12. Bölüm

12.BÖLÜM(Sevmek değil uğruna ölmek)

Kübra Koçaslan
petrichor2

Keyifli okumalar...

Aile toplantısının üstünden bir hafta geçmişti, o günden beridir Arif bey eve gelmiyor, herkesin üstünde bir gerginlik vardı. Evin havası o kadar bunaltıcıydı ki hafta sonu evde oturmaktan sıkılmış Peri'yi ve Eymen'i de alarak alışveriş merkezine gelmiştim.

"Abla iyi ki geldik ya, evde ki gerilim yüzünden radyasyona uğrayacaktım."

Eymen ve tuhaf sözleri, dediklerine göz devirdim şöyle bir etrafima baktığımda gözlerime değen kahverengi harelerle suratımda aptalca bir tebessüm oluştu. Karan bize doğru havalı bir şekilde geliyordu, saçları önüne dökülmüş giydiği motorcu ceketiyle fazlaca havalıydı! Çok dar olmayan siyah kot pantolonu o muhteşem bacaklarını da ortaya çıkarmıştı! Kaşlarımı çattığımda kendinden önce kahkahası ulaştı kulaklarıma.

"Kıskanınca daha güzel oluyorsun sarışın."

Yanaklarım ve kulaklarım kızarmaya başlamıştı çoktan, aptal herif beni utandırmak hoşuna gidiyordu herhalde. Bebek arabasına eğildi ve Peri'yi kucağına alarak sevmeye başladı, yalnız eline bebekte yakışmıştı maşallah! Şuan şurada diz çöküp evlenme teklifi etmem yok mu? Evimin adamı, çocuklarımın babası olur musun? Bu saçma düşünceyi kafamdan çıkarmaya çalışarak şuan ki konumuma odaklandım.

"Ne kıskanacağım be seni."

Karan şok olmuş bir şekilde bana döndü ve işaret parmağı ile kendini gösterip konuştu.

"Böyle muhteşem bir adam kıskanılmazsa Allah o kişiyi taş yapar."

Gözlerimi devirdim Eymen hunharca gülerken bende dudaklarımın içini ısırıyordum gülmemek için.

"Egonu keşke mağazanın dışında bıraksaydın."

Karan sırıtarak göz kırptı, yapma abi işte yapma. Düşmemek için kendimi zor tuttum ve hemen tipimi düzeltmeye çalıştım.

"Abilerin nasıl izin verdi ya, ben onlarsız bir yere çıkamazsın sanıyordum."

Peri'yi bebek arabasına geri bıraktı ve arabayı benden alarak sürmeye başladı, yalnız şuan sanki Peri'nin babası Karan ve annesi ben gibi gözükmemiz şaka mı?

"Bir haftadır evde garip bir gerginlik var, kimse evde durmuyor akşam yemeklerinde bile bazen sadece ben Asaf ve Eymen oluyoruz. Bizim evde normalde akşam yemekleri asla ama asla atlanmaz."

Karan'a baktığımda suratında çok garipsediğim bir tebessüm vardı. Bana bakıyordu ama bu bakışları o kadar saf ve temizdi ki. Ne olduğunu anlam vermemiştim.

"İlk defa bir evi benimsediğini görüyorum ve bu beni acayip mutlu etti."

Böyleydi işte bu çocuk, nasıl sevmeyeyim ki? Benim mutluluğumu, üzüntümü, acımı herşeyimi kendi yüreğinde yaşıyordu.

"Bakalım bu işin altından ne çıkacak."

Sadece kafamı salladım, önünde durduğumuz bebek mağazasına bakarken ilk önce Eymen girdi ardından Karan ve onun ardından ben. Karan ve Eymen abartılı elbiseler reyonuna gitmişlerdi.

"Karan abi baksana, bu bizim minik kızımıza ne güzel olur değil mi?"

Eymen elinde tuttuğu prenses kostümünü Peri'nin üzerinde tutup duruyordu. Allah'ım! Karan kafasını sallayarak başka elbiselere bakmaya başladı, hemen Peri'nin arabasını aldım başka reyonlara bakmaya başladım.

"Ayyy Peri, Allah bunların eline kız bebek vermesin kız!" Arabanın önüne doğru eğilip konuştuğumda yeşil gözlerini kırpıştırarak bana bakıyordu! Ama ben bunu yerdim yer, altı aylık bebek kıyafetlerinin yanına gittim, Peri çok çabuk kilo alıyordu. Şuan dört aylık olsada hemen hemen neredeyse iki üç beden büyük şeyler giyiyordu. Elime aldığım zıbınlara şöyle bir baktım, aralarında çiçekli böcekli olanları seçip bebek arabasının üstüne bıraktım. Biraz daha dolaştığımda meyve desenli elbiseleri gördüğümde aklıma gelen fikirle kocaman tebessüm ettim.

"Kız sana bunlarla aylık fotoğrafları çeksem ne güzel olur değil mi?" Kendi kendime konuşurken arkamda hissettiğim nefesle birlikte soluğumu tuttum. Yutkunurken Karan'ın sesiyle tuttuğum nefesi hızlıca verdim.

"Kiminle konuşuyorsun."

Arkama döndüğümde dip dibeydik, boyu benden uzun olduğu için hafifçe kafamı kaldırıp koyu kahverengi gözlerine baktım. Gözlerini gözlerime dikmiş bir cevap bekliyordu, dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdiğim gözleri hemen dudaklarıma kaydı ve derince yutkunup tekrar gözlerime baktı. Bu kadar yakınımda olması bana iyi gelmiyordu, yavaşça eğildi yüzüme doğru beni bu denli etkisi altına alması haksızlıktı. Burnunu burnuma dayadı ve gözlerini kapattı, derince nefeslendiğinde histerik bir şekilde bende gözlerimi kapattım. Ne oluyordu anasını satayım!

"Bana karşı hislerini ne zaman kabul edersin zalımın kızı."

Dediği şeyle gözlerimi açarak baktım, onu sevdiğimi biliyordu ama bu itiraf etmemi bekliyordu. Bir kaç adım geriledim ve elinle kendime serinletmeye çalıştım, fazlaca sıcak basmıştı bu soğuk havalarda! Bu yaptığım Karan'ı güldürürken gözlerimi kaçırdım, beni etkisi altına alması saçmaydı ama benim bu kadar etkilenmem daha da saçmaydı. Üst üste yutkundum.

"Ablaaaaaaa, sence Peri bu arabayı kullanır mı?"

Beni bu durumdan kurtaran Eymen'e kocaman bir öpücük vermeyi aklımın en önemli yerine not ettim, arkamı döndüğümde kucağında taşıdığı akülü arabaya baktım. Allah'ım Yarabbim! Akıllısı beni bulmaz, delisi peşimi bırakmaz.

"Eymen Allah aşkına Peri daha oturamıyor bile! Git çıngırak felan al."

Eymen gözlerini devirirken başımı iki yana salladım, cidden bu çocuk olmamıştı. Karanla yalnız kalmamak adına Peri'nin bebek arabasını sürmeye devam ettim, arkamdan gelen kahkaha sesiyle bende tebessüm ettim. Bir kaç kıyafeti daha beğenip kasaya ilerlerken arkamdan koşa koşa gelen Eymen ve Karan'a baktım. Eymen'in kucağında bir sürü çıngıraklı oyuncaklar varken, Karan'ın elinde bir kaç tane daha kıyafet vardı.

"Ben alayım onları güzelim, sen dışarıda bekle."

Karan bebek arabasının üstünde ki elbiseleri alırken onu durdurmadım, yapmak istiyorsa yapabilirdi. Bebek arabasını mağazadan dışarıya çıkarttığımda cebimde duran telefonum çalmaya başladı, çıkartıp kimin aradığına baktım.

Poyraz Abimmmm arıyor.

Yeşil tuşa basarak açtım.

"Abimmm."

Poyraz abimin kahkahası kulağımı doldurdu, ne zaman ona abim desem hep kahkaha atardı.

"Abin kurban olsun, nerdesiniz?"

Mağazadan Eymen ve Karan çıktı, ellerinde ki poşetleri bebek arabasının alt kısmında ki sepete attılar. Karan tekrar bebek arabasını aldığında bende Poyraz abimi cevapladım.

"Eve yakın olan bir alışveriş merkezindeyiz."

"Hmmm, kimlesiniz?"

Bunu neden sorduğunu biliyordum, ona anlatmıştım Karan'ı ve ona olan duygularımı başta kabul etmesede sonradan sorun etmediğini ve otuz beş yaşıma kadar evlenmeyeceğim sözünü aldıktan sonra herşeye daha da olumlu bakmaya başladı.

"Karan'da bizimle abi eğer öğrenmek istiyorsan."

Olumlu mırıltılar çıkardı.

"Aslında eğlencenizi bozmak istemiyorum ama eve gelmeniz gerekiyor, dedem ve babam seni bekliyor."

"Bir şey mi oldu?"

Sesim endişeli çıkmıştı, benim durmam ile Karan ve Eymende durup bana baktılar.

"Yok yavrum ama sanırım bir şeyler oldu."

"Tamam hemen geliyoruz."

Telefonu kapattığımda Eymen ve Karan'a döndüm. Bakışları hele üstümdeydi, ne bulunmuştu acaba?

"Abim aradı, Arif bey ve Hasan dede evdeymiş. Bizi bekliyorlarmış."

Karan kafasını sallayarak bebek arabasını tekrar sürdü, morali bozulmuştu derin nefesler aldım yanına gittim. Koluna girerek birlikte çıkışa ilerlemeye başladık, Eymen'de hemen diğer koluma girmişti kıskanç bir ergendi.

"Ne zaman buluşsak bir şey çıkıyor, artık seni kaçırmayı düşünüyorum."

Karan homurdandı, bu dediğine kocaman tebessüm ettim ve benden beklemeyecek şeyi yaparak parmak uçlarımda yükselerek yanağını öptüm. Karan'ın donup kalmasıyla bizde durduk, utançtan yanaklarım ve kulaklarım kızarmaya başlamıştı bile.

"Ulan, elbette bir gün o cümleyi söylediğin zamanda gelecek."

Eymen yanımda homurdansa beni gördükçe gözlerinin içi gülüyordu. Benim mutlu olmam onu daha çok mutlu ediyordu, tekrar yürümeye devam ettik. Arabanın yanına geldiğimizde Fatih abi hemen yanımıza gelmiş, poşetleri bagaja koymuştu. Ben Peri'yi kucağıma aldığımda Karan bebek arabasını kapatıp Fatih abiye verdi. Bana döndü, kahverengi gözleri çok güzel bakıyordu, ona bakarken bir yanım utanıyor bir yanım cesurca bak diyordu.

"Şimdilik hoşçakal sarışın, akşam arayacağım."

Kafamı olumlu anlamda salladığımda bana doğru yaklaştı ve kucağımda ki Peri'nin kafasının üstüne öpücük bıraktı. Hafifçe kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı benden izin istiyor gibiydi, gözlerimi açıp kapattım. Benimde saçlarımın arasına öpücük bırakıp geri çekildi ve Eymen'in saçlarını karıştırdı.

"Eve dikkatlice git."

Karan bana tebessümle baktı ve kafasını salladı, hemen arkamızda duran motosikletinin yanına gitti. Küçük bagajdan kaskını çıkartıp taktı, motoruna binip çalıştırdı kornaya bastı ve yanımızdan hızlıca geçti. Bende Peri'yle birlikte arka koltuğa oturdum ve hemen yanıma Eymen oturarak kafasını omuzuma koydu.

"Karan abi muhteşem bir insan abla ve sen ona bakınca gözlerinin içi gülüyor. Bazen kıskansam bile senin mutlu olman beni daha çok mutlu ediyor."

Bunu içten bir şekilde söylemişti, ailemde en sevdiğim kişi Eymendi.

Ailem...

Bundan aylar önce bu kelime benim içimi acıtırken şimdi bu denli benimsemem çok tuhaftı, ilk defa birisine baba ve anne demek için can atıyordum. Yankı ve Çağrı dahil, abilerimle ve kardeşimle vakit geçirmek benim için paha biçilmez bir servet gibiydi. Her hafta sonu oyunlar, akşamları birlikte filmk seyretmek bu o kadar güzel ve değerliydi ki. Bir aileye kabul olmak, avazım çıktığı kadar benim ailem var! Artık benimde annem ve baban var, beni seven abilerim ve kardeşim var dememek için kendimi tutuyordum. Pamir abimden sonra bu denli bir abi sevgisine maruz kalmak beni çok değerli hissettiriyordu, onlar için camdan yapılma bir bebek gibiydim özellikle Poyraz abim. Son olayımızdan sonra her saat benden özür diliyordu, nereye gitsem yalnız bırakmıyor hep dibinde bitiyordu.

Araf abim, bu ailede Eymen den sonra belki de bana en yakın gelen kişiydi. Tanıştığım ilk saatlerde soğuk yapsada daha sonra o soğukluğun üstüne sımsıcak bir sevgi örttü. Efekan, benden iki yaş büyük olan abim. Onu ilk tanıdığımda bana olan tavırları ailenin bütün bireylerinede aynıydı, ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda açtı kendini bana. Sevgisini üstüme çok naif bir şekilde veriyordu. Hepsinin bende yeri ayrıydı, abilerim çok seviyordum kardeşimi, annemi ve babamı. Ben ailemi çok ama çok seviyordum.

Araba bahçede durduğunda eve gelmiştik, düşüncelerime o kadar derinden dalmıştım ki kucağımda ve omuzumda uyuyan bebeklerime baktım. Kendi dediğime sırıtırken Fatih abi Eymen'in tarafında ki kapıyı açmıştı.

"Küçük bey, küçük bey."

Eymen hafifçe hareketlendi ve gözlerini açtı, etrafına şöyle bir bakarak bana döndü.

"Zalım kokun bile muhteşem."

Eymen her zaman bana iltifat ederdi, kendine bunu buy edinmiş gibiydi sanki. Uzanıp yanağını öptüm, Eymen arabadan inerken Fatih abi bu seferde benim olduğum tarafın kapısını açmıştı.

"Poşetleri getireceğim küçük hanım."

Kafamı salladım, Eymen'e ayak uydurarak hızlıca evin dış kapısına ilerledik. Ocak ayının ortalarındaydık ve havada müthiş bir soğukluk vardı, Peri'yi hasta etmek istemiyordum. Eymen zile bastığında uyuklayan Peri'yi daha da sarmaladım, bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Banu hanım bize kısacık bir tebessüm sundu ve hemen ayakkabılıktan terlik çıkarttı. İçeri girdiğimde kucağımda uyuklayan Peri'yi Banu hanıma uzattım, ellerim boşaldığında botlarımı çıkartıp ayakkabılığa bıraktım ve üstümde ki şişme montu da portmantoya astım. Önde Eymen arkasından bende salona çıkan üç basamaklı merdivenleri çıktık ve salona girdik. Herkes buradaydı Arif bey, Işıl hanım, Hasan dede, abilerim.

Poyraz abim kollarını açarak bana baksada önceliğim Hasan dedemdi, bir kaç adım attım ve hemen elini öpüp alnıma koydum. Hasan dedem bana kocaman sarılarak karşılık verdi.

"Maşallah maşallah, gün geçtikçe güzelleşiyor."

Bu söylediğine utansamda tebessüm ettim.

"Hoşgeldiniz efendim."

İçimden ona dede desemde dışımdan bir türlü söylemiyordum. Alışık değildim ve kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım diyemiyordum.

"Efendim mi? Aşk olsun güzel kızım."

Alınmış gibi yapsada şaka yaptığını biliyordum, dudaklarımı büktüm. Artık bazı şeyler için kendimi alıştırmam lazımdı!

"Biraz daha zamanı ver demek ki baba, zorlamıyoruz."

Ben bu kadına hayran olduğumu daha kec mere söylemem gerekiyordu? Beni bekleyen Poyraz abimin kollarının arasına girerek kendimi rahat bir pozisyona soktum.

"Ee nasıldı gününüz bebeğim?"

Işıl hanım tekrar konuştu, gözlerim onun gözlerine değerken orada gördüğüm sevgi kalbime işliyordu sanki. Bir anne tarafından sevilmek böyle miydi? Kendini guvende hissetmek, her derdini paylaşacağını bilmek, seni asla yargılamayacağını anlamak. Bir annenin sevgisi böyle miydi? Bana asla sunulmayan ve bir görülen sevgi. Şimdi gözlerimin içine bakan bu kadına nasıl anne diyemiyorum ki? Tek bir hareketimi bile ezberleyen bu kadına, geldiğim ilk günden beri sevgisini şefkatini esirgemeyen, her kızım dediğinde sesinde ki o şefkati iliklerime kadar hissettiren bu kadına neden anne diyemiyorum...

"Çok güzel geçti, bir sürü şey aldık."

Bu eve geleli neredeyse dört ay olmuştu, bir yılın çeyreğini bu evde geçirmiştim. Kötü anılarım vardı ama iyi anılarımın hepsinin üstünü kapatıyordu. Bu ev yuvam olmuştu, bugün Karan öyle demişti. Gerçekten de öyleydi, bu ev benimdi. Yuvamdı, içine sığındığım dünyam, okuldan gelirken hızlı hızlı attığım adımlarımın sebebiydi. Çünkü içinde sevgi vardı, beni seven insanlar önemseyen insanlar vardı. Kabul bağlamaz dediğim her bir yaram, kabuk bağlamıştı. Sevgi neydi diyorlardı hep, sevgisi buydu işte. Karşılık beklemeden sevmekti.

"Elis, biz bir şeyler öğrendik bunuda seninle paylaşma istiyoruz."

Arif Bey'in göz altları halka halka mordu, uyumadığı kızarmış gözlerinden belliydi. Aynısı, Poyraz abimde, Yankıda vardı. Bir haftadır eve gelmiyorlardı, geliyorlarsa biz görmüyorduk. Arif beye dönerek onu dinlediğimi belli ettim.

"Bu bilgi elimize nasıl ulaştı bilmiyoruz, sanki birisi bizi duymuş gibiydi."

Ne dediğini anlamamıştım, bilgi neydi ve kim vermişti bunu? Üstü kapalı konuşuyordu Arif bey. Benim gibi Işıl hanım, Araf, Efekan ve Eymende dikkatlice Arif beyi dinliyorlardı.

"Biliyorsun ki annen ve ben Türk silahlı kuvvetlerinden emekliyiz, bundan önce bir çok başarılı ve başarısız operasyonlarımız oldu. Annen Pars ve Poyraz'a hamileyken izine ayrıldı, o sırada ben Suriye'de bir görevdeydim. Operasyonu hemen bitirip abinin doğumuna yetişmek istiyordum ama karşımızda ki adamlar çok zekiydi. Ne plan yaparsak yapalım elimize yüzümüze bulaşıyordu, o zamanlar yorulmak tükenmek nedir bilmezdim. Kafama koymuşum işte bir kere, hiç yapmayacağım bir şey yaptım ve teröristlerin inine girdim. Şansımmı yaver gitti yoksa Allah beni size mi bağışladı bilmiyorum, bulundukları bölgede sadece tek bir kadın terörist vardı."

Durdu ve derin bir nefes aldı Arif bey, sanki anlatmakta zorluk çekiyordu. Omuzları bir çöküyor, bir kalkıyordu. Herkes sessizdi, pür dikkat Arif beyi dinliyorlardı. Tekrar derin bir nefes çekti içine ve devam etti.

"Ben önden girdiğim için diğer askerler arkada kalmıştı, beni gören terörist üstünü parçalamaya ve saçlarını çekiştirmeye başladı. Neden böyle yaptığını bilmiyordum, silahımı doğrultup teslim olmasını istedim aksi takdirde öleceğini söylemiştim. Delirmiş gibiydi, çığlık atıyor kendini parçalıyordu ve sürekli bir şeyler fısıldıyordu. Anlamadım başta sonra fısıltıları çığlığa dönüştü. 'Dokunma bana' diyordu, halbuki ona en fazla yirmi metre yakınlıktaydım. Bu hallerine anlam veremedim, benden önce ne olmuştu ne bitmişti bilmiyorum. Ben ona şaşkınca bakarken nereden çıkarttığını bilmediğim silahı bana doğrulttu, ani bir refleksse elimde ki silahla ateş ettim. Öldürücü bir hamle değildi, gözleri şaşkınlıkla açıldı ve eli yarasına gitti."

Yeniden durdu, anlatmak zor geliyordu ona bu hissi çok iyi biliyordum. Yüzünü sıvazladı, Hasan dedem sırtını sıvazladı Arif Bey'in. Onların arasında ki ilişki bambaşkaydı.

"Terörist kadın yere düşerken çoktan benimle birlikte görev yapan askerler içeri girdi ve etrafa bakındı, yaralı kadını gördüklerinde birisinin ambulans çağırdığını duydum. Teröristler bize canlı kanlı lazım, onlardan alınan her bilgi bizim için altın değerindeydi. Görev bitmişti ama o kadının o halı gözümün önünden hiç gitmemişti, komutanımdan öğrendiğim kadarıyla da intihar etmişti. Nedenini hiç bir zaman öğrenememiştik, takı bir kaç gün öncesine kadar."

Demek buldukları şey bu kadınla ilgiliydi, Işıl hanım ayağa kalkarak salondan çıktı. Arif bey başını ellerinin arasına alarak öylece biraz durdu, ne öğrenmişti ko onu bu kadar zorluyordu? Anlatma demek istedim, seni boğan bu şeyi anlatma. Işıl hanım elinde bir bardak suyla geri geldi ve bardağı Arif bey'e uzattı. Suyu üç yudumda içen Arif bey gözlerini sıkıca yumarak terkar açtı ve gözlerimin içine baktı bu sefer.

"Meğer o terörist Ferit'in ablasıymış o gün elimize ulaşan mektupta öyle yazıyordu. Kadın intihar etmeden önce intikamını alması için abisine yalvarmıştı ama mektupta ki detay beni bin bir yerimden bıçakladı Elis. Kadın ona tecavüz ettiğimi ve ona acımazca işkence ettiğimi yazmış. Böyle bir şey mümkün değildi, annen Pars'ı ve Poyraz'ı doğurdu ve aradan bir kaç yıl sonra Araf abim dunyaya gelmişti. Mutluyduk ama mutluluğumuza bir kız çocuğu eklensin çok istedik. Bir şey oldu, kapıda bir kıyamet koptu ve ben öğün yine operasyondaydım. Eve geldiğimde evde resmen cenaze havası vardı, ne olduğunu bilmiyordum. Öğrendim ki ilk göz ağrım Pars'ım kaçırılmıştı, kim neden yaptı bilmiyorduk ki, aramadığım, girmediğim delik kalmamıştı. Bulamamıştım oğlumu, Poyrazda sanki anlamış gibiydi ve hastalıktan yataklara düşmüştü, annen o evde yaşayan ölüden farksızdı. Bir kaç ay sonra kapımıza bir kutu bırakıldı, kim bile bilirdi ki içinden oğlumun çürümüş bedeni çıkacağını? Ölmüştüm, o gün ben gerçekten ölümün o soğukluğunu hissetmiştim. DNA testi yaptırmak istemiştim ama annen izin vermedi, sağlam kalan kolunda ki doğum lekesini gösterdi annen. Elma şeklindeydi oradan anlamıştık, sesszi sedasız kimseye bir şey duyurmadan gömdük aslan parçamı."

Arif bey elleriyle yüzünü kapatırken gözlerimden sicim gibi yaşlar boşalıyordu, ne zor bir imtihandı. Işıl hanım derim bir nefes alırken bomboş bir ifadeyle karşıya bakıyordu, neden böyle durduğunu biliyordum çocukları için güçlü durmak zorundaydı.

"Gel zaman git zaman Yankı ve Çağrı doğmuş hemen ardından da Efekan gelmişti dünyaya, annen aslinda çok çocuk istemiyordu. Yaşadığı o olaydan sonra daha fazla çocuk istedi, evimiz şenlenain dedi. Meğerse çocuk bu dünyanın cennetiymiş dedi hep. Allah biliyor ya Pars'tan hepsine gözüm gibi baktım ya da ben öyle sanıyordum. Sana hamile olduğunu öğrendiğimizde içimizde inanılmaz bir heyecan vardı, her hamileliği bizim için en büyük lütuftu ama senin haberin başka bir hava katmıştı işte ortama. Bir gece rüyamda seni kucağıma verdiklerini gördüm, bana 'Gözünüz aydın bir kızınız oldu' dediklerinde kahkahalarla kalkmıştım uykumdan."

Bana kocaman bir tebessümle bakıyordu Arif bey ama gözleri pişmanlığın içinde yüzüyor gibiydi.

"Zaman geçti, gerçekte bir kızımızın olacağını öğrendik. Bu haber ailelerimiz tarafından coşkuyla karşılandı, herkes seni sabırsızlıkla bekliyordu, bizde öyle abilerinde, artık doğum zamanı geldiğinde hastaneye gittik, annen seni doğurduğu zaman o gün Ferit'in karısıda aynı hastanede doğum yapmış. Bunu atıştırmak üç günümü aldı, senin doğduğun gün nöbetçi olan tüm doktorları ve hemşireleri sorguladım. En sonunda birisi gerçeği itiraf ettiğinde ölmek istedim, Ferit kız çocuğumun olduğunu öğrendiğinde yüklü bir para karşılığı seni ve kendi kızını değiştirmiş."

Acı acı söylendi, kim evladını bie intikam uğruna değiştirirdi ki? Evlattı bu! Canından kanından olan bir evlat, zaten bu aileye bir evlat acısı yaşatılmıştı.

"İntikam uğruna yapılmış bir savaştı, neden ne için yapıldığını öğrendiğim an beynimden vuruldum sanki. Ben onun kızına el bebek gül bebek gibi baktım ama o benim kızımda kapanmayan yaralar bırakmıştı."

Son söylediği şeyleri fısıltı halinde söylemişti, Hasan dede kaşlarını çatarak önce Arif bey'e ve daha sonra bana baktı.

"Ne demek istedin oğlum?"

Sert sesi beni Poyraz abime daha da yakınlaştırdı, yüksek seslerden artık korkmasa sert sesleri hala sevmezdim.

"Baba, Elis o evde fazlaca şiddet görmüş."

Işıl hanımın soğuk sesi içimi buz gibi etmişti, sesinde bir yemin hissi vardı sanki. İntikam duygusu.

"Ulan şerefsiz! Onu kendi ellerimle öldüreceğim."

Hasan dede şiddetle ayağa kalktığında salonda volta atmaya başladı, bir aşağı bir yukarı yürüdü. Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim, bir çok şey açığa çıktığında göre artık hiç bir şeyi saklamak istemedim ve Eymen'e dönerek konuştum.

"Bebeğim odana çıkar mısın acaba?"

"Neden abla?"

Sesinde ki hüzün ve gözlerinde ki yaşlar kalbimin her yerine batıyor gibiydi ama söyleceğim şeyleri onun duymasını istemiyordum.

"Konuşacağım şeyleri duymanı istemiyorum kuşum ve lütfen direk odana çık tamam mı?"

Geçen sefer ki olayı öne sürdüğümde bana anlayışla baktı ve kafasını sallayarak yerinden kalktı, yanıma gelerek sıkıca bana sarıldı.

"Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum."

Benden ayrıldığında salondan çıkmıştı, gittiğine emin olmak için yerimden kalktım ve salonun kapısından merdivenlere baktım. Kapanan kapı sesiyle derin bir nefes alarak, tekrar kendimi güvenilir kollarının arasına bıraktım. Herkes pür dikkat bana bakarken bunu nasıl anlatacağımı bilmiyordum, utanıyordum ama hakkımı artık savunmak istiyordum.

"Ne anlatacaksın güzel kızım."

Işıl hanım bana tatlı tatlı gülümserken beceriksiz bir şekilde karşılık verdim ve yerimde dikleşip oturdum. Kalbim göğüs kafesimi delip geçmeye niyetlenmiş gibiydi, ellerim titriyor nefesim sıklaşıyordu. Kendimi sakinleştirmek adına sağ elimle göğsümün üstüne üç kere vurdum ve durdum.

"Bu anlatacağım şeyler benim için çok zor." Durdum, tekrar derin bir nefes çektim içime.

"Size geçen akşam sadece fiziki yaralarımı göstermiştim ama ruhumda ki yaralarımı göstermek benim için çok zor. Eğer bir dava sürecinin içine gireceksek hiç bir şeyi atlamak istemiyorum."

Konuşmakta zorlanıyordum ve bu durum beni daha da beter bir duygu karmaşasına sokuyordu. Poyraz abim ve Araf abim ikiside elimi tutarken bana destek olmak oluyorlardı. Efekan da ayağımın dibine oturdu hiç beklemediğim şey ise Yankı ve Çağrıydı. Arkama geçmişler ve ellerini omuzlarıma koymuşlardı. Gelen bu desteklerle gözlerim doldu, yanlız değildim.

"Arif bey, Ferit bana sadece şiddet uygulamadı. Bir çok kez taciz etti."

Işıl hanım hızla ayağa kalktığında, bedenimde ki eller kaskatı kesilmişti. Bana inanırlardı değil mi? Bu söylediğime inanırlardı. Şuan en çok inanılmaya ihtiyacım vardı, Arif bey kalktığı koltuğa çökerken Hasan dedem elini saclarima daldırdı.

"Olmayan şerefini, cibiliyetini siktiğim."

Işıl hanım kendini zar zor durdu ve benim yanıma gelerek yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Allah şahidim olsun ki Elis, sana yapılanları misliyle geri ödeteceğim."

"Elis, ne kadar ileri gitti?"

Arif beyin sert sesi ilk defa beni korkutmadı, sesinde ki o güven benim heryerimi sarıp sarmalıyordu adeta.

"Hiç bir zaman ileriye gitmedi, Pamir abim bilmiyordu bir gün ona anlattığım zaman evde bir kıyamet koptu ve o günden sonra ne zaman abim gitse sadece odama gelip laflarıyla taciz etti ama."

Aklıma gelen görüntüyle midem bulandı, yutkundum ve devam ettim.

"Buraya geleceğim gün, bir şey söyledi zaten o laftan sonra o evden kaçtım."

"Ne! Ne söyledi."

Poyraz abimin sesinde ki öldürücü tonla yandığımı hissettim, eğer Ferit burada olsaydı şuan paramparça olmuştu.

"O gün benim doğum günümdü, bana gece için hazırlanmam gerektiğini bir arkadaşı ziyarete geleceğini söyledi."

Poyraz abim ayağa kalktıve ortada duran cam sehpaya bir tekme attı, cam tuzla buz olurken Asaf abimin titrediğini gördüm. Efekan yine o bomboş haline dönmüştü, Yankı ve Çağrı'ya bakamıyordum.

"Amına koyduğun oğlu, seni elime alacağım! Seni bin bir parçaya ayırmayana adam demesinler."

Poyraz adeta delirmiş gibiydi, Işıl hanımda Poyraz'a katılıyordu.

"Yedi ceddini siktiğim, anasını bacısını mezarda ters döndürdüğüm! Ulan ulan yumurtalıklarını söküp top gibi oynamayana Işıl Tümer demesinler!"

Duyduğum küfürle gülme isteği gelmişti, babasının yanında bu kadar rahat küfür etmesi ayrı bir ironiydi.

"Elimizde kanıt olmadan hiç bir halt yapamayız."

Hasan dedemin yorgun sesiyle herkes durmuştu ama bilmedikleri bir şey vardı! Ben asker kardeşiydim.

"Aslında kayıt var ama elimize hemen ulaşamaz."

Herkesin kafası anında bana döndü ve bir aciklama bekler gibi bana bakıyorlardı.

"Eski telefonum, orada ses kayıtları var. O şerefsiz her odaya geldiğinde çaktırmadan ses kaydı alırdım."

"Ama telefonun o evde."

Efekan söylemişti bunu, kafamı olumlu anlamda salladım ve konuşmaya devam ettim.

"Evet o evde ama ortalıkta değil. Gelmeden önce telefonumu kapatıp sakladım."

Herkesin gözlerinde gördüğüm gurur pırıltılarıyla utanmıştım, abim sağolsun böyle bir aklı o vermişti bana.

"Beste getirebilir değil mi?"

Arif bey umutla bana sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım, onunla en son iki gün önce haberleşmiştim.

"En son konuştuğumuzda Ferit'in bir şeylerden şüphelendiğini ve bu yüzden şuan bir şey yapamayacağını söyledi."

Arif bey yinede umutla konuşmuştu, elimizde bir delil vardı çünkü.

"Olsun! Geç olsun ama güç olmasın. Beste bir boşluk bulduğunda yardım edecektir ve bizde biraz daha araştırma yaparız elime geçen mektupla ir dava açamayız değil mi baba?"

Hasan dedeme baktığımda kafasını olumlu anlamda salladı.

"Aynen öyle oğlum bu yüzden şimdi sıra bende, neler yapacağımı göreceksiniz."

Herkes sustuğunda saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu elime aldım, üç saattir bu konuşmayı yapıyorduk ve Karan bir çok mesaj atmıştı. Karnım gelen sesle yüzümü buruşturdum en olur olmadık yerde guruldamasan?

"Ben bir mutfağa bakayım yemekler ne durumda."

Herkes hala biraz şoktaydı, ben ise omuzlarımdan kalkan bu yükle pamuk kadar hafiftim. Poyraz abim tekrar yanıma oturdu ve beni kollarının arasina alarak başımın ucuna ard arda öpücükler bıraktı.

"Kurban olurum sana, her bir göz yaşının hesabını soracağız Elis. Sana yemin ederim ki."

"Biliyorum, size güveniyorum."

Yemekler yenmiş, Arif bey Hasan dedem, Poyraz abim, Yankı ve Çağrı çalışma odasına geçmişlerdi. Şimdi onları çok zor zamanlar bekliyordu ve tabiki bizide. Işıl hanım yanıma oturup ellerimi ellerinin arasına alarak öpücükler kondurdu.

"Herşey için senden özür dilerim kızım, o kadar zor zamanlarda yanında değildim."

"Şimdi yanımdasın."

"Bu geçmişi telafi etmiyor, ben nasıl bir anneyim. Senin canın yandığında benimde canım yanması gerekiyordu."

"Sen çok iyi bir annesin, anne."

Söylediğim şeyle Işıl hanımın gözleri doldu ve beni sıkıca sarıp sarmaladı.

"Sen bana anne dedin ya, Allah şahidim olsun bir kere pişman etmeyeceğim seni."

Kollarımı kaldırdım ve anneme sıkıca sardım, annem vardı benim. Sarıldığım, yanında iyi hissettiğim bir annem vardı. Benden ayrılıp alnıma öpücük bıraktı ve yerinden kalktı. Biz yemek yerken salon çoktan temizlenmiş ve Peri için yere battaniyeler serilmişti, beni şaşırtan şey ise Yankı kızıyla vakit geçiriyordu. Beni dinlemişti ve ben buna acayip mutlu olmuştum. Madem tüm sorunlarımdan kurtulmak istiyordum yapmam gereken bir şey daha vardı, ayağa kalktım ve salondan çıkarak merdivenleri tırmandım. Odama geldiğimde kapıyı kapatıp elimde ki telefonu açtım, sanırım bugün cesaret günüydü. Rehbere girerek kalbimi deli gibi çarpmasına sebep olan o ismin üstünde durdum ve hiç düşünemeden arama tuşuna basarak kulağıma götürdüm.

Çalıyor...

Çalıyor...

"Alo sarışın?"

Karan'ın sesi kulağıma doldu, gözlerimi sıkıca kapatarak dudaklarımı araladım.

"Seni seviyorum."

Yaptığım itirafla karşı taraftan bir kaç saniye ses gelmedi ve d

Daha sonra gür bir kahkaha ve hemen beni benden edecek o sözleri söyledi.

"Sevmek değil benim ki, uğruna ölmek be sarışın."

Bölüm sonuuuuu

 

Bölüm : 12.03.2025 01:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...