9. Bölüm
Kübra Koçaslan / LARMES(Aile kurgusudur.) / 9.BÖLÜM (Kırık kalpler durağı)

9.BÖLÜM (Kırık kalpler durağı)

Kübra Koçaslan
petrichor2

Keyifli okumalar...

(Multide eğer gözüküyorsa Karan'ımız var)

"Bu aynı sen."

Karan elinde ki telefona bakıp bakıp sırıtıyordu, Peri'nin resimlerini göstermiştim ve şimdide videosunu izliyordu. Evdeki herkes bana benzetiyordu ve bu acayip hoşuma gidiyor Yankı'da sürekli suratını buruşturup duruyor yaşlılar gibi homurdanıyordu.

"Evet, Işıl hanım ve Arif beyde bana çok benzetiyor, bebekliğimde nasıldım bilmiyorum ve tabiki onlarda bilmiyordu."

Karan bana tebessüm ederek telefonumu geri verdi, önünde ki kahveden bir yudum aldı ve arkasına yaslandı. Salih amcanın yanından çıkmış bir yerde kahve içiyorduk, Karan'a bir ay içerisinde ki her şeyi anlatmıştım tabiki oda beni sonuna kadar dinlemişti.

"Seni gördükçe düşen omuzlarının daha da dikleştiğini fark ediyorum, bu aile sana çok iyi geliyor."

Kafamı salladım, gerçekten de öyleydi. Sanki yıllarca o ailenin içinde büyümüş gibi hissediyorum kendimi, Işıl hanıma ve Arif bey'e deli gibi anne baba demek istesem de dilim varmıyordu. Korkuyordum, hemde delice. Derin bir nefes aldım, elbette diyecektim ve bunun vakti vardı.

"Elis, onlara anne ve baba demek istiyor musun?"

Karan içimi okumuş gibiydi, kafamı olumlu anlamda sakladığımda içten bir tebessüm etti. Telefonum çaldığında ekranda 'Poyrazcığım' yazısı belirdi. Kocaman gülümseyerek telefonu açtım onun sesi çoktan kulaklarıma dolmuştu.

"Bebeğimm, neredesin?"

Onunla aram eskisi gibi değildi biraz daha iyiydi ama onu hala affetmiş değildim.

"Karan ile birlikteyim, birazdan eve geçeceğim."

"Konum at."

Telefonu suratıma kapattığında kaşlarımı çattım geri arama tuşuna basarak telefonu kulağıma götürüp açmasını bekledim.

"Canımın içiii."

Böyle dediğinde tüm sinirlerim 'pof' diyerek uçup gidiyordu ama ya!! Neye sinirlendiğim aklıma geldiğinde kaşlarımı çatarak konuştum.

"Atarım ve bir daha yüzüme kapatma!"

Telefonu bu sefer ben kapattığımda Karan kahkaha atarak kafasını arkaya doğru attı, kafede bir kaç kız iç çekerek Karan'a baktığında içimde ki kıskançlık krizine giren kızı durdurmak zor olmuştu, yahu niye bu kadar güzel gülüyorsun! Yakışıklı, pislik. Ben içimden saydırırken Poyraz'a konumu attım.

"Çok tatlı bir ilişkiniz var Poyrazla, onu seviyorsun değil mi?"

Dudaklarım yana doğru kıvrıldı, evde iki kişi hariç diğer herkesi o kadar çok seviyordum ki.

"Tek onu değil, Eymen, Araf, Efekan ve Poyraz bana resmen abi oldular. Pamir abimden sonra hissettiğim o boşluğu tüm benlikleriyle dolduruyorlar."

Gerçekten de öyleydi, Pamir abimin yerini kimse doldurmaz derken ilk başta Poyraz'ın o boşluğu taşırmasıyla şok olmuştum ama sonra o boşluğu bin parça etmişti. Şimdi ise öyle bir doluydu ki isteseler de boşaltamazlardı, çünkü onların sevgisiyle dört bir yanım dolmuştu.

"Artık kalkalım mı? Birazdan Poyraz gelir."

Karanın sesiyle düşüncelerimden kurtulmuştum, ayağa kalktığında bende eşlik ettim ve beraber kasaya gittik. Karan tatlıların hesabını öderken bende kahveleri ödemiştim. Bana ters bir bakış atsada omuzlarımı silktim ve kabanımı giyerek dışarıya çıktım. Aralık ayının sonundaydık ve hava iyice soğumuştu, sıcak yerden soğuğa çıkmayı seviyordum. Bu his bana herşeyin gerçek olduğunu fısıldıyor gibiydi.

"Yarın biraz işim var, eğer müsait olursan dükkanıma gel."

Karan yanağıma öptüğünde yüzüm ve kulaklarım kızarmıştı. Korna sesiyle sıçradım ve arkaya baktım, bana kırmızı boğa görmüş gibi bakan Poyrazla yutkundum. Önüme dönerek Karan'a el salladım ve koşarak arabaya bindim. Ön koltuğa oturup kapıyı kapattığımda Poyraz gazı köklemişti, emniyet kemerini taktım. Gözlerin Poyraz'ın direksiyon tutan ellerine kaydığında hafifçe yutkundum, direksiyonu sıkıyordu sanırım şuan Karan'ı delik deşik edecekti. Yarım saatin ardından evin bahçesine girmiş ve aniden frene basmıştı, öne doğru savrulurken Allah'tan kemerimi takmıştım. Poyraz arabadan inip kapıyı sertçe kapattiginda kaşlarımı çattım ve bende hemen arabadan indim, bir kaç adımla Poyraz'a ulaştım ve kolunu tutup kendime çevirdim. Yanakları ve kulakları kıpkırmızı olmuştu.

"Sorun ne?"

Bana dalga geçercesine güldü ve kolunu kurtarıp dış kapıya doğru yürüdü, gözlerimi devirdim ve tekrar Poyraz'ın kolunu tuttum ama bu sefer Poyraz kolunu çok sert bir şekilde elimin arasından çekerken dengemi sağlayamadığım için dizlerimin üstüne düştüm. Taytımın diz kapakları yırtılmış ve taşlar diz kapağımı kesmişti.

"Elis! Ben çok özür dilerim gerçekten gücümü kontrol edemedim."

Poyraz elini bana uzattığında tutmadım, yerden destek alarak ayağa kalkıp dizlerime baktım. Fazla derin değildi ama zaten derinler yaralar insanın canı acıtmazdı ki.

"Derdin ne?"

Sesim soğuk bir tınıda çıkmıştı ve Poyraz yutkunmuştu, asla taviz veremediğim şeylerden bir şeydi dinlemeden anlamadan yargılanmak ve ben bu evde bunu fazlaca yaşamıştım. Poyraz bu sefer sinirle nefes vererek konuştu.

"Amına koyduğum çocuğu senin yanagindan öpüyor Elis! Ve sen hiç bir şey yapmıyorsun."

Tek derdi bumuydu yani? Bu yüzden mi beni yere atmıştı. Kahkaha attım, öyle içten bir kahkaha değildi.

"Ee ne olmuş yani? Belki Karan'ı seviyorum."

Poyraz'ın yeşil gözlerinin beyazı sinirden kızarırken bu sefer gerçekten korkmaya başlamıştım çünkü bana Feriti anımsatıyordu! Üstüme doğru bir kaç adım atarak kolumu tuttu ve sıkmaya başladı.

"Asla! Duydun mu beni! Asla o herifi sevmeyeceksin."

Canım yanarken neden ona karşı bu kadar kin beslediğini bilmiyordum, Karan gayet iyi biriydi, kolumu çekmeye çalışsamda izin vermeyen Poyraz bu sefer beni sarsmaya başladı.

"Anladın mı Elis! Sen sadece bizimsin sadece bizim. Seni kimseye vermem duyuyor musun?"

Dış kapı açıldığında Işıl hanım ve Arif bey şaşkınca bir Poyraz'a bir de bana bakıyorlardı. Kolum daha çok acımaya başladığında Poyraz'ı itmeye çalıştım, Arif bey halimi anladığında hemen aramıza girmişti Poyraz'ı göğsünden sertçe iterek bir kaç adım gerilemesini sağladı, kolumda ki baskıdan kurtulmuştum ama ağrısı ciğerimi deliyor gibiydi.

"Ne yaptığını sanıyorsun oğlum sen! Az kalsın kızın kolunu kıracaktın."

Arif bey sertçe Poyraz'ı uyardı, Işıl hanım kolunu boynuma dolayarak beni içeriye soktu. Banu hanım içeride bizi bekliyordu, ayakkabılarımı çıkartıp sessizce salona doğru yürüdüm. Poyraz neden böyle yapmıştı ki! O asla ama asla fiziksel anlamda canımı acıtmazdı, salona geçtiğimizde Peri yere serilmiş bir kaç kat battaniyelerin üstünde öylece duruyordu.

"Ne oldu kızım? Poyraz neden delirdi?"

Işıl hanımın sesinde ki şaşkınlık şuan benim üstümdeydi, bilmiyorum dercesine dudaklarımı büzdüm. Birlikte koltuğa oturduğumuzda Arif Bey'in ve Poyraz'ın sesleri uğultu şeklinde salona doğru geliyordu. Yankı içeriye girdiğinde önce yere baktı, gözlerinde bebeğe karşı sevgi parıltıları olsada bunu pek belli etmiyordu.

"Babam abimi neden paylıyor?"

Gözleri bana saniyelik bir şekilde kaydı ve hemen Işıl hanıma tekrar döndü, Yankı'yla hiç bir şekilde yıldızımız barışmamıştı aksine her fırsatta bana laf sokmayı unutmuyordu. Arif bey ve Poyraz içeri girdiğinde ben birazcık daha Işıl hanıma sokuldum.

"Poyraz adına senden özür dilerim kızım, bir daha böyle bir şey yapmayacak."

"Vay be! Eski günleri geri döndük. Eskiden Beste yüzünden azar yerdik şimdi ise İris yüzünden."

Yankı konuştuğunda bana eski ismimle hitap ettiğinde rahatsız bir şekilde kıpırdadım o ismi aklımdan ve kalbimden kazımaya çalışıyordum!

"Elis diyeceksin Yankı!"

Işıl hanım sert bir dille uyarmıştı Yankı'yı, gözleri beni bulduğunda adeta beni öldürmek istermiş gibi bakan Yankı tüm zehrini döktü.

"Daha geleli bir buçuk ay oldu ve sen şimdiden tekrar bizi birbimizi düşünüyorsun."

"Yankı! Kendine gel babam bana haksız yere kızmadı, kızın canını acıttım."

Poyraz son kelimeyi pişmanlıkla söyleyip bana bakmıştı, gerçekten pişmandı ve bunu gözlerinden bile anlayabiliyordum.

"Böyle insanlar ancak şiddetten anlar, uğursuz."

Kalbim Yankı'nın söyledikleriyle paramparça olurken gözlerim doldu, ben uğursuz değildim! Poyraz ayağa kalktığında Arif bey'de kalkmış ve Yankı'nın suratına sert bir tokat atmıştı. Yankı'nın başı sola doğru dönerken Işıl hanım tepkisiz bir şekilde Yankı'ya bakıyordu.

"Yeter artık Yankı! Sustum, her fırsatta uyardım, her dakika, her gün uyardım ama senin hadsizliklerin bitmedi."

Arif bey konuşurken içeriye Eymen, Efekan ve Araf gelmişti. Yankı yanağını tutarken babasına bomboş bir ifadeyle baktı ve bana döndü, o bomboş ifadenin yerini nefret, kin ve hırs aldı.

"Keşke bu eve gelmeseydin ve o evde ölüp gitseydin. Ölmeni deli gibi istiyorum İris! Çünkü sen bu evde bir tabakadan fazlası değilsin tıpkı ismin gibi."

Klabim kırık kalpler durağında inince, hızlıca yerimden kalktım ve kimseye bakmadan evden çıktım. Göz yaşlarım benden bağımsız akarken Fatih abi beni gördüğünde hemen arabayı alıp önümde durdu, bir şey demeden arka koltuğa oturdum ve hiç düşünmeden Karan'ın ev adresini verdim. Bir çok kez kırılmış olan kalbim Yankı'nın söyledikleriyle tamamen yok olmuştu, ben ona ne yapmıştım ki? Sadece sevgi istemişim. Beni sevsinler ve kardeşleri gibi görsünler istemiştim. Benimde sevgiye ihtiyacım vardı, benimde anlaşılmaya ve dinlenilmeye ihtiyacım vardı. İnsandım! Kırılan bir kalbim vardı benimde, hissettiğim duygularım. En önemlisi sevgiye aç kalmış bir kız çocuğu vardı karşılarında!

Araba durduğunda Fatih abiye yalvar yakar burada olduğumu kimseye söylememesini istedim ve arabadan indim. Karan evde miydi bilmiyordum ama şuan ona deli gibi ihtiyacım vardı işte. Kapının önüne geldiğimde göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim ve zile bastım açılmadı bir daha bastım ve bir daha, dayanamayıp kapının eşiğine oturdum ve kollarımı bacaklarıma dolayarak kafamı üzerine koydum. Benden bağımsız akan göz yaşlarımı durdurmadım, hep böyle değil miydi zaten? Ben her zaman yanlız ve tek başıma ağlardım...

Poyraz;

"Senin kalıbını sikeyim ben!"

Yankı'ya bilmem kaçıncı yumruğumu atarken, Peri'nin ağlama sesleriyle kendimi durdurdum. Sinirle saçlarımı yolarcasına çekiştirdim, Elis'in gözlerinde ki o kırgın ifade bir türlü gitmiyordu zihnimden! Kendiminde, karakteriminde, kıskançlığımında sikilecek yerleri vardı! Ulan kızın kolunu koparttım! Bu düşünceyle kendimj yerken Efekan araya girdi, konuşmayan ve tepkisiz duran Efekan'ı ilk defa bu kadar sinirli görmüştüm çocukluğu hariç.

"Sen ne biçim abisin ya, karşında ki ben veyahutta Eymen değil. Bir kız çocuğu o! Nasıl bu kadar gaddar olabilirsin, nasıl bu kadar kör olabilirsin abi. Sen o kızın içinde ki sevgiye aç kız çocuğunu nasıl göremezsin."

Öyleydi! Elis sevgiye açtı, sarılmaya, saçlarının okşanmasına, onunla konuşulmasına. Herşeye hasretti o kız ve herşeyi hak eden bir insandı.

"Ben sizi yetiştirememişim, hiç birinizi! Özellikle seni ve Poyraz'ı."

Annemin gözleri dolu dolu kucağında Peri'yle bize söylenirken hak vermiştim! Ben bunu Elis'e nasıl yapmıştım! Nasıl o kalbi paramparça etmiştim hemde ikinci sefer! Sertçe koltuğa oturdum. Elis'in bu eve ilk gelişi düştü zihnime, salondan içeri girdiğimde onun ürkekçe kapatmış gözlerini ve koltuğun ucuna oturuşu. Üstünde yıpranmış mavi bir badi ve altında ise siyah bir eşofman vardı. Onların içinde bile o kadar güzel ve tapılası duruyordu ki, daha sonra ise gözlerini açtığında yeşil gözleri direk benim gözlerimle çatışmış ve irislerinde ani bir büyüme olmuştu. Suratıma sadece saniyelik bir özlemle bakmıştı, bunu ilk başta kabul etmesemde Elis ne zaman bana baksa gözlerinde hep bir özlem dalgası geçiyordu.

O günden sonra kendi kendime bir söz vermiştim bu kızı asla üzmeyecek ve üzülmesine izin vermeyecektim! Ama onu iki kere paramparça etmiştim, elimde değil onu bir başkasıyla paylaşma düşüncesi kanımı kaynatıyordu. Yeni yeni ona alışmışken yuvadan uçup gitmesine göz yummak istemiyordum.

"Araf ve Efekan'dan haber var mı? Bulmuşlar mı Elis'i?"

Annemin sesi öyle titriyordu ki yutkunamadım. Aramızda Elis'e en çok değer veren kişi annemdi, Beste ile hiç bir şekilde anlaşamıyorlardı ama Elis öyle değildi ki, herkesle anlaşmak için kendini harap ediyordu.

"Hayır bulamamışlar anne eve geliyorlarmış."

Sinirle dudaklarımı dişledim, ulan kolumun ayarını sikeyim!

"Poyraz oğlum neden öyle davrandın Elis'e?"

Anneme bakacak yüzüm yoktu, kafamı yere eğmiş öylece dururken babam cevaplamıştı.

"Kıskançlık krizine girmiş beyefendi, neymiş Elis'i yanağından öpmüş bilmem ne, keşke kıskançlığını Elis'e değilde o ite gösterseydin. Kim lan o Elis'i yanağından öpüyor."

Babam kendini tutamamıştı, belki de aramızda ki en kıskanç olan kişi babamdı ve şuan söylediklerimi yavaş yavaş hazmetmeye çalışıyordu, gülmemek için kendimi zor tutarken Yankı'dan beklemediğim bir tepki vermişti.

"Ne! Elis'i kim öptü? Hangi puşt lan o. Kimse Elis'i öpemez."

Aklını erdemini siktiğim, hem kıza o kadar hakaret et hemde şimdi kıskançlık krizine gir. Yok, bizde normal birisi yok hepimiz deliyiz.

Nerdesin Elis! Nerdesin...

Elis;

Soğuk tüm bunları vücudumu titretirken burnumu çektim, sanırım hastam olacaktım ve salak Karan hala gelmemişti. Son çare elimi montumun cebine soktum ve telefonumu aldım, en son şarjım azdı ve umarım kapanmamıştır. Güç tuşuna bastığınımda telefon açılmadı ve bu acı bir gerçek gibi suratıma çarptı. Telefonu yırtılan dizlerimin üzerine koydum, ellerimi birbirne sürterek üfledim. Güçlü bir motor sesi sokağa doldurdumuştu, kafamı kaldırıp baktığımda Karan kaskını çıkartmış motorunu demir kapıya bağlıyordu. Derin nefes alarak ayağa kalkmaya çalıştım, uyuşan bacaklarımla dudaklarımı büzerek Karan'ın gelmesini bekledim.

"Sarışın?"

Karan'ın şaşkın sesiyle kafamı kaldırıp ona baktım, kahverengi harelerini kocaman olmuştu.

"Buz gibi olmuşsun sarışın! Hadi kalkta eve girelim."

"Kalkamıyorum ki, bacaklarım uyuşmuş."

Dudakları iki yana doğru kıvrıldı eğildi bir kolunu bacaklarımın diğer kolunu belimden geçirip beni kolaylıkla kaldırdı. Şaşkınca Karan'a bakarken, ne ara kapıyı açtığını anlamamıştım.

"Sanırım süper gücün var." Dediğim şey ile kocaman kahkaha attı ve beni rahat koltuğun üzerine bıraktı. Üstünü çıkartmadan elektrikli şömineyi yakarak hemen yanıma oturdu.

"Kaç saattir bekliyorsun beni?" Söylersem büyük ihtimalle beni şöminenin içine atardı ne kadar elektrikli olsada, söylemesem başımın etini yerdi. En iyisi doğru söylemekti, yalandan hiç bir zaman haz etmezdim.

"Neredeyse beş saattir."

Bir gözümü kapatıp ona baktığımda sağ kaşı kavisli bir şekilde havaya kalktı yani utanmasa arş dağına çıkacaktı vicdansız.

"Niye beni aramadın?"

Cebimden telefonumu çıkartıp gösterdim, olumlu anlamda kafasını sallayarak ayağa kalktı ve telefonumu aldı. Televizyon ünitesinin bir çekmecesini açarak şarj makinesi çıkartarak telefonumu şarja taktı. Bana dönerek üstünde ki motorcu montunu çıkartıp kanepenin üstüne bıraktı ve tekrar yanıma oturdu.

"Aç mısın? Pizza siparişi vereyim mi?"

Beni can yerimden vururken kafamı hevesli bir şekilde salladım, Karan kafasını iki yana saklarken telefonundan uygulamaya girerek sipariş oluşturmuştu.

"Ee ne oldu? Anlat bakalım."

"Poyraz kıskançlık krizlerine girdi seni beni öpünce, Arif bey'de Poyraz'ı paylarken Yankı bana biraz ağır konuştu o kadar."

Tam detaya girmek istememiştim, aile içinde olanlar yine aile içinde kalmalıydı, Karan kaşlarını çatarak bir müddet düşündü, hiç bir zaman tepkilerini tam olarak anlayamamazdım tıpkı şuan ki gibi.

"Bir süre burada kal, o zaman koduğumun herifleri ne kaybettiklerini anlasınlar."

"Sanırım öyle yapacağım."

Karan bana bakarken yüzüm ve kulaklarım kızarmıştı, onunla aynı evde olmak beni geriyordu! Dilimle dudaklarımı ıslattım ve etrafa bakmaya başladım. Ortam garip ve gergin bir hal alırken Karan'ın bakışlarını üstümde hissediyordum. Kapı ziliyle birlikte Karan ayağa kalktığında elimi yelpaze şeklinde yaparak kendime doğru salladım, eğer bu evde kalacaksam hormonlarıma sahip çıkmalıydım!

Karan elinde iki tane büyük boy pizza ve bir litre içecekle geldiğinde yerimde gerinerek bacaklarımı uzattım.

"Kesene bereket vallahi çok acıktım, alayım pizzamı."

Karan bana 'sen iflah olmazsın' bakislarini atarken pizza kutusunu bana uzatmıştı. Hemen alarak dizlerimin üstüne yerleştirdim, kapağını açtım ve bir dilimini elime alarak kocaman ısırdım. Ağzımın içi alev alırken dudaklarımı o şeklini alarak üflemeye başladım, bu kadar sıcak olacağı aklımın ucundan geçmezdi ama.

"Yavaş yavaş, arkandan atlı kovalamıyor."

"Yo no yopobolorom! Ocoktom."

Hem ağzımın dolu olması hemde sıcaktan dolayı yanmasıyla konuşamamıştım. Karan içecek dolu bardağı bana uzattığında hiç vakit kaybetmeden elime aldım ve kocaman bir yudum içtim.

"Az önce seni öpesim geldi."

Karanın söylediği şeyle içtiğim içecek boğazımda kalırken, onun keyifle sırıtmasına neden olmuştu. Yok abi ben bu evde kalamazdım, Allah göstermesin aklımı kaçırırdım...

1 hafta sonra...

Bir haftadır Karan'ın evinde kalıyordum, Arif Bey'in ve Işıl hanımın çağrılarını daha fazla görmezden gelemeyerek açmıştım. Beni özlediklerini ve onların yanına gelmelerimi istemişlerdi, onlardan biraz zaman istemiştim çünkü kırgınlığım ilk günkü gibi tazeydi, Eymen bu yaptığım eyleme olumlu bakmıştı ve sağolsun bir kaç eşya ve okul ihtiyaçlarımı evden getirmişti, şuan hafta sonuydu ve ben temizlik yapıyordum.

Kulağımda kulaklıkla elimde ki vileda ile evi siliyordum, sıfır kol bir badi giymiştim, Karan kollarımın ne halde olduğunu bildiği için ondan çekinmiyordum, bir haftadır bana takılmadığı an yoktu beyefendinin! Şikayetçi değildim çünkü hoşuma gidiyordu ama utançtan ölebilirdim. Bir haftadır kendini evli gibi hissettiğini söylüyordu, eve geldiğinde kapıyı ona ben arıyordum ve ondan önce okuldan çıktığım için yemekleride ben yapıyordum ve bu durumda kendini eve ekmek kazanan koca olarak görüyordu. Bugün Karan'da evdeydi ve kendi odasını temizliyordu, elimde ki vileda'yı sıktım ve kanepenin altına doğru sürdüm bir sağa bir sola doğru silmeye başladım. Sarı tutamlarım gözlerimin önüne doğru gelirken önümü göremiyordum, boşta kalan elimle saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdığımda elimde ki kıpırtıyla gözlerim vileda'yı tutan elime kaydı, büyük bir çığlık atıp elimde ne var ne yoksa fırlatmıştım, ben hala çığlık atarken omuza dokunan elle arkamı döndüm ve Karan'ın kucağına adeta tırmandım.

"Ne oldu?"

Karan kaşlarını çatarak bana bakmaya sürdürdü daha doğrusu bir yerimde yara ya da kesik arıyordu, o telaşla kulaklıklarım vileda'nın kovasına düşmüştü.

"Elimde kocaman hamam böceği vardı Karan! Ayyyyy elimi kes, kopart, infaz et Allah'ını seversen."

Karan tepkime kahkaha atarken saçlarını çektim, oldum olası hama böceklerinin sevmezdim çünkü o Ferit iti beni her bodrum'a kapattığında hama böcekleri her yerimde gezerdi. Midem bulanırken Karan kollarını belime doladı ve bana baktı. Gözlerim onun kahverengi gözlerini delerken yutkunuş sesiyle kulaklarım kızardı, kafasını yavaşça bana doğru eğilirken titrek bir nefes bıraktım. Gözlerim kendiliğinden kapanırken, dudakları neredeyse dudaklarıma değmek üzereydi. Kapı zili evin içinde yankı yaparken ellerimle Karan'ı kendimden uzaklaştırdım ve sağ elimle göğsümün üstüne üç kere vurdum.

Karan suratında ki sırıtışla kapıya bakmaya gittiğinde daha kızardım, eğer zil çalmamış olsaydı sanırım şuan sonumuz çok vahim olacaktı. Karan'dan deli gibi hoşlanıyordum ama bu sevgi mi yoksa sadece öylesine bir heves mi bilmiyordum, tabi onunda hissettiklerini tahmin edemiyordum. Gözümün önüne gelen saçlarımı tekrar kulağımın arkasına sıkıştırdığımda karsimsatbana şaşkınca ve sinirle bakan aile üyelerimi beklemiyordum! Işıl hanım koşarak yanıma gelerek kollarımı kendine çektiğinde içimden koca bir siktir çekmiştim, şuan üstümde ne olduğunu elbette biliyordum. Kendime küfrederken Işıl hanımın hüzünlü sesi kalbimi dağladı.

"Güzel kızım, kim yaptı bunu sana? Nasıl kıydılar sana."

Yutkundum, Poyraz ve Asaf'ın gözlerinde öfke vardı. Kollarımı Işıl hanımdan çektiğimde Karan hemen bir hırka vermişti bana.

"Lütfen ayakta durmayın efendim, bizde Elis ile temizlik yapıyorduk."

Karan Arif Bey'i tekli koltuğa yönlendirirken omuzlarının düştüğünü görmüştüm. Yıkılmaz dediğim Arif bey, bir iki yara izine mi yıkılmıştı? Hep beraber koltuklara oturduğumuzda gergin ortamdan dolayı dudaklarımı dişlerimin arasına aldım. Peri yoktu ve onu deli gibi özlemiştim, yanıma Efekan'a doğru eğildim ve fısıldadım.

"Peri'm nerede?"

Onunda gözlerinde hüzün ve öfke vardı, bana hüzünle ve hasretle bakıyordu ama gözleri kollarıma her değdiğinde orada kordan bir alev yükseliyordu.

"Evde, annem soğukta dışarı çıkartmak istemedi."Sorumu cevapsız bırakmamış olmadı beni mutlu ederken eğildim ve yanağına küçücük bir öpücük bıraktım.

"Özlemişim seni." Koluna girdim ve kafamı omuzuna koyarak Efekan'a sırnaştım, Poyraz'ın gözleri benim üzerimdeydi ama ondan yana bakamıyordum. Ona ikinci kez kırılmıştım, iki kere beni paramparça etmişti ve ben nasıl toparlanacağımı bilmiyordum.

"Elis kızım, seni almaya geldik. Bu kadar misafirperverlik yetmez mi?"

Arif bey beni kırmak istemiyormuş gibi konuşuyordu, gözleri gölgelenmişti. Dokunsam ağlayacak gibiydi, gidecektim elbette bugün olmasa, yarın ama beni şaşırtan onların beni almaya gelmesiydi.

"Bir daha kimse seninle hadsizce konuşmayacak kızım, ben hepsinin dilini kestim mecaz anlamda."Gözlerimi dehşetle büyüttüğümde Arif Bey'in morali yerine gelmiş gibi olmuştu.

"Eve gittiğimizde uzun bir gün bizi bekliyor olacak Elis, artık kaçmanın ya da saklanmanın yeri ve zamanı değil kızım. O evde ne yaşadığını anlatmalısın."

Işıl hanımın taviz vermez sesiyle yutkundum, acılarımı kimseye anlatmaya henüz hazır değildim. Onlar benim acılarımdı, bana acımalarını istemiyordum.

"Üzgünüm ama anlatamam."

Poyraz'ın ve Asaf'ın küfürleri kulağımı delerken Işıl hanımın boğazını temizlemesiyle ikisi de susmuştu, Yankı ve Çağrı yoktu. Onlara ihtiyacım da yoktu zaten.

"Sana kimse acımıyor Elis, herkes senin yaralarını sarmak istiyor kızım. Seni yaralarından öpmek, sarmak ve sarmalamak istiyoruz. Lütfen bize izin ver."

Işıl hanım öyle bir konuşuyordu ki, içimi açıp onlara göstermek istedim. Bunları sarabilir misiniz demek istedim, kimse saramaz gibi geliyordu yaralarımı. Görürler acırlar ama saramazlar...

Çünkü beni yaralarımla seven tek bir insan vardı, Pamir Güney...

Ve şuan o sayı ikiye çıkmıştı...

Karan Sayar....

Bölüm sonuuuu

 

Bölüm : 24.12.2024 09:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...