

Hepinize güzel günler dilerim
gerginliğin yüksek seviyelerde izleyeceği yeni bir bölümle karşınızdayım
Nergis ve Oğuz'un hikayesinin biraz ağır işlediğinin farkındayım
ama hikaye gereği böyle olmak zorunda.
hepinize iyi okumalar dilerim
BÖLÜM
Kaygı
Asude Çetin mükellef bir sofra kurmuştu- ki bu da çok şüphe uyandırıcıydı. Dolabının özel günlerde giyilecekler kısmından şık bir elbise giymiş ve saçlarını özenle tarayıp güzel bir topuz yapmıştı. Epeyce resmi duruyor, kimseyle gerekmedikçe konuşmuyordu.
Babası ise düz bir gömlek ve pantolon giymişti. Kardeşine de yeni aldığı ince triko kazağı ve kot pantolonu ayarlayıp dolabına asmıştı. Efe, ablasının evleneceğini öğrendiği günden beri iki katı huysuzlaşmıştı.
Nergis odasındaki aynada kendine bakarken dudaklarına hoş kadife pembe tonlarında bir ruj sürüyordu. Saçlarını açıp taramıştı. Saçları ne uzundu ne de kısaydı. Orta boydaydı. Gür ve kalın telli olduğu için sık sık ara makas attırırdı. Koyu mavi gözleri ile aynada yüzüne bakarken heyecanlı olduğunu fark etti. Oğuzhan onu beğensin diye en sevdiği elbiselerinden birini giymişti. Kare yakalı, uzun kollu bir elbise idi. Rengi mürdümdü. Çan şeklinde inen eteği diz kapağının altına kadar geliyordu. Robadan kesimli elbisesinin kumaşı o kadar güzeldi ki tenine sürtündükçe kendini daha iyi hissediyordu.
Kulaklarına elbisesi ile aynı renkte taşlı küpelerini taktıktan hemen sonra kapı çaldı. Yerinde sıçrasa da hemen toparlanıp kapıya koştu. Çekirdek ailesi salonda hazır bekliyordu. Diyafonun kamerasından onun geldiğini görünce hemen kapıyı açtı ve salona koşup “geldi,” dedi telaşla. Babası kızının yüzündeki heyecana gülümseyip “hadi git karşıla,” dedi.
Annesi tehlikeli bir şekilde sessizliğini koruyordu. Efe ise çocukluğunun verdiği bir huysuzluk ve merakla bekliyordu.
Kapıyı açıp asansörün çıkmasını beklerken içinden “Allah’ım,” diye dua etmeye başladı, “kolaylaştır, zorlaştırma. Hayırla tamamına erdirmeyi nasip eyle.”
Duasını bitirdiğinde Oğuzhan da asansörün kapısını açıp çıktı. Elinde oldukça zarif bir çiçek buketi vardı. Boğazlı siyah bir kazak ve üstüne siyah bir ceket giymişti. Kabanını arabada bırakmış olmalıydı. Saç ve sakal tıraşı olmuştu. Dağınık halini çok merak ettiği saçlarını yine inatla taramış ve ehlileştirmişti.
“hoş geldin,” dedi gülümseyip. Oğuz da onu baştan aşağı süzüp “hoş buldum,” diye karşılık verdi ve fısıldayarak ekledi, “çok güzel gözüküyorsun.”
“senin için hazırlandım,” diye aynı fısıltılı tonda cevap verdi Nergis. Oğuz bu cevaptan memnun gözlerinde Nergis’in kalp atışlarını hızlandıran bir parıltıyla gülümsedi ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Nergis onu salona götürüp “işte benim çekirdek ailem,” dedi.
“selamün aleyküm,” dedi Oğuz “hayırlı akşamlar.”
“aleyküm selam,” diyen babası ayağa kalktı, “hoş geldin Oğuzhan,”
“hoş buldum İsmet amca,”
İsmet Bey el sıkışmak için elini uzattı. Oğuz elini sıkarken Nergis annesine bakıp “annem,” dedi gerginliğini saklamaya çalışıp.
“tanıştığımıza memnun oldum Asude teyze,” dedi Oğuz aynı samimiyetle. Annesi birkaç saniye yerinden kıpırdamadı. Geçip giden saniyelerde Nergis bayılacak gibi oldu. Nihayetinde annesi yavaşça ayağa kalkıp Oğuzhan’a baktı. Usulca başını sallayıp “hoş geldin Oğuzhan,” dedi sadece. Oğuz ilk anda gerginliği anlamıştı. Kibarca tebessüm edip elindeki çiçek buketini kadına uzattı.
“sizin için,”
Asude Hanım çiçeklere bakıp “zahmet etmişsin,” dedi soğuk bir tavırla ama uzanıp çiçekleri aldı.
“estağfurullah,” dedi Oğuz. Nergis bu gergin anı geçirmek için öne atılıp “bu da en küçüğümüz Efe,” diye araya kaynak yaptı.
“hoş geldin,” dedi Efe çocukça bir huysuzlukla ablasına bakıp “oldu mu?” diye sordu. Nergis onu terbiyesizlik etmemesi için uyarmıştı. Birkaç defa. Belki biraz daha fazla.
“Efe,” dedi ikaz eder gibi ama Oğuz gülüp “hoş buldum Efe,” dedi elini uzatıp, “ablan senden o kadar çok bahsediyor ki seni tanıyor gibi hissediyorum.”
“sahi mi?” Efe ciddiye alınmanın heyecanıyla adamın uzattığı eli tutup sıktı.
“evet, seni çok seviyor.”
“ben de onu çok seviyorum,”
Nergis, hayatındaki en önemli iki erkeğe içi giderek bakarken annesi “hadi sofraya geçelim,” dedi.
Nergis, Oğuzhan’ın kolundan tutup sofraya götürürken elleri buz tutmuştu. Bir anlığına dahi onu yalnız bırakmamalıydı. Annesine hiç güvenmiyordu.
Sofraya oturduklarında babası “e Oğuzhan anlat bakalım, ne iş yapıyorsun?” diye sordu.
“makine mühendisiyim İsmet amca,” dedi Oğuz ve çalıştığı şirketi anlattı. Adam etkilenerek “büyük işler yapıyorsunuz maşallah,” dedi.
“elimizden geleni yapıyoruz,” dedi Oğuzhan mütevazi bir tavırla. Efe “hangi takımı tutuyorsun?” diye sorunca Oğuz gülümseyip “Trabzonspor,” dedi.
İsmet bey bir kahkaha atıp “memleketine böyle sadık olacaksın işte,” dedi ve ekledi “bizim Samsunspor’un hali hiç iyi değil.”
“ama biz Beşiktaş’lıyız baba,” dedi Efe.
“öyle tabi,” dedi babası “ama Samsunspor da gönlümüzde.”
“annenle baban nasıllar Oğuzhan,” diye sordu annesi sonunda ağzını açıp konuşmaya karar vermişti, “Nergis bize kardeşinin durumunu anlattı. Geçmiş olsun.”
“sağ olun Asude teyze,” dedi Oğuz “annemle babam haliyle endişeli bir bekleyiş içindeler. Annem en kısa zamanda tanışmak üzere selamlarını yolladı.”
“aleyküm selam,” dedi annesi “sen de bizim selamlarımızı ve geçmiş olsun dileklerimizi ilet.”
“elbette.”
Sohbetin medeniyet seviyesi Nergis’i şaşırtsa da annesinin uslu uslu konuşması karşısında biraz rahatlamıştı. Oğuz’u yakından görünce yumuşamaya karar vermiş olabilir miydi?
“kalabalık bir ailesiniz,” dedi babası “benim ailem de öyleydi. Köyde büyüdüm ben. Sonra okul için şehre geldik. Bazen derim keşke köyümden hiç çıkmasaydım.”
“köyü ben de severim,” dedi Oğuz “ama oranın derdi de büyük.”
“öyle,” diye onayladı babası ve sonra “sen akıllı düzgün bir adama benziyorsun Oğuz,” diye ekledi “belli ki kızımla bir yuva kurmaya karar vermişsiniz.”
“evet, “ dedi Oğuz, bir an Nergis’le göz göze geldiler. Nergis ona güven vermek ister gibi gülümsedi. Annesinin onları dikkatle izlediğinin farkındaydı.
“eğer siz kendinizden eminseniz,” dedi annesi usulca ama konuşurken sesindeki tınıdan neyi kast etmek istediğini Nergis anlamıştı. Ona bakıp ikaz eder gibi kaşlarını hafifçe çattı.
“elbette,” diye karşılık verdi hiçbir şeyin farkında olmayan Oğuz “eğer emin olmasaydım karşınıza çıkmazdım. Ben Nergis’le evlenmek istiyorum. Sizin de rızanızı almak en büyük arzum.”
Oğuz öyle seviyeli ve kibar konuşuyordu ki annesi bir açığını bulamıyordu. Nergis bunun da farkındaydı. O an Oğuz’la gurur duydu.
“siz mutlu olun da biz razı oluruz,” diye araya girdi babası. Belli ki o da karısının bir münasebetsizlik yapmasından çekiniyordu.
“sağ ol babacım,” dedi Nergis “yanımızda olduğunuzu bilmek benim için çok kıymetli.”
Bu konuşmadan sonra yemek zararsız konulardan devam etti. Annesi o andan sonra konuşmadı. Oğuz elbette bir terslik olduğunu anlamıştı ama şimdilik kurcalamamaya karar vermişti.
Yemekten sonra bir bardak çay içip kalkmayı düşünen Oğuz koltuklara geçtiklerinde Nergis’in kardeşinin kulağına eğilip bir şeyler söylediğini gördü. Efe gözlerini devirip Oğuz’un yanına gitti.
“benim halletmem gereken bir ödevim var. O yüzden odama gidiyorum. Seninle tanıştığıma memnun oldum Oğuzhan abi,” dedi. Oğuz ona gülümseyip “ben de seninle tanıştığıma memnun oldum Efe’cim. En kısa zamanda görüşmek üzere.”
Efe kafasını sallayıp odasına giderken Nergis de Oğuz’un yanına oturdu. Annesi ile babası da karşı koltukta oturuyorlardı.
“her şey çok güzel olmuştu Asude teyze,” dedi Oğuz “elinize sağlık.”
“afiyet olsun,”
Annesinin soğuk tavırlarının üstünü örtmek için Nergis gülümseyerek “tatlıyı ben yaptım,” dedi ve ekledi “sevdiğinden.”
“ah ah,” dedi babası “şimdiden pabucumuz dama atıldı.”
“aşk olsun baba,” dedi Nergis utanarak. Neyse ki babasının tutumu sıcakkanlıydı.
“kızım git çayları getir hadi,” dedi annesi. Nergis bir an babasına baktı. Gözlerindeki paniği gören babası başını usulca sallayıp “Asude Hanım sen de içeriden benim ilaçlarımı getir, yemekten sonra içmem gerekiyor ama hep unutuyorum,” dedi.
Nergis rahatlayarak tuttuğu nefesi verirken anne-kız aynı anda kalkıp mutfağa geçtiler. Nergis aceleyle çayları doldurup tatlıları tabaklara koyarken annesi “ne o?” diye fısıldadı “baba-kız bir oldunuz beni şu adamdan uzak tutmak için oyun mu çeviriyorsunuz?”
“anne,” dedi Nergis telaşla kapıya bakıp “Oğuzhan zaten tavırlarından bir şeyler olduğunu anladı. Lütfen bari sözlerini içinde tut.”
“hı!” dedi Asude Hanım burun kıvırıp “ben dilimi tutarım da kızım sen sonrasında çok pişman olacaksın ama iş işten geçmiş olacak.”
“neden anne neden?” dedi Nergis “Oğuz’un nesi var Allah aşkına, aldatılmış olması onun suçu mu?”
“kızım durduk yere hiç kimse böyle varlıklı, düzgün bir tipi olan adamı aldatmaz. Belli ki bir şey var!”
Nergis, annesinin sözlerine sessizlik ile karşılık verdi. Tepsiyi kaldırıp “lütfen anne,” dedi tekrar “şüphelerini kendine sakla. Ben Oğuz’dan eminim.”
“salaksın çünkü” diyen annesi hışımla önden çıkıp salona gitti. Arkasından onu takip eden Nergis yüzüne bir tebessüm oturtup salona girdi ve tatlılarla çayları servis etti. Oğuz onun yüzündeki ifadeden ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı. Yanakları kızarmış koyu mavi engin gözleri çakmak çakmak olmuştu.
Babası, karısının getirdiği ilacı içip bardağı sehpanın üzerine koydu. Oğuz da çaydan bir yudum alıp tatlının tadına baktı. Nergis ona bakıp “nasıl olmuş?” diye sordu hemen. Oğuz gülümseyip “eline sağlık,” dedi, “çok güzel olmuş.”
“afiyet olsun,”
Annesi ise neredeyse kımıldamadan oturuyordu artık. Elini ne çaya ne de tatlıya sürmüştü. Oğuz, annesine bir bakış atıp babasına döndü.
“İsmet amca,” dedi ciddi bir tavırla “bildiğiniz gibi kız kardeşim riskli bir doğum sürecinden geçiyor. Allah’ın izniyle sağlıkla kucağına evladını aldıktan sonra hayırlı bir iş için annem ve babamla birlikte sizi tekrar ziyaret etmek istiyorum. Elbette müsaadenle.”
“evvela sağlık gelir,” diye ona hak verdi babası. Hüzünlü bir tebessümle kızına bakıp “ondan sonrasında buyurun gelin evladım.”
“sağ ol İsmet amca,” dedi Oğuz ve ekledi “o zaman ben izninizle kalkayım. Tekrardan her şey için çok teşekkür ederim.”
“estağfurullah,” dedi babası.
Hep birlikte ayaklandıklarında Oğuz önce babasının elini sıktı ve sonra annesine dönüp “iyi akşamlar, Allah’a emanet olun,” dedi kibar bir tebessümle. Annesi başını bir kere sallayıp “iyi akşamlar,” diye karşılık verdi.
Nergis, Oğuzhan’la birlikte antreye giderken adam “annenle ilgili bir sıkıntı mı var?” diye sordu fısıltıyla.
“sen onun kusuruna bakma,” diye karşılık verdi Nergis “benim annem böyledir. Herkese karşı mesafelidir.”
“ne kusuru Nergis,” dedi Oğuz içtenlikle “sadece endişelendim.”
“endişelenme,” dedi Nergis gülümsemeye çalışıp “annemin huyu böyle. Soğuk ve mesafeli bir kadındır. Aslında seni önceden uyarmam lazımdı. Hata benim. Sanırım gerilmeni istemedim.”
“hiç gerilmedim,” dedi Oğuz gülümseyip göz kırparken “hem daha yeni tanıştık. Zamanla birbirimize alışırız merak etme.”
“Oğuz,” dedi Nergis mahcup hissederek “anlayışın için teşekkür ederim.”
“Nergis,” diye fısıldadı Oğuz artık kapının önündelerdi, “biz bir aile olacağız. Aramızda böyle şeylerin lafı bile olmaz artık.”
Nergis neredeyse hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayacaktı. Yutkunup başını salladı ve “kalbime nasıl yerleşeceğinizi çok iyi biliyorsunuz mühendis bey,” dedi uzun zaman sonra ilk defa ona mühendis bey demişti. Oğuz’un gözleri bu hitap karşısında daha da parladı ve “kalbin benim doktor hanım,” diye fısıldadı “ona iyi bak.”
Kapıdan çıkarken Nergis “Allah’a emanet ol,” dedi.
“sen de,”
Asansöre bindikten sonra peşinden kapıyı kapatıp salona geri dönen Nergis, annesini sinirli sinirli dizini sallarken buldu.
Boş tepsiye çay bardaklarını ve tabakları dizerken Asude Hanım sonunda kendini tutamayarak patladı.
“ya hu siz kafayı mı yediniz?” diye sordu kocasına ve kızına “nasıl göz göre göre onaylarsın bu durumu İsmet?”
Babası, gözlerini devirip homurdanırken karşılık verme zahmetine bile girmemişti. Nergis bir anda elinde tuttuğu tabağı sertçe tepsiye bıraktı. Çıkan sese ikisi de irkilip ona döndüler.
Genç kadın gözlerinde yaşlar parlarken “ya sen ne istiyorsun anne?” diye sordu, “güya bugün benim en mutlu günün olmalıydı. Senin yüzünden bütün akşam gerginlikten başka bir şey hissetmedim.”
“bunun suçlusu da mı ben oldum?”
“Oğuz da anladı zaten, rezil olduk. Mutlu musun?”
Artık kendini tutamayıp ağlamaya başlamıştı. Babası, kızına içi giderek bakıp karısına kızgın bir şekilde “sana bu konu hakkında yorum yapma dedikçe üstüne üstüne gidiyorsun Asude,” dedi sert bir tonda “benim rızam var, kızımı da Oğuzhan’la evlendireceğim. Sen de sesini çıkartmayacaksın.”
“ben senin kızının iyiliği için konuşuyorum,” dedi Asude Hanım gözlerinde ateşler vardı sanki. Nergis sinir bozukluğuyla gözyaşları içinde bir kahkaha atıp “benim iyiliğim mi?” dedi alayla “anne sen benim iyiliğimi hiç gözetmedin ki!”
“nankör!”
“senin benim her mutluluğuma, her gülümsememe kastın var!”
Bu cümleyi kurmak, bağrından taşıp dudaklarından dökülmesine izin vermek o kadar ağır gelmişti ki Nergis daha fazla dayanamayıp odasına kaçar gibi gitti. Kapıyı arkasından kapatıp bir saat boyunca hıçkıra hıçkıra ağladı ve tüm ev halkı sessizce onu dinledi.
.
.
.
minik bir rica yıldızı parlatmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen
biz yazarlar için yorumlar çok büyük bir kamçı oluyor
yeni bölümde görüşmek üzere
kendinize çok iyi davranın
Allah'a emanet olun
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |