
Keyifli okumalar....
Öncelikle telefonum kırıldığı için bölüm atamadım, şuan telefonum yapıldı ve ben yeniden yazıyorum...
"Saçmalama Efekan! Bir kere ben ilk defa bowling oynuyorum."
Dilimi dışarı çıkararak elimdeki topu karşımda duran lobutlara doğru nazikçe attım, iki elimi çenemin altında birleştirip büyük bir heyecanla bekledim. Hayatımda ilk defa bowling oynamaya gelmiştim ve çok iyi bir iş çıkarıyordum, Poyraz takımlara ayrılmak istemişti ama Yankı bunu kabul etmemişti. Top labutları yıktığında ellerimi birbirine çırptım ve etrafımda dönmeye başladım.
"Haksızlık ama bu! Resmen şansa oynuyor."
Yankı sinirle konuştuğunda ona döndüm ve dilimi çıkartarak Eymen'nin yanına oturdum. Poyraz bana göz kırptığında yutkundum, şerefsiz öyle bir hareket yapıyordu ki tüm dengemi bozuyor ve ona karşı ördüğüm tüm duvarları tek tek yıkıyordu. Şuan birinci ben, ikinci Eymen, üçüncü Poyraz, dördüncü Efekan, altıncı Çağrı ve en sonuncu kişi ise Yankıydı. Ayaz oyuna başlamadan gitmek zorunda kalmıştı! Son turu oynuyorduk, kuralları Yankı koymuştu en son kalan kişi eve yürüyerek gelecekti. Fikrince beni yürütecekti, Allah'ın sopası yok işte. Poyrazda tüm labutları devirip hemen dibime oturmuştu.
"Yankı kendi ayağına sıktı değil mi?"
Bana sorduğunda kafamı salladım, gerçektende öyleydi. Yankı kötü kötü bize baktığında dayanamadım ve kahkaha attım, Poyraz, Eymen ve Efekan'da kahkaha attığında daha çok gülmeye başladım. Kendimizi zar zor durduğumuzda oyun bitmiş sonuncu Yankı olmuştu.
"Arabanın anahtarını alayım koçum."
Poyraz elini Yankı'ya elini uzattı, bir küfür mırıldanıp anahtarını Poyraz'a fırlatan Yankı gözlerini devirip ayakkabılarını çıkartıp eline aldı. Bizde hep birlikte ayakkabılarımızı çıkarttık ve kasaya doğru ilerledik.
"Yankı'ya bir ders olsun."
Efekan konuştuğunda ona öpücük attım, Eymen hemen yanağını uzattığında tebessüm ettim ve yanağından kocaman öptüm. Poyraz bana kırık bir tebessümle bakarken dudaklarımı dişlerimin arasına alarak yuvarladım, onuda öpmek istiyordum hemde böyle canım abim diyerek ama dün yaşadığımız olay gözlerimin önüne geliyordu. Derince nefes aldım ve bunu daha sonra düşünmeye karar vererek parmak uçlarımda yükselerek Poyraz'ı yanağından öptüm. Put gibi duran Poyraz'a aldırmadım ve hemen kasaya geçip ayakkabıları bırakıp oyun merkezinden çıktım, görende sevgilimi öpüyor sanacak! Abini öpüyorsun yahu! Bu utangaçlık nedir?
Poyraz bir eli cebinde dudağında ıslıkla beraber yanıma geldiğinde daha çok kızardım. Yanağımdan makas alarak önden ilerlemeye başladı, Eymen bir koluma Efekan ise diğer koluma girdiğinde bizde yürüdük.
"Yemek yiyelim, çok acıktım."
Eymen karnını ovuşturarak konuştuğunda Poyraz hayır anlamda kafasını salladı ve konuştu.
"Annem kızıyor oğlum biliyorsun! Hadi hem zaten akşam yemeğine yarım saat var."
Herkes onayladığında beraber yürüyen merdivenlere yöneldik, çıkış kapısına geldiğimizde Poyraz durarak bize doğru dönerek tekrar konuştu.
"Yankı cüzdanınıda alayım koçum, şimdi sen taksiye atlar gelirsin. Banu hanıma söylerim senin yemeğini ayırır."
Yankı'ya baktığımda kaşlarını çatmış bir şekilde Poyraz'a bakıyordu, yanlız bunlarda ki ne intikam hırsıydı yahu. Adam cüzdanına kadar düşünmüştü, Yankıtum siniriyle elini arka cebine atarak cüzdanı çıkarttı ve Poyraz'ın eline vererek hışımla yanımızdan geçti.
"Abi biraz abartmadın mı?" Dedi Çağrı ama onunda eğlendiği sesinden belliydi. Poyraz omuzlarını silkerek avmnin çıkış kapısından çıktı, bizder beraberinde.
"Aklınca Elis'i yürütecekti eve, malımı bilmiyorum ben. İşte düşündüğü kötülük döndü dolaştı kendi başına kaldı." Kimse bir şey dememişti, ben ve Efekan Yankı'nın arabasına ilerledik Poyraz şoför koltuğuna geçerken Efekan kibar bir şekilde ön kapıyı açıp oturmamı istemişti. Tebessüm ederek koltuğa oturdum ve emniyet kemerimi taktım, Efekan arkaya geçerek yayıldı ve kulaklığını takıp kafasını arkaya doğru yatırdı. Kolay kolay konuşmayan bir tipti, şu üç haftada bunu çok net anlamıştım. Kolay kolay kimseyle konuşmazdı ama ne hikmetse benimle gayet konuşuyordu.
Bu bizim çekiciliğimiz kızımmmm.
İç sesime göz devirirken yandan bir bakışla Poyraza baktım, sağ eliyle araba kullanırken sol elinin baş ve işaret parmakları dudakları ve çenesine dayamış bir şekilde düşünüyordu. Ne düşündüğü merak etsemde sormak istememiştim, çünkü konuşmaya başlarsam susmazdım ve Poyraz'ı kolay kolay affetmek istemiyordum o kadar.
"Eskidi." Sesiyle birlikte kendime gelirken ne demek istediğini anlamamıştım.
"Efendim? Anlamadım."
"Yüzüm diyorum, eskidi." Dediği şeyle yüzüm ve kulaklarım kızarırken hemen önüme dönerek düz bir şekilde durmaya başladım. Bir daha asla ama asla Poyraz'a bakmayacaktım! Araba açılan demir kapıdan evimizin bahçesine girerken bir an önce inmek istedim! Şuan yanıyordum sanki. Poyraz bu halime bakip kahkaha atarken daha kızardığıma emindim. Araba durduğunda hiç vakit kaybetmeden emniyet kemerini çözüp hemen arabadan indim ve koşar adımlarla evin dış kapısına yürüdüm. Zile bastığımda arkamda hissettiğim hareketlikle kalbim gümbürdemeye başladı, sağ elimi yumruk yaparak göğsümün üstüne getirip üç kere vurdum. Banu hanım düz bir ifadeyle kapıyı açtığında hemen girdim ve ayakkabılarımı çıkartıp boş bir dolabın içine koydum.
Eymen koluma girince biraz olsun sakinleşmiştim, durduk yere çok fazla heyecan yapabiliyordum ve sanırım bu yavaş yavaş tanıdığım insanlarla kurduğum ilişkiden dolayıydı. Normalde bu kadar heyecanlanmaz hatta bu kadar tepki bile vermezdim! Dedim ya, ben melankolik bir insandım. Eymenle birlikte salona girdiğimizde Işıl hanım ve Arif bey kahve içip muhabbet ediyorlardı.
"İyi akşam aileminin, dişi anne kuşu ve erkek baba kuşu."
Allah'ım bana biraz Eymen'in umursamazlıktan nasip et amin... Işıl hanım Eymen'in söylediğine gülerken hemen beni kollarının arasına alarak yanaklarımı öptü.
"Affet beni güzel kızım, bu kalaslara laf geçiremedim. Hemen arkandan çıktılar."
"Önemli değil, çok güzel vakit geçirdik."
Işıl hanım bana samimi bir tebessümle baktı ve hemen yanına oturttu. Poyrazda boş kalan hanima oturunca gerildim! Arkadaşım bu adam benim sevgilim değil abim! Sana diyorum içimde ki manyak gerilme, lütfen sakin ol. Derin nefes aldığımda Poyrazdan gelen kokuyla burun direğim sızladı. Kalbimin üstüne kocaman bir taş çökmüştü, bir insan sima olarak abime benzerdi ama koku olarak nasıl benzeyenilirdi?
"Yankı nerede? Sizinle beraber çıkmadı mı?"
Arif bey sessizliği bozarken zil çaldı, yani iyi insan lafının üstüne gelir derler ama ben buna iti an çomağı hazırla diyerek noktalamak istiyordum, çünkü Yankı iyi bir insan değildi!
"Işıl hanım, Arif bey acil bir durum."
Banu hanım koşarak içeri girdiğinde hepimiz ayağa kalktık ne olmuştu? Acaba Yankı'ya bir şey mi olmuştu, bu düşünce beni korkuturken ne ara salondan çıkıp dış kapıya geldiğimizi bilmiyordum. Kapının önünde sepete bırakılmış neredeyse yirmi günlük bir bebek duruyordu, ben gözlerimi kocaman açarak bebeğe yaklaşırken Işıl hanımın ve Arif Bey'in dönüp kaldığını göz ucuyla fark ettim. Bebeğin yanina diz çöktüm, daha dikkatli baktığımda bebek sapsarıydı, kıllarına kadar! Hemen ayağının dibinde küçük bir mektup vardı, nedense bir an gözlerime bu eve ilk gelişimi ve titreyen elimle Arif bey'e uzattığım mektup gelmişti. Zaman hızlıydı vesselam...
Kucağımda bebekle tekli koltuğa oturmuş öylece Poyraz'ı izliyordum, bir aşağı bir yukarı volta atıp dururken bir yandanda Yankı'ya küfür edip duruyordu. Bebek yavaş yavaş kıpırdanmaya başladı, kafamı çevirip baktığımda boncuk boncuk gözlerini açıp etrafına bakıyor sanki bir şey arıyor gibiydi...
Anne kokusunu arıyordur belki...
"Siktiğimin piçi! Ara şu pezevengi nerede kalmıştı!"
Poyraz'ın sert sesi salonda yankı yaparken, kucağımdaki bebek gerindi ve ağzında ki emziği hapur şupur emmeye devam etti. Çağrının bilmem kaçıncı telefon etmesine rağmen açılmamıştı, tam Poyraz salonun kapısına yönelmişti ki zil sesiyle Poyraz durdu ve gergin olan ortam daha da gerildi. Dış kapının açılıp kapanması ve Yankı'nın sesiyle dudaklarımı dişlerimin arasına aldım ve çiğnemeye başladım. Nefes nefese içeri giren Yankı sinirli gözlerini Poyraz'a dikip kendini en yakın kanepeye attı, terlemişti saçlarının arkasında hafif ıslaklık vardı.
"Ne oldu, üst üste arayıp durdunuz?"
Poyraz bir şey demeden Yankı'nın yakasına yapışıp ayağa kaldırdı ve çok sert olduğunu tahmin ettiğim yumruğu yanağına geçirdi.
"Siktir! Ne yapıyorsun abi?" Yankı sesinin desibelini kontrol edemezken kucağımda ki bebek mızmızlanmaya başlayarak çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Hemen ayağa kalkıp kucağımda ters döndürdüm ve sırtını hafif hafif piş pişledim.
"Poyraz! Burada ben varken hesap sormak sana düşmez oğlum."
Poyraz bir şey demeden kafasını salladı ve hemen yanıma gelerek oturdu, buda varya fırsattan istifade iyi yanaşıyordu bana. Arif bey Yankı'nın karşısına geçti ve ne diyeceğini tartıyormuş gibi durdu, kucağımda ki bebeğin ağlamaları yavaşlarken Yankı'nın gözleri bebeğin üzerindeydi ve şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı.
"Tek bir soru soracağım ve sende doğru cevap vereceksin Yankı, bu bebek senin mi?"
Yankı önce benim gözlerime sonra da karşısında duran Arif bey'e baktı, yutkundu bunu kalkıp inen adem elmasından anlamıştım. Gözlerini kaçırdı ve kafasını hafifçe aşağı yukarı doğru salladı, Işıl hanım başını tutarak inledi, zavallı kadın önce kızının kendi kızı olmadığını şimdi ise oğlunun gayri meşru bir çocuğunun olduğunu öğrenmişti.
"Herşeyi anlatıyorsun hemen!" Arif beyin taviz vermeyen sesiyle Yankı elleriyle yüzünü sertçe sıvazladı.
"Ne anlatayım baba? Oldu bir hata, hem bu bebek niye burada? Kim getirdi?"
"Burada soruları ben soruyorum, sen ise cevaplıyorsun."
Arif bey elinde tuttuğu mektubu Yankı'nın yüzüne fırlattı, hemen ortada duran sehpanın kenarına oturarak kollarını dizlerine dayadı ve tam karşısında oturan Yankı'ya bakmaya başladı. Mektubu açıp okumaya başlayan Yankı'nın yüz hatları değişik hal almaya başlamıştı, tekrar uyuyan bebek ile bende Poyraz'ın yanına oturdum.
"Evet?" Herkes Yankı'ya bakarken gözünden bir damla yaş düşmüştü Yankı'nın. Elinin tersiyle sildi ve kağıdı buruşturup yere attı.
"Sarhoş olduğum bir gece böyle bir hata yaptım, nasıl oldu bilmiyorum özür dilerim Poyraz."
Poyraz ne alakaydı? Gözlerim yanımda oturan Poyraz'a kaydığında gözlerinde yıkılmış bir insan görmeyi beklemiyordum. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum, göz ucuyla bu sefer Eymen'e baktığımda gözlerini yere dikmiş öylece duruyordu.
"Peki bu bebek gerçekten senden mi? Yani test felan yaptırdın mı?"
"Evet, Aras ile birlikte yaptık. Bir tek o biliyordu şimdi ise hepiniz."
Yankı'nın kısık sesi sessiz ortamda adeta bağırıyordu, Poyraz hışımla yanımdan kalkıp gittiğinde bende peşinden gittim, kapının kapanmasına yakın elimle durdup kendimi hemen arkasından girdim. Sıkıntılı bir şekilde yatakta oturmuş yüzünü ellerinin arasına almıştı, sessiz bir şekilde karşısında ki iki koltuğa oturdun ve kucağımda ki bebeği sakince kanepeye yatırdım. Yerde ki minderleri hemen yanına dizdim, çok masumdu, merhamete ve sevgiye fazlaca ihtiyacı vardı. Yumru yumru olan ellerini yumruk yaparak iki yanına bırakmıştı.
"Çok masum."
Fısıltı halinde çıkmıştı sesim. Poyraz'ın sesiyle ona döndüm.
"Sende çok masumsun." Bana öyle bir bakıyordu ki içim gidiyordu bu adama! Sarılmak 'hiç üzülme' demek geliyordu içimden.
"Şey, eğer yanlış anlamazsan Yankı neden senden özür diledi?"
Poyraz burun kemerini sıktı ve baba döndü, bir şeyler söylemek ister gibiydi ama bir yandanda söylememek istiyor gibiydi. Derin bir nefes çekti içine, kalkan göğsü yavaşça indi.
"Yankı neden Beste'den nefret ediyor biliyor musun? Çünkü Beste öyle bir şey yaptı ki ne ben kabul edebildim ne de Yankı kendine gelebildi."
Bildiğim kadarıyla Beste sadece Işıl hanım ve Arif Bey'in arasını bozmaya çalışmıştı, bilmediğim ne kadar çok şey vardı acaba?
"Ben isteyerekte olmasada nişanlıydım bir yıl önce, sevmiyordum ama yine de onunla vakit geçirmek hoşuma gidiyordu doğru kelime daha çok hoşlanmak! Ondan hoşlanıyordum ama benimle aynı duyguları beslemiyordu."
Anlatırken o kadar zorlanıyordu ki, alnında boncuk boncuk ter akmaya başlamıştı bile. Yutkundu ve devam etti.
"Bir sabah uyandığımda Yankı'nın sesleri evi adeta inletiyordu. Ne olduğunu görmek için odasına indiğimde o kızı ve Yankı'yı bulmak istemediğim bir şekilde gördüm."
Gözlerimi belerterek baktım, bu çok zor bir şeydi. Hiç bir insan oğlu bununla sınanmamalıydı, Poyraz'ın dudakları titrerken kendini zorluyor gibiydi.
"Yankı yeminler etti, bilerek ve isteyerek olmadığını söyledi kardeşime inanıyordum ama bu siktiğimin gururu beni ele geçirmişti. İkisinide evden attım, Çağrı o günden sonra Yankı'yı hiç affetmedi. Sürekli bu olayı yüzüne vurup durdu, meğerse o kız yani Begüm adı bu, benden değilde Yankı'yı seviyordu. Beste de bunu öğrenince Yankı'ya içkiyi içirmişte içirmiş, işte o gece Begümde fırsat bu fırsat diyerek sevdiği adamın koynuna girdi."
Duyduklarım karşısında gerçekten ne diyeceğimi nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum, o kadar kötü ve zor bir durum ki aklım Poyraz'ı haklı görse de kalbim Yankı'nın böyle bir şeyi yapacağına inanmıyordu.
"Peki bebek?"
Poyraz'ın dudaklarında gerçekten samanı bir tebessüm oluştu ve sevgi dolu gözleri bebeğe ilişti, gerçekten ona karşı merhamet besliyordu.
"O geceden olma, yani öyle tahmin ediyorum. Test yapıldığına görede öyle."
Benimde gözlerim bebeğe kaydığında iki üç aylık olduğu anlaşılıyordu, odanın kapısı açıldığında Yankı içeri girmişti. Ayağa kalktığımda eliyle otur işareti yaptı, kendini Poyraz'ın yanına bıraktığında bende geri yerime oturdum. Bebek geldiğinde karnını doyurmuş ve altını açmıştım tabiki gazınıda almıştım bu yüzden derin bir uykunun içindeydi.
"Abi, ben gerçekten çok özür dilerim. Kendimi affedemiyorum."
Poyraz burnunu çektiğinde onun ne kadar pammık kalpli bir insan olduğunu biliyordum artık! Poyraz sert görünümlü birisi gibi gözüksede çok duygusal biriydi. Pamir abime o kadar benziyordu ki! Derince nefes aldığımda Poyraz Yankı'ya sıkıca sarılmıştı, onları böyle gördükçe içime işleyen kardeş sevgisi daha da beter işliyordu. Gözlerimi kaçırdım ve bebeğe baktım sanırım bende ağlayacaktım, bebeği kucağıma alarak birbirlerine sıkıca sarılan kardeşleri arkamda bıraktım ve salona doğru ilerledim, Arif bey Işıl hanımın yanında bileklerini ovuyordu.
"Ay Arif, başıma gelenler gerçek mi? Bu yaşımdan sonra bu kadar darbe yaşamaya alışkın değilim."
Işıl hanımın sitemli sesiyle küçük bir kahkaha attım, Işıl hanım ve Arif bey bana döndüler yaptığım şeyle utanırken Işıl hanım hemen ayağa kalktı ve yanıma gelerek kollarımda uyuyan bebeğe baktı.
"Allah'ım sapsarı çirkin bir şey bu ya, şimdi ben babaannemi oldum. Gencecik yaşımda!"
Işıl hanım kucağımda ki bebeği alarak Arif Bey'in yanına gitti, onlara tebessümle bakarken ikisininde gözlerinde sevgi parıltıları mevcuttu. Eymen'e baktığımda dudaklarını büzmüştü.
"Hadi yine iyisin he, genç yaşta amca oldun."
Yanına oturduğumda bana kötü kötü baktı, sinirli Halide bir başka güzeldi be! Uzanıp yanağını öptüğümde kafasını arkaya attı. Bu çocuk kesinlikle ergendi! Kafasını omuzuma dayadı.
"İsmi Peri'ymiş küçük hanımın."
Gözlerim direk bebeğe kaydı ve gerçekten de isminin hakkını verdiğini onayladım, peri gibiydi çünkü. Eve giren ve belki de dağılmış bu aileyi tekrar bir araya getirecekti.
"Senden daha güzelsin."
Sanırım kıskandığımı düşünen Eymen'in beni teselli etmesi aşırı komikti. Ensesine şaplak attığımda gözlerini devirdi, yalnız şuan köpek gibi açtım ve kimse yemeği düşünmüyor gibiydi. Karnımda sanırım isyan bayrağını çekerek guruldadı, salonda oturanlar bana baktığında gözlerimi kapattım.
"Dur şimdi Banu'ya söyleyeyim akşam yemeği için masayı hazırlasınlar, her gün her gün bir olay."
Işıl hanım kucağında ki bebeği Arif bey'e verirken koşar adımlarla mutfağa geçti, bende hemen Arif Bey'in yanında ki boş yere geçtim ve bebeğe bakmaya başladım. Sanırım bu bebeğe fazlaca alışacak gibiydim, Arif bey yüzünde küçük bir tebessümle bebeğe bakarken Peri gözlerini kırpıştırarak açtı.
"Gözleri ne kadar güzel."Sessizce fısıldamış, Arif Bey'in bana bakmasını sağlamıştım.
"Senin gözlerinde çok güzel."
Sanırım oda Eymen gibi bebeği kıskandığımı düşünmüştü, bir şey demedim ve kafamı Arif Bey'in omuzuna yaslayarak Peri'ye bakmaya devam ettim. Ellerini havaya kaldırıp bir şeyler yapıyordu ve çıkardığı sesler o kadar güzeldi ki sadece onu duyuyordum. Zihnim, kalbim şuan Peri ile dolmuş gibiydi, neden ona bu kadar çabucak bağlanmıştım bilmiyordum sadece bir kaç saattir birlikteydik.
"Sofra hazır, Eymen git abinleri çağır Arif bey Peri'yi de ben alıyım."
Ayağa kalktığımızda Işıl hanım Peri'yi alarak gelen Banu hanıma bıraktı ve hep birlikte yemek salonuna ilerledik. Başa Arif bey,hemen yanında ki Işıl hanım otururken, Arif Bey'in soluna Çağrı ve Efekan geçmişti. Ben de Işıl hanımın yanına oturduğumda bir koşuşturma ve yanıma oturan Poyraz ile şaşırmıştım. Eymen abisine kötü kötü bakarken hemen yanına oturdu ve en son Yankı içeri girdiğinde Efekan'ın yanına geçmişti.
Orta yaşlı bir hizmetli çorbaları servis ederken Arif bey afiyet olsun diyerek yemeği başlattı, hiç kimseye aldırmadan önümde ki yayla çorbasına ekmek banarak yemeğe başladım, haftalar sonra ilk defa bu kadar rahat yemek yiyordum. Umarım ki, hep böyle devam ederdi...
Bir ay sonra;
Arabadan inerek koşar adımlarla evin kapısına geldim ve sabırsızca zile abandım. Her gün bunu yapmaktan sıkılmıyordum, okuldan ve odevden sonra Peri ile ilginme görevini kendime vermiştim ve sağolsun Işıl hanım bu konuda hiç bir dememişti. Banu hanım kapıyı gülerek açtığında bende kocaman tebessüm ettim.
"Hoşgeldiniz küçük hanım."
"Hoşbulduk Banu hanım, hemen odama çıkacağım size zahmet kurabiye ve süt getirir misiniz?"
"Tabiki."
Ayakkabılarımı çıkarttım, Banu hanım ayakkabılarımı alarak portmantonun ayakkabı bölmesine bıraktı. Hızlıca merdivenlere yöneldim ve ikinci kata uçurak çıktım kendi odama girerek hemen üzerimi değiştirmek için giyinme odasına girdim, üstümü hızlıca çıkartıp astım. Uzun gri başımı başımdan geçirdim ve gri eşofman altımı giyerek odadan çıktım, saçlarımdan çıkan tutamları kulağımın arkasına sıkıştırıp çalışma masama oturdum, Karan ile bir kaç haftadır konuşmuyorduk. Peri eve geldiğinden beri telefonu adam akıllı elime alamıyordum ki! Bu akşam Karan'a mesaj atacağımı aklımın ucuna not alırken Peri'yi düşündüm şuan uyku saatiydi ve uyuyordu. Hemen ödevlerimi yapmak için hızlı olmalıydım çünkü bir saat sonra minik kuş uyanacaktı.
Kapım tıklatıldığında gir komutunu verdiğimde Işıl hanım elinde bir tepsiyle içeri girerek masama doğru yaklaştı.
"Her gün bunu yapmaktan nasıl yorulmuyorsun kızım?"
Işıl hanım ile aramda o kadar güzel bir ilişki vardı ki, anne sevgisini iliklerime kadar hissettiriyordu. Omuzlarımı ne silktim ve masama bıraktığı bonibonlu kurabiye den bir ısırık aldım.
"Peri ile ilgilenmek bana her şeyi unutturuyor, sanki yeniden doğmuşum gibi bir his veriyor."
Işıl hanım yanağımı okşadı ve saçlarımın arasına bir öpücük bırakarak odadan çıktı, şimdi bekle beni Peri! Prensesin bu ödev kulesinden kaçarak seni kurtarmaya gelecek.
Başıma saplanan ağrıyla yüzümü buruşturdum, kitaplarımı toplarken yine kendimi fazla kaptırmıştım anlaşılan. Bir buçuk saat içinde bütün ödevlerimi bitirirken telefonuma gelen bildirim sesiyle sandalyeden kalktım ve yatağımın üzerine attığım telefonumu elime aldım. WhatsApp'tan gelen bildirime tıkladığımda Karan mesaj atmıştı.
Karan; Unutulduk sanırım.
Sen; Tabiki hayır!! Şu bir ayda o kadar şey oldu ki inanmazsın.
Karan; bu hafta sonu buluşalım, Salih amcamla konuştum bu arada gelecek hafta sana randevu ayarladı.
Sen; Yaaaaa, çok teşekkür ederim tamam bu hafta sonu buluşalım.
WhatsApp'tan çıktım ve telefonu şarja taktım, Karan'a karşı hissettiğim duygular çok karışıktı. Onun yanında kendimi tamamen tamamlanmış hissediyordum, sanki hayatımın bir parçası eksikti ve Karan ne zaman yanımda olsa o parça tamamen tamamlanmış oluyordu. Salona girdiğimde yerde battaniyelerin içinde ki Peri'yi görünce gözlerimden kalpler çıkarak
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.1k Okunma |
845 Oy |
0 Takip |
21 Bölümlü Kitap |