
[Neşe'nin Ağzından]
"Sen ölmedin mi?" diye sordum. Karşımda sapasağlam, kanlı canlı duruyordu. Rüya ses tonumdan ürkmüş bir yüz ifadesiyle "Neyden bahsediyorsun?" diye sordu. Ona cevap vermek yerine arabaya bindim ve Rüya'ya sarıldım. "Aman Allah'ım. Gerçekten yaşıyorsun." dedim, gözyaşlarım akıyordu. Normalde o kadar da duygusal sayılmazdım. Deniz kollarını kavuşturmuş bir şekilde bize bakıyordu. "Birileri kabus görmüş anlaşılan." dedi. Ece, Deniz'in yanına geçti. Deniz'in üzerinde bu sefer beyaz deri ceket yoktu. Aksine orta çağlarda soyluların giymiş olduğu kıyafetlerden vardı üstünde. Tabi ki de renk yine beyazdı.
"Bir dakika, bir dakika senin pelerinin mi var?" diye sordum.
Deniz "Bana verilen para ile maksimum bunları alabiliyordum. Kıyafet satın aldığım yer soyluların pelerin taktığına dair bir şey söyledi. Bende aldım. Korkunç gözüküyorum, öyle değil mi?" diye sordu morali bozuk bir şekilde. Deniz hariç üçümüz bu duruma güldük.
Rüya'ya baktım. "Rüya da tam bir prenses olmuş. Kabarık etekler falan... Barbie'nin terzi kız ve prenses vardı ya o prensesin elbisesi gibi değil mi?" diye sordum. Ece ve Rüya bana anlamayan gözlerle bakıyordu. Rüya "Neyden bahsediyorsun Neşe?" diye sordu. İkisine de baktım. "Biz kaçıncı yüzyıldayız?" diye sorduğumda Deniz buna kahkahalarla güldü. "İyi şakaydı Neşe. Yüzlerinizdeki ifade... Hahahaha" şeklinde güldüğünde şaşkınlıkla bakan bendim. Deniz "Bir dakika sen ciddisin?" dediğinde Ece "Biri yataktan düştüğünde kafasını sertçe vurmuş anlaşılan o ki." şeklinde mırıldandı. Rüya "Bir ara hatırlarsın." dediğinde enerjilerini benim için harcamayacaklarını anlamıştım.
At arabası yolculuğundan sonra ki eğlenceli bir deneyimdi benim için. Etrafta bizim gibi giyinimli birçok insan vardı. Tabi yine aynı rengin açık ve koyu tonlarının üç hali ve 4 farklı renk vardı. Toplamda 12 farklı üniforma... Bunun anlamını hiçbir zaman çözememiştim. Üstelik daha da ilginci kırmızı renkli üniformalar giyen bazılarında koç boynuzu vardı. Bazı kızların tırnakları pençe diyebileceğin kadar uzundu. Yeşil üniforma giyen kişilerde Ece'de olduğu gibi keçi boynuzu vardı. Bazılarında ise çiçekli halkalar vardı. Ama yeşillerde sadece keçi boynuzu takan yoktu. Boğa boynuzu takanlarda vardı. Çok ilginç. Beyaz renkli üniformalı olanlara baktım. "O minik yaratıklarda ne?" diye sordum. Bazı gri elbiseli kadınlarda ve gri ortaçağ soylu kıyafeti giymiş erkeklerin yanında minik kendilerine benzeyen ve onlar gibi hareket eden yaratıklar görünce çok şaşırmıştım.
Ece "Kuklalar... Sadece bazı insanların doğuştan bildiği bir büyü sayesinde hareket ediyorlar." dediğinde ona tip tip baktım. Deniz, Ece'ye ters ters bakarak "Elemental beceri yani... Herkeste var olan hani." şeklinde açıkladığında "Ha yani bende kendime benzeyen kuklalar oluşturabilirim." dedim. Rüya "Hayır, o hava elementine sahip olanların yapabildiği bir şey. Ama sen de ateş var. Ateşler bunu yapamaz. Sularda öyle. Topraklarda." dediğinde aklıma Özel Zirve Koleji'ne girerken ilk günümüzde okul müdürü Alya Hanımın dedikleri aklına geldi. Heyecanlı bir şekilde gelip "Neşe, S-sınıfından hem de ateşlerden..." demişti. O bu muydu?
"Ateşlerden olduğumuzu nasıl anlıyoruz ki?" diye sorduğumda sorunun cevabını alamamıştım. Rüya'yı Uzay yere düşürmüştü. Dejavu!
Uzay "Çekil önümden! Vaktimi çalıyorsun!" Dediğinde Ece, Rüyayı savunacaktı. Her şey beklediğim gibi gerçekleşince bir kez daha şaşırdım.
Neşe ne yaşıyor?
Üniformaların sırrı ne?
Bu bölümün uzun olmasını planlıyordum lakin hasta olduğum için burada kısa kesiyorum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |