"Daha hızlı koş!" dediğimde zaten ikimizde son derece hızlı koşuyorduk.
"Koş Defne!" diye bir de o bağırdı. Sesimiz bomboş koridorda yankılanıyordu. Ama bu umurumuzda mıydı? Hayır!
Şuan tek umurunda olan şey mal hoca ve müdürün bizi nasıl haşlayacağıydı. Pek birşey diyemezlerdi ama bu onca uyarıdan sonra haşlanmayacağım gerçeğini değiştirmiyordu.
Hızla Umay'ı geçerek hala alışamadığım yeni planda 12/A yazan bir kapı görünce kendimi frenleyerek bir yere yapışmadan anında durdum ve saçlarımı düzelttim. Umay yanıma geldiğinde kuş yuvasına dönen üstümü de düzelterek kapıyı üç kez tıklattım.
Umay önce bana anlam veremeyen bakışlar attıktan sonra tipini hayal etmiş olmalı ki o da hızla saçlarını ve üzerini düzeltti. Kapıyı açtığımda tahtanın önünde ki hocamız bana sonunda sana çatacak bir konu buldum bakışlarıyla bakarak Umay ve benim yanına gelmemi istedi. Hocaya uyarak yanına geçtik. Umay hemen mahcup bir tavırla özür dileyerek derse girmek için izin istedi. Hoca tebessümle daha ilk günün bir daha olmasın gibi gereksiz şeyler anlattıktan sonra yerine geçebilirsin dedi ve ardından bana döndü.
Hocaya şuan en masum ve sevimli olduğunu düşündüğüm gülüşümü gönderiyordum. Bana gülümsedi ama bu gülümseme samimilikten çok uzaktı.
Daha çok yaktım çıranı der gibiydi. "Yerime geçebilir miyim hocam?" diye sorduğumda hala ağzım yırtılır biçimde sırıtıyordum. Ama bu sırıtmanın hiç de sevimli olduğunu sanmıyordum. Zaten hoca da gram ifade oynaması yaşatamamıştı.2
"Geçemezsin." dedi bütün taleplerini reddedeceğim sorman hata der gibi. Doğruydu. Sormam hataydı. "Daha ne kadar böyle devam edeceksin?"
Olum bu hocanın dersine ilk defa geç kalıyorum.1
Acıtasyonunu görmezden gelerek gülümsememi devam ettirdim. "Yerime geçeyim mi yani hocam?"
E yüzsüzlük deyince de biz yani.
Siz kimsiniz? Ona da cevap verin.
Sana bunu anlatmaya uğraşamayacağım
Bakırköy'de tatil artık istek değil ihtiyaçtı.
Hem ne demişler; en tatlı sabahlar tımarhanede başlar. Bakırköy!1
"Özür dilersen neden olmasın." Yüz ifademi anında düzelttim. Şimdi işler ciddileşirdi işte. Kimse bir Kıraç'a özür diletemezdi.
Normalde özür dilerim ama haksız olduğum konuda. Özür dilediğim konularda çok azdı. Ben sadece babamdan özür dilemiştim.
"Hayır." dedim kararlılıkla. İstediğini almış gibi gözlerinden bir ifade geçti. "Duyamadım." dedi bana tekrar ettirmek için. Halbuki duyduğunu ikimizde biliyoruz.
"Dilemeyeceğim." dedim daha yüksek ve kararlı çıkan sesimle. Gözlerinden geçen parlamayı neden sadece ben görüyordum ki?
Sınıfa doğru döndü adını öğrenmeye bile tenezzül etmediğim hoca. "Bir dakika buraya baksın tüm sınıf." diye bağırdı. Rica etse bakmayacaklardı ya, emir veriyordu. Ben de kollarımı çaprazlayarak göğsümün altında birleştirdim ve sınıfa doğru döndüm "Gözünüzün önünde söylüyorum. Defne özür dile ve yerine geç." diye devam etti.
Pardon da nah özür dilerim tüm sınıfın önünde
"Kendimi yinelemeyi sevmem." dedim göz ucuyla ona bakarak. "Hayır. Dilemeyeceğim."
Mal hoca bu ne cüret edasıyla bana döndü ama yüzünde ki zafer gülüşünü sadece ben görüyordum.
"Defne Kıraç!" dedi bana tahammül edemiyormuş gibi yüksek sesle. Asıl amacı ise sınıfa beni rezil etmekti. "Çık dışarı."
Hocayı hiç duymamıs gibi sırama ilerledim ve çantamı aldım. Hoca bana bakarken ona tebessüm ettim ve sınıfa döndüm. "Haklı olduğunuz konuda kimseden özür dilemeyin. Hele de bu kişi gıcık bir hocaysa." Üç saattir gülerek beni izleyen sözde arkadaşım Umay'a bir gülümseme bahşederek sınıftan çıktım ve merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Tam o sïrada arka sınıftan bir kapı açıldı ve birisi çıktı. Fransızca hocası ise arkada "Çık dışarı ve bir daha da benim dersime gelme." diye b9ğürmekle meşguldü.
Kim bu benimle aynı kaderi yaşayan diye arkamı dönmüştüm ki hiç istifimi bozmadan merdivenlerden inmeye devam ettim.
Ofladı ve ilerlemeye başlamıştı ki birden durdu. Ben ise kimseyi görmemiş gibi yaparak merdivenlerden ilerlemeye devam ettim. Çok geçmeden yanıma gelmişti. Yüzüne bile bakmadan inmeye devam etti.
"Bana neden yokmuşum gibi davrandığını sorabilir miyim?"
Kibar erkek severiz dedi iki de bir her şeye burnunu sokan ses.
Bı dakika. Bu bir yerlerden tanıdık geldi. Anonimle konuşmamızı hatırlayınca göz ucuyla Ayaz'ı bı süzdüm. 20'li yaşlarda duruyordu. Anonim 19 yaşında olduğunu söylediği için çocuğu incelemeyi bıraktım. Çok şükür anonim değildi. Yoksa fena batardım.4
Az önceki sorduğu soruya cevap vermediğimi fark edince "Yaşlılarla konuşmuyorum." diye cevap verdim. Sonuçta benden 2 yaş büyüktü. "Sahi kaç kez sınıfta kaldın sen?" diye artık ona yokmuş gibi davranmayı kestim.
"Hiç sınıfta kalmadım." dedi bir alt kata geçiş yapmışken. Bir yandan konuşurken bir yandan da yürümeye devam ediyorduk. "20'li yaşlarda duruyosun. Biz 18 yaşındaysak sen nasıl 2 yaş büyük çıktın. Annenin karnından 2 yaşında çıkmıs olamazsın değil m-" Sözümü kesen yanımda kısık sesle gülmesi oldu. Kaşlarımı çatarak durdum. "Bunda gülünç olan şey ne?" diye kuşkuyla sordum.
"Yanında kendini rahat ve kendin hissettiğin kişilerin yanında çok fazla konuşuyorsun." dediğinde kaşlarım gözlerime inmek üzere idi. "Beni ilk gördüğünde cümlelerini hep kısa tuttun ama şimdi rahatça konuşuyorsun. Ve bunun farkında bile değilsin."
Dumura uğramıştım. Beni incelediğini ilk gördüğümde fark etmiştim ama bu kadar detaylıca inceleyeceği aklımın ucundan gelmemişti.
O sırada yukarıdan bir ses geldiğinde ikimizinde bakışları merdivenlere çevrildi. Umay mükemmel bir şekilde koşarak aşağı indi ve yanıma dikildi. Kollarımdan tutarak üzerimi taradı ve telaşlı bir şekilde "İyi misin?" diye sordu. "Bu dağ ayısı sana birşey yaptı mı?"
"İyiyim. Bu dağ ayısı bana birşey yapmadı." Ayaz ikimize de göz devirdikten sonra arkasını döndü ve merdivenlerden inmeye başladı. "Görüsürüs Ay Işığı." dedikten sonra gözden kaybolmuştu.
"O dağ ayısı bana dedi değil mi? Sana bı laf etmedi. Bu yaşta mezara girmesini istemem." Allahım lütfen Umay'ın dediği gibi gibidir. Çocuk daha 20'lerinde mezara girmesini istemiyorum.
Biz en son bu çocuğu sakat bırakma planları yapıyorduk.
-Bu sefer siz kimsiniz demeyeceğim. Çünkü sonuna kadar haklısın!
***
Kuşlarım🕊️ Bölüm nasıldı?2
Tabii ki de ortaya aşk yok. Öylesine söylenmiş bı sözdü.
Sınır' 5 oy mükemmel oldu dimi elime sağlık. Neyse ben daha fazla ayrı kalmalarını istemediğim için geldi canım benim.
Prş.-Cu. sınır geçilse bile bölüm gelemeyecek çünkü malum sınav haftası ve en önemli sınavlar var. Haftasonu yazarım. Haftaya da salı günü falan yayınlarım. Yazamazsam affola.
Ben sizi tutmayayım gidin hadi akşam oldu.
Bu arada Titanic abarttıkları kadar değildi. Çok beğendim ama ana karakter maldı birde acayip kendinden geçmiş bazıları. Siz nasıl buldunuz?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |