6. Bölüm

0.5

Rapunzel✨
poltasia

***

 

 

 

 

 

Koridorda boş boş dolanıyordum. Ama evin koridorunda değil okulun koridorunda. En önemli ayrıntıyı atlamayım. Saat daha altı buçuktu.

 

 

 

 

 

Çantamı sürükleye sürükleye sınıfımı arıyordum. Okula yeni gelenler olduğu için kat planını değiştirmişlerdi malum. Şu yeni gelenlere şuan beni uğraştırdıkları için kısa bir konuşma yapmam gerekiyordu sanırım.

 

 

 

 

 

Bir sınıfın kapısının önünden geçerken içeriden bir ses duydum. Sanki bir ağlama sesiydi. Umursamayarak yoluma devam edeceğim sırada kız- sesinden kız olduğu anlaşılıyor- kapıda birinin olduğunu fark etmiş gibi ağlamasını durdurdu. Tam ne güzel sustu yoluma devam edebilirim dediğim sırada bir hıçkırık sesi geldi. Göz ucuyla kapıya baktım. Bir hıçkırık sesi daha geldi. "Lanet,"

 

 

 

 

 

Çantamı yere savurdum. Zaten defter falan da yoktu, sadece rezilliğimi saklayacak malzemeler vardı. Bir de laptop. O da dersleri laptop da işlediğimiz içindi. Kitapları sadece hoca istediğinde getiriyorduk.

 

 

 

 

 

Kapının kulpunu indirerek sınıfa girdim. Kız en son sırada büzüşmüş, elinde peçete tomarıyla bana bakıyordu. Ben de ona.

 

 

 

 

 

Birkaç dakika boyunca Hintli çiftler gibi bakıştık. Dayanamayarak kızın yanına ilerledim.

 

 

 

 

 

Yanına ulaştığımda sıranın öteki ucuna kayarak benden uzaklaştı. Yüzümde ki sahte gülümsemeyi silmemek için uğraştım. Sonuçta ben onun için bir yabancıydım.

 

 

 

 

 

"Merhaba." diyerek kızın yanına oturdum. Yüzünü görememem için başını diğer tarafa çevirerek elindeki peçeteyle yüzündeki yaşları sildi, "Korkma sana zarar vermem." Elimi omzuna koyarak yönünü bana çevireceğim sırada elimi çekerek tek eliyle yüzünü tekrar silerek sonunda başını bana çevirdi. Başını dizlerine koyduktan sonra kollarını da dizlerine sardı. Titrek bir sesle "Merhaba." diyerek karşılık verdi. "Neden buradasın?"

 

 

 

 

 

"Eh insanlık hali, kimin insanlığı varsa zaten şu kapıdan geçmeyi bilmeli." Bir kaç saat sonra bu kapıdan içeri girecek bazı şerefsiz öğrencileri düşündüğümde hafif yüzümü buruşturdum. Değiştiriyorum, 'kimin duygusu varsa -şerefsizlerin yok- bu kapıdan gçmeyi bilmeli'

 

 

 

 

"Peki gelelim benim sorularıma," kızın gerilmeye başladığını hissediyorum. "Ama önce adın. Ben Defne. Defne Kıraç." diyerek elimi kıza uzattım. Elimi sıkmadı, yüzündeki bariz şaşkınlığı okuyordum. Elimi yere indirdim. Sıkmayacağa benziyordu. Kafasını dizilerinden kaldırdı. Şuan bir ağzının yere kadar açılması kalmıştı. "Hani şu canı sıkıldığında herkesi döven, , okulda çıkan tüm kavgalarda ismi olan ve bir tane bile uyarısı olmayan. Dokuzların kabusu, okulun çoğunu kandırarak birbirine düşüren ama kimsenin bulaşmak istemediği Defne Kıraç mı?"2

 

 

 

 

"Bu kadar ünüm olduğunu bilmiyordum." Kız korkuyla iyice aradaki mesafemizi açtığında kaşlarımı çattım. Korkulacak neyim vardı benim?

 

 

 

 

Kızın üzerine gitmedim. "Bak," diyerek sakinleştirme işlemimin ilk adımını attım. "Söyledikleri kadar değilim. Önüme geleni dövmüyorum. Tüm kavgalarda ismim yoktur. Dokuzlar da abartıyor, onlara daha dokunmadım bile. Bir de çoğu kişiyi kandırmıyorum. Herkes beni yanlış tanıyor. Ve bunların hepsi onlara soğuk davrandığım için." Kız biraz rahatlasa da hala yanıma yaklaşmıyordu.

 

 

 

 

Yalan! dedi derinlerden gelen bir ses. Hepsi de harfi harfine doğrudur memur bey.

 

 

 

 

Sussana sen bı diyerek içimde azarladım. Dısımdan ise gülümsüyordum. "Adını hala söylemedin?"

 

 

 

 

Mahcupça tebessüm etmeye çalıştı. "Pardon, ben biraz şaşırdım da. Efsa Umay ben. Efsa Umay Dilan. Ama çoğunlukla Umay'ı kullanıyorum." Bu sefer o bana elini uzattı. Zararsız göründügü için elini sıktım. Ardından geri çektim. Benim gibiydi. Tek isim kullanıyordu.

 

 

 

Aklıma deli sorular yükleniyordu. Acaba bu kızın Dilan Moda Tasarım Şirketiyle alakası olabilir miydi? Olabilirdi. Belli olmazdı.

 

 

 

"Şimdi son soruma gelelim. Sonra istediğini yap. Seni rahat bırakacağım. Neden bu saatte okulun bir köşesinde, tek başına ağlıyorsun?"

 

 

 

Bana bir bakış attı. Anlatmak istemiyormuş gibiydi. "Abi meseleleri işte, evden falan kovuldum da." Bir dakika, ne? Evden kovulmak mı!

 

 

 

Umay yüz ifademi görünce biraz korkmuş olmalı ki korkuyla yüzüme baktı. "Okula gelmesemiydim acaba?" diye kendi kendine birşeyler mırıldandı. Oldukça sakin bir şekilde konuştum. "Abin kim acaba sorabiliyor muyuz?"

 

 

 

Umay kafasını iki yana salladı. "Evden falan kovmadı. Sadece kavga ettik ağzından sinirle çıktı. Evden çıktığımda beni durdurmaya uğraştı ama durmadım."

 

 

 

"İyi yapmışsın, ama soruma cevap ver. Abin kim?"

 

 

 

"Aslında ben bu okula yeni geldim. O yüzden abime ne lakabı taktıklarını falan bilmiyorum. Aslında burası benim sınıfım bile değil zaten. Öylesine girmiştim kendi sınıfımı bulamayınca. Bugün hava da ayrı bir güzel değil mi? Daha az soğuk sanki." Ayağa kalkarak sözleri eşliğinde beni sürüklemeye başladı. Konuyu değiştirme çabası büyük bir takdiri hak ediyordu. Ama bana işlemezdi. Korkuyordu. Korkması da gerekirdi. "Abin kim?" diye uslanmadan bir kez daha sordum merdivenlerin başına ulaştığımızda.1

 

 

 

"Ay ne biliyim ben ne!" diye çıkıştı en sonunda. "Git tüm okulda soy adı Dilan olan benden büyük erkek birini bul. Çünkü ben sana söylemeyeceğim." Öyle olsun bakışları attım. Bu konuyu bırakmayacaktım. Sadece şimdilik rafta durabilirdi.

 

 

 

"Yeni geldim demiştin, yeni gelen kabileden misin?" Başını evet anlamında iki yana salladı. Benim en son yeni gelenleri dövme sözüm vardı değil mi? Her neyse birgün başımı ağrıttığında bı posta geçerdim. "Annem ve babam hazretleri abimin okulunda okumamın daha iyi olacağını düşünmüşler. Eski okulumdaki sapıklardan dolayı."

 

 

"Gel bakayım sen." diyerek kızın kolundan tuttuğum gibi koridora çıktık. Sınıf boğmuştu beni. Derslere ne kadar katlanabildiğimi siz düşünün artık.

 

 

Umay beni ikiletmeden peşimden gelirken bir anda durdum ve ona döndüm. "Hangi sınıftasın?" Bı an aklını yokladı ve "12/B." diyerek cevap verdi.2

 

 

"Seni benimle aynı sınıfa aldırmam gerekiyor." derken Umay'ı bırakmış, az önce yere fırlattığım çantamı alıyordum. Çantamdaki her şeyin sağlam olduğunu gördükten sonra çantamı kapatarak arkamı döndüm ve yeniden Umay'ı sürüklemeye başladım. Etrafı dikkatlice inceleyerek ilerliyordum. Malum kişiler geldiği için kat planı değişmişti.

 

 

Bulamayacağımızı anlayınca alt katın merdivenlerine yöneldiğimde durdu. Neden durdun bakışlarımı atarak ona döndüm.

 

 

Kız senin bodrum'da onu öldüreceğini falan düşünüyor olmalı. Şahsen ben sıfatına bakarak öyle düşünüyorum.

 

 

Ne var canım makyaj yapmadıysam?

 

 

"Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Cidden onu öldüreceğimi falan sanmıyordu değil mi?

 

 

"Tabii ki de müdürün odasına gidiyoruz." diyerek yeniden kızı sürüklemer başladım. Bana uyarken bir yandan da sorularını soruyordu. "İyi ama neden?"

 

 

"Sınıfını değiştirmeye. Cidden benimle tanışmışken farklı bir sınıfta okuyacağını düşünmedin değil mi? Seni zorbalamalarını istemeyiz."

 

****

 

 

 

Erko karaktersiz bir bölüm. Ama uzatmak istemedim. Sınırı geçmememize rağmen.

 

Duyan duymayana duyursun. KİTAP ÇEREZLİK Bİ OTURUŞTA BİTECEK OLAN OLAYLARIN UZAMADIĞI KISA BİR KİTAP OLACAK.1

 

 

Neyse bölüm hakkındaki düsüneler buraya.

 

 

Zaten çerezlik bir bölümdü.

 

 

 

Bölüm : 22.12.2024 21:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...