
Güne klasik bir şekilde başlamıştık. Ama klasik günlerden bir farkı vardı bugünün. Öncelikle hafta sonuydu. Günlerden cumartesiydi ve sıcacık yatağımda değil uykulu gözlerle önümde duran kırmızı deftere bakıyor ve yanı başımda konuşan Marsel'in kulaklarımda uğuldayan sesini duyuyordum.
Beni omuzlarımdan silkeleyerek kendime getirmeye çalıştı. Uykulu gözlerle ona baktım.
"Bana salak salak bakmayı kes ve soruma cevap ver." Dedi. Fakat sorunun ne olduğunu duymadığım için ona salak salak bakmaya devam ettim.
Beliz "Evet? Kamp mı, gezi mi?"
"Uyku... Kampta uyuyabilirim." Diye cevap verdiğimde oğlanlar tepemde sevinç çığlıkları eşliğinde ellerini birbirlerine çakmışlardı. Beliz ise "Hayır, ama bu kabul edilmez. Soruyu anladığından bile şüpheliyim. Şuna bak uyuyor." Dediğinde kafam artık kırmızı defterle buluşmuştu. Oğlanlar aynı anda "Bizi ilgilendirmez." Dediler ve konuşmanın geri kalan kısmı anlamsız ses gürültüsüne döndü ve sonra sızmışım. Ama sadece on dakika. Müdirenin sınıfa sesli bir şekilde girişiyle yerimden zıpladım.
"Sınavlar bitti biraz mola vakti. Neyi seçtiniz bakalım."
Uzay ve Marsel hep bir ağızdan "Kampı." Dedi ve ben neyi seçmiş olduğumu öğrendim ama kafam eve dönüp uykumu iyice aldıktan sonra çalışınca... Aynada kendime bakıp küfrettim.
Evet, bu bölüm biraz kısa oldu. Haftaya daha uzun yazma dileğiyle, hoşcakalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |