55. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 11. BÖLÜM

11. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

iyi mi okumalar :)

BÖLÜM

Beklememek

“ama sabahtan beri kaç kez kustu,” dedi refakatçi. Nergis onu dinlerken bir yandan da yatan hastayı kontrol ediyordu. Her şey yolunda gözükse de panikleyen bir hasta yakınını sakinleştirmek her zaman kolay olmuyordu.

“ameliyattan sonra vücudun narkozu atma süreci hastadan hastaya değişir,” dedi gülümseyip “Büşra Hanım’ın bulantıları ve kusmaları bu yüzden. Yoksa korkulacak bir şey yok.”

“öyle olsun,”

“öyle zaten,” dedi Nergis “tekrar geçmiş olsun.”

Servisten çıkarken elindeki tablete hasta ile ilgili birkaç not daha kaydetti. Vizit sırasında ona eşlik eden Beyza hemşire “geçende beni nöbette rahat bırakmayan da bu kadındı,” diye söyleniyordu.

“gözün üzerinde olsun,” dedi Nergis

“onun gözü benim üzerimde daha çok!”

Genç kadın gülüp “hadi ben kaçtım,” dedi. Odaya girip biraz dinlenmek için koltuğa oturmadan önce kendisine kahve almıştı. Beyaz karton bardaktaki sıvıdan yudumlayıp gözlerini kapatırken yorgunluğunu hissetti. Odada dinlenen diğer çalışanlar da onun gibiydi. Herkes kendi âleminde birazcık dinlenmeye çalışırken odaya Ülkü girdi. Tekli koltuklardan birine yığılıp “ne yoğun gün be!” dedi kendi kendine. Kimse karşılık vermedi.

Nergis’in telefonuna bildirim sesi gelince başını kaldırıp ekrana baktı. Oğuz’dan mesaj gelmişti.

“akşam kaçta çıkıyorsun?” diye sormuştu.

“sekiz”

“çok yorgunsan yarın sabah da görüşebiliriz,” diyen Oğuzhan hemen ardından “ama hem bu akşam hem de yarın seni görürsem benim için çok daha iyi olur,” diye eklemişti.

Nergis tebessüm edip “akşam görüşelim,” diye cevap yazıp gönderdi ve ekledi, “yarın sabah uyumak istiyorum.”

“sen nasıl istersen doktor hanım”

Nergis gülümseyen emoji gönderip ekranı kapatırken Ülkü ile göz göze geldi. Ülkü yüzünde hayırsız bir gülümseme ile “maşallah,” dedi “bu aralar gözlerinin içi parlıyor.”

“sağ ol,” diye karşılık verdi Nergis. “Allah sana da nasip etsin.”

“e Nergis düğün ne zaman?” diye sordu hemşirelerden biri. Ülkü sayesinde Nergis’in Oğuz ile birlikte olduğunu bilmeyen kalmamıştı.

“nasip,” dedi Nergis rahatsız bir tavırla.

“enişte bey seni oyalıyor mu yoksa?” diye sordu münasebetsizin biri.

“size ne canım,” diyen Canan hemşireydi. Nergis ona minnetle bakıp “kimsenin kimseyi oyaladığı yok,” dedi.

“ağırdan alıyorsunuz yani,” dedi Ülkü “eh hakkınız var tabi. Damat beyin önceden sütten ağzı yanmış.”

“niye?” diye sordu meraklılardan biri

“evlenip boşanmış da ondan,” dedi Ülkü ballandıra ballandıra. Nergis ona bakıp “sen iyisi mi doktorluğu bırakıp magazin muhabirliği falan yap. Belli ki milletin özel hayatına burnunu sokmakta doktorluktan daha iyisin.”

Ülkü gözlerini kısarak ona bakarken odadan gülüşmeler yükseldi. Nergis tam ayağa kalkıp giderken Ülkü arkasından “insan merak ediyor tabi,” diye konuştu. “Acaba ilk karısı onu neden aldattı? Ne eksikti acaba?”5

Nergis olduğu yerde dondu kaldı. Ne dönebiliyordu ne de gidebiliyordu. Ne- ne duymuştu? Yanlış mı anlamıştı? Aldatmış mıydı? Oğuzhan aldatıldığı için mi boşanmıştı? Neden bunu söylememişti? O an annesinin sesi çınladı kulaklarında.

“senin gibi kerizi bulmuşken neden doğruyu söylesin?”2

“ileriye gidiyorsun Ülkü,” diye uyardı birisi. Ama Nergis’in kulakları öyle uğulduyordu ki kim olduğunu anlayamadı. Odadan çıkıp tuvalete saklandı. Kapıyı kilitleyip öylece durdu. Anlayamıyordu. Oğuzhan ona neden yalan söylemişti. Neden bu konuda dürüst davranmamıştı?

Düzgün düşünemiyordu. Aklında sürekli annesinin sözleri çınlıyordu. Oğuz ona dürüst davranmamıştı çünkü Nergis bunu hak ediyordu. O güzel bir şeyi hak etmezdi ki. O hep kötüye layıktı. Annesi haklı çıkmıştı. Annesi yine haklı çıkmıştı. Nergis çirkindi. Dürüstlüğü hak etmiyordu.4

Yutkunup istemsizce akan yaşlarını sildi. Elini yumruk yapıp sancıyan kalbinin üstüne bastırdı. Yumruğunun üstüne damlayan sıcak bir şeyle irkildi. Elini burnuna götürdüğünde kanadığını gördü. Başına bir sancı girmişti. Küçük bir çocuk gibi yere çöküp ağlamaya başladığında sesinin çıkmaması için ayrıca bir çaba harcamak onu daha da çok ağlattı.2

Peçeteleri burnuna dayayıp kanamayı kontrol altına almaya çalışırken tuvaletten çıkıp lavaboya gitti. Musluğu açıp yüzünü yıkadı. O sırada kapı açıldı ve içeri biri girdi. Nergis biraz daha peçete alıp yüzünü silerken kanaması da durmuştu. Saçlarını düzeltip dışarı çıktı ve çalışmaya devam etti. Duygularını kapatmış ve makine hassasiyetiyle devam etmişti.

Gün bittiğinde hastaneden dışarı attı kendini. Kaçıp gitmek, kaybolmak istiyordu. Kimsenin onu tanımadığı bir coğrafyada sadece kendisinden ibaret kalmak istiyordu. Ne annesi tarafından hırpalanmak ne de sevdiği adam tarafından aptal yerine konmak istemiyordu. Ama bu imkânsızdı.2

Yolda yürürken o kadar dalmıştı ki biri kolundan tutup çektiğinde korkuyla irkilip geri kaçtı. Tam bağıracakken Oğuz’un yüzünü gördü.

“Nergis,” dedi Oğuz şaşkınlıkla “nereye gidiyorsun?”

“ben-“

“buluşacaktık unuttun mu?”

Nergis, akşamın karanlığında hastane yoluna vuran turuncu ışığın altında karşı karşıya geldiği adamın yüzüne baktı. O an içten içe ne çok hayal kurduğunu fark etti. Bu adamla ilgili ne çok hayal kurmuştu ve hepsi nasıl da parçalanıp yok olmuştu.

“iyi misin sen?” dedi Oğuz endişelenerek. Elini yüzüne götürüp dokunmak istedi ama yapamadı. Usulca kolundan tutup “değilsin,” diye cevap verdi kendi sorusuna.

“bana neden yalan söyledin Oğuz?” diye sordu Nergis yorgun bir sesle. Oğuz elini çekip “ne yalanı?” dedi.2

“Oğuz,” dedi Nergis başını iki yana sallayıp “bana neden yalan söyledin?”

Tekrarladığı sorusuna koca bir sessizlikle cevap alan Nergis bir adım gerileyip “hep yalancı mıydın?” dedi hayal kırıklığıyla “yoksa yalan söylemeyi ilk karından mı öğrendin?”

“yapma,” dedi Oğuz. Sanki biri ona balyozla vurmuş gibi irkilmiş ve canı yanmıştı. Nergis’in de canı yanıyordu.

“seni aldatmış,” diye devam etti Nergis acımadan “bu yüzden boşanmışsın. Bu yüzden-“ dedi durdu. Bu yüzdendi işte her şey. Öğrendiği andan itibaren annesinin sesi o kadar doldurmuştu ki zihnini doğru düzgün düşünememişti. Oğuzhan bu yüzden ciddi bir adım atmıyordu. Bu yüzden çekiniyordu. Bu yüzden kendini açmıyordu bir türlü. Kalbini saklıyordu. Bir nevi o da Nergis’i aldatıyordu.

“devam et,” dedi Oğuz “bu yüzden ne?”

Nergis kendini toplayıp “bana yalan söyledin,” dedi tekrardan. “Sana güvenmiştim.”

“söyleyemedim,” diye fısıldadı Oğuz acıyla.

“neden?”

“anlamıyorsun,” Oğuz bir adım attı ama Nergis aynı anda geriledi. Başını sallayıp “yaklaşma,” dedi.

“Nergis lütfen yapma,” adamın yalvarır gibi konuşması Nergis’i neredeyse yumuşatacaktı ama aklına annesi gelince vazgeçti.

“ben sanmıştım ki sen ve ben- sen ve ben olduk sanmıştım. Birbirimizi bulduk sanmıştım.”

“öyle zaten!” dedi Oğuz ikinci kez yaklaşıp kaçmasına fırsat vermeden Nergis’in kollarından tuttu.1

“değil,” dedi Nergis kendini çekmeye çalışıp ama adam kollarını mengene gibi kavramıştı.

“beni dinle,”

“sen beni dinle,” dedi Nergis “belli ki sen hala daha geçmişi arkanda bırakamamışsın. Şimdi anlıyorum neden bu kadar uzak, bu kadar mesafeli olduğunu.” Konuşurken Oğuz’un canını yakmak istemişti ama dudaklarından çıkan her kelime kendi canını acıtıyordu. Bu yüzden soğukkanlılıkla devam etti. “Çünkü aklın ve kalbin ilk karında kalmış.”2

“öyle bir şey yok,” Oğuz kadını hafifçe sarsıp “aldattı beni!” diye haykırdı. “Bana bir yalanı yaşattı. Nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin?”

“sen de o yalanı çok sevdin,” dedi Nergis gözleri dolarak “hala daha seviyorsun.”

“hayır,” Oğuz bunu inkar etti. “Ben seninle evlenmek istiyorum Nergis.”2

Nergis donup kaldı. Adamın gözlerinde gördüğü şeyin ne olduğunu bile bilmiyordu. Nergis, Oğuz’la ilgili hiçbir şey bilmiyordu ki! Ama kendi içinde ne olduğunu çok iyi biliyordu.

“sen köşeye sıkıştığın için benimle evlenmek istediğini söylüyorsun. Kaçmak için!”1

Nergis delice bir kuvvetle kendini adamın kollarından kurtarıp “benden uzak dur!” diye bağırdı.

“yapma lütfen,”

“sen yalancısın Oğuzhan, kendine de bana da yalan söylüyorsun.”

Arkasını dönüp gitmeye yeltendiğinde Oğuz onu ikinci kez tutup “ben seni seviyorum,” dedi sesi titrerken.

“inanmıyorum,” dedi Nergis. Kolunu çekip giderken Oğuz bir anlık sinirle arkasından “böyle gidemezsin İzel!” diye bağırdı.6

Nergis gelen darbeyi gözlerini kapatarak karşıladı. Eğer arkasını dönüp baksaydı Oğuz’un şok içinde ağzının açık kaldığını görecekti.

Bulundukları sokağa büyük bir sessizlik çökmüştü şimdi. Nergis evvela buz tuttu. Ağzını açtı. Soğuk havadan dolayı duman yükseldi.

“Nergis,” dedi kırık dökük bir sesle “benim adım Nergis.”2

Yürümeye devam ettiğinde bu kez Oğuz onu durdurmaya çalışmadı. Zar zor köşeyi dönüp kendini bir otobüs durağına attı. Arabasını babası almıştı. Buz tutmuş gibi öylece karşıya bakarken durağa yaklaşan bir arabadan çalan müziği duydu.

Kamuran Akkor’dan ‘Bir Ateşe Attın’ çalıyordu. Nergis şarkıyı dinlerken önce gülmeye başladı. Delirmiş gibi gülüyordu. Gelip geçen insanlar ona garip garip bakıyor ama o umursamıyordu. Şarkının sözleri kalbine ok gibi saplanırken ne ara kahkahalarının gözyaşına döndüğünü anlamadı.

Vazgeçmişti her şeyden. Oğuz’u beklemekten vazgeçmişti.4

Perişan halde evine geri dönen Oğuz ise anahtarı yere atıp kapıyı çarptı ve ışıkları yakmadan salona gidip kendini koltuğa attı. Ne olmuştu böyle? İşler nasıl bu hale gelmişti. Utanç içinde Nergis’e İzel diye seslendiği anı hatırladı. Beynini yerinden çıkarmak ister gibi avuç içleriyle şakaklarına bastırıp “bir çuval inciri berbat ettin,” dedi hınçla. Şakaklarına vurup “aptal herif,” diye söylendi, “aptal, aptal!”

O an gözünün önünde İzel’in ona gülümseyen yüzü canlandı. Gerçek sandığı ama sahte olan gülümsemesi.

“ben buyum, bazı insanlar aldatır. Hatta aslına bakarsan insanların çoğu sevgiyi aldatır.”

“çık artık zihnimin içinden çık!” diye bağırdı Oğuz. Gecenin sessizliğinde hali daha da korkuttu kendini. Aylar önce İlyas abisi ona doktora git dediğinde haklıydı. Oğuz iyi değildi. Nergis’in hayatına hiç girmemeliydi. Hazır olduğunu söyleyerek kendini kandırmıştı. Hayır, hayır ailesine düzeldiğini, devam ettiğini göstermek istemişti. Çünkü batasıca gururu kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çok kırılmıştı.

Bir şey yapması gerekiyordu. Yapmayı en iyi bildiği şeyi yapmaya karar verdi ve şefine ikinci kez düşünmeden mail attı.

Kazakistan- Rusya grubuna beni de dahil edin şefim. Gitmeye karar verdim.4

....

lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın

ufak bir ara vereceğim. fazla değil ama. bayram tatiline gidiyoruz inşallah

size de şimdiden iyi bayramlar diliyorum

rabbim bayramın sevincini yaşamayı nasip etsin hepimize

Allah'a emanet olun. 2

Bölüm : 24.03.2025 15:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...