58. Bölüm

~55. Bölüm : Kırık Hayaller ~

Petek Ayla
petekayla

 

Hadi sen git yağmur bastırmadan
Ben sonra gelirim...
Hadi sen git, beni yalnız bırak
Bu akşam iyi değilim

Atilla İlhan

***

Biz evlendik, demişti Sarp herkesin gözü önünde Feyza’nın elini tutarak. Saklayacağı, gizleyeceği bir şey yoktu Feyza artık karısıydı ve herkes kabul etmeliydi gerçeği. Kimsenin eşine söz söylemesine izin veremezdi. Annesi kendince haklı olabilirdi, nitekim ona haber bile vermeden gidip evlenmişlerdi ama Feyza değil, kendi istemişti böyle olmasını. Tabii Nermin Hanım’a bunu anlatamıyor, anlatamadığı gibi de onun söylenmelerine maruz kalıyordu.

Oğlunun Feyza ile evleneceğini kabul etmişti yaşlı kadın lakin kendini yok sayarak gidip kafalarına göre nikâh kıymalarına sahiden kırılmıştı. Bir ana olarak oğlunun mürvetini görmek hakkı değil miydi? Ama tabii Feyza Hanım girmişti Sarp’ın kafasına, zaten çalgı çengi istemiyordu bir de gidip kendi kendine evlenmiş, istediğini yapmıştı. Şimdiden böyle ise yakında gerçekten koparırdı oğlunu kendinden. Tüm bunların olacağını bildiğinden karşı çıkmıştı ya o kıza ama elden ne gelirdi evlenmişlerdi. İş işten çoktan geçmişti de, gelinine pabuç bırakacak değildi. İzin veremezdi öylece oğlunu avucunun içine almasına.

Nermin Hanım cephesinde olaylar böyle iken Ataman ailesi de ondan farksız değildi. Kızlarının kimsesiz gibi evlenmesini asla kabul edemiyorlardı. Nermin Hanım, Sarp’a kükreyip dururken Ethem Bey, Feyza’ya bir güzel fırça çekmiş, sen ne yaptığının farkında mısın, diye bağırıp durmuştu. Beni, babanı yok sayarak nasıl gidip bu adamla evlenirsin gibi bir ton şey söylerken damadını işaret etmiş, Fulya Hanım ondan geri durmayarak Nermin Hanım’la ağız dalaşına girmişti. Sedat içten içe kardeşine kızsa da, onun üstüne gitmek yerine aileleri yatıştırmak için çabalamış, Meryem ise kocasına destek olmuştu. Bir halt ettiklerini, artık işin geri dönüşü olmadığını, durumu kabul etmeleri gerektiğini söyleyerek ilk başta annesini sonra Ethem Bey’i yumuşatmaya çalışmıştı Sedat. Caner’le, Asu’nun müdahalesiyle de tansiyonun biraz daha düşmüş, sonunda olay tatlıya bağlanmasa da en azından ateşkes ilan edilmişti.

Feyza ve Sarp resmi nikâhla evlenmiş olsalar da henüz imam nikâhları kıyılmamıştı ve Nermin Hanım bu durumu öylece es geçemezdi. İnancı gereği imam nikâhı kıyılmadan oğlunun evliliğini geçersiz sayardı. Tabii Sedat için de durum öyleydi. Sarp imam nikâhının şart olduğunu bildiğinden ve annesinin gönlünü almak istediğinden hemen o işi de halletmişti. Feyza ise elbette kırmamıştı onları çünkü kendi de biliyordu imam nikâhı olmadan kimse evlenmiş gözüyle bakmayacaktı kocasıyla kendine. O günün, ertesi günü nikâhı kıymak için eve din görevlisi geldiğinde Feyza ve Sarp yan yana oturup bir de bu şekilde nikâhlarının kıyılmasına izin verdiler. Kısa süre içinde her şey âdetine uygun olarak olup bittiğinde artık sahiden evlendiklerini kabul etti Akkaya ailesi. Öyle ki, Feyza için iki günde Sarp’ın odasını yeniden dekore ettiler.

Feyza’nın artık karşı evde kalması münasip olmazdı. Evlendiklerini bütün mahalle duymuşken kimsenin ağzına laf veremezdi Nermin Hanım. Zaten öyle oğlu düğünsüz, derneksiz evlendiği için ortalık kaynıyordu. Feyza hamile miydi? Ondan mı apar topar olup bittiye getirmişlerdi nikâhı? Yoksa kızın ailesinin rızası olmadığı için mi Sarp, Feyza’yla gidip gidip gizli gizli nikâh kıymıştı? Meryem herkese ağzının payını vermeye çalışırken bir yandan evdeki sorunlarla uğraşıyordu. Evdeki oda sayısı belliydi, Sarp’la aynı odayı paylaşan Cem şimdi Zeynep’in odasına geçecekti. Her ne kadar çocukları bu konuda itiraz etse de yapabileceği bir şey yoktu. Feyza ve Sarp evliydi, onların ayrı bir odası olmalıydı. Uygun bir dille çocuklarına açıklamalar yapsa da iki kardeş annelerini anlamıyordu bir türlü. Aynı odayı paylaşmamak konusunda ısrarcılardı. Hadi onlar küçüktü ya Çiçek? Söze gelince koskoca kız olmuştu o niye durumu anlamıyordu? Tamam, yeğenleriyle aynı odada kalmak zorunda olması sinirlerini bozuyordu da idare etmeliydi azıcık. Feyza ve Sarp geçici bir süre için burada kalacaklardı, onlar ayrı eve çıkınca Çiçek’te abisinin odasına geçerdi.

Tüm olumsuzluklara rağmen Feyza’nın eve taşınmasına yardımcı olan en çok Meryem oldu. Sarp’la odayı yeni baştan dekore ederken eskiyen kıyafet dolabıyla, komodini kaldırıp kilere koydu. Tabii Cem’in eşyalarını da öyle. Diğer oda küçüktü, bir yatak daha sığmazdı o yüzden Sedat çocuklar için yeni yaptığı ranzayı getirdi. Çocuk odası da yeni baştan düzenlenirken yatak odası seçimini karısına bıraktı Sarp. Dükkândaki mobilyalar olmak zorunda değildi, eğer Feyza isterse mağazadan da temin edebilirlerdi yatak odası takımını. Genç kadın buna gerek görmedi fakat. Koskoca dükkânda Sedat’la, Sarp’ın elinden mobilya konusunda her türlü iş gelirken başka mağazadan yatak odası takımı seçmeye ne gerek vardı? Ayrıca taşınırken eşya götürmek zor olacaktı. Zaten Asu beyaz eşyalarla, televizyonu kendine verme konusunda ısrarcıydı. Daha bir yıl kullanılmamış eşyalar niye çöpe gitsindi? Kendi Caner’e taşınacaktı, ev satılacaktı. Eşyaları da Feyza çeyiz olarak yeni evine götürsündü hem kuzeni çeyiz çıkarmadı diye laf eden mahalleliye kapak olurdu bu.

Eğer Asuman gibi bir kuzeni olmasaydı işi bu kadar kolay olur muydu, emin değildi Feyza. Evdeki eşyaları kendine hediye ederek büyük bir masraftan kurtarmıştı kendini. Tabii onları nereye koyacağı konusunda henüz bir fikri yoktu. Ev sahibi yavaş yavaş evi boşaltmalarını istiyordu çünkü. O konuyu ise Sedat halledeceğini söyledi, satılık evdeki eşyaları dükkânın deposuna koyarlardı iş olup biterdi de o evi de boşaltmak o kadar kolay olmayacaktı. İki evi birden düzene sokmak cidden büyük işti.

Sarp’ı da, Sedat’ı da daha fazla yormak istemediği için dükkândaki hazır yatak odası takımlarından içine en çok sineni seçti genç kadın. Beyaz’la, krem karışımı yatak odasının iki komodini, çift kişilik aynalı dolabı vardı da Sarp takıma uygun aynalı şifonyer de yapabileceğini dile getirdi ama karısı istemedi. Taşınacakları zaman şifonyere yer açarlardı, fazla eşya ile yeni eve gitmek harbiden yorucu olurdu çünkü.

Bir hafta içinde düzenlemeler bittiğinde Akkaya gelini olarak karşı eve taşınmak üzere eşyalarını topluyordu Feyza. Sarp işten dönünce karşı eve onun karısı olarak yerleşecekti bu akşam. İçinde karmakarışık hisler kol geziyordu. Duygularını doğru analiz edemeyecek kadar yorgundu galiba. Evlendiği için mutluydu mutlu olmasına da, karşı eve taşınınca bir şeylerin bozulmasından endişe ediyordu. O eve taşınmaya evet, diyerek iyi yapmamıştı, hissediyordu Sarp’la arasını bozacaktı Akkaya evinin atmosferi. O kalabalıkta belki de o tutkulu aşkları eriyip gidecekti. Keşke ev bulmadan bu taşınma işine girişmeseydi.

“Şimdi sen ciddi ciddi gidiyor musun?”

Katladığı tişörtünü yatağın üzerindeki valize koymasının ardından kuzenine döndü Feyza. İkisinin de içi buruktu, aylar boyunca birlikte yaşamışlardı, öyle güzel anılar biriktirmişlerdi ki, daha da yakınlaşmışlardı sanki. Uzun gecelerde kahve eşliğinde ettikleri sohbetler, öğleye kadar süren kahvaltıları, kız kıza izledikleri filmler… Kuzenden öte kardeş olduklarını şu evde yeniden anlamışlardı ve şimdi farklı hayatlar da yürümek üzere adım atıyorlardı.

“Başka bir şehre gitmiyorum Asuman, karşı eve taşınıyorum.”

“Olsun,” diyerek omuzlarını silkti Asu, Feyza’ya o kadar çok alışmıştı ki, şimdi onun gidişi istemeden üzüyordu kendini. “Beraber yaşamak gibi olmayacak… Yine de sevdiğin adamla evlendiğin için mutluyum.”

“Darısı başına. Sen Caner’e bir taşın da, o da sana çok geçmeden evlilik teklifi eder.”

“Hiç sanmıyorum. Hem bizim daha zamana ihtiyacımız var. Annemle babam da tam kabul etmiş değiller durumu.”

“Yine de benimkiler kadar zorluk çıkarmıyorlar sana. Gör bak kısa süre içinde Caner’i kabul edecekler.”

“Neyse sen beni boş ver, Sarp’la mutlu olmaya bak. Hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin sizi üzmesine izin verme. Seni Sarp’a emanet ettiğim için gerçekten içim rahat.”

Burukça gülümsedi Feyza, kuzeni ile sımsıkı kucaklaşırken gözlerini kapadı. Bu bir veda değildi, sonuçta uzaklara gitmiyordu ikisi de. Asu, Caner’e taşınsa bile yine aralarında sadece bir sokak kadar mesafe olacaktı.

“Siz de çok mutlu olacaksınız, inan bana.”

“Umarım,” demekle yetindi genç kadın sonra kendini toplayarak geri çekilip nemli gözlerini sildi. “Hadi hadi şu eşyaları toplayalım. Sarp gelmek üzeredir.”

Asuman’a hak vererek yeniden eşyalarını toplamaya girişti Feyza. Eşyaların toplanması bir saati aldığında hiçbir yere sığmayan kitapları geldi aklına ve bencillik yaptığını fark etti. Hepsini defalarca okumuştu, şimdi de kitaplarını oradan oraya sürüklemek yerine kütüphaneye bağışta bulunmak daha iyi bir fikir değil miydi? Keşke bu kadar geç gelmeseydi aklına bağış yapmak ama olsun geçte olsa kitaplarını halka bağışlama kararı aldı. Bir, iki gün dursundu evde, sonra gidip onları da hallederdi.

Akşam ezanının okunurken Sarp geldi, karısını ve onun eşyalarını alarak kendi evinin kapısını çaldı. Artık misafiri değil, eşi olarak kapı eşiğinden adım atacaktı Feyza. Böyle düşünmek muazzam bir şekilde mutlu ediyordu kendini. Kapı Meryem tarafından açıldığında Feyza’ya hoş geldin, diyerek sıkı sıkı sarıldı genç kadın. Sonunda o da hayallerindeki eltiye kavuşmuştu. İçeri girerken çekimserdi aslında Feyza, gelin olduğunu kabul edememişti galiba. Çiçek, içinden geleni yaparak yengesi gibi sıkı sıkı sarıldı hocasına. Kafasını karıştıran bir durum vardı ama. Şimdi Feyza’ya, hocam mı diyecekti yoksa yenge mi? Yine de yanlış anlaşılmak istemediğinden ağzının alıştığı şekilde hitap etti genç kadına.

“Hoş geldiniz hocam.”

“Yenge,” dedi Sarp gülümseyerek. Feyza’nın itiraz etmeyeceğini bildiği gibi Çiçek’in sizi bizi kaldırmasını istiyordu. Okulda yine hocam demesi uygun olurdu da, kardeşinin evde Meryem gibi görmesini istiyordu eşini.

“Öyle değil mi Feyza’m?”

“Öyle tabii. Artık sizi bizi kaldıralım Çiçek.”

“Yani size yenge diyebilir miyim şimdi?”

“Ablayı tercih ederim. Sarp abinse ben de ablan olmak isterim.”

“Hadi,” diyerek eltisini içeri doğru yönlendirdi Meryem. “Yemekler hazır, soğumasın.”

Onun yönlendirmesi ile hep birlikte salona doğru adımladıklarında odanın girişinde ayakta kendilerini bekleyen Nermin Hanım’ı gördüler. Ne beklediği açıktı, Feyza bunu bildiğinden âdetine uygun olarak yapması gerekeni yaparak yaklaşıp kayınvalidesinin elini öptü, başına koydu. Her şeyi bir kenara bırakıp kocasıyla mutlu bir yuva kurmak için böyle bir adım atması gerekiyorsa gocunmadan atardı. Sonuçta Sarp’ta babasına her şeye rağmen el uzatmıştı.

“Hoş geldin kızım.”

“Hoş bulduk,” derken duraksadı Feyza, yaşlı kadın anne demesini bekliyordu fakat dili bunun için hemen dönmezdi. Yine de zorladı kendini. “Nermin anne,” diyebildi en sonunda.

Yepyeni bir başlangıçtı bu, kalabalık ailesi Feyza’nın gelişi ile tamamlanmıştı. Şimdi şu eski ev daha da renklenecekti. Böyle düşünse de hâlâ bir hayal dünyasında yaşadığını anlamıyordu Sarp. Her şeyin güllük gülüstanlık olacağını sanıyordu da, aylar sonra acı gerçeklerle yüzleşecekti.

Güzel bir masa kurmuştu Meryem, maharetini konuşturarak leziz yemeklerle donatmıştı sofrayı. Hep birlikte yemek yemelerinin ardından tatlıya da geçildi. Binevi aile arasında Sarp’la, Feyza’nın evliliğini kutluyorlardı da ortada pasta yerine künefe vardı. Künefe fikri Sarp’tan çıkmıştı aslında. Karısının evine yerleştiği gece de tabii ki ziyafet çekecekti ailesine. O akşam ondan mutlusu yoktu. Resmi nikâhlı karısı olarak gelmişti Feyza evine. Gerçek anlamda mutluluktan havalara uçuyordu. En büyük hayali gerçek olmuştu daha ne isterdi hayattan?

Herkes o gece erkenden çekildi yataklarına. Yeni evli çifte rahatlık vermekti amaçları. Feyza her ne kadar yabancı gibi hissetse de artık evinin burası olduğunu biliyordu. En kısa zamanda Sarp’la evine çıkacaktı da, o süre içeresinde Akkaya ailesiyle aynı çatı altında yaşamaya alışmalıydı zor olsa da. Kocası duşa girdiğinde kendi ise odaya geçti. Kıyafetlerini henüz yerleştirememişti, işe ilk oradan başlasa iyi olurdu. Yerdeki valizi açıp kıyafetlerini karıştırırken ellerine kızlarla aldığı fantezi iç çamaşırları dolandı. Ne kadar hevesleydi o kıyafetleri alırken ama şimdi giyemezdi. Kendi evlerine yerleşmeden Sarp’la özel geceler geçirmek planları arasında yoktu. Biri görür mü, hissi olmadan kocasıyla romantizm yaşamak istiyordu ve bu evin çatısı altında pek mümkün değildi o işler. O yüzden o kıyafetleri elleriyle itikleyip daha uygun pijamalarını aradı. Kısa kollu beyaz geceliğini bulduğunda ise kararsız kaldı. Açık değildi, bir dekoltesi yoktu. Gece yatmak için giyilen normal bir gecelikti. Bunu giyebilirdi, öyle de yaptı. Üzerindeki kıyafetleri çıkartıp geceliği üzerine geçirdi. Toplu saçlarını açıp aynada kendine baktı bir an için. Sarp kocasıydı artık evlenmelerinin üzerinden neredeyse iki hafta geçmesine rağmen evli olduğu gerçeğine şaşırmakla birlikte, heyecanlanıyordu. O yüzden anlamsızca sırıtıp duruyordu.

Genç adam banyodan çıkıp odaya geçtiğinde karısının beline sarıldı. Rahat bir eşofman altı ile siyah, kısa kollu bir atlet geçirmişti üzerine. Islak kumral saçlarından ise su damlaları damlıyordu. Feyza kollarının arasında iken birlikte aynaya bakıyorlar, masum masum tebessüm ediyorlardı. Evli olduklarına bir türlü inanamıyorlardı. Kendilerine aitti bu oda. Sadece ikisinindi. Birlikte kuracakları dünyanın başlangıç noktasıydı.

“Sen buradasın, evimde, odamızdasın… Bu gerçek. Hem de yaşadığım en güzel gerçek Feyza’m.”

“Bir türlü inanamıyorum biliyor musun? Biz evlendik Sarp. Karı koca olduk.”

“İşte sırf bu anı yaşamak için on yıl bekledim. Gerekirse bir on yıl daha beklerdim.”

Kulağına fısıldıyordu Sarp sözcükleri, sesi, nefesi fazlasıyla tahrik ediciydi. Her ne kadar sevişmek gibi bir niyeti olmasa da kocasına şimdiden yeniliyordu Feyza. Genç adam boynuna ufak ufak öpücükler bırakırken kendini toplamak için gayret etmek yerine başını yana eğip ona daha çok izin verdi. Elleri karnında kenetli, dudakları boynunu seviyordu ki “Ama,” diyebildi aklı devre dışı kalmadan hemen önce. Kocasına doğru döndüğünde ellerini kaslı göğsüne yerleştirdi. Kehribar gözlere aşkla bakarken Sarp’ın bir gerçeği unutmamasını istiyordu.

“Yalnızca bir süre için buradayız biliyorsun. Şu bir hafta geçsin, ortalık biraz durulsun ev bakmaya başlayalım olur mu?”

“Merak etme en kısa zamanda tutacağız evimizi de, bu gecenin tadını mı çıkarsak önce?”

“Bir gören olur Sarp.”

“Yeni evli çiftin kapısına gelinmeyeceğini herkes bilir.”

“Yine de sadece sarılıp uyumak daha iyi bir fikir,” diyerek kocasından ayrılıp yatağa oturdu Feyza. Örtüyü açtığında ise Sarp’a baktı. Sahiden tek isteği kocasıyla birlikte uyumaktı. Sonuçta daha önce hiç yapmamışlardı bunu ve şimdi hep hayalini kurduğu gibi Sarp’ın göğsünde huzurlu bir uykuya dalmayı arzuluyordu.

“Geliyor musun?”

Ailesinden çekindiğinden olsa gerek karısı sevişmek istemiyordu. Israr edecek değildi ya Sarp, alışma süresi tanımalıydı ona. Hem Feyza’yla uyumak eşsiz bir gece yaşamak için yeterliydi. Yatağa girdiğinde uzanıp genç kadını kendine çekti. Başını kocasının göğsüne yasladı Feyza, şefkat kokan eller saçlarında gezerken mutluydu. Defalarca öpüşüp sevişmiş olsalar da şimdi karı koca olarak aynı yatakta uyumanın tadı bir başkaydı. Kalbi engin denizlerin huzurlu melodisini taklit ederek atıyordu ve aynı sesi Sarp’ın yüreğinden geldiğini de duyuyordu. İnce örtüyü üstlerine çekti genç adam. Karısını kollarıyla sardı, başına öpücükler kondurdu.

“Feyza”

“Hm?”

“Önümüzde böyle sarılıp uyuyabileceğimiz yıllar var biliyorsun demi?”

“Biliyorum tabii.”

“İşte olur da kavga edersek, tartışırsak, istemeden de olsa birbirimizi üzersek yataklarımızı hiç ayırmayalım olur mu? Her ne olursa olsun her gece ama her gece aynı yastığa birlikte baş koyalım.”

Başını kaldırıp kocasıyla göz teması kurdu genç kadın. Sarp’ın yanağına ufak bir öpücük kondurup gülümsedi. “Senin kadar ben de bekledim ve şimdi tam sana kavuşmuşken nasıl senden ayrı uyumayı düşünebilirim? Ama sen benden ayrı uyumak istersen bilemem.”

“Asla. Ne kadar ömrüm var bilmiyorum ama kalan ömrümün tek bir gününde bile sensiz uyumak haram olsun bana.”

“Rolümü çalıyorsun edebiyatçı olan benim.”

“Sen edebiyat öğretmeni olabilirsin sevgilim ama aşkından şair olan da benim.”

“İşte buna itiraz edemem sanırım.”

“O zaman izin ver de, aşkından şair olan adam bir ufak buse kondursun dudaklarına.”

“Senin derdin şimdi anlaşıldı. Demek beni öpmek için kıvranıyorsun bu kadar?”

“Sadece aşkımın büyüklüğünü anlatarak seni öpmek istiyorum karıcım.”

“Bir ufak öpücük ama gerçekten biri gelecek diye korkuyorum Sarp.”

“Yahu karım değil misin? Öperim de, severim de kime ne?”

“Yine de…”

Feyza’nın konuşmasına izin vermeden dudaklarını öptü genç adam. Dediği gibi ufak ama etkileyici bir öpücük kondurdu karısının dudaklarına. Karısı bile olsa onun rızası olmadan devam etmezdi tabii ki.

“Bak gördün mü, kimse gelmedi. O yüzden bir öpücük daha almak istiyorum izninle.”

Anlaşılan Sarp rahat durmayacaktı kendinin de karşı koymaya mecali olmadığından kocasına izin verdi Feyza. Genç adam yeniden dudaklarına kapanınca öpücüğü devam ettiren kendi oldu. Karısının yönlendirmesiyle cesaret buldu genç adam. Feyza’nın üzerinde yer aldığında dudakları ayrıldı. Gözlerine emin olmak ister gibi baktı. Feyza ise hâlâ kararsız olsa da, kehribar bakışların büyüsüne kapılıp başını kaldırarak kapandı kocasının dudaklarına Sarp başını geri yastığa yatırdığında ise boynunda dudaklarını gezdirdi. Öpücüklerin ve dudaklarından dökülen belli belirsiz iniltiler birbirine karışırken kapının tıktıklanmasıyla yaşadıkları ateşli an yarım kaldı fakat.

“Amca girebilir miyim?”

Gece gece ne istiyordu Zeyno? İçinden yeğenine saydırarak dudaklarını karısının boynundan çekip boş bakışlarla kapıya baktı Sarp. Feyza ise hızla toparlanıp yatakta oturur pozisyona geldi. İyi ki kapıyı kilitlemeyi akıl etmişlerdi de Zeynep pat diye girmemişti odaya. Yoksa herkese rezil olurlardı. Demişti ama kocasına biri gelebilir diye de, kendi de hormonlarına hâkim olamamıştı.

“Kapıyı açsan iyi olur.”

“Gitsin ne istiyorsa anasına babasına söylesin. Bizi niye rahatsız ediyor?”

“Sarp”

“Ne?”

“Belki çocuk sana bir şey diyecek.”

İç geçirdi genç adam, zaten Feyza ile arasına girmeyen bir Zeynep kalmıştı, o da olmuştu en sonunda. Ayağa kalkıp kapıyı açtığında çatık kaşlar ile baktı yeğenine.

“Ne var Zeyno?”

“Feyza öğretmenime iyi geceler demek istiyorum.”

Küçük kızın sesini duyunca gülümsedi Feyza, nasıl da masum bir isteğini dile getirmişti ama. “Gel Zeynep,” diyerek onu içeri çağırdığında Zeynep koşarak içeri girip boynuna atıldı. Yanaklarını öpücükler kondururken ne kadar mutlu olduğunu da kendince anlatmaya çalıştı.

“Biliyor musun Feyza öğretmenim, artık bizimle yaşayacağın için çok mutluyum. İyi ki amcam seninle evlendi! İyi ki!”

“Ben de sizinle olduğum için çok mutluyum Zeynep.”

“Okula gidince bütün arkadaşlarıma söyleyeceğim. Benim artık Feyza öğretmenim var, diyeceğim. O, büyük ablaların, abilerin öğretmeni ama bana da hep derslerimde yardım ediyor, diyeceğim.”

“Ben hepinizin öğretmeniyim ama şimdi doğru odana. Saat geç oldu, uyuman lazım.”

“Zeyno,” diyerek açık kapının pervazında durdu Meryem. Sarp’ın pek yumuşak olmayan bakışlarını görmesi her şeyi anlaması için yeterliydi. Anlaşılan özel bir anı bozmuştu kızı. İlk geceden beri tutturmuştu Feyza öğretmenime gideceğim, diye. Meryem ne kadar hayır, dese inat etmişti. Sonra da uyuyor numarası yaparak kandırmıştı kendini anlaşılan. Zira kızının uyuduğuna inanarak odasına geçmiş fakat çocuklarını kontrol etmeye kalktığında kızının yatakta olmadığını görmüştü. Soluğa da burada almıştı işte.

“Ben sana amcanla, Feyza’yı rahatsız etmek yok demedim mi?”

“Ama anne…”

“Önemli değil Meryem abla. Zeynep bize iyi geceler demek istemiş, kızma.”

“Feyza gerçekten kusura bakmayın,” diyerek bir onda bir Sarp’ta gezdiriyordu genç kadın bakışlarını. İlk gece kızının ikisini de rahatsız etmesi hoş değildi.

“Ben görmeden gelmiş.”

“Hadi bakalım fındık kurdu,” dedi Sarp daha da mevzuyu uzatmamak için. “Annenin önüne düşüyorsun ve doğru yatağına gidiyorsun.”

Omuzlarını düşürerek amcasının dediğini yaptı küçük kız. Annesiyle birlikte odadan çıktı. Meryem ise tekrardan kızı adına özür diledi. Sarp önemli değil, dedi yengesine ama en kısa zamanda ev mevzusunu halletmesi gerektiğini bir kez daha anlamış oldu. Gecenin devamında ise en başta planladıkları gibi karısına sarılıp uyudu yalnızca.

***

Günler günleri, haftalar haftaları kovalayıp durdu. Sarp’ın akrabalarıyla birlikte Ahu Hanım’la, Asaf Bey de gitti. Asu ise Caner’e taşındı. Ailesi durumu biliyordu, Caner’i kabul etmeleri zaman alsa da bir şekilde yeniden onlara kendini sevdirdi genç adam ve sonunda aklına koyduğunu yaparak sevgilisini yanına almayı başardı. Genç kadının Caner’e taşınmasının ardından ev satıldı. Eşyalar ise Sedat’ın dediği gibi yaparak dükkândaki depoya götürüldü. Hiçbirine dokunmadı Asu, Caner’in evinde fazlasıyla eşya vardı bir de daha başka eşyalar taşıyarak alan işgal etmek istemiyordu. Onlar bir düzen oturtmaya çalışırken Sarp’la, Feyza oldukları yerde sayıyordu.

Temmuzun sonlarına gelmiş olmalarına rağmen henüz ev bulamamıştı yeni evli çift. İşin aslı daha bakmaya bile başlamamışlardı. Hep bir mani çıkmıştı önlerine. Yaz mevsimi olduğundan Sarp yorgun bir şekilde geliyordu eve. Evlenen çok olunca mobilya siparişleri de yoğun oluyordu. Her ne kadar karısıyla birlikte vakit geçirmek istese de dükkânda işler bir türlü bitmek bilmiyordu. Öyle ki, geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalıyordu abisiyle. Feyza ise günden güne durumlardan hoşlanmamaya başlıyordu. Biliyordu, kocasının işleri yoğundu bu aralar ancak yeni evlenmişlerdi ve hayallerinde her şey daha farklıydı. Belki yaz tatili olmasa böyle düşünmezdi, okula gidip gelmek can sıkıntısını biraz olsun geçirirdi ama şimdi bütün gün evde oturup Sarp’ı beklemek pek hoş değildi. Ayrıca bitmeyen ev işlerini de yok saymak olmazdı.

Her pazartesi temizlik kuralı olduğunu bilmiyordu mesela Feyza. İş yapmaktan gocunmuyordu, iki toz alıyor diye bez eline yapışmazdı ancak kendi düzenini kurmak yerine, kurulu bir düzene ayak uydurmak zorunda kalıyordu. Sabahın erken saatlerinde başlayan curcunanın akşama kadar devam etmesi de keyfini kaçırıyordu. Kimseden şikâyeti yoktu lakin ev kalabalıktı ve bu kalabalık yorucuydu. Herkesin derdinin ayrı olmasıyla birlikte eve gelen giden de bitmiyordu. Mutlaka birileri kahve içmeye diye gelip saatler boyunca oturuyor, dedikodu üstüne dedikodu yapıyordu. Hadi odasına geçerek misafirlerden kaçmanın bir yolunu buluyordu da, Sarp’la baş başa tek bir özel an bile yaşamıyordu. Dışarı çıkacak olsalar aile üyelerine tek tek haber vermek zorunda kalıyorlardı. O da yetmiyormuş gibi Cem’le, Zeyno biz de gelebilir miyiz, diye diretiyorlardı. Çocukların kalplerini kıracak değildi Feyza ancak kocasıyla kendi düzenini kuramadığı için mutsuzdu. Akkayaların evine gelmeyi kabul ederek hata yapmıştı, her geçen gün daha iyi anlıyordu bunu.

Sarp ise garip bir şekilde görmüyordu karısının memnuniyetsizliğini. Onu canından bile çok sevmesine rağmen ne yazık ki abisi gibi işlere kaptırmıştı kendini. Şimdi anlıyordu Sedat’ı, yuva kurmak harbiden zor işti. Üstelik aile babası olmaya çalışmak daha zordu. Masrafları vardı, olacaktı o yüzden eline ne kadar çok para geçerse o kadar iyiydi. Feyza’yla ayrı eve çıkacaktı çıkmasına ancak öncesinde para biriktirmeliydi. Kendine bile itiraf edemese belki de durumu el vermediğinden erteliyordu ev işini. İşten dönünce Feyza kendiyle konuşmaya çalışsa da, karısını sevgi sözlerine boğarak geçiştiriyordu onu. Fakat aslında geçiştirdiğinin de farkında değildi. Gerçekleri görmeden hayal dünyasında yaşamaya devam ediyordu. Her gün eve gidince Feyza’nın kendini karşılaması, özlemle onu kucaklaması devamında sarılıp uyumaları yetiyordu kendini mutlu etmeye. Elbette onunla vakitler geçirip her anını dolu dolu yaşamak isterdi de, işler malumdu. Yaz bitmeden geçmeyecekti dükkândaki yoğunluk.

Gözü yükseklerde olan bir kadın değildi aslında Feyza. Kocasının yanında olması yetiyordu ancak… Ancak hayalleri daha farklıydı işte. En azından bir balayına çıkamazlar mıydı? Hadi ev işini halledememişlerdi ama azıcık baş başa kalmak için güzel bir tatil yapamazlar mıydı? Hiçbir şey yaşayamamıştı Sarp’la, o düşledikleri dünyayı kuramamışlardı bir türlü ve böyle giderse kuramayacaklardı da.

Mahalledeki herkes Feyza’yı çekiştirmeye devam ederken bu kez onlara hak vermiyor değildi genç kadın. Belki de dedikleri gibi aç gözlülük yapıp görmemiş gibi kocasından her şeyin en lüksünü istese kıymeti olurdu. Öyle kendi kendine evlendiği için Sarp’ın davranışları değişmişti. Onun aşkını sorgulamak ya da o büyük sevgisinin evlenince hemen bittiğini düşünmek istemiyordu. Evlendiler, diye herkesin yaptığı gibi ne de olsa artık karım yanımda, diye düşünmezdi kocası. O farklıydı. Sevdiği adam bütün erkeklerden farklıydı, öyle olmasa bekler miydi onca yıl? Her ne kadar böyle düşünmek istese de, Sarp’la doğru dürüst iki kelime konuşamamak içini acıtıyordu. Niye kendini geçiştiriyordu Sarp? Niye dinlemiyordu? Bazı şeyleri yapamadığını, yapamayacağını neden görmüyordu? Böyle olmamalıydı, evlenmelerinin üzerinden henüz bir ay geçmişken şimdiden bu denli kendi için sorunlar yaşamamalıydı. Hatta hiçbir zaman yaşamamalıydı. Evlendiği adam Sarp’tı çünkü. Başka biri değil.

Kendini görüyordu Meryem, Feyza’da. Günden güne Sarp, Sedat, Feyza kendi gibi davranmaya başlıyordu. Dünya tersine dönmüştü sanki. Sedat hiç olmadığı kadar ilgili bir baba ve koca olmayı öğrenirken Sarp abisinin davranışlarını sergiliyordu. Feyza’yı yalnızca öpüp koklamakla olmazdı evlilik işleri. Otuz yaşına gelmiş bir adam olsa da Sarp, evlilik işinde daha toydu ve birinin ona yol göstermesine ihtiyacı vardı ki, o işi yenge olarak kendi üstlendi. Sarp’la, Feyza’nın biraz yalnız kalması gerekiyordu. Feyza haklıydı, evlenir evlenmez gelip kocasının ailesiyle birlikte yaşamaya başlamış, kocasıyla hiçbir şey yaşayamamıştı. Kendi de bu işe el atmakta kararlıydı. O yüzden herkesin uyuduğu, Feyza’nın, Asu’yla kız kıza takıldığı bir akşam Sarp’ı karşısına alıp konuştu. Bir abla edasıyla nasihatler verdi ona. Sarp’ın nasıl sevdiğini biliyordu ama o büyük sevgisine rağmen bocalaması da normaldi. Bazı şeyleri zamanla öğrenecekti.

“Sarp bak sen bu kızla gidip evlendin, sonra aldın bu eve getirdin. Şimdi öylece bizim düzenimize uyum sağlamasını bekliyorsun da, o iş olmaz. Kendi düzenini kurmak istiyor Feyza, haklı. Seninle evlendi, bizimle değil. Sen hiç ev baktın mı?”

“Bakmadım,” derken başını yere eğdi, gözlerini kaçırdı Sarp. Feyza’yı ihmal ediyor olamazdı, karısı için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışırken ciddi ciddi hayatından memnun değil miydi Feyza? Yengesinin böyle konuşmasına kırılmıştı. Ne kadar mutsuzdu ki Feyza, Meryem bile fark etmişti lakin iğneyi kendine batırmak yerine karısına karşı kırgınlık duyuyordu. Tazecik bir evlilikleri varken Feyza’nın mutsuz olması zoruna gidiyordu.

“E ne bekliyorsun? Bir hafta dedin, bir ay geçti.”

“Fırsatım olmadı yenge.”

“Fırsatın olmadı? Sarp bak bu işler böyle olmaz. Yarın tut Feyza’nın elini, gidin emlakçıya falan sorun. Antakya’da evler tükenmedi ya.”

Başını sallamakla yetindi Sarp sonra iyi geceler, diyerek odasına çıktı. Yatağa oturup telefonuna eline aldı. Nerede kalmıştı Feyza? Asu’yla birlikte olduğunu biliyordu da, yine de saat on ikiyi geçiyordu. Onu aramak üzere telefonda parmaklarını gezdirdi ancak Feyza çok geçmeden Feyza odaya girdi. Kocasının bakışlarını görünce dudaklarını dişledi. Sahiden gecikmişti.

“Sen uyumadın mı?”

“Seni bekledim. Nasıl geçti Asu’yla?”

“Her zaman ki gibi,” diyerek omuz silkip kocasının yanına oturdu genç kadın. Sarp’ın ellerini tuttuğunda ılımlı yaklaşmaya çalıştı. “Caner sana söyledi mi?”

“Neyi?”

“Asuman'la tatile gideceklerini?”

“Tatile mi gidiyorlarmış? Haberim yok.”

“Aslında sadece öylesine konuşmuşlar da Asuman bayağı hevesliydi hatta kalacakları yerin bile resmini gösterdi. Antalya’ya gitmeyi düşünüyorlarmış. Şehirden uzak bir sahil kasabasına.”

“Sen niye bu kadar bozuldun buna?”

“Hiç,” diyerek omuzlarını silkti Feyza ama yüzünün düşmesine engel olamadı. Sarp ise çenesine tutup havaya kaldırdı. Göz göze gelince “Feyza,” dedi içli içli.

“Bana söylemek istediğin bir şey var mı?”

“Sarp üstüne gelmek istemiyorum ama… Ama hiçbir şey yaşayamadık biz. Bak Asuman’la, Caner bile tatile gidiyor ama biz olduğumuz yerde sayıyoruz. Ev bile tutamadık daha. Hadi o olmadı, balayına da gidemedik. Yaz tatili, okul yok çalışmıyorum. Yeni evlendiğimiz şu günleri dolu dolu yaşamak varken bu eve tıkılıp kaldık. Şu odda bile rahat yok bize. Yanlış anlama ben yalnızca…”

“Ben seni yanlış anlamam Feyza’m. Şu işlerin yoğunluğu bir geçsin söz veriyorum her ne istiyorsan yapacağız.”

“Ev için de söz vermiştin. Güya iki haftaya çıkacaktık kendi evimize.”

“Bu evde olmaktan bu kadar mı rahatsızsın?”

“Mesele rahatsızlık değil. Sarp biz evlendik ve ikimize bir ait dünya kurmak varken…”

“Hayır, anlamıyorum evli olarak kurmadık mı o dünyayı Feyza? Karı koca olmadık mı? Neresi olursa olsun biz beraber olmak yeter demedik mi? Şimdi ne değişti?”

“Ben de bunu sana soruyorum. Şimdi ne değişti? Evlenmeden önce kurduğumuz hayallere ne oldu? Hani kimse bize karışmayacaktı, hani herkesten kaçıp kendi dünyamızda baş başa yaşayacaktık? Geldiğimiz şu noktaya bak. Ailenle aynı çatı altında yaşıyoruz. Bir gece yemeğe çıkacak olsak herkese tek tek hesap veriyoruz. Kendimize ait hayatımız bile yok!”

“Haksızlık ediyorsun! Bilmem farkında mısın ama herkes seni başının üstüne koyuyor. Yengem, Çiçek, çocuklar hatta abim bile… Annem de öyle. Bugüne kadar kim sana söz söyledi? Bu insanlar sayıp sevdi Feyza. Yalansa yalan, de.”

“Belki de,” dedi genç kadın nemli gözleriyle. Gerçekten kocasının böyle demesine, kendini anlamamasına kırılıyordu ve aklına babasının sözleri geliyordu. Daha da kötüsü, o sözleri elinin tersiyle itemiyordu.

“Belki de Sarp seninle bir aile kuramaz derken babam haklıydı.”

“Baban haklıydı öyle mi?”

Gözyaşları yanaklarını ıslatırken gözlerini kapadı Feyza. Söylediği sözü geri alamazdı. Almak istiyor muydu, onu da bilmiyordu. Sarp ise karısından tokat yemiş gibiydi. Feyza’dan bu cümleyi duymak canını çok yakmıştı. Kırgınlığı öfkesine karışırken ayağa kalktı. Kehribar gözlerindeki duygular yüreğinin nasıl parça parça olduğunu ortaya koyuyordu.

“Madem baban haklıydı niye evlendin?”

“Benim tanıdığım Sarp farklıydı çünkü! Herkesten farklıydı, bambaşka bir adımdı! Lisede tanıdığım o masum çocuğun değişeceğini, beni on yıl bekleyen adamın evlenince, beni görmezden geleceğini bilemedim! Ben sana çok inandım Sarp ama anlıyorum ki inandığım kadar yanılmışım!”

Sözlerinin ardından ayağa kalkıp odadan çıktı Feyza. Kapıyı kapatmasının ardından aşağıya indi. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Koltuğa oturup kimse duymasın diye sessizce ağladı. Sarp ise yatağın üzerindeki örtüyü hışımla yere attı. Alnını ovarken öfkesini yenmeye çalışsa da başarılı olamadı. Evlilik aşkı gerçekten öldürüyor muydu, muammaydı fakat insan ne kadar severse sevsin bazen olmuyordu. Farklı hayatlar bir türlü dikiş tutmuyordu. Salon kapısının pervazından gelinine bakan Nermin Hanım bu evliliğe en başından beri karşı çıkmakta ne kadar haklı olduğunu bir kez daha görüyordu. Hep dediği gibi sahiden de davul dengi dengineydi. Onca yıllık hayat tecrübesi boşa değildi işte. Başından beri oğluna bunu anlatmak için çırpınıp durmuştu ya.

***

Günler birbirini farksız olarak takip etti. Feyza ve Sarp’ın arası düzelmedi bir türlü. Yakınlaşmak yerine anlamsızca uzaklaşıyorlardı birbirlerinden. Sarp sabah işe gidiyor akşamı ise düşünmemek için erkenden uyuyordu. Karısının kendinden uzaklaştığını görmeye tahammülü yoktu. Feyza ise bir adım bekliyordu kocasından. Gönlünü almalı, ufak bir sürpriz yaparak kırdığı kalbini tamir etmeliydi. Tamam, ağır konuşmuştu, babasını işin içine katarak sahiden ayıp etmişti ancak sabrı tükenmişti. İstediği yalnızca kocasıyla yeni bir hayat kurmaktı bunu dile getirdiği için suçluysa, kabul ediyordu suçluydu. Anlamıştı Sarp’ın isteğini. Ayrı eve çıkma işi komple yalandı. Alıştığı hayattan, annesinin dizinin dibinden ayrılmak istemiyor, bu evde hep birlikte mutlu mesut yaşamayı arzuluyordu kocası fakat öyle bir dünya. Sarp’ın ailesini sevip saysa da ömrünün sonuna kadar onlarla yaşayamazdı Feyza. Sarp’ta bunu anlamalıydı. Anlamazsa kendi kaybederdi, işin sonu da iyi görünmüyordu.

Yaşadığı sorunlarla tek başına mücadele ederken dayanamamış, tükürdüğü kalıbı yalayarak babasının kapısını çalmıştı genç kadın. Her ne olursa olsun annesiyle, babası sırtını dönmezdi kendine. Evliliğinde yaşadığı sorunların Sarp’la arasında kalmasını istese de ilk kez kendini annesine dert yanacak kadar çaresiz buluyordu. Elbette Sarp’ı kötülemiyor yalnızca hayallerinin çok daha farklı olduğunu onlara anlatmaya çalışıyordu. Ataman ailesinin korktuğu buydu işte, Sarp’ın kızlarını mutsuz etmesi. Öyle de olmuştu, düşündükleri gibi annesinin eteklerinden ayrılıp karısıyla hayat kuramamıştı Sarp. Defalarca Feyza’ya böyle olacağını söyleseler da anlamamıştı kızları. Aşka inanıp aldanmıştı. Şimdi ise kendi gözleriyle tecrübe ediyordu her şeyi. Atalar boşuna bir musibet, bir nasihatten daha iyidir, dememişlerdi. Yine de geç değildi ama. Hemen bir avukat tutarak dava açabilirler, kızlarının boşanmasına yardım ederlerdi. İmza attı diye ömür boyu Sarp’ın kahrını çekecek değildi ya Feyza.

Annesiyle, babasına kesin bir dille karşı çıktı genç kadın. Asla boşanmayı düşünmüyordu, yeni evlilerdi nasıl hemen kocasından ayrılmayı düşünebilirdi? Evet, sorunları vardı fakat ilelebet sürmeyecekti bunlar, elbet yoluna girecekti her şey. Sarp gelip alacaktı gönlünü. İki günde içinde her şeyi bitirmiş olamazdı. O büyük aşkları böyle son bulamazdı.

“Tamam, peki boşanmayı düşünmüyorsun madem bizimle İstanbul’a gel. İki hafta sonra dönüyoruz. Orada işler bekliyor, daha fazla burada kalmamızın bir anlamı yok. Hem kafanı toplarsın hem de kocana zaman vermiş olursun biraz. Okulun da yok zaten.”

“Anne…”

“Annen doğru söylüyor Feyza. İstanbul’da senin bir evin var. İnat etme güzel kızım, ne zaman dönmek istersen o zaman dönersin. Eğer istemezsen de tayinini İstanbul’a aldırırım.”

Babası ellerini tutmuş gözlerinin içine merhametle bakarken ilk defa onun gözlerinde böyle bir sevgi görüyordu Feyza. Hiç olmadığı kadar içtendi Ethem Bey. Sahiden kızının moralini düzelmesini isteyen bir baba gibiydi.

“Bunun başka yolu yok mu? Eğer sizinle gelirsem Sarp’la aram daha da açılmaz mı?”

“Açılırsa açılsın. Benim bu dünyada bir tanecik kızım var, onu da kimsenin üzmesine izin veremem. Evlendin diye kocanın her dediğine boyun eğmek zorunda değilsin. Senin bir evin var Feyza ve o evin kapısı sana hep açık.”

Fazlasıyla duygu seli içinde olduğundan olsa gerek babasının boynuna sarıldı genç kadın. Otuz yaşına gelmiş, kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın olsa bile ailesi olmadan yapamazdı galiba. Her ne kadar onlara yeri geldiğinde kızsa anne, baba çok başkaydı. Belki de kendini bu kadar güçlü hissetmesinin nedeni arkasında babasının olduğunu bilmeseydi. Tamam, masallardaki gibi baba kız ilişkisi yoktu Ethem Bey’le arasında ama yine de o, babasıydı. Sonuna kadar arkasında duracak babası.

“Teşekkür ederim.”

“Teşekkür edecek bir şey yok. Sen benim kızımsın Feyza ve ben senin tek damla gözyaşın cihanı yakarım. İnan bana yaparım.”

“Baban doğru söylüyor, her ne olursa olsun bir ailen olduğunu sakın unutma.”

Fulya Hanım da kızının diğer tarafına oturduğunda sıkı sıkı sarıldı evladına. İyi bir anne olamamıştı belki ama kızını kimsenin mutsuz etmesine izin veremezdi. O Sarp efendi kızını üzmek neymiş görmeliydi. Feyza’yı alıp gitmeleri iyi bir ders olurdu ona. Belki o zaman annesinin eteklerinden ayırılıp karısını el üstünde tutmasını bilirdi.

Annesiyle, babasının yanından ayrılmasının ardından geri eve döndü Feyza. Ne yapacağını uzun uzun düşündü galiba birkaç gün daha bekleyip öyle karar verecekti. Belki Sarp birkaç gün içinde o beklediği adımı atardı ama atmadı. Haftalardır aralarında süren soğukluk devam etti. Henüz iki ay önce birbirlerinden ayrı uyumama sözü vermişlerdi de, iki ay bile tutamamışlardı sözlerini.

Yemek bile yemeden odasına kapanıyordu Feyza, Sarp ise gelmiyordu yanına. İşten geç saatte çıkıyor, eve geç dönüyor sonra salonda uyuyup kalıyordu. Karısını özlüyordu da, yüreği kırgındı ona. Onu bu kadar çok sevmesine rağmen mutlu olamaması, babasının haklı olduğunu yüzüne haykırması kırmıştı kalbini ve o kırgınlığı aşamıyordu. Kabul ediyordu, sözünde durup hemen ev bulamamıştı, tamam içten içe ailesiyle birlikte yaşamak istemişti de, Ethem Bey’in haklı olduğu anlamına gelmezdi yine tüm bunlar. Sadece alıştığı bir aile düzeni vardı ve o düzene karısını da dâhil etmek istemişti. Eğer annesi, Feyza’ya tek bir kötü söz söylemiş olsa, eğer biri karısının canını yakmaya kalksa o an Feyza’nın elini tutarak çarpıp çıkardı kapıdan lakin herkes el üstünde tutmuştu karısını. Ne diye Feyza, bu kadar şikâyetçiydi, anlamıyordu. Yüzüne bakmamasını gerektirecek kadar ne yapmıştı ona? Onu sevmekten başka ne yapmıştı?

Belki konuşsalar tüm sorunlar çözülürdü ama konuşmaktan da kaçıyordu ikisi ve durum gittikçe can sıkıcı bir hâle geliyordu. Evdekilerin onların arasının bozuk olduğunu elbette anlamıştı, aralarına girmek istemeseler de, birinin artık müdahale etmesi gerekiyordu ki, onun için bile geç kalmışlardı çünkü Feyza kararını vermişti. Ailesiyle birlikte İstanbul’a dönecekti. Temelli değil, en azından okullar açılana kadar orada kalmayı planlıyordu. Sonrasında ne olurdu bilmiyordu ama şimdilik gitmek istiyordu. Kafasını toplamaya, olan biteni sakin sakin düşünmeye ihtiyacı vardı. Eşyalarını toplayıp valize koymasının ardından yatağa oturup kocasını bekledi. Her şeyin bu kadar saçma bir şekilde bitmesi canını yakıyordu. Onca yıl hasretin ardından tam kavuşmuşlarken paylarına ayrılığın düşmesi büyük haksızlıktı fakat suçlu yoktu ortada bu kez. En büyük haksızlığı kendi kendilerine yapmışlardı. Belki de sahiden bazı aşklar yalnızca uzaktan güzeldi, yan yana olunca sevgi kaybediyordu kıymetini. İnsan belki de en çok imkânsızı seviyordu, ulaşılmaz olana daha tutkulu bağlanıyordu. O yüzden kavuşunca aşk olmuyordu. O yüzden tarih hep mutsuzları yazıyordu. Şimdi tarih kendilerini de yazacak mıydı, muammaydı fakat hikâyenin sonuna gelmişlerdi. Uzatmanın anlamı yoktu, bitecek olan acı da olsa bitiyordu.

Sarp odaya girdiğinde yatağın üzerindeki valizi görünce yutkundu. Neyin hazırlığıydı bu böyle? Nereye gidiyordu Feyza? Soru soran gözlerle karısına bakarken ayağa kalktı genç kadın. İkinci defa Sarp’ı bırakıp gitmek yüreğini kanatıyordu ama olmayınca olmuyordu. Uzaktan sevmeyi becermişlerdi de, yan yana gelince dikiş tuturamamışlardı. Suçlu aramak anlamsızdı, engel olamamışlardı olayların bu noktaya gelmesine.

“İstanbul’a… Annemlerle gidiyorum.”

“Ne?”

“Sarp zorluk çıkarma ne olur. Zaten yeterince her şey zor. Kabul et, yapamadık. Beceremedik evlilik işini.”

“Bu kadar basit yani öyle mi? Valizini alıp arkana bile bakmadan gidebileceğin kadar basit her şey senin için? Gerçi niye şaşırıyorsam? Her defasında beni bırakıp gitmedin mi?”

“Sarp…”

“Ben sana ne yaptım? Beni seni sevmekten başka ne yaptım Feyza? Söyle… Suçum, kabahatim ne ise söyle ama yok! Seni sevmekten başka yaptığım hiçbir şey yok!”

“Sevgi yetmiyormuş. Sen beni sevdin ama anlamadın. Anlatmaya çalıştım, anlamadın. Ben günden güne tükendim Sarp! Sen görmedin! Tek isteğim seninle bir aile olabilmekti ama olmadı! Ben hiçbir şeyi böyle hayal etmedin! Abin gibi olacağını asla düşünmedim! Güya evlendik ama ben sana yine hasret kaldım! Aynı evin çatısı altında yaşayan iki yabancı olduk birden! Şimdi izin ver gideyim, kafamı toplamaya, düşünmeye ihtiyacım var.”

“Sen gitmeye çoktan hazırsın izin vermiyorum desem ne olacak? Madem istiyorsun git Feyza. Yine beni bırakıp git, yolun açık olsun.”

Odanın kapısını açtığında gözlerinden düşen iki damla gözyaşına engel olamadı Sarp. Dili git diyordu da, yüreği kal diye haykırıyordu. Karısını kolundan tutup göndermemek için, içinde büyük bir savaş veriyordu ancak zorba bir adam değildi, Feyza’yı zorla yanında tutamazdı. Vazgeçmekten çok, sevdiği kadına saygı duyuyordu. Feyza’nın kararı gitmek ise yapabileceği bir şey yoktu. Feyza elinde valiziyle kapıdan çıktığında bir an dönüp kocasıyla göz göze geldi. Gururundan değil, kendi istediği için gitmesine sessiz kalıyordu Sarp. Biliyordu, tam şu an kocasının içinde volkanlar patlıyordu ama kalamazdı. Ona bu kadar kırgın iken kalmak içinden gelmiyordu. O yüzden elinde valiziyle arkasını dönüp gitti. Sarp olduğu yerde dikilirken kapının kapanma sesini duyunca hırsla komodinin üzerinde duran eşyaları haykırarak devirdi. Kendine mi yoksa Feyza’ya mı öfkeliydi bilmiyordu lakin canı çok yanıyordu.

Sarp’ın bağırması üzerine ev ahalisi onun başına toplanıp ne olduğunu sordu. Aynı zamanda cam kırıklarından dolayı genç adamın ellerinin kan içinde kaldığını fark ettiler. İçindeki fırtınalara inat tek bir cümle söyledi Sarp ailesine. “Gitti,” dedi sakince. “Feyza gitti.”

Saniyeler sonra durumu algıladıklarında Nermin Hanım herkesi odadan çıkartıp oğlunun yanına oturdu. Sarp ise küçük bir çocuk gibi annesinin dizlerine kıvrıldı. Gözyaşları sessizce yanaklarını ıslatırken saçlarında annesinin ellerini hissetti, şefkatliydi dokunuşları ve garip bir şekilde sakindi de annesi. Aslında gerçekten kızmıyordu yaşlı kadın, gelinine ama oğluna içi parçalanıyordu. Nasıl bir sevdaya düşmüştü ki Sarp, yıllardır bitmemişti çilesi.

“Karım benim bırakıp gitti anne oysa… Oysa söz vermişti. Hiç gitmeyecekti bir daha. Hiç!”

“Analar evlatlarına taht yapar da, baht yapamaz demişler. Ben size ikisini de yapamadım,” derken derin bir iç çekti yaşlı kadın. Sonra ise derdinden olsa gerek bir türküyü yanık yanık mırıldandı.

Bebeğin beşiği çamdan

Yuvarlandı düştü damdan

Bey babası gelir Şam’dan

Nenni nenni

Nenni nenni

Nenni nenni

Çamlıbel’den çıktım yayan

Dayan ey dizlerim dayan

Kardeş atlı bacı yayan

Nenni nenni

Nenni nenni

Nenni neni

Nenni bebek oy

Bebek beni del eyledi

Yaktı yıktı kül eyledi

Her kapıya kul eyledi

Nenni nenni

Nenni nenni

Nenni nenni

Nenni bebek oy…”

Nermin Hanım’ın söylediği türkü herkesin kulağına ulaşırken Meryem üst ranzada Cem’in, Sedat alt ranzada Zeyno’nun yanına uzanmıştı. İkisi de amcalarının bağrışından korkan çocuklarını sakinleştirmeye çalışırken aynı duygular içerisindelerdi. Evlat sahiden de yeri dolmayacak kadar büyük varlıktı ve şimdi anneleri, kendi evladından derdinden yanık bir türküyü içli içli söylüyordu. Çiçek nedensiz gözlerinin dolduğunu hissederek yataktan kalkıp abisinin odasına girdi. Annesiyle, abisine sarılmak istemişti birden. Hiçbir şey demeden Nermin Hanım’ın diğer dizine kıvrıldığında saçlarında annesinin ellerini hissetti. Nermin Hanım türküyü söylemeye devam ederken acı acı gülümsedi. Feyza gitmişti de, arkasında yalnızca Sarp’ı bırakmamıştı. Tüm ailesi şimdi onun yasını tutuyordu.

***
Ertesi gün aklına koyduğunu yapmak üzere Meryem’le birlikte dışarı çıktı Nermin Hanım. Geliniyle işleri akşama kadar sürdü, eve döndüklerinde hızla yemek yapma işi giriştiler. Çok geçmeden Sarp’la, Sedat’ta geldiğinde sofraya oturdular. Yemeğin ardından Sarp’ı odasına çekti yaşlı kadın. Genç adam yine annesinin nasihat edeceğini zannederken avucunun ortasına anahtar bıraktı annesi. Bu da neyin anahtarıydı durup dururken?

“Bu ne anne?”

“Git karını getir. Öyle iki günde bitmez evlilik dediğin. Ha madem hemen öyle yüzük atacaktınız hiç evlenmeseydiniz o zaman!”

“Anne,” dedi Sarp. Aval aval annesinin yüzüne bakıyordu. Elindeki anahtarın ne olduğunu henüz kavrayamamıştı.

“Bakma öyle oğlum, yengenle gidip ev tuttuk size. Hadi şimdi git, al gelinimin gönlünü.”

Sevinçten annesine boynuna atıldı genç adam. Ona Nermin Sultan diyorsa bir anlamı vardı. Kendinin kahrolmasına dayanamamış gidip ev tutmuştu. Cennet annelerinin ayaklarına altına boş yere serilmemişti. Ne yapsa ödeyemezdi annesinin hakkını. Yaşlı kadının ellerini defalarca öptü. Dün akşam üzüntüden kendi kendini yerken şimdi annesinin sayesinde sevinçten havalara uçuyordu. Çeşit çeşit minnet sözcükleri döküldü dilinden, Nermin Hanım’ı sevgiye boğmasının ardından hızla abisi ve yengesiyle evden çıktı. Feyza’yı almadan önce gidip evi görmek istiyordu.

İnşaatı yeni bitmiş Ekinci sitesindeydi ev, binaların yeni olmasının yanında sessiz, güvenli bir siteydi burası. Zamanında zeytin ağaçlarıyla çevrili olan bu yerin şimdi apartmanlarla dolu olduğunu görmek üzücüydü lakin Sarp bu ayrıntıya takılmayacak kadar mutluydu. Tam hayal ettikleri gibi şehir manzaralı, açık, ferah iki odalı bir evdi. Balkonu yazın oturup kahve içmeye pek uygundu. Kış köşesi için neresinin daha iyi olacağına karar veremese de şu an gidip Feyza’yı getirmek istiyordu. Karısı her ne istiyorsa öyle olacaktı.

Evden çıkmasının ardından doğruca otelin yolunu tuttu Sarp. İki gün sonra İstanbul’a gidecekti Ataman ailesi o yüzden hâlâ bir şansı vardı. Umuyordu ki, karısı kendine dönsün ama öyle olmadı. Feyza, kocasıyla eve geldi gelmesine fakat verdiği karardan vazgeçmedi bir türlü.

“Bak burası bizim odamız olur. Yeni baştan düzeriz her şeyi, sen nasıl istersen öyle yaparız,” demesinin ardından genç kadının elini bırakmadan diğer odaya geçti Sarp. Meryem ve Sedat salonun ortasında iken onun coşkulu sesine burukça gülümsüyorlardı. Sarp harbiden kimsenin kimseyi sevmediği bir aşkla seviyordu karısını.

“Burası da çocuk odası olur ama hemen değil, sen ne zaman istersen. Sen ne zaman istersen o zaman çocuk yaparız Feyza’m.”

Kocası yüzünü avuçlarının arasına alınca “Sarp,” dedi güçsüzce Feyza. Sarp yine kaptırmış, frene basmadan gidiyordu da bir dinlemiyordu kendini.

“Dur önce balkonu da bir gör. İki koltuk, bir masa koyarız yaz, kış kahvaltı yaparız. Olmazsa kapatırız, üşümezsin. Arada bir minder de atarız, yer keyfi yaparız. Bak istediğimiz gibi, şehir manzaralı… Bütün Antakya ayaklarımızın altında. Salonu da dayayıp döşeriz, şöyle güzel bir kitaplık koyarız köşeye. Bir de okuma koltuğu, canın sıkılınca orada oturur kitap okursun. Ben de çay yaparım ya da kahve… Sen ne istersen onu yaparım. Yeter ki… Yeter ki gitme benden. Benden bir kez daha gitme Feyza’m.”

Coşkulu sesi gittikçe alçalırken umutla bakıyordu karısının gözlerine. Tamam, demesini ya da başka bir şey söylemesini bekliyordu Sarp ancak Feyza kararını vermişti bir kere. Bütün mesele ev değildi, tamam dediği an yine Sarp’ın sevgisinden mahrum kalmaktan korkuyordu. Yeniden kocasının kendini görmezden gelmesine dayanamazdı.

“Bakma öyle Sarp, annene çok teşekkür ederim. Diğerlerine de öyle ama… Ama benim gerçekten düşünmeye ihtiyacım var. İkimize de zaman ver biraz.”

“Biz yeterince zaman kaybettik Feyza. Daha ne kadar zaman kaybetmemiz gerekiyor? Daha ne kadar sana hasret kalmam gerekiyor? Özür dilerim. Seni kırdığım için, seni göremediğim için çok özür dilerim. Sözlerimi tutamadım ama bir şans… Bir şans daha Feyza’m, biz bunu sonuna kadar hak ediyoruz.”

“Sarp…”

“Sana olan sevgimi daha nasıl anlatayım bilmiyorum ama seni çok seviyorum. Her şeyin üstüne yemin ederim ki, seni çok seviyorum.”

“Biliyorum ama üzgünüm. Gerçekten benim zamana ihtiyacım var. Anla beni Sarp, nefes almak istiyorum.”

“Peki ya sonra… Sonra geri gelecek misin?”

Başını eğdi Feyza, geleceğim diyemedi çünkü kendi bile bilmiyordu bunu. Üzgün gözlerle kocasına son kez bakıp “Özür dilerim,” dedi ve çekti ellerini onun ellerinden. Sedat’la, Meryem’in bakışları üstlerinde dolansa da onlara aldırmadan arkasını döndü. Arkasını döndü ve gitti. Bir kez daha kapının kapını sesini duyduğunda içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti Sarp. Belki de bu kez hiç dönmeyecekti Feyza, belki de bu kez sahiden onun hasretiyle bir ömür yanıp tutuşacaktı. Abisi ve yengesi omuzlarını sıvazlarken elindeki anahtarda gezdirdi bakışlarını. Her şey için çok geç kalmıştı.

***

Gitmeden son bir kez daha karısını görmek istediğinden koşar adım geldi Sarp otelin önüne. Ataman ailesinin sabahın erken saatlerinde yola çıkacaklarını biliyordu ve kendi son anda böyle bir karar vermişti. Son bir kez görmek istiyordu sevdiği kadını fakat otelin görevlisi bir saat önce Ataman ailesinin çıkış yaptığını söyleyince bir şeyleri tekmeleme ihtiyacı hissetti. Feyza kendine veda bile etmeden gitmiş, her şey anlamsızca bitmişti. İçinde fırtınalar koparken yolunu annesinin tuttuğu eve çevirmekten alamadı. Yıllarca yaptığı gibi Feyza olmadan Feyza’yı hayallerinde yaşatmak istiyordu. Nermin Hanım’ın ödediği parayı geri almalıydı emlakçıdan ama öncesinde biraz o evde durup hayaller kurmanın sakıncası olmazdı. Yaklaşık yirmi dakika sonra eve vardığında kapıyı anahtarla açıp içeri girmişti ki, salonun ortasındaki eski sandalyeye oturan kadın görünce şaşırdı. Akıl sağlığını kaybetmeye başlayıp halüsinasyon mu görüyordu?

“Feyza?”

“Geleceğini biliyordum.”

Genç adam yaşadığı şoku atlatamamıştı ki, Feyza kalkıp hızla onun boynuna atıldı. Sıkı sıkı sarıldı kocasına. Gitmeyi düşünmekle büyük aptallık etmişti. Neyse ki, öyle bir hata yapmadan Nermin Hanım yetişmişti. Dün kendini çarşıya çağırıp bir yerde kahve ısmarlamış, zamanında ben seni kırmadım, şimdi de sen beni kırma Feyza hoca diyerek bir anne gibi konuşmuştu kendiyle. Evliliğin kutsallığından, Sarp’ın sevdasından uzun uzun bahsetmişti yaşlı kadın. Sen oğlumla evlenmek için beni karşına almadın mı, şimdi ne değişti de oğlumu bırakıp gitmeyi düşünüyorsun diye sormuştu. Büyüğü olduğundan sesini çıkarmadan dinlemişti onu Feyza ve doğru kararı sonunda vermişti. Kocasını bırakıp hiçbir yere gitmiyordu. Buradaydı, Sarp’ın yanında. Ölene kadar da bırakmayacaktı elini. Birbirlerine dertlerini anlatıp sorunlarını çözebilecek kadar büyümemişler miydi?

“Özür dilerim. Senden bir kez daha gitmeyi düşündüğüm için özür dilerim Sarp.”

“Feyza…”

Kocasının ellerini tuttu genç kadın kehribar gözlere bakarken affedilmeyi bekleyen bir çocuk gibiydi. “Yemin ederim bir daha ellerini hiç bırakmayacağım. Hiç.”

Karısının alnına öpücük kondurdu genç adam, Feyza buradaydı geri kalan hiçbir şey umurunda değildi. “Peki nasıl… Nasıl kalmaya karar verdin?”

“Benim seni, senin beni nasıl sevdiğini hatırlattı biri bana.”

“Ya… Kimmiş o?”

“Nermin anne. Dün beni çağırdı, uzun uzun konuştu benimle ve nasıl bir hata yapmak üzere olduğumu gösterdi bana. Sarp ben…”

“Şştt,” diyerek karısının dudaklarına parmaklarını dayadı genç adam. Sonra ufak öpücük bıraktı özlediği dudaklara. “Bitti. Bitti artık. Kötü bir şey konuşmak yok. Madem buradasın, o zaman çok işimiz var.”

“Ne gibi?”

“Evimizi düzmek gibi.”

Gülümsedi, tekrardan kocasına sarıldı genç kadın. Sarp’ta onu kollarına doladığında başını boynuna gömdü hasret kaldığı bahar yeli kokusunu içine çekerken gözlerini kapadı. Galiba geçmeleri gereken son imtihandan da geçmeyi başarmışlardı.

“Feyza”

“Efendim?”

“Seni çok seviyorum.”

“Bende,” diyerek başını çekti genç kadın. Alnını kocasının alnına dayadığında nihayet hep düşledikleri yuvayı artık kuracaklarını biliyordu.

“Ben de seni çok seviyorum Sarp.”

Bu sondu, gerçekten sondu. Kaderin onlar için son sınavı evlilikte sevgilerini sınamaktı ki, sonsuz sevdalı iki genç, o sınavı da geçmeyi başarmışlardı. Artık hayatın onlara güzel günler göstermek gibi planları vardı yalnızca. O kadar badirenin ardından mutlu olmak ikisinin de hakkıydı ne de olsa.

Bölüm : 04.02.2025 15:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Petek Ayla / Hatıra / ~55. Bölüm : Kırık Hayaller ~
Petek Ayla
Hatıra

8.96k Okunma

598 Oy

0 Takip
68
Bölümlü Kitap
~Sonun Başlangıcı~~Kavuşmalar Ayrılıkla Başlar~1. BÖLÜM: Akkaya Ailesi2. Bölüm Yine Yeniden Bir Eylül'de3. Bölüm Kabulleniş4. Bölüm: Fragman5. Bölüm: Gökyüzü6. Bölüm: 1. Ders Hayal Et7. Bölüm : Anlaşma8.Bölüm: Antakya Sokakları9. Bölüm: Yeni Bir Hayat10. Bölüm: Sevda Kuşu11. Bölüm: Unutulmayan Sevgili12. BÖLÜM: 1. Kısım Hercai ile Kardelen12. Bölüm 2. Kısım Anneler ve Babalar13. Bölüm: Gençlik Baharı14. BÖLÜM: Mahalle Eşrafı15. BÖLÜM: 2. Ders Sygı16. BÖLÜM: Defne'nin Gözyaşları17. BÖLÜM: Örülen Kader Ağları18. BÖLÜM: Kesisşen Yollar19. Bölüm: Yasak Arzular20. Bölüm: Davetsiz Misafir21. BÖLÜM Eski Bir Soba22. Bölüm: Padişahın Kızı23. BÖLÜM: İkinci Şans24. Bölüm Deniz Günü25. Bölüm Tarihin Tekerrürü26. Bölüm Kara Sevda27. Bölüm Kelepçe28. Bölüm Yüzleşme29. Bölüm Nişan30. Bölüm Kalbe Düşen Sevgi Tomurcukları31. Bölüm Uğur Kolyesi32.Bölüm Ateşten Gömlek33. Bölüm Oyun ve Gerçek34. Bölüm Dönüm Noktası35. Bölüm Bir Gönül Davası36. Bölüm Bıçak Yarası37. Bölüm Alev Alev38. Bölüm Yaralı Kuşlar39. Bölüm Edilmeyen Veda40. Bölüm Yenge Meselesi41. Bölüm Aşkın Peşinde42. Bölüm İttifak Oyunları43. Bölüm Kaçak Gelin44. Bölüm Birleşen Eller~45. Bölüm Aşk ve Sadakat~~46. Bölüm Baba Hasreti~~47. Bölüm Vuslat~48. Bölüm Haykırış~49. Bölüm Merhamet~~50. Bölüm Bağışlama~~51. Bölüm Soğuk Savaş~~52. Bölüm Eskimeyen Dostlar~~53. Bölüm: Bir Elmanın İki Yarısı~~54. Bölüm: Nikâh~~55. Bölüm : Kırık Hayaller ~~56. Bölüm: Armağan~~57. Bölüm : Kelebek Etkisi~~58. Bölüm: Düğün~59. Bölüm: Evlat Kokusu~~60. Bölüm: Ramazan~~61. Bölüm: Yıkım~~62. Bölüm Geriye Kalanlar ~~63. Bölüm Rüyalar ve Kâbuslar~~64. Bölüm Masal'ın Gözyaşları~~65. Bölüm: Son Hatıra (Final)~
Hikayeyi Paylaş
Loading...