Yorulmuştum. Her sabah somurtarak uyanırdım. Mutlu olmam için bir sebebim yoktu. Başımda dert bela yoktu hayatım çok sakindi fakat yorulmuştum. Belkide bu sakinlikti beni yoran kim bilir?... Yeni bir güne gözlerimi yan odadan gelen dört farklı horlama sesiyle açmıştım. Hiçbir güne bu başlangıçtan daha iyi bir başlangıç yapmış olamam. Mükemmel.
"Lanet girsin hepinize abi! Ses telleriniz birbirine yapışsın inşallah!". Evde 4 tane davarla yaşamak bazen çok zor oluyor. Bazen mi? Hayır bazen değil herzaman. Yatağımda sakince doğrularak kendime gelmeye çalıştım. Kendime geldiğimde ise kalkıp perdeleri araladım. "Evet lanet güneş görüyorum bu günde doğmuşsun. Tamam ama bunu insanların gözüne sokarcasına parlamana gerek yok!". Evet Arya etraftaki şeylere nefret saçman bittiyse abilerine şeytanlık yap. Hayattan zevk aldığım nadir anlardan biride abilerime bulaşmaktı. Evet biliyorum tam bir piskopatım. Paytak adımlarımla sakince odadan çıktım. Tabi bu sakiniğimi biraz sonra göremeyeceksiniz. Fırtına öncesi sakinlik. Abimlerin odasının kapısının önünde durdum. Odayı dinledim. Ses yoktu. Güzel tam baskınlık. Biranda odanın kapısını sertçe açtım. "Siktir! Barçın evinizde bir kaçık olduğundan bahsetmemiştin!". Karşımdaki görüntüyle afallamıştım. Karşımda siyah saçlı,uzun boylu,abimlerler yaşıt bir çocuk vardı. Tek sorun üstü çıplaktı. "Kızım sapıkmısın!? Manzarayı beğendin heralde!" Yutkunarak sağlam bir küfür savurdum. Konuşan o siyah kafaydı. "Bu durumda ne yapmamı bekliyorsun acaba siyah kafa!? Gördüğün üzere şoktayım bende burda!" Gülerek Barçın abim karşımda durdu. "Hayırdır ne şoku Arya? Yoksa yıldırım aşkı falan mı?" Diyerek kahkaha attı. O sırada arkamdan farklı bir erkek sesi geldi."Siktir. Lan beş dakika lavaboya girdim kız mı attınız!". Arkamı döndüğümde sarı saçlı yeşil gözlü siyah kafadan az bir kısa saçları dağınık şaşkın bir çocukla karşılaştım. Biranda abime döndüm."Yuh! Bir kereye mahsus erken uyudum eve erkekmi attın?!". Siyahlı güldüğü belli olmasın diye yüzünü başka tarafa çevirdi. Abim ise gözlerini şaşkınlıkla açıp sağlam bir küfür savurarak "Abicim ordan bakınca gay gibi bir tipimmi var?!" dedi. Kaşlarımı havaya kaldırıp gözlerimi kaçırırken "Bilemem abi senden herşey beklenir." dedim. "Siktir Arya! Biri şu kızı başımdan alsın!" Diye bağırmaya başladı Barçın abim. Arkadan tanıdık bir ses duydum. "Hadi ama sabah sabah derdiniz ne sizin!?" Arkamı döndüğümde gelenin Batıray abim olduğunu gördüm. İşaret parmağımla Barçın abimi ve siyah kafayı göstererek "Batıray abi! Barçın abim eve erkek atmış!" Diye homurdandım. Sarı kafalı olan gülme krizlerine giriyordu. Siyah kafa ve Barçın abime döndüğümde siyah kafa yüzünü buruşturarak "Lütfen bana escort muamelesi yapmayı kes!" Dedi homurdanarak. Parmağımla çıplak üstünü göstererek "Hadi ama en azından kendini savunmadan önce üstüne tişört alsaydın! Çünkü bu kılıkla cidden escorta benziyorsun!". Cidden şuan çok eğleniyordum. Hatta bitek ben değil yanımdaki sarı kafada eğleniyordu. Siyah kafa 'la havle' der gibi başını sağa sola salladı. Sonra beni baştan aşağı süzerken Barçın abimin ensesine indirdiği tokatla tekrar yüzüme bakmaya başladı. "Daha ne kadar burda dikilmeyi düşünüyorsun kaçık bela?" Konuşan siyah kafaydı. Ters bir bakış atıp arkamı döndüm ve tam gideceğim anda birşeye çarpamamla sarsıldım. Tam geriye düşecekken birisi beni dirseklerimden tutup kendine çekince düşmekten son anda kurtuldum. Kafamı kaldırdığımda çarptığım şeyin sarı kafa olduğunu gördüm. Ayrıca düşmemi engelleyende oydu. "Sende orda kazık gibi dikilmeyi kes sarı kafalı!". Teşekkür edeceğimi düşünüyorduki bu sözümle afalladı. Onu ittirip odama yöneldiğim vakit arkamdan "Rica ederim ne demek!" Diye sitem etti. "Teşekkür etmedim!" Diyerek karşılık verdim. Herkez kahkahalara boğulurken ben odama girmiştim bile. Pijamalarımı çıkartıp üstüme beyaz bir crop altımada siyah eşofman giymiştim. Yatağa uzanıp annemin kahvaltıyı hazırladıktan sonra beni çağırmasını bekledim. O sırada telefondan Galatasaray'ın gönderilerine bakıyordum.Tam o sırada savaş çıkmış gibi kapım aniden açıldı. Gelen siyah kafaydı. "Acaba annen nezaket kurallarını öğretirken sen ne halt ediyordun!?" Uzandığım konumdan kalkarak yatakta oturur konuma gelmiştim. "Kaçık nolur bize yardım et!". Biranda böyle deyince afallamıştım. Tam sebebini sormak için dudaklarımı aralamıştımki aşağıdan "Kim bu patatesleri kabuklu kabuklu attı lan yağın içine!" Diye bağıran Mert abimin sesini duydum. Sonra tekrar siyah kafaya döndüm. Fısıldarmış gibi daha kısık sesle "Lütfen." Dedi. Tam o sırada "Allah'ım yandım! Geliyorum sana yüce rabb aç kapılarını." Diye feryat eden Barçın abimin sesini duydum. Ve hemen ayağa fırladım. Siyah kafayla mutfağa doğru koşmaya başladık. Mutfağa tam adım attığım an bir şeye basmamla dengemi kaybetmem bir oldu. Tam düşeceğim esnada siyah kafa beni belimden tutup düşmemi engellemişti. "Dikkatli ol." Diye bir ses duyuldu ardından. Arkamı döndüğümde siyah gözleri gözlerime kilitlenmişti. Sonrasında yüzünde yavşça hayırsız bir sırıtış belirdi. "Aren ve ben her düşüşünde arkanda olamayız bastığın yere iyi bak." Dedi. Demek sarı kafanın adı Aren'di. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gözlerimi incelemeye başladı. Tam o esnada arkadan bir kırılma sesi geldi ve hemen ardından Batıray abimin sıra dışı küfürleri duyuldu. Siyah kafa biranda panikle bakışlarını üzerimden çekerek sesin geldiği tarafa baktı. Bende hemen sesin geldiği yöne koşmak için hazırlanmıştımki tekrar dengemi kaybettim. Siyah kafanında boşluğuna denk gelmiş olmalıki arkamda olduğundan beraber paldır küldür bir seksen yeri boyladık. Düşerken istemsizce dudaklarımdan minik bir çığlık çıkmıştı. Şimdi ise herkes bize bakıyordu. Ben ise siyah kafanın tam üstüne düşmüştüm. Siyah kafa arkamda acıyla inledi ve bir küfür savurdu.Mert abim alaycı bir tonda "Arya abim anladık tamam Atlas taş gibi çocuk ama gözümüzün önündede olmaz bunu izlemeye dayanamam ben" dedi. Demek siyah kafanın adı Atlas'tı. Atlas biranda ağır bir küfür daha savurdu. Mert abimin dediklerini anlayınca bende bir küfür savurdum. Herkez kahkaha atmaya başlayınca kalkmak için bir hamle yaptığım esnada yağ yüzünden tekrar kaydım ve yine Atlas'ın kucağına düştüm. Atlas yine acıyla inledi. "Arya! Kalk şurdan azdaha oturursan kısır kalıcam!" Diye bağırmayıda ihmal etmedi. Herkez daha çok gülmeye başlayınca az kalsın sinirden ağlıyacaktım. Aren ise halime acımış olmalı ki yanıma gelerek elimden tuttuğu gibi beni kendine çekti. Kendimi Aren'in kolları arasında bulmuştum. Burnumu keskin bir vanilya kokusu kaplamıştı. Arkadan tekrar Mert abimin sesi geldi. "Arya turnayı gözünden vurdu kardeşlerim. Bir taşla iki erkek cepte." Diyerek beni kışkırtmaya devam ediyordu. Tam Mert abimin üstüne yürümeye başlamıştım ki ayağımda keskin bir ağrı hissedince bağırmaya başladım. "Ayağım! Ayağıma birşey girdi!" Acıyla bağrıyordum. Aren büyük bir sakinlikle bana dönerek "Arya kendini tahtalı köye göndermeden arkandaki sandalyeye yavaşca otur." Dedi. Acıdan bir küfür daha savurup dediği gibi sandalyeye oturdum. Ben oturunca Ege abim yanıma geldi ve ayağıma batan şeye bakmaya başladı. "Ayağına Batıray'ın kırdığı bardağın camı batmış Arya.". Mert abim yine dalga geçmeye başladı. "Olamaz Arya! Ambulns! Doktor!" Diyerek kahkaha atmaya başladı. Ben ise ona bakıp 'la havle' der gibisinden kafamı salladım. Tekrar Ege abime bakıp "Madem ayağıma cam girmiş ne bakıyorsun çıkarsana işte!" Diye haykırdım. Ege abim sabır diler gibi kafasını yukarı kadırıp derin bir nefes aldı. Sonra ayağımı kavradı ve camı çıkarmak için uğraşmaya başladı. "Ayağını çekip durma Arya! Böyle yaparak ayağındaki camı nasıl çıkarmamı bekliyorsun?" Diye bağırdı Ege abim. "Bağırma bana abi canım acıyor burda!" Diye bende ona bağırdım. Ege abim ayağa kalktı ve "Kalk kendin çıkar ozaman Arya!" Diye bağırdı."Bana birdaha bağırırsan yemin ederim seni ayağımdan çıkan o camla deşerim abi!" Diye bağırdım. O sırada ben bağırınca Atlas'ın yüzünü buruşturup kulağını tuttuğunu gördüm. Sese hassasiyeti olmalıydı. Öğrenmem iyi olmuştu beni sinirlendirirse kulağına bağırabilirdim. Bu arada cam hâla ayağımdaydı. Ayağımın olduğu taraf kan içinde kalmıştı. Aren halime acımış olmalıki eğilip ayağımdaki camı çıkardı ve camı elime koydu. Aren camı elime koyar koymaz gözlerim Ege abimi bulunca Mert abim bir kahkaha eşliğinda "Aren camı çok yanlış ellere teslim ettin. Az sonra burada bir katliam yaşanabilir." Dedi. Ben ise ona bakıp sadece omuz silktim ve camı bir köşeye fırlattım. Abilerimi deşecek kadar aklımı kaçırmamıştım daha. "Sağol Aren." Dedim. Gözlerimi biraz etrafta gezdirince mutfağın durumunun hiç iyi olmadığını gördüm. "Annem nerde?" Diyerek ortaya bir soru yönelttim. Cevap Barçın abimden geldi "Ankara'daki teyzem doğum yapıyormuş bir haftalığına gittiler." Mahvolduk anlamında dudaklarımı dişledim."Peki mutfakta ne tür bir savaş verdiniz?" Diyerek yeni bir soru yönelttim. Barçın abim yine cevabı anında verdi. "Kahvaltı savaşı verdik ama olmadı." Dedi. O sırada kapı çaldı. "Ben bakarım." Diyerek Mert abim kapıya koştu. Ben ise tekrar Barçın abime döndüm. "Peki neden bana demediniz?" Dediğimde Barçın abim kendini savunmak için kaşlarını çatıp "İstesek sanki yapıcaktın Arya yeme bizi!" Dediğinde derin bir nefes alıp verdim. "Salak burda bende açım! Heralde yapıcam açlıktan ölecek halim yok!" Dediğimde Aren gülmeye başladı. Sonrasında Atlas konuşmaya katıldı. "Bu üstün zeka abilerine dedimki bırakın ben yaparım! Ama hiç duruyorlarmı 'yok yok biz yaparız' diye işime muhalefet oldular!" Dedi. Sinirle avcumu anlıma vurdum. "Şimdi görev dağılımı yapıcam herkeze itiraz eden olursa.." diyerek duraksadım ve elimle camın önündeki kaktüsü göstererek "Şurdaki kaktüsle birleştiririm o itiraz edeni!" Dedim. Herkez korkuyla kafasını salladı. "Siz Barçın ve Batıray abi!" Dedim. Hemen beni dinlemeye koyuldular. "Gidin ve benim baskın yaptığım odayı düzenleyin!" Dedim. İkiside kafasını salladı. İtiraz ettikleri an dediğim gibi o kaktüsü onlarla bütünleştireceğimi bildikleri için hemen gittiler. "Mert abi ve Aren sizde gidip oturma odasını vilada çekip, toplayın." Onlarda hemen kafasını salladılar ve gittiler. "Ege abi sende git çalışma odanı düzenle." Dedim. Eliyle onay verip göz kırptı ve gitti. Atlas'a döndüm ve "Yani sana birşey kalmadı sende onlara bakabilirsin" dedim. "Mutfağı tek toplaman zaman alır" dedi. Ve devam etti. "Beraber toplayabiliriz ayrıca yemek konusundada iyiyimdir. Yemeği hazırlamana yardım ederim." Dedi. Omzumu silkerek "Kendin bilirsin." Dedim. Ve herkez işe koyuldu.
Atlas ile mutfağı temizlemiştik. Sıra yemekteydi. "Eee Arya şefim bu gün menümüzde ne var?" Diyerek Atlas benimle eylenmeye başlamıştı. "Bilmem.." diyerek düşünmeye başladım. "Hangi yemekleri yapabiliyorsunuz şefim hemen eleme yapalım." Dedi Atlas bu sefer. Bende hemen yapabildiğim yemekleri saymaya başladım. "Salçalı makarna,peynirli makarna, kremalı makrna,mantarlı makarna,yoğurtlu makarna,ketçaplı makara.." diyerek duraksadım ve devamını düşünmeye başladım. "Birde makarna salatası!" Diyerek heycanla aniden yükselmiştim. "Kızım seni alan yandı sabah kalkıyorsun 'yemekte ne var hatun?' 'salçalı makarna' akşam eve geliyorsun 'evde ne var hatun?' 'peynirli makarna' ohooo!" Dedi. Ben ise kaşlarımı çattım. Tam kendimi savunacaktım ki Atlas tekrar konuştu "Kızım senin makarna ile alıp veremediğin ne?" Sustum ve yutkundum. Sonra hemen cırladım."Madem okadar biliyorsun sen yap Atlas!" Dedim. Atlas ise sırıttı ve üstüme eğilerek "Zaten ben yapıcam kaçık sana kaldıysak abilerin şu bir hafta içinde makarna komasına girer çünkü." Dedi. Ve göz kırparak buzdolabına yöneldi. Domates ve salatalıkları önüme koydu. Ardındanda beş tane büsbüyük patatesi."Ne bunlar?" Diyerek Atlas'a baktım. Atlas ise önümde durup dalgacı bir sesle "Tanıştırıyım Arya bu patates. Patates buda Arya." Dedi. Kaşlarımı çatarak ona döndüğüm esnada "Boşuna cırlama çünkü saçma sorular sorduğunun sende farkındasın." Dedi. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve somurtmaya başladım. O esnada biranda kafama bir önlük fırlatıldı. "Somurtmayı kes ve şu önlüğü giyip önündeki sebzeleri yıka. Bu gidişle akşama hazırlarız kahvaltıyı." Diyerek beni uyarmayı da unutmamıştı Atlas. Önlüğü oflayarak aldım ve giydim. "Of falan yok Arya! Şimdi o sebzeleri yıka!" Dedi. "Lanet girsin sana Atlas!" Diyerek sızlandım. Fakat biryandanda sebzeleri yıkamaya başladım. Ben sebzeleri yıkarken Atlas ise ocağa yağ koydu ve köfte harcı hazırlamaya başladı. "Yıkadım!" Diyerek sitemle konuştum. "Şimdide hepsinin kabuklarını soy Arya." Dedi Atlas sakinlikle. Elime soyacağı aldım fakat patatesi cidden zor soyuyordum. Bazen elim kaydığı için soyacağın kontrolünü sağlayamıyordum. "Arya hız konusunda kaplumbağalarla yarıştığını söylemişmiydim?" Dediğinde asabice ofladım. Ve sinirle soyacağı daha hızlı kullanmaya başladığım esnada tekrar elim kayında soyacağın jileti parmağıma geldi ve parmağımı kesti. İnleyerek soyacağı ve patatesi tezgaha fırlattım. "Lan Arya!" Diyerek Atlas'ta işini bırakıp yanıma geldi. Ben ise sağlam elimle kesiğin üstüne bastırıyordum. "Elini çek Arya ne kadar kesildi bakıyım." Dedi. Elimi çektiğimde avucumun içinin kan ile dolduğunu ve kesilen parmağımın kan içinde kaldığını gördüm. Atlas bir küfür savurdu. "Kızım küçücük jiletle nasıl kestin kendini sen böyle!" Diyerek peçete buldu ve elime bastırmaya başladı. "Aren koş sargı bandı ve ya yarabandı al gel!" Diye bağırdı. Aren ise "Lan birbirinizimi kestiniz naptınız!" Diyerek geldi. Koşarak Atlas'ın yanına geldi ve Atlas'ın elini elimden çekip yarama bakınca bir küfür savurdu. "Harbiden birbirlerini kesmişler manyaklar!" Diyerek bir feryat kopardı. "Neler diyor o ağzın Aren ne kesmesi!" Diyerek Mert abimde koşarak geldi ve etraftaki kanları görünce afalladı. En son dayanamayıp bağırmaya başladım. "Aptal Aren koş ve yarabandı bul eğer bu kan yere damlarda sildiğimiz yerleri kirletirse senin akını sarından ayırırım!" Dedim. Mantıken saçları sarı,teni beyazdı. Bir beddua ilk defa birine bu kadar yakışıyordu. Mert abim "Salak elin gitmiş hâla yer diyor kirlenmek diyor! Aren koş yarabandı falan birşey bulalım!" Diyerek Aren'i çağırdı. İkiside koşarak üst katlara gitti. "Kızım beş dakika sakarlık yapmadan dursan olmaz mı?" Dedi. Ve beni diğer eliyle belimden tutarak sandalyeye narince ittirmeye başladı. Bende direnmeyip sandalyeye oturdum. Atlas elinin biriyle elime peçete bastırıyordu. Aren elinde bir paketle hemen yanımıza gedi ve yarabandı paketini atlasa uzattı. Atlas tek eliyle paketten bir yarabandı çıkardı ve masasın üstüne bıraktı. Sonra ise beni tekrar belimden tutup ayağa kalktığımızda musluğa gittik. Atlas narince elimi yıladıktan sonra güzelce kuruladı. Tekrar sandalyeye oturduğumda elim hâla kanadığı için tek eliyle yarama peçete basmaya devam ediyordu. Boştaki eliyle yarabandını alıp ağzıyla paketini açtı ve yavşça elime yapıştırdı. Sonra kan bant sayesinde hafifleyince peçete tutmayı bırakıp bir bant daha aldı ve güzelce açıp yaranın açıktaki kısmına yapıştırdı. Artık kanayan bir yaram yoktu. Kanlı peçeteleri hemen alıp çöpe attı. Hemen elini yıkadı ve kan akan yerleri temizledi. Aren ise işinin bittiğini anlayıp gitmişti. Atlas tekrar köftelerin başına döndüğünde bende kalkıp elime soyacak ve patatesimi alınca Atlas bana döndü;
"Daha yeni patates uğruna elini kesen kimdi peki?"
"Şuan patates soymaya kaldığı yerden devam eden kim?"
Atlas bana salakmısın gibisinden bir bakış attı. "Köftelere sen şekil ver ben soyarım." Dediğinde olmaz anlamında başımı hızlıca salladım. "Sebep?" Diyerek bana baktı. "Ben ete değmem." Dedim omuz silkerek. Yüzünü 'ne alaka' der gibi buruşturdu. Mesajı aldığım için hemen cevap verdim. "İğrenirim." Dedim. 'sabır' dercesine nefes aldı ve "Arya otur ve şurda beni izle ozaman!" Diyerek bana gürledi. "İyi be tamam ne bağrıyorsun." diyerek oturup onu izlemeye başladım..
Okur Yorumları | Yorum Ekle |