhayaller
pembikhayallerr

Bölüm 27: Baskın

Bazı anlar olanlara müdahale edemezdik. Şu an tam olarak öyle bir anın içindeydim.

Öyle sinirliydim ki ağzımı açıp bana melül melül bakan adama sövmemek için kendimi zor tutuyordum.

Ben ondan vakit isterken Boran bey dayanamamış hemen kapıya dayanmıştı. Gerçi onun bu kadar sabretmesine bile şükretmeliydim.

Kavgayı sonlandıran Şimal abla olmuştu.

Hepimizi şok ederek yukardan aldığı tüfeği havaya sıkınca babam bile ağzı açık bir şekilde karısına bakakalmıştı. Ellerini beline dayayıp "Koca koca adamlar utanmıyorsunuz da!" diye onları azarladığında abimler sesini çıkartamazken Şimal abla herkesin içeri geçmesini söyledi.

Babam'a baktığımda gözleri parlayarak Şimal ablaya baktığını gördüm. Bunların biri değil, hepsi manyaktı.

Boran daha da sınırlarını zorlayarak ayaklanan abimlerin peşinden konağa girmeye çalıştığında Aram abim şaşkınca "Sen nereye ulan?" dediğinde bende şaşkınca ona bakıyordum.

"Bu adam evimize giremez ana!"

Abimin çocukça şikayet etmesiyle Boran "Hareketlere bak." dediğinde Aram abim yumruğunu gösterdi.

Neyse ki Şimal abla buna da çözüm bularak adamlara içerden sandalye taşıttı. Şimdi konağın önünde abimler, babam, Firaz ve Boran oturuyorlardı.

Cafer, Esra ve ben ayakta dikilirken kulağıma yaklaşarak "Konsey toplantısı!" dedi salak arkadaşım. Esra elini Cafer'in omzuna atınca beni de daire içine aldılar.

Boş gözlerle onlara baktığımda "Ne bok olacak şimdi, söyleyecek misin?" dedi Cafer.

Heyecanlı ifadesine "Daha fazla aksiyon yok!" diyerek karşılık verdiğimde somurttu.

"Resmen zevk aldın bu durumdan be! Bir ara davulun üzerine çıkıp tokmakla vurduğun gözümden kaçmadı!"

Esra kıkırdarken Cafer "Aaaa üstüme iyilik sağlık, kuru iftira!" dediğinde kafasına bir tane yapıştırdım.

"Ne fısıldaşıyorsunuz siz öyle?" diyen Aram abimle hızla birbirimizden ayrılırken ellerimi belime yerleştirip "Asıl siz ne yapıyorsunuz?!" diye sinirle çıkıştım.

"Bu konakta bir çocuk olduğunu unuttunuz heralde!"

Söylediğim sözler Boran'a dank ederken hızla sandalyeden kalktığında nefesimi tuttum.

Tam bir şey diyeceği sırada Firaz elindeki pamuğu yarılmış kaşına bastırıp "Kusura bakma abi." dediğinde Boran inleyerek "Ne yapıyorsun ulan?!" dedi acıdan suratını buruştururken.

Tuttuğum nefesimi verdiğimde Caferin koluna tutundum.

Berzan abim Boran'a bakarak "Hayırdır sen ne ayaklandın?" diye gözlerini kıstığında gözlerim hızla ikisini buldu.

Ancak o an Esra piti piti koşturup hamzanın elinden pamuğu aldı ve onun dudağının kenarındaki yaraya bastırdı.

"Sus bakayım sen, ağzın gözün dağılmış zaten."

Cafer "Götün mü dedi o?" diye kulağıma doğru konuşunca iğrenerek ona baktım. Her boku yanlış anlıyordu.

Berzan abim aşk sarhoşu modunda sırıtırken "Susayım değil..." dediğinde Esra'nın kızardığını görünce gözlerimi devirdim. Cafer ise onlara bakarak öğürüyordu.

"Neyse ki Emir son anda Mavi'yi götürdü içeri. Ne hemen kavga ediyorsunuz?!" diye atarlandığımda Aram abim sinirle parmağıyla Boran'ı göstererek "Hep bu şerefsiz yüzünden!" dedi.

"Geldi ayarlarımla oynadı benim! Dana getirmek nedir ulan, git mutluluğunu öte de yaşa!"

Boran pamukla temizleyebildiği kadar yüzünü temizlerken bir anlığına kalbim sızladı.

Ama o "Zaten danalar da kaçtı." diye söylenince Cafer kahkaha atarken babam "Tövbe tövbe.." dedi.

"Bak halen dana diyor!"

Babam boğazını temizleyerek ayağa kalktı ve ellerini arkasında birleştirdi. Boran'a yukardan bakarken ciddi sesiyle "Ne zamandan beri kapıma gelir oldun Boran ağa? Dedenleri gönderdiğin vakit birbirimizle husumete girmeyeceğimize dair söz vermedik mi?" dediğinde gözlerim merakla açıldı.

Benim bundan haberim yoktu.

Boran derin bir nefes alıp babama bakarken kafasını salladı.

"Bende bu yüzden buradayım. Artık sizinle düşman olmak istemiyorum Bawer ağa."

Babamın kaşları çatılırken düşünceyle ona bakıyordu.

"Bak Boran ağa..." dedi gözlerini yere eğerken.

"Babamın yaptığından dolayı sana karşı yüküm var doğrudur." dediğinde Boran'ın suratının kasıldığını görünce omuzlarım düştü. Bu konuyu unutmuştum..

Benim kan bağım olan dedem, onun ailesinin katiliydi...

Babam gözlerini kaldırıp "Bizim seninle artık bir sorunumuz yoktur." deyince içimden "Ah be babam..." diye geçirdim.

Olanları bilmiyordu tabi...

Boran göz ucuyla bana baktığında Ferzan abimin de bakışları bana döndü. Bir bana bir Boran'a bakarken gerginlikten gözlerimi kaçırdım hemen.

Boran kafasını sallarken "Ben... Bu konuları kapatmaya karar verdim." dedi ancak sesi zorla konuşuyor gibiydi.

"Babanın yaptığı şerefsizliği sana, size yıkmayacağım."

Cafer eğildi ve "Senin için." dedi. O an kalbim kasıldı.

En mantıklıları olan Adar abim "Anladık mutlusun. Mutluluğun daim olsun Boran ağa... Ama bir daha kapımıza gelme, burada hoş karşılanmıyorsun." dedi düz bir sesle.

Herkes ona karşıydı bu konakta...

Boran'ın kaşları çatılırken bir şey diyecekti ki aklına ne geldiyse dudaklarını birbirine bastırdı. Ellerinin yumruk olduğunu fark ederken gergince onları izliyordum.

Şimal abla konuya dahil olarak "Adam sizinle iyi anlaşmak istiyor belli ki." dediğinde babamın kaşları çatıldı.

"Ne gerek var böyle bir şeye Şimal?"

Boran boğazını temizleyerek ayaklandığında Cafer koluma yapıştı.

"Aha vallahi söyleyecek!"

Gözlerim hızla onu bulurken kafamı iki yana salladım. O ise bana bakmadan "İkimizde Urfa'da güçlü ailelerdeniz. Bu gücümüzü birleştirirsek daha da büyürüz değil Bawer ağa? Sizinle iş yapmak istiyorum." deyince rahat bir nefes aldım.

Aram abim hızla ayağa kalkıp "İş falan yapmıyoruz biz ulan seninle!" dedi.

"Hadi başka kapıya!"

Boran dişlerinin arasından "Ulan bana bak-" dediğinde Firaz kolunu tutup "Abi..." deyince sabır çekerken sustu.

Ben tedirgince olan biteni izlerken Boran sinirle arkasına dönüp yüzünü sıvazladı. Kendi kendine bir şeyler mırıldandıktan sonra yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirmişti. Bir anda bana döndüğünde irkilirken "Ben artık gideyim en iyisi. Siz dediklerimi bir düşünün." dediğinde bir anda Boran'la bakışmamız kesildi. Çünkü önüme bir anda Ferzan abim geçmişti.

Sıkıntılı bir nefes aldığımda Aram abimin "O gözlerine sahip çık." diyen sesini duydum. Cafer ellerini birbirine vurarak "Vah vah.. Bu işin sonu bok yolu." diye kulağıma fısıldayınca sinirle ona döndüm.

"Zaten sinirliyim sus Cafer!"

Kafamı yandan uzatıp Boran'a baktığımda dişlerinin arasından "Ben sana yapacağımı bilirdim ama dua et... Dua et-" dediğinde Cafer söze atlayarak "Dua et insanım diyeceksin değil mi? Öyle diyeceksin tabi." diye konuya dahil oldu.

Allahtan dua et ben babayım dememişti.

O kadar gerilmiştim ki ne bok yiyeceğimi bilmiyordum. Boran sinirle kafasını sallarken Aram abim hala ona çıkışmakla meşguldü.

Firaz ısrarla koluna yapışarak "Hadi abi biz gidelim." dediğinde Boran son kez bana bakarak arkasını döndü.

Yeri döven adımlarla ilerlerken cebinden silahı çıkartıp sallayarak sinirle söyleniyordu.

Bir anda durup silahı havaya doğrulttuğunda Cafer "Ananın kiii!" diye çığlık attı.

Firaz onun koluna asıldığında Cafer şaşkınca"Manyak lan bu! Sinirini atamadı ya ne yapıyor şuna bak!" dediğinde Aram abim de "Zır deli şerefsiz." deyince ofladım.

Bir anda gözler bana dönünce gergince gülerek "O kadar büyütmeye gerek yok canım. Adam sonuçta sizinle iyi anlaşmak için çabalıyor." dediğimde babam ilk kez bana ciddi bir ifadeyle bakıyordu.

"Dedesiyle birlikte ne planlar yaptığını unuttun sanırım kızım. Vazgeçmiş olabilir, ama vazgeçmeseydi planı seni bizden zorla almaktı."

Aram abim aniden "Babayı alır o!" diye atarlandığında çoktan moralim yerle bir olmuştu.

Berzan abimde "Babam haklı Bade. Sen bu adamı tanımazsın, Urfa'da ki herkes boşa korkmuyor ondan." dediğinde daha da sıçmıştım.

Cafer bir anda kahkahayı basarak "Aynen sen tanımazsın bu adamı." diye gözlerini belerttiğinde yumruğumu omzuna geçirerek hızlı adımlarla içeri girdim.

Bir daha kimseyle konuşmadan yukarı odama çıktığımda Emir'i Mavi'yi oynatırken gördüm. Elindeki arabayı sürerek "Bak mavi, bu da senin adın gibi Mavi." diyordu.

Dayanamayıp güldüğümde Emir "Ablaa!" derken Mavi'de "Annii!" diye heyecanla bağırdı.

"Benim canlarım ne yapıyormuş?"

Emir heyecanla "Mavi'ye araba kullanmayı öğretiyorum abla!" dediğinde "Öyle mi?" dedim.

Bir süre odada birlikte vakit geçirdik. Ardından Berzan abim odaya gelerek bizi zorla aşağı indirdi. Bir daha kimse de konuyu açmadı.

Esra bir ara gitmek istediğinde " Bu gece burda kal." dediğimde Berzan abim hemen "Evet burda kal!" diye çıkışınca şaşkınca ona baktık.

"Yani Bade'nin sana ihtiyacı olur diye dedim."

Elimi ağzıma kapatarak gülerken Esra saçını kulağının arkasına yerleştirerek "Kalayım o zaman." dedi.

Berzan abime baktığımda iç çekiyordu. Gözlerini Esra'dan ayırmadan "Kal tabi, kal.." dediğinde Cafer tekrar öğürdü.

"Bu kadar aşna fişne bana fazla geldi! Hadi Cafer kaçar."

Cevap vermemize izin vermeden evden çıktığında Adar abim gülerek "Bu da ayrı bir manyak." dedi.

Gülerken kafamı salladım ve "Öyle ama iyi ki var." dedim.

Abi takımı hemen homurdanırken bugün ne yapacağımızı konuştuk. Erkekler işe gidecekti, Hamza ise bir süredir aksattığı okuluna gidecekti.

Onlar evden çıktığında biz kız kıza sohbet ederken Mavi'de kucağımda uyuya kaldı. Şimal abla kucağımdan Mavi'yi alıp yukarı çıktığında Esra gülerek bana döndü.

"Bak söylemekle ne iyi yaptın... Herkes sizin için çabalıyor." dedi.

Arkama yaslanırken düşündüm. Haklıydı...

Ailemle bu durumda olduğum için içimde en ufak bir pişmanlık yoktu. Ancak söylemeseydim ve gitseydim hep aklımda bir keşke olacaktı.

"Onu bunu bırak şimdi. Sen benim abime mi asılıyorsun?" dediğimde gözleri büyürken yukarı döndü hemen.

"Sussana kızım Şimal abla duyacak."

Kahkaha atarken "Şimal anne demek istedin heralde. İlerde kaynanan olacak." dediğimde "Bade ya!" deyince omuz silktim.

Göz kırparak ona sarıldığımda kollarımın arasında söyleniyordu.

"Neyse ki çok şanslısın. Benim gibi bir görümcen var."

Ofladığında ondan ayrılırken üzüntüyle "Aramızda bir şeyler var ama daha konuşamadık ki." dedi.

"Daha iki gün oldu Esroşum, biraz sabır. Zaten Berzan'ın bakışlarına bakılırsa uzun sürmeyecek bu durum." dediğimde "Nasıl yani?" demişti ki merdivenlerde Şimal abla göründü.

"Ne kaynatıyorsunuz bakalım kızlar?"

Esra bir anda toparlanarak "Hiçç." dedi.

"Sabah olanları konuşuyorduk."

Şimal abla iç çekerek yanıma oturdu. Elini bacağıma yerleştirdiğinde bütün dikkatim ondaydı.

"İşin zor Badecim... Zaten bu durum nasıl oldu anlamadım. Bizimkileri görüyorsun, hiç barışmaya niyetleri yok. Bir de haftasonu davet var, orada da denk gelecekler bakalım neler olacak." dediğinde sıkıntıyla ofladım.

Ona ne olup bittiğini kısaca anlattığımda Esra beni kafasıyla onaylarken Şimal abla elini dizlerine vurarak arada sövüyor, arada ise gülüyordu.

Akşam olduğunda bizimkiler eve gelmişti. Gün boyunca Boran'dan aldığım mesajlar sinirimi yatıştırmıyordu, aksine daha da sinirleniyordum.

Her mesajında araya baba olduğunu sıkıştırmasıyla gülecek gibi olsam da sabah yaptığına çok kızmıştım.

Aşağı inmeden hemen önce aradığında sinirle telefonu açıp "Ne var ne?!" diye kızdığımda telefonun ucundan iç çekerek "Hiç... Sadece rüyada mıyım diye kontrol etmek istedim güzelim. Babasının kızı ne yapıyor?" dedi salak.

Artık dayanamayıp sinirden gülerken Esra'da kahkahayı basmıştı. Hayır, onun bu kadar baba olmayı istediğinden de haberim yoktu. Adam resmen arızalanmış, tek bir şeye takılmıştı.

Sert görünse de şapşalın tekiydi işte.

Berzan abim gözlerini kısarak "Neye gülüyorsun öyle bitanem?" dediğinde daldığım yerden çıkarak kendimi toparladım ve "Konuştuğunuz konuya işte." dedim sırıtarak.

Aram abim kafasını yana yatırarak düşünceli bir sesle "Uzaktan bir hasmımızın vefat ettiğini konuşuyorduk." dediğinde gözlerim irice açıldı.

Herkese tek tek bakarken bütün meraklı gözler üstümdeydi.

Birden ayağa kalkıp "Mavi! Mavi altına yapmıştır!" dediğimde "Biraz önce değiştirdin ya." dedi Ferzan abim.

Sinirle ona bakarken saçmalayarak "Benim kızım sürekli kaka yapıyor, ne yapalım yani?" diye çıkıştığımda şaşkınca "Sürekli kaka mı yapıyor?" diye sordu.

Suratı buruşurken Mavi'yi babamdan alıp yukarı koşturduğumda Esra ve Şimal abla arkamdan gülüyordu.

Mavi'nin eğlenen ifadesine bakıp "O baban olacak adam ne hallere düşürdü beni görüyor musun?" dediğimde heyecanla kollarını sallayarak "Baaa-baaa!" dediğinde bende güldüm.

🌸🌸

"Hayır Boran gelemem."

"O zaman ben geleyim?" dediğinde "Deli misin ya, sende gelemezsin!" diye çıkıştım.

Sürekli beni arayıp bu gece kızından ayrı uyuyamayacağını, gerçek mi değil mi diye kontrol edeceğini söyleyen manyak adamla uğraşıyordum.

"Bade... Bade'm. Vallahi içim içime sığmaz. Geleyim az göreyim he?" dediğinde kıroluğuna sessizce gülerken ofladım.

"Evde bu kadar insan varken nasıl geleceksin?"

Esra tam bu sırada odaya girdiğinde kaş göz yaptı.

"Uyumadılar mı daha?"

Mavi uyuduğu için sessizce konuşarak "Hayır uyumadılar." dedim.

Esra oyunumu bozmaya niyetli olacak ki telefonun dibine girip "Herkes uyudu bir Berzan ayakta enişte." deyince koluna yapıştırdım bitane.

"Ne eniştesi be?!" diye sessizce bağırırken Boran'ın hoşuna gitmiş olacak ki "Hay ağzın bal yesin baldız." dedi.

Esraya parmağımı sallarken "Beni dinleyen kim!" dedim sinirle.

"Tamam allahın cezası! Geleceksin ama sadece yarım saat."

Hızlıca "Tamam söz!" dediğinde telefonu suratına kapattım.

Esra gülerek geri geri kaçarken "Yolacağım senin o saçlarını." dedim sinirle.

"Madem bir bok yedin Berzan'ı sen oyalayacaksın."

Gözleri hızlıca açıldığında "Ama ben nasıl oyalayacağım ki!" diye sitem edince omuz silkerek "Orasını da sen düşün." dedim.

Boran beş dakika sonra "Arkadayım." dediğinde şaşırmamıştım.

Muhtemelen evin çevresinde turluyordu dengesiz adam. Esra'yı Berzan'ın yanına postaladıktan sonra yıllar önce evden kaçtığım duvarın önüne geldiğimde Boran'a duvara tırmanmasını söyledim.

Sabırsızca beklerken Boran birden duvarın üzerine tırmanınca geriye giderken sinirden bacağımı sallıyordum. Beni gördüğünde önce şirince sırıttı. Ardından bakışları üzerimdeki gecelik takımına düştüğünde boğazını temizlerken göğsüme ve bacaklarıma bakarak gözleri açıldı.



"Gözüne sahip çık." diyerek sabahlığımın önünü iliklediğimde birden yere atlayınca ona bakıyordum.

Bir adım öteme kadar gelerek öndeki saçlarımı arkaya attığında surat ifadem sarsıldı. Suratını burnumun dibine sokarak "Yoksa yumruğu yer miyim?" dediğinde "Hı?" diye sordum afallamış bir sesle.

Gülmeye başlayınca kendime gelerek yumruğumu omzuna geçirmiştim. Aklı sıra yıllar önce ilk tanıştığımız zamanlarda söylediğim lafa gönderme yapıyordu.

"Aynen hep sapıktın hep de sapık olacaksın!"

Gözlerime bakarak iç çekerken Boran'ın gerçekten mutlu olduğunu fark etmek değişik duygulara bürünmemi sağladı. Normal zamanlarda güldüğünde bile kaşları çatık olurdu.

Ancak kızımız olduğunu söylediğimden beri başka bir adama dönmüştü.

Bir anda "Bu sapıktan bir kızın var ama." dediğinde nefesim kesildi.

Geri geri yürüyerek "Terbiyesiz!" derken hızlıca yukarı baktım.

"Çabuk çık yukarı biri görmeden!"

Sessizce gülerken ayak seslerinden beni takip ettiğini anlıyordum.

Odamın önüne geldiğimde kapıyı açarak boran'ı içeri itekledim ve ardından hızla diğerlerinin kapısına baktım. Kimse görünmüyordu ve Berzan'ın odasından da ses gelmyirodu. Sırıtarak Esra'nın fedakarlığını düşünürken içerdeki adam aklıma gelince odaya girdim.

Boran yatağın kenarına oturmuş hayranlıkla kızımızı izlerken yerimden kımıldayamadım.

O olmadığı zamanlar hep yanımızda olsa nasıl olacağını düşünüyordum, ancak hayalini bile kuramıyordum. O kadar uzaktı bu fikir çünkü bana.

Ama şimdi buradaydı. Mutluluğu her halinden belliydi. Yadırgamamış, sorgulamamıştı.

Hayranlıkla Mavi'ye bakarken "Ona her baktığımda kalbime bir şeyler oluyor Bade." dediğinde cevap veremedim. Hayır, ağlamak için doğru bir zaman değildi.

Yavaşça yanlarına yaklaştığımda "Bana onu biraz daha anlatır mısın? Kızımın bebeklik fotoğrafları var mı?" diye sordu masum bir sesle.

Dudaklarım titrerken yatağın üzerindeki telefonumu alarak galerime girdim. Zaten her anne gibi tüm galerim bebeğimle doluydu. En üste çıkarak Mavi'nin kuvözden çıktığı gün çektiğimiz fotoğrafı açtığımda gülümsüyordum.

Telefonu ona uzattığımda alırken ellerinin titrediğini görünce yutkundum. Hiç bir tepkisini kaçırmamak için onu izlerken önce kaşları havalandı. Ardından görüntüyü büyüterek her ayrıntısını inceledi.

"Bu kadar minik miydi?"

Gözleri bana döndüğünde dolu gözleriyle karşınca üzüntüyle kafamı salladım.

"Daha da minikti... Erken doğduğu için sadece süt sağıp yoğun bakıma veriyordum. Bir kaç kere yanına aldılar beni, üç ay boyunca göremedim."

Gözlerini benden ayırmadan "Tek başına nasıl dayandın?" diye sordu.

"Bebeğimizi doğurup kucağına vermemişler. Ailen, ve babası yanında yoktu... Nasıl dayandın güzelim?"

Gözlerimi kaçırırken "Tek değildim." dediğimde önce cevap vermedi. Ona baktığımda telefonu elinde sıkarken "O şerefsiz yanındaydı değil mi?!" dedi dişlerinin arasından.

"Ben seni köşe bucak ararken o şerefsiz senin ve hiç haberim olmadığı kızımın yanındaydı!"

Ne diyebilirdim ki? Doğruydu.

Sorusundan kaçarak "Esra ve İsmail abim vardı." dediğimde sinirle diğer fotoğraflara geçti. Sonra surat ifadesi değişti ve gülümsedi. Hiç konuşmadan uzun uzun fotoğraflara bakarken Mavi'ye ilk ek gıda verdiğim fotoğrafı gördü.

Yatakta uzanırken arada Mavi'yi öpüyor sonra diğer fotoğraflara geçiyordu. Yeni bir takıntı edinmişti o sıralar. Sürekli bebeğinin minik elini kendi elinin üzerine koyarak sırıtıyordu.

"Niye böyle suratını buruşturmuş?"

Sessizce kahkaha atarak "İlk kez havuç püresi denetmiştim. Tadını hiç beğenmedi." dediğimde Mavi'ye bakarak güldü.

"Benim kızım Urfa'lı, havuç püresi yer mi sandın? Verseydin ona şöyle hafif bir acısız kebap püresi bak nasıl yerdi."

Gülerken "Oha oha!" dedim hızlıca.

"Abartma istersen."

Kapıyı kitlemeyi unuttuğumda kalkıp kapıyı kitlemiştim. Boran'la uzun uzun konuştuk.

Gözlerini Mavi'den ayırmazken arada ufak ufak öpücükler konduruyordu yüzüne. Kokusunu içine çekerken gözleri her kapandığında eskiden hayran olduğum o kirpiklerle bakışıyordum.

Uykum gelmeye başladığında Mavi'nin diğer tarafına uzandığımda Boran'da sol tarafa uzandı yavaşça. Her hareketi öyle dikkatliydi ki onun kızıma olan hassasiyetini gördükçe duygularım karmakarışık oluyordu.

Kolunu Mavi'nin başının altından geçirdiğinde tam kızacakken küçük bebeğim hiç yadırgamadan babasının göğsüne sığındı. Boran'ın eli havada kalırken put gibi kalışına güldüm.

Sessizce mırıldanarak "Nefes alsam uyanır mı?" dediğinde "Uyanır sen sakın nefes alma." diye dalga geçince sinirle bana baktı.

Sonra hemen yanımda duran eli saçlarıma uzandı. Bir tarafım onu terslemek isterken diğer tarafım anın tadını çıkarmamı söylüyordu. Ben cevap vermediğimde elini iyice kafamın altına yerleştirip avucunu yüzüme yasladı.

Gözlerim kapandığı sırada boşta olan eliyle belimden tutarak beni kendilerine yaklaştırdığında hızla gözlerim açıldı. Uzandığım için açılan bacağımdaki bakışlarını tavana dikerken sessizce ne konuştuğunu anlamaya çalıştım.

"Sakin ol oğlum... Sakin ol." dediğinde gülmemek için dişlerimi dudaklarıma geçirdim.

Gözleri bana döndüğünde gülümseyince kalbim kanatlanmak üzereydi.

"Bade..." diye sessizce mırıldandığında "Hı?" dedim ona bakarken.

"Eğer bu durumda olmasaydık.." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Eğer ben yanlış yapmasaydım hamileliğini görürdüm belki değil? Sizi hep böyle göğsümde uyuturdum, yanınızdan hiç ayrılmazdım."

Kalbim hızlanırken ona heyecanlandığımı belli etmek istemedim. Ama o benim nefesimi kesmeye yeminli gibi Mavi'nin başını yatağa yaslayıp hafifçe üzerime doğru eğildi.

Gözlerim büyürken "Ço-çocuğumu ezeceksin!" diye kekelediğimde içimden kendime sövüyordum.

Boran'ın dudakları kıvrılırken gözleri yüzümün her zerresinde geziniyordu.

"Çocuğumuz mışıl mışıl uyuyor."

Gözleri birbirine bastırdığım dudaklarımda sabitlenince yutkundum. İstemsizce dudaklarımı yaladığımda aniden bakışları ok misali gözlerimle buluştuğunda ne olduğunu şaşırmıştım.

Sağ eli ile saçlarımı okşarken "Ben..." dedi ve derin bir iç çekti.

Merakla onu dinlediğim sırada "Ben yıllar sonra evimi tekrar bulmuş gibiyim Bade." dediğinde yutkundum.

Allahın cezası dibime girmişti ve bende salak gibi çekilemiyordum.

"Kızıma her baktığımda içim huzur doluyor, çocuksu bir heyecan sarıyor içimi. Yoldan geçen herkesi durdurup sevdiğim kadından çocuğum olduğunu bağırmak istiyorum. Baba olmuşum ben demek istiyorum. Ben yıllar sonra aradığım eksik parçamı sizinle bulmuş gibi hissediyorum be güzelim." diye tane tane konuştuğunda temiz nefesi yüzüme vuruyordu.

Bütün romantikliğin içine sıçarak "Zaten yapmadın mı Boran?" dediğimde merakla gözleri kısıldı.

"Öğrendiğinden beri babayımdan başka bir şey demiyorsun. Biri nasılsın dese 'İyiyim babayım, sen nasılsın?' diyeceksin." dediğimde Mavi uyanmasın diye sessiz bir kahkaha attı.

Ben mi? Ben mal gibi hayran bir şekilde Boran beyin gülüşünü izliyordum.

Birden gülüşü durulduğunda parmağının tersini tüy gibi bir dokunuşla yanağımda gezdirdiğinde bütün vücudum ürperdi.

"Bana ne zaman Boran demekten vazgeçeceksin güzelim?"

Öyle bir bakıyordu ki, tüm dünyayı ayaklarımın altına ser desem serecekti sanki. Şu an geldiğimiz durumda hala onu sevdiğimi inkar edemezdim. Ben ondan nefret ederken bile bir tek onu seviyordum zaten.

Ama içimde kırılan bir kaç parça hala tamir olmamıştı. Bebeğimiz olduğu için bana yaklaşıyor olma fikri aklımdan çıkmıyordu.

Gözlerimi kaçırıp sessizce "Adın Boran değil mi? Başka ne diyeceğim." dediğimde kafasını sallayarak burukça gülümsedi.

"Öyle olsun bakalım. Ama bana Ömer dediğin gün gelecek ve o zaman üzerinde bir de gelinliğin olacak bu dediğimi yaz bir kenara."

Onu omzundan iteklediğimde ısrarcı olmadan eski yerine uzandı.

"Sen fazla uçtun bak! Bu aşk, evlilik olaylarını bırak bence. Daha büyük sorunlarımız var." diyerek kaçmayı tercih ettim.

"Bizimkiler öğrenirse ortalık karışacak Boran. Bugün yaptığın gibi bir şey yapmanı kesinlikle istmiyorum. Bana zaman ver derken bir kaç saatten bahsetmemiştim." diyerek sitem ettim konuşmama.

Gözlerini Mavi'ye çevirerek çocuk gibi homurdandı.

"O abin olacak adam elimde kalacak demedi deme. İnsan gibi konuşmaya çalışıyoruz hala atar gider yapıyor lavuk."

Birden ayağa kalktığımda şaşkın bakışları bana döndü. Onun olduğu tarafa dolanırken sabahlığımın önünü bağlayıp kolundan tutarak hayvanımsı bedenini kaldırmaya çalıştım.

"Senin gitmen vaktin geldi artık, hadi yallah!"

Şaşkınlıkla "Bade- dursana kızım!" diye söylenirken kolundan çekiştiriyordum.

"Karnı acıkmıştır Mavi'nin, onu doyuracağım hadi git!"

Birden arkamdan sarılarak "Sen kızımızı doyursan, ben de seni..." dediğinde gözlerim irice açıldı.


"Haysiyetsiz, edepsiz seni! Senin ağzın neler söyler?" dediğimde kahkaha atarak aniden yanağımdan öptü.

Omzuna yumruk atarak onu yataktan kaldırırken sinirle söyleniyordum.

"Ulan dur kızımızı öpelim bari."

Birden durduğumda çatık kaşlarını benden çevirip Mavi'nin yanına giderek alnından ve yanaklarından öperken kokusunu soludu.

"Huzurlu gecelerin olsun babam."

Aniden bana döndüğünde yüzümdeki gülümsemeyi silmiştim ancak görmüş olmalı ki çatık kaşları aniden havalandı. Ukala bir gülümsemeyle dibimde bitip elini belime yerleştirip beni kendine çekti.

Gözlerim büyürken elim durumun şaşkınlığıyla göğsüne yaslandı. Elimin üzerine büyük avucunu yerleştirdiğinde burnunu boynuma yaslayarak oradan kulağımın dibine kadar ilerledi.

"İyi geceler güzeller güzelim. Kızımıza iyi bak."

Aniden temasımızı kesip geri çekildiğinde yerimde sendeleyince sinirle ona bakarak kapıyı açtım.

Sonrası panikle devam etmişti. Neyse ki kimse görmeden Boran'ı evden yollayabilmiştim. Esra uzun zamandır Berzan'ın yanında kim bilir nasıl zor durumda kalmıştı.

Hızlıca Berzan'ın odasına giderken bir yandan ona ne diyeceğimi düşünüyordum.

Durumun akışına göre ilerlemeye karar verirken kapıyı bir kez çalarak aniden açtığımda görmeyi en son beklediğim manzara iler karşılaştım.

Elimi aniden ağzıma kapatarak "Oha!" dediğimde Berzan Esra'yı yasladığı duvardan hızlıca çekilerek "Höst, çüş, asıl sana oha!" dedi şaşkınlıkla.

"Hihhhh!" diyen Esra ile elimi ağzımdan çekerken dehşet içinde ikiliye bakıyordum.

"Siz!" diyerek parmağımı onlara uzattığımda Esra eliyle dudağını silerken başını eğdi.

"Öpüşüyor muydunuz?!"

Berzan'ın gözleri irice açıldı ve Esra'ya döndü. Esra dolu gözlerini bana çevirdiğinde dalga geçmekten de vazgeçtim.

"Ulan insan abisine böyle bir soru sorar hiç?"

Onlara bakarak aniden kahkahayı patlattığımda Esra korkuyla yanıma gelerek kapıyı kapattı ve beni içeri çekti. Öyle gülüyordum ki Berzan abim sinirden kıpkırmızı olmuştu.

"Arkadaşımı- resmen- vakumluyordun!" dediğimde Esra omzuma sertçe vurdu.

"Hiç öyle şeyler yapmıyorduk!"

"Nerde edep? Nerde ahlak? Nerde terbiyesizlink?" dediğimde Berzan anlamamıştı ama Esra'nın gözlerinden alevler çıkıyordu.

"Badeee beni konuşturma istersen!" dediğinde Berzan hızla ona döndü.

"O ne demekmiş? Konuş sen bi bakalım."

"Hehehehe." diye gülerek hızla ayağa kalkıp Esra'nın kolundan tutarken "Ben bir şey görmedim." dedim ve kaçar gibi Esra ile odadan ayrıldım.

O gece boyu Esra ile dalga geçmiştim.

En son dayanamayarak misafir odasına kaçmıştı ama ben hala gülüyordum. Berzan'ın Esra'yı duvara yaslayıp sömürdüğü görüntü gözlerimin kanamasına sebep olsa da mutlu olmuştum. En yakın arkadaşım ve abim fanfinifinfon olmuştu artık!

Mavi'ye sarılıp uyurken dudaklarımda kalan tebessüm hissettiklerimin yansımasıydı. Huzurluydum, olacaklara yaşanacaklara rağmen...

YAZARIN ANLATIMIYLA

Mavi ve Bade Atmanlı konağında oldukça mutlu vakit geçiriyordu.

Ancak bir sorun vardı ki Boran eve geldiği gün huysuzlanan Aram işi gücü bırakmış Bade'nin yanından ayrılmıyordu.

Boran ağayı tanıyordu. Ne kadar karaktersiz olduğunu düşünse de o koca gururunu bir kenara bırakıp onların kapısına gelecek adam değildi. O gün Bade'ye olan bir kaç bakışını yakaladığı için içi içini yiyordu. Ağzını burnunu kırsa rahatlamazdı.

Olanlardan sonra Bade'nin yanına yaklaşmasına izin veremezdi. Hem kardeşinin bir bebeği olsa da yaşı henüz küçüktü. Ve Bade'yle olmasına izin vereceği en son adamdı Boran...

Eğer o adam kardeşine göz koyduysa dünyayı ona zindan ederdi. Biliyordu ki, kardeşi zor birisi olsa da o adam istediğini alırdı. Daha önce ikisinin yakından tanıştığından habersiz, sadece bir beğenisi olabileceğini düşünüyordu. Ve bu düşüncesi bile çıldırması için yeterliydi.

Boran ve Bade görüşmeyeli tam üç gün olmuştu. Boran'ın mutluluğundan geriye eser kalmazken geceleri gizlice kızıyla görüntülü konuşmak yetmiyordu. Bebeğine doyamamış, ve asla doyamayacaktı. Kız kardeşine olanlardan bahseden Boran, Nihle'nin bebeğiyle tanışma ısrarına şimdilik olumlu yanıt vermedi.

Boran dertlendiği için Firaz'la akşam meyhaneye gitti. Bir kaç kadeh rakı içerken Firaz artık Bade'nin ismini duymaktan bıkmıştı.

"Beni ulan beni! Beni Bade ile beni nasıl görüştürmezler?!"

Boran'ın rakıyı dikişine bıkkın gözlerle bakan Firaz "Abi Bihter ziyagile bağladın artık." dediğinde kaşlarını çattı Boran.

"O kim lan?

Firaz ağzının içinden söylenerek "Bana da hep Cafer öğretiyor ne bileyim." diye mırıldanmıştı.

Boran sinirli gözlerini mekanda gezdirdiğinde tek başına içen Berzan'ı görünce kaşları havalandı.

"Sinirimden hayal görmeye başladım, Berzan şerefsizini görüyorum."

Firaz merakla arkasını döndüğünde "Abi... Berzan abi gerçekten orada bende görüyorum." dediğinde Boran geriye yaslandı.

"Ne derdi var bunun tek başına içecek kadar? Şuna bak ard arda dikiyor kafasına lavuk."

Firaz üzgünce Berzan'a bakarken "Yüzüm olsa giderdim ama benimle konuşmuyorlar." dediğinde Boran sıkıntıyla iç çekerek Firaz'a döndü.

"Onları sevdiğini biliyorum Firaz. Bunun için sana teşekkür edemedim ama doğrumda da, yanlışımda da yanımda olduğun için sağol koçum."

Firaz duyduklarıyla şok içinde kalırken "Abi... Son günün falan değil dimi?" deyince Boran kaşlarını çattı.

"Mavi'yi öğrendiğinden beri başka bir adam oldun sen." dediğinde keyfi biraz olsun yerine gelince sırıttı.

"Babayım çünkü. Babalar kızları için kötü huylarını değiştirir."

Aniden küt diye bir sesle ileri bakınca yerdeki Berzan'ı gördü.

Ayaklanmak için yerinden hafifçe kalktı ama yanına gitse ne yapacaktı?

"Aptal adam ne kadar içtiyse ayakta duramıyor."

Firaz'da onun gibi ayaklanırken "Bade'ye mi söylesen abi?" deyince Boran hızla "O şimdi endişelenir, sütü falan kesilir allah korusun!" diye atıldı.

"Ne? Sütü mü kesilir?"

Firaz'ın şaşkın sesine "Biraz kitap oku aslanım." dedi Boran.

Kendisi günlerdir bebeklerle ilgili kitap okumaktan profesör olma yolunda ilerliyordu. Ve ilk duyduğunda şaşırdığı bir bilgiydi bu.

"Sen hesabı öde ben şuna bakayım". diyerek hızla mekandan çıktığında Berzan'ı yalpalayarak ilerlerken gördü.

O sırada Berzan bir oraya bir buraya sendelerken "Aşığım ulan!" diye bağırdı.

"Sevdiğim kadın yanı başımda ama ben- ben ona açılamıyorum!"

Yanından geçen üçlü grubu görmediği için onlara çarpınca aralarında arbede oldu. Berzan kendini savunacak halde değildi. Belki de ilk kez kendinden güçsüz halde olan adamlardan dayak yiyecekken önüne hayvan gibi bir silüet yerleşti.

"Ne oluyor burada?"

Kendisini arkaya alan bedenin sesi tanıdıktı. Gözlerini ovuşturarak kafasını yandan uzattığında düşmanları olan Boran ağa'yı görünce "Ananı sikeyim!" diye bağırdı.

"Boran mendeburunun hayalini görecek kadar içtim mi lan ben?"

Boran dişlerini sıkarken karşıdaki üç adam korkuyla ona bakıyordu.

"Boran ağam senin arkadaşın olduğunu bilemedik affet!"

Boran ve Berkan aynı anda "Ne arkadaşı lan?!" diye bağırdığında adamlar daha da korktu.

Yalpalayarak adamların dibine giren Berzan "Ben bu dana katliamcısı adamla değil arkadaş bok yoluna giden bok bile olmam!" diye saçmaladı.

Adamlar korkudan kaçarken Berzan yarı açık gözleriyle "Harbi sen misin lan?" diyerek Boran'ı inceleme altına almıştı.

Elini Boran'ın omzuna koyup suratının dibine girdiğinde karşısındaki adamın suratının kasıldığını gördü. Bacakları kendini zor taşıdığı için yükünü Boran'a verince düşmek üzere olan adamın kolunu omzuna atan Boran suratını buruşturdu.

"Düşüreceksin bizi şerefsiz! Ayı gibisin zaten!"

Berkan sırıtarak "Ayı mıı? Evet, ayıyım ben ayıııı!" diye bağırdı.

Boran ona şaşkınlıkla bakarken "Ne içtin ulan bana söyle bende içeyim?" diyordu. Leş gibi alkol kokan adam zorlukla ayakta dururken sinirliydi.

"Ayı diyorum sinirlenmen gerekiyordu senin."

Berzan kahkaha atarak "Ne diye sinirlenecekmişim? Mavişim dayı diyemediği için ayı diyor bana. Bundan sonra ayı kelimesi en sevdiğim bir numara kelime olabilir." diyerek saçmalamaya devam ederken kıskançlıktan çatlayan adamdan habersizdi.

İstemediği halde taşımak zorunda kaldığı adam kızını ve sevdiği kadını her gün görüyordu. Ama o abisi olacak Aram yüzünden Boran ikisine de hasret kalmıştı.

Firaz'ın kapının önünde onları izleyerek samimiyetlerini sorguladıklarından habersiz olan Boran sinirden köpürünce omzundaki kolu bırakarak Berzan'ı itekledi.

Berzan yere düştüğünde "AH! Ne bırakıyorsun birden hayvan herif! Allah düşmanın bile iyisine denk getirsin vallahi!" dedi poposunu ovalarken.

Boran sinirden kudurduğu için suratı kıpkırmızı olmuştu.

Dişlerinin arasından "Kes ulan, git işine haydi." dedi sabır dilenirken. Biricik müstakbel karısı olmasaydı yanına bile gelmezdi ama elden ne gelirdi...

Berzan salakça sırıtarak "Pişt, bana bak kaçan danaları yakaladın mı?" dedi ağzını yayarak.

"Ulan haberlere bile konu oldun. Urfa'da başı boş gezen dana görüldü diye haber yaptılaağğğr!" diyerek anırmaya başladığında Boran allahtan sabır dileniyordu.

Kulağına dolan kahkaha sesiyle arkasına baktığında karnını tutarak gülen Firaz'ı gördü.

Gözlerini aralayan Firaz, abisinin sokucu bakışlarını gördüğünde gülüşü suratında donarken yutkundu.

"Bende gidiyordum abi! Haydi eyvallah!" dedikten sonra Cafer misali ayaklarını kıçına vurarak ortamdan kaçtı.

Boran hala gevşek gevşek konuşan Berzan'a "Ulan ben baba olmasaydım sana yapacağımı bilirdim." diye sinirle söylendi.

Berzan kahkahalarının arasından "Ne babası? Danaların babası mı?" diye anırmaya devam etti. Gözlerini açtığında Boran'ı göremeyince ayağa kalkıp aniden arkasına döndü ancak direğe kafasını çarpmıştı.

"Ah!"

Berzan gelen sesle duraksayıp arkasını görünce yüzünü sıvazladı.

"Allahım sen bana sabır ver yarabbim! Ulan baksana önüne!"

Berzan alnını ovarken "Bu direği buraya kim koymuş?" dedi salakça.

"Seninle konuşacağım aklıma bile gelmezdi ama ben... aşığım lan. Vallahi aşık oldum."

Boran bıkkınca ona bakarken "Eee ne yapalım yani?" diye söylendi.

"Git aşkını ilan et!"

Berzan "O işler öyle olmuyor." diyerek kaldırıma çöktü. İçi içini yiyordu... Her gün görse de, artık Esra ile göz göze gelmeye çekiniyordu.

Boran merakla ona baktığında "Öyle nazlı ki, karşısında dilim tutuluyor. Araya zaman girdi, birbirimizden uzaklaştık. Ama onu tekrar gördüğümde hala duygularımın aynı olduğunu fark ettim." dedi Berzan.

İşte şimdi konu Boran'ın dikkatini çekmişti. Resmen kendini anlatıyordu.

Berzan'ın yanına oturduğunda sıkıntılı bir nefes çekerken gökyüzüne baktı.

"Ne yapacağını bilmiyorsun değil mi şimdi de?"

Berzan "Cık." dedi.

"Mal gibi kalıyorum yanında. Böyle çekeyim onu kendime, sana aşığım ulan diyeyim diyorum ama yok! Dilim tutuluyor."

Boran kafasını salladı düşünceyle.

"Bende de aynı."

Berzan yarı ayık yarı sarhoş şaşkınlıkla "Sen? Koskoca Boran ağamız bir kadına mı sevdalanmış?" dedi.

"Vayyy anasını! Üzüldüm o kadının haline, allah yardımcısı olsun."

Boran ağzını yaya yaya konuşan adama sinirle bakarak "Böyle kayınço olmaz olsun." dedi ağzının içinden. Onu duymayan Berzan hala dertli dertli nasıl sevdiği kadına açılacağını düşünüyordu.

"İlk kez aşık oluyorum lan ben. Geçen gün kendimi tutamadım bir bok yedim, onda da elime yüzüme bulaştırdım." dedi üzgünce iç çekerek.

Odasına gelen Esra'yla dehşete düşmüştü o gün. Esra'nın amacından habersiz ikili yakınlaştığında kendini tutamayarak dudaklarına yapışmıştı. Ama tam o an yuva yıkıcı kardeşi odayı basmıştı.

Boran göz ucuyla yere bakarak dertli dertli iç çeken adama kayıtsız kalamadı. Gözlerini gökyüzüne çevirirken ellerini yere yasladı.

"İmkansız aşk mı?" diye sordu.

"Yoo, değil."

"Ailesi mi istemiyor, kız mı sevmiyor seni?"

Berzan'ın yüzü gülümsedi.

"Yok gayette seviyor beni kurban olduğum."

Boran sinirlenerek "O zaman ne bok yemeye dertleniyorsun? Bırakta senin yerine sevdiğinin ailesinden yana sorun yaşayan insanlar dertlensin." diye çıkıştı sinirle.

"Madem aranızda bir problem yok... Kız da seviyor diyorsun, git çık karşısına 'Seviyorum ulan' de." dedi umursamaz ses tonuyla.

Berzan o an donup kalırken kiminle dertleştiğini unutmuştu. Günlerdir duyma ihtiyacı olan cesaret veren sözleri duyduğu için heyecanla dolarken "Doğru diyorsun lan, hay ağzın bal yesin!" diye atıldığında Boran suratını buruşturdu.

"Gevşeme hemen."

Berzan daha da coşarak Boran'ın üzerine atılarak "Gel ulan öpeceğiiim!" diye atıldığında gözleri büyüyen adam elini kendini öpmek üzere olan adamın suratına koyarak itekliyordu.

"Bırak ulan!"

Berzan "Gel bir kere öpeceğim!" diye coşmaya devam ederken dayanamayan Boran "Siktir git!" diye bağırarak yüzünü itekledi.

Bütün gücünü kullandığı için kaldırıma yayılan adama bakarken gülmeye devam ettiğini görünce "Delirmişsin sen amına koyayım." dedi üzerindeki tozları silkeleyerek.

Ardından gökyüzüne baktı ve "Gör bunları Bade'm, senin için nelere katlanıyorum." diye söylendi.

Kaldırımda yatarak gülen adama son kez bakarak söylenirken oradan hızla ayrıldı. Kendini öpeceği düşüncesi midesini bulandırmıştı.

O geceden sonra iki gün geçmişti.

Atmanlı konağındakiler akşam olmaya yakın hazırlık sürecine girişti. Urfa'nın iş insanlarının toplanacağı davete babasının ısrarı üzerine Bade'de katılacaktı ve Esra'da onunla gidecekti. Bebeğini bırakamayacağını söylese de Şimal hanım bakabileceğini söyleyince ısrar eden babasını reddedemedi.

Yola çıktıklarında Bade ve Esra hariç herkes somurtuyordu. Kırmızı, cesur bir elbise tercih eden Bade'ye sinirle bakan Aram "Başka elbise mi yoktu abim?" dedi.

"Defolu bu ürün, kenarı yırtılmış."

Bade umursamazca omuz silkerken kahkaha atan Esra "Ona yırtmaç deniyor Aram abi." dedi.

Konuya dahil olan Berzan "İkinizde yanımdan ayrılmıyorsunuz bugün." dediğinde babası gözlerini ona dikti.

"Yani... Kimin niyeti kötü bilemeyiz değil? Kardeşimin arkadaşını korumak bizim görevimizdir."

Babası bıyık altından gülerken Bade "U dönüşü nasıl yapılır görüyorsunuz." dediğinde herkes kahkaha attı.

Ferzan "Sen doğum yapmadın mı kızım? Nerede o kiloların, elbise üstüne yapışmış resmen." dediğinde Bade ofladı.

Adar'da kardeşine katılarak "Gerçekten abim... Olmamış bu elbise." dedi.

Davet yerine gidene kadar söylenen abileriyle çıldırmak üzere olan Bade gelir gelmez kendini arabadan hızla attı.

"Bu ne ya! Abin mi var derdin var." diye söylenince koluna girdi Esra.

"Öyle söyleme. Senin istemediğin durum bir başkasının duası olabilir." deyince dudaklarını birbirine bastırdı.

"Esra..."

Arkadaşının hızla gözlerinin sulandığını gören Esra gülümseyerek "Sorun yok badişim. Sadece ne kadar şanslı olduğunun farkına var istiyorum." dedi.

Onun ne abisi, ne de anne babası vardı. Hayatındaki tek ailesi Bade'ydi.

Bade hızla kafasını sallayarak sessiz kalırken içeri girdiler. Dakikalar geçerken Bade çok sıkılmıştı. Sürekli masasına birileri geliyor, abileri ise konuşmasına izin bile vermiyordu.

Bir anda yanlarına gelen garson yıllanmış şarabı masalarına bırakınca Aram kaşlarını çatarak etrafa baktı. Sonra garsona dönerek "Başkalarında yok bundan. Neden bize getirdin?" diye sordu.

Bade ve Esra merakla onları izlerken garson "Boran bey'in size ikramı." diyerek parmağıyla mekanın en uç masasını gösterdi. Onlara bakarak gülen Boran kafasını sallayınca şarap şişesini eline alan Aram ona atılacakken Bade kolundan tuttu.

"Sakin ol!"

"Bırak abim bir şey yapmayacağım..."

Bade endişeyle kolunu bıraktığında Aram hızla Boran'ın masasına gitti. İkisi sözleriyle birbirlerine güç gösterisi yaparken Bade endişeyle onları izliyordu. ikiliye öyle bir dalmıştı ki Esra'nın yanından kaybolduğundan bile habersizdi.

Olduğu yerden Boran'ı her an dövmek üzere olan abisine bakarken "Lütfen bir sorun çıkmasın." diye dua ediyordu.

Ve o anda Boran abisine her ne dediyse Aram'ın suratının afalladığını gördü. Boran'la göz göze geldiğinde elleriyle elbisesini sıktı.

Aniden karnına bir sancı saplanırken içine kuşku düşmüştü.

Boran... söylemiş olabilir miydi?

Elleri titrerken abisinin dalgın ifadesinden gözlerini çekerek telefonu eline aldı.

Mesaj atarak hemen lavaboya gelmesini söylerken hızlıca ilerlerken lavaboyu arıyordu.

Kadınlar tuvaletinin önünde duran arızalı tabelasını gördüğünde Boran'a mesaj atarak oraya gelmesini söyledi.

"Şans benden yana." diye mırıldandıktan sonra içeri girdi hızlıca.

Sonuçta tuvalet arızalı olduğu için basılma ihtimalleri yoktu. Bir kaç dakika sonra kapı açıldığında Boran göründü.

Kaşlarını çatan Bade hızla üzerine doğru ilerleyip "Ne dedin?" dedi sinirle.

"Abime ne dedin de o hale geldi?"

Boran sevdiği kadının sinirli ifadesiyle derin bir nefes aldı. Kafasını yana yatırarak baştan aşağı genç kadını süzerken "Çok güzelsin... Fazla güzelsin." dedi.

Afallayan Bade "Ne... ne diyorsun?" diyerek kendine gelmeye çalıştı ancak aniden aldığı iltifatla kıpkırmızı olmuştu.

Üzerine doğru adım atmaya başlayan Boran'la geri geri giderken "Dayanamıyorum artık." diyen kalın sesi duyduğu sırada sırtı soğuk fayansa yaslanınca ürpertiyle inledi. O an Boran'ın gözlerinin koyulaşarak dişlerini sıkışına şahit oldu.

Yutkunarak Boran'a bakarken gözlerinin göğüs dekoltesine inişini, oradan boynuna bakarak yavaşça kendisine yaklaşmasını izledi. Kaskatı kesilmişti ve yerinden hareket edemiyordu. İtiraz edecek gücü dahi kendinde bulamıyordu.

Sanki bir anda etraflarını tutku dolu bir atmosfer kaplamıştı. Burnunu boynuna değdiren adamla gözleri kapanırken kalın sesiyle "Çok özledim seni..." diyen adamı duydu ancak gözlerini aralayamadı.

"O ses... Az önce çıkardığın o ses... Yıllar önce de duymuştum aynısını, kulaklarımdan hiç silinmedi."

Bade kıpkırmızı olurken "Ter- terbiyesiz." dedi hızlıca.

Ancak kısa süreli çıkışması boynuna kondurulan öpücükle yarım kaldı. Küçük öpücüğün sesi tuvalette yankılanırken Bade bacaklarını birbirine yaklaştırmaya çalıştı. Ancak Boran iki bacağının arasına girerek elini Bade'nin yırtmacından görünen bacağına yerleştirdi.

Boran çok özlediği boyundan bir kez daha öperek "O terbiyesiz gece sayesinde ikimiz dünyanın en güzel bebeğine sahibiz. Artık benim iki bebeğim var..." dedi.

Bade'nin kalbi hızla atarken "İki mi?" diye mırıldandı. Ne dediğini dahi anlamamıştı.

"Biri kızım, diğeri de kızımın annesi..."

Boran yüzünü Bade'nin suratının dibine yaklaştırdı.

Bade'nin kırmızı ruj sürülmüş dudaklarına bakarak yutkunurken parmağını kaldırarak dudağının kenarına dokundu.

"Şimdi yapışsam dudaklarına... Bu rujun tadına baksam, yine yumruğunu gösterir misin?"

Bade göz göze geldiği adamla ellerini yumruk yaparken yutkunarak "Ne... Ne yapıyorsun?" dedi kısık sesiyle.

Boran biraz daha yüzüne yaklaşarak "Mavi'yi de, seni de çok özledim. Kızımdan ve annesinden bu kadar ayrı kalmam haksızlık değil mi?" derken Bade'nin dudaklarına nefesi vuruyordu.

Bade delirecek gibi hissediyordu. O an verecek cevabı yoktu.

Boran'ın dudağı ile arasında bir nefeslik mesafe varken gözleri kapandı.

Boran kendini öpmesine izin verdiğini anlayarak tam onu öpecekken hiç beklenmedik bir şey oldu.

Tuvalet kabininin içinden gürültülü bir ses koparken aniden açılan kapı arkasına çarparak durdu. Bade'nin gözleri hızla açıldığında elini silahına atan Boran genç kadının önüne geçti.

Kabinden çıkan kişi delirmiş gözlerle ikisine bakarken Bade şok olmuş bir şekilde elini ağzına kapadığında bacakları titriyordu.

"Sen.... Siz.."

Boran'ın kaşları havalanırken destek verme amaçlı elini arkaya uzatarak Bade'yi tuttu.

İkisini de öldürecek gibi bakan kişi Berzan'dan başkası değildi...

Bade dehşetle "Abi." dediğinde Esra'nın dağılmış ruju gözlerine çarptı. Berzan o an Bade'nin abi dediğini bile anlayamamıştı.

Biraz önce duyduklarıyla beyni yerinden fırlayacak gibi hissediyordu. Esra mahçup bir şekilde başını eğerek Berzan'ın kolunu tuttu ancak delirecek gibi hisseten Berzan öyle bir bağırdı ki sesi tüm lavaboda yankılandı.

"ULAN! ULAN NE OLUYOR BURADA?!"

Aniden Boran'a dönerek "Ne dedin sen az önce?" dedi bir katilin ses tonuyla.

Esra'nın kolunu çekerek Boran'a bir adım attığında Bade hemen önündeki adamın başını dikleştirdiğini korkuyla izliyordu.

"Sen... Kızım mı dedin?"

Bade'nin dudakları titrerken gözlerini kapattı. Aniden dolan gözleriyle Berzan'a baktığında, bir anlığına eve ilk geldiğinde tanıdığı o delirmiş Berzan' gördü.

"Mavi... Mavinin babası Boran mı Bade? Sen... Bize yalan mı söyledin?"

Birileri kırılacak, birileri yıpranacaktı...

Hiç bir yalan sonsuza kadar saklanmayacağı gibi, bazı gerçeklerin bilinmesi hayatlarının bütün akışını değiştirecekti...

🌸🌸🌸

Eskiden yazdığım ve diğer platformadan olan bölümleri sırasıyla buraya ekliyorum. Henüz orada yayınlanmamış yeni bölümü ise yazıyorum. Biraz süreç gerekli çünkü uzun bir ara verdiğim için paslanmışım asdjsjdj

Sizi seviyoruuum

Bölüm : 25.07.2025 13:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...