10. Bölüm

10. Bölüm

Mümine Kara
poripella

Rüya'nın yanına gittim. Yüzü sargılıydı ve ağlıyordu. Beni görünce hırçın bir sesle "Neden bizi o partiye davet ettin? Neden bize her şeyin kontrolünün altında olduğunu söyledin? Senin yüzünden her şey mahvoldu." Dedi.

Ben mahcup bir ifadeyle Rüya'ya yaklaştım ve "Özür dile-"

Rüya "Defol git. Seni istemiyorum artık. Hayatım mahvoldu. Yüzüm mahvoldu. Git buradan." Diye bağırmaya başladı.

Bana yardım etmesi için Deniz'e baktım fakat onun dediği tek şey "Git buradan Neşe lütfen." Oldu.

Hissettiğim karmaşık duygularla birlikte ayaklarım geriye doğru gitti ve sonrada kapıya dönüp oradan koşarak uzaklaştım.

Hastaneden çıktığımda Ece'nin babasıyla birlikte geldiğini gördüm. Bana koşarak yaklaştı. Gözlerinde endişe vardı.

"Ne oldu?"

Bunu nasıl anlatacağımı bilemedim. Bu yüzden bakmakla yetindim. Ama o konuşturmak için beni omuzlarımdan silkeledi.

"Ben... Marsel bizi araştırmış. Kimliğimiz belli oldu."

Ece'nin gözlerinden kısa süreliğine korkuya benzer bir duygu geçti. "Diğerleri nerede?"

"Hastanedeler."

Ece hastaneye döndü "Sen gelmiyor musun?" Diye sordu.

"Beni görmek istemiyorlar." Dedim.

Ece bana döndü ve "Anlıyorum. Sıkma canını. Olayın şokundan böyle davranıyorlar." Şeklinde teselli etmeye çalıştı. Sessizce başımı salladım.

*** 

Eve geldiğimde saat gece yarısı olmuştu. Annem hemen yanıma gelip hesap sordu.

"Nerede kaldın kızım? Meraktan öldük. Eğer böyle yapacaksan bir daha izin vermem." Dedi.

Anneme "Bir kaza oldu. Hastanedeydik." Dedim titreyen bir sesle. Annem yaygarayı kopardı. "Ne oldu? Bir şeyin var mı?"

"Benim değil anne. Rüya'nın yüzü çizildi." Dedikten ağlamaya başlamış sonra da ona sarılmıştım. Annem kollarıyla bana sarıldı. Elleri arada saçlarımı okşuyordu.

"Çok mu kötü durum?" Diye sordu. "Bilmiyorum ama artık beni sevmeyecekler." Dedikten sonra sesli bir şekilde ağladım. Ben ağlarken babam koridora geldi.

"Ne oldu hanım? Bu kız niye ağlıyor?" Diye sordu. Babamın sesinde endişe vardı. Annem "Arkadaşı ile kavga etmişler galiba." Diye cevap verdi. Babamın eli omzuma değdi. "Olur böyle şeyler arkadaşlar arasında. Kavga edersiniz sonra da barışırsınız." Diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Fakat ben babamın dediği gibi kolayca barısabileceğimizi düşünmüyordum. Annemden ayrıldım ve gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.

"Tesekkür ederim... Ben yatıyorum. İyi geceler." Diyerek oradan kaçtım.

Odama girdim ve elbisemi çıkartıp hızlıca pijamalarımı giydim. Doğruca yorganımın altına girdim ve sessizce ağlamaya devam ettim. Ne zaman uyuyakaldım hiçbir fikrim yok. Uyandığımda göz kapaklarım çapaklarımdan dolayı açılmakta zorlandı.

Beni uyandıran annemdi. Annem "Hadi Neşe, uyanma vakti!"

Asık bir suratla kalktım. Banyoya girdim. Aynaya baktığımda gözlerimin ağlamaktan şiştiğini fark ettim.

Yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. Saçlarımı at kuyruğu şeklinde bağladım. Banyodaki işimi tamamen halledip odama geçtim.

***

Dolmuş ne yazık ki beni okulun demir kapısının önünde bırakmıştı. Bu upuzun yolu yürüyecek olmak okula gitme hevesimi kaçırmıştı.

Yolun ortasına geldiğimde yumuşak bir şey kafama çarptı. Elimle saçıma çarpan şeye baktım. Domatesti. Bana fırlatan kişinin kim olduğunu görmemiştim. Fakat bir şeyler söylemişti.

Domatesi çimenlerin üzerine koydum ve çantamda bulunan ıslak mendilimi çıkartıp domatesin kirlettiği yerleri temizlemeye başladım.

İşim bittiğinde siyah camlı siyah araba yanımda durdu. Arka koltuğun camı açıldı. Marsel yüzünde bir gülümsemeyle "Günaydın eski sevgilim. Ne yapıyorsun?" Diye sordu.

Ona bıkkın bir ifadeyle baktım. Sonra da onu görmezlikten gelip ilerlemeye başladım.

Marsel kolumdan tutup sertçe kendine doğru döndürdü. Hangi ara arabadan inmişti, hiçbir fikrim yoktu. Yüzündeki gülümseme hala vardı ve ne yalan söyleyeyim beni acayip geriyordu.

"Benden böyle kaçamazsın köle." Dedi.

Yüzündeki gülümseme sırıtışa dönmüştü. Kafasında ne tür tilkilerin dolaştığını merak etmeye başladım.

"Benden ne istiyorsun?" Şeklinde hesap sordum. Dudağının kenarlarından biri yukarıya kalktı.

"Hala anlayamadın mı? Gitmenizi."

Ona baktım. "Sence bu fazla klişe değil mi? Yani sana ne zararımız var?" dedim.

Marsel kolunda duran siyah renkli saatine baktı. Sonra da kolumdan çekistirerek beni okulun girişine götürmeye başladı.

Kapıdan iceri girdiğimizde bile ondan sorunun cevabını almaya bekliyordum. Fakat bunda hata yapıyordum. Sorunun cevabını hiçbir zaman vermeyecekti.

Sınıftan içeri girdiğimizde Uzay ve Beliz harıl harıl test çözüyorlardı. Marsel bu durumu görünce bozuldu tabi.

"Bu hile ama dostum."

Uzay kafasını kaldırdı ve "Kölenle ilgilenmek yerine biraz erken gelseydin." Dedi. Bunun üzerine Marsel çatık kaşlarıyla bakıyordu.

"Vaktimi çaldın köle. Şimdi bunu öde." Dedi.

Kollarımı kavuşturdum ve "Beni görmezden gelmemen senin hatan. Zaman yönetimini iyi yapamıyorsa kaybetmeye mahkumsun." Dedim.

Sırama geçtim ve test kitabımı sıraya koydum. Test kitabının kapağını açtım ve kaldığım yerden soruları çözmeye başladım. Ta ki işlemediğimiz konuya kadar. Diğer derslerin testlerinden de çözmeye başladım. Çözemediğim soruları işaretledim.

Öğle arası yaklaştığında Biyoloji sorularını çözmeye çalışıyordum. Marsel salağı gelip kafama bir tane şaplak attı. Atmış olduğu şaplaktan kafam öne doğru gitmişti. Az kalsın kalemin başı gözüme geliyordu. Kafamı hemen kaldırdım ve hiddetle "Sen şaka mısın?" Diye sordum.

"Çok eziksin. Bak tatlım, sınavdan düşük not alıp da puanı düşürürsen senin canını okuruz." Dediğinde burnumdan soluyarak cevap verdim.

"Zaten okuyorsunuz."

Marsel kahkaha attı ve diğerlerine dönerek "Duydunuz mu canını okuyormuşuz?" Dedi.

Beliz "Arkadaşlarının başına gelenleri öğrenince ona iyi davrandığımızı anlar Marsel." Dedikten sonra bana telefonunun ekranını gösterdi.

Ekrana doğru yaklaştım. Ece iki kız tarafından köşeye sıkıştırılmıştı. Ne konuştukları duyulmuyordu fakat hararetli bir şekilde tartıştıklarını görebiliyordunuz.

Sonra kamera kayıtlarına bir kız daha girdi. Elinde bir kova vardı. Kovayı Ece'nin üzerine döktü. Her ne döktü bilmiyorum ama kesinlikle su değildi. Ece'nin o an gözü döndü ve kıza saldırdı.

Beliz'e döndüm "Okulun tuvaletinde kamera mı var?"

Beliz ince kaşlarını kaldırarak baktı "Takıldığın sorun o mu?... Ah, yoksa müdireye mi şikayet edeceksin?" Dediğinde Uzay "İşte teklif geliyor. Arkadaşını satarsan seni koruyup kollarız." Dedi.

Marsel de heyecanlı bir dilde "Hem de hayatının sonuna kadar." Dedi ve "Mesela seninle evlenirim. Lüks bir hayatın olur." Dediğinde bana göz kırptı.

İstemsiz bir şekilde "Aşksız bir evlilik. Düşüncesi bile korkunç." Dedim.

Marsel "Aşk diye bir şey yok." Şeklinde cevap verdi.

Olmasa bile sevgi diye bir şey vardı. Sevginin olmadığı bir yerde yaşamak istemediğimden emindim.

"Git, başka biriyle evlen Marsel."

Bu bölümde seçimi size bırakıyorum. Neşe hangi tarafı seçsin?

A) Arkadaşlarını satsın.

B) Arkadaşlarına sadık kalsın.

Yorumlarda cevaplarınızı bekliyor olacağım. En çok oy alan şıktan hikayeyi devam ettireceğim.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.12.2024 16:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...