13. Bölüm

10. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

İYİ OKUMALAR.

Yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen :)

 

BÖLÜM ON

Saray

İshak, merdivenleri çıkarken önüne düşen saçlarını geriye atıp uzun siyah gömleğinin omuzlarını düzeltti. Aynı uzunlukta ki koyu yeşil kaftan kırması ceketinin düğmesini ilikleyip Emir Hazretleri’nin kapısının önünde durdu. Eski bir dostu görmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Öte yandan ülkenin başı ile sık sık görüşür ve toplantılar yapardı. Bugün hangisi ile karşılaşacağını bilmiyordu.

Kapı açıldığında İbrahim Ağa’yı gördü. Kartal İbrahim, İshak’ı görünce gülümseyip kollarını açtı. “Vali efendi! Uzun vakit oldu yahu,” İshak aynı sıcaklıkla karşısında ki adama sarılıp “İbrahim ağabey,” dedi. “bu ne güzel tesadüf”

İbrahim Ağa 32 yaşındaydı. Kartal birliğine 18 yaşında iken girmişti. 14 yıldır saray için durmadan çalışmış bu tempoda evlenecek vakti bile bulamamıştı. Kuzguni siyah saçları da sesi gibi gürlerdi. Siyaha yakın koyu kahve gözleri ve gür sakalları olan sert bakışlı korkutucu bir adamdı. Geniş omuzları, ortalamanın epey üstünde bir boyu ve etkileyici bir dehası vardı. İshak, talebe olduğu dönemlerden beri tanırdı onu.

“tesadüfler de olmasa seni göremeyeceğim,”

İshak tebessüm etti, “iş güç işte! Benden iyi bilirsin.”

“hiç bitmez hiç,” İbrahim içtenlikle gülümseyip İshak’ın omzunu sıktı, “haydi gir içeri. Bey’im seni bekler.”

İshak kafasını sallayıp vedalaştı. İki yanda sessizce nöbet tutan Eşref Birliği muhafızları ardından kapıyı kapattı. Emir Hazretleri’nin istişare odasına giden koridorda sıralı askerler nöbetteydi. Çift kanatlı kapı onun gelişiyle birlikte açıldı. Yüksek tavanlı aydınlık odaya girdiğinde gözüne çarpan ilk şey dört kenarlı masa oldu. Emir Hazretleri siyah kadife koltuğu boştu. Kendisi sarayın deniz manzarasının tadını çıkartırcasına kurşun geçirmez camlı pencereden dışarısını izliyordu. Üzerinde ki gümüş sırmalı, hakim yakalı beyaz kaftan kırması dizlerinin üstüne kadar geliyordu. Siyah pantolonun bol paçası dışa doğru bir kat kıvrılmıştı. Ayağında ki botları ise sadeydi. Beylik börkünü takmamıştı. Zaten çoğu zaman takmazdı.

“gününüz hayır olsun Bey’im,” dedi İshak. Emir Hazretleri ona dönüp baktı. Yüzünde bir tebessüm vardı. Genç Emir haraketli ve dinç biriydi. Bal rengi gözlerinden zekâ fışkırırdı. Açık buğday teni bu enerjiden parlar gibi dururdu. Açık kahverengi saçları kısaydı, sakalları ise uzun değildi. Gözlerine sürme çekmeyi severdi. Kaftan kırması ceketinin sağ tarafında ise ata yadigârı gümüş bir broş takılıydı. Broşta Salahdar kültürü için ayrı bir yeri olan şaha kalkmış at figürü vardı. Boyu İshak ile aynı sayılırdı ama İshak’tan daha yapılıydı.

“senin de öyle İshak Paşa” Emir Hazretleri tok sesiyle konuştuğunda etrafında ki her şey sessizleşir ve onu dinlemeye başlardı sanki. “Geç otur. Konuşacak çok şey birikti.”

İshak ağır adımlarla hareket edip Bey’inin koltuğuna oturmasını bekledi. O oturduktan sonra yerine geçip ceketinin düğmelerini açtı. O sırada hizmetliler gelip ikram servisi yaptılar.

Herkes çıktığında ve tüm kapılar kapandığında Emir Hazretleri “beklediğimiz haber geldi mi?” diye sordu. İshak, Özi ailesinin damadı olan İmran'ın peşine düştüğü şeyin ne olduğunu biliyordu. Kafasını salladı.

“yüzbaşının gözünden bir şey kaçmaz Bey’im,” İshak, İmran’ın iki günlük diye çıktığı görevin uzamak zorunda olduğu için Mavi’nin ne kadar endişeli olduğunu biliyordu. Lakin bugün ondan haber gelmiş geri dönüş yolunda olduğunu kendi birliğine bildirmişti. İshak ise bu güzel haberi buradan çıktıktan sonra yüz yüze bacısına iletecekti.

“güzel,” Emir Hazretleri beğeniyle çayını yudumlayıp devam etti. “Celal Paşa bana hiçbir zaman işe yaramayan adam önermemiştir zaten.”

İshak bu yorum karşısında sessiz kalmayı seçince Emir ikisi arasında ki soğukluğu bildiğinden hemen konuyu değiştirdi. “Yakın vakitte Boğaz’da bir patlama daha oldu. Sivil kayıp endişe verici”

“Haberim var Bey’im,” dedi İshak. “Lakin Binbaşı Murat’a ulaşıp ayrıntılı bir bilgi alamadım.”

“Murat komutan epey vakittir çok yoğun. Zümrüttepe sınırında ki hareketliliğin sebebini araştırmakla uğraşıyor.”

“Sınır güçlerinde bir sıkıntı mı var?”

“Boğaz’da ki askeri gücümüz maalesef anlamsız anlaşmalarla sınırlandırılmış olsa da oraya gönderdiğimiz her bir adam son derece yeteneklidir.”

Emir Hazretleri’nin Boğaz’a tek başına hakim olma hayalleri olduğunu bilen İshak tebessüm ederek “Aziziye ziyaretinizi ertelediğinizi duydum,” dedi.

“Aziz Enes’in karısı ikinci ölü doğumunu yaptı. Bu şartlar altında gitmek olmaz.”

İshak, ayran gönüllü Aziz’in üçüncü karısı için üzülse de şimdiden üçü erkek beş evladı olan Aziz için üzülemedi. Emir Hazretleri’nin ise çocuk yaşta kaybettiği ağabeyi dışında kendisine rakip olabilecek başka bir Beyoğlu yoktu. Karısı Hüma Hatun ise ona henüz bir veliaht verememişti. Bu durum hem ahali tarafından hem de yüksek kademeler tarafından hoşnutsuzluğa sebep oluyordu. Ayrıca Emir Hazretleri’ne düşman olan pek çok kesim vardı. Tahtın veliahtsız oluşu büyük bir tehlike arz ediyordu. Özellikle Tarım Bölgesinde ki gereksiz yatırımların önünü kesmesi yüzünden Emir Hazretleri’ne kin güden pek çok kişinin umuma açık yerlerde yüksek sesle Emir Hazretleri’ni eleştirmeye başlaması İshak’ı rahatsız ediyordu.

“elbette,” demekle yetindi İshak

“Boğaz bir inci,” dedi Bey. Yine çocukluğundan beri onu yakıp kavuran o hayale dalıp gitmişti. Boğaz’ın tamamını sadece Salahdar ülkesine bağlamak. Kendi ülkesinin sadece beşte biri kadar olan o kara parçasını mamur edip yaşatmak. Yıllardan beri ölen her çocuk için adaleti sağlamak.

“pek çok talibi olan bir inci!” İshak Zümrüttepe’nin Buz Kesen ülkelerinin kuklası olduğunu iyi biliyordu. Uzaktan gelen talimatları yerine getiren Zümrüttepe bölgeden çekilmek bir yana dursun terör örgütünü kışkırtıyor, yerli halka saldırtıyordu. Silah sevkiyatını kolaylaştırmak için elinden geleni yapıyor, dünyanın uyuşturucu akışı Boğaz’ın Zümrüttepe Askeri üssünden sağlanıyordu. Ancak İshak bu bilgileri kanıtlayamayacaklarını da iyi biliyordu. Zümrüttepe siyaseti kıldan ince kılıçtan keskin ince ince dokunmuş dahice bir siyasetti. Başkan Charles, Buz Kesen ülkelerinin kuklası olabilirdi. Ancak bu durum sadece Boğaz bölgesi için geçerliydi.

“yüce rabbim bir gün bize orayı kurtarmayı nasip etsin.”

“amin” dedi İshak. “Tarım Bölgesi’nden gelen fısıltılar hiç iyi değil Bey’im.”

“duydum,” Emir Hazretleri bu duruma oldukça üzülmüş gözüküyordu. “Canbay’daki kendini bilmez Muammer deyyusu havadan gelen parası kesilince pek bir hoşnutsuz olmuş. Kellesini almadığıma dua edeceği yerde! Lakin Selim Ağa’yı bu iş için görevlendirdim. Yakın zamanda çatlak sesler kesilir.”

“inşallah.”

“anlat bakalım. Şehir nasıl?”

“şehir durgun Bey’im. Geçenlerde ticaret erbaplarıyla bir istişare yaptık. Derviş kubbesinde ki limanı güçlendirmek için birkaç taslak var elimizde. En kısa zamanda size de ileteceğim. Emir Nizami Osman Tersanesini ziyaretimde işçilerin sıkıntılarını dinledim. Hepsi size dua etmekteler. Deniz altı sis projesi bitmek üzere. “

“çok güzel. Peki ya imar faaliyetleri?”

“havaray inşaatı son hız devam etmekte. Yakın zamanda Salahdar’dan Lalezar’a geçmek saat sürmeyecek. Şehrin kamera takip sistemini tadil etmek amacıyla bir takım hazırlıklar yaptırıyorum. Bunun için de Metin Paşa ile görüşmekteyim.”

“iyi düşünmüşsün. Paşa akıllı ve tecrübeli bir adamdır. Rahmetli babam ile pek çok iş yapmışlardı.”

“ayrıca şehir çıkışında ki Yosundere mevkiine bir mektep açma ihtiyacı vardır.”

“elbette. Ben konuyu Fatma Vezir’e iletirim. Gereken görüşmeleri yaparsınız.”

İshak sadece başını salladı. Emir Hazretleri şimdi aklına gelmiş gibi “Şifa kız nasıl?” diye sordu. Kızının ismi zikredilince yüzüne tebessüm kondu İshak’ın “hızlı büyüyor Bey’im.”

“bilmez miyim? Baharda düğününüz varmış. Hayırlı olsun.”

“amin. Bacım şimdiden her şeyi halletti sayılır.”

Emir Hazretleri bir kahkaha atıp “Hüma Sultan, Aliye Hatun’u çok sevdi. Kendi bacısı yerine koydu.” dedi

“Aliye’de öyle Bey’im.”

“Safiye Sultan, Aliye Hatunu çok övdü. Siyaset işlerine merakı gözünden kaçmamış”

İshak bu yorum karşısında ne diyeceğini bilemedi bir an. Kardeşinin meraklı biri olduğunu biliyordu. Lakin bu merakının Emir Hazretleri’nin kulağına kadar gideceğini tahmin etmemişti.

“peki ya sence?”

“bence ne Emir Hazretleri?”

“Kardeşinde bir Özi mirası var mı?”

İshak aniden gelen soru ile iyice şaşırdı. Bir an kafasını toplayıp dürüst bir cevap verme isteğiyle düşündü. Sonra kafasını sallayıp “Aliye’nin değişik bir zekası vardır Bey’im. Her zaman en imkansızı düşünür, işini en temiz şekilde halleder. Dikkatlidir. Karşısındakinin bir el bir göz hareketinden hemen bir şeyler olduğunu anlar. Ancak gençliğinin verdiği heyecandan dolayı aceleci davranır ve her olayın içine düşünmeden kendini atar.”

Emir dikkatle İshak’ı dinledikten sonra karısının onun hakkında dedikleriyle İshak’ın dediklerinin birleştirdi. Lakin daha kararını vermemişti. Bir de Aliye Hatun’u yakından görmek gerekti.

Şimdi onu oldukça rahatsız eden başka bir konuyu açmak zorundaydı. Çünkü dün resmen Hala Sultan hayırlı bir iş için Celal Vezir ile görüşmüş; kızını, oğluna uygun gördüğünü ve izdivaçlarını temenni ettiğini iletmişti.

“dün olanlar malumundur.”

İshak kafasını bir kez salladı. Şimdi yüzünde saklayamadığı bir hoşnutsuzluk vardı. Babası, Hala Sultan’ı açıkça reddetmişti. Hala Sultan da bunu terbiyesizlik olarak addetmiş Veziri, Emir’e şikâyet etmişti. Emir Hazretleri de bunun terbiyesizlik olmadığını hatalı olan kişinin bizzat kendisi olduğunu söylemiş bunun üzerine Hala Sultan dairesine çekilmiş ve bu sabahta dışarı çıkmayı reddetmişti.

“Halam hırçın bir kadındır. Lakin merak etmeyesiniz ne siz ne de Ceylan Hatun bir daha asla böyle bir mesele yüzünden sıkıntıya düşmeyeceksiniz. Konusu bile bir daha açılmayacaktır.”

“Sözleriniz içimi rahatlattı Bey’im. Lakin bizim sıkıntıya düşmemizin tek sebebi sizi sıkıntıya sokmuş olmamızdır.”

Emir Hazretleri bu cevaptan hoşnut “eyvallah,” dedi. “Eski bir dostu görmek güzeldi. İki gün sonra Özi mülküne bir ziyaret gerçekleştireceğim. Lakin dikkat et kimsenin haberi olmasın. Mesele mühimdir. Özi Mülküne bir emanet teslim edeceğim.”

İshak kaşlarını çatıp ciddileşti. “Zehra Hatun köşkünde sizi bekleyeceğim o vakit.”

Emir Hazretleri onaylayınca İshak ayağa kalktı. “Allah’a emanet olun Bey’im”

“Sen de”

Dışarı çıktığında dalgındı. Emanet neydi? Neden baş veziri ile değil de kendisi ile görüşmek istemişti merak etti. Tam gidecekken durdu. Babasının kapısına baktı. Son zamanlarda babasının çok düşünceli olduğunu fark etmişti. Aynı zamanda bütün Özi’ler de bir sıkıntı vardı. Bunu görebiliyordu. Hissediyordu. Sanki herkes gözlerini ondan kaçırıyor, bir şeyler saklıyordu. Üst üste yaşanan olaylarla bir ilgisi yoktu bunun. İmran’ın gecikmesi ya da Hala Sultan ile babası arasında yaşanan gerginlik değildi sebep. Başka bir şeydi.

Babasının kapısı açılınca irkildi bir an. Dışarı babası ve Ömer Vezir birlikte çıktı. Celal Vezir kendisinden yaşça küçük olan vezirin omzunu tutup sıktı. Ömer Vezir ülkenin yasalarının adaletli bir şekilde uygulanması için çalışan koca bir adalet kubbesinin başıydı. Mahkemeler, şikayetler, fıkıhçılar ve beşeri hukukçular adaletle ilgili her şey Ömer Vezirin makamından geçerdi.

Babası ve o vedalaşır gibilerdi. Nitekim Ömer Vezir kafasını sallayıp yanından ayrıldı. Merdiven başında karşı karşıya geldiklerinde Ömer Vezir durup selam verdi.

“hayırlı günler Vali Efendi.”

“size de Paşa.”

Yanından hızla geçip gittiğinde arkasından bakıp babasına döndü. Ayıp olmasın diye yanına gitmek mecburiyeti hissetti.

“hayırlı günler Vezirbaşı”

“sana da evlat,” babası kapıya bakıp “görüşme nasıldı?” diye sordu.

“değişik bir şey yok” İshak merdivenlere doğru gitmek ister gibi bir adım attı, “eve gideceğim şimdi. İmran’ın haberini Aliye’ye vermeye,” dedi.

Babası kafasını salladı. Kızının güzel gözleri hüzünle doluydu kaç gündür. İçi parçalansa da gidip yanına teselli verememişti. Çok uzun zaman önce içinde ölen bir parça bu tarz şeyleri yapmasını engelliyordu.

“Allah’a emanet olun.”

“Sen de,” Babası arkasını dönüp giderken aniden durup oğluna baktı. İshak göz göze geldikleri o anda dilinin ucuna kadar gelen o soruyu yine soramadı. Neden?

“Dikkatli ol. Dışarısı soğuk,” babası bunu dedikten sonra odasına girdi hemen. İshak yüzünde oluşan acı tebessümü silip yoluna devam etti.

 

Bölüm : 17.12.2024 11:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...