Beni Koray’ın elinden kurtarmıştı. İkinci kez...
Eve gelmiştik, evimize… Ateş evden gitmişti. Acil işleri varmış. Zaten her şeyi benden saklamaya alışmıştı galiba…
O an kurduğu cümleyi düşünmemiştim. Ya da düşünmek istememiştim demek daha doğru olurdu.
Kafamda dönüp duran düşünceler vardı sadece. Mesela… Bir şeyleri hatırlamaya mı başlamıştı da bana söyleme gereği duymamıştı? Başka şeyler de vardı. Mesela adı neydi? Tanınıyor muydu? Kötü biri miydi? Neden benden saklamıştı?
Ben onun adına çok sevinirdim mesela…
Beni ne kadar Koray’dan kurtarmış olsa da Ateş’e kırgındım. Öfke değil… Sadece kırgınlık.
Bana acıdığı için böyle davranıyor olması da mümkündü. Saklanması gerekiyordu ve belki de beni kullanıyordu. Güvenim mi zedelenmişti? Hayır, ama kırgındım. Belki üzerine bile düşünmesine gerek yoktu. Kafam karışıktı. Dağıtmam gereken meselelerim vardı zaten.
Ayağa kalkıp odama doğru yürüdüm. Bir şeyler karalayabilirdim.
Zilin çalmasıyla durdum. Gelenin Ateş olduğunu biliyordum.
Kapıyı açıp odama gitmekten vazgeçtim. Salona dönüp koltuğa oturdum. Kısa süre sonra kapıyı kapatıp yanıma oturdu. Gözlerinin içi gülüyordu. Belki de bu da yalandı… Bilmiyorum.
"Kendini nasıl hissediyorsun bakalım?"
Ne kadar kırgın olsam da cevap verdim.
Sadece bu kadardı. Başka bir şey değil.
"Bir şeyim yok… Ne olsun istiyorsun?"
"Söyler misin? Seni tanıyorum."
"Haklısın… Sanırım tanıyamayan tek taraf benmişim."
Ayağa kalktım ve bu sefer gerçekten odama gidip uyumak için yatağıma uzandım.
🫀
Uyandığımda yanımda Ateş vardı.
Böyle davranmasına içim eridi tabii ama kırgınlığım daha ağır basıyordu. Kalkmak için kıpırdandım ama nafileydi. O anda uyuduğunu sanıyordum ama konuşunca şaşırdım.
"Bu sefer bana sarılmadın, öpmedin, uzun uzun yüzüme de bakmadın."
Yüzümü ona döndüğümde gözleri açıktı. Sadece bana bakıyordu.
Ateş şaşkınlıkla bana baktı. Kollarını gevşetip vücudunu dikleştirerek yüzüme odaklandı.
Ağlayarak sorduğum bu soru, yalnızca kırgınlık içeriyordu.
Öyle masum sormuştu ki… Ama canım yanıyordu.
"Her şeyi hatırladığını… Benden gizledin. Bu kadar mı değersizdim gözünde?"
Ağzımdan çıkan hıçkırığa engel olamadım.
"Ben senin adına sevinirdim sadece. Gitmek istesen de seni zorla tutmazdım ki. Neden, Ateş?"
Sesinde bariz bir şaşkınlık vardı.
"O nereden çıktı şimdi? Anlamadım ben."
"Gerçekten bunu bana mı soruyorsun? 'Hepsi benim adamımdı zaten. Bence sen sadece kendini düşün' dedin Koray’a."
"Dedim ama hatırlamıyorum, Su… İnan bana."
"Eve ilk geldiğim zamanlar kahvaltı hazırlayacaktım. Bir şeyler almak için dışarı çıktığımda adamlar yolumu kesti. Bana onların patronu olduğumu ve istediğim bir şey olursa onlara ulaşmam için telefon verdiler."
Kaşlarımı kaldırıp ona boş boş bakmaya devam ettim.
"Bana ne zaman söyleyecektin? Ya da söylemeyi düşündün mü?"
"Tabii ki söyleyecektim ama zamanı gelince."
"Ben sana her şeyimi anlatırken sen zamanın gelmesini mi bekliyordun?"
"Sandığın gibi değil, güzelim. Gerçekten söyleyecektim."
"Neyi söyleyecektin? Neden söyleyesin ki zaten? Ama ben kimim ki, değil mi?"
"Saçmalama, bir tanem… Sen benim için çok değerlisin."
Başımı yastığa bastırıp kahkaha atmaya başladım. Aynı zamanda gözyaşlarım yanaklarımdan akmaya devam ediyordu.
"Haklısın, Ateş. Ben saçmaladım."
Kahkahamı bir bıçak gibi kesip devam ettim:
"Pardon… Ateş dedim ama adını bilmiyorum. O yüzden… Daha o mertebeye erişemedim de."
Tekrar kahkahama devam ettim. Beni gören biri sadece deli olduğumu düşünürdü. Haklıydılar.
"Ben senin yanında hep Ateş’im. Öyle de kalacağım, Su."
Gözlerinin içine bakınca bir anlığına duraksadı.
"Haklısın, sevgilim… Ben buna karışamam ki zaten, değil mi?"
Şakağımdan süzülen yaşa rağmen gülümsedim.
"Biz sevgiliyiz. Tabii ki hakkın var."
"Anladım o zaman. Benim haberim yok sadece."
Boynuna sarıldım, dudaklarımı kulağına yaklaştırdım.
"Zaten haberim olsa ne yapabilirim ki, değil mi? Bana söylemene gerek bile yok."
"Ben seni Ateş sanıyordum… Meğer sen fırtınaymışsın."
Yüzümü halıya çevirip desenini incelemeye başladım.
"Ben Ateş’im. Hiçbir şey hatırlamıyorum bile. İsim ve o hayat bana çok yabancı. Sadece sen gerçeksin ve benimsin. Diğer her şey çok yabancı."
"Ben sana bunları öğrenip bana söylemediğin zamanki kadar yabancıyım, Boran."
"O ismi kullanma… Lütfen! Benim adım Ateş, sadece sana özel."
"Ama sen bana yalan söyledin. Güvendim ve ihanete uğradım. Koray’dan farkın ne?"
Tabii ki, düzenlemeye devam ediyorum:
"Koray bana neysem onu söyledi. 'Ucuz bir kadınsın' demişti mesela… 'Tek gecelik…'"
Bakışları bir anda keskinleşti.
"Haklıymış işte. Sen ne istiyorsun mesela? Biraz burada oyalanırım, sonra bunu kendime aşık ederim, ardından da giderim, değil mi? Belki de ansızın, bir anda. Belki de hak ettiğim budur. Değil mi, Ateş?"
Yavaş yavaş ona yaklaştım, kollarımı boynuna doladım.
"Hiçbir şey, Su! Ben öyle biri miyim?"
Kulağına fısıldadığım ismi duyunca vücudu kaskatı kesildi.
"Benimle bir gece geçirecektin ve gidecek miydin?"
Gözlerimi kısıp düşünür gibi yaptım.
"Belki de beş, on lira bir şey atardın yüzüme."
"Sana söyleyecektim… Sadece zamanı değildi. Kendini dolduruyorsun. Yapma!"
Kollarımı boynundan çekip uzaklaştım.
"Eski yaşantımızı istiyorum, sevgilim… Sabahki gibi olmak istiyorum."
Bana hayal kırıklığıyla baktı.
"Cevap, sorunun içinde, Boran. İstemiyorum."
"Bu isim senin, Boran. Diğeri… Ateş… O, sevdiğim adamın adıydı. Sen artık o adam değilsin."
Öfkesi gözlerinden taşıyordu ama sustu. Birkaç saniye öylece baktıktan sonra derin bir nefes alıp gözlerini devirdi.
"Saçmalıyorsun. Ben mutfağa gidip bir şeyler hazırlayayım, sonra sakin kafayla konuşuruz."
Ona güvenemezdim. Seviyordum ama güvenemezdim.
Acaba benden daha ne sakladı diye düşünerek yaşayamazdım ben.
Sadece alışkanlıktım onun için.
Yanında ben vardım ve başka seçeneği yoktu.
Kafamın içindeki düşünceler birbirine karışıyordu.
Kırıldığım kadar kırmak istedim, belki de…
Mutfağa girdiğimde tezgâhın başında bir şeyler hazırlıyordu.
Yaptığı çorbanın tadına baktım. Normalde bu kadar tuzlu yapmazdı. O da dalgındı belli ki…
Sonra makarnasından bir çatal aldım.
Çatalını salatasına batırdı. Ağzına götürüp çiğnemeye başladı.
Belki de konuşacak bir şeyi kalmamıştı.
Belki de… Ben bu adama layık değildim.
Tıpkı Koray’a da layık olmadığım gibi…
Çenesinin seğirdiğini fark ettim.
Sanki ne diyeceğimi biliyordu.
Gözünden bir damla yaş süzüldü.
Ve gözlerimde sadece hayal kırıklığı gördü.
Boğazını temizledi, sesi titrek çıkıyordu.
"O zaman hayatına dönebilirsin. Kendine dikkat et."
Bir şey söylemesini beklemiyordum.
Adımlarımı odama doğru yönlendirdim.
Salondan çıkarken bileğimi tuttu.
"Hayatım sensin. Buradan hiçbir yere gitmiyorum."
İçimdeki kuşlar kanat çırptı.Uçuşmalarına izin vermedim.
🥺
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11k Okunma |
706 Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |