
Tam her şey yoluna girecek dediğim an hayat bana kıçıyla gülüyordu.
Berzan abim ve Ferzan abimle odada tek kalmıştık. Ferzana abimin bayılmasının üzerinden yaklaşık bir saat geçmişti ve abimin tek bir tokadıyla ayılmıştı kendisi.
Şu an hepimiz birbirimizle bakışırken Berzan abim elini Ferzan'ın omzuna yerleştirdi.
"Bende kabul etmek istemesem de gerçek bu Ferzan."
Berzan abime ufak bir tebessüm ettim içimdeki endişeye rağmen.
Ferzan abim dakikalardır konuşmuyor, dirseklerini dizlerine yaslamış bir şekilde yere bakıyordu.
İç çektiğimde kızarmış gözleri beni bulurken "Sizin için kabul etmesi zor bir durum olduğunun farkındayım." deyince elleriyle yüzünü sıvazladı.
"O zamanlar Boran'ın kim olduğundan haberim yoktu ve bir şekilde durumlar bu şekilde gelişti. Yaptığı yanlışlar var elbette ama bende bebeğimi ondan saklayarak doğru bir şey yapmadım. İstemeden de olsa bu duruma geldik." diyerek yavaşça konuştum.
Berzam abim gözlerini kısarken "Tek bir şey soracağım abim..." dediğinde gerildim.
"Sen sevmiyorsun değil mi bu hırboyu?"
Nefesim boğazımda tıkanırken ilk kez karşısında verecek bir cevabım yoktu.
Suskunluğum karşısında ikisininde kaşları çatılırken Ferzan abim birden ayaklanarak "Seni kandırdı öyle mi?" dedi sinirle.
"Kim olduğunu bütün Urfa bilirken senden nasıl sakladı bu adam kendini kızım? Seni kandırmış işte basbayağı!"
Buruk bir tebessüm sunarak "O konulara hiç girmeyelim. Beni kandıranların listesi açılırsa altından kalkamayız." dediğimde afalladı. Berzan abim ise iç çekmişti.
Laf sokmak için söylememiştim, ama üzülmüşlerdi.
Bu yüzden biraz daha ılımlı olmaya karar verdim. Ferzan abimin yanına oturarak ellerine uzanıp tuttuğumda gözbebekleri titredi.
"Beni düşündüğünüz için bana söylemediğinizin farkındayım. Bundan sonra sizden bir şey saklamak istemiyorum ben. Evet Boran'ın başta amacı farklı olabilir ve hâlâ bu konuyu affetmiş değilim. Ama sonradan o da beni kaybetmekten korktuğu için söyleyememiş. Şu an konu ben değilim, Mavi. Bu konuyu tekrar tekrar anlatmak istemiyorum. Ve babamlara da detayıyla açıklayacağım zaten. Sadece kendimi hazır hissetmek istiyorum. O benim bebeğimin babası... Ne yaşarsak yaşayalım onları nasıl ayırabilirim abi?" dediğimde ellerimi kavrarken Berzan abim yanıma gelerek beni kendine çekti ve sarıldı.
"Bizim haberimiz olmadan sen neler yaşamışsın be abisinin güzeli..."
Çenemi göğsüne yaslayarak ona bakarken "Benim içimde kalan duyguları, babasızlığı kendi kızıma nasıl yaşatırım? Ben... Bir yıl dahi olsa kızım babasını tanımadığı için bile pişmanlık duyuyorum." dediğimde abimin gözlerinin sulandığını gördüm. Eğilip alnımdan öperken "Abisinin güzeli... Güzel kalplim." dedi iç çekerek.
Ferzan abim burnunu çektiğinde şaşkınca ona baktım.
"Ağlıyor musun be?"
"Yok. Gözüme yıkılan hayallerim kaçtı." dediğinde kahkaha attık.
"Benim yeğenimin babası nasıl o dana avcısı olabilir ulan! Bak yükleniyor bana... O adam o yüzden mi kapımıza dayandı kurbanlıklarla?"
Berzan abimde merakla geri çekildiğinde şirince sırıttım.
"Şimdi şöyle ki... Of! Ben o gece söylemiştim ona her şeyi, ama bana zaman vermesini istedim. Bu salakta heyecandan dayanamayıp tüm Urfa'ya kurban kesmiş."
Ferzan abim eğilip yanağımdan öptü.
"Aferin abim hep ona böyle söv tamam mı?"
Sinirle "Abi?! Çocuk muyum ben?" diye çıkıştığımda ilk kez güldü.
Parmağımla ikisini göstererek "Bakın lütfen Boran'la uğraşmayın. Mavi'nin babası olduğunu unutmanızı istemiyorum tamam mı?" dediğimde gözlerini kaçırdılar.
Ardından Berzan abim "Söz veremem bitanem. Haftanın belirli günlerinde görür o yeğenimi o yeter işte ona güzelim. Hem evlenecek değilsiniz ya geçmiş gitmiş mevzu." dedi.
Bir anlığına donup kaldığımda Ferzan abim yüzüme doğru eğilip "Değil mi abim?" dedi merakla.
"Artık aranızda bir şey yoktur?"
Kafamı yavaşça sallayarak "Evet yok." dediğimde rahat bir soluk aldılar.
Boran bu söylediğimi duysa eminim ki üzülürdü. Ama şu an önceliğim bebeğimdi.
☘️
Saatler geçerken bugün konaktan çıkmak istememiştim. Zaten durumu bilen abilerim gözlerini benden ayırmıyordu.
Aram abimde bugün bir tuhaftı. Gözleri sürekli dalıyor, bana baktığında gözlerini kaçırıyordu. Sanki kıvrandığı bir konu vardı ama sorduğumda söylemiyordu.
Gülerek "Dedesinin bir tanesine ben ne alacağım biliyor musun?" diye konuşan babamla dikkatim dağıldı.
Mavi onunla ilgilenildiği için heyecanla babamın kucağında kıpırdanırken güldüm.
"Merak ettin değil? Dede sana akülü araba alacak." deyince şaşkınlıkla güldüm.
"Baba Mavi daha yeni yürümeye başladı ne akülü arabası Allah aşkına? Zaten evi doldurdunuz bir sürü oyuncakla. Gereksiz şeyler almanızı istemiyorum."
Aram abim omuzlarını dikleştirip "Ne gereksizi abisinin gülü? Yeğenime her şey feda olsun." dediğinde tebessüm ettim.
Ardından babama dönen abim "Alalım baba, hatta arabayı Passat alalım." deyince Adar abim kahkahalara boğuldu.
Beni kolunun altına alırken "Aşiret paket arabası alıyorlar gördün mü bebeğim?" dediğinde içim gitti.
Hayallerimden bile güzellerdi bana ve kızıma karşı.
Babam ona güldüğümüz için yalandan kızarken "Susun bakayım dede torun arasına girmeyin. Alayım mı sana en kıralından bir passat Mavi'm?" diye sordu koltuk altlarından kaldırdığı kızıma büyük bir sevgiyle bakarken.
Ben kahkaha atarken Mavi heyecanla havada duran ayaklarını sallayıp ellerini çırptığıdna babam bunu olumlu bir yanıt olarak algılayıp yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.
"Deden kurban olsun sana birtanem. Sen iste canımı vereyim."
Gülüşüm solarken "Öyle konuşma baba." diye kızdığımda bana gülümsedi.
Yanlarına gidip babamın hemen yanına oturarak koluna girdim ve başımı omzuna yasladım. Sağ koluna Mavi'yi alırken diğer koluyla da bana sarılmıştı.
"Benim iki meleğimde dizimin dibindeyken Allah'tan başka ne isterim? Ömür boyu böyle dizimin dibinde tutacağım sizi." dediğinde Ferzan abim öksürüklere boğuldu.
Ağzımı oynatarak "Geber sende artık." dediğimde Esra da gülmeye başladı. Bir bayılıyor bir ayılıyordu ve her boku belli edecekti ben söylemeden salak.
Aram abim sırtına kürek elleriyle vurduğunda Ferzan ayağa kalkarak "Abi canımı alacaksın az yavaş!" diye yanıt verdiğinde hep birlikte güldük.
Şimal abla yanımıza geldiğinde "Yemek hazır canlarım." demişti.
Babam kucağında Mavi ile masaya geçerken bir süre oturduğum yerden onlara baktım.
Verdiğim karardan hiç pişman değildim... Ve umuyordum ki Boran gerçeğini söylediğimde de çok kızmazlardı.
Yanıma oturan Aram abime baktığımda diğerleri masaya geçmişti.
Aram abim kolunu omzuma atarak "Güzelim... Hani şey vardı ya?" dediğinde tek kaşımı kaldırdım.
Sonunda ağzındaki bakla çıkacaktı.
"Ney abi?"
"Hani... Senin arkadaşın vardı ya?"
Kaşlarım çatılırken "Hangi arkadaşım?" dedim çünkü gerçekten anlamamıştım.
Elini ağzına götürerek öksürürken "Nohor." diye bir ses çıkarttığında ona yaklaşarak "Ne dedin?" dedim şaşkınca.
Onunda kaşları çatılırken dişlerinin arasından "Nehir ulan nehir!" dediğinde gözlerim büyüdü.
Hızla ayağa kalkarak "Ne? NE OLMUŞ?" dediğimde şaşkınca kolumdan tutarak beni dizlerine çekti.
"Abim sus herkes duyacak gözünü seveyim."
Bir an başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. "Ne diye soruyorsun Nehir'i?" derken içim korku dolmuştu.
Aklımdan bir sürü ihtimal geçerken bunlara inanmak istemedim.
Eliyle ensesini kaşıyarak "Yani daha önce hiç duymadım ismini... Güvenilir bir insan mı diye soracaktım sana." deyince kaşlarım istemsizce çatıldı. İnanmamıştım.
Dizinden kalkarak "Gayet güvenilir birisi abicim. Aklından her ne geçiyorsa lütfen çıkar onu." dediğimde gözleri açıldı.
"Ne geçecek kızım benim aklımdan?"
Dudağımı büzerek "Ben bilmem." diyerek yanından hızla ayrıldım. Eğer abim Nihle'yi araştırırsa boku yerdim.
Gerçi nasıl tanımıyordu ona da hayret etmiştim ama Nihle ile bu konuyu konuşmayı aklıma not ettim. Abime olan bakışları hiç onu tanımıyormuş gibi durmuyordu çünkü.
Boran sabahtan beri mesaj atarken arada çaktırmadan ona cevap veriyordum. Ayrı bir delide oydu. Berzan abim öğrendiği için aklı sürekli bizdeydi.
Eğer bizi onunla görüştürmezse Berzan abim'i Allah'ına kavuşturacağını söylüyordu.
Ciddi olmadığını bildiğim için söyledikleri beni güldürmekten öteye gitmiyordu. Öte yandan Boran'la ne yapacağımı da bilmiyordum. Ufak temasları kalbimi hızlandırsa da içimde halen oturtamadığım şeyler vardı.
Önümde sallanan elle sırıtarak bana bakan kardeşime döndüm.
"Ne demiştin Hamzacım?"
Hamza meraklı ses tonuyla "Daldın gittin abla, ne düşünüyorsun?" dediğinde herkesin bana baktığını gördüm.
"Hiç dalmışım işte öyle."
Babam bir şeyleri anlamış gibi gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Onlara yalan söylediğim için göz göze gelmekten kaçınıyor oluşum bunun sebebi olabilirdi.
Aram abim anlayışlı sesiyle "İyisin değil abisinin güzeli?" dediğinde gülümsedim.
"Evet iyiyim abi."
O sırada Ferzan ve Berzan'ın dikkatli bakışlarına denk geldim. Ferzan gözlerini kısarak kafasını salladığında omuz silkerek gözlerimi kaçırdım. Sanki ne düşündüğünü biliyorum der gibi bakıyordu.
Bir an önce aileme her şeyi anlatmam gerekiyordu ve Boran'a bir an önce bu durumu söylemeliydim.
Ev ahalisi işe gittiğinde bir Berzan özellikle evde duruyordu.
Her kaçmak için aşağı indiğimde Berzan abim karşıma çıkıp "Hayırdır güzelim nereye?" dediğinde delirecek gibi hissederken duruma el atan Şimal abla olmuştu.
Onu oyalayacak bir iş çıkartan Şimal ablaya teşekkür ederek hızlıca Mavi'yi de alarak evden çıktım. Mavi'yi oto koltuğuna yerleştirerek Boran'ı aradığımda telefon ikinci çalışında açıldı.
"Efendim gülüm?"
Normalde kıroca bulacağım o kelime kalbimi hoplatırken "Neredesin?" dedim hızlıca.
Boran bir kaç saniye bekleyip "NE OLDU?" diye bağırdığında ses arabada yankılanırken "Bir sakin ol be!" diye atıldım suratım buruşurken.
Babasının sesini duyan kızımın huysuzca kıpırdandığını aynadan görürken "Baaaa-ba!" dediğinde Boranda "Babam!" dedi mutlulukla.
"Benim kızım babasıyla mı konuşuyormuş? Geleyim de öpeyim ben o bal yanakları..."
Dudaklarımdaki gülümsemeyi bozmadan "Konuşmamız lazım Boran." dedim iç çekerek.
Boran beni şirkete çağırdığında gitmek istemesem de elbet bir gün gitmek zorunda kalacağımın farkındaydım. Birisinin görüp beni tanıma ihtimali aklımdan geçse de bir kere karartmıştım gözümü. Eve döndüğümde abime ve babama her şeyi söyleyecektim.
Yaklaşık yirmi dakika yol gittikten sonra büyük holdingin önünde durdum. Mavi'yi kucağıma alarak güvenlikten içeri girdiğimde danışmaya ilerleyecektim ki beni gören kızın gözleri açılırken hızla yerinden kalktı.
"Bade hanım?" diye heyecanla konuşan kadına şaşkınca baktım.
"Sizsiniz değil mi?"
Kafamı sallayarak "Evet benim." dediğimde gözleri saniyelik olarak bebeğime dönerken "Boran Ömer bey sizi bekliyor." dediğinde duyduğum isimle yerimde kıpırdandım.
Kadının yönlendirmesiyle en üst, yönetici katına çıkmıştık.
Mavi açtığı gözleriyle merakla etrafa bakarken ona gülmekle meşguldüm. Bu şekilde üzerimde hissettiğim gözlerle de denk gelmemeye çalışıyordum. Ben daha katın ortasına gelmişken ilerde bir kapı hızlıca açılıp Boran göründüğünde panikle etrafa baktım.
Herkes meraklı gözlerle bizi izliyordu ve Boran'ın her an "Babaaam!" diye atılması büyük bir ihtimaldi.
Bu yüzden hızlı adımlarla ona ilerleyerek konuşmasına izin vermeden onu itekleyerek geri odasına soktum.
Sinirle "Kokumu mu aldın ne yaptın ya?" diye sitem ettiğimde gülerek boyuma eğildi.
"Yok güzelim kameradan bakıyordum. Ama şu an kokunu içime çekebilirim değil mi?" deyince omzundan itekleyerek "Hoşt!" dedim.
Kıkırdayan Mavi kollarını babasına uzattığında Boran'ın gözleri parladı.
Onlar hasret giderirken kollarımı birbirine bağlayarak "Kısacık sürede bu ne samimiyet anlamıyorum. Pabucumuz dama atıldı." diye söylenerek oturunca Boran büyük bir kahkaha attı.
"Anne bizi kıskandı meleğim gördün mü?"
Mavi'yi dizlerine oturtup sol eliyle de beni belimden çekerek kendine yapıştırırken "Senin yerin ayrı yavrum." dedi tek kaşını kaldırırken.
Gözleri yüzümün her karışında gezdiğinde boğazımı temizleyerek geri çekildim.
"Ciddi bir şey konuşacağım Boran."
Gözleri merakla kısılırken "Tamam." dedi yerinde toparlanarak.
Boran Mavi'ye baktığında suratında huzursuz bir ifade hakimdi ancak yine de gülümsemişti.
"Anne ve baba konuşurken Firaz amca gezdirsin seni olur mu bebeğim?"
Mavi ayaklarını çırparken itiraz etmek için ağzımı araladım ancak sonra sustum.
Firaz'da bana yanlış yapanlar arasındaydı ancak kızıma en iyi şekilde bakacağını biliyordum. Boran ona telefon ettiğinde bir kaç dakika sonra odaya girdi.
İlk olarak benimle göz göze geldiğinde başını hafifçe sallayarak ufakça gülümsedi ve "Hoş geldin Bade." dedi yavaşça.
Halen benden çekindiğini ve mahçup olduğunu görüyordum. Ve lanet olsun ki kıyamıyordum.
Gözlerimi kaçırarak "Hoş buldum." dediğimde adımlarını Mavi'ye yöneltti.
"Biz daha tanışamadık değil Mavi'm?" dediğinde bakışlarım onlara döndü.
"Ben senin amcanım." deyince içimden "Ve eski dayın." diye geçirdim.
Kısa süre de olsa Firaz'la yakın bir bağ kurmuştum. Benim gibi kimsesizdi oda...
Paylaştıklarımız az buz şeyler değildi ve ne olursa olsun birlikte güzel zamanlar geçirmiştik. Bazen her şeyi unutmaya çabalasamda yaşadıklarımdan dolayı herkesle önümde bir duvar var gibi hissediyordum ve ne yazık ki o duvarın kayaları öyle sağlamdı ki yıkılmıyordu bir türlü.
Bugün depresif modum açıktı.
Birazdan konuşacaklarımdan dolayı mı bilmiyorum ancak şimdiden kalbim hızla atmaya başlamıştı. Boran gözlerimin içine sevgiyle bakarken aklımdakileri en yumuşak şekilde nasıl ifade edecektim?
Ben dalıp gitmişken Firaz'ın bebeğimi kucağına aldığını gördüm.
"Sıkı tut lan çocuğumu dingil!" diyen Boran'a güldüğümde Firaz gözlerimin içine baktı.
"Merak etme Bade buralardayız biz için rahat olsun."
Sessizce "Teşekkür ederim." dediğimde üzgün gözlerini benden kaçırdı.
Mavi'yle konuşarak kapıdan çıktığında Boran'da açık kapıdan onlara bakıyordu.
"Abartma Boran gel otur." dedim gözlerimi devirirken.
Bana bakarak kafasını salladı ve tam karşımda durdu.
"Bu kadar önemli olan neymiş bakalım?"
Ellerini ceplerine yerleştirdiğinde odadaki hava tamamen değişmişti. Konuşmaya girmeyince kaşları çatılırken elini yanağıma yerleştirdi.
Güzel kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi kapatarak kendimi ona bırakmak istedim ama tek yaptığım yanağımdaki elini çekmek olmuştu.
Kaşları havalanırken "Tamam kesinlikle bir sorun var... Sen anlatıyorsun, birlikte çözüyoruz güzelim. Seni dinliyorum." dedi ciddileşen ses tonuyla.
Onun gözlerinin içine bakarken söyleyemeyeceğim için yerden tavana kadar kaplı olan camın önüne geçerek dışarı bakarken kollarımı önümde bağlamıştım.
Tırnaklarımın etini yolarken ellerimi saklayarak "Ben... Bizimkilere her şeyi anlatacağım." dedim tane tane konuşarak.
Bir süre ses gelmeyince konuşamayacak sandım ancak adım sesleri kulağıma doluştu ve tam arkamda durmuştu. Camdaki yansımasından bana baktığını görüyordum.
"Bu iyi bir şey, benim istediğimde buydu. Sorun ne peki?" dedi kalın sesiyle.
Gözlerim yoldan geçen anne baba ve çocuklarına kaydı. Karşıdan karşıya geçerken küçük kız anne ve babasına gülerek bakıyordu. Çok mutlu görünüyorlardı...
Önceden bir bebeğim olması imkansızken şimdi anne olmuştum. Tek istediğim ona mutlu bir aile verebilmekti. Ancak her ne kadar aramızda yanlış anlaşılmalar olsa da tanışmamızdan itibaren her şey yanlıştı.
"Bade?" diyen sesi duyduğumda kendime geldim.
Dudaklarımı ıslatarak "Beni seninle görüştürmek istemeyecekler. Hatta ellerinden geleni yapacak Aram abim Boran." dediğimde sinirli bir soluk aldı.
"Hiç bir sikim yapamaz. Yiyorsa denesin bakalım o konağı başına yıkmıyor muyum?"
Hızla ona döndüğümde "Sakın!" dedim kollarımı çözerken.
"Böyle bir şey istemiyorum ben. Sorun da bu zaten, yanlış her şey yanlış!"
Eli koluma uzanırken bir adım geri gittiğimde sırtım cama yaslandı. O ise ondan kaçtığım için gerilmişti.
"Bade ben anlamıyorum ne olduğunu! Biz istemediğimiz sürece kim ayırabilir bizi güzelim? Sen istediğin zaman her şeyi yapacağını biliyorum... Ailenle kötü de ol demiyorum ama zaman geçtikçe kabul edecekler. Ortada bir çocuğumuz var bizim."
Göz temasımızı keserek cevap vermediğimde nefes alışları yavaşlamıştı.
Bir adım geri gittiğinde "İstiyor musun?" dedi şaşkınca.
"Benimle görüşmemek mi istediğin şey Bade?"
Ona dönerken sırtımı camdan ayırdım ve "Hayır!" dedim hızlıca.
"Hayır sadece... Ben bizim çocuğumuz olduğunun ve sorumluluklarımızın farkındayım. Sen elinden geleni yapıyorsun, iyi bir babasın Boran."
Buruk bir tebessümle gözlerime bakarken sağ eli yumruk olmuştu.
Kısılan sesiyle "O zaman sorun ne güzelim? Sikeyim, söyle artık!" diye sabırsızca söylendi.
"Biz sadece sorumluluklarını yerine getiren anne ve baba olabiliriz Boran." dediğimde gözlerindeki kırılmalara şahit olmak yutkunmamı sağladı.
"Yanlış anlamaları düzelttin, beni terk etmediğini biliyorum. Senin hakkında yanlış düşünmüşüm evet... Ama biz başından beri hataydık. Bu hata bize güzel bir hediye verdi ve onu ikimizinde minnetle kabul ettiğini biliyorum. Ama bu kadar." dediğimde adem elmasının oynadığını gördüm.
Ellerini saçlarından geçirirken "Neden şimdi böyle şeyler söylüyorsun?" dediğinde bedeninin gerildiğini görebiliyordum.
Afallamış sesi içimdeki sıkıntıyı arttırdığında "Çünkü yanlış şeyler düşünmeni istemiyorum." dediğimde "Yanlış?" diye sordu kaşları havalanırken.
Sinirleri bozuk bir şekilde gülüp "Neymiş yanlış? Sana evlilikten bahsettiğim için rahatsız mı oldun? Bu durumun önünü kesmek mi niyetin?" dedi geri geri giderken.
Yanından geçerek koltuğa oturduğumda o halen bıraktığım gibi duruyordu.
Kasılmış sırtını izlerken iç çektim ve "Evlilik gibi bir niyetim yok benim." dedim sessizce.
Hızla arkasını döndüğünde kızarmış gözlerini gördüm. Endişeyle yanıma gelerek dizlerinin üzerine çöktü ve ellerimi tuttu.
"Hemen evlenmek zorunda değiliz güzelim... Bak eğer aileni kaybetmekten korkuyorsan yemin ederim her şeyi hallederim ben Bade. Senin için yapamayacağım şey yok."
Gözlerimi yumduğumda elleri titriyordu. Ellerimi ellerinden çekerken "Anlamıyorsun!" dedim.
"Anlamıyorsun unutamıyorum ben Boran!"
"Geçmişi unutamıyorum! Yaşadıklarımızı unutamıyorum! Sürekli eskiden söylediğin sözler kafamın içinde dönüp duruyor!"
Gözleri boşta kalan ellerinde sabitlenirken derin bir nefes alarak devam ettim o konuşmayınca.
"Ben herkesi affettim evet. Canım acısa da affettim... Ama tekrar bir yola çıkmak, birlikte olmak gözümü korkutuyor. Ben kızım için en iyisini düşünmek zorundayım."
Sulanan gözleri beni bulduğunda dudaklarımı birbirine bastırırken tırnaklarımı koltuğa geçirmiştim.
"Kızımız için en doğrusu anne ve babasının birlikte olması değil mi?"
Bakışlarımız birbirinden ayrılmazken "Sadece bunun için evlenmemiz doğru değil." dediğimde sesim öyle kısık çıkmıştı ki duydu mu bilmiyordum.
Ancak sonra suratının kasıldığına şahit oldum. Gözlerini yere indirerek kafasını sallarken omuzları çökmüştü. Yerden kalkarak masasının önüne kadar gidip arkasını döndüğünde gözlerim doldu.
"Anladım ben senin derdini. Artık seni sevmiyorum diyebilirdin, bu kadar uzatmaya gerek yoktu Bade. Beni sevmediğin halde sırf çocuğumuz olduğu için evlenmek istemiyorsun değil mi?"
"Öyle de-"
"Sus anlatma daha fazla." diyerek lafımı kestiğinde gözlerimi yumdum.
Aramızda süren sessizlik git gide daha da korkutuyordu beni. Ancak ne diyeceğimi bilmiyordum...
Elini masaya sertçe vurduğunda beklemediğim için yerimde sıçrarken "Sen benim seni sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyorsun." dedi durgun sesiyle.
"Tanıyan herkes sevmiş seni... Zaten seni birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması mümkün değil. Kalkıp da sana seni en çok ben seviyorum desem, bin kere af dilesem siktiğimin hataları için, hiç bir önemi yok değil mi? Zamanı geri alabilmek için yemin ederim her şeyi yapardım Bade... Ama ben kendimi açıkça ifade ettiğimi düşünüyorum."
Dudaklarım titrerken öylece ona bakıyordum ama o bana dönmüyordu bile.
"Tek istediğim sevdiğim kadınla ve kızımla bir arada olmaktı. Tek çabam, tek umudum buydu. Ama beni sevmiyorsan daha fazla seni zor durumda bırakacak değilim. Israrcı olduysam affet." dediğinde kafamı iki yana sallarken "Hayır Boran." dedim ayağa kalkarken.
Telefondan Firaz'ı arayıp çağırdığında yanına giderek kolunu tuttuğumda yüzünü saklarken elini suratına götürdükten sonra bana döndü.
Onu böyle görmek istemiyordum...
Ama duygularımın içinde öyle boğuluyordum ki ne yapacağımı bile bilmiyordum. İlk kez korkak davranıyordum belki de... Korkaktım.
"Boran bir dinle beni-" derken odanın kapısı açıldığında ona bakmayı sürdürsem de yavaşça elimi çekti kolundan.
"Bundan sonra Mavi ile görüşeceğim zamanlarda Firaz gelip alır, beni görmek zorunda kalmazsın." dediğinde kalbim endişeyle kasıldı.
"Üzerime düşen ne varsa fazlasıyla karşılayacağım. Velayet falan da istemem merak etme, doya doya kızımla görüşsem yeter. Evdeki sorunlarını hallettiğinde Firaz'a haber edersin." dedi donuk sesiyle.
Ses tonu öyle yabancı çıkmıştı ki canım acıdı.
Firaz'ın şaşkın bakışları üzerimizde dolaşırken "Boran..." dedim üzgünce.
Bana cevap vermeden Mavi'yi kucağına alarak yanağından öptüğünde burnumun ucu sızladı. Burnunu boynuna yaslayıp kokusunu içine çekerek bir öpücük daha bıraktığında gözlerim ondaydı.
"En kısa zamanda baban seni görmeye gelecek tamam mı miniğim?"
Her şeyden habersiz olan bebeğim büyük bir gülümseme sundu babasına.
"Sen Bade ve Mavi'yi kapıya kadar geçir Firaz." dediğinde Firaz şaşkınlıktan cevap veremedi.
Bir şey desin, bana seslensin diye bekledim ama değil bana dönmek ben orada yokmuşum gibi davranıyordu.
Yapmaya çalıştığım şey bu değildi. Boran'ı göremeyecek olma ihtimalimi düşünmemiştim. Sadece bir ilişki ve evlilik konusunun önünü kesmek istiyordum. Şimdi istediğim olmuşken canım neden bu kadar yanıyordu.
Mavi'yi son kez öperek Firaz'a verdiğinde hiç yüzüme bakmayarak yanımdan geçti ve masasına oturdu. Arkamı dönerek ona baktığımda laptopunu açtığını gördüm. Hızla tuşlara basarken dolan gözlerimi kırpıştırarak son kez ona baktım ve Firaz'ın yanına adımladım.
"Gidelim Firaz."
Odadan çıktığımda Mavi'yi kucağıma alarak saçlarını kokladım sakinleşmek için. İçime yerleşen sancı bütün bedenimi kuşatmıştı, kalbim bir el tarafından sıkılıyordu. Ve şimdi Mavi bile sakinleştiremiyordu beni...
Oradan nasıl ayrıldım, nasıl eve geldim bilmiyordum. Firaz'ın devamlı bir şeyler sorduğunu benim ise cevap vermediğimi hatırlıyordum sadece.
Beni ilk gören Berzan abim olurken yanıma gelerek "Ona gittin değil mi?" diye sinirle konuştuğunda gözlerine bakınca ifadesi duraksadı.
Kafamı salladığımda kaşlarının çatıldığını görünce "Gittim... Son kez gittim." dedim.
Kaşları havalandığında "Merak etme, bu sondu." dedim sesim titrerken.
"Bir daha görüşmeyeceğiz."
Yanından ayrılırken kimseyle konuşmadan odama çıktım. Bir boşluğun içine düşmüştüm.
Mavi'yi emzirdikten sonra kucağımda uyuya kalınca onu yerine yatırdım ve yatağa uzandım. Bacaklarımı kendime çekerken gözlerimi her kapattığımda Boran'ın kırgın gözleri gözümün önüne geliyordu ama bunu ben yapmıştım.
Bana ihtiyacı olan bir bebeğim olduğu için toparlanmaya çalışarak o uyandığında aşağı indim.
Babamlar işten geldiğinde ikimizi de öperken Aram abime özellikle bakmıyordum. Nedense çok gergindi ve sürekli telefona bakıyordu.
Babam bir sürü meyve alıp geldiğini söyleyince Şimal abla mutfağa gittiğinde birlikte meyve tabağı hazırladık.
Mavi tabaktaki çileklere iştahla bakarak uzanmaya çalıştığında "Obura bak sen." diyerek dalga geçen Adar abim çileğin üzerindeki yaprağı çıkartarak bana uzattı.
"Bizi yemeden önce ver şu çileği abim."
Gülerek küçücük dilimlere ayırıp mavi'nin ağzına yerleştirdim. İlk kez çilek yedireceğim için merakla tepkisine baktığımda dudaklarını yalayarak ellerini çırpınca Emir kahkaha attı.
"Aynı bana çekmiş abla! Bende çok severim çileği!"
Biz hepimiz gülerken Aram abim sadece ufak tebessümler ediyordu
Berzan abimde bir sorun olduğunu anlamış olacak ki "Hayırdır sabahtan beri bir gerginsin?" dedi meraklı sesiyle.
Aram abim göz ucuyla bana bakıp abime dönerek "Bak sen işine." dediğinde merak etsem de sormadım.
Berzan abim homurdanarak başka bir muhabbete daldığında Adar abim beni kendine çekerek sarılınca onunla sohbet ettik.
Bu evde en sakinleri oydu ve insanı nasıl rahatlatacağını iyi biliyordu. Ve biliyordum ki ilerde bir kız arkadaşı olursa çok şanslı olacaktı.
Zaman geçtiğinde Mavi'yi uyutmak için üst kata çıktım ve uyuduktan sonra telsizi alarak aşağı indim.
Büyük divanda oturan babam ve Ferzan abim sohbet ederken Adar abim telefonla ilgileniyordu. Berzan abim telefonuyla sırıtarak mesajlaşırken muhtemelen çoktan misafir odasına giden Esra ile sohbet etmekle meşguldü.
Aram abim ise sabırsızca telefonu elinde çeviriyordu. Başında dikildiğimi ve oturmadığımı fark ettiğinde bana dönünce sorgulayarak yüzüme baktı.
"Otursana abim."
İşte şimdi herkesin dikkatini çekmiştim.
Sakinleşmek için derin bir nefes alarak "Ben sizinle bir şey konuşacağım." dediğimde Berzan abim elindeki telefonu düşürürken Ferzan abimde ayağa fırladı.
Babam çatılan kaşlarıyla "Ne oluyor size?" diye söylenerek bana döndü ve "Konuş meleğim, kötü bir şey yoktur inşallah?" dedi hafifçe toparlanırken.
Gözlerim sırayla herkeste gezinirken tam konuşacağım anda Ferzan abim kolumdan tutarak "Şey diyecekti şey..." derken Berzan abime baktı.
Onun bu gereksiz çabasını donuk gözlerle izlerken Berzan abim gülerek "Hafta sonu bir yerlere mi kaçsak diyecektin değil mi abim?" dediğinde iç çektim.
"Abi lütfen."
Kolumu Ferzan'dan çekerek babama ve abilerime baktım. Aram abim çatık kaşlarıyla bakarken "Neler döndüğünü açıklar mısınız bugün?" dediğinde bir kaç saniye beklediğimde Berzan abim kafasını iki yana sallıyordu.
Tam konuşmaya karar verdiğim sırada konakta yankılanan mesaj sesiyle Aram abimin dikkati dağılırken hızlıca telefonuna baktı.
Her ne gördüyse önce kaşları havalandı ve ardından sinirden suratı kasılırken gözlerinde yanan alevlere şahit oldum.
"Sonra Bade." diyerek yanımızdan ayrıldığında şaşkınlıkla arkasından bakarken konağın kapısı kapanınca "Az önce ne oldu öyle?" diyen Adar abimle kendime geldim.
Bir şey olmuştu...
Telsizi hızlıca Ferzan abime vererek "Maviye bakın!" dedim ve konağın kapısına koşturdum.
Arkamdan bağırsalarda arabası hareket etmek üzere olan abime yetişmek için hızlıca diğer arabaya binerek çalıştırdım. Arabaya doğru koşan abilerimi beklemek için vakit yoktu çünkü Aram abim gidiyordu. Onun peşinden giderken hız limitini aşmak zorunda kalmıştım. Arabayı öyle hızlı kullanıyordu ki izini kaybedeceğim sandım ancak çok geçmeden araba ilerde durdu.
Bende arabayı durduğumda bakışlarım doğrudan abimin ilerlediği yere döndüğünde dehşete düştüm.
Birbirleriyle yumruk yumruğa kavga eden ikili şu an beklediğim en son şeydi. Arabadan hızlıca inerek endişeyle koşmaya başladığımda Boran ve Ayaz'a yetişmeye çalışıyordum. Ormanlık bir alanda yumruk yumruğa kavga ederken Ayaz'ın üzerine çıkan Boran belinden silahı çıkarttığında çığlık atarken daha da hızlandım.
"BORAN DUR!" diye bağırıyordum ancak beni duymuyordu.
Korkuyordum, deli gibi korkuyordum!
Aram abim onlara yaklaştığında bende ona yetiştim. Abim onları durdurmak için hızlı hareket ederken muhtemelen beni fark etmedi.
Ancak kanlar içinde sırıtan Ayaz uzandığı yerden "Sen onun bir boku olmayı hak etmiyorsun." dediğinde Boran silahı alnına daha da bastırdı.
"KES SESİNİ LAN!"
Göz ucuyla abime ve bana bakan Ayaz'ın sırıtışı büyürken "Sen Bade'yi kullanarak hamile bıraktın ve tıpkı bir çöp gibi kenara attın..." dediğinde gözleri bendeydi.
Başımdan aşağı kaynar sular dökülürken adımlarım bıçak gibi kesilmişti. Hızla abime döndüğümde sırtının kasıldığına şahit oldum. Her şeyi duymuştu...
Boran bağırarak "Sikerim senin o yavşak ağzını ulan! Bade'nin adını ağzına almaya nasıl cüret edersin!!" diye ortalığı inletirken saçlarımı çekiştirdim.
Ayaz bilerek yapmıştı.
Gözümün içine bakarak söylediği sözler ne kadar karaktersiz olduğunun ispatıydı, geç fark etmiştim.
Aram abim delirmiş sesiyle "NE DEDİN LAN SEN?" dediğinde ikisininde bakışları bizi buldu.
Ayaz Boran'ın afallamasını fırsat bilerek onu ittiğinde hızlıca ayağa kalktı.
"Duydukların doğru. Bu adam kardeşini kandırarak onunla birlikte oldu ve onu sırf kötü bir kadın gibi hissetmesi için yatakta terk etti."
Elim ağzıma kapanırken "Orospu çocuğu..." dedim ağzımın içinden.
"Sen ne dediğinin farkında mısın Ayaz?! Çıldırdın mı sen?!"
Abim koşarak ayağıyla Ayaz'a tekme attığında hareket edemiyordum. Boran hızlıca toparlanarak bana doğru bir adım attı ve ilk söylediği ismimi seslenmek oldu.
Ancak abim öyle hızlı hareket etti ki cevap dahi veremedim. Yumruk yaptığı elini sertçe Boran'ın çenesine geçirdiğinde çığlık atarken onlara koşturdum.
"DOĞRU MU LAN BU?!"
Abimin kolunu tuttuğumda savurunca dizlerimin üzerine düştüm ancak hemen toparlandım.
"CEVAP VER LAN DOĞRU MU?!"
"Öyle olmadı abi!" dedim bağırarak.
Sanki kulakları sağır olmuş gibi beni duymuyor, ona gücüm yetmediği için ard arda Boran'ı yumrukluyordu.
"Yapma dur yeter! Boran bir şey yap!" dedim titreyen sesimle.
Karşılık dahi vermeyen Boran benim konuşmamla abimin yumruğunu yakalayarak onu savurduğunda abim geriye doğru düştü. İkisi de yerdeyken ben ayakta dehşet içinde onları izliyordum. Ayaz ise görevini tamamlamış ve ortalıktan kaybolmuştu.
Delirmiş gibi bağırarak yeri yumruklamaya başlayan abimin yanında çökerek ona sarıldığımda kollarım uzandığı kadar sarmalamıştım.
Sonunda dururken göğsü hızla inip kalkarken "Doğru mu bu Bade?" dedi buz gibi bir sesle.
Kollarımdan beni çekerek ayağa kalktığında gözlerim bulanıkta görse de yerden Boran'ın düşürdüğü silahı aldığı gördüm.
Namlunun ucunu Boran'ın göğsüne sabitlediğinde nefesim kesildi.
Vücudum tir bir titrerken "Abi..." dedim korkuyla.
"Ne olur..."
Dehşet dolu sesiyle "Bu adam.... Bu şerefsiz sana yaptı mı bunu Bade? Söyle abine güzelim, söyle çekip vurayım." dediğinde ses tonu delirmiş bir insana aitti sanki.
Kafamı iki uyana sallayarak Boran'a döndüğümde burukça tebessüm ettiğini görünce gözyaşlarım bir bir aktı.
"DELİRDİNİZ Mİ SİZ?! OYUNA GELİYORSUNUZ DURUN ARTIK!" dedim çığlık çığlığa bağırarak.
Boran'ın önüne geçtiğimde abim öyle bir şaşırdı ki elindeki silah bana dönük olduğu için gözleri irice açıldı.
Boran belimden tutarak beni arkasına almaya çalışırken "Sen ne yapıyorsun Bade?" diye bağırırken çekilmedim.
"Bir dinle abi... Sakinleş ve dinle yok öyle bir şey..."
Titreyen ellerinden silahı düşürürken abime doğru koşarak beline sarıldım.
"Boran beni kandırmadı abi. Her şey isteyerek oldu, o beni terk etmedi. Bize bir oyun oynandı." dediğimde sarılı olduğum beden kaskatı kesildi.
"Ne?"
Şimdi sanki kimse yokmuşcasına sessizdi koskoca orman.
Abimin nefes alışları hızlanırken omuzlarımdan beni çekerek "Sen ne diyorsun kızım?!" dedi.
"Bu adamı korumak için yalan söyleme."
Boran yanımıza gelerek Aram abimi omzundan itelerken "Ona düzgün davranacaksın!" dediğinde abim dişlerini sıkarak bize baktı.
Burnumu çektim ve abimden gözlerimi ayırmadan "Doğru söylüyorum. Ben istedim abi... Onu sevdim. Boran, benim kızımın... Mavi'nin babası." dediğim sırada sesim abisine muhtaç bir çocuktan farksızdı.
Ne tepki verecek diye beklerken kahkaha atmaya başladı. Bunun keyifli bir gülüş olmadığını biliyordum. Arkasına dönerek delirmişcesine gülmeye devam etti.
Ellerini saçlarından geçirirken "Bir boklar döndüğünü anlamıştım onun sana olan bakışlarından, ama tek taraflı sandım!" dedi bağırarak.
Ardından gözleri beni bulurken "Söylediklerin yalandı yani öyle mi?" deyince yutkundum.
"Her zaman doğruyu savunan kardeşimiz, sırf bu yüzden bizi terk edip giden kardeşimiz bize yalan söylemiş öyle mi?"
Sinirden ne konuştuğunu bilmiyordu, sakin olmalıydım. Boran destek verme amaçlı kolumdan tuttuğunda "Aynı şey olmadığını sakinleşince anlayacaksın abi. Ben sana her şeyi anlatacaktım gerçekten." diye yumuşak bir sesle konuştuğumda "Hah!" diyerek güldü sinirle.
"Ne zaman biraz önce mi? Bunca zamandır yalan söyledikten sonra mı? Anlamıyorum ulan bu adam nasıl yeğenimin babası olabilir?! Sen demedin mi kızım başkasıydı diye?!"
Ellerini savurarak konuşurken sadece onu dinliyordum.
"Haklısın öyle söyledim ama sizi alıştıra alıştıra söyleyecektim yemin ederim." dedim yavaşça.
Gözleri yere indiğinde kafasını sallayarak ağzının içinden bir şeyler mırıldandı.
Gözlerim Boran'ı bulduğunda bana öyle bir bakıyordu ki boynuna sarılarak hüngür hüngür ağlamak istedim. Yüzü gözü dağılmış bir halde olmasına rağmen gülümseyerek bana bakıyordu. Ancak suratına yediği yumrukla kafası sol tarafa döndüğünde elim ağzıma kapanırken "Abi!" dedim bağırarak.
"Sen!" dedi bir yumruk atarken.
"BENİM KARDEŞİME NASIL YAN GÖZLE BAKARSIN ULAN?!
Bir yumruk daha attığında kolundan sertçe onu çektiğimde duracak gibi oldu ancak "Sen karışma!" dedi.
Öyle bir bağırmıştı ki konağa beni zorla getirdiğinde bile ondan böyle bir ses tonu duymamıştım. Dudaklarım titrerken tekrar yumruk atacaktı ancak kolundan tutarak onu savurdum.
Beklemediği için afallayarak bana bakarken "Yeter." dedim donuk sesimle.
"Sana karşılık vermiyor görmüyor musun?"
Gülerek "Bir de verseydi anasını siktiğimin çocuğu!" dediğinde gözlerim hızla Boran'a dönünce alnında atan damar patlayacak gibiydi. Ağzım şaşkınlıkla aralanırken Boran'ın gözlerinden bir sinir dalgası geçti.
Duyduğu şeye dayanamayarak abime sert bir yumruk attığında "YETER!" diye bağırdım.
"Ölmüş anamı karıştırma ağzını sikerim senin! Adam gibi dinle lan bir!"
Aram abim delirmiş gözlerle ikimize bakarken hızla beni kendine çekerek yanına aldı.
"Kardeşimden ve Mavi'den uzak duracaksın!" dedi parmağını sallayarak.
"Hiç bir sikim umrumda değil! Haddini bileceksin, benim aileme yaklaşmayacaksın!"
Boran açılan kravatını boynundan sertçe çekerek yere fırlattığında gözleri sinirden dolu dolu olmuştu.
"Beni kızımdan sen mi uzak tutacaksın ulan?!
Değil sen feriştahı gelse beni bebeğimden ayıramaz!"
Abim yine ona atılacağı sırada kolundan tuttum.
"Artık yeter..." dedim cansız bir sesle.
Bana döndüğünde bitkin halimi fark etmiş olacak ki dişlerini birbirine bastırarak gözlerini yumdu sinirle.
"Biz Boran'la her şeyi konuştuk." dedim göz ucuyla ona bakarken.
"Mavi'nin babasıyla vakit geçirmeye ihtiyacı var ve bu fırsatı elinden almayacağım. Benim kızım babasını tanıyacak."
Aram abim sinirle "Sonra peki?" dedi ellerini sallayarak.
"Mutlu bir aile mi olacaksın bu adamla Bade?!"
Ben yutkunurken Boran benden önce davranarak "Kardeşin beni sevmiyor artık için rahat olsun." dediğinde karnıma yumruk yemiş gibi hissettim.
Abim bir ona bir bana bakarken Boran "Sakinleştiğinde Mavi ile görüşeceğim günleri oturup konuşuruz Aram. Kızımın dayısıyla daha fazla tatsızlık olsun istemiyorum." diyen sesini duydum.
Beni katmamıştı...
"Bak hala kızım diyor."
Onlar bağırışmaya devam ederken telefonum cebimde titriyordu ancak hiç sırası değildi. Benim telefonum sustuğunda abimin telefonu çalmaya başladı. Ekrana bakarak küfür ettiğinde Berzan abimin aradığını gördüm ve abim onu meşgule attı.
"İzin vermiyorum lan görüşmene. Ne yapabileceksin?"
Sinirle ona baktığımda tekrar telefonu çaldı. Kaşları çatılırken aramayı hızlıca açarak "Ne oldu baba ne?!" dedi sinirle.
Karşıdan her ne duyduysa sessiz kalırken kaşları havalandı.
"Ne oldu Mavi'ye?"
Elim ayağım boşaldığında endişeyle kolundan tuttum.
Boran çatık kaşlarıyla yanımıza gelerek durumu anlamaya çalıştığında abim telefonu kapatarak bana döndü.
"Bade... Mavi'yi hastaneye kaldırmışlar."
Boran'ın dehşet dolu sesini duydum kulaklarım uğuldarken.
"Ne diyorsun lan sen? Ne olmuş Mavi'ye?!"
Kendimi yere bırakacağım anda Boran beni belimden tutarken abim onu itekleyip beni kendine yasladı.
Sonrası nasıl gelişti hatırlamıyorum. Arabaya bindirildiğimi yol boyu ağladığımı anımsıyordum. Boran arkamızdan biz takip ediyordu. Hastaneye vardığımızda kendimi koşmaya zorlayarak hızla ilerledim.
İçime dolan endişe hat safhadaydı.
Şu an hiç bir şey umrumda değildi.
Abimin yönlendirmesiyle üst kata çıktığımızda çocuk müşahede alanına gelmiştik. Burnumu çekerek kapıdan hızlıca girdiğimde herkesin burada olduğunu gördüğümde bacaklarım titredi. Ağlayarak ayağa kalkan Şimal abla ile gözlerim kararırken abim kolumdan tuttu.
"Bade!"
"Ne oldu..." dedim korku dolu bir sesle.
"Mavi nerede? Kızım nerede?"
Babam yanıma gelerek elimden tuttuğunda "Sakin ol bitanem o iyi." diyerek üzgünce konuşmuştu.
Doğru mu söylüyor diye yüzüne bakarken beni yönlendirmesiyle perdeyi çekerek Mavi'nin uzandığı yeri açtı. Minik elinin üzerine açılan damar yolunu gördüğümde boğazıma kadar dolan hıçkırığımı yutarken "Mavi..." dedim yavaşça minik ellerinden tutarken.
"Anneciğim..."
Kapalı göz kapaklarını gördüğümde omzuma birisi elini koymuştu ancak ona dönmedim. Adar abim "Alerjisi olduğu için solunum sıkıntısı yaşamış güzelim." derken sesi titriyordu.
Gözlerim şaşkınca onu bulurken "Ne?" dedim.
Ferzan abim karşıma geçerek "Onu kontrol etmeye gittiğimde kustuğunu gördüm. Kucağıma aldığımda dudakları şişmişti. Çileğe alerjisi olduğunu söyledi doktor." dediğinde dünyam başıma yıkıldı.
Bilmeden kendi ellerimle yedirmiştim çileği Mavi'ye.
Yalnız bırakmıştım kızımı... İlk kez bu kadar ciddi bir durum yaşarken yanında değildim.
Cildinin üzerindeki kızarıklıkları fark ettiğimde dudaklarım titredi.
"Nasıl peki şimdi?" diye sessizce sorduğumda babam "O iyi bitanem, sadece biraz dinlenmesi gerek. Bundan sonra çok dikkatli olacağız tamam mı babam?" dediğinde gözlerimi silerek kafamı salladım.
Bu alanda bizden başka kimse yoktu. Gözlerim bir saniye olsun Mavi'den ayrılmazken kapının önünden gelen gürültülü sesle bakışlarım bizimkileri bulduğunda onlarda ne olduğunu bilmediği için tedirgin olmuştu.
Babam ayağa kalkarak "Ne oluyor?" dediğinde kapı hızlıca açıldı ve Boran bir anda içeri girdi.
Gözleri etrafı tararken aradığını bulmuşcasına yatakta uzanan Mavi'yi bulduğunda "Kızım!" deyince endişeyle babama baktım.
Bize doğru koşacağı anda Aram abim onun önüne geçerken "Yavaş!" diye dişlerinin arasından konuştu.
"Burada olmayı hak etmiyorsun sen! Siktir git!"
Babam şaşkınlık dolu sesiyle "Ben yanlış mı duydum, sen ne saçmalıyorsun Boran ağa?" dediğinde bakışlarımı onlardan çevirerek Mavi'ye döndüm.
Solgun ten rengi içimi parçalarken şu an ondan başka bir şey umrumda değildi.
Ailem böyle öğrensin istememiştim ama olmuştu işte.
Berzan abim "Abi bırak öyle söyleme." dediğinde düşüncesini neyin değiştirdiğini merak ettim. Aram abimle ikisi tartışmaya girerken Babam ne olduğunu soruyor, şimal abla ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Adar abim ise şaşkınlıkla izleyen taraftı.
"Ulan kızım burada olmasa yapacağımı bilirim ben sana!"
Babam "Ne kızından bahsediyorsun Boran ağa? Kimmiş senin kızın?" diyordu.
Mavi'nin göz kapakları titrediğinde "Hepiniz dışarı çıkın." dedim ancak kendi tartışmalarına öyle yoğunlaşmışlardı ki beni duymadılar.
Oturduğum yerden kalkarak "Mavi'nin yanında ne yapıyorsunuz siz?! Dışarı çıkın dedim!" diye sessizce bağırdığımda hepsi duraksarken Boran sinirle burun kemerini sıktı.
Ferzan abim ve Berzan abim güçlükle onları dışarı çıkarttığında Boran telefonla adamlarını arayarak kapıda durmalarını ve onlar sakinleşene kadar içeri almamalarını söyledi.
İtiraz edecek halim kalmamıştı. Omuzlarım çökmüş, başım ağrıdan patlıyordu. Hiç bir bokun düzeleceği yoktu. Ve ben her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım.
Kendime hayrım yokken kızımla nasıl ilgilenecektim ben?
Boran telefonu kapattığında adım sesleri yanıma kadar gelirken yatağın kenarından dolaştı ve Mavi'nin diğer tarafına geçti. Göz ucuyla ona baktığımda Mavi'nin bütün bedenini kontrol ederken titrek bir nefes aldı.
Titreyen ellerini Mavi'nin minik parmaklarına uzatarak dokunmaya kıyamaz gibi geri çekti.
Elini saçlarından geçirirken "Neyi varmış?" dedi bitkin bir sesle. Yüzü gözü dağılmış, hatta gömleği bile yırtılmıştı. Ancak şu an umrunda olan tek şey kızımızdı.
O bakmaya kıyamayan dolu gözlerinde görebiliyordum bunu.
Boğuk sesimle "Çileğe alerjisi varmış..." diyerek yavaşça cevapladığımda kafasını salladı.
Mavi'nin minik elini tutarken "Urfa'daki tüm çilekleri toplatacağım." dedi bir anda.
Ona baktığımda oldukça ciddi olduğunu görürken şaşkınlıkla ağzım aralandı.
Dişlerini sıkarak "Hatta Urfa yetmez, tüm ülkedeki çilekleri yok edeceğim! Bundan sonra çilekler baş düşmanım!" dediğinde durumun absürtlüğüne karşı kendimi tutamayarak güldüm.
Ben güldükçe dolu gözlerimden yaşlar boşalıyordu, o ise çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.
"Kötü görünüyorsun, sen biraz diğer yatakta dinlen ben başında bekleyeceğim." dediğinde gülümsemem soldu.
Kafamı iki yana sallayarak "Hayır ben onu tek bırakamam ki..." diyerek yanıtladığımda benden bakışlarını çekerek Mavi'ye döndü.
İşaret parmağının tersiyle kızımızın solgun yanağını okşarken burukça tebessüm ettiğini gördüm.
"Artık bu gibi durumlarda tek değilsin Bade. O bana bu dünyada verilen en güzel emanet ve ben o emanete ömrüm yettiğince gözüm gibi bakacağım."
Ellerimle yatağın çarşafını sıkarken "Yani..." dediğinde dikkatle ona bakıyordum.
"Artık geçti, dinlenebilirsin."
Artık geçti...
Tek değilsin...
Yıllardır bu sözleri duymayı bekleyen ben daha fazla dayanamadım.
Yerimden kalkarak onun tarafına geçtiğimde anlamadığı için "Ne yapıyo-" diyordu ki kollarımı ona dolamamla sözleri yarıda kesildi.
"Söylemek istediklerim değildi o sözler... Seninle olmak istemediğimden değil korktuğumdan..." dediğimde kaskatı bedeni gevşerken yavaşça kolumdan tutarak yüzüme bakmak için beni geri çekti.
Yüzlerimizin arasında bir nefeslik mesafe vardı şimdi. Gözlerim dudaklarına inerek tekrar gözlerine tırmandığında iç çekerken "Bunu Mavi için yapıyorsan-" dediğinde parmağımı dudağına bastırınca gözleri irice açıldı.
Kafamı iki yana sallayarak "Salaksın." dediğimde kaşlarını çatınca güldüm.
"Sadece Mavi için değil, kendim için de yapıyorum bunu. Seni unutmaya çalıştığım, senden nefret etmeye çalıştığım doğru ancak beceremedim ben. Seni hala seviyorum Boran."
Gözleri parlarken dudaklarındaki parmağımı çekerek elinin içine hapsetti.
Hevesli bir sesle "Düzgün duyamadım... Ne dedin sen az önce?" dediğinde uyuyan kızıma bakarak sessizce "Seviyoruz işte oğlum!" dediğimde gülünce bende güldüm.
Ellerini yanaklarıma yerleştirerek bir anda gülüşümden öptüğünde gözlerim açık bir şekilde kalakaldım. Kalbim patlayacak gibiydi.
Dudakları hareket etmiyor, öylece bekliyordu. Bir kaç saniye dudaklarımın üzerinde soluklandı.
Gözlerimi yumduğumda içimde biriken duygularla dudağımı hareket ettirdiğimde o da alt dudağımı iştahla kavramıştı ki "Ba-ba." diye ortamda yankılanan sesle hızla birbirimizden ayrıldık.
Kocaman açtığı gözleriyle şaşkınca bize bakan Mavi gözlerini kırpıştırdığında Boran'la birbirimize bakarak güldük.
"Şükürler olsun." dedi Boran sevinçle.
Mavi'nin canı acımasın diye yavaşça elini öperken "Benim kızım uyanmış..." dediğinde onları izliyordum.
Dakikalarca Mavi'yi öpüp kokladıktan sonra kızım serumun etkisiyle tekrar uyuduğunda Boran beni birden oturduğu sandalyede bacaklarına çekince sağ dizinde otururken buldum kendimi.
Büyük elleri belimi kavrarken sağ eliyle saçımı arkaya atarak "Kaldığımız yerden devam etmeye ne dersin gülüm?" dediğinde burun kıvırarak "Kıro ağa seni." dedim o ise kahkaha attı.
Gülerek yanaklarından tutup tam onu öpeceğim anda kapı hızla açıldı.
"Bu korumaları geçemem sandın değil mi Boran efendi eheheheh! Aboooooo!" diyen ses Cafer'den başkası değildi.
Bakışlarım onu bulduğunda arkasından odaya giren ailem bir Boran'a bir de dizlerinde oturan bana baktığında hızla ayaklanarak üzerimi düzelttim.
"Ulan şimdi siktim seni!"
Aram abim üzerimize gelirken "Bana bir şeyler oluyor..." diyordu babam.
Cafer onların önüne geçerek "Allahtan hastanedeyiz enişte. Feriha gibi bayılmak istersen hiç bekleme tam zamanı." dediğinde babam onun ensesine yapıştırdı.
Ve ardından babam ve abilerim Boran'ın üzerine doğru küfür ederek gelmeye başladı. Boran'ı kolundan tutarak dışarı çıkarttıklarında bende hızla peşlerinden gittim. Ortalık yine cennet mahallesine dönmüştü.
Onları Şimal abla ve Esra ile ayırmaya çalışırken hastane güvenliği bile gelmişti ama bir kişi eksikti.
Karmaşanın arasında, kenarda bekleme koltuğunda ayaklarının üzerinde tüneyerek fındık yiyen ve gülen Cafer'i gördüğümde sinirle ona bakıyordum.
Beni fark edince elindeki fındıkları yere fırlatarak "Amaaan koy göte gitsin Bade'm!" dediğinde dişlerimi sıktım sinirle.
"Gel buraya koyacağım ben şimdi!"
"GELME! GELME KIZ KATİL! İMDAAAT! BAK YAKINDA DÜĞÜNÜN OLACAK BIRAK BENİ GÖZÜNÜ SEVEM!" diye bağırıyordu.
Bir günümüz daha kavgayla sona erdiğinde yarın bizi nelerin beklediğini bilmiyordum.
Ailemle konuşmalı, ve Boran'ı bir şekilde onlara kabul ettiremeliydim.
☘️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.81k Okunma |
4.17k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |