49. Bölüm

48. Bölüm

Pınar Kaynak
pnrkynk20

🖤Ateş'in Anlatımıyla🖤

 

 

Koskoca 30 yılım heba olmuş da sadece şu dört aydır tamamlanmış gibi hissediyordum. Ve bu öyle güzel bir histi ki… Seviyordum, seviliyordum, değer görüyordum. Her şey benim içindi ve her şeyiyle bana ait olan, bir hazineden farksızdı gözümde.

 

 

Su… Hayatıma renk katan nadide bir çiçekti. Halbuki ben bunca yıllık ömrümde tek bir renge sahiptim: Siyah.

 

 

Evlenme kararı veremeyecek ya da evlenme teklifinden korkup saklanacak biri değildim ama Su, beni değil de ruhumdaki sevgisizliği besliyor gibiydi. Beş ay önce bana, "Aşık olacaksın. O seninle evlenmek için değil, sen onunla evlenmek için uğraşacaksın. Üstelik senden pahalı hediyeler, teklifler, davetler beklemeyecek. Yapman gereken her şeyi seninle paylaşacak," deselerdi... Onlarla dalga geçtiklerini düşünür, kafalarına sıkmak isterdim. Ama gerçekti.

 

 

Geçmişim pek hoş anılar içermiyordu. Tek bir cümleyle özetlenirdi: "İntikam için can alan, para ve lüks içinde acımasızca katliam yapan biriydim."

 

 

Otuz yılım sadece bu cümleye sığıyordu. Bu cümleyle tanımlanıyordum.

 

 

Su'nun gözlerinin içine bakmayı sürdürdüm. Öyle bocalamıştım ki donup kaldım.

 

 

"Ateş... Benimle evlenir misin?"

 

 

Evet, bu soru beni benden alan o dudakların arasından çıkmıştı. Gözyaşlarımı tutmaya çalıştım. Halbuki Boran Karaca ağlamazdı, ağlatırdı. Sevmezdi, zorla sahip olurdu.

 

 

Ayaklarımın bağı çözülmüştü sanki. Tek bir soru benim otuz yılımı silebilir miydi? Silmişti...

 

 

"Tabii ki evlenirim, güzelim..."

 

 

Elindeki yüzük kutusunun içinden ona ait olanı alıp diz çöktüm. "Bu dizler sadece senin karşında çöker," diyerek, onun sorusunu ona sordum:

 

 

"Peki sen… Su Kaya değil de, Su Karaca olup ömrüme neşe, hayatıma renk katar mısın? Benimle evlenir misin, birtanem?"

 

 

Ben ağlayamıyordum ama Su gözyaşlarını tutamıyordu.

 

 

"Ama yaaa... Bu benim evlenme teklifim olacaktı, Ateş! Rolümü çalıyorsun, makyajım akacak ve çok çirkin olacağım!"

 

 

"Mümkün değil böyle bir şey... Sen sadece cevap ver. Ben ve sen değil, biz olmaya var mısın?"

 

 

Gözyaşlarını silip dudaklarını araladı.

 

 

"Evet, tabii ki... Senin başına benden başka bela olamaz!"

 

 

"Tatlı bela demek istedin sanırım," diyerek ayağa kalktım, yüzüğü narin parmağına taktım ve onu kendime çekip sıkıca sarıldım.

 

 

"Sen benim başıma bela değil, bana ait her şeysin, sevgilim…"

 

 

Saçlarının kokusunu içime çekip bir öpücük kondurdum.

 

 

"Seni çok seviyorum. Öyle bir seviyorum ki..."

 

 

Masadaki diğer insanlar aklıma gelince etrafa bakmaya başladım. Herkes gülüyor, sadece Su’nun iki annesi ağlıyordu.

 

 

Biri onu büyüttüğü için, diğeri ise ona daha yeni kavuşmuşken büyümüş olduğunu gördüğü için… Ama ikisi de bu anı görmek için çok cefa çekmişlerdi.

 

 

O sırada Akın'ı fark ettim. Ağlamıyordu ama en az Su’nun anneleri kadar ağlamak istiyordu. Buna emindim. Sadece yanındaki kızdan çekiniyordu ama gözleri her şeyi anlatıyordu. Puslu bakışlarla bana baktı, gözlerini kapatıp açtı ve... O an gözünden tek bir damla yaş süzüldü.

 

 

Buradaki herkes ağlasa bile, Akın’ın gözünden akan o tek damla kadar anlamlı olamazdı. Çünkü o, bunca zorluğa, bunca acıya rağmen hiçbir zaman ağlamamıştı. Şimdi ise o yaş, mutluluktandı.

 

 

Su, benden biraz uzaklaşıp masaya baktığında annelerinin yanına gidip ikisine de sıkıca sarıldı, yanaklarından öptü. Nur Hanım öyle çekiniyordu ki… Kızının sarılışına önce ürkekçe karşılık verdi, ama sonra o da onu sıkıca kucakladı.

 

 

Keşke benim de annem yanımda olsaydı...

 

 

Akın’ın yanına gittiğimde, sandalyeden kalkmış, ayakta beni bekliyordu. Kendime çekip sarıldım ve kulağına fısıldadım:

 

 

"Ne o lan? Az önce kız gibi ağlıyordun, hayırdır?"

 

 

Biraz şaşırdı ama... Ben de bir abiydim. Kardeşimle dalga geçmek en doğal hakkımdı değil mi?

 

 

"Lütfen şaka yapıyor ol, Boran Abi... Ben anlardım herhalde ağlamış olsam, değil mi?"

 

 

"Aynen koçum, aynen... Ben ağladım ya, sen değil."

 

 

Sırtına birkaç kez dostça vurdum ve ayrıldık.

 

 

Yanındaki kız elini uzattı.

 

 

"Tebrikler. Umarım hep böyle mutlu olursunuz."

 

 

Elini sıkıp tokalaştım.

 

 

"Umarım siz de bu mutluluğa eşlik edersiniz," dediğimde kızın yanakları kıpkırmızı oldu. Akın ise bana teessüf edercesine baktı.

 

 

Akın o kadar bana odaklanmıştı ki, kız cevap verince o bile şaşırdı.

 

 

"İnşallah," dedi kız.

 

 

Tek kelime, bin mutluluk.

 

 

Akın’a kaş göz işareti yapıp yanlarından ayrıldım. Arkama baktığımda Akın da kızı aratmayacak kadar kızarmıştı bile.

 

 

Ben Akın’a odaklanmışken, "Tebrik ederim," diyen kişiye döndüm. Bülent karşımdaydı.

 

 

"Bilirsin, adettendir. Ben de abilik görevimi yapayım bari," dedi.

 

 

Ama bakışları, bunun sadece adet değil, kendi düşüncesi olduğunu belli ediyordu. Elini omzuma koyup sıktı.

 

 

"Kuzenimin başına bir şey gelir, o güzel gözlerinden acıya dair tek bir yaş akarsa... Topuklarına sıkarım. Bilirsin, söz ağızdan bir kere çıkar."

 

 

Gülümsedi ve Akın’a yaptığımı bana yaptı: Omzuma birkaç kez vurdu ve uzaklaştı.

 

 

Gerçekten... Abi olunca insanın gözü hiçbir şeyi görmüyormuş.

 

 

Ben Su’ya zarar verecek biri değildim tabii ki ama Bülent, bir mafya liderine rest çekebilecek kadar gözü kara ve ciddiydi.

 

 

Bu durum beni mutlu etmedi desem yalan olurdu.

 

 

Çünkü benim arkamda duran kimse yoktu.

 

 

Hatta karşımda olan ilk kişi, benim kanımdan, canımdan olan öz babaannemdi.

 

 

Babaannem, oğlunun katilinin kızıyla evlendiğimi duysa, buraya bomba döşer, "tebrik" amaçlı da hepimizin canını alırdı.

 

 

Ama şu an bunları düşünmek istemiyordum.

 

 

Tam o sırada Su’yla göz göze geldim.

 

 

O gülüyordu. Çünkü düşüncelerimden haberi yoktu.

 

 

Ve bu kadına söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki... Ama kelimeler yetmezdi.

 

 

Yine de denemek istiyorum.

 

 

Onunla göz göze geldiğimde nefesim kesiliyor. İçimde ılık bir sıcaklık yayılıyor.

 

 

Ve ben… Su Kaya değil, Su Karaca’yı seviyorum.

 

 

Ve artık, o benim tek gerçeğim.

 

 

O gözlerde ne sihir vardı ki herkese cellat olan bu adam bir kadına boyun eğiyordu? İnanın, ben bile anlamıyordum...

 

 

Koluma biri dokununca arkamı döndüm. Nur Hanım, gözleri yaşlı bir şekilde bana bakıyordu.

 

 

"Tebrik ederim, oğlum... Beni buraya çağırmanız o kadar mutlu etti ki anlatamam. Hep hayal ederdim; kızım yaşasaydı acaba ne zaman evlenirdi, acaba ben onu görebilir miydim diye... Ama siz, benim imkânsız gibi gördüğüm hayalimi gerçekleştirdiniz."

 

 

Ne diyeceğimi bilememiştim. Böyle bir şey karşısında hangi söz yeterli olurdu ki?

 

 

"Artık siz de bizim ailemizin bir parçasısınız, Nur Hanım. Kızınız hep sizin yanınızda olacak ve o imkânsız gibi düşündüğünüz hayallerinizin hepsini gerçekleştirebileceksiniz," dedim. Tam adım atacakken Nur Hanım, hafifçe koluma dokunup beni durdurdu.

 

 

"Bir de şey, oğlum..." Derin bir nefes aldı. "Ben... Ben Servet’in yaptıklarının hiçbirini bilmiyordum. Bilseydim bir şey yapabilir miydim, onu da bilmiyorum ama her şey için çok üzgünüm. O, bana ve kızıma eziyet çektirmenin yanı sıra senin aileni de elinden alıp uzaktan izledi... Umarım sen ve kızım, tüm bu kötü anılara rağmen çok mutlu olursunuz."

 

 

"Nur Hanım, gerçekten çok acı çektim, hem de fazlasıyla... Ama geçmişin yükünü Su’ya taşıtıp onun acı çekmesine asla izin vermem."

 

 

"Biliyorum, oğlum..." Hafifçe gülümsedi. "Ben seni oyaladım, hadi Su seni bekliyor. Onun yanına git."

 

 

Başımı hafifçe salladım. Sonra, biraz sola dönüp baktığımda Su’nun gözleri doğrudan bana kilitlenmişti. Annelerinin dediği gibi, sağında solunda kimse yoktu. Gerçekten beni bekliyordu. Dışarıdan belli oluyor muydu bilmiyorum ama beni böyle beklemesi içimi öyle hoş bir hisle doldurdu ki... Şimdiye kadar beni bekleyen ilk kişi oydu. Acele etmemeye çalışarak adımladım.

 

 

"Ateş... Tebrik ederim, sevgilim," dedi hafif sitemli bir gülümsemeyle. "Ben dışındaki herkesle konuştun. O zaman buradan ben dışında biriyle mi evleneceksin? Doğru mu tahmin ediyorum?"

 

 

Kaşlarımı kaldırarak başımı hafifçe yana eğdim.

 

 

"Bebeğim, o cümlede 'ben dışında biri' diyerek anlatım bozukluğu yapmış oldun, haberin olsun."

 

 

"Aynen, Ateş, dalga geç, aynen..."

 

 

"Dalga geçmiyorum ki. O kadar imkânsız bir şey söylüyorsun ki... Ben senden başkasını göremezken senin 'ben dışında' demen bana öyle olanaksız geliyor ki anlatamam."

 

 

"Tamam, sen cümlemdeki anlatım bozukluklarını ayıkla, tart falan. Ben gid—"

 

 

Şu an bana öyle kusursuz ve tatlı görünüyordu ki cümlesini bitirmesine izin vermeden onu kendime doğru çekiverdim. Afalladı.

 

 

"Asla... Bundan sonra asla bir yere gidemezsin. Ben ve sen sonsuza kadar birbirimize kelepçeliyiz. Ne kadar uzaklaşırsak o kadar canımız yanar. Hep dip dibe, yan yana ve göz göze olalım, güzelim, olur mu?"

 

 

Trip atıyordu ama gözlerinden anladım, yavaş yavaş yumuşamaya başlamıştı. Ne yaşarsa yaşasın; korkusu da, üzüntüsü de, sevinci de o gözlerde saklıydı. Söylediklerim içimden gelenlerdi, sadece sakinleşsin diye değil. Ama belli ki bu cümleler bile onu yumuşatmaya yetmişti.

 

 

"Ben artık sensiz bir adım bile atmak istemiyorum."

 

 

"Bensiz olma diye o yüzükler takıldı zaten, Ateş Bey... Hele bir bensiz bir yere git!" Kaşlarını çatınca gülmemek için kendimi zor tuttum. Allah’ım, bu nasıl bir tatlılıktı ya! Şimdi kim bu kıza kızabilir?

 

 

"Şu an tehdit mi ediliyorum, bebeğim?"

 

 

"Nasıl anlarsan bebeğim," dedi, o kelimeyi öyle bastırarak söyledi ki kahkahamı tutamadım.

 

 

"Neden gülüyorsun, Ateş? Sence söylediklerim çok mu komik? Ya da ne dersen de, ben istediğimi yaparım gibi mi geliyor sana?"

 

 

"Sen ne dersen o demek gibi bir şey," dedim yanağına bir öpücük kondurarak. Sonra kulağına fısıldadım:

 

 

"Her zaman söylüyorumdur belki ama gerçekten... Canım, canına feda olsun. Ölürüm sana."

 

 

O da aynı şekilde fısıldadı:

 

 

"Canım, canına feda olsun sevgilim..."

 

 

 

 

🫀

 

 

Evlenme teklifi de yapıldııı!

 

 

Hayırlı olsun hepimize!

 

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve oylarınızı dört gözle bekliyorum. Yorumlarınızın hepsini okuyorum.

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 

Öpüldünüüüzz!

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.01.2025 19:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...