Hava kararmıştı. Hemşire de iğnemi vurup evden yeni çıkıyordu. Her zamanki gibi Ateş para vereceği için arkasından gidiyordu. Biliyordum ama karşı çıkmayacaktım. Adeta köpek imasında bulunmuştum. Her şeye karışıp, laf söylemem haksızlık gibi geliyordu artık...
Sonuçta onu bu eve ben davet etmiştim ve o da gelmişti. Saçma sapan hallere girip onu yormak istemiyordum, özür dilemiştim, sanırım affetmişti de ama içime sinmiyordu. Koray'la bir ilişkimiz vardı ama onunla ne kadar kavga etsem, kalbini kıracak sözler söylesem, içimde zifiri bir sızı olmuyordu...
Ateş'e karşı bir şeyler hissediyordum, zaten bunu kendimden de saklamıyordum ki...
Artık iğneden korkmama rağmen, bugün Ateş elimi tutmadan vurulmak istemiş ve başarmıştım. Anın şokundan olabilir, hiç konuşmak istemiyordum. Ateş'in yanıma gelip koltuğa oturduğunu biliyordum ama yüzüne bakamıyordum... Zaten bakacak halimde gücüm de kalmamıştı sanırım...
Çok haksızlık edip, içten içe kalbini kırdığımı hissediyordum. Ben konuşmayınca bir süre o da konuşmadı. En sonunda sıkılmış olacak ki dalgasına cümleler sarf etmeye başladı...
"N'oldu Su hanım, dut yemiş bülbüle döndünüz... Hayırdır?" ne kadar sessiz kalmak istesem de trip atıyormuşum gibi gözükmemek için cevap vermiştim.
"Sence benden bir kuş olsa, bülbül mü olurdu?" gibisinden saçma bir soru istemeden ağzımdan dökülmüştü ve kıpkırmızı olduğuma emindim. Yandan Ateş'in kahkaha sesini duyunca ona bakmıştım... Neden gülüyordu bu adam şimdi?
"Sormaya korkuyorum ama ne olurdu, Su?" diyip tekrar gülmeye başladı. Sanırım böyle davranarak benim moralimi düzeltmeye çalışıyordu...
"Şimdi düşününce de mantıklı geldi. Bence senden bülbül olmazdı, haklısın... Baykuş'a ne dersin, ya da karga?" diyerek elini çenesine koyup düşünmeye başladı. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı ve gerçekten ona köpek imasında bulunurken üzüldüğüm için kendime kızdım...
"NE DEDİN SEN... TEKRAR ET ATEŞ, NE DEDİN!" diyip ayağa kalktım, dibine kadar geldim. "SÖYLE, DİNİYORUM!" diyip hafif sesimi yükselterek çatık kaşlarımla yüzüme bakarken o da kaşlarını kaldırmış, bana öyle bakıyordu.
"Neden öyle bakıyorsun? Ben sana bülbül dedim, kabul etmedin, ben de başka seçenekler sundum."
"Öyle mi?" diyip gözlerimi kapatıp yanağımın içini ısırmaya başladım. "Neyse, tamam öyle olsun, iyi geceler. Yatacağım ben." diyip arkama döndüm. İki adım atınca önüme geçti.
"Şaka yaptım be güzelim, ne bu alınganlık, bugün sende... Hayır, kızıyorsan bağır çağır odaya gitmek ne?"
"Sen şaka yapma Ateş... Baykuş öyle mi?" diyip koluna bir tane vurdum. "Diğeri neydi ha, hatırladım, kargaydı değil mi Ateş?" diyip koluna ard arda vurmaya devam ettim. Ben vururken sadece bekliyordu. Kocaman adam, benim önümde isteyerek dayak yiyordu şu an... Eminim ki etki bile etmiyordur ama vurmaya devam ettim. "Al kızınca böyle vuruyorum oldu mu?... Gitmedim odaya, sana vuruyorum oldu mu?" diyerek koluna vurmayı bırakıp göğsüne vurmaya devam ettim. Kollarımdan tutup beni durdurmak istese de devam ettim vurmaya. Kızgınlığım bana mıydı yoksa ona mı? Hiçbir fikrim yoktu. İstemsizce gözlerim dolmaya başladı...
Şu an ona zarar veriyordum ve o hala kollarımı, canımı yakmayacak şekilde tutup vurmama izin veriyordu. Ne kadar vurdum bilmiyorum ama Ateş'in inler şekilde "Ahh" demesi beni bir anda durdurdu. Yüzüne bakamıyordum. Sonra beni tuttuğu kollarımdan çekerek göğsüne yasladı. Onun kokusunu alınca ağlamaya başladım. Ard arda akan damlaları durduramayınca daha çok kendime kızıp başımı göğsüne bastırdım.
En sonunda ağlamalarım iç çekişlere döndüğünde, kollarından tutup beni kendinden uzaklaştırdı.
"Biraz daha iyi misin? Şaka yapmıştım sana, böyle kırılacağını bilemezdim." başımı kaldırmayıp göğsüne bakmaya devam ettim. Benim gözyaşlarım tişörtünü ıslatmıştı. Bu daha çok ağlamamı sağlıyordu. İstemeden ağzımdan bir hıçkırık kaçınca Ateş'in derin bir nefes aldığını duydum. Konuşmaya başlayınca beni dinledi.
"Çok özür dilerim ben... Gerçekten bu kız karşıma nereden çıktı diyorsundur kesin içinden, zaten canını da yaktım." diyince gülerek burnuma bir fiske indirdi.
"Sen gerçekten canımın yandığını mı düşünüyorsun hanımefendi?" diyerek düşünürcesine yüzüme bakmaya başladı. Sanki bir şeyi söylemekle, söylememek arasında kararsızdı. En sonunda ne kararı verdi, bilmiyorum ama derin bir nefes daha alıp ciddi bir ses tonuyla, "Nereden çıktı değil, iyi ki çıktı diyorum." diyerek yüzüme bakmaya devam etti. İlk başta ne dediğini anlamadım, sonra dediğim şeyleri hatırlayınca yanaklarıma bir ateş bastı. Boynuma kadar kızardığıma emindim. İşaret parmağını çeneme koyup gözlerine bakmamı sağladı. "Yanlış şeyler düşünüp kendini heba ediyorsun, yapma. Sen benim canımı yapabilecek en son kişisin... Beni tanımadığın halde evine aldın, belki itin, kopuğun biriydim. Kendine haksızlık etme." diyerek bana bir anda sarıldı. Ben de ellerimi beline sararak ayakta beklemeye devam ettik. Sanırım buna çok ihtiyacım vardı.
Ona karşı duygularım olduğunu bilse, belki yüzüme bile bakmazdı ama istemsizce ona çekiliyorum, elimde değildi...
"Hadi herkes odasına, uykum geldi benim de. İyi geceler." diyerek benden uzaklaşıp arkasına dönerek eski odama doğru gitmeye başladı. Hangi cesaretle yaptığımı bilmiyordum ama o an etrafta bir ses yankılandı, bu ses benimdi...
"Bu gece benimle uyur musun?" demiştim. Kendi sesim kulaklarıma yankılanınca inanmak istemedim. İlk başta adımları durdu. Sırtını izliyordum hala... Yavaş yavaş başını bana doğru döndürüp kısık gözlerle bakmaya başladı.
"Ne dedin sen?" Kızmış mıydı ki, yüzünden hiçbir şey anlamıyordum...
"Be-ben bir şey demedim." diyip Sevda'nın kaldığı odaya gidip sırtımı kapıya yasladım...
Oflayarak yatağa sırt üstü yatarak düşünmeye başladım. Yarın yüzüne nasıl bakacağım ben bu adamın yaa... Delirmiş olmalısın kızım, ne dediğinin farkında mısın sen yaa? Salak! Hayır, onca insan varken ben neden senin iç sesinim acaba? Şu an kendimden bile utandım...
İç sesim bile bana kızarken ben gözlerimi nasıl kapayıp uyurdum acaba? Kapının açılma sesini duyunca kafamı oraya çevirdim. Karanlıkta yüzümü göremezdi. Gece lambası vardı ama ben karanlıkta uyumayı daha çok sevdiğim için gece lambasını takmazdım. Yavaş adımlarla yatağa gelip uzandı. Başını sola çevirerek benim olduğum tarafa vücudunu döndürdü.
"Ben geldim." diyip, sanki görmemişim gibi bir de söyleme gereği duymuştu.
"Gelmezsin sanıyordum." diyip, kızaran yanaklarımı gizlemek için yastığa bastırdım, sanki beni görüyormuş gibi.
"Ne zaman sen bir şey istedin ve karşı çıktım, Su?" işte böyle dememeliydi. Kalbimdeki gözlerinden farksız kapkara bir sızı kendini daha çok belli ediyordu. O sızı içimde gün geçtikçe büyüyor, beni içine çekiyordu. "Su."
"Şimdi senden bir şey istesem fazlamı kabalaşmış olurum?" diyince, küçük bir çocuk gibi soru sormasına istemsizce gülümsedim.
"Sen bana ne zaman kaba davrandın ki, Ateş?"
"Kızım sana kaç defa 'çocuk gibi ki'li falan konuşma diyeceğim..."
"Rahatsız oluyorsan demem bir daha." diyip gözlerimi kapattım.
"Aksine beni sana çekiyor... Sadece bana, bir tek bana böyle konuş." diyince cevap vermeme kalmadan konuşmasına devam etti. "Sarılabilir miyim?" diyince bunu sormasına şaşırdım. Çünkü; rahatlıkla sarılabilen, bunu sorun haline getiren kişiler değildik. Cevap vermeyip yatakta yanına doğru kayıp elimi beline koyarak göğsüne yaslandım. Kokusunda huzur vardı, göğsünde güven...
Elini başımın altından geçirip koluna yatmamı sağladı ve biraz daha kendine çekip burnunu saçlarıma yaslayıp koklamaya başladı.
"İşte şimdi huzurlu bir şekilde uyuyabilirim." diyip saçlarıma bir öpücük kondurdu. O kadar yaşadığım şeyi benimsemiştim ki, beline daha da sıkı sarıldım. Bu onu sevindirmişcesine bir mırıltı döküldü dudaklarından...
"İyi geceler." dedim, göğsüne yaslı olduğum için sesim boğuk çıkmıştı.
"Seninle kötü de olsa, hep iyi geceler." diyip saçımı okşamaya başladı. Saçımı o kadar nazik bir şekilde okşuyordu ki uykuya çekildiğimi hissettim ve kendimi karanlığa teslim edip uykuya dalmak çok kısa sürdü. Ateş'in gerçekten bütün gecelerimin başrolü olup, bütün gecelerimin iyi geçmesini çok içten bir şekilde istemiştim...
❄
Ben ve efsane bir yeni bölüm...
Umarım çook beğenir beni oy ve yoruma boğarsınız...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
10.64k Okunma |
704 Oy |
0 Takip |
52 Bölümlü Kitap |