6. Bölüm

6.BÖLÜM(MİNİK ADIMLAR)

Kübra Koçaslan
petrichor2

Keyifli okumalar...

 

İyi ki

Kelimesi bir çok anlam ifade ediyordu, hepsinin tek noktası olumlu ve mutluluktu, örnek; iyi varsın, iyi ki doğdun, iyi ki sen...

 

Hayatımda duyduğum en güzel kelimelerden birisiydi iyi geldin... Gerçekten böyle mi düşünüyordu Poyraz? Sözlerinde ki ve gözlerinde ki samimiyet kalbimin buz tutan her yerini ince ince sızlatıyordu. Dün geceden beri beynimi kemirip duran bu düşünceydi, iyi ki demişti. Beni kabullenmişti, Eymen'in dediği gibi, zamanlar kabullenecektik birbirimizi yavaş yavaş ama zamanla.

Gerçekten böyle mi düşünüyordu Poyraz? Sözlerinde ki ve gözlerinde ki samimiyet kalbimin buz tutan her yerini ince ince sızlatıyordu. Dün geceden beri beynimi kemirip duran bu düşünceydi, iyi ki demişti. Beni kabullenmişti, Eymen'in dediği gibi, zamanla kabullenecektik birbirimizi, yavaş yavaş ama zamanla.

 

Yattığım yerden doğrulup komidinin üzerine bıraktığım gözlüğümü alıp taktım, bir kaç defa lens takmayı denesemde hiç benlik olmadığı için gözlük kullanmayı daha çok sevmiştim. Oturduğum yerden kalkarak lavaboya girdim ve elimin izin verdiği kadarıyla işlerimi halledip çıktım, hastaneden rapor aldığım için bir kaç gün evde dinlenecektim. İşin kötü tarafı ise sağ elimden aldığım hasar yüzünden zorlanmamdı, zor bela siyah eşofman altımı giydim ve çıkarttığım uzun gri badimi de üstüme geçirdiğimde hazırdım.

 

Gece zar zor topuz yaptığım saçım şuan kuş yuvasına benziyordu, Işıl hanımdan saçlarımı toplamasını rica etmem gerekiyordu. Odamdan çıktığım sırada yanımda odanın da kapısı açılmıştı, Poyraz tüm ihtişamıyla gözlerimi kamaştırmıştı adeta. Gözlerimi kırpıştırarak bakmaya başladım, bu adam Pamir abime acayip benziyordu!

 

"Gözlerini alamadın bakıyorumda, anneme söyleyeyim bir nazar duası okusun bana."

 

Poyraz'ın sesiyle kendime gelirken, söyledikleriyle gözlerimi devirdim. Sanırım bu evin en büyük sorunu egoydu, cevap vermeden önden giderken Poyraz'ın kendi kendine söylemlerini duyuyordum.

 

"Elin nasıl oldu?"

 

Merdivenleri indiğimizde yanımda durdu ve elime baktı, ağrısı vardı ama dayanılmıyacak gibi değildi.

 

"İyi gibi, biraz ağrı var ama."

 

"Niye o dün araya girdin ki? Biz her zaman Yankı'nın sakinleşmesini bekleriz."

 

Dediğiyle durdum, şiddete eğilimli insanlar hiç bir zaman durmazdı. Kurban'ının yalvarmasını, ağlamasını beklerdi. Derince nefes çektim içime, çok değil bundan iki hafta öncesine kadar yaşıyordum tüm bunları.

 

"Bir insanın celladı sakinleşmez, tatmin olması gerekir ve bunuda kurbanından bekler. Orada eğer siz olaya dahil olsaydınız Çağrı'nın o kadar darbe almasına gerek kalmazdı, ben dahil oldum çünkü Yankı'nın gözlerinde gördüğüm delice bakışları en iyi ben bilirim."

 

Yemek odasına girdiğimizde Poyraz susmuştu, bu söylediğim beynin her bir yerinde gezindiğine emindim. Işıl hanımın yanında ki boş yere otururken, yanıma bu sefer Efekan oturmuştu. Kolay kolay bir araya gelemiyorduk, çok değişik birisiydi. Çok konuşmuyor hatta ve hatta mimik dahi oynatmıyordu.

 

"Elis kızım, bugün benim bir arkadaşımın günü var ben oraya gideceğim. Eğer evde sıkılacağını düşünürsen sende gel benimle."

 

Işıl hanımın sesiyle ona döndüm, kalabalık ortamları sevmezdim, dudaklarımı büzdüm.

 

"Şey aslında dinlensem daha iyi olur ama sizinle daha başka bir şekilde vakit geçirmek isterim."

 

Yüzünün düştüğünü görünce hemen cümlemi toplamaya çalıştım, son dediğim şeyle yüzünde kocaman bir tebessüm oluşurken aklıma gelen şeyle Işıl hanıma seslendim.

 

"Ben sizden aslında bir şey isteyecektim."

 

"Tabiki kızım, buyur?"

 

"Saçlarımı toplayamıyorum da, acaba saçlarımı yemekten sonra toplar mısınız?"

 

Işıl hanım sevinçle kabul ettiğinde tebessüm ettim, herkes yerine geçtiğinde en son Arif beyde geldiğinde kahvaltıya başlamıştık. Bugün nedense tatlı şeyleri daha çok yemeye özen gösteriyordum, hatta öyle ki hiç sevmediğim reçeli bile kaşık kaşık yiyordum. Birden karnıma giren krampla yüzümü buruşturup elimde ki bıçağı sıktım. Karşımda oturan Poyraz'ın dikkati çekmiştim, yüzümü normal hale getirmeye çalıştım. Kasıklarıma giren ağrıyla birlikte bu seferde dudaklarımı içime çektim ve ısırdım! Siktir, bugün ayın kaçıydı? Yanımda oturan Efekan baktım ve sessiz ve çaresiz bir şekilde fısıldadım.

 

"Efekan, bugün ayın kaçı biliyor musun?"

 

Efekan boş gözlerle önce bana baktı ve sağ elini pantolonun cebine sokarak telefonunu çıkarttı.

 

"Bugün ayın yirmi yedisi."

 

Elimin içiyle alnıma vurdum, siktir cidden! Bugün regl başlangıcımdı ama ben unutmuştum, afiyet olsun diyerek masadan kalktım ve düz durmaya çalışarak odadan çıkmaya çalıştım. Regl zamanlarım çok sancılı ve berbat geçerdi, hatta bazen hastanelik olduğumu bile hatırlardım. Odadan çıktığım an iki büklüm oldum, elimle kasıklarımı ovarak yürümeye devam ettim.. En sevmediğim şeydi regl ağrısı, bu kırılan parmaklarımın ağrısından bile beterdi. Odama geldiğimde direk giyinme odasına girdim, kendime temiz iç çamaşırı ve geçen alışverişte aldığım pedden alarak banyoya girdim.

 

İşlerimi hallettiğimde ellerimi yıkayarak banyodan çıkmıştım, karşımda Poyraz'ı beklemiyordum. Kaşlarını çatarak bana baktı, çünkü şuan iki büklüm bir haldeydim.

 

"Neyin var?"

 

Endişeli sesiyle dudaklarım iki yana kıvrıldı, içimde ki çocuk heyecan içinde yerinde tepinirken sakince durdum.

 

"Bir şeyim yok, sadece biraz ağrım var."

 

Hemen yanıma geldi, elinin tersiyle alnıma dokunduğunda öylece durdum. Tüner erkeklerine karşı bir zaafım vardı sanki, bana dokundukları an öyle duruyor bir tepki veremiyordum.

 

"Ateşinde yok, gece soğuk mu aldın acaba?"

 

Poyraz düşünceli bir şekilde sormuştu bunu, şimdi ben bu adamın yanaklarını sıkmasam içimde kalırdı ama hayatta böyle bir şey yapamayacağım için öylece durdum.

 

"Bu öyle bir şey değil ki, yani ben regl oldum."

 

Utanmamıştım, Pamir abimden hiç utanmazdım hatta ilk regl olduğum zaman o kadar korkmuştum ki ağlayarak abime gidip içimden kan geliyor sanırım ölüyorum demiştim. Tabi abim anlamıştı ve o kadar güzel bir sakinlikle bunun çok doğal ve hatta kadınlar için çok sağlıklı olduğunu söylemişti ve asla bundan utanmamam gerektiğini üstüne basa basa tekrarlamıştı.

 

"Ama sen çok sakinsin."

 

Poyraz şaşırmış bir şekilde sorduğunda kaşlarımı çattım, regl oluyorduk savaş çıkmıyordu ki?

 

"Anlamadım."

 

"Annem her regl olduğunda evde savaş çıkar, düşman olarak bizi beller. O yüzden annemin bir an önce menopoza girmesi için dua ediyoruz."1

 

Dediği şeyle kocaman bir kahkaha patlatmıştım, Işıl hanımı o şekilde hayal edebiliyodsum. Çünkü kadının bir aurası vardı ki ateş ediyordu resmen! Bir kere bu kadar erkek çocuğunu dize getiriyor olabilmesi bile mucizeydi.

 

"Umarım sende annemize benzemiyorsundur."

 

Kafamı iki yana sallayarak daha fazla ayakta duramayacağımı anladım ve yatağıma doğru adımlayıp oturdum.

 

"Benim ağrım daha çok oluyor, genelde iki gün sürüyor."

 

Kafasını sallayarak yanıma geldi ve omuzlarımdan kibar şekilde tuttu yatağa yatırdı. Üstüme de yorganı örtüp başımda dikildi.

 

"Beş dakikaya geliyorum, sakın yerinden kalkma."

 

Ben daha bir şey demeden odadan çıktığında dudaklarımda küçük bir tebessüm kalmıştı, yıllar sonra abi sevgisini yeniden hissetmek kalbimi çarptırmıştı. Bu yaşadıklarımın birer hayal olmasını istemiyordum, bir rüyada olduğumu ve bunların bilinç altıma işlendiği istemiyordum. Bu sevgiyi tatmak istiyor, bilmek istiyordum. Sevilmek böyle bir şeyse ben bundan gitmek istemiyordum. Odamın kapısı açıldığında, üstünü değiştirmiş bir Poyraz beklemiyordum, yanıma gelerek yatağıma oturdu.

 

"Banu'ya söyledim, sıcak su torbası hazırlayacak. Asaf'tan öğrendiğim kadarıyla biraz masaj yapmakta iyi geliyormuş. Annemde dedi ki ayaklarını sıcak tutsun, dur bakayım sen çorap giydin mi?"

 

Yorganı açtığında çıplak ayaklarım ona çoktan selam çıkmıştı, kaşlarını çatarak bana baktı ve yerinden kalkıp giyinme odama girdi. Bu halleri o kadar tatlıydı ki, Poyraz'ın bu kadar düşünceli olacağı hiç aklıma gelmezdi, daha çok kaba ve sert bir yapıya sahip gibiydi. Giyinme odasından elinde pembe ve ponponlu bir çorapla çıktığında dudaklarımı ısırdım. Bu adamın pembe ve varyantlarına karşı bir ilgisi vardı, Beste'ye bile aldığı ayakkabı açık pembe rengindeydi. Hemen ayak ucuma gelerek yorganı kaldırıp çıplak ayaklarıma çorapları giydirdi ve tekrar yorganı kapatıp yanıma adımladı. Hiç beklediğim bir anda sol tarafıma doğru uzandı, yorganı kaldırdı. Kendiside yorganın içine girdiğinde gözlerimi belerttim, ciddi anlamda benim beyin frekanslarımla oynamışlardı!

 

"O güzel gözlerini öyle belertme, babamdan bugün için izin istedim."

 

Bana açıklama yapmıştı, koskoca Poyraz Tüner küçücük bir kız çocuğuna açıklama gereğinde bulunmuştu. Yanağımın iç kısmını ısırdım, bu adama şimdiden abi diyesim gelmişti! Büyük eli karnıma değmiş ve daireler çizerek masaj yapmaya başlamıştı. Utançla, yanaklarım ve kulaklarım kızarmaya başladı.

 

"Bana benziyorsun, bende utandığımda ya da sinirlendiğimde kulaklarım ve yanaklarım kızarır."

 

Poyraz bunu söylerken o kadar keyifliydi ki, ona benzemem sanki bu dünyada en önemli şey gibiydi. Bir şey demeden kaskatı bir şekilde öylece durdum, elinin sıcaklığı ve yaptığı masaj ile uykum geliyordu. Kafamı çevirdim ve Poyraz'ın omuzuna yasladım, bilincim yavaş yavaş kapanırken Poyraz'ın kulağına doğru fısıldadım.

 

"Pamir abim gibi kokuyorsun."

 

Kasıklarımın üzerinde ki sıcaklıkla kaşlarımı çatmıştım, sıcaklığın yanı sıra birde ağırlık vardı. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda yatağımda tek badima yatiyor haldeydim, en son Poyraz vardı? Bunu düşünmedim ve yorganı kaldırıp kasıklarıma bırakılan su torbasına baktım. Poyraz! Cidden pammık gibi bir kalbin var. Etrafa baktığımda puslu bir görüntü karşıladı beni, en son gözlüğümün gözümde olduğunu biliyordum ve sanırım Poyraz onuda benim için çıkartmıştı. Gözlerimi kısarak komidenlerin üzerine baktım, sağımda ki komidinin üzerindeydi uzanarak gözlüğümü aldım ve taktım. Yatakta oturur pozisyona gelerek, su torbasına ağrıyan yere yerleştirdim. Acaba şuan Poyraz neredeydi?

 

İşten izin aldığını söylemişti, tabiki akşama kadar benimle ilgilenmek zorunda değildi ama işte bu umuda tutunmak için yanıp tutuşan benliğimi yok sayamıyordum. Bir anda tebessümüm yüzümden silinmişti, derin bir nefes alarak yataktan kalkmak için hazırlanırken odamın kapısı yavaşça açıldı ve gözleri şiş bir şekilde Poyraz girdi içeri. Anlaşılan benimle birlikte oda uyumuştu, saçları karışmış kıyafetleri kırış kırıştı.

 

"Günaydın uykucu, ağrın var mı?"

 

"Çok az var."

 

Heyecanlı sesime engel olamamıştım, gitmemişti. Bu benim için o kadar büyük bir anlam ifade ediyordu ki! Bana tebessüm ederek kapıyı kapatarak bir kaç adımda yatağın boş yerine oturdu.

 

"İstersen aşağı geçip film seyredelim."

 

Hevesle kafamı salladım, Poyraz'a aşağı inmesini benim biraz işimin olduğunu söylediğimde tamam diyerek odadan çıkmıştı. Lavaboya giderek işlerimi zor bela halledip elimizde yolladığımda aynaya baktım. Sabah Işıl hanıma saçlarımı toplamayı unutmuşum, dudaklarımı büzdüm Poyraz'dan istesem yapar mıydı acaba? Denemek bedavaydı! Odamdan çıkarak merdivenleri inip salona geldiğimde gördüklerime inanmamıştım, orta sehpanın üzeri abur cuburlarla doluydu.

 

"Şey biraz araştırma yaptım da, bende hangisini tercih edersin bilemediğimiz için hepsinden azar azar tabaklara ayırdım."

 

Bir elini ensesine atarak konuşmuştu Poyraz, Allah'ım!! Cidden şuan kalp krizinden ölebilirdim. Abim olmasa hapur şupur öpesim geliyordu.

 

"Çok ince düşüncelisin cidden, teşekkür ederim."

 

Hemen iki koltuğa oturduğumda Poyraz'da yanıma oturmuş suratında ki tatlı bir tebessümle bana bakıyordu. Banyoda ki istediğim aklıma gelince hafifçe boğazımı temizleyip Poyraz'a döndüm.

 

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

 

"Tabiki."

 

Onunda sesi heyecanlıydı, bir şey istemem hoşuna gitmişti. Elimle saçımı gösterip konuştum.

 

"Allah aşkına, şu kuş yuvasına dönmüş saçlarımı toplayabilir misin?"

 

Kaşlarını kaldırdı ve kocaman bir tebessümle bana baktı, hemen yerinden kalkarak arkama geçip büyük ellerini saçlarıma daldırdı. Gergin bir şekilde beklerken, Poyraz yavaşlıkla saçlarımı lastikli tokadaj ayırmaya çalışıyordu. Poyraz'ın parmaklari saçlarımda gezindikçe rahatladığımı hissediyordum. Gözümün ve boynumun etrafında ki saçları aldığında rahatladığımı hissetmiştim, çok sıkmayarak bir at kuyruğu yapıp bağlamıştı Poyraz.

 

"Teşekkür ederim, ellerine sağlık."

 

Salonda dede benim sesim yükseldi, arkamda bedenin derin derin nefesler aldığını hissediyordum. Bir anda dövmemin üstünde hissettiğim soğuk parmaklarla kas katı kesildim, Poyraz parmağı ile dövmemi siliyormuş gibi yapıyordu.

 

"Bu gerçek mi?"

 

Sesinde hissettiğim boşluk beni yerle bir etmiş gibiydi, sanki bacaklarımda ki tüm bağ kopmuş ve ben Poyraz'ın sesiyle uçurumdan aşağı düşmüştüm. Olumlu anlamda kafamı salladığımda parmağını çekti, çektiği anda sanki o dövmenin üzerine köz dökülmüştü ve cayır cayır yanmaya başladı. Yanıma oturdu, hiç bir şey demedi. Belki de Gücük yoktu, dilimle dudaklarımda gezdirdim ve küçük bir açıklama yapmak istemiştim.

 

"Pamir abimin ölüm tarihi."

 

Poyraz yutkundu, biliyordu. Babasının askerlerini tanımaz mıydı? Elbette tanırdı ama Poyraz'ın üzüntüsü bambaşkaydı. Sanki onu tanıyordu biliyordu, bu düşünce beynimi kemirirken ellerimde hissettiğim büyük ellerle kendime geldim. Poyraz ellerimi sıkıca tutuyordu.

 

"Ne zaman yaptırdın ki? Hem daha reşit bile değilsin."

 

Kıkırdadım, bu dövmeyi yaptırmak için Karan Bey'in basının etini yemiştim.

 

"Aslında kolay kolay yaptıramadım, Karan yani dövmemi yapan çocuk kabul etmemişti bende akşama kadar basının etini yemiştim hatta bir ara en pahalı dövme boyasını kırmakla tehdit ettim. El mecbur kabul etti, o zamandan beri ara sıra konuşuyorduk."

 

Numarası gittiği için artık onu takılmayacaktım, bu gerçek içimi darlarken bir gün dükkanını ziyaret etmeyi aklıma not ettim.

 

"Bir daha yaptırma, Pamir abin senin için önemli bu konuda sana sinir çizemeyiz hatta hiç bir konuda sinir çizemeyiz. Ama vücuduna ve bedenine iyi bakmalısın."

 

Aşırı dövmeyi bende sebmezdim zaten, tek bir tane yaptırmıştım oda bu. Kafamı olumlu anlamda salladığımda Poyraz hiç düşünmeden kollarını bana sarmıştı. Başta şaşırsamda bana verdiği güven sıcaklık olduğum yere daha çok sığınmamı sağladı. Bir müddet öyle kaldık, Poyraz benden ayrılıp güzel bir film açtı. Banu hanım elinde bir tepsiyle içeri girerek Poyraz'a türk kahvesi bana da sıcak çikolata da getirmişti, sanırım bunuda Poyraz istemişti. Güzel güzel vakit geçirirken duyduğum sesle yerimden sıçradım.

 

"Hainlik!"

 

Eymen işaret parmağı ile bir beni birde Poyraz'ı gösteriyordu, karnımın üstünde ki Poyraz'ın sıkıca beni sardığında kıskandığı hissetmiştim. Şuan tuhaf bir şekilde oturuyorduk, sırtımı Poyraz'ın omuzuma yaslamıştım. Poyraz'da sağ elini karnıma sarmıştı..

 

"İnanamıyorum! Resmen aldatılıyorum hem benimle böyle bir konuma bile gelmedin!"

 

Eymen gözlerini doldurarak bize baktığında endişelenerek telaşla oturduğum yerden kalktım. En son isteyeceğim şeydi Eymen'i kırıp ağlatmak.

 

"Eymen aslanım, biraz insan taklidimi yapsan? Hani Elis sadece senin kardeşin değil ya."

 

Poyraz dişlerini sıkarak konuştuğunda Eymen omuzlarını silkti ve kendini hoş koltuğa bırakarak kollarını birbirine doladı. Şuan tamamen yaşına göre haraket ediyordu ve bu onu daha da tatlı kılıyordu. Normalde hep olgun konuşmaya çalışır, beni de hep etrafında ki erkeklerden korumaya çalışırdı.

 

"Ne? Ablam değil mi, onunla bende vakit geçirmek istiyorum."

 

Poyraz kolunun altında ki yastığı aldığı gibi Eymen'in suratına fırlattı, bu atağın nerden geldiğini görmemişti Eymen ama kimden geldiğini çok net biliyordu.

 

"Eşek sıpası, akşama kadar okuldasını zaten."

 

Eymen küskün bir şekilde omuzlarını tekrar silkti, tebessüm ederek yanına gittim ve yanakalrimi sıkarak Eymen'i sevmeye başladım. Sanırım bu evde Işıl hanım ve Arif bey dışında iki kişiyi daha kalbimin raflarına koymuştum.

 

"Oyyyy, ablasının bir tanesini yerim seni. Hem her zaman seninle vakit geçiriyorum."

 

Eymen'i yumuşattığımda ayağa kalkarak yanağımı öptü ve yere attığı çantayı alarak salondan çıktı.

 

"Bende öyle sevilmek istiyorum."

 

Poyraz'ın sesiyle ona döndüğümde, kollarını küskün bir şekilde bağlayarak bana bakıyordu. Dudaklarımı dişledim, ne dediğini elbette duymuştum ama emin omak adına bir daha soracaktım.

 

"Anlamadım? Ne dedin."

 

"Bende öyle sevilmek istiyorum kızım! Hem ben senin abinim Eymende önce bemi sevmen gerekir."

 

Kıskançlığından ne dediğini kendiside bilmiyordu sanırım çünkü kurduğu cümle acayip saçmaydı, yüzünü uzattığında ciddi olduğunu anlamıştım. Utançtan yanaklarım ve kulaklarım kıpkırmızı olmuştu ama içimde karşı koyamadığım bu istekle birlikte beraber Poyraz'ın önüne geldim ve yanaklarını ellerimin arasına alarak sıkmaya başladım. Fazla acıtmamaya özen gösterirken, gözlerinde gördüğüm sevgi parıltıları içimde ki en köhne yere kadar uzanıyordu. Bir anda bileklerimden tutup çevirdi ve ellerimin içini öptü, bu yaptığı hareketle daha çok kızardım.

 

"Eymen çok haklı, çok güzelsin."

 

Ellerimle yüzümü kapattım ve olduğum yerde tepindim. İltifatlara açık bir insan değildim ve Poyraz'dan minik adımlar değil daha çok uçan adımlarla geliyordu bana. Yanına oturduğumda kahkaha atarak arkasına yaslandı, beni utandırmak hoşuma gidiyordu anlaşılan. Ellerimin arasından Poyraz'a baktığımda kafasını sağa eğmiş ve bana tatlı tatlı baktığını görmüştüm, abim olmasa Allah belamı versin ki yavşamıştım.

 

"Ee ne izliyoruz?"

 

Salona bodoslama giren Eymen, hem benim dikaktimi hemde Poyraz'ın dikkatini çekerek kendisene bakmamızı sağladı. Hemen yanımızda ki üçlü koltuğa kurulup sehpanın üzerinde kalan son cips tabağını eline aldı, Poyraz gözlerini devirerek konuştu.

 

"En sevdiğin şeyi açıyorum."

 

Televizyona baktığımda, en son abimle izlediğim çizgi filmi açmıştı. Winx club, ben heyecanla oraya döndüğümde Eymen homurdanıp abisinden kumandıyı almaya çalışıyordu.

 

"Ya abiii, Allah aşkına kız çocuğu muyum ben ne! Aç şuradan bir bakugan ne bilim transformers bu ne ya!"

 

"Ya ben bu çizgi kaç yıldır izlemiyorum Eymen, biraz izleyip kapatsa olur mu?"

 

Gözlerimi televizyondan çekmeden sormuştum. Ortam sessizleşirken kendimi daha çok kaptırdım, abim beni her zaman bu çizgi filmde sarışın periye benzetse de ben hep kahverengi saçlı olan kıza benzetirdim kendimi.1

 

"Abla sen aynı stella'ya benziyorsun."

 

"Dış görünüş olarak evet ama ben hep doğa perisini kendime yakin hissediyorum."

 

Poyraz kollarını etrafıma sararak birlikte koltukta geriye yaslandık, akşam karanlığı çöktüğünde eve yavaş yavaş herkes gelmeye başlamıştı. Işıl hanım ve Arif bey birlikte salona girdiğinde Poyrazla beni gördüklerinde kocaman tebessüm etmişlerdi. Daha sonra Asaf geldi, diğer yanıma oturdu gözlerini kısarak bize baktı ve konuştu.

 

"Sarı böcek nasıl oldun?"

 

"İyiyim, kara yeşil su kurbağası sen nasılsın?

 

Poyraz'ın göğüsü titrediğinde küçük bir tebessüm ettim. Asaf dediğim şeyle gözleri devirdi ve küskün bir sesle konuştu.

 

"Kara yeşil su kurbağası ne ya? Bunu bulurken çok düşündün mü?"Kafamı hayır anlamında salladım.

 

"Çok benziyorsun."

 

Ofladı, elini saçlarından geçirerek Eymen'e döndü ve kendini göstererek konuştu.

 

"Benim gibi, taş, yakışıklı ve bomba gibi birisine bulduğu isme bak. Ne bileyim insan, esmer abim, yeşil gözlü yakışıklım ya da doktorum civanım der."

 

Gülmemek için kendimi zor tuttum, Asaf ilk günden beri nötr davranan bir insandı ta ki dün sabah ve bugünle birlikte tüm nötrlüğünü bir kenara bırakmıştı. Poyraz Asaf'ın gözlerinin içine baka baka saçlarımdan öptü ve eliyle Asaf'a kapak yaptı. Bu haraketiyle kocaman bir kahkaha attığımda Yankı ve Çağrı girdi içeriye, ikiside bize bakarak yüzlerini buruşturdu. Hadi Yankı'yı anlarım beni sevmiyordu ulan Çağrı yüzünden elimi kırmıştım yaptığı hareketlere bak haspam!

 

"Aman Allah muhabbetinizi kesmesin, ne güzel abi kardeş olmuşsunuz."

 

Yankı iğneleyici bir şekilde konuştuğunda, duymazdan geldim ama Poyraz ve Asaf aynı anda konuşmuştu.

 

"Amin, Allah sizede nasip etsin."

 

"Yok Allah göstermesin, ikinci bir vakayı bünyem kaldırmaz."

 

"Bende size meraklı değilim zaten, Eddy ve Buddy."

 

Taktığım lakapları seviyordum, çünkü onlara uyumlu oluyordu. Poyraz biraz daha yaklaştı ve kulağıma fısıldayarak konuştu.

 

"İnşallah benim lakabım daha iyidir, bunlardan kötüyse kendimi asarım."

 

Elimle ağzımı kapattım ve kıkırdadım. Poyraz bugün beni bir çok kez güldürmüştü, o aklımda hep sert ve taviz vermeyen biriyken bugün öyle birisi olmadığını anlamıştım. Dudaklarımı büzdüm ve düşündüm.

 

"Sanırım sana uygun bir lakap bulamadım."

 

Gözlerini kısarak bana baktı, bu sefer salona Efekan girmişti elinde basketbol topu sırtında ise okul çantası vardı. Hiç kimseye selam vermeden yanıma gelerek saçlarımı bozmadan kafamın üstünde elini oynattı.1

 

"Nasıl oldun İris?"

 

İsmimiİsmimi ilk defa onun sesinden duyduğumda bilemediğim bir heyecanla nefesim kesildi, Efekan kimseyle kolay kolay iletişime geçmezdi iki haftada bunu çok iyi çözmüştüm. Şuan kendi isteğiyle benimle konuşması, beni yapayalnız ormanda yalnız bırakmamış gibiydi.

 

"Teşekkür ederim daha iyiyim, sen nasılsın?"

 

Başımı kaldırıp ona baktığımda dudaklarında çok tatlı bir tebessüm vardı ve sanırım Efekan ilk hayranına sahip olmuştu.

 

"Sen sorunca daha iyi hissettim."

 

Arif bey ve Işıl hanımda salona geldiğinde herkes bir yere oturmuştu, Efekan ve Yankı odalarına çıkararak üstlerini değiştireceklerini söylemişlerdi. Banu hanım ise yarım saate sonra yemek masasının hazır olacağını bildirmişti.

 

"Kızım abinle güzel vakit geçirdin mi?"

 

Arif bey tatlı kaşığı bir bakışla bana baktığında kafamı salladım, sanırım bugün uzun zaman sonra geçirdiğim en güzel günümdü.

 

"Evet Arif bey, size ve Poyraz'a ne kadar teşekkür etsem az."

 

"Bende yanında kalmak istedim ama Poyraz izin vermedi, özür dilerim kızım."

 

Işıl hanımın mahcup sesiyle birlikte ellerimi iki yana salladım, kimsenin planını bozma gibi bir isteğim yoktu.

 

"Özür dilemenize gerek yok Işıl hanım, hem Poyraz gerçekten bana gözü gibi baktı."

 

"Aferin benim oğluma."

 

Işıl hanım eliyle Poyraz'a öpücük attığında tebessjm ettim, bu kadının hem çocuksu hemde eril hallerine düşüyordum yahu! Banu hanım masasının hazır olduğunu söyledi, Efekan ve Yankı hariç hepimiz yemek odasına girdik. Poyraz'ın yanına oturduğumda bana bakarak göz kırptı, masaya baktığımda abur cubur yemiş olsamda şuan açlığım ağır basmıştı. Efekan odaya gelerek yanımda ki boş yere oturdu, sabahta yanıma o oturmuştu.

 

"Yankı beklemeyin dedi."

Bunu üzerine Arif bey afiyet olsun dediğinde herkes yemeğe başlamıştı, bir yandan Poyraz ve bir yandan Efekan tabağımı doldurmaya başladıklarında içimde hissedemediğim o sevgi yumakları içimde üşüyen küçük kız çocuğunu sarıyordu. Elime kaşığı alarak mercimek çorbasını içmeye başladım, tabağım bittiğinde ağzına kadar dolu olan tabağı aldım ve yemeğe başladım. O evde yemek yiyemesem de okulun kantininde bol bol yerdim. Yemek bittiğinde hep beraber ayağa kalkarak salona geçtik, önce ki düzende tekrar oturduk.

"Lan!"

Yankı'nın sesi kendisinden önce salona ulaştığında Poyraz, Asaf ve Arif bey ayağa kalkmıştı. Kırmızı renk görmüş boğa gibi görünen Yankı içeri girdi ve direk benim üzerime doğru yürümeye başladı. Poyraz benim önüme geçtiğinde ne olduğunu anlamamıştım.

"Ne yaptığını zannediyorsun lan sen!"

Poyraz'ın tehdit vari sesi salonda nüksederken bir kaç adım geriledim. Ne olmuştu? Halbuki bugün ne kadar mutluydum.

"Onu bana değil abicim, biricik kardeşine sor. Ya da pardon hain kardeşin mi demeliyim."

Kaşlarım çatıldı ve Poyraz'ın arkasından çıkarak Yankı'ya baktım, ne diyordu bu!

"Ne diyorsun lan."

Asaf konuştu bu sefer, sessiz ortamı telefon sesi doldurmuştu ve Yankı elinde olan telefonuma bakarak sırıttı bana baktığında yutkundum ne oluyordu Allah aşkına?

"Masken düştü kardeşim."

Telefonu açtığında Beste'nin sesi duyuldu.

"Alo İris! Seninle acil konuşmam gerekiyor."

"Alo İris?"

"Sesim geliyor mu?"

Gözlerim direk Poyraz'a döndüğünde, gözlerinde gördüğüm yıkılış kalbimde hir yerleri paramparça etmişti, kafamı iki yana salladım ve kendimi açıklamaya çalıştım.

"Yemin ederim bilmediğin şeyler var Poyraz."

Ona doğru yürüdüğümde benden uzaklaşmıştı, kendimi durdurup bu sefer Asaf'a ve Efekan'a baktım. Onların gözlerinde merak ve kırıklık vardı, durdum.

"Hadi gerçekleri anlatsana! Nasıl bizi içten fethedip daha sonra ise hepimizi paramparça edecektin değil mi?"

Yankı bağırdığında ellerimle kulaklarını kapattım, en sevmediğim şeylerden biriside yapmadığım şeyleri yaptım gibi gösterilmeseydi.

"Yankı yeter! Bilmediğiniz şeyler hakkında konuşmayı kesin artık."

Arif Bey'in gür sesiyle ellerimi kulaklarımdan çektim ve ona minnetle baktım, tekrar Poyraz'a döndüğümde buraya geldiğim ilk gün gördüğüm bakışları görmüştüm. Soğukluk. İliklerime kadar üşüdüm, beni dinlemek istemiyordu bunu gözlerinde ki o soğukluk ve mesafeden anlamıştım.

"Ne demek bilmediğiniz? Benim tek bildiğim şey bu kızın çok iyi bir oyuncu olduğu! Çık git artık evimizden."

Yankı'nın son sözleriyle gözlerim dolduğunda Işıl hanımdan beklemediğimiz bir hamle geldi, Yankı'ya çok sert bir tokat atmıştı. Bu sefer Çağrı'nın ateş saçan gözleri benim gözlerime değdiginde az önce nasıl üşüdüysem şimdi bir o kadar yanıyordum.2

"Defol git."

Dudaklarını oynatarak kurduğu cümle ile beyninden vurulmaşa dönmüştüm. Burada da istenmemiştim, ne demişti celladım gittigin her yere lanetini de götüreceksin...

Bölüm sonu...

 

Bölüm : 24.09.2024 18:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...