
Marsel benim bileğimden tuttu ve asansörün içine soktu. 4. kata bastı ve "Konuş." dedi. "Sizin tarafınızda olurum ama beni aranıza kabul edeceksiniz." dedim. Uzay tiksindiğini belli eden bir yüz ifadesiyle "Hayır, hayatta olmaz!" derken Beliz iki kolunu birbirine kavuşturmuş bir biçimde "Tatlım, aramızda takılabileceğin kadar paran var mı ki ne?" diye sorduğunda "Evet, var." dedim. O sırada Marsel ve Uzay, Beliz'e manalı bir şekilde bakıyordu. Beliz, kafasını asansörün camına doğru çevirdi ve "Tamam, bu saçma bir soru oldu." diyerek kabullendi.
Marsel "Başka bir şey iste. Mesela seni özgür bırakabilirim." dediğinde ona tek kaşımı kaldırarak baktım ve "Ben zaten özgür bir vatandaşım." diye cevap verdim. Marsel tabletindeki anlaşmayı gösterdi. Anlaşmayı akıllı telefonumla çektim. "Belki de bunu düşünmelisin." şeklinde kulağıma doğru eğilmiş ve fısıldamıştı. Kafamı çevirdiğimde dudaklarımız arasında sadece bir milim boşluk vardı. "Hayır, öbür türlü yapmam." dedim. "Bizden biri olsan bile hayatının sonuna kadar benim kölem olarak kalacaksın. Deli misin sen?" diye sordu. Dudaklarımdan uzaklaşmamıştı bile. Kafamı önüme çevirdim. "Ne güzel bir güvencem var işte."
Uzay "O halde bugün parti var. Beliz'in doğum gününü kutlayacağız. Dördümüz... Seni de aramıza alma törenimizi yaparız artık." derken sırıtıyordu. Marsel de bu sırıtışa ortak oldu. Beliz iç çektikten sonra bana döndü ve "Aramıza katılmak istediğin için pişman olacaksın." şeklinde cevap verdi.
***
Eve döndüğümde doğruca mutfakta yemek yapan annemin yanına gittim. "Anne, bugün Beliz'in doğum günü varmış. Beni davet etti." dedim. Annem o sırada kabak doğruyordu. Bana dönüp bakmadan "Sana da merhaba..." dedikten sonra "Beliz de kim?" diye sordu. "Sınıftaki bir arkadaşım." dedim. Annem sessizce kabakları doğradı ve tencereye attı. Sonra da patlıcanları doğramak için geri döndü. Yüzündeki ifadeyi inceledim. Ama ne düşündüğünü anlayamadığım için "E?" diye sordum. Annem ilgisiz bir ifadeyle "Babana sor." dedi. Oflaya puflaya mutfaktan ayrıldım. Bütün odalara baktım ve mutfağa geri döndüm. "Anne, babam evde yok." Annem herhangi bir mimik yapmadan sanki beni geçiştirircesine "Yakında gelir." dedi. Kaşlarımı çatmış bir şekilde odama doğru ilerledim. Sırt çantamı çıkartıp yatağımın yakınlarına attım ve sonra da yatağıma oturdum. Yatağıma oturur oturmaz vücudum kendini saldı ve kafam doğruca yastığı buldu. Babam gelene kadar uyusam mı? diye düşünürken içim birkaç dakikalığına geçti. En azından ben telefonum çalana kadar öyle zannediyordum.
Gözlerimi açmadan telefonu açtım. "Mmm" dedikten sonra ismini hatırlayamadığım bir ses "Neredesin sen?" dedi. "Neye nerede kalmışım...mmm" dedikten sonra "Uyuyor musun sen?..." dedikten sonra arka planda iki oğlanın sesi geldi. Marsel adı geçince "Marsel kim ya?" diye söylendikten sonra kulağıma doğru bir ses bağırmaya başladı. "AAAAAAAAAAAAAA! Uyanmıştır artık." dedi. Tabi ki uyanmıştım. Hatta yataktan resmen sıçramıştım. Etrafıma afallamış bir şekilde baktım. O sırada telefondan hala sesler geliyordu. Halının üzerinde ekranı halıya bakan telefonumu yerden aldım ve "Özür dilerim. Hemen geliyorum." dediğimde babam odamın kapısını açmış bana "Nereye gidiyorsun benden izin almadan?" diye sorduğunda telefonda artık kim varsa ona dönüp "Ailemden izin almayı becerince geleceğim." deyip telefonu kapattım.
Peki Neşe partiye gidebilecek mi?
Ailesi izin verecek mi?
Partiye gidebilirse Neşe'yi neler bekliyor olacak?
Zengin üçlü ne planlıyor olabilir?
Sorunun cevapları için kitabı takip etmeyi unutma!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |