cinaragaci: Kafanı kurcalayan başka bir şey mi var?
misraseylan: Bunu sonra konuşsak olur mu?
misraseylan: Şu an kendimi anlatamıyorum.
cinaragaci: Tamam, sen bilirsin.
cinaragaci: Dikkat et kendine.
misraseylan: Sen de öyle, görüşürüz.
Telefonu kapatıp gergince gözlerimi yumdum.
Ne yapıyorsun Mısra?
Dengesiz davranışların hem onu, hem seni yıpratacak. Daha fazla uzamadan bitir bu işi.
Dalgınca caddede yürürken kolumda hissettiğim elle irkilerek duraksadım.
Elin sahibine baktığımda karşımda Miray'ı görmenin şaşkınlığı ve ona olan ihtiyacımın farkındalığıyla ona sıkıca sarıldım.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken kollarını yavaşça bana sardı. Birkaç saniye sonra kendimi daha iyi hissedince geri çekilip yüzüne baktım çekinerek.
"Bana gidelim mi?"
Hızlıca başımı sallayarak onayladım sorusunu. Eve gidersem kendi kendime düşünüp kafayı yiyeceğim, en azından seninle olursam daha iyi olabilirim.
Miray'ın evine doğru ilerlerken Çınar konusunu açık bid şekilde onunla konuşup konuşmamam gerektiğini düşünmeye başladım bu kez.
Miray'ın söylediklerimi ben istemediğim sürece Pamir'e bile söylemeyeceğini bildiğimden ve bu konuda konuşabilecek kadar yakın olduğum tek kişi olduğundan konuyu ona anlatmaya karar vererek devam ettim yürümeye.
Şu an tek sorunum anlatmaya nereden başlayacak olduğum ve hatta ne anlatacağımdı.
Eve vardığımızda oyalanmadan Miray'ın odasına çıkıp koltuğa birbirimize dönük şekilde kurulmuştuk.
"Evet, dinliyorum. Bana sıkı sıkı sarılmana sebep olacak kadar kafanı kurcalayan şey nedir?"
Derin bir nefes verip dudaklarımı ıslattım. Evet, şimdi tam zamanı bir şeyleri rahatça konuşmanın.
"Bana yazanın Çınar olduğunu biliyorum."
Ağzımdan bir anda dökülenler Miray'ı şaşırtmamış gibiydi. Sanki bildiğimi biliyormuş gibi baktı bana sessizce. Yavaş hareketlerle dudaklarını ıslatırken saçını kulağının arkasına attı.
"Çınar biliyor mu?"
Başımı olumsuz anlamda salladım. Muhtemelen bilmiyor, bilseydi direkt karşıma çıkardı zaten. Yanımda tanımıyor gibi davranıp uzaktan izlemezdi.
"Sorun ne peki?"
Sorun ne? Cevabını en az sizin kadar merak ettiğim bir soru.
Sorun ne?
Sorun neyde?
Sorun kimde?
Sorun kim?
"Gitmesi."
Miray'ın kaşları çalışırken anlamaya çalışarak bana baktı.
"Gitmesi mi? Çınar gitmedi ki?"
Bıkkınca nefes verdim.
"Ama gidebilir."
Birkaç saniye çatık kaşlarla bana bakarak anlamaya çalıştı.
"Yani sen Çınar senden hiç gitmediği halde gider diye mi Çınar'ın yanında değilsin?"
Böyle söyleyince ne kadar da iğrenç duruyor. Kendimden tiksindirecek kadar iğrenç duruyor hem de.
"Miray, bu konuştuklarımız aramızda kalsın olur mu? Ne Çınar ne de Pamir bunu bilsin istemiyorum, en azından şimdilik. Zamanı gelince zaten öğrenecekler."
Miray anlayışla başını sallayınca nefes verdim.
"Korkuyorum."
Gergince ellerimi ovuşturdum.
"Korkuyorum Miray, yine birine yenilmekten korkuyorum. Güvenip yarı yolda bırakılmaktan korkuyorum."
Oysa o kadar istiyorum ki ona güvenmeyi, ona teslim olmayı. Her şeyden çok istiyorum ama ne cesaretim var ne de gücüm var.
Miray sessiz kalarak beni dinlerken devam ettim sözlerime.
"Çınar'ı üzmek istemiyorum ya da onu oyalamak. Hisleri var, farkındayım. Kendisi de sürekli dile getiriyor zaten. Asla incitmek istemiyorum onu ama nasıl yaparım onu da bilmiyorum."
Konuşma boyunca bakışlarımı kaçırdığım Miray'ın gözlerine baktım bu kez.
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, kocaman bir bilinmezlik içinde savruluyorum yetmezmiş gibi onu da peşimden savuruyorum."
Miray bana doğru yaklaşıp ellerimi ellerinin arasına alırken başını eğdi.
"Bak Mısra, ben Çınar'ı senelerdir tanıyorum. Şu an seninle Çınar'ın en yakın arkadaşının sevgilisi olarak değil, seninle empati yapan biri olarak konuşacağım."
Derin bir nefes verip dudaklarını ıslattı. Söyleyeceği şeyleri tahmin edebiliyordum ama yine de merakla onu dinlemeye başladım.
"Çınar çok enerjisi yüksek biri. Eğlencelidir, şakacıdır, hep pozitiftir. Kolay kolay durgun görmezsin onu. Dışarıdan bakan herkes onun çocuksu olduğunu, Pamir'in olgun olup Çınar'ı koruyup kolladığını düşünür ama aslında Çınar bir çok konuda Pamir'den daha olgun birisi."
Kaşlarım hafifçe çatılırken başımı eğdim. Gerçekten dışarıdan bakılınca Çınar çocuksu dururken Pamir hep daha olgun duruyordu.
"Çınar yakın gördüğü kişileri benimser ve onları canı pahasına korur. Bu koruma sadece dışarıdaki sıkıntılara karşı olarak gelmesin aklına. Kendisinden bile korur yeri geldiğinde."
Birkaç saniye duraksadıktan sonra yüzüne gelen saçını arkaya itti.
"Çınar ilişkide nasıl birisi bilemem, ben onun sadece arkadaşlığını gördüm. Bu yüzden sana harika bir ilişkiniz olur demem doğru olmaz ama arkadaşlık konusunda bile bu kadar hassas olan birisinin ilişki konusunda da farklı olacağını sanmıyorum.
Elbette korkuların olabilir, çekincelerin olabilir. Bunlar çok normal zaten. Fakat ona bir şans vermeden nasıl bir yolda ilerleyeceğinizi bilebilir misin? Bilemezsin."
Elini yanağıma yerleştirip yavaşça yanağımı okşadı.
"Çınar ne kadar benim arkadaşımsa en az sen de o kadar benim arkadaşımsın Mısra. Ve ben eğer Çınar'ın hislerinden, duygularından emin olmasaydım, içimde en ufak bir şüphe olsaydı asla Çınar'ı senin için cesaretlendirmezdim.
Yarın birlikte bir yola girerseniz de ikiniz de en sevdiğim arkadaşlarım olacaksınız, yollarınızı hiç birleştirmeme kararı alırsanız da. Yani kısacası ne karar alırsan al ben senin yanındayım her zaman ama bana fikrimi sorarsan Çınar'a bir şans vermen gerektiğini düşünüyorum."
Derin bir nefes verip başımı koltuğa yasladım. Aklım ve kalbim savaşıyor resmen. Ne yaparsam yapayım ikisi de galip gelemiyor.
"Çınar seni mezuniyete çağırmadı mı hem? Mezuniyete ne kaldı şurada? 1 hafta. Bence 1 hafta düşünmen için yeterli bir süre. Düşün, taşın ve mezuniyete kadar karar ver."
Başımı sallayarak ona döndüm.
"Düşüneceğim, teşekkür ederim Miray, gerçekten."
Gülerek yanağımı sıkınca gülümseyerek ayağa kalktım.
"Ben artık gitsem iyi olur, yarın görüşürüz."
Miray'la vedalaştıktan sonra evin yolunu tuttum. Yol boyu zihnimde dönen yüzlerce soru arasından en çok sesini duyduğum tabii ki 'şimdi ne yapacağım?' sorusuydu. Cevabını bilseydim zihnimi bu kadar meşgul etmezdi ama...
Şimdi ne yapacağım?
Eve vardığımda eşyalarımı bırakıp kendimi koltuğa bıraktım. Telefonum titreyince Çınar'ın mesaj attığını düşünerek hızlıca doğrulup telefonu açtım.
Reklam mesajı olduğunu fark edince nefes verdim mutsuzca. Anlık oluşan heyecanım kaşlarımı çatmama sebep olurken kendimi ne kadar frenlemeye çalışırsam o kadar daha çok kapıldığımı fark ederek konuşmamıza girdim.
Son mesajlarımızı okurken çok soğuk olduğum için kırılmış olabileceğini düşünerek nasıl gönlünü alabileceğini düşünmeye başladım.
misraseylan: Eve geçtin mi?
cinaragaci: Evet, evdeyim.
cinaragaci: Sen geçtin mi eve?
misraseylan: Daha yeni geldim ben de.
cinaragaci: Yeni mi geldin?
cinaragaci: Konuşalı baya oluyor, direkt eve geçeceksin sanıyordum.
misraseylan: Eve geçiyordum sonra yolda Miray'la karşılaşınca biraz sohbet ettik.
misraseylan: O yüzden yeni geldim eve.
cinaragaci: Anladım.
cinaragaci: Nasılsın peki?
misraseylan: Özür dilerim.
cinaragaci: Anlamadım?
misraseylan: Dengesiz tavırlarımdan dolayı
misraseylan: Özür dilerim
misraseylan: Sadece bazen ne yapmam gerektiğini bilmiyorum
misraseylan: Seni de yoruyorum farkındayım
misraseylan: Ama halledeceğim.
misraseylan: İkimizi de bu dengesizlikten kurtaracağım.
***
Sizce Mısra korku ve endişelerinde haklı mı?
Siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız?
Profilimden diğer kurgularıma da göz atmayı unutmayın :33
Beni diğer sosyal medya hesaplarımda da takip etmek isterseniz şu şekilde;
tiktok/instagram: asraninzihni
twitter/inkspired/wattpad/cizgistudio/kitappad: perdidoentisara
Okur Yorumları | Yorum Ekle |