Öğrendiğim gerçekler bana bile bu kadar ağır gelirken, Su'nun neler hissettiğini tahmin bile edemiyordum. Henüz tam olarak ne olduğunu bilmiyordum ama büyük ihtimalle babası onu bırakmıştı. Öz babası, kızını nasıl başka birine verebilirdi? Vereceği tek şey biraz ilgi ve şefkatti oysa…
Şimdiden, sevdiğim kadının yaşayacağı acıyı düşündükçe gözlerim doluyordu. Ben ağlamazdım. Ama konu Su olunca, uzun süredir akmayan, içimde biriken tüm gözyaşları ona boyun eğiyordu.
Önceliğim her zaman Su'ydu. O adamı ne pahasına olursa olsun bulacaktım.
Eve geldiğimde, annesi kapıyı açtı. Gözlerime bakamıyordu. Mahcuptu, anlıyordum onu. Ben bu gerçeği yeni öğrenmeme rağmen içim paramparça olmuşken, o kim bilir ne hâlde olmalıydı? Bir şeyler söylemek istedim, "İyi ki onun yanında siz vardınız," demek istedim ama sustum.
Oturma odasına geçtiğimde Su'yu televizyon izlerken buldum. Heyecanla ekrana kilitlenmişti. Ne izlediğine baktım ve şaşırmadım. Yine korku filmi açmıştı. Aslında ben korkmazdım. Hafızamı kaybettiğim zaman bile korkmadığımı fark etmiştim. Ama işin sonunda ona sarılmak varsa, her şeyden korkan bir adam bile olabilirdim.
Televizyondan yükselen çığlık seslerine daha da heyecanlanmıştı. Onu o kadar seviyordum ki…
Beni güldürecek de, öldürecek de oydu sanki. Yanına oturdum, fark etmedi bile. Bir anda sarılınca irkildi. Sözde korkmuyordu bir de.
"Ateş yaaa, haber versene! Aklım çıktı!"
Saçlarına bir öpücük kondurdum.
"Ne yapayım, o kadar heyecanlı izliyordun ki bölmek istemedim... Bensiz nasıl korku filmi izlersin, Su?"
"Ama sevgilim, sen korkuyorsun ya... Tek başımayken izleyeyim dedim," diye sırnaşmaya başladı. Gel de şimdi kız! O kadar masumdu ki sesimi yükseltmeye bile kıyamıyordum. Bu aşk değilse, büyü olmalıydı. Çünkü aşk buysa, insanı delirtirdi…
"Ben senin karşındaysam her şeyden korkabilirim. Yeter ki yanımda ol... Korkusuz olmaktansa, senin yanında korkmayı seçerim ben."
Böyle dememi beklemiyordu sanırım, donup kaldı. Bir süre sonra şaşkın gözlerle çenesini göğsüme dayadı ve bana baktı.
"Ateş, aşk perileri mi geldi sana? Ne bu sözler... Şiir yazsaydın bir de, tam olurdu!" dedi gülerek. O gülünce kısılan gözlerine ölürdüm. İstemsizce sırıttım. Karşı koymak imkânsızdı.
"İstersen şiir de yazarım... Yeter ki sen iste. Şair de olurum, yazar da… Sen ne istersen o olurum ben."
Elini alnıma koydu, düşünüyormuş gibi yaparak konuştu:
"Ateş'in ateşi mi yok acaba? Bir doktora mı görünsek? Hadi kalk, hastaneye gidelim."
Sanki ilk defa böyle şeyler söylüyordum!
"İlacım sensin... Dert de sende, derman da…"
Yanımdan uzaklaşıp bağırmaya başladı:
"Anneeeğğğğ! Ateş'e bir şey olmuş, ambulansı arayalım!"
"Su, bağırma ya! Kadını buraya kadar niye yoruyorsun ki? İyiyim ben!"
"Sen normalde huysuzsun. Çabuk söyle, ne yaptın Ateş'e?"
Kahkaha atınca gözleri daha da büyüdü.
"Bak, kahkaha da attın işte! Sen zorla tebessüm eden birisin. Ben bile en fazla beş kere böyle kahkaha attığını görmüşümdür... Akıııınnnn!"
Adımdan başka bir erkeğin ismini duyunca içimde bir şeyler koptu. Kahkaham anında kesildi, kaşlarımı çatıp tehditkâr bir sesle sordum:
"Akın'ı neden çağırıyorsun, Su?"
Elini göğsüne koyup derin bir nefes verdi.
"Oh be! Buna da tepki vermesen doktoru arayacaktım. Akın diye seslendim ama Akın evde bile değil. Sadece seni denedim."
Yüz ifadem hemen yumuşadı. Akın benim kardeşimdi ama Su’nun ağzından başka bir erkeğin adını duymaya bile tahammül edemezdim. Ben de onun sinirlerini germeye karar verdim. Aynısını yapacaktım.
Koltuğa oturup rahat bir pozisyon aldım. Umursamaz bir tavırla konuştum:
"Aslında bugün çok keyfim yerinde... Gelmeden Akın’la masaja gittik. Çok iyi geldi, o yüzden böyleyim. Korkmanı istemezdim, sevgilim."
Elleri iki yana düştü. Yüzüme boş boş baktı. Sonra aniden kalkıp oturma odasından çıktı. Arkasından gidip mutfağa baktığımda çekmeceleri karıştırıyordu. Annesi dikkatle ona bakıyordu. Aceleyle bir bıçak çıkardı. Tam bana saldıracak sandım ama masaya oturup sebzeleri doğramaya başladı.
Neler olduğunu anlayamadım. Bana kızmış mıydı, alınmış mıydı? Hiçbir fikrim yoktu. Masaya yaklaşıp sandalyeyi çektim ve oturdum. Sakince sebze doğruyordu. Sinirli görünmüyordu ama neden böyle davrandığını anlayamıyordum.
Dikkatle ellerine baktım. Bir an kafamı kaldırıp yüzüne bakınca gözlerinden bir damla yaş süzüldü. İçime bir acı oturdu. Sessizce ağlıyordu.
Elimi uzatıp bıçağı aldım. Benim yüzümden ağlamamalıydı. Gerçek olmayan bir şey için gözyaşlarını dökmeye değmezdi.
Bıçağı bırakınca ellerini masanın altına sakladı, parmaklarıyla oynuyordu. Yüzünü göremiyordum. Sessizce kalkıp mutfaktan çıktı. Annesine baktığımda onun da gözleri doluydu.
"Neden böyle davrandığını bilmiyorum… Gerçekten şaka yapmak istemiştim," dedim.
"Benim kızım güçlü gibi görünür ama çok kırılgandır. İçinde seni kaybetme korkusuyla yaşıyor. Başka kadınların seni bu kadar güldürebiliyor olması canını yaktı. Ona bile böyle gülmezken, başkalarının seni bambaşka birine çevirmesine kırıldı… Merak etme, birazdan gelir. O, senin gülümsemeni bile başkasıyla paylaşamayacak kadar çok seviyor. Benim kızım zor sever ama eşsiz sever. Kalbini kırma, değerini bil oğlum. O sana kalbini teslim etti."
Su benim başka bir kadına güldüğümü mü sanmıştı? Oysa ben ondan başkasına nasıl gülebilirdim ki?
Kalkıp odasına gittim. Şu an hiçbir şey önemli değildi. Kapıyı açıp içeri girdim, ardından tekrar kapattım. Yatağın köşesine kıvrılmış yatıyordu. Yanına uzanıp sıkıca sarıldım, ama tepki vermedi. Kıpırdamadı bile. Böyle sessizleşmesi içimi acıttı. Bana her şeyini anlatamıyor, acısını paylaşmıyordu. Babasının vefatından sonra korkuları artmıştı ama benim onu bırakabileceğimi düşünmesine şaşırmıştım. O benden sıkılır diye mesafe koymaya çalışmıştım ama o nasıl böyle bir şey düşünebilirdi ki?
Benim aşkım göğsümden taşıyordu ama onun ağladığı şey, benim onu bırakmam ihtimaliydi…
Saçlarına bir öpücük kondurdum, yüzümü boynuna gömdüm. Ömrüm boyunca burada kalabilirdim ama yine tepki vermedi. O an bir şey oldu. Sanırım bu, patlama noktasıydı. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarından, sonra ardı ardına devam etti. Ağlıyordu.
Onu kendime döndürdüm ama yüzünü benden sakladı. Oysa yüzünü görmeye ihtiyacım vardı.
“Masaja gitmedim, kimseye gülmedim, kadınların olduğu yerlere de gitmedim... Ben sensiz, başka bir kadının olduğu yerde tek bir nefes bile alamam. Ne olur ağlama. Her gözyaşına ölürüm, ne olur ağlama sevgilim,” dedim.
Yine yüzünü göstermedi ama ağlayışı iç çekişlere dönüştü.
"Şey… Özür dilerim. Ben biraz abarttım sanırım… Boş ver sen beni," deyip gözyaşlarını sildi ve yataktan kalkmak istedi.
İzin vermedim. Yüzümü yine boynuna sakladım. Buradan hiçbir yere gidemeyeceğimi anlamam uzun sürmemişti. İlk ona sarıldığımda fark etmiştim zaten.
“Asıl ben özür dilerim... Böyle düşünmene sebep oldum. Ben, sen benden sıkılırsın, soğursun, annenden çekinirsin diye aramıza biraz mesafe koymuştum sevgilim… Yemin ederim, başka kimseye bakmam da gülmem de... Benim varım yoğum sensin...”
“Bu günlerde fazla hassasım sanırım, o yüzden böyle şeyler geliyor aklıma.”
“Senin ağzından bir erkeğin adını bile duymaya tahammül edemeyen biriyken… Güldüğünü, baktığını düşünmek bile istemiyorum… O yüzden ben fazla ileri gittim.”
“Ateş, sen mağaradan mı geldin yaaa?” diyerek kıkırdadı. Ölürdüm bu hallerine. Hemen göğsüme sokuldu.
“Aynen… Mağaradan senin için geldim küçük hanım, beğenemediniz mi?”
“Çok beğendim... İyi ki gelmişsin,” diyerek yanağımdan öptü.
“Uyuyalım mı bir tanem? Valla çok erken kalktım Su… Kokun olmadan nasıl uyunur, bilmiyorum ben.”
“Ateş, sen normalde de erken kalkıyorsun.”
“Hadi oradan... Ben öyle bir şey hatırlamıyorum.”
“Ama benim uykum yok ki Ateş... Nasıl uyuyacağım? Geç kalktım ben.”
“Gözlerin öyle demiyor ama güzelim.”
“Tabii ki de ‘uyurum’ diyor… Benim sevgilimin gözleri yalan söylemez bir kere.”
“Hayatta inanmam… O asla bana yalan söylemez. Bir de gözleri... Asla böyle bir ihtimal yok. Şimdi kapa o güzel gözlerini.”
“Ya ben seni daha ne kadar sevebilirim yaaa?”
“En çoğu hangisiyse o kadar sev… Benim içime sığmıyor artık senin sevgin.”
“Tamam, hadi uyuyalım o zaman koca bebek,” deyip gözlerini kapattı.
Boynuna saklandım yine, kokusunu içime çektim ve gözlerimi kapattım.
Bu nasıl bir şeydi ki beni böyle köpek gibi yapıyordu? Hiç fikrim yoktu ama o dümdüz dursa da ben yine it gibi koşardım peşinden… Mevzu buydu bende.
🪐
Uyandığımda onu yanımda, bana sıkı sıkı sarılarak uyurken buldum. Onu böyle görmeyi o kadar özlemiştim ki kalkmadım. Kalkmak da istemedim. Sadece yanağımı saçlarına yasladım.
Benim olması, bana ait olması o kadar iyi hissettiriyordu ki… Onsuz olmayı hayal bile edemezdim.
Ne gibi bir iyilik yaptım, nasıl bir sevap işledim de o bana geldi, benim bütün hayatım oldu, bilmiyorum. Arkadaşımı kaybetmiştim, babamı kaybetmiştim… Kafamda hep saçma bir düşünce vardı: Ya onu da kaybedersem?
Öyle bir yere sahipti ki bende, anlatmak zordu. Hem de çok zordu…
Yaşıyor olmasına şükrettim. Yanımda olmasına…
Kendimi kimsesiz gibi hissediyordum artık. Bir anda hayatım tepetaklak olmuştu. Güvendiğim herkes giderken, o gelmişti. Tanımadığım biri, bir anda hayatımın merkezine girerken diğerleri çıkmıştı.
İçimde çok kötü bir his vardı. Ya da sıkıntı… Her ne denirse. Ama korkuyordum…
Bu, hayatımdaki insanların peş peşe değişmesinden de olabilirdi.
Şu an belki de uyanıktı ama düşünmedim bile. Elimi saçlarına daldırdım. Öyle güzel uyuyordu ki... Saçları yumuşacıktı. Gözlerini açsa, bu cesareti gösterebilir miydim bilmiyorum ama yanağından da öptüm.
Hafızasını kaybettiğinde ve yollarımız kesiştiğinde, sadece birine yardım etmek istemiştim. Ama o benim hayatım olmuştu.
Gözleri kapalıyken konuşmaya başladı. Uykusunda konuşuyordu, bu yüzden sesi biraz daha kalındı.
“Seni seviyorum,” dedi. “Saklamak istemezdim ama seni çok seviyorum... Her şey senin için. Özür dilerim...”
Ne dediğini anlamadım. Kime diyordu? Rüyasında ne görüyordu, bilmiyordum.
"Ne saklıyorsun, Ateş?" diye fısıldadım.
"Saklamak istemezdim… Özür dilerim…"
"Özür dilerim… Senin için… Çok üzgünüm ama her şey senin için..."
“Ateş, uyan… Ateş! Hadi kalk!”
"Hı...mm..." gibi bir ses çıkardı ama gözünü açmadı.
"Ateş… Benden sakladığın şey ne?"
Bir anda gözlerini açtı. Konu benimle mi ilgili, emin değildim. Sadece denemek istemiştim. Bana soru soran gözlerle bakıyordu ama ağzını açmadı.
Uykusunda söylediği şeyleri ciddiye almalı mıydım?
Ateş benden bir şey saklamazdı.
Bu bakışlara anlam veremedim. Ondan bir şeyler saklama ihtimali olduğunu düşünmüyordum.
Ama içimde tuhaf bir his vardı…
🪐
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.01k Okunma |
706 Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |