38. Bölüm

37. Bölüm

Pınar Kaynak
pnrkynk20

30.09.1997

 

 

Okula giderken gördüğüm o çocuğu hâlâ unutamıyorum. Bence saçmalık… Bu yaşımda aşık olamazdım ki. Hayır, hayır… Seviyordum, ama sevilmediğimi de biliyordum.

 

 

Korkuyordum.

 

 

Şu an hislerimi anlatacak tek kelime buydu. Çok korktum, hem de çok… Ailemin öğrenmesinden, beni okuldan almalarından, onu bir daha görememekten. Platonik olan bendim sonuçta; onu görüp görmemek sadece beni ilgilendirmeliydi, değil mi? Ama öyle değildi işte. Onu görmek istiyordum.

 

 

Ege, sınıftaki en yakışıklı çocuktu. Okullar yeni açılmıştı ve ben bir lise öğrencisiydim. Ben Meryem. 17 yaşındaydım. 5 Ağustos'ta doğduğum için yeni yaşımı daha yeni almıştım. 17 olmak güzeldi. Bu yaşta aşık olmak daha da güzeldi.

 

 

Ege ile aynı yaştaydık. Şimdiye kadar göz göze bile gelmemiştik. Okula alışmaya çalışıyordum, ama ben neredeyse okula bağlanmıştım.

 

 

Eve geldiğimde amcaoğlum, yani kuzenim Bahadır abi oradaydı. Babamı sorduğumda, annem işinin olduğunu söyledi. Başımı onaylar şekilde sallayıp odama girdim. Bahadır abi 26 yaşındaydı ve onu hiç sevmiyordum. Beni saçma sapan bakışlarla süzüp durmaktan, anlamsızca gülmekten başka yaptığı bir şey yoktu.

 

 

 

 

---

 

 

4 ay sonra

 

11.01.1998

 

 

Okula artık tamamen alışmıştım. Ege'yle aramız her geçen gün daha da iyi oluyordu. Artık beni seviyordu. Uzaktan bakışıyorduk, bazen yanıma geliyordu, aynı sırada oturuyorduk, elimi bile tutuyordu. Benden mutlusu yoktu.

 

 

Ama hayatımın bir köşesinde hep bir sorun vardı. Bahadır...

 

 

Başıma bela olmuştu. Beni her gördüğü yerde rahatsız edip tehdit ediyordu. Küçük küçük tavizler koparmaya çalışıyordu. Bunları Ege'ye anlattım ama taciz meselesini söyleyemedim.

 

 

"Meryem... Gülüm, gel kendimize ayrı bir dünya kuralım. Olmaz mı güzel gözlüm?"

 

 

"Ege... Peki, ama aileme ne diyeceğim?"

 

 

"Deme bir şey. Kaçalım. Sen olduktan sonra ben her yerde mutlu olurum."

 

 

"Biliyorsun Ege, babamın yüzünü yere eğdiremem. Zaten bir daha böyle bir şey yaşanırsa babama söylerim. Beni dinlemezse, o zaman seninle her yere gelirim."

 

 

"Meryem’im, neden bir daha böyle bir şey yaşamanı bekleyelim? Gel gidelim. Benimle gelmez misin?"

 

 

"Seninle her yere gelirim... Bunu biliyorsun sen."

 

 

"O zaman?"

 

 

"Tamam, yarın cuma. Okuldan çıkınca gidelim... Olur mu?"

 

 

Kocaman gülümsedi ve bana sıkı sıkı sarıldı. Ne olursa olsun, Ege’yle her yere giderdim.

 

 

"Tamam gülüm… Yarına kadar sabredebilirim sanırım."

 

 

Bizim eve kadar birlikte yürüdük. Kapının önünde ayrıldığımızda, Bahadır abi bizi pencereden görmüştü. Ama umurumda değildi. Yarın her şey bitecekti.

 

 

Eve girdiğimde annemle babam yoktu. Odama geçtiğimde kapı hızla açıldı ve Bahadır abi içeri girdi.

 

 

"Sen elin oğlanlarıyla dışarıda gezmeye utanmıyor musun? Bir adımızı çıkarmadığın kalmıştı, tam oldu," diyerek üstüme yürüdü.

 

 

"İlla böyle şeyler istiyorsan..." dedi ve beni kendine çekti. Midem bulandı. Ben ona "abi" diyordum.

 

 

"Ben sana istediğini veririm," dedi.

 

 

Bana tokat atıp beni yatağa yatırdı.

 

 

"Yapma... Lütfen yapma, yalvarırım Bahadır abi, bana bunu yapma!" diye bağırdım ama hiçbir şey değişmedi.

 

 

Bana zorla sahip oldu.

 

 

Bağırmam onu durdurmadı. O an sadece ölmek istedim. İçimde bir çığlık vardı ama kimse duymadı.

 

 

İşi bitince kalktı ve hiçbir şey olmamış gibi çıktı gitti.

 

 

O akşam boyunca ağladım. Ne yemek yedim, ne su içtim. Ama ailem yanıma gelip "Neyin var?" bile demedi.

 

 

O kadar utandım ki... Söyleyemedim.

 

 

Bu, benim içimde koca bir sır olarak kaldı. Bahadır abi anlatamazdı. Babamdan korkuyordu, biliyordum.

 

 

 

 

---

 

 

7 ay sonra

 

15.08.1998

 

 

O günden sonra içimde küçük bir can büyüdü. Artık 7 aylık hamileydim.

 

 

Ailem bunu anladığında Bahadır, kendisi bana tecavüz etmemiş gibi, suçu Ege’nin üstüne attı. "Biz bir hata yapmışız, gençlerin üzerine bu kadar gitmemek gerekirmiş ama Ege’ye de bir ders vermek lazımmış..."

 

 

Ege, ben 5 aylık hamileyken olay ortaya çıktığında suçsuz yere dövüldü.

 

 

Olanları kimse bilmiyordu.

 

 

Okula gitmiyordum. Bahadır yüzünden değil, hamile olduğumu fark eden ailem zaten izin vermemişti. Ege’yi tam 7 aydır görmüyordum.

 

 

O gece, pencerenin önünde bir gölge belirdi.

 

 

Ege’ydi.

 

 

O an gözyaşlarım istemsizce akmaya başladı.

 

 

Pencereyi açtım.

 

 

"Gülüm, neden ağlıyorsun?" dedi. Ama cümlesini tamamlayamadan karnımı görünce dondu kaldı.

 

 

"Sana ne oldu Meryem?"

 

 

"Ege… O gün seni dinlemeliydim. Yanlış yaptım. Hayatım karardı. Seni dinlesem her şey daha güzel olacaktı."

 

 

"O şerefsiz sana tecavüz mü etti, Meryem?"

 

 

"Sus... Sus, duymak istemiyorum. Senden bunu duymak çok ağır. Bunu bana yaşatma... Biliyorum, bizden artık bir şey olmaz. Ama ben sadece seni sevdim. Hep de seni seveceğim."

 

 

"Meryem’im, ben seni seviyorum. Gerekirse o çocuk sırf senin diye ona babalık da yaparım. Yeter ki sen ağlama."

 

 

Beni buradan götürmeye kararlıydı.

 

 

Ve ben de gitmeye...

 

 

"Eg-"

 

 

"Seni burada bırakmayacağım... Gidelim, Meryem. Karnındaki çocuk, sen ve ben... Kendimize bir aile kuralım. Onu öz çocuğum gibi seveceğim, sana yemin ederim."

 

 

Ege'nin avuçları yanaklarımdaki yaşları silerken gözlerinde bir umut vardı. İçimdeki korkuya inat, bir anlığına ona inanmak istedim.

 

 

"Senden tüm kötü anıları silip, karnındaki bebeğe güzel bir hayat vereceğiz... Benimle gel, Meryem..."

 

 

Başımı usulca salladım. Daha on sekiz yaşındaydım. Çocuk denecek yaştaydım. Ama burada kalırsam, yaşayacak bir hayatım bile olmayacaktı. Tam ayağa kalkıp pencereden atlamaya hazırlanıyordum ki kapı açılmaya çalıştı.

 

 

Ege hızla yüzümü ellerinin arasına aldı, gözlerimin içine derinlemesine baktı.

 

 

"Akşam... Akşam senin yanına geleceğim. Beni bekle. Seni seviyorum," dedi ve karanlığa karıştı.

 

 

Hemen pencereyi kapatıp yerime oturdum. Gelen annemdi.

 

 

"Al, yemeğini getirdim. Tuvalete gideceksen kapıya vur," dedi, her zamanki gibi ruhsuz bir şekilde tekrarlayarak. Sonra kapıyı kilitleyip gitti.

 

 

Gözyaşlarımı silip tepsiyi almak için ayağa kalktığımda, bacaklarımın arasından aşağıya doğru sıcak bir sıvının aktığını hissettim. Birkaç saniye boyunca donakaldım. Bu da neyin nesiydi? Çocuğum... Sağlıklı mıydı? Ne olduğunu bilmiyordum. Ama içimde garip bir korku yükselmişti.

 

 

Titreyen ellerimle kapıya yöneldim ve var gücümle vurmaya başladım.

 

 

"Anne! Bir şey oluyor! Korkuyorum! Anneee! Kapıyı açın, çok ağrım var!"

 

 

Anahtarın döndüğünü duyunca biraz olsun rahatladım. Yatağa doğru sendeleyerek yürüdüm, bacaklarımı açıp oturdum.

 

 

"Anne… Anne, daha erken değil mi? Bir şey yoktur, değil mi? Daha erken, değil mi?"

 

 

Annem panikle babama seslendi:

 

 

"Mehmet Bey! Meryem’in suyu gelmiş! Doktora götürmemiz lazım!"

 

 

Babam kapıya dayandı. Kaşları çatılmış, yüzü öfkeyle kasılmıştı.

 

 

"BİR DE DOKTORA MI REZİL OLACAĞIZ, ŞERİFE?! DOĞURSUN PİÇİNİ! DOĞURAMAZSA DA ÖLSÜNLER! BENİM MERYEM DİYE BİR KIZIM YOK!"

 

 

"Yapma, Mehmet! O bizim kızımız, gözünü seveyim yapma!"

 

 

Babam anneme dönüp sert bir tokat patlattı. Annem yere yığıldı ama babam aldırmadan kapıyı çarpıp çıktı.

 

 

Ağrılarım daha da şiddetlendi. Bağırmaya başladım. Öyle bir bağırdım ki, hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Tüm kayıplarım, tüm acılarım…

 

 

Annem elinde bir şeylerle geri döndüğünde ne olduğuna bile bakacak durumda değildim.

 

 

"Meryem, çocuğun sağlıklı olması için dayanman lazım. Ikın kızım! Canın yanıyor, biliyorum ama durma, ıkın!"

 

 

"Anne… Anne, korkuyorum! Çok erken!"

 

 

"Dediğimi yap!"

 

 

Acı bedenimi ikiye bölercesine parçalarken çığlık çığlığa itaat ettim. Zaman kavramımı kaybettim. Ama o an… O an birden her şey durdu. Bir anlık bir rahatlama hissettim.

 

 

Anneme baktım. Kanlar içinde bir bebek tutuyordu. Ama ağlamıyordu. Ses çıkarmıyordu.

 

 

"Anne?"

 

 

Annem hızla bir şeylere sardı ve odadan çıktı. Kalbim duracak gibi oldu.

 

 

Ve sonra…

 

 

Güçlü bir ağlama sesi yankılandı.

 

 

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken soluklanmaya çalıştım. Annem geri geldiğinde kollarında küçücük, mosmor bir bebek vardı.

 

 

"Bir oğlun oldu, Meryem," dedi.

 

 

Titreyen ellerimle kucağıma aldım onu. O kadar küçüktü ki… O kadar narindi ki…

 

 

Onu, bana yaşatılan her şeye rağmen, dünyadaki her şeyden çok sevecektim.

 

 

 

 

 

 

Akşam olup birkaç kıyafet toplayıp Ege'yi beklemeye başladım. Bebeğimin ne bir adı vardı ne de üstüne giydirecek bir şeyi. Ama o benimdi. Ona dokunmaya bile kıyamıyordum.

 

 

Yatağa yaslanıp oğlumu kollarıma aldığım anda kapı bir hışımla açıldı.

 

 

Gözlerimde o gün canlandı.

 

 

Babam içeri daldı, gözünü bile kırpmadan çocuğumu benden zorla çekip aldı.

 

 

"Hayır! Hayır, ne yapıyorsun?!"

 

 

Ama o dinlemedi. Çığlıklarımı duymadı. Bebeğimin ağlamasını duymadı. Kapıyı çarpıp çıktı.

 

 

Saatler geçti. Ege gelmedi. Babam gelmedi. Bebeğim gelmedi.

 

 

Sonunda, kapı açıldı. Babam içeri girdi. Ama kucağında bebeğim yoktu.

 

 

Kaşlarını çattı, sesinde iğrenç bir soğukluk vardı.

 

 

"Piçin hak ettiği yerde artık," dedi.

 

 

Dizlerimin üzerine düştüm.

 

 

Ne demekti bu? Hak ettiği yer neresi? Oğlumu nereye götürmüştü? Sokağa mı attı? Öldürdü mü?!

 

 

Sormaya bile cesaret edemedim.

 

 

Gözyaşlarım sessiz çığlıklara dönüştü. İçeri kaçtım. Ege’yi bekledim. Bekledim. Bekledim.

 

 

Pencereye tıklatılan bir ses duyuldu.

 

 

Başımı kaldırdım. Ağlamıyordum artık.

 

 

Perdeyi açtığımda Ege oradaydı. Ama yüzüne bakamadım. Ellerim sıkı sıkıya karnımı kavramıştı.

 

 

Konuşmadık.

 

 

O da hiçbir şey sormadı.

 

 

Sadece kaçtık.

 

 

Ege'yle birlikte bir otobüse bindik. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Ama bir şeyi artık çok iyi biliyordum.

 

 

Benim oğlum yaşıyordu.

 

 

Ve ben onu ne pahasına olursa olsun bulacaktım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

💦

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Selammm

 

 

Size Akın'ın doğumu'yla geldim.

 

 

Yazarken bende ağladım ama Akın'ın hayatını bilmenizi istedim.

 

 

Seviliyorsunuz

 

 

15.08.1998 iyiki doğdun Akın...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 09.10.2024 15:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...