3. Bölüm

3|B

𝒞𝒶𝓇𝒾𝓃𝒶✨
peonyscentedwriter

 

 

Olay Tarihi: 9 Mart 2019

 

 

Olay Yeri: Japonya

Toplantı tarihi ve yeri amcamın emriyle bir hafta sonraya ertelenmişti. O günden beri evdeydim. Yapılacak işleri ben evden hallederken Yasuhiro dışarıdakileri hallediyordu. Şinjuku K7’de o gece cebime bırakılan kamera görüntüleri zaten derin olan düşüncelerimi daha da derinleştirmişti.

O gece kim, neden bana yardım etmişti?

Benim kimliğimi, yaşıyor olduğumu bilen biri mi vardı? Güvendiğim kişiler dışında..

“Ah, siktir!” Diye soludum sinirle.

“Hayırdır?”

Omuz ucundan geriye doğru dönerken sd kartı cebime koydum. Gelen Yasuhiroydu.

“Benim burada olduğumu bilen başka birisi var mı Yasuhiro?”

“Hayır kimliğin dediğin gibi gizli. Bir sorun mu var?”

Başımı olumsuz anlamda salladım ardından, “Neyse.” Diyerek ayaklandım. “Son kontörler için odaya gidelim mi?”

Dudaklarını birbirine bastırıp burnundan soludu lakin neden bir cevap vermediğimi sorgulamadı. Çünkü beni tanıyordu. “Öyle olsun.”

Hizmetkarlar ve güvenlik görevlilerini değiştirmiştik. Herkes yerli yerinde bekliyordu. Uzun siyah yere yakın bir masa, masanın kenarlarında tahta üzerine işlenmiş desenli oturaklar. Oldukça zarif eski bir hava katan süslemeler…

“Hazırız!”

“Hanımefendi?”

Yasuhiro ve ben arkamızı dönerek gelen hizmetkara baktık. Elinde tuttuğu tepsiyi bize doğru uzatarak, “Hanımefendi istediğiniz demlik elimize ulaştı.” Dedi.

Keyiflenen ifadem ile demliği elime alıp inceledim. Ardından hizmetkara dönerek, “Ustaya teşekkürlerimi iletmeni istiyorum.” Dedim.

“Peki hanımefendi, izninizle.” Diyerek yanımızdan ayrıldı.

“Türk usulüne göre keyif çaylarını toplantı ve yemekten sonra servis yapacağım.”

Yasuhiro kıkırdadı.

Ona doğru dönüp gözlerimi kısıp sinsice baktım.

“Önünüzde eğilmek istiyorum hanımefendi.”

“Daha sonraya saklamanızı tavsiye ediyorum Yasuhiro Efendi.” Dedim imayla ardından adımımı daha da yaklaştırıp kulağına doğru yaklaşmaya çalıştım pek beceremeyince kulağından tutup dudaklarıma yaklaştırdım. “Yoksa boynunuz yaptığım mükemmel işler karşısında tutulup kalacak.”

Keyifle kahkaha atarak geriye doğru çekildi ve ensesini ovdu. Şaşkınlaşan ifadem kızaran kulaklarına dönerken odayı hızlı adımlarla terk etmişti.

“Hadi hazırlan sende mükemmel işler prensesi!”

Bende onunla birlikte toplantı odasından ayrılıp kendi odama gitmiştim. Bir, iki saatlik daha vaktimiz varken çay için ön hazırlık yapmıştım.

20:00

“Buğlem amcam çay servisine geçilmesini istedi.”

“İşte başlıyoruz desene?”

Ayağa kalktım aynada yansıyan görüntüme baktım. Cayır cayır yanan öfkem dinmeyen sinirim. İlmek ilmek işlediğim tüm planlar sorunsuz bir şekilde ilerliyordu. Asıl hedefe ulaşmama çok az kalmıştı.

Demlenen çayı alarak tepsiye koydum ardından Yasuhiro ile beraber toplantının olacağı odaya doğru gittik. İkili kapı sonuna kadar açıldı. Masanın başında oturan amcam Kazuhide GUMİ dahil olmak üzere yakuzaların hepsinin bakışları bize doğru daha doğrusu bana doğru döndü!

“Gel Suiren.”

Başım ile onaylayıp içeriye girdim. Herkesin dosyasının yanında duran porselen demliklere çaylarını sırayla doldurdum. Tabi bazılarının çayları ciğerlerine göre servis yaptım. Tüm servisler bittikten sonra amcamın sağ tarafına geçerek beklemeye başladım. Amcam çayından bir yudum aldıktan sonra diğer yakuzalarda çaylarını içmeye başladılar.

“Oldukça lezzetli.”

“Bizim çaylardan daha farklı.”

Yakuzaların övgü dolu sözleri birinin yönelttiği soruyla sessizleşmişti. Duruşum, soğuk ifadem yerli yerindeyken bakışlarım sesin geldiği yere doğru döndü. Göz göze geldiğim Raku TOKİWA’ydı.

“Oyevunumuz bizi Suirenle tanıştırmayacak mısınız?”

Amcam sağ elimi tutup sol elini elimin üzerine koyup şefkatle dokundu. “Suiren, benim manevi kızım.”

“Gelininiz mi?” Diye sordu ifadesini değiştirerek. Bakışları Yasuhiro’ya ardından bana doğru döndü.

Amcamın gelişi güzel kahkahası sessiz odada adeta keyifle yankılandı. Anlamayan bakışlar amcama doğru dönerken tekrar konuşmaya başladı.

“Aranızda eski Yakuzaların bire bir tanık olduğu yenilerinse efsane olarak bildiği kan kardeşim Erman namı değer KARADUMAN’ı hepiniz biliyorsunuz değil mi?”

Başlarını olumlu anlamda sallanırken hepsinin ağzından aynı cümle çıkmıştı. “Evet Oyevun.”

“Bunun sorduğum soruyla ne ilgisi var Oyevun?” Diye sordu Raku.

O sıra yakuzalardan biri acıyla öksürmeye başladı.

Birinin, yani ihanet kurbanlarının bir diğerlerinden önce gitmesi gerekiyordu. Çünkü burada olmalarının asıl nedenini anlamaları için ‘bu başlangıç!’ deme şeklimdi.

“Suiren benim ona hitap şeklim.” Dedi amcam Kazuhide GUMİ gülümseyerek.

Anlamayan bakışlar etrafta telaşeyle dolaşırken aralarından biri “Efendim, Oyevunumuz?” Acıyla kıvranan arkadaşlarını işaret ederek.

“Şşş!” İşaret parmağı dudaklarında sus işareti yaparken yakuza son nefesini verdi ardından başı masaya sert bir şekilde düştü.

Amcamın kurduğu cümle ve ölen yakuzanın ağzından, burnundan ve gözlerinden kanayarak çıkan siyah duman aynı anda çıkmıştı.

Efsaneyi bilenler bunun ne demek olduğunu da biliyordu!

“Buğlem, Buğlem KARADUMAN! Kan kardeşimin öz evladı!”

Bazı bakışlar ceset görmüşe dönerken bazıları kendini şaşkınlığa bırakmıştı. Bir kişi dışında! Ne şaşkınlık belirtisi ne de ceset görmüş gibi değiştirmemişti ifadesini taki göz göze gelene kadar saliselik olarak değişen ifadesi bu kez kendini şaşkınlığa bırakmıştı. Aynı hızla amcama dönerken o yakuzanın yüzü hafızama ifadesiyle kazınmıştı.

Her şey beklediğimiz gibi ilerliyordu. Bugün bu masada ihanet edenlerin alıp verdiği son nefesleri olacaktı. İhanet affı olmayan bir suçtur. Cezasıysa ölüm ile sonuçlanmaktadır.

Çocukluğumun bembeyaz saflarını mürekkep ile kirleten, tek bir beyazlık, masumluk bırakmayan herkesin elinde tutup dolduracağı bir sayfa dahi bırakmamaya yemin ettim.

Beyaz hayatlarına kanayan bir mürekkep olacağım!

Amcam bana bu sabah babama ait olan bir toz uzattı. Sıvı halde veya yakarak kullanılan bu toz babamın ölüm imzasıydı!

Bugün herkese aynı demlik ile çay versemde kimisi o demlikten zehir içti kimisi o demlikten yurdumun çayını.

Özel yapım olan bu demliğin çok eski yıllarda suikast için kullanılan bir demlik olduğunu anlamamaları gayet normaldi. Demliğin kulbundan baş parmağıyla dokunacağı ve içerideki çayı ayrı haznelerde saklayan bir düzeneği vardı. Dışarıdan bakıldığı taktirde tek sade olarak gözükse de aslında altında zehirli üstündeyse normal çayı barındırmaktadır. Diğerlerine çayı doldururken baş parmağım kulba yakın olan deliği tıkamıştı. Amcam ve ona ihanet etmeyenlere servis yaparken baş parmağım ilk kısmı bırakıp ikinci kısmı kapatmıştı. Bu şekilde yaparak içerideki hava basıncını ayarlıyordum bu da bana istediğim sonucu gayet güzel vermişti!

Raku’nun eli ayağı birbirine dolaşırken ifadesini sabit kalmaya zorluyordu. “Yaşıyor olmanıza çok sevindim.”

“Sakın şu anki ifadeni bozma lazım olacak!” Dedim keyifle.

Korumalara dönerek başımla işaret verdin. Kapı sonuna kadar kapandı. İki koruma dışarıda iki koruma içerki kapının önünde hazır olda beklerken diğer korumalar ihanet eden yakuzaların iki adım arkasına geçerek beklemeye başladılar.

“Bunun anlamı ney Oyevun?” Diye sordu Raku telaşla ve öfkeyle.

Amcam yaşadığı olaydan dolayı yıllardır beraber dosdoğru yürüdüğünü sandığı adama doğru döndü. Yüzündeki hayal kırıklığı kendini fazlasıyla belli ederken, “Neden Raku?” Diye sordu. “Bunun affedilir bir yanı veya sadece serçe parmağınla ödeyebileceğin kadar küçük bir şey olmayacağını hiç mi düşünmedin?”

Elleriyle yüzünü yıkar gibi yukarı aşağıya doğru getirip, götürdü. Kapana kısıldığını artık fark etmişti! Tepkileri tedirginliğiyle beraber gelgitler halinde değişiyordu. Başını olumlu anlamda yavaşça salladı.

“Ah siktir!” Dedi kısık bir sesle.

“Şinjuku K7 gibi bir yeri sana emanet etmemin nedeni ailenden dolayıydı. Nasıl bir anne babaya sahip olduğunun farkında değil misin sen Raku?!” Dedi amcam öfkeyle bağırarak ardından cümlesinin sonunu getirirken ayağa kalktı ve Raku’nun sol yanağına sert bir yumruk indirdi ardından korumaya dönen amcam yere yığılan Raku’yu kaldırmasını emretti.

“Oyevun, oyevun?!” Öfkeyle bağırdı Raku ağzındaki kanlar kıçı kırık öfkesiyle masaya savruldu.

“Seni yetişmemiş yetim piç!”

Raku titreyen çenesini sıkarken dişlerinin sesi hafiften kulağıma dolmuştu. Amcam beklemediği ihanet karşısında ‘kurşun kullanmadan kalbine açacağım yaralar bana ait son nokta senin olacak Buğlem’ demişti. O süre zarfında yıllardır omuz verdiği, bataklığın en dibinden alıp bu günlere getirdiği tüm yakuzalarına öfkeyle bakıp savurdu son cümlelerini ardından belinden çıkarttığı silahın emniyetini açtı ve durmaksızın 15 mermiyi ihanet eden yakuzalarının alnının çatısına yerleştirdi. Teker teker masaya düşen cesetler ortamda ölüm sessizliğine neden olmuştu. Kalan tek kurşunu şarjörden çıkartıp masanın üstüne koyan amcam tekrar yerine oturdu. Raku titreyen bedeni, terleyen yüzüyle acı acı soluk alıp verdi.

“İzninle amca.” Dedim ortamın sessizliğini bozarak.

“Bu küçük orospuya mı inanıyorsun?” Dedi Raku öfkeyle önce bana sonra amcama dönerek.

Yasuhiro Raku’nun yanağını sert bir yumruk ile yamulturken dönen yüzüne eşlik eden kopan köpek dişi olmuştu!

Kapıdaki korumaya kafam ile işaret vererek istediğim paketi içeriye almasını istedim. Yüzü dağılmış, elbiseleri yırtık, sağ ve sol kolundan sürülerek içeriye getirilen hizmetkar amcama hizmet edip onu adice zehirleyen Raku’nun sevgilisinden başkası değildi.

Zayıf noktalar…

Birinin canını almadan önce ona verdiğim ölüm tatlısıydı!

“Lan?!” Diyerek masada diklenen Raku öfke, acı karışımı kahkaha atmaya başladı. Omuzlarından tutan koruma onu tekrar yerine oturttu.

Hizmetkarın yanına giderek kavradım saçlarını ardından Raku’nun görebileceği şekilde kaldırdım.

“Tatlını beğendin mi?” Diye sordum.

“Sen ne ayaksın ne sikime bunları yapıyorsun?”

Belimdeki büyük boy çakıyı çıkartıp hizmetkarın sağ elinde bulunan parmaklarını keserek tek tek yere attım! Odayı acı dolu çığlıklar doldururken korumadan ağzını kapamasını emrettim. Göz yaşları kızaran gözlerinden acıyla süzüldü.

Raku’ya dönerek, “Türkiye’deki yeni iş ile ilgili bilgiyi ve dosyaları istiyorum.”

“Önce seni bu masanın üstünde becermemi ister misin?”

Elimde tuttuğum çakıyı avucumda çevirip hizmetkara dönerek hızla eğildim ve yüzüne doğru hızla yaklaştırdım. Hizmetkar kız ağzını korumanın elinden kurtarıp, “Dur!” Diyerek bağırdı. “Dur! B,ben, ben biliyorum!”

Yüzümde oluşan o pis tebessümle ayağa kalktım.

“Hayır güzel kızım hayır kes sesini!”

“Evinde.”

“Evi arandı!”

“Hayır,”

“Kes sesini!” Diye çıkıştı Raku. “Öl amına koduğumun karısı öl!”

“Dağ evinde orayı kimse bilmiyor sadece ikimizin özel alanı.”

Korumanın yanına giderek belinden silahını aldım ve hizmetkarın önünde eğildim. Başını olumsuz anlamda sallamaya başladı korkarak. Kulağına doğru eğilerek onun tatlısını o öldükten hemen sonra yedireceğimi söyledim. Öfkeyle gözleri büyürken beraberinde çığlıklarıda büyüdü. Bir iki saniye sonra anlında patlayan silah ile beraber susmuştu. Yüzümde sıçrayan kanı elimin tersiyle silerken ayağa kalktım.

“Raku,” cebimden çıkarttığım telefon ile eylülü arayıp görüntüyü bağlamasını söyledim. “Gitmeden önce izlemeni istediğim bir şeyler var.” Dudağım sola doğru kıvrıldı ardından telefonu önüne bıraktım. Bahçede oynayan oğlunu görünce başını kaldırdı ve ifadesiz bir şekilde baktı. Afallama hali geçince, “O daha çocuk, sakın, lütfen, benden ne istersen veririm?!”

“Ekrana bak senden son istediğim şey ekrana bakman!”

Başını eğerek ekrana pür dikkat bakmaya başladı. Titremeye başlayan vücudu belli belirsiz yer değiştiren elleri. Titrek nefesi…

“Öldür!”

Başını kaldırıp anlamayan gözlerle hızla bana baktı. Bakışlarım telefonu işaret ederken tekrar ekrana döndü. İzlediği görüntüyle deliye dönerken oturduğu yerden kalkıp bana saldırmak istedi lakin başarısızdı.

Kanamaya başlayan ağzı, burnu ve gözleri sonunun geldiğini bize haber veriyordu. Hırıltılı nefesiyle son kez bir şeyler gevelemeye çalıştı lakin alacağım şeyi bana fazlasıyla vermişti.

Bu yolun sonuna gelene kadar merhamet yok!

Parmak uçlarımı bir tarak gibi kullanıp saçlarımı geriye doğru aldım. Amcamın yanına gelerek önünde eğilip dizini tuttum. Hafif tebessüm edip başını olumlu anlamda salladı. Hafif dolan gözlerini kendini sıkarak tutmaya devam etti.

“Mekanlar bir sonraki emrime kadar kapalı kalacak. Bu ihanet cezasını Yakuzalar arasında yayın!”

“Baba sana eşlik edeyim?” Dedi Yasuhiro amcamın koluna girerek.

Amcam kalktıktan sonra kalan Yakuzalarda ayağa kalkıp Oyevunlarını selamladılar.

Yasuhiro ile göz göze geldik. Başımı olumlu anlamda salladım, “Burayı biz hallederiz sen amcam ile ilgilen.”

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Mekan temizliği yapılmış, cesetler yakılmıştı. Onlardan geriye kalan hiçbir iz yoktu. Her şey olması gerektiği gibi güzel geçmişti.

Eve vardığımda odama geçmeden önce amcama uğradım. İlaç tedavisi yenilenmişti. Kendini derin bir uykuya bırakırken bir süre izledim amcamı ardından üstündeki örtüyü düzeltip kapıya doğru yöneldim.

“Teşekkür ederim kızım.” Yorgun, kısık ve kesik kesik gelen o ses tonu…

Arkamı dönüp baktığımda gözleri yarı açık halde başını bana doğru döndürüp bakan amcam ile göz göze geldik. Ardından yavaşça kapandı gözleri. Derin bir nefes bırakıp tebessüm ettim.

“Sen iyi ol amcacım.” Dedim fısıltıyla ardından dışarıya çıkıp kapıyı kapattım.

Kapının hemen sağında duvara yaslanmış ellerini göğsünde birleştirmiş halde Yasuhiro duruyordu. Yanına geçip bende duvara yaslandım ardından ellerimi polarımın cebine soktum.

“Zor bir gündü.”

“Öyle.”

“Babamın çoğu kez yaşadığı zor anlarına şahit olmuştum. Ama bu kez merhametinden dolayı yara alması onu çok etkiledi.”

“Amcamın ne kadar güçlü olduğunu ikimizde biliyoruz Yasuhiro.”

Yaslandığı yerden doğrulup önüme geldi. Başımı kaldırıp ona baktım.

“Bugün için, teşekkür, yani iyiki geldin, ederim teşekkür.”

Kaşlarım çatılıp kurduğu cümleyle beraber bir süre baktım Yasuhiro’ya.

“Bir teşekkür için yapmadım bunları Yasuhiro. Amcam ve babamın birbirlerine olan yakınlığı dillere destandır. İkiside mafya aleminin temiz şekilde ilerleyen iki farklı lideri. Babamı hep örnek almıştım. Benim rol modelimdi. Yaptıkları işe leke sokmaya çalışan kim varsa acımayacaktım. O listede amcamın emri altında çalışan yakuzaların ismini ilk gördüğümde kötü hissettim. İkisininde çalışanlarına olan bağlarını ve merhametini biliyorum. Uzun lafın kısası Yasuhiro bu yolda sevdiğim, kan bağım olmasada can bağım olan kim varsa elimden geldiği kadar koruyacağım.“

“Buğlem lütfen dikkat et bundan sonrası seni incitebilir!”

“Hiçbir şey kalbimde yanıp küle dönen acım kadar beni incitemez.”

“Belkide sen farkında olmadan o seni çoktan incitiyordur.”

“Fark etmez.”

“Seni sevenler, sana kıymet verenler için fark ediyor.”

“Kafamda bağırıp çağıran bir yabancının sesi var. Bir süre sonra kim bilir o da ölecek…”

Çenemi kavrayan eliyle yüzünü yüzüme kenetledi! “Bir kez daha ölümü kendin üzerinde ağzına alırsan, yakarım seni!”

Bileğinden tutup elini yavaşça indirdim. “Sakin ol şampiyon.” Diyerek yanından ayrılıp odama doğru ilerlemeye başladım. “Yorgun bir gündü hadi uyuyalım sabah görüşürüz.”

Ilık bir duştan sonra yatağıma sırt üsttü uzandım. Üstüne sinen kan kokusu gitmişti. Yıllardır kesik kesik geçen uykular, dikenli teller ile boğazıma batan duygusal, hissizleşen hislerim…

Japonya’da amcamın isteği üzerine bir kaç ay daha kalmıştım. Bu süre zarfında en iyi 5 farklı dövüş sanatını büyük dedenin yakın arkadaşı olan baş usta Nakamuro’dan bire bir ders alarak öğrenmiştim. Eski toprak beni fazlasıyla zorlayıp eğitimini acımasızca öğretmişti! Kemiklerimi daha güçlenmiş hissediyordum. Dış görünüşüm ile kemik gücüm arasında ki fark oldukça fazlaydı. Yanıltıcı bir dış görünüş benim için farklı bir silah demekti! Usta Nakamuro’da bu görünüş ve güç ikilisini beğenmişti. Dövüş sanatlarından kalan vakitlerde Yasuhiro ile dağa avlanmaya gidiyorduk. Onunlayken keskin nişancılıkta elim soğumasın diye alıştırma yapmaya aynı zamanda ona ufak dersler vermeye devam etmiştim.

Şinjuku K7 ve amcama aite olan bölgelerdeki yerler ve mekanlar sıfırdan düzenlenip eskisinden daha da güvenli bir hale gelmiş ve kişiler yerleştirilmişti. Her şey yerleşmiş güvenli bir hal almıştı.

Dakikalar saatleri, saatler günleri, günler ayları kovalarken veda vakti gelmişti.

“Burası hep senin yuvan güzel suirenim tamam mı? Ne zaman istersen her zaman gelebilirsin.”

“11…” diye saydı Yasuhiro.

Sarılıp vedalaşırken geriye doğru çekildim, “Biliyorum amcacım.” Ardından Yasuhiro’ya dönüp, “Kıskanma!” Dedim dik dik bakarak.

“Türkiye’de ne kadar kalacaksın?”

“İşi olabildiğince sessiz halledip ülkeden hemen ayrılacağım amcacım merak etme.”

“Dikkatli ol Suirenim.”

“Olacağım.”

“Orada istediğin paket hazırlandı.”

“Teşekkür ederim.”

“Geç kalacağız çıkalım mı?” Diye sordu Yasuhiro.

Başımı olumlu anlamda sallayıp Yasuhiro ile beraber arabaya geçerek havaalanına doğru yola çıktık.

Elinde tuttuğu kimlik ve pasaportu bana doğru uzatarak, “Al bakalım Suiren TOKİWA.” Dedi kıkırdayarak.

“Adım güzel olmuş da soyadım kusturacak beni!”

“Torpidoyu aç orada bir poşet bulacaksın içindekini şeffaf eldiveni yırtmadan giyin. Dikkatli ol oldukça şeffaf ve narin bir yapısı var. Aşırı sıcaktan koruman gerekiyor! Parmak izin tüm sistemlere bu şekilde kayıtlandırıldı.”

Dikkatli bir şekilde eldiveni giyinmiştim. Yasuhironun dediği gibi oldukça narin bir yapısı vardı. Tıpkı elim gibi gözüküyordu herhangi bir farkı yoktu. Bu süreçte dikkatli ve temkinli olup işi hallettikten sonra ülkeyi sessizce terk etmem gerekiyordu.

Nihayet hava alanına gelip Yasuhiro ile vedalaştıktan sonra içeriye girmiştim. Bekleme gerine geçip elimdeki kahveyi yudumlarken kafamdaki planları gözden geçirdim.

Nihayet anons gelince kahve bardağını masaya bırakıp ayağa kalktım. Uçacağa doğru yavaş adımlarla ilerlerken yanımda hızla geçen biri bıraktığı koku rüzgarıyla kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu!

Siyah poları, taktığı şapka ve maskeyle yüzü kapalıydı. Adımlarımı hızlandırıp peşinden gitmeye çalıştım lakin ortadan çoktan kaybolmuştu!

“Siktir bu koku neden çok tanıdık geldi? Şinjuku K7!”

Elime telefonumu alıp hızla eylülü aradım.

“Efendim abla?”

“Gökyüzü gösterisindeki konuk listesine ihtiyacım var bulabilir misin? Acil!”

“Şuan katılacağın mı?”

“Evet.”

“Ne kadar vaktim var?”

“Yaklaşık 10, 20!”

“Çok kısıtlı abla ama deneyeceğim. Hazır olduğunda liste telefonunda olacak.”

“Seni seviyorum güzel çiçeğim, Allah’a emanet ol.”

“Sende ablacım dikkat et lütfen.”

Telefonu cebime koyarak uçağa doğru ilerledim. Business classsaki yerimi alıp elimdeki telefonu çevirerek eylülden gelecek olan mesajı bekledim. Lakin kalkış haberi gelince telefonumu kapatmak durumunda kaldım! Başımı derin bir nefes bırakarak geriye doğru yasladım.

Birkaç saat sonra iniş gerçekleşmiş uçaktan ayrılmıştım. Bavulumu beklerken telefonumu elime alarak açtım. Eylülden gelen bir yığın arama ve mesaj bildirimleri ekranımı doldurmuştu. Bir anlam veremezken ekranda beliren aramasıyla telefonu açıp kulağıma götürdüm.

“Abla o!”

“Sakin ol ablam tane tane.”

“Fotoğraf erişimi yok yani özel olarak listede var ama listedeki isim fazlasıyla dikkatimi geçti. Turhan BORATAV!”

“BORATAV mı?” Kaşlarım çatıldı.

“Aylar önce senin ile aynı gün Japonya’ya gelen tek Türk!”

“Türk! Tek türk mü dedin?”

“Evet. Listede adını genç efendi diye geçirdiler merak edip gizli kayıtlara baktığımda kimlik ismini buldum.”

Etrafımda hızla bakındım. Burnumun dibinde miydi? Beni biliyor mu? Şinjukuda karşılaştık mı? Sanki zaman yavaş ilerliyor gibiydi. Etrafımda hızla dönerken gözüme o kalabalıkta belirmesini istedim…

Turhan?

Genç Efendi!

Bölüm : 02.12.2024 23:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
𝒞𝒶𝓇𝒾𝓃𝒶✨ / MÜREKKEP / 3|B
𝒞𝒶𝓇𝒾𝓃𝒶✨
MÜREKKEP

52 Okunma

15 Oy

0 Takip
5
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...