
İYİ OKUMALAR :)
BÖLÜM ON YEDİ
Entelektüel Sermaye
Bir hafta çabuk geçmişti. Çünkü bu gerçekten evliliklerinin ilk haftası olmuştu. Gönüllerince gezip dolaşmış, birbirlerini yaşamışlardı. Sonunda tatilleri bitip arabada geri dönüş yoluna çıktıklarında Leyla’nın aklı ardında bıraktığı o güzel yerde kalmıştı. İlyas elini tutup öptü. “merak etme yine geliriz nasip olursa” dedi.
“inşallah” diye iç çekti Leyla. Kocasının yan profiline baktı. “eve dönünce her şey çok farklı olacakmış gibi hissediyorum” dedi.
İlyas manidar bir gülüşle “olacak zaten” diye karşılık verdi. “mesela ben yatağımı çok özledim. Ona kavuşacağım.”
“ah canım yazık sana” dedi Leyla koluna bir çimdik atarken. İlyas mahsus canı yanmış gibi yaptı. “karımdan şiddet görüyorum deyip gündüz kuşağına çıkacağım görürsün sen.” Diye tehdit etti üstüne.
Leyla kahkaha atıp “adımı cani eşe çıkaracaksın sen belli” derken telefonu çalmaya başladı. Çantasından çıkarıp arayana baktı. Elife anne arıyordu.
“efendim anne” dedi hemen.
“kızım çıktınız mı yola?”
“çıktık anne geliyoruz.”
“ay iyi aman sağlıkla gelin inşallah. Hadi iyi yolculuklar.”
“sağ ol annecim”
“Allah’a emanet”
“siz de”
Telefonu kapatıp geri koyarken İlyas “Leyla” dedi. Yüzünde ciddi bir ifade vardı bu kez. “keyfimiz kaçmasın diye sana söylemedim ama nasıl olsa öğreneceksin. Aygül istifa etmiş”
“ne?”
İlyas başını salladı. “ama merak etme kabul edilmemiş elbette. Onun yerine izne çıkarılmış.”
Leyla’nın yüzü düşmüştü bile. “benim yüzümden” dedi pişmanlıkla. “sustuğum için. Göz yumduğum için oldu.”
“Leyla lütfen” İlyas’ın sesi yumuşaktı. “ikimiz de böyle olmasını istemedik. Ama olan oldu. Bundan sonrasında yapabileceğimiz tek şey ona destek olmak.”
“benim yüzümü bile görmeye tahammülünün olduğunu düşünmüyorum.” Dedi kısık bir sesle. “onun gözünde kim bilir ben-“
“hayır” diye itiraz etti İlyas. “sakın kendini suçlama.”
Leyla’nın elinde değildi. “Serhan ve Aygül için her zaman en iyisini istedim. İçimde onlara karşı en ufak bir kötülük beslemedim. Ama olmadı. Ben de suçluyum İlyas.”
“Leyla ikimizin de hataları olduğunu kabul ediyorum. Ama suçlu değiliz. Elimizden geleni yaptık. Ama o geri zekalı-“ İlyas bu noktada durup sakinleşmek için derin bir nefes aldı ve devam etti. “her şeyi batırdı.”
Leyla böyle düşünmüyordu. Ama sesini çıkartmadı. Eve geri döndüklerinde onları Elife Teyze karşıladı. Leyla ona sarılıp “anne” dedi. Sanki yıllardır görüşmüyorlardı.
“kızım gözüm yollarda kaldı” Elife anne de Leyla’yı özlemişti.
İlyas bir süre sonra boğazını temizleyip “ben de buradayım” dedi. “anne beni hatırladın mı? İkinci numara.” Sesindeki alınganlık iki kadını da güldürdü. Elife Anne ona da sarılıp “hoş geldin numara iki” deyince Leyla gülmesini bastırmak için epey çaba harcadı.
İçeri girdiklerinde Yusuf Baba “hoş geldiniz çifte kumrular” diyerek karşıladı onları. Leyla “hoş bulduk baba” dedi.
“yolculuk nasıl geçti?”
“güzel” dedi İlyas babasına sarılırken. “bizim manyaklar nerede?”
“kardeşlerin okuldalar yavrum” dedi Elife anne, kardeşlerin lafını vurgulayarak.
“final dönemi geldi değil mi?” diye sordu Leyla. Hakikaten vakit ne hızlı geçiyordu. Kimsenin hızına yetişemediği zaman; Leyla için daha da hızlanmıştı bu aralar. Çünkü mutluyken daha hızlı akıp gidiyordu.
“evlatlarımın çalışmaktan gözleri bozuldu” diye veryansın etti Elife anne. “Allah’ın izniyle bitse de kurtulsalar.”
“inşallah”
“e hadi siz odanıza çıkıp eşyalarınızı yerleştirin. Yemek hazır olunca çağırırım ben sizi.”
Odalarına gönderildikten sonra arkalarından onları izleyen Elife Hanım ve Yusuf Bey birbirlerine bakıp güldüler.
“tatil yaramış belli” dedi Yusuf Bey. “gözlerinin içi parlıyor ikisinin de”
Olayın iç yüzünü bilen Elife Hanım ise evliliklerinin böyle ağır bir imtihanı atlatacak kadar sağlam olduğuna şükredip “bir de hayırlısıyla kendi yuvalarını bilseler” diye söylendi.
“o da olur hanım dur acele etme. Belli ki İlyas, Leyla’nın yalnız kalmasını istemiyor.”
Elife hanım başını sallayıp “onun varlığına ben de çok alıştım. Ama nereye kadar?” diye sordu kocasına.
“bak görürsün bu aralar tadilat bitti diye çıkar bizim oğlan. Biz de yemiş gibi yaparız” derken sesinde hınzır bir tını vardı.
Elife hanım da kıkırdayıp “bir de torun haberi gelse artık” dedi. “İsmail’imin yüzü gülmedi bari İlyas’ımın baba olduğunu görebilsek”
“olur inşallah hanım. Vakti gelince hepsi olur.”
“inşallah”
İlyas ve Leyla odalarına çıkıp eşyalarını yerleştirirken “bu evi özlemişim” dedi Leyla. Gerçekten de burası onun yuvası olmuştu.
“ben şimdi yarın işe mi gideceğim?” dedi İlyas çekmeceye cüzdanını koyarken. Leyla başını salladı. “gideceksin odamın direği.” Diye cevap verdi gülerek. Sonra ciddi bir ifadeyle ekledi. “benim de iş ile ilgili bir karar vermem lazım artık”
“çalışmak istemiyor musun?” diye sordu İlyas. Yatağın üstüne karşılıklı oturmuşlardı. Leyla “istiyorum” diye cevap verdi. “ama bu işi mi yapmak istiyorum ondan emin değilim.”
“nasıl yani?”
“İlyas ben hiç hayal kuramadım biliyor musun?” dedi Leyla hüzünlü bir şekilde sonra hevesle “ama şimdilerde içimde hayal kurmaya başlayan küçük bir çocuk uyandı sanki.”
İlyas tebessümle karısının yüzünü sevip “anlatsana bana o kızın hayallerini” dedi.
“yetimhane de büyümek zordur” diye başladı Leyla. “hele benim zamanımda daha zordu. Ben oradan öyle bir çıkıp gittim ki biliyor musun daha henüz bir kere bile geri dönüp sokağından bile geçmedim. Duyduğuma göre orası yıkılmış yeniden inşa edilmiş.”
“hiçbir şey eskisi gibi değil” diye kabul etti İlyas.
“cismen öyle ama orada kalan her çocuğun yüreğinden geçenler hep aynıdır. Biri çıksa elimden tutsa ve beni buradan götürse”
Sesinde öyle bir tını vardı ki sanki İlyas’ın karşısında yetişkin Leyla değil de çocuk Leyla vardı. Karısını dinlemeye devam etti sadece
“ben onlar için çalışmak istiyorum.”
“koruyucu aile gibi mi?”
“o da olabilir.” Dedi Leyla. “Ama gönüllü çalışmaktan bahsediyorum. Hepsine elimi uzatamam ama ulaşabileceğim kadar çok çocuğa ulaşıp onların elinden tutmak, düştükleri yerde kaldırmak, küstükleri yerde barıştırmak, umutsuzluğa kapıldıkları yerde umutları olmak istiyorum.”
İlyas başını sallayıp “ben seni çok iyi anladım hayatım” dedi. Ellerinden tutup öptü. Gözlerinde gurur vardı sanki. Leyla utandı.
“gerçekten mi?”
“elbette. Ben de sana destek olmak için elimden geleni yapacağım söz.”
Leyla’nın gülüşü güneş gibiydi. Kocasına sarılıp “teşekkür ederim” diye fısıldadı.
“esas ben teşekkür ederim,” dedi İlyas, sonra ani bir hareketle kendisiyle birlikte karısını çekip göğsüne yatırdı. Yatakta yatarlarken düşme hissi yüzünden Leyla’nın boğazından hafif bir çığlık yükselmişti. İlyas kollarını ona dolayıp kokusunu içine çekti. “gerçekten yatağımı çok özlemişim,” diyerek güldü. Leyla onun koluna vurdu. “pislik!”
“ah!” dedi İlyas bilerek “çok canım acıdı.”
Leyla kıkırdayıp kocasına daha çok sokuldu. Gözlerini kapatıp aynı anda pek çok duyguyu kalbinde hissetmeye devam etti.
Akşam yemeği ise oldukça gürültülü geçti. Masaları hiç olmadığı kadar şendi. Leyla da ilk defa korkmadan, bir gün bu evden gitmek zorundayım düşüncesine kapılmadan doyasıya tadını çıkardı bu anın.
Ocak ayının ortalarına geldiklerinde bir akşam İlyas mutfakta Leyla’nın yanına gelip arkasından ona sarıldı. Leyla meyve doğruyordu.
“ne dersin?” İlyas yanağından öpüp “artık bizim evimizin şu bitmek bilmeyen tadilatı bitse mi?” diye sordu. Evin içinde karısıyla köşe kapmaca oynamaktan yorulmuştu.
Leyla kıkırdayıp “aslına bakarsan benim de bugün gözlerim bir iki mobilya kataloğuna kaymış olabilir.” Diye itiraf etti.
O sırada Elife Hanım kapının ağzına gelmiş ikisinin seslerini duyunca mecburen yavaşlamıştı. Tam o sırada Neslihan gelip annesini o şekilde görünce “anne” diye fısıldadı. Gözleri parlamıştı sanki. “ay çok ayıp” diye dalga geçti hemen. Elife Hanım ise kızına sessiz ol işareti yapıp dinlemeye devam etti.
“tamam o zaman gidip yarın beğendiğin eşyalara bakalım.”
Leyla ona dönüp “yani kendi evimiz mi olacak artık” dedi heyecanla.
“evet ben de sadece odanın direği değil evinin direği olacağım.” diye alay edince Leyla gülüp “evimin kütüğü olma da” diye karşılık verince İlyas ona kötü kötü baktı.
“neyse” dedi “ben de kavga edince çıkar anamın evine gelirim artık.”
“ne yani?” diye sordu Leyla “bu durumda benim de seni gelip buradan almam mı gerekiyor. Sonuçta bir beyin yeri hanımının yanıdır.”
“biraz peşimden koşarsın baştan söyleyeyim.” Diye uyardı İlyas. Leyla gülmesine mani olamıyordu artık.
Onları dinleyen Elife Hanım ve Neslihan ise kıkırdayarak mutfağın önünden giderken Neslihan “ay ne güzel” dedi içini çekip. “Alfa çift oldular”
Elife Hanım ya sabır dercesine kafasını sallayıp “hadi kızım odana çık sen. Tatil sana yaramıyor belli” diye söylenip salona geri döndü. İçinde büyük bir huzur vardı.
Ocak ayının devamı Leyla ve İlyas için taşınma telaşıyla geçti. Leyla, İlyas ile beraber yaşayacakları eve ilk adımını attığı anda çok sevdi. Aydınlıktı. Ferahtı. Üstelik Elife anneye on dakikalık mesafedeydi.
İçi temizlendikten sonra mobilyaları gelmişti. Bu süreçte hem Oğuzhan hem de Nesli ona çok yardım etmişlerdi. Çünkü İlyas’ın işleri de aynı oranda yoğunlaşmıştı.
En son halı ve perde seçmeye giderlerken Oğuzhan “benim ne işim var ya?” diye söylense de salon için halıyı o seçmişti.
Sonunda işleri bittiğinde Leyla onlara teşekkür babında tatlı ısmarladı.
“evin çok güzel oldu yenge” dedi Nesli tatlısını yerken. Oğuzhan ise “çünkü halısını ben seçtim” diye atladı hemen.
Leyla gülüp “güzel günlerimiz olsun” diye dua etti.
“amin” dedi Nesli. Sonra “Aygül ablalar nişan atmış bu arada. Senin haberin vardır tabii” diye ekledi.
Leyla lokmasını zorlukla yutup “öyle” diyebildi. Ama bu haberi şimdi Nesli’den öğrenmişti.
“hayırlısı olsun” dedi Oğuzhan. “Aygül abla için çok üzüldüm.” Belli ki o da Leyla gibi haberi yeni öğrenmişti.
“sen sebebini biliyor musun?” diye sordu Nesli Leyla’ya.
“nişanı bozduklarını biliyorum sadece” dedi Leyla rahatsız bir tavırla. Tüm keyfi kaçmıştı.
“Aygül abla işe de gitmiyormuş kaç zamandır. Belli ki uzun zamandır bir anlaşmazlık var aralarında.”
Leyla o anlaşmazlığın sebebi olmaktan nefret ediyordu. Başını sallayıp “evlendikten sonra pişman olacaklarına şimdiden bitmesi iyi oldu.” Dedi.
“öyle tabi” diye katıldı Oğuzhan ona. “peki senin arkadaşın nasıl? Zordur tabi.”
Leyla başını sallayıp “idare ediyor” diye bir şeyler geveledi. Serhan’ı o rezillikten sonra hiç görmemişti. Serhan da onu aramaktan vazgeçmiş gözüküyordu. Aralarında ki ilişki sonsuza kadar bitmişti. Leyla onu kaybetmemek için girdiği bu yolda pek çok şey kazanmış ama yine de onu kaybetmişti.
“haklarında hayırlısı” deyip meseleyi kapattı Nesli. Eve geri döndüklerinde Seher aradı.
“halıya bayıldım” dedi Seher açar açmaz. Leyla ne alırsa hepsinin resmini çekip gönderiyordu Seher’e. “perdeler de olmuş. Ne zaman taşınıyorsunuz?”
“bu hafta sonu” Leyla İlyas’ın kitaplığını toplamak için bayağı bir koli almıştı. Konuşurken bir yandan da kitapları koliye yerleştiriyordu. “yeğenlerim nasıl?”
“iyiler. Haftaya cinsiyetlerini öğreneceğiz sanırım.”
“gerçekten mi? vakti geldi mi?” Leyla hevesle yerinde zıplayıp “iki kız geliyor” dedi aniden. İçine öyle doğmuştu.
“ay abla benim de içimden kız geçiyor.”
“rabbim hayırlısını versin” diye ekledi Leyla hemen sonra “bulantıların nasıl?”
“hafiflemeye başladı çok şükür”
“iyi bari. Zaten ben araştırdım ilk üç aydan sonra genellikle bulantılar hafifliyormuş.”
“doktorum da aynı şeyi söyledi.” Seher halinden memnundu.
“bu arada şu taşınma işleri bitsin, bir düze çıkayım, birkaç günlüğüne yanına gelmek istiyorum inşallah”
“ne?” Seher’in sevinç çığlığı Leyla’nın odasında çınlamıştı.
“dur kız” diye sakinleştirmeye çalıştı onu. “hemen yarın geliyorum demedim.”
“abla lütfen çabuk bitir işlerini” diye yalvardı Seher. Sanki hiç büyümemişti de Leyla’nın onu bıraktığı yaşta kalıvermişti.
“tamam gülüm tamam” Leyla ona kıyamıyordu. “ha bu arada damadım nasıl?”
“iyi ne yapsın o da evde çoğu zaman. Malum kış sezonundayız.”
Leyla başını salladı. “sana destek olur işte ne güzel”
“eniştem nasıl? Sana iyi bakıyor mu?”
“çok”
“ay sevsinler. Kocasının adı geçince bile sesi değişiyor.”
Leyla utansa da gülüp “edepsiz” diye söylendi. Gittikçe kayınvalidesine mi benziyordu ne!
Telefonu kapattıktan sonra kitap toplama işine son hız devam etti Leyla. Sıra şiir kitaplarına geldiğinde kocasına hediye ettiği kitabı alıp baktı. Bir sayfası kıvrılmıştı. Altı çizili bir dörtlük vardı. Şiirin adı ‘Ölümden Korkan Kadın’dı. Her bir dizesini dikkatle okuyup onu da koliye yerleştirdi. Akşama doğru işi anca bitmişti. Yorulmuştu ama odayı da toplamıştı. Yarın da kendi evine gidip bütün eşyalarını toplayacaktı. İlyas küçük bir kamyonet ayarlamıştı. Onlar gelip yeni evine götürecekti eşyalarını.
O gün İlyas eve gece geldi. Son anda çıkan bir toplantı yüzünden geç kalmıştı. O eve geldiğinde Leyla çoktan uyumuştu. Sessizce üstünü değiştirip yatağa girdi o da. Tam uykuya dalacaktı ki Leyla’nın telefonunun ışığının yanmaya başlaması dikkatini çekti. Kendi kendine bunun önemsiz bir şey olduğunu mesajın büyük ihtimalle Seher’den geldiğini telkin edip uyumaya çalıştı ama bir kere aklına girmişti. Derin bir uykuda olan karısının yüzüne baktı. Mesaj ya o pislikten geldiyse diye geçirdi içinden. Leyla o mesajı gördüğünde üzülecekti. Bunun olmasını istemiyordu. Ama tek sebep bu değildi. O herifin karısına mesaj atmasını istemiyordu.
Daha fazla dayanamayıp yataktan kalktı ve sessizce telefonu alıp gelen mesaja baktı. Serhan’dandı. Gözlerinin önü kararır gibi oldu. Kıpkırmızı bir öfke tüm bedenini kapladı. Öfkeyle gelen mesajı açtı.
“Leyla seninle konuşmam gerekiyor. Lütfen beni daha fazla görmezlikten gelme. Ben burada perişan oldum. Lütfen beni yok sayma artık. Sadece konuşmak istiyorum. Biliyorum sen de beni seviyorsun. Bundan eminim. Aygül’le birlikte olmam yanlıştı. Ama sen de hemen gidip o herifle evlendin. Seni çok özledim Leyla. Lütfen, lütfen benimle konuş. Lütfen konuşalım. Senden haber bekleyeceğim.”
İlyas hiç düşünmeden sildi mesajı. Telefonu yerine koyup kendi telefonunu aldı ve dışarı çıktı. Karanlıkta ilerleyip salona gitti. Evdeki herkes uyumuştu elbette. İlyas ise öfkeden kuduracak gibi hissediyordu. O şerefsizi aradı. Telefon ilk çalışta açıldı.
“bana bak ulan şerefsiz herif” diye başladı İlyas “Leyla’yı aramayacaksın. Ona mesaj atmayacaksın. Onunla iletişim kurmayacaksın. Ondan uzak duracaksın!”
“İlyas sen bizim aramızdaki engel değilsin biliyorsun değil mi?” Serhan’ın bu acımasızca dürüstlüğü İlyas’ı daha da öfkelendirmişti.
“o benim karım ulan!” diye hırladı.
“aramızdaki engel benim onu sevip onun beni sevmemesi de değil- ki sen bunu çok iyi biliyorsun zaten.
İlyas gözlerini kapatıp kendine hakim olmaya çalıştı. Serhan ise çok sakindi. “aramızdaki tek engel Leyla’nın korkusu, sana neden benimle birlikte olmak istemediğini anlattı mı? Sen Leyla’nın benden kaçmasının gerçek sebebini biliyor musun?”
“Leyla’nın benim yanımda olduğunu biliyorum” dedi İlyas. Ama söyledikleri aklını çoktan karıştırmıştı bile.
“belli” Serhan şimdi daha da acımasızdı sanki. “sana hiçbir şey anlatmamış. Ama şeyi söyledi değil mi? Onun aşkını istemiyorum, o benim tek ailem ve onu kaybedemem. Böyle söyledi değil mi?”
İlyas öfkesinin yanına eklenen şüpheyi hiç sevmemişti. “bu sana son uyarım” dedi. “Leyla’dan uzak dur.”
“ne zaman çağırsam gelecek biliyorsun değil mi? Önünde sonunda bana dönecek. Tıpkı benim gibi. Çünkü biz birbirimizden kopamayız.”
İlyas telefonu kapatıp sehpanın üzerine koydu. Elleri titriyordu. Şüphenin alev alev yakan girdabına kapılmıştı bir kere. Bütün gerçekler açığa çıkmadan duramazdı.
Bütün gece yatakta bir sağa bir sola dönüp durdu. Leyla’sı öyle güzel uyuyordu ki! Ona bakarken içi akıyordu. İlyas’a söylemediği şey ne olabilirdi? Ne olmuş olabilirdi?
Sabah olduğunda Leyla, İlyas hazırlanırken onu izliyordu. “bir şey mi oldu?” diye sordu Leyla dayanamayıp. Kalkar kalkmaz kocasında bir haller olduğunu anlamıştı.
“yok bir şey” dedi İlyas kravatını bağlarken. “neden?”
“sanki özellikle benimle göz göze gelmemeye çalışıyormuşsun gibi de”
İlyas gülüp “saçmalama” dedi. Karısının yanağından öpüp “yorgunum sadece” diye ekledi. Leyla gözlerinin içine bakıp “emin misin?” diye sordu.
“eminim”
Leyla da gülümsemeye çalışıp kocasına sarıldı. İçinde bir korku vardı. İlyas’ın gözlerinde bir şey değişmişti. Bunu biliyordu. Hissediyordu.
“erken değil mi?” dedi onu bırakırken. “bu saatte işe gitmezsin ki sen”
“dedim ya işler yoğun. Çıkmam lazım.”
“tamam”
“sana da kolay gelsin bu arada. İşin bitince beni ara.”
Leyla kafasını salladı sadece. İlyas giderken arkasından baktı. Bütün keyfi kaçmıştı. Yine de hazırlanıp aşağı indi. Kahvaltı hazırdı.
“İlyas nerede kızım?” diye sordu Elife anne hemen.
“işi varmış anne erkenden çıktı.” diye cevap verdi Leyla. Kahvaltıdan sonra hiç oyalanmadan çıktı. Evine tek başına gitmek istediği için kimsenin yardım teklifini kabul etmemişti. Aylar sonra uğradığı minicik evi bıraktığı gibi duruyordu. Sadece üstü toz tutmuştu her şeyin. Leyla evi havalandırıp tozunu aldı. Sonra da tüm eşyaları toplamaya başladı. Bu evi Serhan’la beraber kurmuşlardı. Hayatının her aşamasında Serhan ona yardım etmişti. Şimdi o hayatında yoktu. Daha kalabalıktı. Ama o yoktu.
Bir kitabın arasında sakladığı mezuniyet fotoğrafını çıkarıp baktı. Yanında bir tek Serhan vardı. Yüzleri ışıl ışıl parlıyordu. Serhan ona bakıyordu fotoğrafta Leyla ise kadraja. Üstünde cüppesi elinde diploması vardı.
“çok üzgünüm” diye fısıldadı. “çok çok üzgünüm.” Fotoğrafı alıp tahta sandığının içine koydu. Bütün çocukluğu, bütün gençliği bu minicik tahta sandığın içinde saklıydı zaten. Biriktirecek çok şeyi olmamıştı bu hayatta.
Yavaş yavaş her bir eşyasını özenle topladı. Sonra İlyas’ın gönderdiği adamlar geldi. Beyaz eşyalarını ve mobilyalarını öğrencilere vermişti. Onlar büyükleri taşırken Leyla da evinin bahçesine çıkıp dinlendi biraz. O sırada telefonu çaldı. Arayan İlyas’tı.
“nasıl gidiyor hayatım?”
“iyi” Leyla taşınan eşyalarına baktı. “biraz buruk”
“merak etme yeni yuvamızda çok güzel anılar biriktireceğiz.” Kocasının sesi düzelmişe benziyordu. Belki de sabah gerçekten kuruntu yapmıştı.
“inşallah” Leyla da canlanmıştı. “sen nasılsın? Bitti mi işlerin?”
“sayılır. Seni almaya gelebilirim bile”
“gel” dedi hemen. “çok iyi olur.”
Yarım saat sonra İlyas’ın arabasını gördü. Evden çıkıp onu kapıda karşıladı. “hoş geldin” dedi gülerek.
“hoş buldum” dedi İlyas ona sarılıp kokusunu içine çekti. “seni buldum”
Leyla geri çekilip kocasının gözlerine baktı. İçini huzursuz eden şey hala oradaydı. İki eliyle yüzünü tutup “bir şey var” dedi.
İlyas ise gözlerini kaçırmadan “yok bir şey” dedi kendinden emin bir şekilde. Leyla’nın ellerini tuttu. “inan bana”
Leyla başını salladı. “öyle olsun.” Sonra onu içeri alıp “bak her şeyi topladım. Bana iki valiz, iki küçük çanta bir de sandık kaldı. Ha bir de kitap kolisi.” Diyerek evi gösterdi. Sonra kendi kendine gülüp “eh tek tabanca birine göre epeyce çantam varmış.” Diye ekledi.
İlyas eski sandığa bakıp “bu kimin?” diye sordu. Leyla gümüş varaklı eski sandığı eliyle sevip “annemindi” dedi. “ona da annesi vermiş. Çeyiz diye”
“bunu sana mı bıraktı?”
Leyla başını salladı. Eşyalarımızı birer küçük çantaya koyup bizi bırakıp gittiği günün gecesinde buldum bunu. Benim çantamın en altına koymuş. İçinde bir el aynası vardı. Onu da Seher’e verdim. Annemden bunlar kaldı bize babamdansa-“ Leyla gözlerini kapatıp açtı. “neyse boş ver” dedi.
İlyas dikkatle dinliyordu anlattıklarını. “annenden bahsediyorsun ama babandan bahsettiğini hiç duymadım. Çok mu kötüydü?”
Leyla acı bir tebessümle başını salladı. “o evin içinde dolaşan bir hayalet gibiydi.”
“nasıl yani?”
“yoktu ki!” dedi Leyla “o evde bedeni dolaşırdı ara sıra. Ama ruhu hiç girmezdi. Kafası hep uzaklardaydı onun. Gözü bizi görmezdi. Annemi görmezdi. Sabah çıkar, gece döner, sabah çıkar, gece döner, sabah çıkar, gece döner-“ İlyas karısının elinden tutup sıktığında Leyla dalıp gittiği geçmişten çıkıp ona baktı. Gözlerinde İlyas’ın hiç hoşlanmadığı bir karanlık vardı. Yakan yok eden cinsten bir karanlık!
“o karanlıkta kaybolma Leyla’m” dedi İlyas şefkatle. “bak sen de o evden çıkıp gideli çok oldu. Şimdi buradasın. Benim yanımdasın. Babanın hayaletinin peşine takılıp gitme.”
“İlyas” dedi Leyla “ben annemle babama benzemekten çok korkuyorum biliyor musun?”
“sen kimseye benzemiyorsun Leyla” Karısının başını göğsüne yasladı. “sen benim Leyla’msın o kadar. Ötesi yok.”
“iyi ki yanımdasın.” Leyla minnetle kocasının ellerinden tutup gözlerine baktı. “iyi ki girdin hayatıma. İyi ki!”
“sen de güzel gözlüm” diye fısıldadı. “Allah seni başımdan eksik etmesin.”
Leyla tebessüm etti. “seni de benden” dedi fısıltıyla. İşleri tamamen bittikten sonra eve döndüler.
Hafta sonu gelip çattığında Leyla ona yuva olan insanlarla son kez bu evin bir ferdi olarak kahvaltı sofrasına oturdu. Elife anne duygusaldı.
“aman anne gören de Fizan’a gidiyorlar sanır” dedi Oğuzhan. “alt tarafı on dakikalık mesafe.”
“öyle tabi” dedi Elife anne “ama yine de eskisi gibi olmaz”
“hanım sen değil miydin kendi evlerini bilsinler diyen? Şimdi nedir bu halin?” diye sordu Yusuf Baba
“aman siz de!” diye çıkıştı Elife anne “insanı iki dakika ağlatmıyorsunuz. Hem ağlarım hem gönderirim.”
Neslihan da buruktu. “sana çok alışmıştım yenge ya” dedi. Leyla ona gülümseyip “merak etme sık sık gelip gideriz” diye teminat verdi. “hem yatıya da gelirsin.”
“kız gecesi gibi” dedi Nesli hevesle.
“aynen öyle.”
İlyas araya girip “beni de özleyeceksin değil mi abicim” diye sordu. Nesli ona öpücük atıp “elbette abicim.” Dedi tatlı tatlı.
Sinan ise pek durgundu. Leyla ona seslenip “pişt” dedi. “sen de özleyecek misin?”
“hayır” dedi Sinan “hiç özlemeyeceğim.”
“hain kıvırcık” diye takıldı İlyas ona. Leyla ise “deme çocuğuma şöyle şeyler” diye onu uyarıp Sinan’a baktı. “ben de seni”
Sinan kafasını salladı. “ben de gelebilirim değil mi yatıya?”
“ay Sinan” dedi Leyla alınmış gibi “elbette gelebilirsin.”
“oldu olacak tası tarağı toplayıp abimlere geçelim” diye dalga geçti Oğuzhan. “abim de iyice çıldırır artık.”
Nesli ve Sinan arsızca kahkahalar atarken Leyla utanıp başını eğmişti. Elife Hanım ise ayağından terliğini çıkarıp üç çocuğuna da tehditkar bir tavırla “edepsizler” diye çıkışınca çocuklar için için gülmeye devam ettiler.
İlyas ise en çok eğlenen kişiydi. Leyla’nın utanmasına mı daha çok gülmüştü yoksa annesinin tehdidine mi bilemiyordu.
Kahvaltı bittiği zaman Elife anne “hadi bakalım evli evine” diyerek daha fazla oyalanmamalarını söyledi.
Leyla kapıda paltosunu giyip önce Yusuf Babanın elini öptü. “hakkını helal et baba” dedi içtenlikle. “bana kızından farklı davranmadın hiç. Çok sağ ol”
“aman kızım” dedi Yusuf baba. Hem gururlanmış hem de hüzünlenmişti. “helal olsun. Sen bu evin kızısın. Bunu sakın unutma.”
Leyla, Elife annenin elini öpüp alnına koydu. Sonra o eli kalbinin üstüne koyup “sen öksüz bir kıza annelik ettin” diye fısıldadı. Ama herkes duymuştu tabi. “kimsesizlikten çorak olmuş kalbime can suyu oldun. Hakkını helal et annem.” Derken sesi çatlamış gözünden bir damla yaş süzülmüştü. Elife Anne ise açıkça ağlıyordu. Leyla’ya sıkıca sarılıp “helal olsun” diyebildi sadece.
Çocuklarla da vedalaştıktan sonra evden çıkıp arabaya bindiler. Leyla uzaklaşana kadar onlara el salladı.
Kendi evlerine geldiklerinde Leyla arabadan çıkıp heyecanla bahçeye baktı. Üç katlı apartmanın en üst katı onlarındı. Kocaman bir bahçesi vardı. Yanda bir çocuk parkı ve basketbol sahası, arabalar için de garaj
Asansöre binip en üst kata çıktılar. İlyas “hadi sen aç” dedi. Leyla anahtarları çıkarıp besmele çekti ve kapıyı açtı. El ele tutuşup sağ ayakla içeri girdiler. İlyas kapıyı kapatırken Leyla da anahtarlarını anahtarlığa asıp paltosunu portmantoya astı.
“hayırlı olsun” dedi İlyas. “rabbim huzurla, sağlıkla, mutlulukla dolu bir ömür nasip etsin.”
“amin” dedi Leyla. “bollukta da darlıkta da, sevinçte de acıda da, bizi bir eylesin. İki canımız bir ömrümüz olsun.”
İlyas tebessümle elini tutup “amin” dedi canı gönülden. Sonra da Leyla’nın alnından öptü. Leyla kocasına sevgiyle bakıyordu. İçinde büyük bir mutluluk vardı. Umudu ise hepsinden büyüktü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |