33. Bölüm

1.5

Rapunzel✨
poltasia

"Şimdi, ilk önce şirkete gidiyoruz." dememle Melih abinin şikrette ne bok yiyeceksin bakışlarına maruz kalmıştım. Ama Melih abi fazla sorgulamadan şerit değiştirdi ve şirkete doğru yola çıktı.

Dikiz aynasından arkadan gelen abimin arabasını görmemle gözlerimi devirdim. "Melih abi," dediğimde gözleri kısa bi an beni buldu. "Söyleyin Defne Hanım."

"1 Hanım değil sadece Defne, 2 giderken de arkamızdan gelen arabadan kurtul."

Melih Abinin gözleri dikiz aynasından abimin arabasını buldu ve yeniden yola odaklandı. "Tabii ki."

Ardından hızlanarak bir kaç yola girdi. değişik bir yerden gitmemize rağmen abimden kurtulduk yani.

Şirkete gelince güneş gözlüğümü şiş gözlerimin gözükmemesi için takarak karton kahve bardağımı yanıma arabadan indim. Saçlarımı gelirken taramıştım. Çok cool gözüküyordum, yani pijamalarım olmasaydı. Kimseyi - kalçamın altında biten şortumu dahi- umursamadan kendinden emin adımlarla girişe ilerledim. Melih abi ben indikten sonra arabayı otoparka bırakmaya gitmişti.

Bana dönen gözlerden rahatsız olmayarak içeri girdim. Sekretere doğru ilerledim çünkü yanımda babam veya içeri girmemi sağlayacak bir kart yoktu. Kollarımı beyaz ahşaba yaslayarak hala oturan sekretere üstten kısa bir bakış attım. Beni umursamadan- muhtemelen üzerimdekiler yüzünden yargılayarak- beni görmezden geliyordu ve kahvesini yudumlayarak bilgisayar klavyesine çat çat basmayı ihmal de etmiyordu.

Kahvesinden sesli bir yudum aldığında yüzümü buruşturdum. Hem insanları rahatsız ediyor hem de işini yapmıyordu. Bilgisayar ekranını görmek için eğildiğimde bi internet sitesinde- muhtemelen koca bulma sitesiydi- gezindiğini gördüm. Tam da tahmin ettiğimi yapıyordu çünkü. Aynı onun gibi yaparak kahvemi içtim ama ses çıkarmadım. Bu malı sinir etmek için bile böyle bişey yapamazdım. Kalıbıma sığmazdı bi kere. Hakve bardağını masaya koydum. Boğazımı temizlediğimde bana kısa bir bakış attı ve gözlerini devirerek bilgisayarına geri döndü. Bak kardeşim o bilgisayar benim, o gözlerini de oyarım güzel kardeşim. Başımı sola doğru eğerek kısık bir sesle sabır diledim. Beni fark eden sarışın başka bir çalışan güler yüzlü bir şekilde ayağa kalktı. Yaka kartından adının Çağla olduğunu gördüğüm kıza tebessüm ettim. Ama beni şu anlık işim bu salak kızdı. Çağla'ya "O benimle ilgilensin." dedim kısık bir sesle. Sesimi duyunca gözleri büyüdü ve bakışları değişti. Muhtemelen benim kim olduğumu biliyordu.

Seri bir şekilde önümdeki çakma siyah saçlı kıza gelerek kolunu dürttü. Kız bakma gereği bile duymadan Çağla'yı "Ne var?" diye tersledi. Ama bak ben bu kızı yolarım.

Çağla hemen bi şey diyecekti ki demesine izin vermeden "Bir şey söyleme." diyerek araya girdim ve yaka kartından adının Yeşim olduğu görünen kıza döndüm. "Ne zaman kafanı kaldırıp da bana bakmayı düşünüyorsun acaba." Yeşim kafasını kaldırdı ve bana iğrenir gibi bakmaya başladı. "Senin böyle bir yerde işin olduğunu düşünmediğim için bakma zahmetine girmiyorum." dedi oldukça kaba bir uslupla. Ağzımdan güler gibi bir ses çıktı. Kollarımı göğsümün altında bağladım. "Hadi ya," dedi alay akan sesimle. "Nasıl bir yermiş burası."

Yanıma gelen Melih abi araya girmemeyi tercih ederek ne yapacağıma bakıyor, sessizce olası bir durumda tetikte bekliyordu. Kız küçümseyici bakışlarının beni ezdiğini zannederek ayağa kalkms zahmetinde bulundu. Aa bilin bakalım kimin boyu daha uzun ve kim alttan alttan sinirli civciv gibu bakıyor.

Sinirli Civciv Dehşet Saçtı.

Hsiavauwvwjq

Üzerimi süzdü ve bakışlarını gözlerime çıkardı. "Uluslararası bir tasarım şirketine pijamayla gelenlerin girebileceği türden bir yer değil emin ol."

"Peki ya kimler gelebilir söylesene," dedim. "Muhtelen staj için burada olup yakın zamanda hatta şu an gidecek olan biri mi girebilir yoksa ben mi?" Sessiz kaldığını gördüğümde yaka kartını gösterdim. "Gerçi senin dediğin gibi uluslararası bir şirkete stajyer ah pardon senin gibi bir stajyer alınmayacağı için emin ol ki bunun sonucu ikinci seçenek olacak." Gözlerindeki ateşi gördüm. Yüzümü sahte bir telaş sardı.

"Ah pardon, kendimden büyük birine hadsiz mi konuşuyorum. Lütfen kusurumu maruz görün çünkü ben hak edenle hak ettiği gibi konuşuyorum." Dilimi ısırdım. "Huyum kurusun."

Hemen sinirlenerek "Bana bak sen," diyerek işaret parmağını üzerime diğru sallayarak üzerime yürüdü. Önünde masa olduğu için çıkış yerinden çıktı ve karşımda dikildi. Zaten benim de bugün elim kaşınıyordu iyi gelir. Yeşim kendini zar zor tutarak beni bir yerden vurmak ister gibi baktı. Dizlerimde ki morluklara ve koluma kısa bir bakış attı. İstediği kadar bakabilirdi. Sonuçta saklamak istesem saklardım ama bir yerlerime takmamayı tercih ediyordum. Alttan alttan bana bakarak "Kavgadan gelen ergen bir liseliyi ciddiye alacağımı düşünmedin heralde." Dikişlerime baktı. "Bıçak yarası değil mi baksana daha çok yeni." Yeni olduğunu biliyoruz heralde gerizekalı. Daha yarım saat olmadı atalı.

Melih abi baş hareketimle Yeşim cadısının arkasına geçti. Parti yaklaşıyordu ve benim fazla zamanım yoktu. Daha fazla cadılarla uğraşmak istemiyordum. Güneş gözlüğümü saçlarıma kaldırarak dik dik ona baktım. Bir şeyler kafasında oturuyormuş gibiydi. Malih abi bana zarar vermemesi için kadının kollarından tuttuğumda iyice çirkefleşerek "Bırak beni be, sen ne karışırsın!" diye borazan sesiyle anırmaya devam etti.

"O dediğin kişi işini iyi bir şekilde yaparak parasını kazanan birisi. Yani senin tam tersin." dedim. Bakışları bana döndü. Hala Melihten kurtulmaya çalışıyordu. "Sen kim lduğunu zannediyorsun be ergen. Benim en azından kısa süreli de olsa bir işim var ve kavgaya karışmıyorum. Birazdan patronumuz geldiğinde de böyle davranabilecek misin acaba."

"Aynen böyle davranacağım tatlım. Çünkü patronun sabahtan beri burada."

Sözlerimle hemen etrafına bakmaya başladı gözleri babamı bulamayınca bana çevrildi. "Yalan söylüyorsun." dedi Dudu peri misali. Yeşim'e bir adım daha attım. "İyi bak Yeşim. Bana bak ve dikkatli bak çünkü işin bitti bile Yeşim Hanım."

"Kime güveniyorsun?" diye hiddetle soludu.

Güler gibi oldu ama gülmedim. "Kendime güveniyorum senin bu şirkete güvendiğin gibi." Herkes pür dikkat durmuş bizi izliyordu. Umurumda da değildi açıkçası.

"Kimsin sen?" diye cırladı gerizekalı.

Yüzümü buruşturmamaya özen göstererek alaycıl bir ifade kuşandım.

"Sabahtan beri küçümseyip ezmeye çalıştığın kız bu şirketin isim sahibi." dedim sakinlikle. "Aynı zamanda tek kız varisi ve de o çok güvendiğin patronunun biriciği." diye devam ettim. Kal gelmiş gibi bana bakan Yeşimin gözlerinin içine baktım. "Övündüğün bu uluslararası şikretin yarısının da sahibi." Başımı sol omzuma yatırdım. "Ama bunları övünmek için söylemiyorum. Sonuçta herkes bir şirketin isim sahibi falan olabilir bunlar basit şeyler." Arkamı dönerek Çağla'ya ilerledim. "Önemli olan karakter meselesiydi değil mi Yeşim Hanım."

Yeşimi arkamda bırakarak kal gelen Çağla'nın asansör kartını aldım. Asansöre ilerlerken son kez Yeşime baktım. "Ha unutmadan," dedim. "Beni yargıladığın pijamalar bu şikretin Lâl koleksiyonu yani benim adıma yapılan koleksiyonun bir parçası. Değeri on beş bin dolardan başlıyor. Ve hayır hava falan atmıyorum. Sadece uygun bir dille insanları yargılamadan önce dinlemeni ve kendine bakmanı sağlıyorum." Yani pijamalarım öyle kareli de değil di zaten koyu lacivert şort ve askılı beyaz üst. Ama üzerimdekinin yanlarından lacivert çizgiler iniyordu ve sağ tarafta ki çizginin üzerinde el yazısı ve lacivert renginde Lâl yazıyordu. Asansörün açılan kapılarından içeri girdim ve yönümü kapıya çevirdim. "Umarım anlamışsındır." Ve kapılar kapandı.

Cidden bazı kişiler intihar sebebiydi.

***

"İstediklerimi anladınız mı?" Karşımda duran tasarımcım Doğa elindeki not aldığı kalemi bırakarak güleryüzle başını salladı. "En geç 2 saate bitmiş olur Defne'ciğim."

Bende ona gülümsedim ve masadan ayağa kalktım. "Öyleyse sizlere kolay gelsin." Doğa Hanım da ayağa kalktı ve el sıkıştıktan sonra kendimi dışarı attım. Hanım dememe gerek yoktu aslında 24 yaşlarında oldukça sevimli bir kızdı Doğa. Zaten ona Hanım dememi istemiyordu. Kendisini yaşlı hissettiğini söyleyerek reddediyordu yani. Ailesinin de desteğiyle hayalindeki meslek olan tasarımcı olmuş ve kariyerinde hızla yükselmişti. Bunu küçük yaşta büyük bir şirkette tasarımlarını dünyaya sunmasından anlayabilirdik.

Yeşim'e ise dokunmamıştım. Ne kadar şirketten gitmesini istesem de onun da maddi durumlarını bilmiyordum. Gereksiz yere işinden olmasını istemezdim. Ama babam benim için değil de şirket için onu işten alarak başka bir işe sokacağını söylemişti. Böylesi en mantıklısı olabilirdi.

Ben ise üzerimde buradan bir şort crop alarak üzerimi değiştirmiştim ve biç bir yerimi saklama gereği duymamıştım. akşama bikininin üzerine giyeceğim elbise için tasarımcımla konuşmuş şimdi de kuaförüme gidiyordum. Elbisem hazırdı, yani ben işimi halledene kadar hazır olurdu. Muhtemelen zorla yüzdürüleceğim için kolayca çıkan ve kumaş israfı olmadan hızlıca dikilebilecek bir model seçmiştim. Bikinime ise babamın geçen anlaşma yaptığı şirketin bir bikinisini giyecektim. Ona ayrıca uğraşmaya gerek yoktu.

Neden kuaföre gidiyorsun saçın zaten bozulmayacak mı? dediğini duyar gibiyim. Ama saçım için değil. Okula malzeme vermemek için vücut makyajı yaptırmaya gidiyorum. Ve hayır su da asla akmıyor. Kuaförüm randevusuz almazdı ama işin içine kimseyi sokmadan tatlı dille istediğimde benim için boşluk ayarlayabileceğini söylemişti.

Gerisi ise kolay olmuştu. Melih abinin beni kiaföre bırakması. Vücut makyajımla yüz makyajımı iki saate yakın bir sürede tamamlamaları ve karşı şirkete geçip tabelsıyla bakışmam.

Novada

Derin bir nefes alarak büyük cam kapıdan içeri girdim. Babam her şeyi hallettiğini söyleyip sadece gidip almam gerektiğini söylemişti. Inşallah öyle olurdu. Hadi hayırlısı.

Sekretere doğru ilerledim ve ahşap masanın önünde durdum. Beni görünce gülümseyen kıza aynı şekilde karşılık verdim. "Buyurun kime bakmıştınız?"

"Ben aslında bir paket alacaktım." dedim. Hemen alıp gitmek istiyordum. "Defne Kıraç adına olacak."

Kız hatırlamış gibi "Ah, tabii." dedi. "Geleceğinizden haberim vardı. Umay Hanım birinci katta sizi bekliyor." Umay'ın ne işi vardı burada lan?

Sorgulama

"İsterseniz size eşlik edebilirim." Gözlerim esmer kıza kaydı.

"Yok teşekkür ederim. Sadece odayı tarif etseniz yeterli."

"Asansörden inince sağ koridordan ikinci oda bulamazsanız sorun size gösterirler."

"Teşekkür ederim." diyerak ayrıldığımda "Rica ederim." diyerek gülümsemiş ve ben gelmeden önce nasılsa o halini almıştı. Asansörlere binerek yukarı çıktım. Odayı bulduğumda kapıyı iki kez tıklattım. Değişik sesler haricinde hiçbir ses gelmeyince kaşlarımı çatarak kapının kulpunu indirdim. Ayaz Umay'ı uzunca masaya yatırmış ağzına bir şey sokmaya çalışıyordu! Umay debelendikçe daha alta kaydığı için müdahele etmeye karar vererek aralarına daldım.

İkisi de kısa bir an kalakaldığında Umay'ı Ayaz'ın altından çektim. Umay rahatlıkla saçlarını düzelterek bana doğru ilerledi. "Ay geldin mi? Hiç fark etmemişim. Malum bi ayı girdi de odaya." Ayı diye bahsettiği kişi Ayaz'dı. Gülüşüme engel olmadım. "Hayırdır niye rahatsız ediyor bu lavuk seni." diyerek rollendiğimde Umay hemen bana ayak uydurdu. "Bikinimi vermiyor bey." diye efkarlı efkarlı konuştuğunda Ayaz'ın az önce Umay'ın ağzına sokmaya çalıştığı şeyin bikininin altı olduğunu gördüm. Ayaz'ın önüne geçerek aradaki boy farkına aldırmadan elimi uzatıp aldım. "Niye vermiyorsun kızın eşyasını?"

"Giymeyeceksin onu Efsa. Sakın." dediğinde sinirle elimi gözünün önünde salladım. "Ben neyim burada be. Eşek başı mı? "Sana bi soru sordum. Cevap istiyorum." Gözleri bana döndü. "Giymeyecek o kadar."

Yüzümü buruşturdum. Haspam! Umay'a döndüm. "Daha açık bir şey yok mu burda?" diye sorduğumda Umay sırıttı. "Vardı heralde." İkimizde diklenerek Ayaz'a bakarken bize yüzünü buruşturdu ve kendini koltuğa attı. "Ne haliniz varsa görün. Babamla da sen ilgilenirsin Efsa." Umay da yüzünü buruşturdu. "Anma şu adamı abi." Ardından bana döndü. "Neyse neyse onları boşverde sen efso olmuşsun." Gülerek 360 derece döndüm. "Cidden güzel olmuş mu?"

"Güzel senin yanında çirkin kalır." dediğinde Ayaz'ın telefondan ayrılıp kısa bi an bana bakışını hissetmiştim. Ama bu o kadar kısa olmuştu ki halûsinasyon gördüğümü bile düşünebilirdim. Neyseki huyum olmadığı için umursamadım. Umay hemen beni çekiştirerek masann diğer ucundaki paketi aldı. "Senin seçtiğin bikini. Sana vermek için resepsiyondan alıp buraya getirdim." Paketi elınden aldım. İçinde ne olduğunu bildiğim ve burada başka paket olmadığından bikiniyi elimde sallaya sallaya götürmemek adına paketi açmadım. Arkamdan gelen ses ile şaşırarak arkamı döndüm ve sesin sahibine baktım. "Açıp bakabilirsin, ayrıca bi karton poşet bulup getirebilirim."

1, aklımımı okudun. 2, az önce bikini giymeyeceksin diye Umay'a diklenen sen değil miydin?

Umay kardeşi karışır, ama sana ne karışır.

Doğru.

Minnetle bakıp belli olmayan şekilde gülümsedim ve siyah karton dışı yırttım. Başını sallayarak telefonu cebine attı ve odadan çıktı. Bense kartonu masaya koyarak şeffaf yerin ağzını açtım ve bikinimi alarak onu da masaya koydum. Umay bikinime bakarsk bi ıslık çaldı ve konuştu. "İddialı."

Ona göz kırptım. "Ne sandın?"

Ayaz Umay'ın bikinisine giymeyeceksin diyorsa bunu görmesindi yani. Lacivert mükemmel ötesi bi bikiniydi. *aklımdakine uygun bi foto bulamadığım için siz öyle devam*

Ee sen niye burdasın diye sormayacaktım Umay'a heralde. Sonuçta salak değildim. Şirketin sahipleri olduklarını anlayabiliyordum.

"Beraber mi çıkalım. Yoksa sen hazırlanmak için bir yere gidecek misin?" Bana kısa bie bakış attı ve yerde olduğunu yeni fark ettiğim bikinisinin üstûnû eğilip aldı. "E hazırım ben zaten." dedi bana dönerken." Suda akacağı için makyaj yapmayacağım. Abim kalıcı makyaj için de dışarı çıkartmadı. Malum girmeyim suya diye."

Eşyalarını çantasına atan Umay'ı kendime çektim ve sarıldım. "Oy ahududu aromalı ballı pekmezim benim." deidğimde yüzûnû buruşturmuş ve beni itmuşti. O sırada odaya Ayaz girdi ve karton poşeti bana vererek hemen gitti. Bu da bi boklar karıştırıyor ama hadi hayırlısı.

Elimdekini poşete tıkarak Umay'ın koluna girdim ve koridora sürükledim. "Hadi hadi geç kalacağız ahududulu ballı pekmezim." Kendi kendime yüzûmü buruşturdum. "Bu da çok uzun oldu ya. Başka bisi bulak." Ardından kûçün çaplı bi aydınlanma yaşadım. "Ya da sana söylemeyim." Sırıtarak Umay'a baktım ama o bana raporu yeni çıkan deliye bakan teyzeler gibi bakıyordu.

Ve bu şekilde şirketten çıktık

***

Bölüm : 04.05.2025 08:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...