
(Ece'nin Ağzından)
Çarpma ve kırılma seslerini duyduğumuzda Deniz ile kantindeydik. İkimizde elimizdeki tostlarla çarpma sesinin geldiği yöne gittiğimizde bizi gürültülü kalabalık karşıladı. Asönsörün düştüğünü konuşuyorlardı. Ne olduğunu kendi gözlerimle görmek için kalabalığı yararak ilerledim. Asansör tuzla buz olmuştu. Parçaların arasında kanlı insan eli vardı. Aman Allah'ım asansörün içinde biri varmış. Bazı öğrenciler asansör parçalarından kıza ulaşmayı çalıstı fakat olayı gören öğretmenler ve müdire öğrencileri hemen uzaklaştırdı. Bir öğretmen ambulansı ararken diğer erkek öğretmenler ve hizmetliler öğrenciyi parçaların arasından çıkarmaya çalıştılar. Öğrenciyi tam çıkardıklarını yüzünü zar zor tanıyabilmiştim. Neşe! Tamamen kanlar içerisindeydi. "Hayır, hayır bu olamaz!" Diye mırıldanırken Deniz öğretmenlerin bulunduğu alana ilerlemisti. Deniz "Neşe bu! İyi mi?" Diye soruyordu. Okulun hemşiresi çok geçmeden yanımıza geldi ve hemen Neşe'nin nabzını kontrol etti. Deniz "Hocam nasıl?" Dedi haykırarak. Hemşire "Yaşıyor ama nabzı zayıf. Ambulansı aradınız mı?" Diye sordu sogukkanlı bir biçimde. Matematik ögretmeni "Ben aradım. Birazdan burada olacaklar."
Tüm olanları düşündüm. Sadece birkaç dakika önce ona kendisine dikkat etmesini söylemiştim. Kafamı yukarı kaldırdım. Hepsi onun suçuydu. Marsel yargılanmalıydı. Yukarıda kumral saçlı kız ile Marsel denilen oğlan olayları izliyordu. Ve sonunda onunla göz göze geldik. Gözlerinde suçluluk aradım ama hayır bir katilde bulunan soğukkanlılık vardı onda.
Deniz yumruk yapmış olduğum elimi tuttugunda kendime geldi. "Ambulans geldi. Sadece bir kişi alıyorlar. Sen mi gidersin ben mi?" Diye sordu. Ben "Sen git... Benim bakmam gereken bir şey var." Dediğimde Deniz ne yapacağımı anlamış olacak ki sertçe karşı çıktı "Hayır, seni de kaybedemem. Önce Rüya, şimdi de Neşe... Sıradaki sen olmayacaksın. Buna izin vermeyeceğim. Üstelik yukarıdayken onlara ulaşamazsın... En iyisi sen babanı ara ve hastaneye gel. Bende hastane sana konum atacağım." Dediğinde burnumu çektim. "Tamam." Diyerek Deniz'i saldım.
Sağlık ekipleri Neşe'yi sedyeye koyarken Deniz de onları takip ediyordu. Ben ise babamı aradım. "Baba, beni okuldan alır mısın? Çok kötü bir şey oldu. Asansör düştü ve Neşe onun içindeymiş. Ne zaman gelirsin? Okulun kapısında bekliyorum." Dedim ağlamaklı bir sesle.
Telefonumu kapatınca da ağlayarak merdivenlerden çıktım. Sınıfa ulastığımda pencere kenarında duran sıramdaki eşyalarımı toplayıp çantama koyup fermuarı çektim. Tostu da bir peçeteye sarıp çantanın ön kısmına koyup fermuar ile kapattım. Çantayı sırtlanıp sınıftan çıktım ve okulun bahçesinde babamı bekledim. Ama o kadar sabırsızdım ki araba yolunu yürümeye başladım. Babam okulun dev kapı girişine daha yeni gelmis, Deniz ise çoktan hastanenin konumunu atmıstı. Hemen ön koltuğa oturup babama olayları anlattım. Anlatmayı bitirdiğimde elimde pecete "Önce Rüya, şimdi de Nese... Onu da kaybedersem... Onsuz hayat çok sıkıcı olur..." Seklinde mırıldandığımda babam "Kötü şeyler söyleme. Hiçbir sey olmayacak. Bak, gör." Diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Ama gerçekçi olmalıydık. Cam asansör düşmüştü. Yaşama olasılığı yüzde kaçtı ki? 10 mu 5 mi?
Baba hastanenin otoparka arabayı park ederken ben elimde telefon kosturarak hastaneye girdim. Nihayet Deniz telefon cevap verdiğinde "Neredesiniz? Zemin kat mı? Acilin oralarındasınız. Tamam, geliyorum." Dedim ve telefonu kapatmayı unutarak Acil yazan binadan içeri girdim
İçeride bizim gibi olan birçok hasta yakını vardı. Bazı hasta yakınları ayakta iken bazıları koltuklarda oturuyordu. Okula en yakın hastane şehir hastanesiydi. Ambulans Neşe'yi özele değil devlete getirmişti.
Deniz'i buldum. Ayakta bekliyordu. Hızlı adımlarla yanına ulaştım. "Doktorlar bir şey dedi mi?" Deniz kollarını kavuşturdu ve "Hayır, bekliyorum." Diye cevap verdi. "Kaç dakikadır buradasın?" Diye sordum. "Yarım saati geçti." "Danışmaya sorsak mı?" "Aynı cevabı veriyorlar."
Deniz kafasını koltuklara doğru çevirdi. "Geç şuraya." Dedi. Kafamı sağa sola çevirdim. "Hayır, ben iyiyim böyle." Dedim. Babam yanımıza geldi "Doktor ne dedi çocuklar?" Deniz "Bekleyin dediler Hakkı Amca." Babam "Peki ailesi?" Diye sordu. Deniz "Haber verdim. Geliyorlar." Diye cevap verdi. Babam "Ben koltuklara geçiyorum." Dedi ve koltuklara geçip gömleğinin cebinden minik dua kitabı çıkardı.
15 dakika sonra ailesi gelmişti. Annesi gözyaşları icindeydi. Babası endişeliydi. Onlara da aynı cevabı vermek zorunda kaldık. İki saat sonra bizi çağırdılar. Hasta yakını olarak anne ve babası içeri girdi. Biz yine dışarıda bekledik. Çok bekletmeden ailesi geri gelmişti. "Doktor ne dedi?" Diye sordum.
Doktor haberleri verdi. Peki haberler iyi mi?
Neşe yaşayacak mı?
Devamında ne olacağını merak ediyorsan kitabı takip etmeyi unutma.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |