“Belki yerinde durarak kaçıyorsundur.”
“Her şeyi gören göz, kendini göremez.”
“Sana ihtiyacım varken yanımda değilsen, senin ihtiyacın duyduğun zaman ise ben yanında olmam.”
Duru ile salonumda oturup olaylar hakkında konuşurken, telefonuma kayıtlı olmayan numara mesaj atmıştı. Kaşlarımı çatıp ona gösterdikten sonra açmamı istedi. Açtığımda, Bintuğ’un habersizce çekilmiş bir fotoğrafı vardı. İncelediğimizde; sivil giyinmiş, hafif tebessüm edercesine çeken kişiye bakıyordu. Bardaktan yansıyan görüntüde Melek’in o fotoğrafı çektiğini anlamıştım. Eski miydi yoksa bugün bana önemli bir işinin olduğunu söyleyip ona mı gitmişti?3
-Ne diyeceğimi bilmiyorum. Bu resmen aldatmaktır. Kimse kusura bakmasın. 2
“Şimdi olayın aslını öğreniriz.” diyen arkadaşıma bakıp istemsizce göz devirdim ve ne yaptığını merakla bekledim. Telefonunu kulağına götürdüğünde, ona kaşlarımı birkaç kez havaya kaldırıp indirdim ve aramasını sonlandırmasını istedim. Aniden telefonu ortamıza uzatıp “Abi, neredesin Telefonun beş dakikadır meşgul çalıyor. Ne o beni mi engelledin?”
Dalga geçtiği ses tonundan anlaşıldığından Bintuğ’da dalgaya alıp “Evet seni engelledim. O kadar rahattı ki inanamazsın.” Dediğinde, gözlerimden ateş saçıyormuş gibi hissettim. Telefonu arkadaşımın elinden alıp “Yüzbaşı Bintuğ Liva, Yüzbaşı Melek Karacı ile mutluluklar dilerim.” Onun bana bir şey demesine izin vermeden telefonu suratına kapatıp hemen kendi telefonuma geçtim. Onu her yerden engelledikten sonra Duru ile göz göze geldim.4
Duru “Sen engellediğin için ben de engelleyeceğim. Ne olsa üzüm üzüme baka baka kararır.” Ona güldüğümde, gülüşümün gerçek olmadığını anladı. Elini, elimin üstüne koyup sessizce teselli vermeye başladı. Yarım saat kadar kafamın dağılması için uğraştıktan sonra Aydemir’in beni aradığını gördüm. Duru’ya açmasını rica edip ona uzattım ve gözlerimi kapatıp bu ortamdan ruhen uzaklaşmak istedim.4
Yaklaşık on dakika kadar konuştuktan sonra Duru “Aydemir yanına gelmek istiyormuş, ne diyeyim ona? Kabul etmezsen işkillenir ve bu da senin için çıkmaza girmek olur. O yüzden ona mesaj atıyorum ve bekliyoruz, anlaştık mı?” Ona onay verdikten sonra mutfağa geçip dolaptaki atıştırmalıkları tabaklara dizdik. Salondaki küçük, krem masaya yerleştirdikten sonra kapının meşhur zili duyuldu.
Aydemir içeriye geçtiğinde, kafamı masadan kaldırıp içtenmiş gözüken gülüşümü kardeşime sergiledim. Şu anlık inandığını, kollarını bana açarak sarılışından anladım. Beraber koltuklara yerleştikten sonra Aydemir, karargâhtaki bazı sorunları üstünkörü anlatmaya başladı. Albay ile Bintuğ’un eğitim alanında tartıştıklarını, onun nedeninin de Melek olduğunu anlattığında, hemen detay istedim.2
Aydemir “Abla, bu Melek yüzbaşı ciddi anlamda dediğim dedik bir kadın. Eğitim alanlarında normalde kimin rütbesi daha yüksek ise ona devrediyorlar ki nitekim Bintuğ yüzbaşı gibi. Melek yüzbaşı da Albay ile konuşup o görevi yüzbaşından almak istemiş. Tabii o da durur mu, delirdi. “Hemen istifamı hazırlayacağım, şeytan görsün yüzünü.” dedikten sonra küfür ede ede odasına gitti.”4
Duru ile bakışıp istemsizce kıkırdadığımda, Aydemir bendeki değişimi fark edip anlatmamı söylese de anlatmak istemediğimi belirttim. O da birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra konuyu tamamen değiştirip yarın için plan yapmaya başladı. Bizim için uygundu çünkü hastanedeki olaylardan sonra herkese soruşturma açılmıştı. O soruşturmada tabii ki de biz de vardık ve on gün sonraki mahkemeyi bekliyorduk.
Ben ve Duru onlara göre daha şanslıydık çünkü askeriye de kayıtlı olan bütün ifadelerimiz, bizim sayemizde yakalanan kaçakların şu an cezaevinde olması, işimizi kolaylaştırmıştı. Dava hakkında da Aydemir’e merak ettiklerimi sorup sohbetimize devam ettik.
Kardeşimin telefonu çaldığında, bana bakıp “Bintuğ enişte.” güldüğünde, ben gülmemiştim. O da beni anlayıp hemen telefonu hoparlöre alıp konuşmaları dinletti. Beni, kardeşime sorduğunda, yanında olmadığımı, ceketinin ben de olduğunu dile getirip evime girdiğini açıkladığında ufak bir sessizlik oluşmuştu. Onun “Oraya geleceğim.” demesi üzere hemen ayağa kalkıp Duru’ya onun evine gitmek istediğimi belirttim.
Hazırlıklarımızı yaptığımızda, telefonumu bilerek Aydemir’in yanında bıraktım ve evden ayrıldık. Karargâhın hemen karşımızda olması bize dezavantaj gibi gözükse de biz onu avantaja çevirerek ara sokaklara girdik. Son ara sokaktan çıktıktan sonra karşımda gördüğüm beyaz- gri eve bakıp kahkaha attım ve Duru’ya elimi uzatıp çakmasını istedim.
İçeriye girdiğimizde, hızlıca plan kurup bu olayı daha ne kadar eğlenceli hale getireceğimizi konuşurken Aydemir’in “Şu an salonda oturuyor. Sizi sordu, bilmiyorum dedim. Birazdan neler olduğunu öğreneceğim. Ses kaydı ister misiniz? Ses kaydını size attıktan sonra dinlediğinizi gördüğümde, hemen silerim. Anlaştık mı?”2
Ona o Kadar sinirliyken sesini duyacak olmam beni yatıştırmaya yetse de buna ikna olamazdım. O, ses kaydını atana kadar biz de mutfağa geçip bir şeyler hazırlarken aniden gözlerimi büyütüp Duru’ya döndüm. O da bana ne oldu derecesinde bakarken hemen konuşmaya başladım.
-Salondaki tabaklar… Bintuğ anlayacak bizim orada olduğumuzu. Ne yapacağız şimdi?
Elini sallayıp tabakları masaya dizdi ve oturmam için göz işareti yaptı. İkiletmeden oturup hazırladığımız yemeği atıştırdık ve masayı ben toplarken, o da kahve yapmaya başlamıştı. Telefonun bildirim sesinden dolayı kahvenin taşmasıyla birlikte hızlıca kurtarabildiklerimi fincanlara döktüm ve eski yerimize geçtik.
Ses kaydını açtığında, önce hışırtı dolu ses kulağımıza gelmişti. Daha sonra telefonun taşındığına dair sesler derken Bintuğ’un sesi kulaklarıma gelmeye başladı. Aydemir onunla normal sohbet etmeye çalışırken o, her dakika konuyu bize getirip nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışıyordu. Telefonumun koltukta olduğunu, sinyalleri de kontrol edemediğini söylediğinde kahkaha attım.2
Bana bu kadar güvenmesi gözlerimi yaşartıyordu. Melek konusu yavaş yavaş gündeme gelirken, ikisinin de ciddi bir ses tonu ile konuştuklarını duyduk. Bintuğ “Melek yüzünden Mihre benden giderse o zaman o karargâhı birbirine katarım. Bugün yüzsüzce yanıma geldi, neymiş Mihre’ye benim güldüğüm fotoğrafımı atmış. Senin bundan haberin var mı Aydemir?”4
Konunun içeriğini derinleştirmek adına şaşırmış rolü yapan kardeşimi gururla dinlerken, benimle acil olarak görüşmek istediğini ve iki gün sonra da önemli bir göreve gideceğini sıkıntıyla söylediğinde, yüzümdeki istemsiz oluşan tebessüm silinmiş, yerine ciddi bir ifade gelmişti. Görevlerin ne kadar zor ve sabırla beklemek olduğunu bildiğimden, Duru’ya bakıp elimi uzattım. O da görev konusunu duyduğu an ciddileşmiş ve daha önceki vurulma anı aklına gelmişti.
Ses kaydını daha fazla dinlemek istemediğimi belirtip ona bakmadan hazırlanmasını istedim. O da ne yapacağımı bildiğinden itiraz etmeden koltuktaki çantasını ve montunu alarak hızlıca onun evinden çıktık. Hızlı adımlarımız, yollarda yüksek sese yol açsa da kısa sürede evimin önündeydim. Hızlıca askere kimliğimi gösterip dairenin içine girdim ve sanki bizi kovalıyorlarmış gibi merdivenlerden yukarıya koşmaya başladık.
Önüne geldiğimizde, ikimizde nefes nefese birbirimize bakıyorduk. Yaptığımız her planı elimize yüzümüze bulaştırmakta ustalaşmış hatta dalga konusu olmuştuk. Hayatında asker tanıdığın varsa o planlar seni yüz üstü bırakıyordu.
Eve anahtarla girdiğimde, ikisi de ciddi bir yüz ifadeyle kapının önünde gardlarını almış beklerken, bizi görünce vücutlarını serbest bırakmışlardı. Aydemir’e bakıp kaş göz yaparak mutfağı gösterdim ve göreve gideceğinden haberinin olup olmadığını sordum. O da daha yeni haberinin olduğunu, ses kaydında belirttiğini söylediğinde kafamı sallayıp salona tekrar geçtik.
Bintuğ’un direkt bakışları bana kitlendiğinde, ne yapacağımı bilmeyerek etrafa göz gezdirdim ve en son onun konuşmasıyla göz göze geldik. “İki tane net sorum var. İkisini de doğru cevaplayacaksın Mihre. Birinci sorum; O kadın sana benim fotoğrafımı gerçekten gönderdi mi? İkinci sorum ise siz neyin peşindesiniz?”2
Hemen cevap bekliyor gibiydi. Ben de daha fazla bekletmemek adına onu yanıtladım.
-Birincisi Melek yüzbaşı, fotoğrafı bana attı. Ben de ona sinirlendim Kafamda kurmamaya çalıştım belki baya eskidir diye. İkinci soruna gelecek olursam asıl sen neyin peşindesin? O kadın hayatımıza girdiğinden beri gün yüzü göremedik. Sen hiç bizi düşüneceğine, o meseleyi düşündün mü?
Derin derin nefes alıp veriyor, her an patlamaya hazır bir volkan gibi gözlerimize bakıyordu. Ondan şu an korkmamın zamanı değildi. Şu an her şeyi bütün şeffaflığıyla öğrenip görev süresine kadar aramızı düzeltmekti.
“Ben ona göstereceğim. Kimle uğraşıyormuş görsün bakalım, el mi yaman bey mi yaman.” Bana bakarak söylediği cümleden sonra aniden kardeşine dönüp “Sen de az değilsin. Sen de haddini bilmeyi öğren. Her şeye burnunu sokma, anladın mı?” Duru, şaşkınlıkla abisine bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken o da hemen açıkladı “Ses kaydı diyorum, siz beni salak mı sandınız? Aydemir’i de buna alet ettiniz, garibim size de söz geçiremiyor.”4
Ben, Duru ve Aydemir birbirimize bakıp şaşkınlığımızı paylaşırken, o da ayağa kalkıp Duru’nun kolundan tutup kapıya yönlendirdi. Sinirli olduğunu bildiğimden hiçbir şey demedim ve evden çıkışlarını izledim. Aydemir ile yalnız kaldıktan sonra hemen ona birkaç soru sordum. O da beni yanıtsız bırakmadı ve günümüz olaylı bir şekilde sonlandı.
Bazen ben mi abartıyorum diye düşünmeden edemiyordum. Her şeye neden negatif bakmak zorundaydım, alışkanlık mıydı? Bilmiyordum. Belki de artık insanları tamamen dinleyip ona göre kendi içimde muhakeme kurmam gerekiyordu. Onunla tanıştığım zamandan itibaren hep eksik yönlerimi görüyordum. Bunu sevmiştim. Kendime söz verip daha dikkatli olacağımı hatırlamıştım. Belki de en güzeli bu olacaktı.
Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Ben çok iyiyim. Size bu bölümü emanet edip ben kaçıyorum . İyi okumalar diliyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sizi seviyorum, iyi geceler diliyorum. Ölüm Sokağına da yeni bölüm gelecektir. Onu da yazmaya başladım. Öpüldünüz. 🤍✨
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
16.22k Okunma |
3.89k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |