Yarım saattir Atlas ile yoldaydık. "Buda neydi böyle?" Diyerek Atlas bana döndü. Biryandanda araba sürüyordu. "Bilmiyorum.." Kucağımdaki ayıcığa daha sıkı sarıldım. Olan hiç bir şeye anlam veremiyordum. Huzursuzca yerimde kıpırdandım ve küçüldüm. "Atlas, iyi misin?" Atlas bana anlamayarak baktı. "Yani kavgada ağır bir yara aldın mı?" Hayır anlamında kafasını salladı. "Sende birşey varmı?" Kafamı salladım. Hayır anlamında. Gözlerim durgun bir şekilde yola kaydı. Kafamı cama yasladım ve sadece yolu izlemeye koyuldum. Yarım saat sonra başka bir eve varmıştık. Bu evde ormanın içindeydi. Yavaş adımlarla Pamuk'u kucağıma alarak indim. Güçsüz adımlarla eve ilerlemeye başladım. Ayakta çok zor duruyordum. Dizlerimin bağı çözülmüştü. Tam o sırada ayağım bir çıkıntıya takıldı. Düşeceğim esnada Atlas, bir elini dirseklerimden birini tutmak için, diğer elini ise karnıma yerleştirmek için kullandı. "Dikkat et Arya." Kafamı salladım. Kendimi toparlayıp üç adım attım ve yine tökezledim. Beni tekrar tuttu. "Anlaşıldı bu böyle olmayacak." Dedi ve Atlas beni biranda kucağına aldı. Ses etmedim. O sakinleştirici kokusuna sığındım. Okyanusla karışık sigara kokusu. Evin kapısının önüne geldik. Duraksadı. "Arka cebimde anahtar var alır mısın Arya?" Elimi arka cebine attım. Fakat dibine kadar varamıyordu elim cebinin. Beni çok yukarıda tutuyordu. İstemsizce ellerimi boynuna doladım ve kafamı omzuna gömdüm. Biranda belimin altındaki elini çekti ve beni tek eliyle destekleyerek diğer eliyle anahtarı alıp kapıyı açtı. Ben ise hiç istifimi bozmadım. Kokusu bana huzur veriyordu. Yavaş yavaş uyku bastırıyordu. Pamuk'un tek kulağıyla oynamaya başladım. Pofuduk, yumuşak bir ayıcıktı. Eve girdik. Atlas beni bir koltuğun üzerine bırakmak isteyince hafif bir mırıltı çıkardım ve ensesinde birleştirdiğim ellerimi sıktım. "Anlaşılan birileri kucağımı rahat buldu, oysaki ormanda beni neden kucağına aldın diye kavga ediyordu." Dedi. Burnundan güldüğünü hissettim. Beni kucağından bırakmadı. Şuan kendimde değildim. Uyku ve uyanıklık arasındaydım. Evin içinde bir yerlere gidip durdu Atlas. Bende kucağında onunla birlikte gidip geldim. Yavaş yavaş derin bir uykuya daldım.
Yavaş yavaş uyanıyordum. Burası çok sıcaktı. Terlemiştim. Bura neresiydi? Cidden ben dün nerde uyudum ya? Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Gözlerimi ovalayarak soluma döndüm. Oda ne! Atlas! Tek dirseğini yastığa koymuş elini başına dayamış ve bana dönük bir şekilde bana bakarak sırıtıyordu. "Siktir!" Diyerek kendimi geriye çektim. Fazla çekmiş olmalıyım ki paldır küldür yere düştüm. "Kafam!" Atlas'ın kahkahasını duydum. "Hâla birşeylere söylenebiliyorsan sorun yok demektir." Dedi. Kafamı tutarak oturur pozisyona geçtim. "Ne işin var benim yanımda!" Burnundan nefes vererek güldü. "Gülme!" Diyerek elimi yanımda duran komodinin üzerine attım ve elime gelen ilk şeyi ona doğru tuttum. Elime vazo gelmişti. "Vay vazo. Kesinlikle bu şekilde beni alt edebilirsin. Hemde bu güzel vazoyla." Diyerek benle daha fazla dalga geçti. En sonunda oda yatakta bağdaş kurarak oturdu. Gözleriyle benim oturduğum yeri işaret ederek "Kuruyerde oturanın çocuğu olmaz." Dedi. "Atlas! Yanımda ne halt ettiğini anlatacak mısın!" Atlas dahada güldü. Aniden ayağa kalktım ve vazoyu komodine vurarak kırdım. Elimde kalan kısmı Atlas'a doğrulttum. "Hâla söylememekte kararlı mısın?"artık gülen bendim. Ellerini zevzekçe iki yana kaldırdı ve sırıtarak "Ben suçsuzum amirim." Dedi. Kafamı dikleştirerek "Anlat!" Dedim. "Ben sadece gece buraya geldiğimizde şokta olduğun için seni kucağıma aldım. Yüryemiyordun tökezliyordun." Sonra o an aklına gelmiş gibi dahada gülümsedi. "Sonra bir şekilde senin kafa gitti seni bırakmak istesem de sen beni bırakmadın." Dedi ve inanıp inanmayacağımı anlamak için kaşlarını kaldırdı. Hâla sırıtıyordu. Yüzümdeki gülümse aniden kayboldu. O ise omuz silkerek havadaki ellerini indirdi. "Bide şunu alıyım kendine bir halt etmeden." Diyerek elimdeki vazo parçasını aldı. Hatırlamaya çalıştım. Uyku mahrumu birinin omzuna sığınıyordum. Gözlerimi kendimden iğrenir gibi sıkıca kapattım. "Ayrıca sen tam olarak uyuduktan sonra kendi odama geçtim." Dedi. Gözlerimi bir hışımla açtım. Hemen etrafa baktım. Her yer onun zevkine göre düzenlenmişti. Hemen gözlerim açık kapıya değdi. Karşıda da bir oda vardı ve oranında kapısı açıktı. Muhtemelen oradaki oda bana aitti. "Uyurgezerliğim! Lanet olsun!" Diyerek lanetler okumaya başladım kendime. Şuanda dün beni kurtaran çocuğu bırakmayıp onunla yatmıştım sabahında daha demin camla deşme teşebbüsünde bulunmuştum ve bunların hepsi onun odasında yaşanmıştı. Olay çok garipti. Ellerimi göz pınarlarıma bastırarak derin bir nefes aldım. Ve kapıya yöneldim. Tam adımımı atacağım da Atlas kolumdan tutup beni geri çekerek adım atmamı engelledi. "Bir daha olmasına izin vermem." Dedi daha sonra. Neyden bahsettiğini anlamayarak yüzüne baktım. Kaşlarıyla önümü işaret etti. İşaret ettiği yere bakınca kırdığım vazonun cam kırıklarını gördüm. Yutkundum. Gözlerimi yine kapattım. O sırada hâla kolumu tuttuğunu hissettim. Aniden kolumu çektim. "Birdaha bana ellersen cidden çok pis yaparım Atlas!" Diyerek elimi komodinin üzerine geçirdim ve camlara basmadan odasından çekip kendi odama gittim. Kendimi hemen yatağa attım. Atlas afallamıştı. Bunu beklemiyordu. Neden böyle yaptığım hakkında bir fikrim yoktu. Yutkundum. Dirseklerimi dizlerime dayayarak başımı ellerimin arasına aldım ve yatakta oturur konuma geçtim. Yutkundum. Biraz öyle bekledim ve sonrasında ayağa kalkarak odada turlamaya başladım. Odadan çıktım ve lavaboya girerek elimi yüzümü yıkadım. Biraz daha kendime gelmiştim. Aynada kendime bakınca sersefil halimi gördüm. Yutkunum elimi yüzüme attım. Ellerim yüzümde biraz gezindikten sonra lavabodan çıkarak odama yöneldim ve hemen dolaptan birkaç parça giyecek çıkardım. Elime beyaz, kalbimin hizasına 'B' harfi işlenmiş bir crop geldi. Yutkundum. Cropa uzun uzun baktım. "Birdaha bunları yaşamama izin veremem." Diyerek cropu eski yerine bıraktım. Elime siyah,sıfır kollu bir crop aldım ve üstüme geçirdim. Altınada siyah bir eşofman giyerek odada ayrıldım. Saçlarımı ise kıskaçlı bir tokayla dağınık bir topuz yaptım. Sonrasında mutfak olduğunu düşündüğüm bir odaya girdim. Atlas benim girdiğimi hissettmiş gibi yaptığı işi bırakarak bana döndü. Gözlerimi devirdim ve yanına vardım. "Yardım edeyim?" Atlas aniden onaylamaz bir şekilde kaşlarını havaya kaldırıp kafasını sağa sola sallamaya başladı. "Hayatta seni birdaha bu mutfağa sokamam sen reşit bir birey olana kadar." Yüzümü buruşturup Atlas'a garipen bir bakış attım. "Saçmala Atlas, biraz daha saçmala. Saçmala ki şu doğrama tahtasını kafana geçiriyim." Dedim sakin bir ses tonuyla. "O kadar yardım etmek istiyorsan git şu salatalık,domatesleri yıka... Ya da ne biliyim çatal,kaşık,tabak filan koy bari." Dedi. Omuz silkerek dediği gibi çatal, kaşık koymaya başladım arkadaki masaya. Biraz sonra Atlas'ta yemekleri yapmıştı. Masa artık hazırdı. Çok açtım. Masaya hemen oturup yemeye başladım. Önümdeki tabağa biraz sosis,biraz yumurta ve peynir,zeytin aldım. Büyük bir afiyetle tıkınmaya başladım. Bir yandanda kahvemi içiyordum. Atlas'ta yiyeceklere gömülmüştü. İkimizde çok açtık. Gözlerim aniden Atlas'ın eline kaydı. Eli sargılıydı. Yutkundum. O sırada ağzım doluydu. Aniden ağzımdaki kahve genzime kaçtı. Öksürmeye başladım. Atlas hemen sandalyeden kalkarak yanıma geldi. "Arya bir dakika sakarlık yapmasan nolur?" Diyerek sırtıma vurmaya başladı. Olmuyordu. Nefes alamıyordum. Ellerimi nefes almak istercesine boğazıma bastırdım. Olmuyordu. Yavaş yavaş gözlerimin önü kararmaya başladı. Öksürüklerim arasında Atlas'a "Atlas...ben ö... Ölmek...istemiyorum..." Dedim. Atlas'ın sırtımdaki eli durdu bunu dememle. Ben ise hâla nefes almaya çalışıyordum. Elini aniden sıkıca yumruk yaparak sırtıma sertçe vurdu. Ama ne çare olmuyordu. Tıkanmıştım. Gözümün önü dahada karardı. Atlas ani bir hareketle beni sandalyeden kaldırdı ve yere oturdu. Benide kucağına yatırdı. Kolunu kafamın altına koyarak kafamı havaya kaldırdı. Hemen sonra ağzımı açtı ve boğazıma parmak attığı gibi kafamı yana çevirdi. Bu ani hareketle öğürmeye başladım. Beni aniden kaldırdı ve kucağında oturur pozisyona getirdi. "Korkma Arya..." Derin bir nefes aldı. "Ne olursa olsun seni hep yaşatıcam.." dedi ve tekrar sırtıma sertçe vurdu. O anda boğazım açıldı ve yediklerimi çıkarmaya başladım. Kusma işini bitirince kendimi güçsüzce Atlas'ın kollarına attım. Derin derin nefesler aldım. Yaşıyordum. Hemde Atlas sayesinde. Beni üçüncü kez hayata bağlamıştı Atlas. İlki ormanda, diğeri dün akşam beni o adamdan kurtararak, üçüncüsü ise şimdi. "Y...yaşıyorum.." güçsüzce bunu fısıldadım derin derin nefeslerimin arasında. Atlas beni daha sıkı sardı. Ve oda fısıldadı. "Ne olursa olsun seni yaşatıcam dedim Arya. Ben hep sözümde dururum.." dedi. Gözlerimi gözlerine kitledim. Fısltıyla "Söz mü.." dedim. Sesini normal bir yükseklikte kullanarak "Söz, Atlas sözü.." dedi. Ve yavaş hamlelerle beni kollarıyla sıkıca kavrayıp ayağa kalktı. Yavaş yavaş ayağa kalktı ve beni banyoya götürdü. Her taraf kusmuk olmuştu. Buna Atlas'ta dahildi. Gözlerimden yaşlar boşanıyordu. Titriyordum. Hâla ara ara öksürüyordum. "Her tarafın kirlendi tek başına temizlenebilir misin?" Diye sordu Atlas. Musluktan tutunarak Atlas'ın kucağından inmeyi denedim. Atlas biraz daha kolay iniyim diye eğilmişti. Fakat titremekten inemedim. Gözüm hâla yer yer kararıyordu. "Anlaşıldı." Dedi Atlas. Beni yere oturtup "Bekle beni." Dedi ve banyodan çıktı. Biraz sonra elinde havlularla geri geldi. Birkaç parçada kıyafet vardı. Beni yerden kaldırarak lavabonun içine oturttu. Musluğun başını yan tarafa doğru çevirdi. Musluk oynar başlıklıydı. Tam olarak dik duramıyordum. Bu yüzden Atlas beni yan çevirdi ve sırtımı koluna yaslattı. Eliyle ise belimden destek verdi. Tek eliyle duş başlığını aldı ve suyu ayarladı. Kafamdaki tokayı çıkarıp nazik hareketlerle saçlarımı yıkamaya başladı. Hâla titriyordum. Ve biraz üşümüştüm. Atlas'a biraz sokuldum. O ise beni daha sıkı sardı beni. Sabah bana birdaha elleme diye bağırdığım çocuğa sokulmuş duş alıyordum. Kafamı yavaşça Atlas'ın göğsüne yasladım. Ve gözlerimi kapattım. Ne kadar süre kaldığımı bilmediğim duşta en sonunda beni çıkardı. Havlunun birisiyle saçlarımı kuruladı. Bir başka havluyla ıslak vicudumu ve kıyafetlerimi kuruladı. Sonra eline bir bornoz aldı ve sakince bana giydirdi. Soğuktan tiriyordum. Beni klozetin kpağını kapatıp üstüne oturtmuştu. Bana iç çamaşırlarımı uzatarak "Kendin giyebilir misin?" Dedi. Titreyen ellerimle çamaşırları elinden alıp hafifçe kafamı salladım. Hemen bana arkasını döndü. Ben ise yavaşça üstümdekileri çıkarttım. Ve çamaşırları giydim. Altım için birde siyah bir şort getirmişti. Onuda yavaş yavaş giydim. İç çamaşırlarımı ve şortu giymem neredeyse on dakikamı almıştı. On dakikanın sonunda "Giyindim." Diyerek Atlas'a söyledim. Atlas arkasını döndü. Gözleri üzerimde gezindi. "İstersen bornozunun önünü biraz daha kapat." Dedi. Bornozun önüne baktığımda bornozun önü açılmıştı. Sutyenim görüyordu. Titreyen ellerimle önünü kapadım bornozun. Sonrasında beni kucağına aldı ve yavaş yavaş odama götürdü. "Şimdi daha iyi misin Arya?" Kafamı salladım. Komodinin üzerinde duran sürahiden bir bardağa su dökerek bana uzattı. "Bu sefer yavaş yavaş iç ama olur mu? Tekrardan kollarımda çırpınış anını yaşamak istemiyorum.." dedi biranda. Pek kulak asmadım. Asacak durumdada değildim zaten. Dolabıma yöneldi tekrar Atlas. Ve beyaz önünde nike logosu olan bir tişört çıkardı. Bornozu yavaş yavaş kollarımdan sıyırıp, tişörtü başımdan narince geçirdi. Sonrasında kollarımı tişörtten geçirmeme yardım etti. Hemen ardından fön makinasını alarak saçlarımı kurutmaya başladı. Ben ise hareketsizce elimde bir bardak su ile bekliyor ara ara sudan yudum alıyordum. On beş, yirmi dakika sonra saçlarım tamamen kurumasada nemli kalmıştı. Yaz günü kururdu pek birşey olmazdı. "Ben şimdi ortalığı temizleyeyim sende dinlen. Birşeye ihtiyacın olursa seslen." Dedi Atlas. Kafamı salladım. Atlas odadan çıkınca battaniyemin altına girerek uyumaya çalıştım. Yavaş yavaş bilincim kapanıyor, derin bir uykuya dalıyordum...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |