57. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 13. BÖLÜM

13. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

kaos seven yazarınızdan bir güzel bölüm daha :)

iyi okumlalar dilerim

BÖLÜM

Nihai Karar

Aslında insan, hayatındaki olayları kontrol ettiğini düşünür ancak her gün ve her an; ilahi bir güç tarafından takdir edilir. Bazı zamanlarda- özellikle de kontrolün elinden çıktığı anlarda idrak eder insan bunu.

Nergis içinse bugün hayatının sonsuza dek değişeceği gün olacaktı. Kontrol elinden çıkacak ve her şey onu bu kararı almaya itecekti.

Evvela her şey hastaneye annesi ile birlikte gitmesiyle başladı. Çünkü annesinin rutin kontrol zamanı gelmişti. Garip bir şekilde bir aydır hiç sesini çıkarmadan kızını gözleyen Asude Hanım, Oğuzhan meselesini bir daha hiç açmamıştı.

Kan verdikten sonra sıra ultrasona geldiğinde telefonuna mesaj geldi. Canan hemşiredendi.

“anne,” dedi Nergis “sen İrem Hoca’nın yanına git benim bir hasta ile ilgilenmem gerekiyor.”

“tamam kızım git sen,” dedi annesi “çıkarken haber veririm ben sana.”

Nergis başını sallayıp yatan hasta binasına doğru gitti. Yarın taburcu olacak bir hastanın işlemlerinde birkaç sıkıntı vardı. Onları halletti ve hızlı adımlarla annesinin yanına doğru giderken giriş kapısında onu gördü. Bu hal öyle beklenmedikti ki yüzüne bir kova soğuk su çarpmış gibi hissetti. Adımları birbirine dolanırken zorlukla durdu ve göz göze geldiler.

Oğuzhan, kardeşinin yanındaydı. Alparslan ve daha önce görmediği genç bir delikanlı da vardı yanlarında. Neslihan’ın yüzüne baktığında renginin solduğunu görünce ikinci kez düşünmeden yanlarına gitti. O sırada bir başka hasta bakıcı da tekerlekli sandalye ile yanlarına gidiyordu.

“Neslihan,” dedi Nergis “ne oldu?”

“sancım var,” dedi Neslihan korku içinde. Sandalyeye oturmasına yardım ederken kadın elinden sıkıca tutup “korkuyorum,” diye fısıldadı. Nergis onun elini iki eliyle kavrayıp “korkma,” dedi gözlerinin içine bakarak.

“hadi içeri geçelim, İrem Hoca’ya haber verin,” dedi yanındaki hemşireye. Onlar önden giderken Nergis endişe içindeki üç adama dönüp “burada bekleyin,” dedi sadece.

“Nergis-“ diyecek oldu Oğuz ama Nergis “bekleyin ve dua edin,” diye araya girdi. Koşar adımlarla Neslihan’ın yanına gitti.

İrem Hoca ile aynı anda girdiler içeri. İrem Hoca gereken tüm işlemleri yaparken Nergis de ağlayan Neslihan’ın elini sıkıca tutuyor ve gerektiğinde asiste ediyordu.

Tüm işlemler bittiğinde İrem Hoca “bebek iyi,” dedi “ancak suyunda ciddi seviyede azalma var, erken doğum riski çok yüksek Neslihan. Hatta kaçınılmaz. Seni hastaneye yatırıyorum. Doğumu elimizden geldiğince ertelemeye çalışacağız ama bundan sonra neredeyse hiç hareket etmeden yatacaksın. Kararlaştırdığımızdan daha erken olacak ama yapılacak bir şey yok.”

Neslihan, bebeğinin iyi olduğunu öğrenince rahatlayıp daha da şiddetle ağlamaya başladı. Nergis onun yanına eğilip yanağını okşadı ve “sakinleş lütfen,” diye mırıldandı, “bak bebek gayet iyi, sen de iyisin. Biraz daha dayanman lazım Neslihan. Son düzlükteyiz. Ondan sonra her şey çok iyi olacak.”

“inşallah,” dedi Neslihan hıçkırıklarının ardından.

“Neslihan Hanım’ı odasına alalım, düzenli NST (non stress test) istiyorum. Nergis tüm sorumluluk sende.”

“tamam hocam,”

Neslihan’ı odasına yerleştirdikten sonra Nergis “şimdi gidip seni bekleyen beylere haber vermem gerekiyor,” dedi gülümseyerek “tabi telaştan baygınlık falan geçirmedilerse.”

Neslihan titrek bir tebessümle başını salladı. O kadar korkmuştu ki konuşacak hali kalmamıştı.

Nergis odadan çıkıp bekleme odasına giderken aynı anda hiç beklemediği bir şey daha gördü. Annesi hala buradaydı ve Ülkü ile konuşuyordu. Onun geldiğini görünce ikisi de kafalarını çevirip Nergis’e baktılar ve Nergis o an anladı. Konu kendisiydi. Cam duvarın arkasında endişe ile bekleyen Oğuz’a bakıp hayır, hayır dedi kendi kendine. Konu ikisiydi. Ülkü eline geçen fırsatı değerlendirmiş ve- ona söylemiş olmalıydı. O an dünya yine başına yıkıldı. Annesinin gözünde yine salak, beceriksiz konuma düşmüştü. Şimdi Nergis'in kandırıldığını öğrenen annesinin yüzünde zafer kazanmış bir ifade vardı.

Hayır, hayır! diye geçirdi içinden. Bunun olmasına izin veremem. Onun kazanmasına izin veremem!

Zihninin duvarlarında panik içinde oradan oraya koşturan Nergis’i susturup bekleme odasına girdi ve üstüne çullanacak gibi olan siyah kıvırcık saçlı delikanlıya gülümsemeye çalışıp “ablan iyi,” dedi. Biraz düşününce onun Sinan olduğunu anlamıştı. Diğer iki adama bakıp “odaya aldık, bundan sonra doğuma kadar burada kalacak. Amniyon sıvısında ciddi derecede azalma var, erken doğum kaçınılmaz ancak elimizden geldiğince bunu ertelemeye çalışacağız.”

“onu görebilir miyim?” dedi Alparslan. Üstü başı dağılmış, gözlerinin akı kızarmıştı.

“elbette, bankodaki hemşire sana yolu gösterir.”

Alparslan koşar adımlarla çıkıp giderken Sinan arkasından gitmek için hareketlendi ama Oğuz onu tutup “bırak biraz baş başa kalsınlar,” dedi. Sinan, abisine bakıp başını salladı. Böyle zamanlarda sesi soluğu kesilirdi. Nitekim abisine sıkıca sarılıp başını saklar gibi omzuna gömdüğünde Oğuz bir an şaşırsa da hemen kardeşini korumak ister gibi sarmaladı.

“iyi olacak,” dedi şefkatle “iyi olacak.”

Nergis karşısındaki manzaraya bakarken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. İlk defa gördüğü bu delikanlıda insanın içini ısıtan bir şey vardı sanki. Yutkunup “ablan gayet iyi Sinan,” dedi usulca. Delikanlı abisini bırakıp burnunu çekerken ona dikkatlice bakıp “Doktor Nergis?” dedi boğuk bir sesle.

“ta kendisi.”

“memnun oldum,”

“ben de,” Nergis anlayışlı bir tavırla “gel sana bir çay ısmarlayayım,” dedi “kendine gelirsin.”

“olur,” dedi Sinan, abisine kaçamak bir bakış atarak. Oğuz ise sessizce Nergis’e bakıyordu. Onu özlediğini fark ettiğinde içi daha da yandı. Çekip gitmek ilk başta en doğru şey gibi gelse de zaman geçtikçe bunun doğru olanı yapmak değil kaçmak olduğunu fark etmişti. Bu yüzden Nergis’e bakarken kendini rezil hissediyordu.

Birlikte dışarı çıktıklarında annesini kapının önünde gördü. İki kardeşe bakıp “siz kafeye geçin. Ben bir hastamın yanına uğrayıp geliyorum,” dedi ve hızla annesinin yanına gitti.

“kusura bakma,” dedi, “acil hasta geldi de”

“duydum,” diye karşılık verdi annesi. Nergis’in arkasından baktığı kişi Oğuzhan’dı. Nergis dönüp annesinin baktığı yere bakınca Oğuzhan’ı gördü. Göz göze geldiler ama hemen bakışlarını kaçırdı. Yanında Sinan yoktu. Belki tuvalete gitmişti. Annesine geri dönüp “her şey yolunda değil mi?” diye sordu. Annesi başını salladı, “gayet iyiyim.”

“şükür, o zaman akşam evde görüşürüz.”

“sana demiştim,” dedi annesi kendini tutamayıp “bak boşanmasının sebebi karısının onu aldatmasıymış.”

“anne,” dedi Nergis yükselen öfkesini dizginleyerek “bunlar burada konuşulacak meseleler değil.”

“hoş, kalıplı birine benziyor oysaki” diye devam etti annesi onu duymazlıktan gelerek “kim bilir ne eksiği, ne kusuru var ki aldatıldı.”

“anne,” dedi Nergis bir perde yüksekten “sus.”

“zaten sen de ancak böylesini bulabilirdin tek başına. Kusurlu!” annesinin acımasız sözleri Nergis’in yüreğini ve ruhunu sıkıştırıyordu.

“ben sana bir şey demiyorum kızım,” dedi annesi Nergis’in yüzündeki ifadeyi görünce “sen de bu kadarsın ne yapalım. Ama merak etme ben sana eli yüzü düzgün hayırlı bir kısmet bulacağım inşallah. Şu Oğuz mudur nedir o da ne hali varsa görsün.”

Nergis yumruklarını sıkıp sesini kontrol etmeye çalışarak “evleneceğim adam hakkında düzgün konuş anne!” dedi keskin bir tavırla. Annesinin bu raundu kazanmasına izin veremezdi.

“ne!”

“doğru duydun,” diye devam etti Nergis. Küçüklüğünden beri annesinin karşısında kazandığı tek zaferdi bu. Onun dediğinin tam tersini yapmak! Bu kez de içindeki o küçük kız çocuğuna direnememişti. Düşünmeden, ikinci kez sorgulamadan konuşmuştu. Tek istediği annesinin karşısında yenilmemekti.

“kesinlikle rızam yok!” dedi annesi. Nergis gülümsedi. Ellerini cebine sokup “ben Oğuz’la evleneceğim. Sen de sesini çıkartmadan bunu kabul edeceksin anne.”

“ne biçim bir tavır bu!”

“tavrım gayet düzgün ama eğer Oğuz’u ya da ailesini incitecek bir şey yaparsan anne; en ufak bir şey, karşında her söylediğine susup oturan Nergis’i bulamazsın. Bunu sakın unutma.”

“Nergis-“

“evde görüşürüz!” dedi Nergis sert bir tavırla ve arkasını dönüp gitti. Kalbi küt küt atıyordu. Ne yapmıştı böyle! Neler söylemişti. Oğuz’la olan hikayesi bitmemiş miydi? Kendini toparlamaya çalışıp kafeye gittiğinde Oğuz’u tek başına oturuyor halde görünce “Sinan nerede?” diye sordu.

“tutamadım,” diye karşılık verdi Oğuz “biraz durup Nesli’nin yanına gitti.”

“sen de gitseydin.”

“o zaman seni göremezdim.”

Aldığı cevap karşısında bir an şaşıran Nergis, adamın karşısına geçip oturdu. Yüzüne bakarken içinin yandığını, kalbinin acıdığını hissetti. Tek istediği Oğuz’un onun için bir şeyler yapmasıydı. Kaçıp gitmek yerine bir özür dileseydi, gönlünü almaya çalışsaydı Nergis onu affederdi. Gururunu hiçe sayar yine de elini tutmaya devam ederdi. Ama Oğuz kaçmayı tercih etmişti.

Şimdiyse ikisine birden bir bedel ödetecekti Nergis. Annesine boyun eğmemesinin bedelini. Hayatı ona inat, onun isteklerinin tam tersini yaparak yaşamanın bedelini ödetecekti. Nergis bu bedeli çocukluğundan beri ödüyordu ama ilk kez kendisiyle birlikte bir başkasını da kurban edecekti. İçinden ya şimdi ya hiç diye geçirip “Oğuzhan sen benimle hala evlenmek istiyor musun?” diye sordu.

Oğuz hiç beklemediği bu soru karşısında birkaç saniye kımıldamadan genç kadına baktı. En sonunda ağzını açtı ama ses çıkmadı. Nergis ise hiçbir şey demeden bekliyordu. Az önce annesine başkaldırdığında yükselen adrenalini adamın karşısında hızla sönüp gidiyordu.

“evet,” dedi Oğuzhan sonunda.

“tamam o zaman evlenelim,” dedi Nergis. Artık o da içten içe garip hissetmeye başlamıştı. Ama yapmak zorundaydı. Annesine karşı dik durmak zorundaydı.

“a-a pek- tamam,” diyen Oğuz’un hali aslında komik sayılırdı ama Nergis gülebilecek durumda değildi.

“tamam,” dedi yine. Oğuz sonunda aklını biraz toparlayabildiğinde “fikrini ne değiştirdi?” diye sordu.

Nergis masanın üzerine kollarını yaslayıp “seninle bir anlaşma yapalım,” dedi soğuk bir tavırla. “Ben sana bir daha eski karınla ilgili hiçbir şey sormayacağım, sen de bana fikrimi neyin değiştirdiğini sormayacaksın.”

“ama-“

“bence gayet adil,” diye araya girdi Nergis yine. Bugün kimseye eyvallahı yoktu sanki.

“emin misin?” diye sordu Oğuz.

“hangi konuda?”

“Nergis beni şoka soktuğunun farkındasın değil mi?”

“evet,” dedi Nergis “seninle evlenmek istediğime eminim,” ikinci sorusuna cevap vermeye gerek duymamıştı.

“ben de seninle evlenmek istiyorum ama bu-“

“madem ikimiz de aynı şeyi istiyoruz gerisinin bir önemi yok. Neslihan doğumunu yaptıktan sonra aileler bir araya gelir. Söz keseriz. Ardından da bir tarih alırız. Sen ne diyorsun?”

Oğuz daha fazla şaşırarak bir an durdu. Ne yapıyorlardı böyle. Bu işler böyle olmazdı ki! Ama karşısındaki Nergis’ti. Nergis! Özlediği, yokluğunu hissettiği Nergis. Ağzını açıp yanlış tek bir kelime söylerse onu yine kaybedecekti. Onu kaybetmek istemiyordu. Çaresizdi!

“tamam,” dedi yenildiğini kabul ederek “sen nasıl istiyorsan öyle yaparız.”

“güzel,” Nergis masadan kalkıp “hadi Neslihan’ın yanına gidelim,” dedi ve ekledi, “barıştığımızı görünce keyfi yerine gelecektir.”

 

.

.

.

lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın

yeni bölüm gelene kadar kendinize iyi bakın

Allah'a emanet olun.

Bölüm : 07.04.2025 16:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 13. BÖLÜM
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...