
Kalktığımda koltuğun kolçağına başımı koymuş, iki büklüm yatıyordum. Yanımda Ateş yoktu. Üzerimi örtmüş, başımın altına yastık koymuş ve öyle gitmişti.
Tam o anda gelen ıslık seslerine dikkat kesildim. Bir yere gitmemişti. Gittiğini düşünmek içimi biraz korkuyla doldurmuştu, yalan yok. Koltuktan kalkacağım sırada telefonumun zil sesiyle irkildim. Masanın üzerinde duran telefonu elime alıp ekrana baktım. Tabii ki arayan Sevda'ydı.
"Selamm kuşummm! Bana söylemeden okulu bıraktın sanırım ama öyle bir şey olsa bana söylersin, değil mi Su? Nedendir bilinmez, arkadaşım olacak kişi beni hiç arayıp sormuyor. Şu an çok sinirliyim, bir açıklama bekliyorum Su!"
"Sana da günaydın, Sevda."
"Günaydın mı? Öğlen oldu Su! Hadi okula gelmiyorsun, insan bir arayıp sorar. Koray’ı gördüm az önce. Sinirli sinirli yanıma gelip yanındaki adamın kim olduğunu sordu. ‘Seni ilgilendirmez’ deyip kestirip attım. Şimdi hemen bir açıklama bekliyorum."
Şimdi ne diyecektim ki Sevda’ya? Onunla aynı evde yaşadığımızı söylesem "Ne sıfatla?" diye soracaktı.
"Şey... Sevda, Koray bir anda içeri dalınca kapıyı açık bırakmışım. Komşulardan biri sesleri duyup geldi, beni onun elinden kurtardı. Ondan bahsediyordur."
"Elinden kurtardı mı?! Hiçbir şey anlamıyorum Su… Koray sana bir şey mi yaptı? Şimdi onun o parmaklarını tek tek kırayım da görsün, sana nasıl böyle bir şeye cesaret eder o köpek!"
"Tabii ki öyle bir şey yapmayacaksın Sevda, buna izin vermem."
"Hayır, aslında sana kızmam lazım! Bunları Koray itinden mi öğrenecektim Su? Bana ne zaman haber verecektin?"
"Çok haklısın bir tanem… Gerçekten çok özür dilerim." Sonlara doğru sesim fısıltıya dönmüştü.
"Ben kimim ki tabii, söylemene gerek yoktu! Kuşlar haber yollar zaten, sen hiç zahmet etme arkadaşım!"
"Ne desen haklısın ama araya hastane falan girince aklımdan çıktı, özür dilerim."
"Ne hastanesi Su? Ne saçmalıyorsun? Öyle bir şey olsa bana söylersin herhâlde, değil mi? Benim arkadaşım benden bunu saklamaz çünkü!" Sesindeki kırgınlık fazlasıyla belirgindi. Haklıydı da… Bayıldığımı falan nasıl anlatabilirdim ki? Hem, beni hastaneye kim götürdü diye de sorardı.
"Genel kontrol Sevda, vitaminlerim düşmüş. Bu borç mevzusuna kafayı taktım biliyorsun. O yüzden biraz halsiz hissettim."
O anda Ateş, elinde tabaklarla içeri girdi. Bana kaşlarını çatarak bakıyordu. Büyük ihtimalle neden sakladığımı merak ediyordu ve bu konuda fazlasıyla haklıydı.
"Ohh be, bir an benden saklıyorsun diye korktum. Tamam o zaman, hemen geliyorum yanına. Evdesin, değil mi?"
"Evdeyim ama… şey… Evcil hayvan aldığımı söylemiştim ya sana Sevda? Sen gelemezsin, korkarsın."
Ateş kaşlarını kaldırarak bana bakıyordu. Üzerine alınmış olamazdı, değil mi? Bir de Sevda, o hayvanı köpek sanıyordu. Gerçeği bilse bu evde bir saniye bile durmazdı sanırım.
"Zaten şu an gelemem kuzum, bir randevum var ama yarın geleceğim. Aldığın köpeği de bir zahmet odana kilitle Su, duydun mu beni?"
"Tamam canım, yarın konuşuruz."
Telefonu kapatır kapatmaz Ateş masaya oturdu ve gözlerini kısmış bir şekilde sordu:
"Evcil hayvan, öyle mi?"
"Sevda'ya eve köpek aldığımı söylemesem buraya adımını bile atmazdı Ateş, o yüzden öyle söyledim. Seninle bir alakası yok tabii." Kıkırdamadan edemedim.
"Bayıldığını da söylemedin Su."
"Haklısın ya, ben evde tek başıma yaşıyorum ve bayıldım, değil mi? Beni kim hastaneye götürdü Ateş?"
Başını hak verircesine salladı.
"Her şeyi Koray anlatmış zaten. Yanımdaki adamın kim olduğunu sormuş. Sevda da ‘Seni ilgilendirmez.’ deyip geçmiş ama bir de bana sormak istiyor işte, sağlamasını yapmak için."
"O it bir de gidip seni arkadaşına küçük düşürmeye mi çalışmış?!"
"Koray’ı çok kafaya takma, yaa. O önceden de böyleydi zaten… Şimdi beni aldattığını düşündüğü için Sevda’ya gitmiştir. Sıkıntı yok yani."
"Hayır, bir de ‘önceden de böyleydi’ diyorsun ya… Kızım, sen nasıl bununla bir ilişkiye başladın? Hâlâ kafam almıyor."
"Önceden de böyleydi ama bana karşı değil. Egolu ve kendini beğenmişti ama bana bir zararı yoktu ki…"
Göz kırpmaya başladım. Bunu görünce Ateş’in dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. "Ya sabır," der gibi kafasını sola eğdi.
"İyi ki zararı yoktu! Biraz daha gelmesem kolunu koparacaktı, biliyorsun değil mi?"
Ne kadar haklı olsa da boyun eğecek değildim.
"Sen gelmesen de başımın çaresine bakardım ki zaten!"
"Benimle böyle ‘ki’ diyerek konuşma Su!"
"Nedenmiş? Seviyorum ben böyle konuşmayı!"
"Bir kere de ‘Tamam.’ desen şaşarım zaten."
Ayağa kalktı. "Hadi, bari kahvaltıyı hazırlamama yardım et."
Sandalyeye daha da yayıldım. "Hani ben hastaydım? Etmiyorum yardım!"
Sinsice sırıttım ama o sanki bu cevabı bekliyormuş gibi:
"Tamam o zaman, yat koltuğa. Hastaysan çorba yapayım. İyileştin diye kahvaltı hazırlamıştım ama ben yerim, merak etme. Hadi hemen koltuğa, marş marş!"
Bildiğiniz gülüyordu. Kocaman açılmış gözlerle ayağa fırladım.
"Hayır, hayır! Şaka yapmıştım, ben zaten yardım edecektim! Bak, turp gibiyim!"
Diyerek kahvaltı hazırlığına geçtim.
❄
Kahvaltıyı yaptıktan sonra Ateş televizyon izlemeye koyuldu, ben de bir şeyler karalamak için resim defterimle kalemlerimi aldım.
O sırada telefonum çaldı. Açıp kulağıma götürdüm. Çizimin en önemli yerine gelmiştim ki…
"Alo canım, ne haber?"
Tabii ki şaşırmadım. Beni ya ailem ya da Sevda arardı zaten.
"İyiyim canım, ama biz daha bugün konuşmadık mı?"
Gözlerim Ateş’e kaydı. Bana kaşlarını çatarak bakıyordu. "Neden aradı?" der gibiydi. Ellerimle "Bilmiyorum." anlamında yukarı kaydırıp dudağımı büktüm. O da başını sallayıp tekrar televizyona döndü.
"Konuştuk kuzum da, ben seni merak ettim. Şimdi sizin evin taraflarındayım, on dakikaya oradayım bebek. Byyss!"
Ve telefonu kapattı.
"Ne oldu Su, neden aramış?"
"Eve geliyormuş."
"Zile basınca ben odaya giderim, kasma sen."
Göz kırptı. O an ona sadece minnetle bakabildim.
"Sonuçta biz evcil hayvanız ya, arkadaşın korkmasın."
Gözlerini yukarı kaldırıp düşünür gibi yaptı, sonra bana döndü.
"Sahi ya… Bu evcil hayvan kedi mi, kuş mu?"
Kaşlarımı yukarı kaldırıp indirdim.
"Eee? Ne o zaman? İnşallah köpek değildir Su!"
Başımı aşağı yukarı sallayınca, "Seni var ya!" diyerek bir anda üzerime koştu.
Ben de çığlık atarak kaçmaya başladım ama küçücük evde nereye kadar kaçabilirdim ki? Boyu uzun, kendisi de benden güçlüydü. Saniyeler içinde belimden tutup kendine doğru çevirdi. Kulağıma eğilip fısıldadı:
"Şimdi söyle bakalım, sen bana hangi hayvanı ima ettin?"
"Ben ima etmedim ki! Sevda korkuyor dedim sadece!"
"Su, ‘ki’li konuşma demedim mi ben sana?"
"Ben hiç öyle bir şey der miyim sana Ateş? Kalbimi kırıyorsun şu an!"
Elinden kurtulmaya çalıştım ama onun istemediği sürece kurtulamayacağımı da gayet iyi biliyordum.
"Tamam hadi, bırak artık! Özür dilerim, yanlış anlaşıldıysa da!"
"Evet, çok yanlış anladım."
Hayal kırıklığına uğramış gibi yapıp beni bıraktı. Yüzüm düştü.
"Şaka yaptım ya, takılma sen!"
Sırtını dönünce, hangi cesaretle bilmiyorum ama önüne geçip ona sıkıca sarıldım. Başımı göğsüne yaslayıp boğuk bir sesle:
"Beni affettiğin için çok teşekkür ederim Ateş. Hem sen bana kıyamazsın ki zaten!"
Sarılmaya devam ettim. Vücudu bir an kaskatı kesildi. Bir, iki dakika sonra ellerini sırtımda hissettim.
Biraz daha öyle durduk. Sonra zil çaldı. Biz ayrıldığımızda Ateş hızla odaya gidip kapıyı kapattı. Derin bir nefes alarak kapıya yöneldim ve açtım…
❄
Helloğğğ
yeni bölüm ve ben bölüm nasıldı sizcee
oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Öpüldünüzzz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.4k Okunma |
706 Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |