
[Marsel]
"Ailenden izin almak mı? Tatlım, bizi uğraştırıyorsun." dedim fakat telefondan herhangi bir ses gelmedi. Kulağımda ki telefonun ekranını çevirip baktım. Telefonu yüzüme kapatmıştı. Diğerlerine baktım. Beliz sandalyeye ters oturmuş bir şekilde beni süzüyordu. "Gelmiyor, değil mi? Bunun bedelini ödeyecek." şeklinde söylendi sonra sandalyeden kalkıp bana doğru yaklaştı. Ellerini yanaklarımın üzerinde gezdirdi. "Marsel... keşke bu kadar seksi olmasan..." dedi ve dudaklarını boynumda gezdirmeye başladı. "Beliz, Uzay birazdan burada olur." diyerek onu kendimden uzaklaştırdım. Beliz asık bir suratla "Onu sevmiyorum. Fazla kibirli." dedi. Ona baktım. "Beni de sevmiyorsun. Ben senin için sadece bir oyuncağım." dedim bıyık altında bir gülümsemeyle.
"İki tatlı oyuncak. Birini elde ettim ve diğeri beni reddediyor. Ne kadar acı verici, biliyor musun?"
Sorusunun cevabını vermedim. O sırada Uzay içeriye daldı ve "E gerizekalı gelmiyor muymuş?" dediğinde yine cevap vermedim. Telefonum çalmaya başladı. Arayan Neşe'den başkası değildi.
-Ne oldu tatlım? Biricik aileciğinden izin alamadın mı?
-Bana konum atsana.
-Sen bana konum at. Seni almaya geliyorum.
dedikten sonra bana karşı çıkamasın diye telefonu yüzüne kapadım.
"Evet, ben çıkıyorum. Yavru civciv evden çıkmayı becermiş." diyerek koltuğun üzerinde duran siyah kabanımı aldım ve evden çıktım. Arabama doğru ilerlerken bir yandan da kabanımı giyiyordum. Neşe'nin whatsapp üzerinden atmış olduğu konuma baktım.
Ben oraya vardığımda üç adam Neşe'nin etrafını sarmıştı. Tam arabanın kornasını basmayı düşünüyordum ki Neşe'nin çantasıyla adamlara vuruşunu izledim. Kendisini savunuyor gibi gözüküyordu. Ta ki Neşe'nin solunda duran adam ona vurana kadar, işte o an araya girmeye karar verdim. Kornaya basarak beni fark etmelerini sağladım. Sonra da arabamın camını açarak adamlara seslendim. "Kız arkadaşımdan uzak durun, pislikler." dedim. Adamlar bana bakarak kahkaha atmaya başladılar. Bunun üzerime arabamı onların üzerlerine doğru sürdüm. Benden kaçmaya çalıştılar. Onları kovalamaya devam ettim. En sonunda bana küfrederek oradan uzaklaştılar.
Camdan dışarıya Neşe'ye seslendim. "Hey, köle! Orada daha fazla bekleyecek misin?"
Neşe hızlı adımlarla arabama doğru geldi ve arabanın kapısını açıp yanıma oturdu. Kapıyı sertçe kapattı ve emniyet kemerini taktı. Yüzündeki ifadeden korkmuş olduğunu anlamıştım. Arabayı çalıştırdım. Açık olan bir bakkalın önünde durdum.
Arabanın kapısını açtım ve bakkala doğru girdim. "Bir tane su." dedikten sonra suyun parasını ödeyip oradan çıktım. Arabaya geri döndüğümde kafasını cama doğru yöneltmiş dışarıyı seyrediyordu. Koltuğa oturdum ve elimdeki şişeyi Neşe'ye uzattım.
"Suyu iç."
Sonra da arabayı çalıştırdım. Yol boyunca hiçbir şekilde konuşmadık ve bu çok sıkıcıydı. Beliz'lerin evine yaklaşırken "E bütün parti boyunca böyle sus pus oturacak mısın?" diye sordum. Bana döndü ve "Ne söylememi bekliyorsun?" şeklinde cevapladı. Açıkçası olaydan sonra bende pek konuşkan değildim ve hakikaten ne söylemesini bekliyordum ki?
"Bugün aramıza katılmak istediğin için pişman olacaksın." cevap verdim. Neşe bana çatık kaşlarla "İnan bana şimdiden başladım. Ama ne yapacaksın? Yola çoktan çıktım bile."dedi. Kıkırdayarak "Ölmek var dönmek yok diyorsun yani." dedim.
Beliz'in evinin otoparkına doğru arabamı sürdüm ve sonra da ikimiz de arabadan indik. Onun elini tuttum. Titriyordu. Daha ilginci elini çekmemişti. Onu kendime döndürüp sonra da bana doğru çektim ve dudaklarımı yüzüne doğru yaklaştırıp çikolatalı kek kokusunu içime çekerek "Seni gerçekten de korkutmuş olmalılar." dedim. "Söylesene ne dediler?" şeklinde cümleme kaldığım yerden devam ettim. Beni iki eliyle sertçe itti. "Beni rahat bırak!" diyerek beni geçti ve doğruca Beliz'in evinin kapısına doğru yürüdü. Kapıyı tam çalmak üzereydi ki Uzay yüzünde bir hayal kırıklığıyla kapıyı açtı ve "N'aber ucube? İçeri gir." dedikten sonra bana uyuzca bakış attı. "Üzgünüm, kahramanlık yapamadan duramıyorum." dedim ve kabanımı çıkarttım. Uzay ise tek kaşını kaldırmış bir yüz ifadesiyle "Ne oldu?" diye sordu ve ona döndüm ve "Filmlerdeki klişe şeylerden işte." dedim. Uzay "Sonunda evlenirsiniz artık." dediğinde ben sırıtmıştım. Neşe tiksinti dolu bir ifadeyle "Iuv!" demişti ve Beliz ayaklarından birini sinirli bir şekilde yere vuruyordu.
Neşe salona geçerken "E burada başka kimse yok." dedi. Beliz "Dördümüzüz şekerim. E ne istersin? Kırmızı şarap, viski..." Uzay "Ben bir şampanya alayım tatlım." dediğinde Beliz sert bir ses tonuyla "Ben Neşe'ye soruyorum. Git kendin al." dedi. Neşe "Ben su alayım." dedi ürkek bir şekilde. Beliz "Ah, hayır bu gece sarhoş olacağız, bu yüzden..." Neşe "On sekiz yaş altıyız ve ben... muhafazakar bir aileden geliyorum. Yani... kültürüme aykırı." diye cevap verdi. O sırada Uzay elinde iki bardakla geldi ve birisini Neşe'ye uzatırken "Artık değil." dedi. Gözü bardağa takıldı. Alacak gibi gözükmüyordu ve bildiğim bir şey vardı. Uzay bekletilmeyi sevmezdi. Uzay'ın elindeki bardağı aldım ve Neşe'nin dudağına doğru yaklaştırıp "En azından tadımlık iç." dedim. Kafamda daha iyi bir fikir oluşmamıştı. Onu bu şekilde aramıza alacaktık. Ama o "Sadece su lütfen." dedi. Beliz "Ama böyle olmaz ki. Sen bir aşçı olacaksın ve biliyorsun bazı yemeklerde alkol mutlaka olur." dedi. İşte o an patladı. Oturmuş olduğu koltuktan kalktı ve "Siz hiç birbirinizin sınırlarına saygı duymaz mısınız? Bak, hayır içmeyeceğim." dedi. Adımını atmıştı ki hemen önüne geçtim "Bizden biri olmak istediğini söyledin." diye vurguladım.
Neşe ne yapacak?
Bir kereden bir şey olmaz deyip içecek mi? Yoksa geleneklerine sadık mı kalacak?
Marsel, Neşe'ye yardım edecek mi?
Yeni bölüm için kitabı takip etmeyi unutma!
,
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |