
Gözlerimi açtığımda yatakta olduğumu fark ettim. Kalkmak için hareket ettiğimde bileğimden tutan bir el beni durdurdu. Bocalayarak başımı çevirdiğimde Ateş’in hemen yanımda, yerde oturduğunu gördüm.
Gözleri kızarmış, saçları dağılmış, gözaltları uykusuzluktan morarmıştı. Çok yorgun görünüyordu...
Zifiri karanlık gözlerine bu kızıllık yakışmamıştı. Ona gülmek yakışıyordu. Ama şimdi gülmüyordu. Her zaman düzenli duran, geceyi aratmayan saçlarını ilk defa bu kadar dağınık görüyordum. Ama bu hâli bile ona çok yakışmıştı.
İçimde yersiz bir sızı oluştu. Zaten bu sızı hep benimleydi... Kaybetme korkusu muydu bu hissettiğim, yoksa adını koyamadığım başka bir duygu mu? En son Ateş’in bana sarıldığını ve ağladığımı hatırlıyorum. Sonrası ise karanlık... Ne yani, bayılmış mıydım?
İçimdeki kara sızı kendini yeniden hatırlattı. Onun bu hâlde olmasının sebebi bendim. Çok kötü hissediyordum. Konuşmamız gereken şeyler vardı—belki de çok şey vardı ama nereden başlayacağımı bilemiyordum.
"Biliyorum, sorman gereken çok soru var." Gözlerini benden kaçırdı. "Sana yemin ederim, her şeyi anlatacağım. Ama önce dinlenmen lazım, güzelim."
Gözlerime kısa bir kaçamak bakış attı, sonra tekrar kaçırdı. Oysa ben tam da şu an, onun gözlerine bakmaya ihtiyacım vardı.
Bana sadece Ateş vardı artık. Bu gözler, bu beden, bu kollar... Ateş'ten ötesi yoktu. Olamazdı.
Başımı hafifçe sallayıp tekrar yattım. Elini tutmaya cesaretim yoktu. Belki giderdi… Belki de gitmezdi. Eli hâlâ bileğimdeydi aslında, ama ona "elimi tut" diyemedim. Sadece bileğimi biraz daha aşağı kaydırdım. O ise hiç tereddüt etmeden elimi tuttu. Sıkı sıkıya... Gitmeyecekmiş gibi.
Ama ya giderse?
Seni Sevda da seviyordu, Su. Kendini kandırmayı bırak artık.
İçimdeki ses haklıydı. Sevda beni çok seviyordu, öyle değil mi? Sözde borcumu bile ödüyordu hatta. Ne kadar da aptaldım...
Hem bir de bunu Koray için yapmıştı. Bari değecek biri için güvenini zedeleseydi.
Ne yazık ki yine haklı.
İç sesim bile bana düşmandı sanki. Sanki ben bunu hak ediyordum…
"Seni seviyorum."
O an içimdeki ses bile şok olmuştu sanırım. Cevap veremedim.
"Sana her şeyi anlatacağım. Ama yemin ederim, seni seviyorum."
Beni ailem dışında seven tek kişi o muydu? Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ama hiçbir şey söylemedim. Gözlerimi kapattım. Bir damla yaş süzüldü yanaklarımdan.
Aynen, kızım, bir tek mutluluktan ağlamadığın kalmıştı. Aynen ya, bizi seven tek kişiye de zırla… Böyle devam…
Hemen gözlerimi açtım. Ateş’in elini daha sıkı tuttum.
"Sen de beni bırakacak mısın?"
Gözlerine baktım. Benden kaçmadan, net bir cevap vermesini istiyordum.
"Asla."
Aldığım cevap içimi rahatlattı.
"Sen benim yaşam belirtimsin. Kalbim sensin, nabzım sensin. Bana şah damarım kadar yakın ama bir o kadar da nefesimi kesensin." Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. "Hem bana evcil hayvan muamelesi yapan birini bir daha nerede bulacağım? O yüzden seni hayatta bırakmam."
Boştaki eliyle saçlarımı okşamaya başladı.
"Kokun... Fazladan bir nefes almamı sağlayan tek şey bu, Su."
"Hiçbir şey bilmiyorum…" diye fısıldadım. "Ama öğreneceğim. Ve tek bildiğim şey şu: Seni çok seviyorum, Ateş. Sadece bunu bil... Sadece bunu bil."
Gözlerimi kapattım. Uyanınca her şeyi soracaktım. Ama uyanınca...
—🪐—
Gözlerimi açmak istemiyordum. Belki de artık yalnızlığa alışmalıydım. Ateş vardı, evet. Ama onun hakkında bilmediğim çok şey vardı.
Ne kadar direndiysem de sonunda göz kapaklarımın acısıyla pes ettim. Yavaşça gözlerimi araladım. Sağıma soluma baktım, Ateş görünürde yoktu.
Yatakta doğrulup karşımdaki aynaya gözüm takıldı. Mor gözaltları, yorgun gözler, asık bir surat... Ruhsuz, ifadesiz bakan irislere baktım. Şu an Ateş’le ifadesizlik yarışına girerdim sanırım. Ama umursamadım.
Ayağa kalkıp kapıyı açtım ve salona ilerledim.
Ateş, masada oturmuş, önünde hazır yemeklerle boş boş önüne bakıyordu. Ne düşündüğünü anlayamadım. Belki de anlamak istemedim. Yanına oturup kollarımı göğsümde bağladım.
"Evet, seni dinliyorum."
"Biliyorum…" derin bir nefes aldı. "Ama nereden başlayacağımı inan bilmiyorum."
Bana bakmadan devam etti.
"Sana bazı şeyleri anlattım ama eksik bıraktığım yerler var."
"Onu anladım zaten. Bir zahmet eksik yerleri de tamamla."
"Tamam… Bu adam bana mafya olduğumuzu söylediğinde… Sana sahte senet yaptığımızı da biliyordum." Su içip devam etti. "Sana söyleyecektim, gerçekten söyleyecektim. Ama bunu yapmamızı isteyenin bir kadın olduğunu öğrenince sessiz kaldım."
Bir an gözlerime baktı, ama sustuğumu görünce devam etti.
"O kadını bulup her şeyi öyle anlatmak istedim. İhtimalleri atlamak istemedim. Seni riske atamazdım. Bu yüzden sustum... Özür dilerim."
Haklıydı. Gerçekten tanıdığım biri yapmıştı bunu bana. Omuzlarıma bir ağırlık daha eklendi. Ateş’e karşı mahcuptum.
"Hiçbir şey hatırlamıyor musun yani?"
"Hatırlasam sana söylerdim. Ben senin iyiliğin için sustum. Yoksa bunları da anlatırdım."
Sinirle saçlarımı karıştırdım.
"Ne yapmamı bekliyorsun Ateş? Teşekkür mü edeyim?"
"Teşekkür et diye yapmadım!" Sesi yükseldi. "Adamların doğru söylediğinden bile emin değildim. Varsayımlar üzerine konuşamazdım ama yine de dayanamadım!"
Bir an gözlerini kapattı, sonra tekrar açtığında ifadesizleşmişti.
"Sana kıyamıyorum… Senden bir şey saklayamıyorum. Anladın mı? Yapamıyorum. Ama sana bir şey olma ihtimali elim ayağımı bağlıyor!"
"Bana neden bir şey olsun ki?"
"Sahte senet diyorum! Üstelik bunu yapan kadın en yakınındaymış!"
Masaya öfkeyle vurdu.
"DİBİNDEYMİŞ! YA SANA BİR ŞEY YAPSAYDI?!"
Odaya gidip kapıyı kapattım. İçeriden kırılma sesleri geldi. Umursamadım. Yatağa girip bir şeyler karalamaya başladım. Ne zaman daldım bilmiyorum ama gözlerimi kapayıp kendimi karanlığa bıraktım…
🪐
🖤 Ateş'in Anlatımıyla 🖤
Yemek yemeden gitmişti. Onu zorlamak istemiyordum ama böyle olması içimi parçalıyordu. Her şey onun içindi… Her şey, her şeyim içindi aslında ama yine de anlamak istemiyor ya da inanmıyordu belki de.
Mafya olduğumu söylemiştim ona… Tabii ki bana güvenemezdi. Belki de bunu da bir oyun sanıyordu. En yakın arkadaşı bile ona ihanet etmişken bana neden güvensindi ki? Kabul etmek istemesem de haklıydı.
Ben daha kendimi bile tanımıyordum ama onu yıllardır tanıyor gibiydim. Kendimi bildim bileli benimleydi sanki…
Su’nun yattığı odaya girdim. Kokusu hemen burnuma çarptı. Oda, tamamen Su kokuyordu. İçimde ince bir sızı belirdi. Ona en büyük darbeyi ben vurmuştum aslında… Benden önce bir arkadaşı vardı, sevdiğinden bile emin olmadığı bir sevgilisi…
Şimdi yanında kim vardı? Kendini bile tanımayan ben… Sahte senet işine bulaşıp onu zor duruma düşüren ben… Ve bir de ailesi…
Eskiden, geçmişte kim olduğumu çok merak ediyordum ama artık istemiyordum. Çünkü kim olduğumu öğrenmekten korkuyordum. Belki de kötü bir adamdım… Belki duygusuz, kalpsiz, her şeyi ifadesizlik maskesiyle gizleyen biriydim… Belki de ben, o maskenin altında bir katildim.
Yatağa girip Su’ya sıkıca sarıldım. Onu bırakamazdım… Ama ya o beni bırakırsa? Buna dayanamazdım. Takıntılı mıydım? Hayır… Ama onu seviyor muydum? Çok… Belki de ilk defa seviyordum, belki ilk olmasa bile Su benim için son olacaktı. Bundan emindim.
Saçlarının kokusunu içime çektim. Bu koku boynundan mı geliyordu, şampuanı mıydı, parfümü müydü, yoksa tamamen ona ait bir koku muydu bilmiyordum… Ama bildiğim tek şey, bu kokunun huzur verdiğiydi.
O benim huzurumdu… Neşemdi… Endişemdi… Her şeyimdi.
Parmaklarımı saçlarında dolaştırırken gözlerimi kapadım. Kendimi onun kokusuna, huzurlu bir uykuya bırakmam uzun sürmedi…
🪐
---
🌟 Selamlar! 🌟
Yine ben ve yeni bir bölümle karşınızdayım!
Umarım beğenirsiniz.
Her zaman olduğu gibi bugün de sizi seviyorum!
😘😘😘 Öpüldünüzz! 😘😘😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.4k Okunma |
706 Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |