10. Bölüm

BÖLÜM 8 KISIM 1

RabiaSofi
rabiasofi

Sırların açığa çıkmaya başladığı bir bölüm.

Desteklerinizi, yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

İYİ OKUMALAR :)

 

BÖLÜM SEKİZ

Özi Mülkü

Mavi, namazını kıldıktan sonra Kuran-ı Kerim okumuştu. Kutsal kitabı yerine geri koymadan önce öpüp alnına koydu. Seccadesini kaldırırken içeri annesi girdi.

“Allah kabul etsin kızım”

“amin anne cümlemizin.” Mavi, namaz elbisesini çıkarıp beyaz başörtüsünü üzerine koydu. Şimdi aklında yapmayı düşündüğü şey vardı. Ahmet amcasının yanına gidecek ve babası ile Kerim amcası arasında ki sorunun ne olduğunu soracaktı.

“madem bugün evdesin gel hadi Zeynep’in yanına gidelim.” Mavi, saate baktı. Daha amcasının geliş saatine vardı. Bu yüzden kafasını sallayıp “gidelim” dedi. Dün gece İmran’la ettikleri kavgadan sonra doğru düzgün uyuyamamıştı. İmran ise ne bir mesaj göndermiş ne de aramıştı. Aklının bir kısmı ise oradaydı.

Bir hafta sonra çalışacağı mektep açılacağı için toplantıya giden Ceylan ise evde yoktu. Yarın birlikte saraya gideceklerdi. Annesiyle birlikte hazırlanıp evden çıktılar. Zeynep yengesi onları görünce sevinçle gülümseyip karşıladı. İçeri girdiklerinde Şifa salonun ortasında etrafa yayılmış bir sürü oyuncakla oynuyordu. Mavi, onun yanına oturunca Şifa, halasını tanıyıp güldü. Sonra da kucağına doğru atıldı. Mavi, onu sıkıca sarıp öpünce bundan rahatsız olup oyuncaklarına geri döndü.

“kızdırdın kızımı” dedi yengesi gülerek. Mavi, “çok fena bir şey bu” diye karşılık verdi. Ayağa kalkıp koltuğa oturdu ve başını açtı.

“ee anlat bakalım hazırlıklar nasıl gidiyor? Dün hiç konuşamadık.” dedi yengesi Mavi’ye. Mutfaktan kokular gelmeye başlamıştı. “yenge” dedi Mavi. “yoksa kek mi yaptın?”

“evet. Nedense sizin geleceğinizi tahmin etmiştim.”

“ya da arayıp ben haber verdim.” dedi annesi. Zeynep ona bakıp “çaktırma anne” dedi muzip bir surat ifadesiyle. “anlat bakalım Mavi.”

“kek neli?”

“merak etme sevdiğin gibi yaptım.”

“tamam o zaman.” Mavi, tekli koltuğa yayılıp ayaklarını topladı. Bu evde de kendi evinde olduğu kadar rahattı. “evimiz bitti sayılır. Kına gecesi için kaftanım hazır. Sonrasında kına Özi mülkünde olacak. Ama düğün daha önce de konuştuğumuz gibi Ekenek’te olacak. Büyük ihtimalle de Turhan Sultan Yalısı’nda.”

“ay ne diyorsun! Orası muhteşem bir yer.”

“ben de bayılıyorum. Tüm şehir ayaklarının altında gibi sanki”

“çok iyi bir seçim”

“ben de sevdim. Safiye Sultan saraydan ayrılınca ben de direk düğün hazırlıklarına başlayacağım. Daha İmran için damatlık bakılacak. Çok iş var kısacası.”

Mavi, anlatırken gözü annesine takıldı. Burnunu çektiğini görünce “anne niye ağlıyorsun şimdi?” diye sordu. Zeynep, Gülsüm annesine bakıp gülümsedi. “alışsan iyi edersin bacım. Bundan sonra hep böyle”

“aman siz ne anlarsınız.” dedi annesi gözlerini kurulayıp.

“anne evlenip senden kat kat uzağa gitmeyeceğim dimi. Burnunun dibindeyim.”

Annesi çokbilmiş der gibi bir bakış atıp kafasını çevirince Zeynep ile Mavi aynı anda gülmeye başladılar. Tam o sırada tepsilerde ikramlar geldi. Çayın dumanı ise üstünde tütüyordu. Mavi, iştahla gelen yemeklere baktı.

“teşekkürler” dedi Mavi, tabağıyla çayını alırken. Hemen yemeye başladı.

“anne Ceylan ile ilgili olan mesele nedir?” diye sordu biraz sonra yengesi.

“ne olacak kızım? Hala Sultan’ın hırsından başka bir şey değil.”

“nasıl yani?” Zeynep’in şimdi kaşları çatılmıştı.

“kızı yüzünden zedelenen itibarını düzeltmek için ayyaş oğluna soyadı Özi olan birini almak istiyor işte. Mavi, nişanlı olduğu için de gözünü Ceylan’a dikti. Ceylan da nişanlı olsaydı bu sefer Asiye’ye yönelecekti.”

“yok artık” dedi Mavi. Asiye ile Paşaoğlu arasında nerden baksan on beş yaş fark vardı. Kaldı ki Asiye daha küçüktü.

“öyle öyle” dedi annesi. Bir iki sene daha bekler ona talip olurdu.”

Mavi, annesinin Hala Sultan’a karşı olan bu tavrından çekiniyordu. Annesi bu kadından hoşlanmıyorsa gerçekten de tehlikeli biri olmalıydı.

“içlerinde en çok Safiye Sultan’ı severim. Biçare, hain kocası yüzünden çok çekti vaktiyle.”

“hatırlıyorum,” dedi Zeynep. “tabi gazetelerden, haberlerden”

Mavi ise olayı hatırlıyordu ama o zamanlar on üç yaşındaydı. Dolayısıyla saraydan bir hayli uzaktı. Üç kuzen içinde en büyükleri Safiye Sultandı. 37 yaşındaydı ama yaşını hiç göstermiyordu. Paşaoğlu Mehmet ise 29 yaşındaydı. Emir Hazretleri en küçükleriydi.

“Allah’tan Emir Hazretleri’nin rahmetli babası adaletli adamdı da Safiye Sultan’ı ta en başından çekip aldı ve korudu. Kimseye de laf söylettirmedi. Keza Ali Bey’imiz de öyle. O da Safiye Sultanı sever sayar. Hala Sultan’dan daha çok belki de. Paşaoğlu’nun ise feneri nerede söndürdüğü belli değil zaten. Ablası onca derdi çekerken kendisi Lalezar’da keyfi alemdeydi.”

Mavi, yıllar önce olan olayları annesinin ağzından dinlerken aslında bir tarih sayfası okuyordu. Yıllar sonra insanlar Emir Muzaffer Akdağ ve Emir Ali Akdağ’ın dönemlerini tarih sayfalarından okurken bunlarda fısıltıyla dedikodu olarak anlatılacaktı. Mavi, kendisinin de o sayfalarda olup olmayacağını merak etti.

“aman be ne adammış,” dedi Mavi. “kendisinden önce namı geliyor.”

Annesi ağzını açmıştı ki Şifa’nın ağlama sesi böldü sohbeti. Oynarken oyuncağı yüzüne çarpmıştı şaşkının. Tam Zeynep yengesi kalkacaktı ki annesi sen otur işareti yapıp kalktı. Torununu kucağına alıp gezdirmeye başladı. Salondan çıktığı vakit Mavi, Zeynep yengesine “sana bir şey sormam gerek!” diye fısıldadı. Yengesi ruh bilimi ile ilgili uzman sayılırdı pek çok araştırması ve çalışması vardı.

“elbette”

“Kerim amcam ile babam arasında ki gerginliğin farkındasın değil mi?”

Zeynep kapıya bakıp kafasını salladı. “yani bu annemin ve diğer herkesin söylediği gibi önemsiz bir mesele değil. Ben ona ne zaman bu konu ile ilgili bir şey sorsam öyle bir şey yok diyor. Mizaçları farklı olduğu için anlaşamıyorlarmış güya.”

Mavi, konuşurken Zeynep, Vezir ’de iken Kerim amcasının ve İmran’ın evlerine son gelişindeki tartışmayı hatırladı. Bir şekilde konunun bununla bir ilgisi vardı ama bunu Mavi’ye söylemeli miydi bilmiyordu. Kocasının ne kadar kırgın olduğunu biliyordu. Bunu düzeltmek istiyordu.

“hayır” dedi Zeynep. “bu ayrılık her ne ise çok derinlerde ve sanırım-“ Zeynep susunca Mavi, daha da meraklanarak “ne?” diye sordu hemen.

“belki de yanılıyorum ama”

“sen bir söyle de”

“sanırım olay İshak’la ilgili.”

“ağabeyim?” dedi Mavi, şaşırarak. “ne alaka. Aralarında nasıl bir probleme sebep olmuş olabilir ki?”

“öyle değil. Nasıl anlatsam-“

“aklında ki ne ise onu söyle direk yenge.”

“biliyorsun” dedi yengesi. “Celal babam, İshak’ın öz annesinin adını hiç anmaz. Kimsenin de anmasına izin vermez.”

Mavi’nin bakışları değişmişti şimdi. Kaşları çatılmış, yüreğine bir sıkıntı çökmüştü. Yengesi hiç beklemediği yerden girmişti meseleye.

“peki, sen bunun sebebini hiç düşündün mü?” diye sordu yengesi. Mavi, kafasını salladı. “düşündüm elbet. Lakin bir sebep bulamadım. Abimi de kıran bu değil mi zaten. Bir sebebin olmaması!”

“peki ya sebep Kerim amcamla Celal babam arasında ki soğukluğun da açıklamasıysa?” Mavi, tüyleri ürpererek kapıya baktı. Ama annesi Şifa’yı da alıp bahçeye çıkmıştı. Yine de fısıldayarak “sen ne diyorsun abla?” dedi. “sebep rahmetli Hülya anne mi yani?”

Zeynep yüzünde emin olamayan bir ifadeyle “biliyorum çok uç ama parçaları birleştirirsen eğer mantıklı olduğunu görürsün.”

“hangi parçalar?”

“mesela dün akşam Kerim amcam sevda ile ilgili konuşurken içeri kim girdi?”

“babam,” dedi Mavi. Demek ki bir tek o değildi o bakışlarda ki acının farkına varan. Nasıl da kaçarcasına gitmişti babası. Eve geri döndüğünde odasına çekilmişti yine. Çoğu vakit yaptığı gibi. Konuşmazdı babası ama daha kötü olanı gözlerinin içine bakmazdı. Göremezdin sevgisini, suskundu babası. Niye suskundu? Kime suskundu? Mavi, bunun cevabını bulmak istiyordu artık. Evlenmeden önce babasını huzura erdirmek istiyordu. İçinde ki cerahati boşaltıp temizlemek istiyordu her şeyi.

“Kerim amcamın bir yürek yangını olduğu çok belli, öyle ki kimseyle evlenmemiş. Evlenmemesinin sebebi ne? Başka kimseyi sevememiş olması mı yoksa vicdan azabı mı? Belki de ben abartıyorum ama benim aklıma bütün her şeyi topladığımda bundan başka bir şey gelmiyor.”

Mavi, sessiz kalmaya devam edince “karşı çıkmadın” dedi Zeynep usulca. Şimdi Mavi’nin gözlerine düşen hüznü görmüş elini tutup teselli vermek istemişti.

“benim babam” Mavi, boğazında düğümlenen şeyin ne olduğunu çözemedi o an. “benim babam kapalı kutu gibidir yenge. Anlatmaz içindekileri. Gelmez yanımıza hiç.” Mavi’nin sesi çatlayınca sustu. Zeynep yakınına gelip daha da sıkı tuttu elini. “ama kötü biri değildir. Yanlış bir şey yapmaz. Bana inanıyorsun değil mi?”

“Mavi, kuzum ben bilmez miyim babamın ne kadar iyi biri olduğunu. Ne olur hırpalama kendini. Bu kadar yıpratacaksa seni gerçekler, bırak kovalama.”

Mavi, kafasını salladı. Burnunu çekip “bırakmam,” dedi net bir sesle. “Mademki benim fark ettiğimi sen de fark ettin. Mademki aralarında ki meselenin sebebi bir kadın, ben bu işi çözeceğim. Ağabeyimin de çocukluğundan beri içinde kırık dökük kalan ne varsa toplayacağım. Hiç kimse için olmasa bile İshak ağabeyim için yapacağım.”

“İshak için canım feda,” dedi Zeynep “yardım edebileceğim bir şey olursa hiç çekinmeden gel bana”

“sağ ol abla,” Mavi, yengesinin elini öpüp “kelimelere dökemediğim düşüncelerimi derleyip kafamda ki karışıklığa bir son verdin.”

“her zaman” ikisi de gülümseyip topladılar kendilerini. Mavi, saate bakınca ayağa kalktı. “ben Ahmet amcamın yanına gidiyorum. Neler olup bittiğini bilse bilse o bilir. Gidip açık açık konuşacağım onunla ne olacaksa olsun artık. Sen anneme söylersin.”

Zeynep kafasını salladı. Mavi, kapıdan o kadar hızlı çıktı ki elinden gelse uçacaktı şimdi. Eve vardığında Ahmet amcası kapıdan içeri yeni giriyordu. Seslendi ona “Amca!” Ahmet amcası sesin geldiği yere dönüp baktığında şaşırdı. “yeğenim?”

Mavi, giriş kapısının basamaklarını çıkıp amcasının karşısına geçti. Yüzünde ki ifadeden ciddi bir şeyler olduğunu anlayan Ahmet Özi dikkatle yeğenine bakıyordu.

“seninle konuşmak istediğim bir konu var.”

“ne hakkında?” diye sordu Ahmet. Sesi temkinliydi.

“babam, Kerim amcam ve rahmetli Hülya anne hakkında”

 

Bölüm : 13.12.2024 00:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...