
Berat'ın homurdanma sesini duyunca gülümsedim. Keşke kapıyı açtığında hiçbir şey sormayıp sadece bana sarılsan.
"Kimsin?"
Sakinleşmeye çalışarak tırnaklarımı yumruk yaparak elime batırdım. Derin bir nefes alıp dudaklarımı araladım.
"Ben Deva..."
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından kapı bir anda açılınca Berat'la göz göze geldik.
Arkasından vuran ışık yüzünü çözmemi engellerken gözlerindeki duyguyu anlamaya çalışarak bakmaya devam ettim o çok sevdiğim gözlerine. Hangi duyguyla bakıyorsun gözlerime? Kızgınlıkla mı, öfkeyle mi yoksa kırgınlıkla mı? Anlayamıyorum.
Kapıyı yüzüme kapatmaması için içimden yalvarırken yutkundum.
Şimdi ne yapacağım?
Dudaklarımı ıslatırken kaşları çatıldı ve kapıyı tam kapatacağı anda hızlıca ayağımı kapının arasına koydum.
"Berat, lütfen bir kez dinle beni. N'olur."
"Dinleyecek bir şey yok."
Sakin ama sert söylediği sözleriyle beraber kapıyı hafifçe aralayarak canımı acıtmadan beni dışarı çıkartıp kapıyı kapattı.
Gözlerim dolarken kapıya vurdum birkaç kez.
"Yemin ederim gelecektim Berat. Ben sözümü tutacaktım."
Sesim titrerken kapıya vurmaya devam ettim.
"Lütfen aç bi kendimi anlatıyım sonra istemezsen söz giderim."
"Dinlemek istemiyorum. Kalbini kırmamak için kendimi gerçekten zor tutuyorum. Git buradan."
Gözümden yaş akarken başımı kapıya yasladım. Aptal bir oyun kurmuştum kendimce. Ona olan sinirimi atmak içindi başta bu küçük oyun. Küçükken beni bırakıp gittiği için kendimce onu sinirlendirerek kendi intikamımı alacaktım ama işler beklediğim gibi gitmemişti. Onunla konuştukça, zihnimde çocukluğumuz, hayallerimiz döndükçe yeniden bağlanmıştım ona ne kadar kabul edemesem de.
Ve şimdi bu aptal oyunu zamanında bitirmediğim için tam her şeyi düzeltmeye başlamışken, tam onu yeniden kazanacakken belki de onu sonsuza kadar kaybetmiştim.
"Dün dershaneye geldim.."
Dinlemesini umarak anlatmaya başladım. Dinleyip dinlememek ona kalmış, ben kendimi yine de anlatacağım.
"Zaman hızlı geçsin diye derste biraz uyumak için başımı yasladım sadece. Gece boyunca heyecandan uyuyamamıştım çünkü."
Kapı çarpma sesiyle irkildim. Beni duymamak için odasına gidip kapıyı mı kapatmıştı? Pes etmeden anlatmaya devam ettim. Gitmiş olsa bile.
"Sonra rehberlik hocası geldi beni uyandırmak için. Müdür de eşyalarımı toparlamaya başlayınca ne olduğunu anlayamadım."
Gözlerimin dolması burnumun akmasına sebep olunca burnumu çektim.
"Annem kaza geçirmiş. Bana nasıl söyleyeceklerini düşünürken ben panik olunca bir anda söylediler. Bu kez de aşırı stres ve korkudan bayılmışım."
Yeniden burnumu çekip derin nefes aldım. Lütfen beni dinliyor ol Berat. Eğer bu kapıdan gidersem bir daha gelmeye cesaret edemem.
"Gözümü açtığımda hastanedeydim. Ne saatten haberim vardı ne de nerede olduğumdan. Serum takmışlardı, rehberlikçi de yanımdaydı hatta. İnanmıyorsan ona sor, yemin ederim yalan söylemiyorum."
Kolumla gözümü sildim.
"Uyanır uyanmaz annemin yanına gittim, onun olduğu hastaneye getirmişler zaten beni. Geç saate kadar hastanede kaldık. Telefonum ve çantam müdürün odasında kalmış. Ben bayılınca onlar da panik oldukları için unutmuşlar eşyaları."
Arkamı dönüp kapıya sırtımı yasladım. Yavaşça kayarak yere oturdum. Sırtım hala kapıya yaslıyken başımı da arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım.
"Bu sabah ilk işim dershaneye gidip telefonu almak oldu. Alır almaz da sana yazdım ama engellemiştin beni her yerden. Başka çarem olmadığı için kapına geldim. Yemin ederim gelecektim Berat. Annem kaza geçirmeseydi gelecektim."
Titrek bir iç çektim.
"Ben seni bir kez daha kaybetmeyi göze alamazdım."
Gözlerimden yaşlar süzülürken bir anda kapı açılınca korkuyla irkildim. Kapıya yaslanıyor olduğum için dengemi kuramayıp geriye doğru düştüm. Berat'ın ayaklarının dibine sırt üstü yatmış, aşağıdan yukarıya doğru ona bakıyordum.
Kaşlarını çatıp yanıma eğildi hızlıca. Beni yavaşça tutup kaldırırken ben de kendimi toplamak için kalkmaya çalıştım.
"Annen iyi mi?"
Beni dinlemiş, gitmemiş. Söylediğim her şeyi dinlemiş. Bana inanıyor.
Başımı salladım hafifçe.
"Kolu kırılmış bir de kaşına dikiş atılmış ama iyi şimdi."
Kapının pervazında ikimiz de oturduğumuz için çekinerek etrafa bakındım. Dudaklarım kuruduğu için yeniden ıslatarak ona baktım.
"İnanıyor musun bana?"
Derin bir nefes verip ayağa kalktı. Elini uzatınca önce eline sonra yüzüne baktım.
"Kalk hadi. Kapının ağzında duruyorsun hasta olacaksın. Geç içeri ne anlatacaksan anlat."
Sözleri ne kadar sert gibi dursa da sesi bir o kadar yumuşaktı. Elinden tutup destek alarak ayağa kalktım. Üstümü düzeltip ayakkabılarımı çıkartıp onu takip ettim.
Küçüklüğümden beri ezbere bildiğim evin sadece içindeki bazı eşyalar değişmişti. Bütün eşyalar değişse bile değişmeyecek tek bir şey vardı ki o da hissettirdiği bu sıcak, güven hissiydi.
Duvarlardaki fotoğraflara bakarken gülümsedim. Koltuğa doğru ilerlerken gözüme takılan taçla kaşlarımı çattım. Koltuğa gitmekten vazgeçip tacın olduğu dolaba ilerledim.
"Bu tacın burada ne işi var?"
Dolabın camına dokunduğum sırada kolumda elini hissedince ona döndüm.
"Ne yapıyorsun?"
Camın arkasındaki tacı gösterdim parmağımla.
"O benim tacım, sende miydi bunca zaman? O kadar çok aradım ki onu, hiçbir yerde bulamamıştım."
Berat kaşlarını çatarak bana baktı. Ardından bakışları parmak ucumla gösterdiğim taca kaydı. Birkaç kez bakışları aramızda mekik dokuduktan sonra eliyle alnını sıvazladı.
"Kafamı karıştırmaktan zevk mi alıyorsun Deva?"
İsmimi onun ağzından duymak hoşuma gittiği için gülümserken bana ilk kez bu şekilde seslenmesi içimi kıpır kıpır ederken geri çekilip ona baktım.
"Kafandaki bütün soruları cevaplayacağım ama benim de sorularım var. Sen de bana cevap vereceksin."
Kollarını birbirine dolarken tek kaşını kaldırıp dolaba yaslandı.
"Sence pazarlık yapabilecek durumda mısın?"
Onunla atışmak istesem de bir anda beni kovmasından korkarak koltuğa oturdum hızlıca. Bu halime hafifçe güldüğünü yakalayınca rahat bir nefes verdim. En azından öfkesini kırdım biraz bile olsa ve bu çok büyük bir şey.
"Dinliyorum."
Söze nereden başlayacağımı bilemeyerek düşünmeye başladım. Ne anlatacaktım ki?
"Deva ben, Yağmur Deva Uysal. Hiç tanıdık gelmiyor mu bu isim sana?"
Birkaç saniye düşündükten sonra başını olumsuz olarak salladı.
"Gelmesi mi gerekiyor?"
Anlam veremeyerek başımı eğdim.
"Berat, beni nasıl unutmuş olabilirsin? Biz çocukluk arkadaşıydık seninle. Tamam aradan yıllar geçti evet ama nasıl böylesine tamamen silmiş olabilirsin beni? Sıradan iki arkadaş değildik biz. Yediği içtiği ayrı gitmeyen, her şeyi birlikte yapan o iki çocuktuk."
Berat sessizce beni dinlerken yüzüme gelen saçı arkaya ittim.
"Sana olan bütün öfkem bu yüzdendi. Beni nasıl unuttun? Ben ne seni ne de sana dair hiçbir şeyi unutmamışken sen nasıl beni tamamen sildin geçmişinden?"
Berat yutkununca anlam veremeyerek ona bakmaya devam ettim.
"Ben senden daha küçük olmama rağmen hatırlıyorken sen nasıl hatırlamıyorsun beni? Başta, seni ilk gördüğümde ben de tanıyamadım evet ama sonuçta aradan yıllar geçmişti ve ihtimal veremedim o olduğuna. Sonra anlayınca da kendime çok kızdım ama en çok sana kızdım."
Gözlerim yine yavaştan dolarken başımı eğdim.
"Beni neden hatırlamadın Berat? Senin için hemen unutulacak kadar değersiz birisi miydim ben?"
Hep bunun hayalini kurmuştum. Bu şekilde değildi tabii hayallerim ama hep bir gün senin karşına geçip hesap sormayı hayal etmiştim. Bunca zaman neden dönmedin, neden sözünü tutmadın? Hadi tamam geç de olsa döndün peki beni neden unuttun?
Sessizce karşımdaki koltuğa oturup ifadesiz bir yüzle bana bakmaya devam etti.
Bir şey demesi için beklentiyle ona baktım. Ben bekledikçe o susunca yine sessizliği bozan ben oldum.
"Kemal amca nerede? Meltem teyzeyi de hiç görmedim. Gelmiyorlar mı hiç, kaç ay oldu sen geleli?"
Berat yutkunarak dudaklarını ıslattı. Bakışlarını kaçırınca kaşlarımı çattım.
"Biz bi kaza geçirdik yaklaşık 1 sene kadar önce."
Daha ilk cümleden aklım anneme giderken kalbim sıkışınca derin bir nefes aldım.
"Kaza biraz büyük bir kazaydı. 3 hafta falan hastanede kalmak zorunda kaldım. Kazada başımı çarptığım için hafıza kaybı yaşamışım."
Söyledikleriyle taşlar şimdi bir bir yerine otururken oynadığım oyundan utanarak başımı eğdim. O nelerle uğraşırken sen bir de ona dert olmuşsun.
"Başta her şeyi unutmuşum tabii kazayı da, annemleri de. Sonra bilincim biraz daha geldikçe hatırlamışım son zamanları ama garip bir şekilde geçmişi hatırlamıyorum."
Aptallığıma tekrar tekrar kızarken yüzüne nasıl bakacağımı düşünmeye başladım.
"Bana geçmişimi anlatabilecek herkesi kaybedince buraya taşınmaya karar verdim belki birilerini hatırlarım, bir şeyleri hatırlarım ya da tam tersi birileri beni hatırlar diye. Annemle babamın yokluğu iyice ağır basınca sınava çalışmak kafamı dağıtabilir düşüncesiyle dershaneye yazıldım."
Her ne kadar açık açık söylemese de ikisini de kaybettiğini anlayınca kalbimin ağırlığıyla yutkundum zorla.
"Berat ben.. Çok özür dilerim. Bilmiyorum.. Bilsem inan hiç yazmazdım sana o şekilde.."
Utançtan yüzümü kaldıramadığım gibi sesim de gittikçe içime kaçmıştı. O ailesini, geçmişini ve hayatının büyük bir kısmını kaybetmişken ben şımarık bir çocuk gibi onunla oyun oynamıştım. Utancıma öfke de eklenirken kendimi boğma isteğiyle dolup taştım.
Çenemde hissettiğim el yavaşça başımı yukarı kaldırıp göz göze gelmemizi sağlayınca utançla ona baktım.
"Senlik bir şey yok, kendine yüklenme. Sonuçta bilmiyordun. Tabii bunlar yazdıklarını normalleştirmiyor ama."
Yazdıklarım zihnimde tur atıp bir bir yüzüme çarparken gözlerimi kaçırdım.
"Yine de eğer kendini iyi hissettirecekse bana yardımcı olabilirsin?"
Merakla ona baktım ne konuda yardımcı olacağımı öğrenmek için.
"Geçmişimi kaybetmem senin yüzünden değildi ama hatırlamam senin sayende olabilir. Bana geçmişimi hatırlamamda yardım eder misin Yağmur Deva Uysal?"
Gözlerine bakarken başımı olumlu anlamda salladım. Sana her konuda seve seve yardımcı olurum bal porsuğum.
"Ne zaman istersen yardımcı olurum her konuda."
"Şu an soyadınla çok uyumlu birisin oysa mesajlarda hiç öyle değildin. Şu an aynı kişinin karşımda olduğuna emin miyiz?"
Mesajlaşırken haddinden fazla çirkefleştiğim aklıma gelince utançla bakışlarımı kaçırdım.
Ne oldu Yağmur Deva? Mesajlarda panter kesiliyordun şimdi süt dökmüş kediye döndün? Esip gürlesene hadi yine.
Güldüğünü duyunca bakışlarım gülüşüne kaydı. Gülüşü hoşuma gittiği için istemsizce gülümseyerek gözlerine baktığımda dudaklarıma baktığını fark etmemle yutkundum.
Dip dibe oturuyoruz, eli çenemde, gözü dudaklarımda.
Bakışlarım yeniden dudaklarına kayarken yutkundum.
***
Ay ay nasıl buldunuz bölümü?
Sizce yeni bölümde bizi neler bekliyor tahmini olan var mı?
Profilimden diğer kurgularıma da göz atmayı unutmayın :33
Beni diğer sosyal medya hesaplarımda da takip etmek isterseniz şu şekilde;
tiktok/instagram: asraninzihni
twitter/inkspired/wattpad/cizgistudio/kitappad: perdidoentisara
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |