58. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 14. BÖLÜM

14. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

iyi okumalar :)

BÖLÜM

Emanet

 

Ziyaret saati sona ererken İsmail ayağa kalkıp kardeşinin alnından öptü. Neslihan ona gülümseyip “yine gel,” dedi içtenlikle.

“geleceğim tabi kız,” dedi İsmail. İncitmekten korkar gibi elini kardeşinin şiş karnına koyup “kendine de yeğenime de çok iyi bak. Allah’a emanet ol.”

“sen de abim,”

Alparslan ayaklanıp “seni geçireyim abi,” deyince İsmail onun omzundan tutup durdurdu.

“karını yalnız bırakma,”

“tamam,” diyen Alparslan günde bilmem kaç kez yaptığı gibi Nesilhan’a endişeli bir bakış daha attı.

“sen de kendine dikkat et Alparslan,” diye uyardı İsmail onu, “sen güçlü dur ki ailen de senden güç alsın.”

Alparslan yutkunup başını salladı. Korkuları ile başa çıkmaya çalışıyor ancak içindeki vesveseler gün geçtikçe çoğalıyordu sanki. Hem sevdiği kadını hem de evladını kaybetmekten korkuyordu.

İsmail odadan çıkıp aşağı kata inerken koridorda Nergis’i gördü. Neslihan hastaneye yatınca ailenin geri kalanı da onunla tanışmıştı.

“gidiyor musun abi?” dedi Nergis yorgun bir tebessümle. İsmail haline bakıp “ne oldu sana?” diye sordu.

“yoğun bir gündü diyelim,” diye karşılık verdi Nergis.

“Allah yardımcınız olsun.”

“amin abi, ben de çıkıyorum zaten. İşim bitti. Son kez Neslihan’ın yanına uğrayıp çıkacağım.”

“bacıma gözün gibi bakıyorsun. Eksik olma.”

“ne demek abi, hem artık o benim de kardeşim.”

“çok şükür,” dedi İsmail gülüp “Oğuz seni elinden kaçırsaydı çok üzülürdüm.”

Adamın yeşil gözlerindeki samimiyet Nergis’i güldürmüştü. Oğuz, onun hakkında konuşurken kırık bir aşk hikayesi olduğunu söylemişti. Şimdi karşısında duran bu sert yapılı adama bakarken o hikayenin ne olduğunu merak etmeden duramıyordu.

“bacım hayırlısıyla evladını kucağına alsın da size de şöyle anlı şanlı bir düğün yapalım.”

“inşallah abi,” dedi Nergis “Neslihan yavrusunu kucağına alsın da.”

İsmail usulca başını sallayıp son kez kardeşinin yattığı odanın kapısına baktı ve iç çekip “hadi iyi akşamlar,” dedi.

“sana da,”

İsmail giderken Nergis de kapının önüne gelip tıklattı ve içeri girdi. El ele tutuşan çifte bakıp “keyifler nasıl bakalım?” diye sordu. Dosyasını eline alıp günlük değerlerini incelemeye başlamışken.

“gayet iyi,” dedi Neslihan “herkes tarafından aşırı derecede şımartılıyorum. Muhteşem bir şey.”

“oh maşallah,” dedi Nergis dosyayı bırakıp “yalnız çok alışma bebek doğduktan sonra işler değişecek.”

“hayırlısıyla bir doğsun da” dedi Nesli. Gözlerinde saklı tutmaya çalıştığı korkuları parladı bir an.

“bir hafta sonra seni doğuma almayı planlıyoruz biliyorsun,” dedi Nergis “şimdi önceliğimiz bebeğin anne karnındaki gelişimini olabildiğince ilerletmek.”

“peki ya istediğimiz ölçüde bir gelişme olmazsa ne yapacağız?”

“her halükarda seni sezaryene almak zorundayız Nesli biliyorsun.”

“biraz daha dayanabilirim.”

“bu bir seçenek değil,” dedi Nergis, “seni anlıyorum ama bir doktor olarak önceliğim sensin.”

Neslihan konuşmak istese de Alparslan’a bakınca vazgeçti. Sadece başını salladı.

“ben gidiyorum, bir şey olursa hemen arayın,”

“sağ ol Nergis,” dedi Alparslan,

Nergis, Neslihan’a göz kırpıp odadan çıktı. Soyunma odasına gidip üstünü değiştirdi. Çantasını sırtına takıp otoparka doğru yürürken Oğuzhan’ı gördü.

“geç kaldın,” dedi Nergis yanına yaklaşan adama “ziyaret saati sona erdi.”

“off,” dedi Oğuz öfkeyle “lanet trafik bitmiyor ki.”

“yarın yetişirsin sıkma canını,” dedi Nergis “hem ben az önce yanındaydım, gayet iyi merak etme. İsmail abi ve Sinan da bütün gün onunlaydı zaten.”

Oğuz’un canı gerçekten sıkılmıştı. Nergis gayri ihtiyari koluna dokunup “Oğuz,” dedi yumuşak bir tavırla “Neslihan gayet iyi.”

Oğuz önce kadının eline sonra da yüzüne bakıp “Nergis,” dedi fısıltıyla. Nergis hemen elini çekip başını eğdi.

“evlenelim dediğin günden beri benden kaçıyorsun,” Oğuz’un sesindeki sitem duyulmayacak gibi değildi.

“kaçmıyorum,” diye inkar etti Nergis “sadece işler çok yoğun. Halimi görüyorsun.”

Oğuz ona inanmayarak bakınca “tamam o zaman hadi bizim mekana gidelim,” dedi. Çok yorgundu ama Oğuz’u ikna etmek istediğini fark etmişti.

“bana kahve ısmarladığın yer mi?” diye sordu adam. Yüzü aydınlanmıştı sanki. Nergis, ona içinin aktığını hissetti. Halbuki kalbinin gizli saklı bir köşesinde ona karşı olan kırgınlığı hala geçmemişti.

“hı-hı”

“hadi gidelim,” dedi Oğuz gülümseyerek. Gerçekten mutlu mu olmuştu yoksa rol mu yapıyordu. Nergis ona inanmak istiyordu. Tüm kalbiyle inanmak.

Ezbere bildiği yolu yürümeye başladıklarında Oğuz “ailenle tanışmak istiyorum Nergis,” dedi birdenbire. Nergis’in ilk tepkisi gerilmek oldu.

“hemen mi?” diye sordu cılız bir sesle. Oğuz başını salladı.

“tanışmak için Neslihan’ın doğumunu beklemeye gerek yok. Hem onlar da kendilerini hazırlamaya başlarlar.”

Oğuz haklıydı. Nergis buna itiraz edemezdi elbette ama annesi- annesinden çok çekiniyordu. Onu uyarmıştı ama bir münasebetsizlik yapmasından çekiniyordu.

“Nergis?” dedi Oğuz dalıp gittiğini görünce. Nergis ona bakıp “haklısın,” diye onayladı, “bu hafta sonu müsait misin?”

“elbette,”

“ben annemle konuştuktan sonra sana haber veririm o zaman. Hem niyetimizi açıklarız hem de Neslihan’ın durumunu.”

“güzel,” dedi Oğuz. O sırada kafeye gelmişlerdi. İkisi de ilk geldikleri gün oturdukları masaya yönelince Nergis güldü.

Yerlerine geçip oturduklarında aynı adam karşıladı onları.

“hoş geldiniz,” dedi, “ne alırdınız.”

“çay,” dedi Nergis “bir de çikolatalı bir tatlı.”

“sadece çay,”

“hemen geliyor.”

Siparişleri gelene kadar havadan sudan muhabbetlerine devam ettiler. Nergis baş başa kaldıklarında çayın tüten dumanına bakıp “Neslihan bana Rusya’ya gittiğinden bahsetti,” dedi usulca “hatta oraya temelli yerleşme planın varmış.”

“vardı,” diye düzeltti Oğuz. Yüzünde üzgün bir ifade ile “seninle ayrıldıktan sonra-diye başladı ama durup bir an gözlerini kapatıp toparlanmaya çalıştı. Nergis onun tepkilerini dikkatle izliyordu.

“ben buraya sığamadım sanki. En son böyle hissettiğimde-“

Oğuz yine duraklayınca Nergis “ihaneti mi öğrenmiştin?” diye sordu yardımcı olmak için. Oğuz güçlükle başını kaldırıp onun gözlerine baktığında hak etmediği bir şefkat gördü.

“evet,”

“eğer anlatmak istersen dinlerim,” dedi Nergis “ama anlatmak istemezsen de anlaşmamıza sadığım Oğuzhan. Sana bu konu hakkında hiçbir şey sormayacağım.”

“ve karşılığında da ben sana neden benimle evlenmeye karar verdiğini sormayacağım,” dedi Oğuz. Sanki bu anlaşmanın şartları ona daha ağır geliyormuş gibiydi. Halbuki karlı taraf Oğuz sayılırdı.

“evet,” dedi Nergis.

“benim için birine yeniden güvenmek çok zor Nergis,”

“seni anlıyorum.”

Oğuz eğilip biraz daha yaklaştı. Nergis ona bakarken saçlarını okşamak istedi bir an. Ona dokunmak ve onu hissetmek.

“ama sana güveniyorum,”

“Oğuz-“

“bu benim için bir mucize gibi”

Nergis, gözlerinin dolduğunu fark edince başını eğdi ama Oğuz uzanıp çenesinden tuttu ve başını kaldırdı. Göz göze geldiklerinde “sen benim için bir mucizesin Nergis,” dedi daha önce hiç duymadığı bir şefkatle.

“lütfen- lütfen bu güveni boşa çıkarma” Oğuz bu cümleyi yalvarır gibi söylemişti. Nergis’in gözünden bir damla yaş akarken kendini yavaşça çekip “ben sana ihanet etmem Oğuzhan,” dedi boğuk bir sesle “asla ama asla böyle bir şey olmayacak.”

“o zaman ben de anlaşmaya uyacağıma söz veriyorum,”

Nergis, Oğuz’un geçmişiyle ilgili konuşmayacağını anladığında hüzünlü bir tebessümle başını salladı sadece. Sonuçta bu anlaşmayı kendisi öne sürmüştü.

Belli ki ilişkileri koca bir sessizlik üzerine inşa edilmeye mahkumdu ve Nergis bu gerçekle ne yapacağını bilemiyordu.

Ertesi gün, Neslihan’ın yanında Leyla varken ziyarete gitmişti. Gülümseyip içeri girerken Leyla da ayağa kalkıp ona sarıldı. Neslihan’ın kayınvalidesi ve görümcesi de doğum için gelmişlerdi ve Alparslan da zorla eve gönderilmişti. Ancak sadece akşama kadar. O geri gelene kadar Leyla onun yanında kalacaktı.

“nasılsın Leyla abla?” diye sordu Nergis.

Leyla “iki çocukluyum,” diye cevap verince hepsi gülüştü. Leyla hemen “ama yanlış anlaşılma olmasın halimden memnunum, ” deyince Nergis “elbette canım halinden belli,” dedi, “senin de İlyas abinin de gözlerinin içi parlıyor.”

“onlar öyledir,” dedi Neslihan “hele sen İlyas abimi, karısına şiirler okurken gör.”

“oooo” dedi Nergis gülümsemesi büyürken “ama İlyas abinin sesinden de karizma akıyor.”

“o sesle bağladı beni kendine zaten.”

Neslihan fazla kımıldamamaya özen göstererek gülüp “biz Kaya ailesi olarak çok tehlikeli insanlarız,” derken hali o kadar tam aksini gösteriyordu ki Leyla ile Nergis birbirine bakıp kıkırdamaya başladılar. Neslihan onlara kaşlarını çatıp “bana bakın gelinler,” dedi “görümcenizi kızdırmayın.”

“aman, aman,” dedi Leyla “görümcemin tersi pistir, hemen susalım Nergis.”

“sen nasıl dersen öyle Leyla abla,” dedi Nergis dosyayı eline alırken “sonuçta sen benden daha deneyimlisin.”

“ne konuda?”

“bu çok tehlikeli aile hakkında tabii,”

Bu cümlesiyle birlikte üçü tekrardan gülmeye başladılar. Nergis sonra dosyayı incelemeye başladı. Dalmış gitmişken Neslihan’ın burnunu sesli bir şekilde çekmesiyle başını kaldırıp sırtı yastıklara dayalı halde yatan kadına baktı. Gözlerinden yaşlar akıyordu.

“ne oldu hayatım?” dedi Leyla gözündeki yaşları silerken. Neslihan uzanıp onun elini tuttu ve “kimseye bir şey diyemiyorum ama ben de korkuyorum yenge,” dedi sesi titrerken.

“biliyorum Nesli’m,” dedi Leyla şefkatle “ama korkma hayatım. Bak hepimiz senin için buradayız. Allah’ın izniyle kucağımızda bebeğimiz çıkıp gideceğiz buradan.”

“inşallah yenge,” dedi Neslihan içini çekerek. Bir müddet eli karnında başı eğik durduktan sonra kafasını kaldırıp “bana bir şey olursa evladım sana emanet,” dedi birdenbire.

“hayda,” dedi Leyla ama sesi titremişti. Nergis ise sessizce onları dinliyordu.

“annem de Saadet annem de ellerinden geleni yapacaktır tabi ama bana söz ver yenge, bir şey olursa kızıma annesizliğini hissettirmeyeceksin.”

“Neslihan,” dedi Leyla kızgınlıkla ama sesi boğulmuştu. Kendini ağlamamak için zor tutuyordu.

“lütfen yenge,” dedi Neslihan rica eder gibi “bunu duymaya ihtiyacım var. Kızımın başını bayramlarda eğik bırakma.”

Leyla artık ağlamaya başlamıştı. Nergis de kendini epey kötü hissediyordu.

“tamam, söz,” dedi Leyla ve kaçar gibi kalkıp odadan çıktı. Belli ki ağlamaya gitmişti. O gittikten sonra Neslihan da ağlamaya devam etti.

Nergis usulca yanına yaklaşıp “yapma böyle Neslihan,” dedi, “başından beri hep güçlü durdun şimdi bozma kendini. İçine bu korkunun yerleşmesine müsaade etme.”

Neslihan gözündeki yaşları silip “deniyorum,” diye karşılık verdi “ama-“

“aması yok,” diye araya girdi Nergis “sen de kızımız da sağlıkla evinize geri döneceksiniz. Başka bir ihtimali düşünme bile.”

Neslihan tebessüm etmeye çalışıp başını salladı. Nergis ise molası bitene kadar Neslihan’ın yanında duracaktı zaten. Beş dakika sonra kendini toparlayıp geri gelen Leyla “Nergis’ciğim,” dedi boğuk bir sesle “işin varsa sen git canım. Geldim ben.”

“moladayım Leyla abla,” dedi Nergis “hem size bir şey söylemem de lazım.”

“ne?” dedi Leyla hemen.

“dün akşam Oğuz’la konuştuk da ailemle tanışmak istediğini söyledi.”

“ay ne güzel bir haber bu,” dedi Neslihan.

“ben de çok sevindim,” Leyla’nın gözleri gibi sözleri de samimiydi, “ne zaman tanıştıracaksın ailenle?”

“yarın akşam,” dedi Nergis. Esas bomba olan kısım da burasıydı zaten.

“ne?” dediler ikisi hep bir ağızdan. Nergis omuz silkip “Oğuz istedi ben değil,” diye kendini savundu.

“bak sen şu-“ sanki Neslihan söyleyecek kelime bulamıyormuş gibi yengesine bakınca Leyla “zorlama kendini,” diye teselli etti.

“neyse en azından ben kızımı doğurur doğurmaz direkt seni istemeye geliriz.”

Leyla, başıyla onaylayıp Nergis’e baktı, “ikiniz adına da çok sevindim Nergis. Sen zaten çoktan aileden biri oldun. Oğuz Bey de göstersin hünerlerini biraz. Sevdirsin kendini ailene.”

Nergis içindeki hüznü saklamaya çalışıp gülümsedi. Oysa ne kadar kırık dökük hissediyordu. Ailesinin sevgi konusunda her zaman sıkıntıları olmuştu.

Annesinin sevgisini hiç hissetmemiş hatta varlığından bile şüphe içinde büyümüştü- ki hala öyleydi. Babası ise mutsuz olduğu belli, evden bulabildiği her fırsatta kaçan bir adamdı. Evlatlarını severdi ama onlar için çabalamazdı. O evde canı gönülden sevdiği ve sevildiği tek kişi Efe’ydi. Şimdi onu tek başına bırakıp gidecek olması canını acıtıyordu.

“merak etme yengecim,” dedi Neslihan “Oğuz abim de şeytan tüyü vardır bilmez misin? Hemencecik sevdirir kendini.”

Leyla muzip bir tavırla Nergis’e göz kırpıp “görümcem iyidir hoştur ama abilerine en ufak bir toz da kondurmaz, “ dedi.

“öyle tabi, onlar benim kıymetlilerim.”

“Allah bozmasın,”

“amin.”

Nergis biraz daha onlarla kalıp molasının bitmesine az kala vedalaşıp gitti. İşe geri döndüğünde aklında sürekli annesinin dün akşam çıkardığı kavga dönüp durdu.

Akşam Oğuz’la konuştuktan sonra eve döndüğünde özellikle babasının gelmesini beklemişti. Konuyu direkt babasına açıp “Oğuz sizinle tanışmak istiyor,” diyerek sözlerini bitirmiş ardından kıyamet kopmuştu. Annesi katiyen bu evliliğe karşı olduğunu tekrar tekrar dile getirmiş, babasının ağzını açmasına dahi fırsat vermemişti. En sonunda Nergis de kendini tutamayıp sesini yükseltince babası araya girmişti.

yeter Asude yeter!”

“yahu adam aldatılmış diyorum sana,” diye haykırmıştı annesi, “kim bilir ne kusuru var-“

Babası elini kaldırıp karısını susturmuş ara sıra kullandığı o otoriter sesiyle “yarın gelsin tanışalım,” demiş ve eklemişti, “sakın ha Asude! Sakın aklından geçenleri yapmaya kalkışma. Aksi halde sonuçlarına katlanırsın.”

Salon bir anda buz kesmişti. Annesi geri adım atması gerektiğini anlamış ve başını eğip sessizliğe bürünmüştü.

Nergis o anı hatırladıkça hala ürperiyordu. Annesinden çekinse de ok yaydan çıkmıştı bir kere. Bu tanışma faslını olabildiğince çabuk atlatıp yoluna devam etmesi gerekiyordu. Kendine, kendi kalbine sorular sormayı bırakmıştı zaten. Bir makine gibi programlandığı şeyi yapıyordu sadece.

.

.

.

lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın

yeni bölümde görüşmek üzere

Bölüm : 10.04.2025 13:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 14. BÖLÜM
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...