

Bölüm 28: Çıkmaz
"Mavi... Mavi'nin babası Boran'mı Bade? Sen... Bize yalan mı söyledin?"
Beklemediğim bu durumla şaşkınlıktan dudaklarım aralanırken gözlerim önüme siper olmuş Boran'a çevrildi. Dimdik bir duruşla Berzan abime bakarken gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.
Kendimi cesaretlendirerek Boran'ın arkasından tamamen çıktığımda bir kaç adım atarak onlara yaklaştım.
Çıldırmış gözleri ikimizin arasında giderken Boran'ın bana baktığını hissediyordum. Biliyordum ki normal şartlarda hiç çekinmeden cevap verirdi. Ancak abimle konuşmam için bu cevabı bana bırakmıştı.
Gözlerimi Berzan'dan ayırmadan hafifçe kafamı sallayarak "Evet." dedim.
"Duydukların doğru."
"Hah!" diyerek sinirden gülmeye başlarken ellerini saçlarından geçirdi. Kapının önüne kadar yürüyerek yumruk attığında Boran sinirden delirmek üzereyken öylece onu izliyordum.
Sinirle bana döndüğünde düz çıkartmaya çalıştığım sesimle "Bebeğimin babası Boran." dedim tekrar.
O an çıldırmış bakışları benden Boran'a çevrildi.
Parmağını uzatarak "Ulan!" diye bağırdı.
"Ulan ben ne yapayım şimdi seni! Sen... Nasıl benim kardeşimi hamile bırakırsın?!"
Kalbim hızla atarken Boran ona cevap vermedi, öylece bakıyordu. Sanki Berzan abimin sinirini atması için her şeye hazırlamıştı kendini.
Berzan abim dişlerini sıkarak hızlıca yanımıza koştuğunda Esra ve ben çığlık atarken sert bir yumruk attı Boran'a.
Kalbim duracak gibi olurken abimin koluna yapışarak çekmek istedim ancak o Boran'ın yakasına yapıştı.
"Kardeşimin bir gecelik ilişkisi sen miydin?" dedi ölümcül bir sesle.
Ardından suratında bir afallama oluşurken "Bir dakika, bir dakika..." dedi. Eli hala Boran'ın yakasındaydı.
Ve şimdi daha da kızgındı.
"Bütün bunlar senin planının parçası mıydı pezevenk?" dediğinde mideme yumruk yemiş gibi oldum. Boran'ın ise suratı kasıldı.
"Kardeşimi kandırdın mı lan? Yoksa, yoksa istemeden-"
Boran "Asla!" diye bağırdığında abim bir yumruk daha attı.
Artık sinirden çıldıracak gibiydim. Kolundan hızlıca çekerken gücüme şaşırmış olmalı ki irkilerek bana baktı.
"Ağzından çıkanları kulağın duysun! Yeter artık!" diye bağırdım dayanamayarak.
"Kimse bana istemediğim bir şey yapmadı!"
Gözleri bana döndüğünde onu kolundan tutarak çektiğimde bana karşı gelmeden tam karşıma dikildi.
"Bade... Benim güzel Bade'm sen benim neler duyduğumun farkında mısın? En büyük düşmanımız o adam! Nasıl olabilir böyle bir şey?!"
İşte tam şu an eski Bade ruhuma yükleniyordu.
"Size göre mi belirleyecektim kalbimin kimi seçeceğini?" dediğimde Boran'ın bakışlarının aniden bana çevrildiğini hissederken ona dönmedim.
Abim sinirle "Ne diyorsun kızım sen? Kalp diyor, seçmek diyor birde.." diye söylendi.
Tam önümde durarak "Sizi dip dibe gördüm ulan ben! Ben çıkmasaydım ne yapacaktınız?" dediğinde dişlerimin arasından "Kes sesini yumruğu yersin!" dedim.
"Kız kardeşinin en yakın arkadaşını tuvalete sürükleyen adam mı söylüyor bana bunu?"
Esra'nın beni yanlış anlamayacağına inanıyordum. O beni tanıyor, bu konuyu önemsemediğimi biliyordu.
Ama sanki kendi çok doğruymuş gibi bana ahkam kesen Berzan'a artık dayanamamıştım.
Berzan alkış yaparak sinirden gülerken geri geri gitti. Bir anda aynaya yumruk attığında ayna paramparça olurken Esra yanına koşturdu. Ben ise kendini düşürdüğü duruma üzülmüştüm.
Esra'dan kolunu hızlıca çekerek elinden akan kanı umursamadan bir oraya bir buraya yürürken "Biz yalan söylediğimiz için çekip gitmedin mi sen kızım?! Sen ne yaptın?!" diye söylenince ellerim yumruk oldu.
"En azından ben kendimle alakalı bir konuda yalan söyledim, kimsenin hayatını falan etkilemedim! Bu konu beni ilgilendirir anladın mı?! En büyük düşmanımız dediğin adamın ailesini dedenin katlettiğinin farkında mısın sen?! Kime, neye düşmansın? Senin mi ailen öldürüldü?!" diye bağırdığımda ağzı şokla aralandı.
Boran kolumdan tutarak "Tamam güzelim." dediğinde durmadım ve tam karşısına geçtim hızlıca.
Berzan'ın göğsüne parmağımı bastırarak "Onun o hiç sevmediğimiz dedesi yapsaydı aynı şeyi?" dediğimde gözleri dolmuştu.
Söylemekte zorlanırken yutkunarak "Babanı... Babamızı öldürseydi." diye konuştum.
"Ne yapardın Berzan?"
Boran'ın yanında bunları konuşmak istemesem de beni mecbur bırakmıştı işte.
"Boran'la ilgili düşüncelerinizi bilirken ve daha yeni dönmüşken nasıl bunu söylememi beklersin benden? Daha ben geleli kaç gün oldu, olay üstüne olay yaşadık. Babam hastaneden yeni çıktı. Nasıl söyleyebilirdim?"
Biraz daha sakin konuştuğumda gözlerini benden çekerek arkasını döndü. Elleriyle yüzünü sıvazlarken dolan gözlerini sildiği gözümden kaçmadı.
Ağzının içinden "Aklım almıyor!" diye mırıldandı.
Birden arkasını dönerek parmağıyla dudağını silen Boran'a baktığında sesli bir nefes verdim.
"Geçen gün hayal meyal bana sevdiğin biri olduğunu söyledin... Kardeşim miydi lan o kişi?!" dedi gözlerini irice açarak.
Boran hiç duraksamadan kafasını sallayarak "Evet." dedi. O kadar rahat bir ifadesi vardı ki sanki az önce yumruk yiyen o değildi.
Bana döndüğünde kıvrılan dudağıyla gözlerimin en içine baktı ve "Bade'yi çok seviyorum." dedi.
Ben dudaklarımı birbirine bastırırken nedense bunu sesli olarak dile getirmesinden utanmıştım bir anda ve gözlerimi kaçırdım.
Berzan abim "Bade gözlerine sahip çık!" dediğinde Boran artık sabrının son kırıntılarını taşırken ileri atılarak "Kes lan sesini! Bade'nin abisi de olsan karışamazsın!" dediğinde Berzan'ın gözü döndü.
Birbirilerinin yakasına yapışarak i ikisi de birbirini göğsünden iteklerken şaşkınlıkla onlara bakıyordum.
"Sanane lan! Sen mi karışırsın?!"
"Ben de karışmam!" dedi Boran.
"Bade nikah defterine imza atana kadar hiç bir yetkim yok!" dediğinde Esra kolumdan tuttu.
"Özür dilerim bitanem." dedi ağlayarak.
"Yemin ederim ses çıkartmaya çalıştım ama elini ağzıma kapattı."
Mahçup ifadesine iç çekerek bakarken saçlarını okşadım ve "Önemli değil. Söylediğim şey için bende özür dilerim sarışın." dedim.
Bir şekilde öğreneceklerdi zaten.
Onlar hala birbirini iteklerken bıkkınlıkla izliyordum.
Esra koluma girerek "Bunlar ne yapıyor şu an?" dediğinde omuz silkerek "Köprüde karşılaşan iki inatçı keçi gibi itekliyorlar birbirlerini." dedim.
O sırada kapı hızlıca açıldığında yerimde sıçrarken Boran ve Berzan'ın bakışları da kapıya düştü.
Bizi gördüğünde gözleri açılan kişi Cafer'di. Hızlıca ortamı tarayarak muhtemelen bok kokusu alınca abartıyla elini ağzına kapadı.
Gözlerini belirterek "Hassiktir!" dedi bağırırken. Doğrudan Berzan ve Boran'a bakıyordu.
Berzan abimin suratındaki ifadeyi gördüğünde dudağını ısırarak bana döndü ve "Esseelaaaaaa!" diye bağırdı bir anda.
Elimi suratıma kapattığımda Esra hızlıca onun yanına giderek içeri çekti.
"Hiç sırası değil Cafer."
Hızla "Doğru." dediğini duydum.
"Bu sıçış anına hazırlıklı değildim, bez getirmedim."
"Sorun bu mu gerçekten?"
Berzan abim bir anda "Yeter!" diye bağırırken Boran'ı göğsünden itekledi.
Doğrudan bana bakarak "Şimdi içeri gidiyoruz ve her şeyi ailemize anlatıyorsun." dedikten sonra Boran'a döndü.
"Gerisini babam halledecek Boran efendi."
Berzan koluma uzanınca geri çekildim ve dümdüz ifademle "Hayır." dedim, o ise beklemediği için sersemledi.
"Ne?" dedi şaşkın bir sesle.
"Benimle ilgili olan bu konuyu ben ne zaman hazır hissedersem o zaman söyleyeceğim. Sen de ben söyleyene kadar sesini çıkartmayacaksın. Bana bu kadarını borçlusun."
Sinirle gülerek yüzünü sıvazladıktan sonra Boran'a baktı ve tekrar bana döndü.
Parmağıyla Boran'ı gösterirken sinirden gözlerinin dolduğunu ve kızardığını fark ettim.
"Söylesen ne olacak?! Bu adam evimizi basmadı mı kızım bizim, seni alacağını söylemedi mi sırf bize acı çektirmek için? Sana yaklaşmasının tesadüf olduğuna nasıl inandırabilirsin beni?!" diye sitem ederek bağırdı.
Bir hışımla öne atılan Boran'la şaşkınlık dolu bir ses çıkartırken abimin yakasına yapıştı.
Sesiyle tuvaleti inletirken kolundan tuttum geri çekilmesi için ancak Boran beni görmüyor gibiydi, abimden daha da delirmiş gibi duruyordu.
"Ben ne bok yediğimin farkındayım! Yıllardır ne çektiğimi biliyor musun lan sen benim? Doğan kızımdan bile yeni haberim oldu... Ne doğumunu, ne de ilk kelimelerini duyabildim! Yazık değil mi? Yazık değil mi ulan Bade'ye de bana da?"
O an belki alttan alır diyordum. Ama Berzan daha da ileri giderek onu sinir edecek şekilde güldü ve Boran'ın sabrını taşıran o kelimeleri söyledi.
"İyi olmuş... Sen benim yeğenimin, Mavi'nin babası olmayı hak etmiyorsun."
Endişeyle Boran'a döndüm ancak gözleri öyle bir dönmüştü ki hiç beklemeden yumruğunu Berzan'ın suratına geçirdi.
Çığlık atarak aralarına girerken ne Esra'nın ne de Cafer'in günü yetiyordu.
"Boran bırak tamam!"
Esra aynı zamanda "Berzan kendine gel!" diye bağırıyordu.
Cafer'de ikisini çekiştirerek "Ya bir saniye yalnız bırakmaya gelmiyor. Bensiz nasıl mevzu yaratırsınız?" derken bana sitem ediyordu. Bacağımla ona tekme attığımda abartıyla kendini yere atarak ağlar gibi ses çıkartmaya başladı.
Resmen ortalık panayıra dönmüştü.
Bıkkınlıkla ellerimi üzerlerinden çektim.
"Ne bok yerseniz yiyin! Ben defolup gidiyorum!" diyerek kapıya ilerlediğimde kolumdan tutuldum.
Gözlerini kapatan Berzan sakinleşmeye çalışarak "Tamam... Tamam sakinleşmeye çalışıyorum, gitme abim." dediğinde hızlıca kolumu ondan çektim.
"Sen az önce ne dediğinin farkında mısın? Boran'ın Mavi'yi bilmemesine iyi olmuş diyorsun ya... Yalnız başımaydım ben. Boran'ın da suçu var ama bu konuda hatalı benim. Mavi'yi ondan gizlediğim için tek başıma doğum yaptım. Yanımda ne siz ne de o vardı. Nasıl iyi olduğunu söylersin?"
Afallayarak elini yanağıma koymaya çalıştığında izin vermedim.
"Düşünemedim bitanem özür dilerim..."
Esra hepimizi ikna etmişti. Bir yere gidip konuşacaktık. Ben yol boyunca ne Berzan'la ne de Boran'la konuşmuştum. Arabayı Boran kullanırken yanına da Berzan oturmuştu.
Cafer'se bu manzara karşısında "Bu ikisini yan yana oturtan hayat bize neler yapmaz." diyerek saçmalıyordu.
"Sen niye geldin?" dedim yorgunca.
Gözlerini irice açarak elini kalbine koydu.
"Bu dediğini duymamış olayım!"
Boran'a ait olan restorantlardan birine geçtiğimizde Berzan onunla olduğumu Aram abime haber verdiğini söyledi.
Gerginlikten mideme kramp girmişti ve midem bulanıyordu.
Suratımın bembeyaz olduğunu gören Boran koluma dokunarak "Sen iyi misin?" dediğinde Berzan abim de yerinden kalkarak yanıma geldi.
"Güzelim... Ne oldu abim?"
"İyiyim." dedim kendimi geri çekerken.
"Konuşalım ve gidelim yoruldum. Ayrıca elin halen kanıyor."
Geriye yaslandığımda koca bir şişe suyu kafasına diken Berzan'a gülen kişi Cafer'di. Bütün kaos ortamlarından zevk alıyordu resmen.
"Ay ben şimdi ne kaçırdım anlatın bakalım. Her boku öğrendi mi bu?"
Berzan abim sinirle ona dönerek "O boku sana yediririm Cafer." dediğinde suratı iğrenmiş bir şekle bürünen Cafer "Iyyy." deyince dudaklarımı birbirine bastırdım.
Abime kıyamasam da söylediklerine kızdığım için pansumanını Esra yaptı.
Berzan abim derin bir nefes alarak bana döndüğünde bana kıyamadığı belliydi. Aniden masanın altından bacağıma bir el yerleştiğinde irkildim.
Gözlerim saniyelik olarak Boran'a dönünce bana güven veren ufak bir tebessüm etti. Bacağımdan elini çekmesi için bacağımı salladım ama yaptığım hareket yüzünden eli biraz daha yukarı çıktı.
Yerimde dikleşerek "Aaaaa." diye tepki verdiğimde Boran gülmemek için başka tarafa döndü.
"O ne kız? Alfabeyi mi sayıyorsun? Yarın gel B'yi öğretem."
Esra benim yerime onun kafasına vurdu sağolsun. Elimi aşağı indirerek Boran'ın elini cimciklediğimde tık yoktu.
Abim "Şimdi... Anlat bakalım." dedi gözlerini kısarak.
"Bu herif yeni öğrendiğini söylüyor. Sen bize Mavi'nin babasının yabancı olduğunu ve tek gecelik bir şey olduğunu söylemedin mi?" dediğinde bacağımdaki el sıkılaştı ve ben yutkundum.

Kıskanmış mıydı? O eli oradan acilen çekmeliydi!
Boğazımı temizleyerek "Her detayı anlatmak zorunda değilim." diye yanıt verdiğimde abim şaşkınlıkla bana bakarken Cafer "Oooo eski Bade geri döndü." dedi hevesle.
"Güzelim... Sert bir tepki verdim tamam! Seni kırmak da istemiyorum. Ama nasıl oldu bu?! Ne olacak şimdi yani?"
Boran sırtını geriye yaslayarak rahat bir ifadeyle abime bakıyordu. Kafasını yana yatırarak bana döndüğünde kafamı iki tana salladım. Cafer'de tam tersi aşağı yukarı salladı konuşsun diye.
Buna ne bok oluyorsa.
Boran aniden "Bade ile evleneceğim." dediğinde abimin tükürüğü boğazına kaçmış olmalı ki öksürük krizine girdi.
Esra bir yandan Cafer bir yandan sırtına vururken bende endişeyle "İyi misin?" diye sordum.
"Lan öteki tarafa gittim o nasıl vurmak bırakın! Ne diyorsun sen şerefsiz?!"
Boran, abimin söylediğine aldırmadan kahvesinden bir yudum aldı.
"Kızımdan ve sevdiğim kadından ayrılmayacağım. Kızım ailesiyle birlikte yaşayacak."
Abime fırsat vermeden cebinden siyah bir tesbih çıkartarak yavaşça masanın üzerine koyduğunda Cafer "Oooo!" diyerek ayaklandı.
Anlamadığım için kaşlarım çatıldığında "Bir de bana salak dersin kızıl bok seni." dedi.
"Buralarda masaya tesbih koymak yemin etmek demek."
Berzan abim masaya elini vurarak "Bana bak!" dedi öfkeyle. Sesi tüm mekanda yankılandığında biz bu duruma alışmış gibiydik.
"Bende kardeşimi sana verecek göz var mı?!"
Bir ona bir buna bakarken Boran masaya eğilerek "Bunun kararını biz değil, Bade verecek." dediğinde bütün gözler üzerime döndü.
Gerginlikle yerimde dikleşerek "Şu an bir düşüncem yok." dedim ama Boran'a bakamıyordum.
"Mavi'ye babasını söylememekle hata yaptım. O yüzden şu an tek amacım babasıyla vakit geçirmesi." diye konuştum.
Yüzünü sertçe sıvazlayan abim "Aram abim delirecek." dediğinde Cafer'de "Bak şimdi heyecanlandım! Kim bilir nasıl delirecek?" diyerek güldü.
Boran gözlerini kısarak Cafer'e bakarken "Sen neden geldin lan buraya? Ortalığı karıştırmaya mı?" diye sorduğunda bende ona baktım.
"Aaaa üstüme iyilik sağlık! Ne demiştim ben sana? Bir kızı almak istiyorsan önce arkadaşlarıyla iyi geçinmelisin. Bu söylediklerinle eksilerdesin Borancığım, ağacığım."
Boran dişlerini sıkarken derin bir nefes aldım. Cafer'e "Yangına körükle gitmesene!" diye söylendiğimde umrunda değildi.
Berzan abim yerinde duramayarak ayağa kalktı.
Etrafımızda tur atarak kendi kendine söylenirken Cafer çekirdek olsa çitleyecek gibiydi. Üzgün ifademi gören Boran elini uzatıp yanağıma koyduğunda göz bebeklerim titredi.
"Merak etme güzelim. Her şeyi birlikte halledeceğiz, sen yeter ki stres yapma."
Endişeyle kafamı salladığım sırada abim birden "Siz!" diye bağırdığında irkildim. Bunun biraz önce arkası dönük değil miydi?
Boran'ın yanağımdaki elini göstererek "Ayrılın ulan hemen edep de kalmamış!" dediğinde sinirle güldüm.
"Bana diyene bak."
Susmamı mı istiyordu? Susmayacaktım.
Birden suratı mosmor olduğunda Esra'ya döndüm yanlış anlamaması için.
Kızaran yanaklarıyla bana bakarken eline uzandım. Konuşmadım ama o anladı.
Hafif tebessüm ederek "Biliyorum, turuncum sorun yok." diye yanıtladığında içim rahatladı.
Boran elini masaya vurarak "Yeter bu kadar alttan almak!" dedi.
Kaşlarıyla beni işaret ederek "Bu kızın stresten sütü kesilse hesabını verebilecek misin ulan? Benim kızım sütsüz mü kalsın? Süt içemesin mi benim kızım?" diye ortamda bir sessizlik oluştu.
Motor takmış gibi konuşan Cafer bile dilini yutmuştu. Ben şok içinde ona bakarken Cafer ıkınır gibi bir ses çıkartıp ardından kahkahayı patlattı.
"YAAA SEN KIRK YILLIK URFA'NIN KRO AĞASI! NERDEN ÖĞRENDİN ACABA SÜT KESİLMESİNİ ALLAH CEZANI VERMESİN!" diyerek anırıyordu.
Boran renkten renge girerken bende şaşkınca "Bu bilgiyi nereden öğrendin?" diye sordum.
"Birazcık göz gezdirmiş olabilirim."
O an kalbim birden hızlandı. Gözüme o kadar tatlı gelmişti ki, kalkıp ona sarılmak istemiştim. Bizim için, kızım için çabaladığını görebiliyordum. Aksi halde abimin karşısında bu kadar sessiz kalmazdı.
Abim Boran'ın tepesine dikilerek "Sa-Sanane lan kardeşimin sütünden!" dedi.
Elimi alnıma vurarak "Kapatın şu konuyu!" dedim. Hala anıran Cafer'e kısa bir bakış attıktan sonra Boran'a döndüm.
Birden görüş açım kapanarak gözlerimin önüne abimin koca kafası girdi.
"Seni etkilemesine izin verme. Ama evet, sütün de kesilmesin."
Ardından geri çekilerek yüzünü sıvazladı ve "Ne diyorum ulan ben?!" dedi.
"Ayarlarımla oynadınız!"
Daha fazla Boran'la durmaya dayanamıyormuş gibi "Neyse ne, gidiyoruz. Abim sürekli arayıp duruyor." demişti.
Ayaklanıp oradan ayrılırken kapıdan çıkmadan önce arkama dönerek Boran'a baktım.
Anladı mı bilmiyordum ama bugün ki tepkisi için ona minnettardım. Dudakları kıvrılırken ellerini cebine yerleştirdiğinde onu izliyordum. Kafasını sallayarak bana küçük bir öpücük gönderdiğinde gözlerim irileşirken Cafer'de bir anda "Ananııı! O bana öpücük mü attı?!" diye çığırdı.
Zaten sinirli olduğum için kafasına bir tane yapıştırarak oradan çıktım.
Arkamdan gelirken "Hep vurup duruyorsun bademciğim, salak olacağım." diye söylenince abim "Zaten salaksın." diye yanıt verdi arabaya binerken.
"Alındım gücendim."
O gece eve döndüğümüzde abim kimseyle konuşmadan odasına çıktı.
Direkt olarak Mavi'yi kucağıma alıp öptüğümde bütün endişelerimden arınmıştım.. Biz kızımla çok şey başarmıştık. Ve sevdiklerim yanımda olduğu sürece çözemeyeceğim şey yoktu.
Esra, Berzan abimin arkasından üzgünce bakarken bende sesli bir nefes verdim. Aram abim ve Adar abim sürekli neden geciktiğimizi soruyordu.
Kısa cevaplar vererek odama çıktığımda önceliğim Mavi ile ilgilenmek olmuştu. Gözlerinden uykusunun geldiği belliydi. Bu haliyle o kadar tatlıydı ki defalarca öpsem de doyamadım.
Sahi, anne gibi hisseden hiç bir anne bebeğine doyamazdı ki...
"Uykular gelmiş sanırım küçük hanım. Sana bir sır vereyim mi? Bugün babanlaydım."
Dediklerimi anlamış gibi gözlerini ovuşturarak gülerken dayanamayarak yanağından öptüm.
"Baaa-baa!"
Yanına uzanarak saçlarını okşadım ve "Evet bitanem baba..." dedim mutluluktan gözlerim parlarken.
"Biliyor musun baban seni çok seviyor."
Ardından aklıma gelenle kahkaha atarken "Anne ve bebekle ilgili araştırma bile yapmış." dedim.
Sütümün kesileceğini söylediğinde tepki verememiştim. Ama şimdi bende Cafer gibi anırarak gülmek istiyordum. Yaşaran gözlerimi silerek Mavi'ye döndüğümde gözlerinin kapandığını görünce iç çekerek ona baktım bir süre.
Saçlarından öperek "İyi uykular bitanem." dedikten sonra ayağa kalkıp ışığı kapadım.
Gözlerim kapalı olsa da Berzan abim'in öğrendiği bu konuyla ne yapacağı aklımdan çıkmıyordu ancak beni dinleyerek kimseye söylemeyeceğini umuyordum.
🌾
Kahvaltı sofrasında ağzını bıçak açmayan Barzan abime ben ve Esra hariç herkes ne olduğunu sormuştu. O ise gece uyuyamadığını söyleyerek bir daha konuşmamış evden ayrılmıştı. Bu duruma üzülsem de öğrendiği konu küçük bir şey olmadığı için ona zaman vermeye karar verdim.
Eğer bu tavrını sürdürürse benden çekeceği vardı.
Diğer dikkatimi çeken şey ise Ferzan abimin devamlı bana bakmasıydı.
Göz kırparak "Hayırdır?" dediğimde irkilirken "Hiç... Hiç bir şey yok." diye yanıtladı beni. İnandırıcı değildi.
Dudağımı büzerek kafamı salladıktan sonra bugün Esra ve Mavi ile çarşıya çıkacağımız söyledim.
Sabah gözümü Boran'ın aramasıyla açmıştım. Kardeşi olan Nihle'yi artık daha fazla durduramadığını, yeğeni ile tanışmak için başının etini yediğini söylüyordu.
Bu yüzden bugün onlarla görüşecektik.
Kahvaltıdan sonra hazırlanarak evden çıktık. Mavi'yi abimlerin aldığı oto koltuğuna oturtarak şöför koltuğuna yerleştiğimde Esra yanımda kıvranıp duruyordu.
Göz ucuyla ona bakarken "Söyle hadi." dedim gülerken
"Kıvranıp duruyorsun."
Oflayarak "Turuncum... Ben Berzan'ın yanına gitsem olmaz mı? İçim hiç rahat değil." dediğinde sırıttım.
"Git tabi git. Yenge olarak bu mevzuya karşı yumuşatırsın hem belki onu."
O da benimle gülerken önce onu şirketin önüne bıraktım.
Yoldayken Boran ikide bir arayıp nerede kaldığımızı sorduğu için delirmek üzereydim. Çarşıdan biraz uzakta bir çay bahçesine geldiğimizde arabayı park ettikten sonra etrafta göz gezdirdim. Manzarası o kadar güzeldi ki hayran kalmıştım... Resmen tüm Urfa ayaklarımızın altındaydı.
Sıkıldığı için her an ağlayacak olan bebeğimi kucağıma alacağım sırada "İşte benim güzellerim." diyen sesle arkama döndüm.
Sabırsızca yürüyen Boran önce beni hiç yadırgamadan yanağımdan öptü. Elimi yanağıma koyarak şaşkınlıkla kalakalırken, o Mavi'nin kemerini çözerek kucağına aldı ve ardı ardına yüzüne öpücükler kondurdu.
Kıkırdayan Mavi'ye öyle güzel bakıyordu ki yutkundum.
"Hoş geldin cennet bahçem. Baba seni çok özledi."
Onları birbirinden uzak tuttuğum için pişmanlık duygum devam ediyordu. Ancak o zamanlar bana göre yaptığım doğruydu.
Gözlerimi kaçırarak etrafta gezdirirken bize doğru koşan esmer, uzun boylu bir kız gördüm. Benden beş altı santim daha uzun olan kız tenine yakışan beyaz, dizlerinde bir elbise giymişti.
"Ayyyy!" diyerek bize koşturan kızla gözlerim açılırken yıllar önce sadece bir kere gördüğüm kız olduğunu hatırladım.
Güzelliği karşısında nutkum tutulurken heyecanla yerimde kıpırdadım. Uzun siyah saçları, simsiyah gözleriyle resmen esmer güzeliydi.
Dolan gözleriyle önce bana sonra Mavi'ye bakarken "Abi sen ne sevap işledin!" diye atılınca Boran gülerken bende tebessüm ettim.
Elimi uzatacağım sırada hemen bana sarıldığında beklemediğim için kalakaldım.
"Merhaba yengeciğim, ben Nihle. Bu anı o kadar çok hayal ettim ki heyecandan ağlayacağım şimdi." diye duraksamadan konuşmaya başladı.
Gülerek kollarımı ona dolarken "Merhaba Nihle. Bade demen yeterli. Hem benden büyüksün." dedim ama "Olmaz ki öyle." dedi hemen.
Geri çekilerek ellerimden tutarken "Fotoğraflarda da çok güzeldin ama gerçekte melek gibisin." deyince yanaklarımın ısındığını hissediyordum.
"Teşekkürler Nihle, sen de çok güzelsin."
Sırıtmaktan çenem ağrıdığı sırada hemen Mavi'ye döndü.
"Merhaba bitanem. Ben senin halanım. Ayyy sen ne tatlısın dişlere bak!" dedi burnunu çekerken.
Bana bakarak "Kucağıma alabilir miyim?" deyince hemen kafamı salladım.
"Alabilirsin tabii ki."
Mavi'yi kucağına aldıktan sonra saçlarına, gözlerine kadar her detayını inceliyordu.
Mavi'de onu tanımaya çalışır gibi bakarken gözlerinden bir damla yaş aktı.
"Başladı bizim sulu göz." dedi Boran kardeşinin gözlerini silerken.
Nihle ağlamasına rağmen gülümseyerek "Nasıl bir şeysin sen Mavi? Halan sana aşık oldu bebeğim." diye konuşuyordu.
Arabayı kitledikten sonra Nihle kucağında Mavi ile önden giderken Boran'da elime uzandı.
Sanki normal gibi "Bir sorun yok değil mi?" diye sorduğunda "Elimi tutman dışında yok." diyerek güldüm. Kendime çekmeye çalıştım ama izin vermedi.
"Sen buralara yabancısın kaybolma diye tutuyorum kızıl meleğim."
Allah'ım, bana bir şeyler oluyordu!
Boğazımı temizleyerek "Ne kaybolacağım be!" diye çirkefleştim aniden. Elimi çekerek hızlanınca arkamdan güldüğünü duydum.
Bugünlerde ağzı gülmekten kapanmıyordu esmer tenekenin. Ancak benimde dudağımda bir gülümseme olduğundan habersizdim.
Masaya yerleştiğimizde Boran garsondan mama sandalyesi isteyerek bana dönünce "Neden öyle bakıyorsun?" dedi gülümseyerek.
Omuz silkerek "Senden bu kadar ilgili olmanı beklemezdim." dediğinde göz kırpınca midemde kelebekler halaya durdu.
"Beni çok yanlış tanımışsın sen güzelim."
Nihle abisindeki bakışlarını bana çevirerek "Sen bakma abime, dünyanın en umursamaz insanıydı önceden. Ama şu bir kaç yılda çok değişti." dediğinde sessizleştim.
Gülerek "Günlerdir sürekli elinde kitapla geliyor. Geçen gün kapı çaldı bir koruması geldi. Elindeki kitabı şekilden şekile girerek bana verince anlamadım. Sonra kitabın adına baktım ki 'Bebek bakım kitabı' yazıyor. Urfada'ki tüm bebek kitaplarını toplattığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam." dediğinde kahkaha atarken Mavi'de ellerini çırparak alkış yaptı.
Gözlerini kısan Boran "Sende sevindin mi bakalım küçük cadı?" dedi.
"Bu kadar tatlı olursan baban seni yiyip bitirir bilirsin değil?" dediğinde dişlerini göstererek ona yaklaşınca Mavi heyecanla çığlık attı.
Bize dönerek "Kurban olduğum nasıl da gür sesli aynı babası gibi gördünüz?" dediğinde elimi ağzıma kapatarak gülmeye devam ettim.
Boran bebeğimizi kucağından indirmiyordu. Biz Nihle ile uzun uzun sohbet ederken Mavi'yle öyle güzel ilgilendi ki, küçük hanım bir kere bile bana gelmek istemedi. Bir ara garsona Mavi için çorba sorduğunu duydum
Garson mercimek çorbası olduğunu söylediğinde kaşlarını çatarak "Olmaz o gaz yapar." deyip beni mal gibi bıraktı tekrar.
Benden hallice garsonda şaşkınca "Ta-tamam Boran ağam." diyerek tekrar ne istediğini sordu.
Aradan saatler geçerken Nihle ile çok iyi anlaşmıştık.
Benden bir yaş büyük olduğu halde sürekli bana yenge demesine biraz sinirlensem de vazgeçmiyordu.
Kişilik olarak Boran'ın tam tersi naif bir kızdı. Nihle abisini kızdırmak için bütün kötü yanlarını bana anlatırken abisine olan bakışlarından onu nasıl sevdiğini görebiliyordum.

Boran manzarayı kızımıza göstermek için masadan kalktığında Nihle yavaşça elime uzanmıştı.
Dikkatle onu dinlerken "Bade... Ben sana çok teşekkür ederim." dediğinde duraksadım.
Anlamamışçasına "Neden ki?" diye sorduğumda gözleri abisine çevrildi.
"Ailemiz öldükten sonra abim başkasına dönüştü. Hayata dair yaşama sevinci yoktu. Seninle tanıştığında bana anlatmasa da ondaki değişimin farkındaydım. Sen abimi yaşama döndürdün... O bana hem anne, hem de baba oldu şu zamana kadar. Bana babamı tekrar kazandırdın. Teşekkür ederim." dedi dolu gözleriyle.
O saniyelerde düşünmemem gerekeni düşündüm.
Ailesinin katili benim öz dedemdi. Bir an suçluluk duygusuyla ona baktım. Ama o gözlerinin dolu olmasına rağmen gülümsüyordu.
Tuttuğu elimi sıkıca kavradığında diğer elimi elinin üzerine yerleştirerek "Ben bir şey yapmadım." dedim hafifçe gülümseyerek.
"Ben... Geçmişte yaşananlar hiç olmasın isterdim. Bunun özrü olmaz biliyorum, ama tanımasam da o adamın ailene yaptıkları için özür dilerim Nihle." dediğimde modu değişerek kaşlarını çattı yalandan.
"Ay sus bakalım! Senin ne suçun varmış?"
Güldüğümde o da bana katılırken masaya gelen Boran "Anne ve halan bir şeyler karıştırıyor kızım görüyor musun? Ne konuşuyorsunuz bakalım?" diye merakla bakınca "Sanane be!" dedim aniden.
Boran göz ucuyla Nihle'ye bakarak omuzlarını dikleştirdi ve "Ayıp oluyo ama Bade'm." deyince omuz silktim.
Nihle elini ağzına kapatarak "Bugünleri de gördüm ya, ölsem de gam yemem." dedi gülmemek için kendini tutarken.
Mavi hanım sonunda benim varlığımı hatırlayarak kollarını uzatırken kucağımda olmasına rağmen "Baaba!" deyip duruyordu.
Boran bu durumdan o kadar mutluydu ki bir ara hızını alamayıp çay bahçesinde olan herkesin hesabını ödedi. Kapıya dana getirmesinden sonra bu basit kaldığı için kızsam da sesimi çıkartmadım.
Boran'ı şirketten aradıklarında Nihle bizden ayrılmak istemediği için çarşıya gitmeye karar verdik. Arabama bineceğimiz sırada Boran "Bir dakika." diyerek arabasına koştururken arkasından ona bakıyordum.
Mavi küçük parmaklarını açıp kapayarak "Babaaa-" dediğinde şaşkınca "Sen gel mi diyorsun babana?" dedim.
İlk kez elleriyle bu şekilde birini çağırıyordu. Birden bana uzatılan kırmızı çiçeklerle Boran'a baktım.
Elini ensesine atarak "Bunlar senin için." dediğinde aralanan ağzımla ona bakarken "Neden?" diye sordum salak gibi.
Bende az öküz değildim.
"Ne doğumunda, ne de başka bir zaman sana çiçek getirebildim. Bundan sonra senin yanında olamadığım tüm zamanlar için seni çiçeklere boğacağım." diyerek yanıt vermeme izin vermeden eğilerek büyük avucunu belime yerleştirdi.
Hemen Nihle'ye döndüğümde arabaya yerleşerek bize bakmıyor gibi yaptı. Ben nefesimi tutarken saçlarımı kenara çekip yanağıma derin bir öpücük bırakan Boran'la yutkundum.

Geri çekildiğinde kıvrılan dudaklarla bana bakıyordu.
Elleri daha da sıkılaşırken parmakları bel boşluğuma ait gibi tam oturuyordu.
"Artık senden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Bunlar son ayrı günlerimiz olsun." dedikten sonra iç çekti.
Ben yanıt veremeden kızımıza sarılarak onu da aynı şekilde öptü.
Mavi hanım sanki babasının gideceğini anlamış gibi huysuzlanan sesler çıkarttığında hızlıca onu arabaya bindirdim.
Nihle ile yol boyunca sohbet ettik.
Dedesinin onu hiç bir zaman okutmak istemediğini, ama Boran'ın liseyi okuması için yurt dışına gönderdiğini anlatmıştı. Her duyduğum şeyle biraz daha şaşırıyordum.
Çarşıya geldiğimizde Mavi'yi bebek arabasına koydum. Nihle bebek arabasını sürmek istediğinde ona izin verirken bir yandan gülüyordum çünkü aşırı cana yakındı. Bir kaç mağazayı gezip dolaşırken başka bir mağazaya girecektik ki arkamızdan gelen sesle duraksadım.
"Bade?"
Yavaşça arkama döndüğümde Aram abim tam karşımdaydı. Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında hızlıca Nihle'ye döndüm ama o benden daha da dehşet bir ifadeyle abime bakıyordu. Bir adım geri çekilerek saçlarını düzelttiğinde bu kadar panik yapmasının sebebini Boran'a bağlamıştım.
"Ne yapıyorsun burada abim?" diyen abimin bakışları benden Nihle'ye döndüğünde bir saniyeliğine duraksadı.
Bir kaç saniye boyunca yüzüne bakarak "Arkadaşın kim?" deyince tuttuğum nefesimi verirken ben cevap veremeden Nihle hemen atıldı.
"Ben- Ben Bade'nin İstanbul'dan arkadaşıyım."
Aram abim önce bana sonra Nihle'ye baktı. Ceketinin önünü ilikleyerek elini ona uzattığında durumun saçmalığını izliyordum.
Nihle'nin panik dolu sesi aklımda soru işareti oluştursa da istemeden bir yalanın içine daha düşmüştüm.
"Öyle mi? Ben Bade'nin abisi Aram. Memnun oldum?" dedi abim ısrarla elini çekmezken.
"Bende- Bende memnun oldum." diyen Nihle titreyen elini uzatarak abimin elini tuttuğunda Mavi'yle birlikte boş gözlerle ikisine bakıyorduk.
Nihle hızlıca elini çektiğinde abim bana döndü.
"Arkadaşının adı ne fıstığım? Hiç bahsetmedin?"
Tam konuşacaktım ki "Nehir!" diye atıldı Nihle.
Eliyle saçını önüne getirirken "Nehir benim adım." dedi.
Bana bakarak mahçup ifadesiyle gözlerini hafifçe kapattığını yutkunarak "Evet." dedim.
"Çok sık görüşmüyorduk, yıllar sonra denk geldik."
Neyse ki abimin dikkati Mavi'ye yönelmişti. Nihle kaçar gibi yanımızdan ayrıldığında Aram abim bir süre arkasından baktı.
"Tanıdık geliyor sanki. Benden mi rahatsız oldu?"
Boğazımı temizleyerek "Nereden tanıdık gelecek canımm? Gidecekti zaten." diye yanıtlayınca kafasını salladı.
Çarşıya alışveriş yapmak için indiğini söylediğinde birlikte markete girdik.
Alışveriş sepetini sürekli mavi için abur cuburla dolduruyordu, ben ise ardından boşaltıyordum.
Akşama doğru eve geçtiğimizde Mavi'yi babamlar alırken ben yorgunluktan kimseyle konuşmadan odama çıktım. İstemeden de olsa iyice bokun içine batıyordum...
Bu işi en kısa zamanda anlatmalıydım ama nasıl olacak bilmiyordum.
Telefonum çaldığında Boran'ın aradığını görünce yüzümdeki gülümsemeyi silerek yalandan "Ne var?" diye açtım telefonu.
"İnsan bebeğinin babasına böyle mi açar telefonu kızıl?" diyerek kalın sesiyle konuştuğunda burun kıvırdım.
"Bizde böyle, beğeniyorsan...."
Bir süre ses gelmediğinde konuşacaktım ki "Beğenirim... Çok beğeniyorum." dedi.
Yatağa oturarak saçlarımla oynamaya başlarken "Konumuz halen aynı mı?" diye sordum sırıtarak.
Onun da güldüğü sesinden belliydi.
"Sen bir evet desen ne konularımız olacak ama naz yapıyorsun güzelim."
Konuyu değiştirerek "Mavi arkandan baba diye ağladı." dediğimde "Ağladı mı?" dedi hızlıca.
Bir yerden patırtı sesi gelirken "Ben hemen geleyim o zaman?" diye konuştuğunda ofladım.
"He gel tabi gel dünden razısın!"
Gülümseyerek konuşmaya devam ederken birden kapım açıldı. Panikle telefonu kapatarak kolumu indirdiğimde Ferzan abim kapıyı kapatarak arkasından kilitledi.
Hızlıca ayağa kalktığımda gözlerini kapatarak derin nefes aldığını görürken "Ne oluyor?" dedim çatık kaşlarımla.
"Dingonun ahırı mı burası?"
Bana doğru bir adım atıp "Neden, saklayacağın bir şey mi vardı?" diye sessizce konuştuğunda bir anlık duraksadım.
"Ne alakası var?"
Odanın içinde yürüyerek sessizce dolandığında halini anlamadığım için çatık kaşlarımla "Ne oluyor Ferzan?" dedim sinirle.
"Birden odama dalıyorsun, sabahtan beri gözün üzerimde. Ne bu haller?"
Sırtı bana dönükken kafasını sallayarak "Ne bu haller..." diye mırıldandı kendine.
"Ne bu haller öyle mi?"
Elini cebine attıktan sonra bir süre bekledi.
"Ferzan? Ne oluyor Allah aşkına?!" diye sinirle çıkıştığımda bana dönerken elindeki telsizi gösterdi.
Beynim bir anlığına çalışmayı bırakırken odaya bakarak telsizi aradım sanki bulabilecekmiş gibi. Sonra onu tamamen unuttuğumu hatırlayınca bir anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Gözlerimi kapatarak bakışmaktan kaçındığımda "Dün gece tesadüfen konuşmalarını duydum." deyince bir yerlerden Cafer'in gelip bez çıkartmasını bekliyordum.
Ama gelmedi...
Göz göze geldiğimizde kaşlarının çatık olduğunu görmüştüm.
Düz sesimle "Ne duydun?" dediğimde amacım ne kadarını duyduğunu öğrenmekti. Dün ne konuştuğumu panikten unutmuştum çünkü.
Elindeki telsizi yatağa fırlatarak "Bebeğinin babasıyla konuştuğunu öğrenecek kadarını duydum. Hani yabancıydı bu adam Bade? Gayette türkçe konuşuyordun! Ayrıca hani asla söylemeyecektin? Neler oluyor kızım, ne saklıyorsun?" diye merakla konuşurken surat ifademin sarsılmaması için kendimi zor tutuyordum.
Yavaşça yatağa oturarak aşağıdan ona baktığımda sabırsızdı. Ben konuşmadıkça daha da delirirken "Konuşsana kızım!" dedi.
"Birincisi Ferzancığım; Bir şey öğrenmek istiyorsan kibarca soracaksın. İkincisi yatağa fırlattığın o telsizi alır kafanda kırarım." dedim hafifçe gülümserken.
İçimdeki Cafer'ler davulun üzerinde halay çekerken dışımdan gerginliğimi belli etmemeye çalışıyordum ama nafile.
Dişlerini sıkarak "Ya sabır! Anlatsana kızım!" diye söylendiğinde kapı tekrar açıldı.
"Yok yok burası yol geçen hanı anladım ben." diye mırıldandım.
Ama bu sefer de beklemediğim Berzan "Hadi konuşalım abim özür-"diyordu ki sinirden delirmiş Ferzan'ı gördü.
"Ne oluyor burada?"
Ferzan bakışlarını kaçırarak "Bir şey yok." derken kollarımı göğsümde bağlayarak ayaklandım.
"Dün Mavi'nin babasıyla telefonda konuşurken tesaadüfen telsizden bizi dinlemiş saatlerce, bana hesap soruyordu." dedim kinaye yaparak.
Ferzan böyle bir tepki beklemediği için şaşırırken "Senin var mı başka soracağın hesap, kızacağın şeyler falan? En dürüst insan sizsiniz çünkü." diyerek yalandan bir gülümseme sunduğumda ikisi de afalladı.
Berzan abim çatık kaşlarıyla "Ben gördüm adamı, bu işi kurcalama Ferzan." dediğinde bunu beklemiyordum.
Ama Ferzan öyle bir şok olmuştu ki ağzı Bolu tüneli gibi açılmıştı.
"Abi? Sen.. Biliyor muydun? Ne diyorsun sen? Nasıl tanıştın, nasıl tanışırsın? Kimmiş?!"
Berzan sinirle "Kes lan, kapat bu konuyu." dedi.
İşte o sırada bir bıkkınlık geldi. Ne olacağını hiç düşünmeden direkt olarak Ferzan'a baktım.
"Bebeğimin babasını tanımayı çok istiyorsun öyle mi?"
Ferzan çatık kaşlarına rağmen kafasını salladığında Berzan abim elimden tutarak "Söylemek zorunda değilsin Bade'm." dedi.
Elimi elinden çekerek "Dün öyle demiyordun." dedim ve Ferzan'a döndüm.
"O kişiyi zaten tanıyorsun Ferzan. Bu durumdan hoşlanmayacağını biliyorum ama doğru bir tane sonuç olarak."
Gözleri Berzan ve benim aramda giderken daha da meraklanmıştı. Berzan arkasını dönerek yüzünü sıvazlarken "Bebeğimin babası Boran." dedim aniden.
Kısılmış gözleri sonuna kadar açılırken bir adım geriye gitti.
Şaşkın suratına rağmen kahkaha atmaya başladığında boş gözlerle onu izliyordum. O kadar çok güldü ki elini karnına yerleştirip kendini zorlukla durdurmaya çalıştı.
"Çok komikti Bade. Hiç bir şakaya bu kadar gülmemiştim, iyiydi bu."
Berzan endişeyle kardeşine bakarken "Vah vah... İyi çocuktu kafayı yedi." diyordu ancak ona dönmedim.
Ferzan yüzümde en ufak bir gülümseme göremeyince gülüşü aniden solarken "Şaka?" dedi tekrar bir umutla.
"Başka bir Boran? Bizim tanıdığımız, baş düşmanımız Boran değil?"
Kollarımı göğsümde bağlarken "Aynen de o." dedim.
"Hani bitmişti düşmanlığınız? Çocuk gibi hareketler yapıyorsunuz bu ne ya?! Megafonla bağıracağım o olacak!"
Ferzan'ın bir anda beti benzi atarken rengi solunca kollarımı çözdüm hızlıca.
"Ferzan?"
Havaya bakarak sırıtan Ferzan "Uyandığımda bu bir kabus olsun." dedi ve sanki saniyesini ayarlamış gibi düştü bayıldı.
Ben onun başına koşarak tokat atarken Berzan abim yerinden kımıldamıyordu.
Bu olayı çok fazla saklayamayacağımı biliyordum ancak bu kadar çabuk olmasını da beklemiyordum.
"Yardım etsene!"
Ben onu ayıltmaya çabalarken Cafer odaya dalarak "LAAAAAN NE KAÇIRDIM BEN NE?!" diye anırınca yerdeki terliğimi alnının çatına fırlattım.
"Sen her bok olduğunda nasıl çıkıyorsun deli manyak?"
Esra'da onun peşinden girdiğinde benimle Ferzan'ı ayıltmaya uğraştı ama Berzan onu yanına çekerek "Sen parfüm mü sıktın?" diyerek hiç beklemediğim yerden girdi konuya.
Bu da aklını aşkla meşkle yemişti sanırım.
Bizim safoz hemen yerde baygın yatanı unutarak oynaşmaya başlayınca bir umut Cafer'e baktım.
Ama o cebinden çıkarttığı fındığı ağzına atarken kapıya yaslandı rahatça ve tavana baktı.
"Bende anlamıyorum badiş... Birileri sanki olay anında bana bir işaret gönderiyor! Hemen ayaklarım kıçıma vurarak koşuyorum ve olay yerinde buluyorum kendimi. Sırf senin vukuatların için 54'lü bez bile aldım kızım, hem de en iyisi Prima." dedi mal mal.
Ne saçmalıyor diye ona bakarken sırıtarak bana döndü ve hevesle "BEN YOKSA SEÇİLMİŞ KİŞİ MİYİM?" dedi.
Daha fazla dayanamadım ve Ferzan'ı boşvererek onun saçlarına asıldım.
Ben onunla kavga ederken Berzan abim Esra'nın saçlarıyla oynuyordu.
Bu boktan ortamda yerde baygın yatan kişi ise uyandığında nasıl bir tepki verecekti bilmiyordum.
🌾
Böyle bir sonu bende hayal etmemiştim ahdjskskjskd
Evet... Kaoslu bölümler bitti daha kaoslu bölümler geliyor. Herkesin öğrenmesi bir olayla gerçekleşecek ballarım. Bu da spoiniz olsun.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.81k Okunma |
4.17k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |