10. Bölüm

10.BÖLÜM(AİLE TOPLANTISI)

Kübra Koçaslan
petrichor2

Keyifli okumalar...

 

Büyük bir sessizliğin içinde akıp giden yolu izliyordum. İçimi kemiren ve beni bunalıma sokan düşüncelerimden bir türlü kurtulamıyor içine düştükçe daha da beter hissediyordum kendimi. Birazdan eve gidecek Işıl hanım ve Arif Bey'in sorularını nasıl ve hangi mantıkla cevap vereceğimi düşünüyordum, badimin uçlarını çekiştirmeye başladım, şuan büyük bir baskı altındaymış gibi hissediyordum. Kalbimin ritmi değişirken sağ elimle göğsümün üstüne üç kere vurmaya başladım, bunu Pamir abim öğretmişti. Ne zaman sıkıntı da ya da baskı altında kalırsam kalbimi sakinleştirmek adına bu işlemi yapıyordum.

"Kendini baskı altında hissetme Elis, sadece konuşacağız."

Asaf yumuşak bir ses tonuyla konuşurken sadece kafamı salladım, Eymen yanımda oturuyordu ve kulaklığını takıp kafasını omuzuma dayamıştı. Yara izlerimi gördüğünde ağlamış ve kendini zor durdurmuştu bu benim vicdanıma öküz oturmuş gibi hissettirdi. Eymen'in başına öptüğümde kedi gibi sırnaştı ve daha çok sokuldu bana. Karşımda oturan Poyraz'a bakamıyordum, onun gözlerinde ki pişmanlık ve hüzün merhametime yenik düşmemi sağlıyordu. Araba demir kapının önünde durduğunda güvenlik otomata bastı, demir kapı yana doğru açıldı ,araba bahçeye giriş yaparak durdu. Arabanın kapısını açan ve ilk inen ben oldum, büyük bir sınavın içine girecektim ve soğuk havanın birazda olsa beni kendime getirmesi gerekiyordu!

Düşündüğüm gibi oldu, soğuk hava yanan tüm uvuzlarımı uyuşturmuş gibiydi sanki, yanıma gelen diğerleriyle birlikte evin kapısına yürüdük. Banu hanım anında kapıyı açtığında bizi beklediğini anlamıştım, bana tatlı bir tebessüm sundu ve portmanto çekmecesinden ev terliklerini tek tek çıkartıp önümüze koydu. Yutkundum, botlarımı çıkartıp ev terliklerini giydim.

"Hadi bakalım içeri girelim, uzun bir gece bizi bekliyor."

Sıkıntıyla nefes aldım, sanırım bu gece fazlaca yorucu ve çok zor geçecekti. Hep beraber salona geçtiğimizde Yankı ve Çağrı televizyon izliyordu. İkisi de kafasını döndürüp bize baktığında gözlerimi kaçırdım ve onlardan en uzak olan köşeye oturdum, herkes oturduğunda stresli bir şekilde parmaklarımla oynamaya başladım. Peri'nin tiz çığlık sesleriyle kafamı kaldırdığımda Banu hanım kucağında Peri'yle bana doğru geliyordu, ayağa kalktım ve Peri'nin bana doğru uzattığı kollarının altından tutarak kucağıma aldım. Beni gördüğü için gülüyordu ve neşeli sesler çıkarıyordu, en çokta bu küçük hanımı özlemiştim! Peri'nin yeşil'e dönmeye başladığı gözleriyle bana bakıyordu.

"Yemekten sonra uzun uzun konuşacağız Elis, bize o evde neler yaşadığını anlatmanı istiyorum."

Arif Bey'in 'itiraz istemiyorum' ses tonu tüm odada yankılandı. Yankı dalga geçercesine güldü. Sanki olurmuş gibi daha da gerildim, çünkü acılarımı ve yaralarımı küçük görmelerini istemiyordum. Önüme düşen saçımı sağ kulağımın arkasına sıkıştırdığımda Asaf ve Efekan'ın aniden bana dönmeleriyle korkmuştum. Asaf gözlerini kısarak boynuma bakıyordu, Efekan ise gözlerinde adeta ateş çıkıyordu.

"Bu boynunda ki dövme? Senin yaşın küçük değil mi?"

Bunu soran Asaftı, bir doktor olarak en doğal tepkiyi vermişti sanki, sağ elim kulağımın hemen altında olan dövmeye gitti, yavaşça ve şefkatle o dövmeyi okşadım. Orası ruhumun, canımın bir parçasıydı, mabedimdi orası.

"Kızım?"

Işıl hanıma baktım, şuan herkes ama herkes o dövmeye odaklanmış gibiydi, omuzlarımı silktim ve yalansız bir şekilde cevaplamak için ağzımı açarken Arif bey benden önce davrandı.

"Pamir'in ölüm tarihi."

Odada sessizlik hakim oldu, ben kucağımda Peri'yle ilgileniyordum bu duruma herhangi bir tepki vermek istemiyordum çünkü, sessizlik çığ gibi büyürken saat çok hızlı geçiyordu.

Eve geldiğimizde öğlen ikiydi, hava kararmıştı kolumda ki saate baktığımda yedi buçuktu. Zaman çok acımasız bir kavramdı.

Peri'yi bu saatler arasında doyurmuş, uyutmuş ve altını değiştirmiştim. Peri'de zamanın akışına ayak uyduruyordu, çok çabuk büyüyordu ve ben bunun olmasını hiç istemiyordum. Şuan otomatik sallanan beşiğin içinde mışıl mışıl uyuyan bebek beni öyle bir hayata bağlıyordu ki, sanki benim çocuğumdu.

"Efendim sofra hazır."

İçeriye hiç tanımadığım bir hizmetli girmişti, neredeyse yirmi yaşlarının sonlarında olduğu belliydi. Kaşlarımı çatarak kadına baktım, içimden bir ses bu yüzü bir yerden gördüm diye söyleniyordu ama kadını hiç bir şekilde tanımıyordum. Bu hissi boşverdim ve herkesle birlikte ayaklanıp yemek odasına ilerledim. Poyraz, Yankı, Çağrı ve Efekan sol tarafa otururken ben, Eymen Asaf sağ tarafa oturmuştuk. Işıl hanım ve Arif bey ise baş köşelere oturarak yerlerimizi almıştık. Hizmetli kadın, çorbalarımızı dağıtmaya başladı. Yemek yemeliydim, gücümü toplayıp bu gece sağ çıkmalıydım.

Salonda ki tekli koltuğa oturdum, yemek odasından herkes teker teker gelmeye başlamıştı. Bu konuşmayı yapmaya hiç meraklı değildim aksine fazlaca gergindim. Parmaklarımı çıtlattıp durmaya başladım, kalbim fazla heyecan yaptığından sağ elimle göğsümün üstüne üç kere vurdum. Banu hanım çayları da servis ettiğinde tekrar o sessizlik halkasına girmiş gibiydik, herkes birbirine bakıyordu. Arif Bey'in boğaz temizlemesiyle birlikte gözlerim ona döndü ve bana beklentiyle baktı. Elimde ki çay bardağını sehpaya koyarak badimin uçlarını yukarıya doğru sıyırdım. Tüm yaralarım belli olmasada yarısı meydandaydı, gözlerimi yaralarımdan ayırdım ve bana bakanlara sabitledim.

Işıl hanımın gözleri dolarken, Arif bey sinirle nefes aldı. Poyraz ve Asaf kollarını dizlerine dayararak yüzlerini avuç içlerine aldılar. Eymen'i göndermişlerdi küçüktü ve bunları durmasını istememiştim. Sanırım Işıl hanım ve Arif beyde benimle aynı fikirdeydi. Yankı ve Çağrı'nın şaşkınlığı o kadar komik duruyordu ki, gülmemek için kendimi sıktım. Efekan çok duygusuzdu, gözleri öyle bir hal almıştı ki sanki eski haline geri dönmüş gibiydi. Bileğimin üzerinde ki sigara yanığını gösterdim ve konuşmaya başladım.

"Burası, ilk şiddetimin varisi. Ben yedi yaşındayken yapmıştı, hiç bir şey yapmamıştım sadece küçük pastalardan istemiştim."

Yüzümde belli belirsiz bir tebessüm peydah oldu, o zamanlar gecelerce ağlamıştım. Hayır bu yarayı yaptığından değil, o adamın babam olduğunu sandığım zamanlara ağlıyordum. Kardeşlerime iyi davranırken bana neden kötü davranıyordu, düşüncesine ağlıyordum. Başka bir yaraya geçtim, kollarımın yarısından çoğu sigara yanığıydı bıçak darbesi çok azdı.

"Burada ki bıçak darbesi ise o adama baba dediğim içindi, evin altında mahzen vardı. Her beni dövmek istediğinde oraya götürür çığlıklarımla boğulmamı seyrederdi, o gün Yankı ve Çağrı birbirine girdiğinde kulaklarıma kendi çığlıklarım çınladı."

Gözümden bir damla yaş aktı, elimin tersiyle sildim ve başka bir yarayı gösterdim.

"Bu yara ise ondan bebek istediğim içindi, küçük bir oyuncak bebek için saatlerce işkence gördüm. O günden sonra kimseden hiç bir şey istemedim."

Gözlerimden yaşlar dökülürken hıçkırmamak için dudaklarımı dişledim, başka bir yaraya geçtim. Bunları hatırlamak o kadar berbattı ki, şuan psikolojimin içine mıçılmıştı! Burnumu çektim.

"Burası ise okulda veli toplantısı olduğunu ve onların gelmesini istediğim içindi, herkesin ailesi gelirken benim kimsem yoktu."

Kafamı kaldıramıyordum, çünkü göreceğim tablo beni daha da mahvedecekti. Derin bir nefes alarak canımı hala ilk gün ki gibi yakan yaraya baktım. Bu seferde onu gösterdim, konuşmak istediğimi fark ettim çünkü omuzlarımdan bir bir yükler kalkıyor gibiydi.

"Bu yara, hala canımı o kadar yakıyor ki. Bu yarayı her gördüğümde o bıçağın tekrar derimin altında hissediyordum. Bu yara ise doğum günü istediğim içindi, sadece on yaşına giren bir çocuktum ve bir kere doğum günümün kutlanmasını istedim. Ne anlatabilirim daha? Bu yaraların hep bir sebebi var işte, istediğim her şeyin bana geri gelen karşılığı. Bu yaralardan o kadar utanıyorum ki."

Ellerimi yüzüme gömdüm ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, ilk defa yaralarımdan utanmadım ve hayatımda iki kişi hariç birilerine yaralarımı göstermiştim. Işıl hanımın hıçkırıkları benim hıçkırıklarıma karıştı, kaç saat ağladığımızı bilmiyordum ama artık hıçkırıklarım iç çekmeye dönmüştü. Kafamı kaldırdığımda herkesin gözleri kıpkırmızıydı, Yankı ve Çağrı da dahildi. Asaf'ın gözleri bileklerimin üzerinde ki çizgilerde geziniyordu, sanki onuda açıklamamı ister gibiydi, sağ parmaklarım sol bileğimin üzerinde gezindi ve herkesten sakladığım o sır dudaklarımdan kendiliğinden döküldü.

"Pamir abim, o öldüğünde bende ölmek istedim. Yaşamak, nefes almak bana o kadar zor geliyordu ki artık. Çünkü bu hayatta beni seven tek kişi oydu ve o benden çoktan gitmişti. Bir daha gelmeyecek, yüzünü bir daha görmeyecektim. Sesini, kokusunu, gözlerini, kahkahasını unutacaktım. Unutmak istemedim, unutmadan bu dünyadan göçmek abime kavuşmak istedim ama olmadı."

Hissiz bir şekilde güldüm, bu hayatta yaşamaya değer bir şeyim yoktu ki abimden başka. Şimdi ise kocaman bir ailem vardı işte, onları kabul etmek benim için zor olsada.

"Sana söz veriyorum kızım, intikamını alacağım. Bu benim sonum olsada."

Arif bey öyle bir aura saçıyordu ki, gözlerimi kapatasım geldi. Kimse benim için kendini tehlikeye atmamalıydı, çünkü bunlar geçmişti. Hepsi küçük hüzünlü birer hatırayı benim için.

"Bunlar geçti Arif bey, geçmişte kalan şeylerin intikamını almak boş."

Bunu söylediğim için içim rahat etmişti, badimin uçlarını indirdim ve rahat bir nefes verdim. Küçük bir hıçkırık sesiyle kafamı kaldırıp salonun kapısına baktım orada gördüğüm gölgeyle yutkunarak kalktım, Işıl hanım ve Arif beyde benimle birlikte ayaklanmıştı. Kafamı kapıdan dışarı uzattığımda Eymen elleriyle ağzını kapatarak oturduğu yerde ağlıyordu, bu görüntü içimi darmadağın ederken bir kaç adım attım ve Eymen'i kollarımın arasına aldım.

"Özür dilerim abla, bunları çektiğin için çocukluğunu yaşamadığın için. Senden çok özür dilerim."

Küçücük bir çocuk acılarım için benden özür diliyordu, yaşamadığım çocukluğum için benden özür diliyordu. Onunla birlikte gözlerim terkar dolarken üstümde hissettiğim güçlü kollarla kafamı kaldırdım ve Poyraz'ın bize sıkı sıkı sarıldığını gördüm. Onun ardından Asaf ve Efekan'dan sarılmıştı, Çağrı ve Yankı beni şaşırtarak bu sarılmaya katılmışlardı. Ben sanırım ilk defa bu ailenin bir üyesi olduğumu hissetmiştim hemde dibime kadar! Bu o kadar güzel bir duyguydu ki, anlatamazdım. Birbirimizden ayrıldığımızda Işıl hanım ve Arif bey bize mutlulukla bakıyorlardı.

"Bu hesap kapanmadı Elis ama şu anlık sadece unutmaya çalışacağım. Zamanı geldiğinde elbet herşey için hesap verilecek."

Sadece kafamı sallamakla yetindim çünkü biliyorum ki Arif bey yapacaktı, ben ne kadar istemesemde. O babaydı ve bu babalık sevgisinide dibime kadar hissediyordum! Eymen'in elini tuttum ve herkese iyi geceler diyerek odama doğru yürüdüm, bu veletle yatmayı seviyordum ve bugün Eymen artık tamamen benim kardeşim olmuştu.

"Abla? Bana kızacak mısın?"

Eymen korkuyla bana baktığında tebessüm ettim ve odamın kapısını açarak ikimizide içeriye soktum. Şuan saat gecenin bilmem kaçıydı, üşengeçliğim tuttuğu için cebimden felefonu çıkartıp saate bakmamıştım.

"Bugün beraber uyuyalım mı?"

Benim sorumla birlikte Eymen öylece dururken kaşlarımı kaldırdım, hevesle kafasını salladı ve hemen yatağımın içine girerek beni bekledi. Bu hareketiyle 'sen iflah olmazsın' bakışlarımı gönderdim. Cebimde ki telefonu çıkartıp şarja takarak arkamı döndüm, gözlüğümüde çıkarıp komidine bıraktığımda beni bekleyen yatağıma uzandım. Eymen hemen kollarını bana dolamıştı, bu hareketi o kadar hoşuma gitmişti ki! Kardeşim olmasa yavşardım.

"Abla?"

"Efendim canım?"

Eymen'in derin bir nefes aldığını ve birazcık zorlandığını hissetmiştim, kollarımı hafifçe sıkılaştırdım destek olmak adına. Bundan güç alarak konuştu.

"Küçücük yaşta bu kadar acılara nasıl dayandın?"

Bunu beklemiyordum, ben bile cevabını bilmediğim bu soruyu nasıl cevaplardım ki? Düşünmeye başladım, neden katlanmıştım? Ya da niçin? Kimin için? Bilmiyordum. Sanırım sadece yaşamak istediğim için dayanmıştım, Pamir abim için, bizim için.

"Sanırım Pamir abim için dayanmıştım, o yatılı okulda okurdu ve sadece yazları eve gelirdi. Benim için geldiğini söylerdi hep, onun için dayandırdım."

Eymen burnunu çektiğinde sarı saçlarını hafifçe çektim, onu böyle görmek bana tuhaf geliyordu çünkü! Saçlarının arasını öptüm tekrar, Eymen bu gece konuşmak istiyordu sanırım ve ben geri çevirmek istemiyordum.

"Peki ya, onun kızı olmadığını anladığında da devam etti mi?"

Kafamı evet anlamında salladım, daha beter olmuştu işkenceleri. Fiziki şiddet sarsmıyordu beni, psikolojik şiddet bitiriyordu. Bunları Eymen'e anlatmak saçmalıktı, küçücük çocuğun psikoloji bozulmamalıydı.

"Evet devam etti ama azalmıştı, sanırım öğrenmem onun içinde ki canavarı birazda olsa susturmuş olmalı."

"Peki ya abilerim? Onları affettin mi?"

Söylediği cümleyle kıkırdadım, onlar benimde abilerimdi ve ben kimseyle küs kalamayacak kadar salaktım. Elbette bana yapılan hiç bir şeyi unutmazdım ama onları bu gece fazlaca benimsemiş hatta abilerim olduğunu bile hissetmiştim ve sanırım yarın büyük bir şeyler olacaktı.

"Biliyor musun Eymen, bana yapılan hiç bir hatayı unutmam ama sanırım onları her türlü süründürmem gerek değil mi?"

Benim cümlemle birlikte Eymende güldü, bu beni desteklediğini belli etmişti. Eymen'in esnemesiyle birlikte bende esnedim, baş ucumda ki abajuru kapatıp Eymen'in yanağına küçücük bir öpücük bıraktım, hala daha utanıyordum çünkü!

"Oğlum yavaş olsana! Uyanacaklar şimdi."

"Ne yapayım abi! Elim ayağıma dolaşıyor."

Kulağıma gelen seslerle olduğum yerde sağa döndüm ve gözlerimi hafifçe araladım. Bulanık görüşüm tam seçemesede odamda iki tane iri beden vardı, kaşlarımı çattım ve elimi komidine uzatıp gözlüğümü alarak taktım. Poyraz ve Efekan benim masamın başında bir şeyler yapıyorlardı, ne yaptıklarını tam anlamamıştım. Poyraz'ın bana dönmesiyle birlikte elinde ki kutuyu yere düşürmesi bir oldu, bu panik hali beni eğlendirmişti.

"Elinin ayarını sikeyim abi! Birde bana diyorsun uyanacakl-"

Efekan'da bana döndüğünde oda panik olmuştu ve elindekilerini hemen arkasına saklamıştı. Ne yaptıklarını deli gibi merak ettiğim için yataktan kalktım ve Poyraz'ın düşürdüğü kutuya uzanıp yerden alarak kendime döndürdüm. Gördüğüm barbie bebekle gözlerim fal taşı açılırken, Poyraz'a ve Efekan'a döndüm. Tepkimi merak eder gibi bakıyorlardı bana, dün anlattığım şeyler aklında kalmıştı ikisininde ve bana böyle bir sürpriz yapmaları inanılmazdı! Hemen ikisinide kenara çektim ve masama baktım, bir sürü bebek vardı, hayal edemeyeceğim kadar hemde! Belki yaşım bunlar için büyük olabilirdi ama içimde ki kız çocuğu resmen tepiniyor sevinçten etrafında dönüyordu! Arkamı döndüm, Poyraz'a ve Efekan'a sıkıca sarıldım. Bu tepkimi beklemiyor gibiydiler.

"Teşekkür ederim, ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Bu benim hayalimin çok ötesinde!"

Efekan ve Poyraz bana sıkıca sarıldılar. Gerçekten benim için çok önemliydi bu! Eymen'in homurdanmasıyla üçümüzün başıda ona döndü. Gözlerini ovuşturarak bize bakmaya çalışıyordu.

"Burada bir çocuk uyuyor farkındasınızdır inşallah."

Bu tatlı hali o kadar güzeldi ki, yanaklarını mıncırmak istiyordum! Odamın kapısı açıldığında oraya baktım, Işıl hanım eli belinde bir bize birde yatakta oturan Eymen'e bakıyordu.

"Aman aman, benim güzel çocuklarım hepinize günaydın. Kahvaltıya gelin bakalım bugün büyük bir gün."

Işıl hanım arkasını dönüp gitti, Poyraz elinin tersiyle alnına vurdu ve konuştu.

"Bugünü unutmuş olamayız."

Anlamayarak ona baktım ve belkide benden hiç beklemeyeceği söyledim ona.

"Neyi unutmuş olamayız abi?"

Efekan ve Eymen yerinde donup kalırken Poyraz kendini o kadar kaptırmıştı ki konuşmaya söylediğim şeyi idrak etti mi anlamamıştım.

"Neyi olacak abicim, bugün aile günü! Şimdi dayımız, teyzemizzzzz-"

Sanırım jeton köşeliydi ve ancak düşmüştü, Poyraz abimin gözleri kocaman açılırken bana baktı. Ağzı şaşkınlıkla açıldığında bu hali o kadar harikaydı ki! Ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi onun kollarının arasında buldum bana sıkıca sarılmıştı. Kollarımı kaldırarak bende beline sarıldım.

"O kadar mutlu ettin ki beni Elis, kelimelere dökemiyorum. Sanırım ağlayacağım."

Sesi titrerken omuzları hafifçe sarsıldı, bunu baştan mı yapmam gerekiyordu bilmiyorum ama Poyraz abimin kalbi çok yumuşaktı, bunu regl olduğum zaman daha iyi anlamıştım. Efekan'ın küskün hali gözümden kaçmamış diğer kolumu da kaldırıp onuda çağırmıştım.

"İkimizde liseliyiz genç, sana abi dersem yaşlı hissedersin."

Yaptığım açıklama çok saçmaydı ama onu kabul ettiğimide göstermiş olmuştum. Geldiğimden beri ilk defa içten bir tebessüm eden Efekan gözüme bu kadar yakışıklı gözükmemişti, esmer tenine uyum sağlayan yeşil gözleri, çıkık elmacık kemikleri ve simsiyah saçlarıyla bir şaheser gibiydi.

"Bence sen hep gülmelisin."

Ona bakarak söylediğim şeyle gözlerinin içi daha da parladı, bana uzunca gelen ama kısacık olan sarılmamız bittiğinde Poyraz abimin kırmızı gözleriyle buluştu irislerim.

"Bu seni affettim anlamına gelmesin, sürüm sürüm sürüneceksin."

İki eliyle kafamı tuttu ve alnıma sıcacık bir buse kondurdu, buna alışmak istiyordum. Gözlerimi kapatarak öpücüğüne kattığı sevgiyi iliklerime kadar hissettim, Poyraz abim benden ayrılarak konuştu.

"Hadi elinizi yüzünüzü yıkayın kahvaltıya inelim."

Eymen daha yataktan kalkmadan koşarak banyoya girdim ve kötü kadın kahkahamı atarak işlerimi halletmeye başladım. Banyodan çıktığımda yatağımın üzerinde oturan Yankı'yı beklemiyordum, Poyraz abim neredeydi? Efekan ve Eymen! Gergin bir şekilde onun önünden geçtim, bileğimde hissettiğim nazik dokunuşla ürperdim. Öylece durarak bekledim, ne diyeceğini merak ediyordum.

"Özür dilerim, yaptığım söylediğim herşeyden. Beni affet diyemem ama yeni bir sayfa açmak istiyorum."

Bileğimi yavaşça elinden kurtardım ve ona dönmeden yürüdüm, onu görmezden geleceğime dair kendime sözler vermiştim. Masanın üzerine kutuların altından telefonumu çıkartarak saate baktım, bugün hafta sonuydu ve kahvaltıyı biraz daha geç yapıyorduk. Saat sabahın onuydu, Karan bir sürü mesaj atmıştı. Derin bir nefes alarak benden cevap bekleyen Yankı'ya döndüm.

"Bana acıma Yankı, bu kollarımda ki yaralar dünde dediğim gibi hüzünlü birer hatıra o kadar. Onların arasına senin hatıralarında eklendi, unutmak kolay mı bilmem ama seni affetmek işte benim için çok zor."

Tam arkamı dönerken aklıma gelen şeyle duraksadım, bunu söylemek istiyorum çünkü içimde öylece kalmamalıydı.

"Lütfen, Peri'yi sev bir kızın baba sevgisini hissetmesi tüm erkeklerin verdiği sevgiden daha eşsiz."

Bir şey demesine izin vermeden hemen odamdan çıktım, merdivenleri ikişerli üçerli inerken arkamdan bir homurtu duydum. Kafamı çevirdiğimde Asaf kazağını düzeltiyordu.

"Küçük hanım, merdivenlerden öyle inilmez en azından bir dokturun önünde öyle inme."

Yüzümü buruşturdum ve dilimi çıkarttım, iki aydır bu evdeydim ve hiç yapmam dediğim şeyleri yapıyordum. Asaf gözlerini devirirken hınzır bir tebessüm dudaklarıma peydah oldu.

"Tamam abicim."

Asaf abim son basamakta dengesini kaybedip yere kapaklanırken ben kahkahamı tutamadım, kimseye kırgın olmak istemiyordum çünkü ölüm vardı. Pamir abimle doğru düzgün bir anım bile yoktu ve şuan hayatım belkide incecik bir yaşam ipliğine bağlıydı, bilmiyordum. Elimden geldiğince gerçek ailemle güzel anılar biriktirmek istiyordum. Merdivenin başında bize tuhaf bakışlar atan Yankı ve Çağrı Asaf abiyi gördüklerinde benimle birlikte onlarda gülmeye başlamıştı. Sanırım bu evde ilk defa bu kadar güzel bir sabaha uyanmıştım, Asaf abiye elimi uzattım belki de en çok abi kelimesini o hak ediyordu. Tabiki Poyrazcım hariç, çünkü o bambaşka biriydi.

"Sen bana abi mi dedin?"

"Evet, abim değil misin?"

Asaf'ında gözleri dolmuştu, vay arkadaş bu Güner erkeklerin hepsi sulu göz! Birlikte yemek salonuna geçerken Yankı'nın suratı beş karıştı. Odaya girdiğimizde herkes yerini alırken boş kalan sandalyelere oturduk ve kahvaltıya başladık. Sabah Poyraz bir şeyler diyordu ama ne olduğunu anlamadığım için Işıl hanıma dönerek sordum.

"Bugün büyük gün derken neyi kastetmiştiniz Işıl hanım?"

Bana tatlı bir tebessümle bakarak çatalın tabağın kenarına bıraktı ve ağzını peçeteyle sildi.

"Bunu şimdi söylemek biraz abes kaçacak Elis ama diğer aile üyelerimiz seni çok merak ediyor. Bir çok şeyi atlattık sanırım, yani ayın belli bir günü bir evde toplanar sohbetler, oyunlar oynarız. Bugün toplanma günü teyzen Işık'ta oraya gideceğiz."

"Gözlerimi kocaman açtığımda bu tepkime sofrada herkes gülmüştü, yani gülünecek ne vardı canım? Şaşırmıştım o kadar.

"Benim teyzem mi var?"

Bu zamana kadar hiç bir teyzenin, amcanın ya da dayının sevgisini iliklerime kadar hissetmemiştim. O evde asla böyle şeyler yoktu, daha doğrusu o insanlarda aile kavramı yoktu.

"Bir tane teyzen var, bir tane dayın biz çok kalabalık bir aile değiliz zaten, anneannen ve deden. Deseni tanıyorsun zaten hastanede tanışmıştınız, sözde uğrayacaktı ama sanırım işlerden başını kaldırmıyor."

Işıl hanım tekrar kahvaltısına dönerken gözlerim Akif bey'e kaydı, peki onun ailesi? Hiç kimsesi yok muydu! Benim meraklı bakışlarımı gördüğünde yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu.

"Bizde annen gibi üç kardeşiz, bir halan ve amcan var ama bu aile toplantısı annenin tarafı yaptığı için onlar katılmıyor."

"Ayyy, az kalsın unutuyordum iyi ki konuştun Arifimm, sizinkiler de geliyor. Elis'i merak ediyorlarmış."

Halam, amcam, teyzem ve dayım mı vardı şimdi benim? Bir sürü kuzenim de vardır! Bu heyecan beni yerimden kıpır kıpır oynatmaya yetmişti ama içimde bir ses beni kabul etmeyeceklerini söyleyip tüm heyecanımı bavul gibi söndürüyordu. Kahvaltı faslı bittiğinde herkes odasına hazırlanmaya gitmişti. Giyinme dolabın içinde kara kara ne giyeceğimi düşünüyordum. Sıfır kol beyaz bir badi aldım ve üzerine çok yakışacağını düşündüğüm siyah bir gömlek çıkarttım. Pantolon olarakta bol paça pantolon çıkarttım.

Son kez kendime aynada baktığımda gayet hoş duruyordum en azından hanım hanımcıktım, gözlerime kısa bir eyeliner çektim ve yanaklarıma hafif allık uyguladım, kirpiklerime rimel sürüp dudağıma da gül kurusu parlak bir ruj sürdüğümde hazırdım. Bu evde makyaj yapmayı çok seviyordum! Daha doğrusu bu ev bana bir genç kız olmayı öğretiyordu. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptığım için çektiğim eyeliner çok güzel duruyordu ve yeşil gözlerimi ortaya çıkarıyordu. Odamın kapısına vuruldu gel dediğimde Poyraz abimin kafası görüş alanıma girdi ve beni şöyle bir süzdü.

"Of of of olmuşsun, zaten çok oftun."

Kurduğu cümle kahkaha atmama sebep oldu, onunla iyi geçinmek istiyordum daha doğrusu hep iyi olalım istiyordum. İçeriye girerek sağ elimden tuttu ve beni kendi etrafımda döndürdü, becerikli bir şekilde döndüğümde belimde tutarak beni hafifçe yere doğru eğdirdi.

"Şuan seni dışarı çıkarmak o puşt pezevenklerin yanına götürmek istemiyorum."

Derince nefes alarak beni düzeltti, saçlarını düzelttiğinde ona bakma fırsatım oldu. Kısa kollu bir tsirht ve Jean giymişti, aslında basit bir kombindi ama Poyraz abimde o kadar yakışmıştı ki!

"Dinime küfreden müslüman olsa! Sende çok yakışıklı olmuşsun."

Göz kırparak elini omuzuma attı ge beraber odamdan dışarı çıktık, herkes holde hazır bir şekilde bizi bekliyordu. Geç kalmışlığın verdiği utançla yanaklarım ve kulaklarım kızarırken Poyraz abim yanağıma kocaman bir öpücük bıraktı.

Derince nefes alarak ayakkabılarımı giydim ve kabanımı üzerime geçirdim, heyecan içinde kavrulurken nasıl insanlarla tanışacağımı hayal etmeye çalıştım, umarım ki çağrı ve Yankı gibi on yargılı değillerdir. Kalbimin tekrar ve tekrar kırılmasını kaldırmıyordum...

Bölüm sonu...

 

Bölüm : 04.02.2025 23:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...