Kahvaltıyı sonunda hazırlamıştık. Gerçi çoğunu Atlas hazırlamıştı. Ben ise masaya tabakları yerleştirmiş,zeytin,peynir,çatal,kaşık gibi şeyler koymuştum. Şuanda ise toptan salonda hepimiz farklı şeylerle ilgileniyorduk. Kahvaltıya abimlerin arkadaşı Bertuğ abiyide çağırmıştık. Şuanda ise Batıray abimle ikisi fifa oynuyordu. Aren ile Mert abim ise salondaki boş alanda ayaklarıyla topu birbirine atıyorlardı yavaş yavaş. Binevi paslaşıyorlardı. Barçın abim telefonundan film izliyordu. Atlas ise az önce biriyle mesajlaşıyordu sonrasında ise derin bir nefes vererek yüzünü yastığa gömerek uzanıyordu. Hemen önümüzdeki masada ise beş altı tane farklı farklı sigara paketleri, çakmaklar ve cüzdan saat telefon gibi şeyler vardı. Ev çok sıcaktı. Bu yüzden altıma hemen diz hizasında beyaz bir şort giymiştim. O sırada Bertuğ abinin telefonu çaldı. Oturduğu koltuktan kalktı ve bizden uzak olan bir köşeye geçti. Atlas ise yattığı yerden kalkmış ve bileğindeki siyah tokayla oyalanıyordu. Sonra elini çakmağına uzattı. Masadaki çakmağı alıp yakıp yakıp söndürmeye başladı. Hemen ardından masadaki sigara paketinden bir dal aldı ve mutfaktaki balkona gitti. Ben ise kafamı tekrar Bertuğ abiye çevirdiğim esnada Batıray abimle birşey konuştuklarını gördüm. Konuşmalarına kulak verince Batıray abimin "Olmaz evde Arya, Aren ve Atlas var." Dediğini duydum. Bertuğ abi ise "Aren'in kavgası var gidicek az sonra." Dedi. O sırada kafama aniden top geldi. Ardından Mert abimin sesi geldi. "Lan kız öldü yavaş güllemi atıyorsun." Diyen dalgacı sesi duyuldu. Kafamın acıyan kısmını tutarak onlara döndüm. Aren ile göz göze gelince gülmemek için dudaklarını ısırdığını gördüm. "Gülersen mutfaktaki tehtidimi bizzat uygularım!" Dedim. Aren hatırlamaya çalışır gibi kaşlarını çattı. Düşündü düşündü ve "Kaktüslü olan mı?" Dedi. "Sarını akından ayırmalı olan! Ayrıca ne önemi var ya!" Diyerek cırladım. "Tamam tamam özür dilerim." Dedi. Kucağımdaki topu tek elimle kavrayıp Aren'e fırlattım. Tutmasaydı kafasına gelicekti. Keşke tutmasaydı. O esnada aklıma abimleri dinlediğim geldi ve tekrar bir hışımla onlara döndüm. Fakat konuşma bitmişti. İkiside bana bakıyordu. "Ne? Ne var be niye bakıyorsunuz?" Dedim. Batıray abim hemen konuşmaya başladı. "Diyorum ki sen, ben, Atlas ve Bertuğ; dördümüz bir park var oraya gidelim ne dersin?" Ne çeviriyordu ki bunlar? "Atlas ne alaka?" Dedim. Bertuğ abi hemen söze girdi. "Aşkolsun Arya! Sen manevi olarak benim kardeşimsen Atlas'ta bir okadar Batı'nın kardeşi. Duymamış oluyum!" Dedi. Gözlerimi devirdim. "Ben gelemem ayağım acıyor; ayrıca Atlas'ında geleceğini sanmam anlaşılan sevgilisinden ayrılmış somurtup duruyor." Dedim. Batıray abim söze tekrar girdi. "Fena mı? Kendin diyorsun işte sevgilisinden ayrılmış kafasını dağıtır biraz." Dedi. "Of hayır abi gitmek istemiyorum işte!" Dedim. Batıray abim ise vaz geçmiyordu. "Hadi abim hadi hadi istersin istersin." Diyerek kolumdan çekmeye başladı. "Of abi beni sal! İstemiyorum dedim sana!" Diyerek bağırdım. "Off Arya ne inatsın kızım. Günah benden gitti!" Diye bağırmaya başladı Batıray abim. Ve ardından ben daha neler olduğunu