26. Bölüm

25.Bölüm

Pınar Kaynak
pnrkynk20

Sadece iki gündür buradaydım ama bu süre benden iki yıllık ömür almış gibiydi. Annem ve babamın durumu çok ciddiydi; bir türlü sabit tutulamıyorlardı. Annemin aksine babamın durumu daha kötüydü ama o da uyanmamıştı… Belki de babamın iyi olmadığını hissediyordu. Aslında gözlerini açması için hiçbir engel yoktu ama yine de uyanmıyordu.

 

 

Ateş, iki gündür yanımdan bir an bile ayrılmamış, her an varlığını hissettirmişti. Şu an sığınabileceğim tek kişi oydu. Ama aklımı kurcalayan başka bir şey daha vardı: proje ödevim. Bugün teslim edilmesi gereken son gündü. Hoca birkaç gün daha süre vermişti ama yine de verememek canımı sıkıyordu. Bu gidişle üniversiteden bir adım bile ileri gidemeyecektim…

 

 

"Hayırdır... Daldın."

 

 

Ne zaman yanıma geldiğini fark etmemiştim ama kimin olduğunu biliyordum. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı.

 

 

"Yok bir şey ya... Öyle, düşünüyordum işte."

 

 

"Anladım... Yani söylemeyeceksin."

 

 

"Bir şey yok, sadece proje ödevinin bugün son günü... O yüzden biraz kafamı taktım."

 

 

"Takmana gerek yok. Seni üniversiteden mezun ettirebileceğimi biliyorsun, değil mi?"

 

 

"Ama ben kendi çabamla mezun olmak istiyorum." Yüzüne ciddiyetle bakmayı sürdürdüm. "O yüzden gerek yok."

 

 

Ateş başını duvara yasladı, ellerini ensesinde birleştirip gözlerini kapadı.

 

 

"Su, dört yıl boyunca kendi çabanla her şeyi yaptın zaten. Projen de hazır… Sen sorumsuz biri değilsin ki. Ama şu an sanki kayırılıyormuşsun gibi konuşuyorsun."

 

 

"Benim hayalim kendi başıma bir şeyler başarmak. Olmuyorsa zorlamanın anlamı yok."

 

 

"Projen dün hocana teslim edildi, merak etme boşuna."

 

 

"Ne?"

 

 

"Duydun işte. Akın teslim etti."

 

 

Şu an gözüme inanılmaz sevimli geliyordu. Seviciydim de… Dayanamayıp bir anda göğsüne sarıldım. O ise tepki bile vermeden ellerini ensesinde tutmaya devam etti.

 

 

"Zaten hep bir şey yapınca seviyorsun, tamam mı? Durduk yere sakın sevme."

 

 

"Ben seni hep seviyorum ki."

 

 

"Aynen."

 

 

"Ben yalan mı söylüyorum, aşkım? Neden böyle davranıyorsun ama ya?"

 

 

"Aynen, ‘aşkım’ demen de tezimi doğruladı. Tam oldu valla."

 

 

"Bana sarılmak için vahiy inmesini mi bekliyorsun, Ateş?"

 

 

"Aynen… Onu bekliyorum."

 

 

İçimdeki sızıyı en derinde hissettiğim anlardan biriydi. Gözlerini hafifçe aralayıp bana çöpmüşüm gibi baktı. Aynen öyle baktı.

 

 

"Sen bana bir şey yapmadın ki, neden seveyim seni?"

 

 

"Ateş…"

 

 

"Hı?"

 

 

"Sanırım vahiy indi."

 

 

"Bana öyle bir şey iletilmedi. Sen gaipten bir şeyler duyuyorsan bilemem."

 

 

"Normal bir insanın kalbi dakikada 80 ile 100 arası atar."

 

 

"Ders mi anlatıyorsun? Dersin adı ne? Fen mi, biyoloji mi?"

 

 

"Seninki kaç atıyor biliyor musun?"

 

 

"Bilmiyorum." Ağzını açıp bir şey diyecekti ama sustu.

 

 

"Ama ben biliyorum."

 

 

"Kaçmış? Söyle de ben de bileyim."

 

 

"130 saydım ben."

 

 

"İyi… Sen yanımdayken hiç normal attığını görmedim zaten."

 

 

"Ateş, var ya… Bugün gözüme ayrı yakışıklı görünüyorsun. Saçın falan dağınık, ondan olabilir mi? Seni yerim gerçekten ama kıyamıyorum ki."

 

 

Dudağının bir tarafı yukarı kıvrıldı.

 

 

"Yesene bakalım, ben şikayetçi olacak mıyım?"

 

 

Aynı o şekilde durdu, üstüne üstlük bacak bacak da üstüne attı ama hâlâ bana sarılmamıştı.

 

 

"Neee? Hiç yemedin ki, nereden bileyim? Acaba diyorum, bi’ yesen mi sen beni?"

 

 

Ona zarar vermeyeceğimi öyle iyi biliyordu ki, istifini hiç bozmadan heykel gibi durmaya devam etti. Hafifçe eğilip yanağını ısırdım.

 

 

"Ahhh! Kızım, napıyorsun ya?!"

 

 

"Yerim dedim… Sen de ‘ye’ dedin. Ama bana hâlâ sarılmadın, ben de tadına baktım."

 

 

Ateş tam karşılık verecekken hemşirenin aceleyle bizim tarafa doğru koştuğunu gördük. Odanın kapısına doğru ilerlerken içimde bir ağırlık belirdi.

 

 

Orası annemle babamın odasıydı.

 

 

Doktorların da hızlıca içeri girmesiyle cama yaklaşıp içeri baktım. Babamın başındaydılar. Nabzı düşüyordu.

 

 

"Hemen elektroşoku 200’e ayarlayın!"

 

 

Ateş’in kollarını bedenimde hissettim ama ona bakamıyordum. Gözyaşları içinde cama kilitlenmiş halde, içerideki hareketleri izliyordum.

 

 

"250’ye ayarlayın!"

 

 

Ne kadar deneseler de kalp ritmi normale dönmüyordu.

 

 

"300’e ayarlayın… Hadi acele edin!"

 

 

Ve beklenilen şey oldu. Doktor pes etti. Elektroşoku bıraktığında, ekrandaki düz çizgiyi gördüm.

 

 

"Ölüm saati: 13:31."

 

 

O an nefesim kesildi.

 

 

Ama tam o sırada gözlerim anneme kaydı ve gördüğüm şeyle dünyam bir kez daha altüst oldu. Annem… Annem gözlerini açmış, gözyaşları içinde babama bakıyordu.

 

 

Babam bu dünyadan göçüp gitmişti.

 

 

Babam ölmüştü.

 

 

Ama annem… Hayata dönmüştü.

 

 

13:31…

 

 

Biri için bir son, diğeri için yeni bir başlangıç…

 

 

 

 

🥀

 

 

 

 

 

 

🫶Selamlar🫶

 

Su'yun babası hayata veda etti

 

Bu bölümde sevdiğiniz ve sevmediğiniz yerleri söylemeniz umuduyla

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

 

Görüşmek üzereee

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 26.09.2024 14:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...