anlamadan kendimi Barçın abinin omuzlarında buldum. Çırpınıyordum ama davara işlemiyordu ki. "Allah belanı versin abi! İndir beni şurdan!" Diye bağırarak bela okumaktan başka birşey gelmiyordu elimden. Kapıdan çıkmadan hemen önce Batıray abim "Atlas sende yavrum. Attığım konuma gelin. Ege'nin arabası boşta." Dedi ve dışarı çıktık. Arabasına doğru beni götürmeye başladı. "Bunun intikamını pis alıcam abi!" Diyerek kulağına bir çığlık atınca "Arya! Susuyormusun yoksa ben seni susturuyummu abim?" Diyerek bağırdı. Bende ona karşılık verdim. "Susmuyorum var mı? Komşular yetişin!" Diyerek bağırmaya devam ettim. "Arya kaşınma!" Diye bağırmaya devam etti Batıray abim. "Kaşınıyorum nolucak? Napabilirsin bana!" Diyerek daha çok bağırdım. "Kendin kaşındın!" Diyerek beni arabasının içine attı. Kapıyı kapatıp arabayı üstüme kilitledi. Tekrar eve girdi. Hadi ama bukadar mı? Beni arabaya kilitlemeklemi korkutucak cidden. Acaba beni havasız bırakıp öldürme planlarımı kuruyor? "Lanet girsin hepinize sığırlar!" Kimsenin umrunda olmamıştım evden zorla çıkarılırken bile! Biraz sonra Batıray abimi elinde siyah bir poşetle arabaya yaklaşırken gördüm. Lan bu aptal bana ne yapmayı planlıyordu. Kapıyı açarak beni kolumdan tuttuğu gibi yere indirdi. "Hayvan kolumu sökeceksin!"
"Ben seni uyarmıştım!" Diyerek bağırdı. O sırada evden Atlas'ın çığlıklarıyla karışık küfür seslerini duydum. "Atlas!" Diyerek eve koşmaya çalıştığım sırada Batıray abim beni tuttuğu gibi kollarımı arkada birleştirdi. Bir eliyle kafamı yere eğip diğer eliyle kollarımı arkadan tutuyordu. "Bırak abi bırak gitmicem!" Diye bağırdım. O sırada Batıray abim aniden ayaklarıma bir çelme takarak dengemi bozdu. Kafama bastırdığı elini çekerek düşmekte olan bedenimi belimden kavrayarak durdurdu ve beni yavaşça yere yatırdı. Siyah poşetten ince ama kopması imkansıza benzeyen bir ip çıkararak bileklerimi kaçamayacağım şekilde bağladı. "Abi saçmalama bırak beni!" Diye bağırmaktan başka birşey yapamıyordum. Sonra beni omuzlarımdan tutup oturttu ve ayaklarımı bağlamaya başladı. "Oha piskopatmısın abi! Ben şimdiya kadar nasıl bi ruh hastalarının içinde yaşamışım?" Ayaklarımı bağlamayı bırakıp bana pis bir sırıtış atarak "Günaydın güzelim. Yeni mi farkediyorsun?" Derin bir nefes verdim. "Abi beni tam şuan bırakmazsan bağırırım çok ciddiyim!" Dudaklarındaki sırıtış daha fazla büyüdü "Fazla emin olma kardeşim." Dedi ve siyah poşetten siyah bir bant çıkardı. Ne kadar çırpınsamda ağzımı bantlamıştı. Ayaklarımıda sıkıca bağladı. Canım acıyordu. Gözlerim dolmuştu. Bunu bana neden yapıyordu? Görmüyormuydu canımın yandığını? Beni tam arabaya bindireceği anda Atlas'ı gördüm. Kendinde değil gibiydi yarı baygındı. O aptal umrumda değildi. Şuan tek derdim kendimdi. Abim beni koltukta yatırır pozisyonda yerleştirdi. Ve araba çalıştı gidiyorduk. Kalbim sıkışıyordu. Fazla heycan yapmış olmalıydım. Boğuluyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Belki oturur konumda olsaydım ellerimi kurtarabilirdim. Olmuyordu. Ben ise sadece ağlıyordum. O benim abimdi. Aramızda kan bağı vardı. Peki şimdi neden düşüncesizce canımı acıtıyordu?
Neredeyse bir saattir yoldaydık. Abim ise yarım saat boyunca özür konuşması yapmıştı. Fakat niye yaptığını hâla söylemiyordu. Onu geçtim ağzımı bile açmamıştı. Hatta yolda ani fren yaptığı için boşluğa yuvarlanmıştım ve kafamı çarpmıştım. En azından biraz insaf yapıp ışıklarda beni tekrar eski konumuma getirmişti. Artık ağlamıyordum. En azından korkmuyordum. Biraz sonra araba durdu. Batıray abim arabadan indi. "Geldik. İn hadi." Dedi. Bunu cidden demişmiydi. Acaba inmem için bir fırsat bıraktın mı abi? Boynumu geriye bükerek ona bakmaya çalıştım. Ona baktığımı farkedince "Doğru şuan etkisiz haldeydin değil mi? Hiç söylemiyorsun sende kızım!" Harbi salaktı beni abilerim. Neremle konuşmamı bekliyordu acaba benden? Aptal. Beni kucağına alarak indirdi. Yeşillik bir alandaydık. Uzun bir süre sonra düz durmak cidden iyi gelmişti. O sırada arkada Ege abimin arabasını gördüm. İçinden Atlas ve Bertuğ abi çıktı. Atlas'ta benim gibi bağlıydı. Ve ayılmıştı. Bertuğ abi ve Batıray abim, Atlas ile beni bir ağacın altına koyup önüme eğildiler. "Akşama geliriz sizi almaya merak etmeyin." Dedi Batıray abim. Ardından Bertuğ abi "Hadi eyvallah Arya'nın ayağını çözüp gidicez." Dedi. Boyunun altında kal Bertuğ abi! Keşke bunu sesli söyleyebilseydim. Biraz sonra ayağımı çözdüler ve arabaları alıp gözden kayboldular. Ayağımda ayakkabılarım bile yoktu. Ayağımı çözerek neyin havasını yaşıyordu be gerzekler! Atlas ile sırt sırtaydık. Burnumu sigara ile karışık derin bir okyanus kokusu sarmıştı. Biranda Atlas'ın elini elimde hissettim. Tam kendimi öne çekeceğim esnada Atlas beni bileklerimden kavrayıp öne gitmemi engelledi. Bileklerimi 'gitme' der gibi sıktı. Ardından elleri bileğimdeki ipi buldu. Uğraştı fakat düğümü göremediği için açamadı. Sonrasında ise Atlas kendini öne çekerek benim temas alanımdan uzaklaştı. Ve biraz zorladıktan sonra ayağa kalktı. Zıplayarak beş on metre ileri gitti. Ve eliyle çimenlerde birşey aramaya başladı. Eli aradığı şeyi bulunca durdu. Ve aldığı şeyle ipi kesmek için uğraşmaya başladı. Elindeki bir cam parçasıydı. Elleri çapraz bağlanmıştı. Bu yüzden her bir cam darbesinde bileğinin içine değil dışına zarar geliyordu. Saydam cam Atlas'ın kanına bulanmıştı. Korkuyla inliyordum. Bağırmak çığlık atmak istiyordum ama ağzındaki bant buna engeldi. Kısa sürede Atlas'ın elleride kana bulanmıştı. Kendi kanına. Kandan hep korkardım. Sabah belli etmemiştim ama cidden sabahta çok korkmuştum. Biraz sonra Atlas'ın kolundaki ip gitmişti. Fakat Atlas ipi keserken kendi kollarınıda kesikler içinde bırakmıştı. Elleri serbest kalınca ilk iş ağzındaki bantı çıkardı. Ardından ayaklarını çözdü. Bana döndüğü esnada dolan gözlerime bakmasıyla kaşlarını çattı. "Arya daha yeni ağlamıyordun?" Korkuyla ellerine baktığımı farkedince ellerini arkasına sakladı. "Susmanı sağlayacaksa; canım acımadı Arya." Dedi. Ve yanıma yaklaşıp ağzımı açtı. "Aptal sana ağlamıyorum!" Diyerek hem bağırıp hemde serbest kalan ayaklarımla oturarak tepinmeye başladım. "Ozaman Arya!" Diyerek gürledi Atlas. Titrek bakışlarımı ona çevirerek "Ben kandan korkuyorum Atlas!" Dedim. Sabır dilercesine derin bir nefes aldı. "Sabah ne halt ediyordu bu korkun?" Dedi. Hemen kendimi savunmaya geçtim. "Sabah herkez yanımdaydı çok korkmamıştım!"
"Şimdi de korkma Arya! Korkma!" Diyerek gürledi Atlas. "Elimi çöz Atlas sonra ne yaparsan yap!" Diye bağırdım gözerim dolu dolu. Atlas bileklerimi kendine çekti. Biraz uğraştı ama açılmıyordu düğüm. Atlas eğilip attığı o kanlı cam parçasını aldım. Yutkunara Atlas'a titrek bakışlarla bakmaya başladım. "Atlas iplerimi onunla çözmeyi düşünmüyorsun değil mi?" Dedim sesim titrerken. Atlas daha yeniki sinirini bir köşeye bırakmıd gibi bana şefkatle baktı. "Söz senin canın hiç acımayacak çözerken." Dedi. Ve bir elini bileğimdeki ipten geçirerek bileğimi kapatabildiği kadar kapattı. Ve elindeki camı ipe sürtmeye başladı. O ipe o cam sürtündükçe Atlas'ın elinde kesikler oluşuyordu. Buna daha fazla dayanamazdım. "Atlas yeter tamam! Yapma nolur." Diyerek Atlas'a yalvarmaya başladım. Korkuyordum. Atlas'ın elinden bir damla kan benim elime damlayınca daha ağır bir çığlık attım ve ağlamaya başladım. Atlas daha fazla bağırmalarıma dayanamadığı için incelen ipi tuttuğu hibi kendine çekti. Bileklerimdeki ip gitmişti. "Bak sözümde durdum, canın hiç acımadı. Eskiden olduğu gibi." Dedi. Son cümle ağlamamı kesmemi sağlamıştı. "Eskiden kastın ne Atlas?" Dedim merakla. Atlas ise "Eskiden kız kardeşim olarak gördüğüm bir kız vardı. Oda senin gibi kandan falan korkarkı aklıma gelince eskiden dedim." Diyerek bana açıklama yaptı. Yavaşça ayağa kalktım. Nerdeyse uyuşmuştum. Ayağımdaki uyuşukluk geçince acıyla bir çığlık atarak kendimi yere bıraktım. Cam batan ayağımın yaralı kısmına taş denk gelmişti. Ayağımda ayakkabı bile yoktu. Ve benim canım acıyordu. Çorabımın altına bakınca irdada kan olduğunu gördüm ve bakmayı kestim. Heryerde kan vardı. Atlas'a bakmaya başladım. "Atlas sabahtan beri hiç su içmedim. Çok susadım." Dedim. Atlas etrafına bakındı sncak su buacağımız biryer göremedi. "Gel, su arayalım." Dedi Atlas. Zorlanarakta olsa ayağa kalktım ve yavaş adımlarla canımın acısına rağmen yürümeye başladım..
Okur Yorumları | Yorum Ekle |